aofsoru.com

Uluslararası Hukuk 2 Dersi 8. Ünite Özet

Uluslararası Ekonomi Hukuku

Uluslararası Ekonomi Hukuku

Tanım ve Kapsam

Devletler, çok uluslu şirketler ve devlet ile diğer devlet vatandaşları arasında gerçekleşen hizmet ve mal değişimlerini şeklindeki ekonomik faaliyetleri konu alan, uluslararası hukukun bir dalıdır.

Uluslararası Ekonomi Hukukunun Kişileri

Devletler, uluslararası örgütler ve sınırlı olarak özel hukuk kişileri bu hukuk dalında yer alırlar.

Uluslararası Ekonomi Hukuku’nun Kaynakları

Uluslararası ekonomi hukukunun kuralları uluslararası andlaşmalar, örf-adet, hukukun temel ilkeleri, yargı kararları ve öğretiden kaynaklanır.

Uluslararası Ekonomi Hukuku’nda Uluslararası Örgütlerin Rolü

  • Bu hukuk dalının oluşturulması, geliştirilmesi ve yazılı hale getirilmesi noktasında başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok uluslararası örgütün rolünün olduğu görülür. Bu örgütler şunlardır:
  • Ekonomik ve Sosyal Konsey : BM’nin asli organlarından biri olarak, ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık konularında yetkili olup, bu doğrultuda faaliyetler gerçekleştirir.
  • Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Programı (UNCTAD): BM Genel Kurulu’na bağlı, hükümetler arası olan bu organ, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunlarını görüşür.
  • Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu (UNCITRAL) : Uluslararası ticaret hukuku kurallarının yeknesaklaştırılıp, uyumlaştırılması görevini üstlenip, bu doğrultuda çok taraflı uluslararası ticaret andlaşmasının hazırlanıp, akdedilmesini sağlar.
  • Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD): Batılı sanayi devletleri arasındaki dayanışma, işbirliği ve eşgüdümü sağlama amacını taşır.

Bu örgütler dışında;

  • Dünya Ticaret Örgütü,
  • Avrupa Birliği,
  • Uluslararası Para Fonu,
  • Dünya Bankası da uluslararası ekonomi hukukunun önemli örgütleridir.

Uluslararası Ekonomi Hukuku’nda Uyuşmazlıklar ve Çözüm Yolları

En az iki veya daha fazla devlet arasında, bir devlet ile özel hukuk kişisi arasında uluslararası hukuk kuralın uygulanması, uygulanmaması, yorumu, kuralın varlığının reddi, uluslararası yükümlülüğün yerine getirilmemesi gibi noktalardan kaynaklanan uyuşmazlıklardır. Bu uyuşmazlıkların çözümünde kaba kuvvete yani silahlı güce başvurulması yasaklanmış olup, diplomatik veya yargı yolu ile barışçıl yöntemlerle uyuşmazlığın çözülmesi kabul edilmiştir. Yargı yoluna gitme halinde genel yetkili tek mahkeme de Uluslararası Adalet Divanı’dır.

Uluslararası Finans Hukuku

Etkin bir uluslararası para sisteminin varlığı uluslararası ekonomik ilişkilerin düzenli işleyişini sağlar. Devletlerin döviz kuru sistemleri, uluslararası mali kuruluşlar, uluslararası andlaşmalar bu sistemin içinde yer alır.

Sabit ve dalgalı kurdan oluşan döviz kuru sistemleri içindeki altın para standardı 1929 ekonomik buhran sonucu terkedilmiştir. Bunun sonucu yeni bir arayışa girişen devletler uluslararası ticareti yeniden tesis etmek amacıyla, uluslararası para sisteminin işleyişini amaçlayan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve savaşta yıkılan Avrupa’nın yeniden inşası için kaynak temin edecek olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (Dünya Bankası)’nı kurmuşlar.

Savaştan güçlü bir ekonomi ile çıkan Amerika’nın ulusal parası dolar, yabancı paralar için değer standardı haline gelmiş, bu durum sonraları batıda dolar kıtlığına, ABD’de ise dolar bolluğuna yol açınca batıda altına yüklenilmiş, bu da yeni bir buhrana sebep olmuştur. Bunun sonucunda sabit kalacak bir para standardı arayışına girişilmiştir.

