Tüketici Hukuku Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Tüketici Hukukuna Giriş
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Tüketicinin korunmasına yönelik ilk düzenlemeler nelerdir?
Tüketicinin korunmasına yönelik ilk düzenlemelere Babil ve Roma döneminde rastlanır. Roma hukukunda tüketicilerin aldatılmasını engelleyici düzenlemelere yer verilmiştir.
Tüketici kavramı ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkmıştır?
Tüketici kavramı son yüzyılda ortaya çıkan bir kavramdır. Günümüzdeki anlamıyla tüketici kavramı 19. yüzyılda ele alınmıştır. Gümrük duvarlarının kaldırılması ve ekonomik bütünleşmelerin kurulması, piyasaya sunulan mal ve hizmetlerin artmasına neden olmuştur. Mal ve hizmet arzının artmasına paralel olarak yeni reklam yöntemleri, yeni pazarlama teknikleri ve yeni satış yöntemleri ortaya çıkmıştır. Toplumda zaman içinde rollerin ayrılması, üreticilerin güçlenmesi ve kısa sürede örgütlenmeye başlaması nedeni ile tüketiciler giderek mağdur olmuş ve tüketicinin korunması kavramı gelişmeye başlamıştır. Özellikle mesafeli satış, internet üzerinden ve kredi kartı ile satış gibi satış yöntemleri, tüketicilerin kolayca mal ve hizmet alımına yönelmesine neden olmuştur. Tüketicilerin alışveriş olanakları artmış ancak, beraberinde yeni sorunlara yol açmıştır. Önceleri kendisi hem üreten hem de tüketen olan tüketicinin korunmasına gerek duyulmamıştır. Ancak bilimsel ve teknolojik gelişmeler, tüketicilerin aleyhine kullanılmaya da uygun olduğundan, tüketicileri koruyucu tedbirlerin alınmasının gerekliliğini ortaya çıkmıştır.
Tüketici hukukunun gelişimi hangi ülkelerde olmuştur?
Tüketici kavramı 19. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamıştır. Tüketici Hukuku ise, öncelikle batının gelişmiş ülkelerinde; başta ABD ve Kanada olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya, İsviçre ve Belçika gibi ülkelerde gelişmiştir. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan yasal düzenlemeler, ABD’de yapılan yasal düzenlemelerden etkilenmiştir. Türkiye’deki yasal düzenlemelerin kaynağını da, diğer ülkelerdeki ve birliklerdeki düzenlemeler oluşturmuştur.
Tüketicinin korunmasına yönelik Amerika Birleşik Devletleri'ndeki gelişmeler nelerdir?
Kavram olarak tüketicinin korunması, ilk defa 19. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmıştır. Mal ve hizmetlerle gereksinimlerini giderenlerin korunmasına yönelik modern anlamda ilk yasal düzenlemeler, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılmıştır. 1850 yılında ilk tüketici kooperatifinin kurulması sanayileşme süreci içerisinde tüketicinin korunması adına atılan ilk adımdır. Tüketiciyi korumaya yönelik ilk kanun 1872 yılında çıkarılmıştır. Bu kanun esasen posta güvenliğinin sağlanması amacıyla çıkarılmış ve tüketiciyi koruyucu düzenlemelere yer verilmiştir. 1890’daki “Sherman Antitröst Kanunu” bu tüketicinin korunması açısından ilk önemli kanun olarak kabul edilmektedir. Toplumsal bir sorun olan tüketicinin korunmasıyla ilgili ilk haklar bildirgesini de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı J. F. Kennedy Temsilciler Meclisi’nde 15 Mart 1962 tarihinde yaptığı konuşmayla ilân etmiştir. 1962 yılında J. F. Kennedy tarafından; güvenlik hakkı, bilgi edinme hakkı, seçme hakkı ve temsil edilme ve sesini duyurma hakkından oluşan dört temel tüketici hakkı ilân edilmiştir.Doğrudan tüketiciyi korumaya yönelik olmasa da 1906 tarihinde “Gıda maddeleri ve İlaç Kanunu” ile “Et Denetim Kanunu” ve 1914 yılında haksız rekabetin korunması amacıyla çıkarılan “Federal Ticaret Komisyonu Kanunu” tüketici koruyucu düzenlemeleri açısından önemli kanunlar olarak ifade edilir. Tüketicinin korunmasıyla ilgili olarak diğer önemli kanunları da şu şekilde sıralayabiliriz:
1938 yılında gıda maddeleri ve ilaç kanununun eksikliklerini gidermek amacıyla çıkarılan “Gıda maddeleri, İlaç ve Kozmetik Kanunu” Federal Ticaret Komisyonu Kanunu’nu genişleten ve tüketicinin, aldatıcı reklamlara karşı korunması ve tüketicinin bilgilendirilmesi ile ilgili hükümler içeren “Wheeler-Lea Kanunu”,
• 1965 yılında çıkarılan “Doğru Ambalajlama ve Etiketleme Kanunu”,
• 1966 yılında çıkarılan “Motorlu Araçlar
Güvenlik Kanunu”,
• 1966 yılında çıkarılan “Çocuk Güvenliği
Kanunu” ile “Sigara Etiketleme Kanunu”,
• 1968 yılında çıkarılan “Tüketici Kredileri
Koruma Kanunu”,
• 1972 yılında çıkarılan “Tüketim Malları
Güvenlik Kanunu”
Amerika Birleşik Devletleri güçlü tüketici örgütlerinin varlığı nedeniyle, tüketicinin en iyi korunduğu ülkelerden birisidir.
Türkiye'de tüketicinin korunmasına yönelik gelişmeler nelerdir?
Türkiye’de Cumhuriyet döneminden önce, Osmanlı İmparatorluğu döneminde asıl amacı doğrudan tüketicileri korumak olmamakla birlikte,
kamu düzeni ve sağlığını korumak amacını güden çeşitli düzenlemeler yer almıştı. Bu düzenlemeler meslek icra edenlerin birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerini düzenliyordu. Kanunname-i İhtisab-ı Bursa (Bursa Belediye Kanunu) bu düzenlemelere örnek gösterilebilir. Yine bir çeşit esnaf birliği olan Ahilik mensupları için kabul edilmiş olan kurallardan da söz edebiliriz. Devlet tarafından çıkarılan çeşitli yasaların uygulanması ve denetimi bu kuruluşlara bırakılmıştı. Ancak bu kuruluşların yaptırım uygulama yetkisi yoktu. Her ne kadar dolaylı olarak da olsa tüketicileri koruyucu bu tür düzenlemelere rastlanmakla birlikte, bu düzenlemelerin tüketici hukukunun gelişmesini sağlama amacı bulunmuyordu.
Cumhuriyet döneminde de doğrudan tüketiciyi korumaya yönelik yasalara yer verilmemişti. Dolaylı olarak tüketicileri koruyucu bir takım yasalar çıkarılmıştı. Bunların en önemlilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
• 1928 tarihli “İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu
• 1930 tarihli “Umumi Hıfzı Sıhha Kanunu
• 1930 tarihli “Ticarette Tağşişin Men’i Kanunu”, 1931 tarihli “Ölçü ve Ayarlar Kanunu
• 1936 tarihli “Endüstriyel Mamulatın Maliyet ve Satış Fiyatlarının Kontrolü ve Tespiti
Hakkında Kanun
• 1938 Tarihli “Pazarlıksız Satış Mecburiyetine Dair Kanun
• 1960 tarihli “Türk Standartları
Enstitüsü’nün Kuruluşuna Dair Kanun
1985 yılına gelinceye kadar Türkiye’de tüketiciyi koruyucu hükümler başlangıçta genel hukukun bir parçası olarak çeşitli kanun, tüzük ve yönetmeliklerde yer almıştır. Daha sonraları, özellikle Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kurulan Gümrük Birliğinin 1997 yılında yürürlüğe girmesinden önce, mevzuatın Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hale getirilebilmesi için bir takım düzenlemelere gerek duyulmuştur. Tüm bu gelişmeler sonucunda Türkiye’de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hazırlanmış ve 1995 yılında kabul edilmiştir. Tüketici hukukunun gelişimi de 4077 sayılı bu Kanun’un yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. Kanun, ayıplı mallardan tüketici kredilerine, taksitli satışlardan satış