Sabit kur sisteminde ulusal para hükümet tarafından yabancı bir devletin parasının değeri ile ölçülüp, hükümetlerin piyasaya yaptıkları müdahalelerle sabit tutulmaya çalışılmaktadır. Dalga kur sisteminde ise döviz kurları döviz piyasasındaki arz ve talebe bağlı çalışmaktadır.

Günümüzde her devletin tercih ettiği farklı sistem ve uygulamalardan oluşan karma bir para sistemi söz konusudur. Türkiye ise kambiyo sistemini 1985’te değiştirerek, serbest piyasa döviz uygulamasına geçmiştir. Türk lirası da konvetibl para olarak IMF’ye tescil edilmiştir.

Avrupa’da Parasal Birlik

Parasal birleşmeyi sağlamak amacıyla imzalanan 1991 Maastricht Andlaşması ile topluluk devletlerinin birlik içinde mal, hizmet, sermaye, iş güçlerinin serbestçe dolaşımı, ekonomi politikalarının uyumlaştırılması, üçüncü devletlere gümrük tarifesi konulması, ortak bir Merkez Bankası (Avrupa Merkez Bankası) kurulması kabul edilmiştir. Para politikalarının merkezileştirilmesi amacıyla da euro, 2002 yılında İngiltere hariç topluluk devletlerinin resmi para birimi haline getirilmiştir.

Uluslararası Yatırım Hukuku

Ulus devletlerin az gelişmiş veya gelişmekte olan devletler bakımından bir kalkınma aracı olarak gördüğü yatırımlar;

  • Dolaylı veya
  • Doğrudan olmak üzere ikiye ayrılır.

Uluslararası yatırım hukukunda da önemli olan, yabancı bir ülkedeki şirketin diğer devlet ülkesinde bir şirketi satın alması veya o ülkedeki mevcut faaliyetlerini başka alanlara genişletmesi şeklindeki gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımlardır.

İki Taraflı Yatırım Andlaşmaları (BITs)

Uluslararası yatırım hukukun en önemli kaynağı olan bu andlaşmalar yatırımları teşvik edip, koruma amacı taşırlar, yabancı bir devlet vatandaşı gerçek veya tüzel kişilerin diğer devlet ülkesindeki yapacakları yatırıma ilişkin kural ve şartları belirlerler.

Ev sahibi devletin ülkesinde yatırımcının yerli sermaye sahibi yatırımcı gibi eşit, adil ve hakkaniyete uygun muamele görmesi bu şartların temelini oluşturur.

Doğrudan yabancı yatırımcı ev sahibi ülkedeki üretim tesisine kısmen veya tamamen sahip olma, yönetim veya denetimi elinde bulundurma imkanına sahiptir.

Ev sahibi ülkede de bu sayede üretim kapasitesi artar, istihdam sağlar, işgücü ve teknolojik kazanımlar artar ve döviz girişi hızlanır.

2003 yılında çıkarılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile Türkiye’de doğrudan yabancı yatırımı da serbest hale gelmiştir.

Uluslararası Hukuk, Milli Hukuklar ve Yabancı Yatırımların Korunması

Yabancı yatırımların ülkeye girişi, teşviki, himayesi ile ilgili konular o ülkenin milli hukukuna tabidir. Bu hukuk doğrultusunda devletler yabancı yatırımcılarla ikili veya çok taraflı yatırım andlaşmaları akdederler.

Bir tarafta ev sahibi ülkenin özendirici yollara başvurarak yatırımcıyı kendisine çekmesi diğer tarafta da yatırımcı için ev sahibi ülkenin siyasi, iktisadi ve hukuki yapısının durumu önem arz eden konulardır.

İşte bu nedenlerle yatırımların önünü açmak amacıyla Dünya Bankasının himayesinde Çok Taraflı Yatırım Garanti Fonu (MIGA) kurulmuş, yatırımcı yatırımını buraya tescil ederek, yatırımının kabulü halinde güvenceye bağlanmıştır.

Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümü

Dünya Bankasının hazırladığı ‘Devletler ile Yabancı Devlet Vatandaşı Kişiler Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümüne Dair Washington Andlaşması’ ile özel bir tahkim usulü benimsenmiş ve bu andlaşmaya dayalı olarak Washington’da kurulan merkez bu tahkim sürecini yönetmekle görevlendirilmiştir.

Tahkim heyeti, söz konusu yatırım uyuşmazlığını, tarafların seçtiği hukuk kuralları doğrultusunda kesin ve bağlayıcı olarak çözüme kavuşturmayı sağlar. Eğer taraflar bu konuda mutabakata varmamışlarsa, uyuşmazlığa, taraf devletin hukuku ve ilgili uluslararası hukuk kuralları uygulanmak suretiyle çözüme gidilir.

Uluslararası Ticaret Hukuku

Uluslararası Ticaretin Tarihçesi ve Dış Ticaret Teorileri

İlkel dönemdeki değiş tokuş, orta çağ ve sonrasındaki dönemdeki latince ticaret hukuku anlamına gelen lex mercatoria uluslararası ticareti hukukuna dahil olacaktır. Ulus devletin ortaya çıkması ile tacirler arası faaliyetten ibaret olan ticaret, denizciliğin gelişmesi ile yeniçağda ülkeler arası faaliyet halinde gelmiştir. Modern anlamda uluslararası ticaret hukuku ise II. Dünya savaşı ve müttefik devletlerin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

Adam Smith’in ‘Ulusların Zenginliği’ eseri ile uluslararası ticaret ilk kez bilimsel yönden incelenmiştir. Buna göre devletin ticarete müdahalesi yok denecek düzeye inmeli, dış ticaret özel hukuk kişilerine bırakılmalıdır. Smith dış ticareti de ülkede yeterli miktarda üretilmeyen malların dış ticaret yoluyla elde edilmesi, üretimi, hammaddesi bol olan malların da dışa satımı olarak ifade eder. Bu noktada devletler üretimi düşük maliyetli olan alanlara yönelmeli, üretimi pahalı olanlar için dışarıya açılmalıdır. Uluslararası ticaretin temelini oluşturan David Richardo’nun ‘Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’nde ise bazı malların üretimi daha düşük maliyetli ise, yüksek maliyetli malları üretmesi kaynak israfına yol açacağı için, devletlerin bu malları ihraç edip, diğerlerini ithal etmeleri gerektiğini kabul eder.

GATT ve Dünya Ticaret Örgütü

1947 yılında akdedilen Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Andlaşması (GATT), Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ)’nün kuruluşuna kadar geçen süre içinde geçici olarak uygulanmıştır. GATT gümrük vergisi tarifeleri, serbest ticaretin oluşumu, temel ticaret ilkeleri, ithalat ve ihracat kotaları, sınırlamalar vb konuları düzenleyen, halen geçerli ve yürürlükte olan bir andlaşmadır.

1955 yılında kurulan 2012 itibariyle de 155 üyesi bulunan DTÖ’nün amacı çok taraflı ticaret sistemini kalıcı ve tutarlı kılmak amaçlı hedefleri, ilkeleri belirlemek, andlaşmaların akdedilmesini sağlamak, üyelerinin ticaret politikalarını izleyip, yol gösterici olmaktır.

DTÖ Kuruluş Andlaşması ve DTÖ Andlaşmaları

Uluslararası bir andlaşma olan Uruguay Nihai Senedi’nin imzalanması sonucu bu andlaşmayı kabul eden devletler tüm DTÖ andlaşmalarına ve onun eklerine bağlanmayı kabul etmişlerdir ve buna ‘tek taahhüt’ denir. Uruguay Nihai Senedi ana metin olup, DTÖ Kuruluş Andlaşması ve diğer ekleri buna bağlıdır. DTÖ Kuruluş Andlaşması kabul etmeden önce devletlerin GATT’a taraf olmaları gereklidir.

DTÖ’nün Organları

Ana organları şunlardır:

  • Bakanlar Konferansı : Tüm üye devletlerin temsil edildiği en yüksek seviyedeki organıdır. İki yılda en az bir kez toplanır.
  • Genel Konsey : DTÖ’nün idaresinden sorumlu tüm üye devletlerin temsil edildiği daimi icra organıdır. İki ayda veya ayda bir toplanır.
  • DTÖ Genel Direktörü ve DTÖ Sekreteryası: DTÖ genel direktörünü, Bakanlar konferansını belirleyip, yetki ve görevlerini, görev süresini kararlaştırır.

Bu ana organlar dışında;

  • Özel konsey,
  • Komite ve
  • Çalışma grupları da bulunur.

DTÖ Uyuşmazlık Çözüm Mekanizması

DTÖ Kuruluş Andlaşması’nın eklerinden biri olan ‘Uyuşmazlık Çözümüne ilişkin Usul ve Kurallara dair Mutakabat Metni’ DTÖ Uyuşmazlık Çözüm Mekanizması’nı yönetir. Bu mekanizma üye devletlerden birinin talebi ile harekete geçer. Üye Devletlerin uyuşmazlıklarında bu mekanizmaya başvurmaları zorunlu tutulmuştur.

Bu mekanizmaya sadece üye devletler başvurabilir. Uyuşmazlıkların DTÖ andlaşmasından kaynaklandığı yani üye devletin kazanımlarının ortadan kaldırıldığı veya o kazanımların haleldar edildiği, andlaşma amacına ulaşılmasının engellendiği durumlarda bu mekanizmaya başvuru yapılacaktır.

Davaların Görülmesi

Mekanizma kapsamında görülen davalarda üç safha mevcuttur.

  1. İstişareler Safhası: Dava başlamadan, başvurulması zorunlu bir safhadır. Şikayet ve istişare talebi muhatap devlete yapılıp, Uyuşmazlık Çözüm Organına da bildirilir. Muhatap devlet istişareleri kabul etmez veya cevap vermezse veya istişarelerle 60 gün içinde uyuşmazlık çözülmezse ikinci aşamaya geçilir.
  2. Panel Heyeti (Dava): Uzman hukukçu ve iktisatçıların oluşturduğu 3 kişilik bir heyet olup, davayı inceler ve uyuşmazlığı çözer. Uyuşmazlık Çözüm organına yapılan talep sonucu panele gidilir. İç hukuklardaki ilk derce mahkemelerine benzeyen panelin nihai kararının taraflar için bağlayıcı olması Uyuşmazlık Çözüm Organının onayını gerektirir. Davayı kaybeden tarafın bir sonraki aşamaya başvurması da söz konusu olabilir.
  3. Temyiz Safhası : Daimi nitelikteki temyiz organına başvurulması halinde panel kararının uygunluğu incelenip, onaylanabilir, değiştirilerek onaylanabilir veya bozulur. Bu karar da Uyuşmazlık Çözüm Organı’nın onayından geçer.

Kararların İcrası ve Yaptırım Uygulanması

DTÖ Andlaşmaların ihlali tespit edildiği takdirde söz konusu ihlali oluşturan düzenin geri alınması veya iptali sağlanır. Bunun için Uyuşmazlık Çözüm Organı davayı kaybeden devletten bir rapor isteyip, süre tanır. Süre sonunda gerekli işlemi yapmayan devlete tazminat veya ticaret imtiyazlarından faydalanmasının askıya alınması şeklinde yaptırım uygulanır.

Türkiye’nin Dış Ticaret Politikası, Gümrük Birliği ve DTÖ

1970’lerin sonunda yaşanan enerji krizi, döviz darboğazı ve yüksek enflasyon sonucu alınan 1980 yılındaki ‘24 Ocak Kararları’ ile Türkiye’de ihracat teşvikine dayalı kalkınma modeline ve liberal ekonomi düzenine geçilmiştir. İhracat ve ithalat kotalarının kaldırılması, gümrük tarifelerinde indirim, yabancı sermayenin teşviki, döviz serbestisi getirilip esnek kura geçilmesi bu kararlar sonucu gerçekleşmiştir.

Gümrük Birliği birliğe üyeler arasında gümrük vergilerinin ortadan kaldırıldığı, birliğe üye olmayan devletlere karşı tek bir gümrük vergisinin belirlendiği, üçüncü devletlerden gelen mallardan alınan vergilerin ise üyeleri arasında paylaşıldığı, üyeler arası ortak pazarın yaratıldığı bir birliktir.

Serbest Ticaret Bölgeleri ise üye ülkelerin arasında gümrük tarife ve miktar sınırlamalarının kaldırıldığı, birliğe üye olmayanlara karşı özel bir tarifenin uygulandığı iktisadi bir bütünleşme türüdür.

Türkiye’nin yabancı devletlere uyguladığı tarifeler ise AB ülkesi veya DTÖ üyesi olmasına göre farklılık göstermekte olup, AB üyelerine gümrük tarifesi uygulanmazken, DTÖ üyelerine tavizli tarifeler uygulanır.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email