sonrası hizmetlere kadar birçok konuyu düzenlemiştir. Bu Kanunla birlikte, Türk Hukuk Sistemi; tüketici mahkemeleri, tüketici sorunları hakem heyetleri, tüketici konseyi gibi yeni kurumlarla tanışmıştır. Daha da önemlisi bu Kanun ile tüketici haklarının ne olduğu ve bu hakların nasıl kullanılacağı ortaya konulmuştur. Bu Kanunda zaman içinde değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra 4077 Kanunu yürürlükten kaldıran ve 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kabul edilerek Avrupa Birliği düzenlemeleri ile de uyumlu yeni düzenlemelere yer verilmiştir.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un gerekçesinde belirttiği gibi, “23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat 1995 yılında yürürlüğe girdiğinden bu yana tüketicinin korunması hukuku Türkiye’de önemli bir gelişme kaydetmiş;
2003 yılında gerçekleştirilen kapsamlı değişiklikler de tüketici hareketine ek bir ivme kazandırmıştır. Ancak bu düzenlemelerin tümünün, Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile tam uyumunun sağlanması için gözden geçirilmesi ve kısmen yeniden kaleme alınması ihtiyacı özellikle AB-Türkiye tarama toplantıları çerçevesinde kendisini göstermiştir. Kanun
değişikliğine gidilmesinin en temel amaçlarından birisi, AB’nin son dönemde çıkardığı ve henüz mevzuatımıza aktarılmamış olan, 2002/65/AT sayılı Finansal Hizmetlerin Mesafeli Satışı, 2005/29/ AT sayılı Haksız Ticari Uygulamalar, 2008/48/AT sayılı Tüketici Kredileri Sözleşmeleri, 2008/122/AT sayılı Devre Tatil, Uzun Süreli Tatil Ürünü, Yeniden Satım ve Değişim Sözleşmeleri, 2001/83/EU sayılı Tüketici Hakları Yönergelerinin iç hukukumuza aktarılması olmuştur. Diğer taraftan, bu Tasarı hazırlanırken tüketicinin korunması alanında AB tarafından çıkarılmış olan bütün Yönergeler incelenmiş ve iç hukukumuzdaki değişiklikler ona göre şekillendirilmiştir. 6502 sayılı Kanun ile AB Yönergeleri ve AB Tavsiyeleri iç hukukumuza aktarılmıştır.
Temel tüketici hakları nelerdir?
Tüketici hakkı kavramı daha önce de ifade ettiğimiz gibi, ilk kez ABD’de başkan Kennedy tarafından kullanılmış ve dört temel tüketici hakkından söz edilmiştir:
• Tüketicinin bilgi edinmesi
• Tüketicinin sesini duyurması
• Tüketicinin tazmin edilmesi
• Tüketicinin örgütlenmesi
Avrupa Birliği’nde ise, 1975’te Avrupa tüketici hakları beyannamesi niteliğinde bir belge sayılan 1.Tüketici Programında da beş temel tüketici hakkından söz edilmiştir:
• Tüketicinin sağlığının ve güvenliğinin korunması hakkı
• Tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması hakkı
• Tüketicinin tazmin (zararların giderilmesi)
hakkı
• Tüketicinin bilgilendirme ve eğitim hakkı
• Tüketicinin temsil edilme hakkı
Birleşmiş Milletler Deklarasyonunda, Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu bu beş hak geliştirilmiştir. Böylece sekiz temel tüketici hakkı ortaya konulmuştur:
• Temel İhtiyaçları Karşılama Hakkı
• Sağlık ve Güvenliğin Korunması Hakkı
• Ekonomik Çıkarların Korunması (Tercihte
Bulunma) Hakkı
• Bilgi Edinme (Bilgilendirilme) Hakkı
• Eğitilme Hakkı
• Tazmin (Zararların Giderilmesi) Hakkı
• Örgütlenme ve Temsil Edilme (Sesini Duyurma) Hakkı
• Sağlıklı bir Çevrede Yaşama Hakkı
Tüketici hukukunun amacı nedir?
Tüketici hukukunun temel amacı tüketicileri korumaktır. Ancak, tüketici hukuku tüketicinin korunmasını da içeren daha geniş bir kavramdır. Tüketici hukuku hem özel hukuk hem de kamu hukuku niteliklerini barındıran bir karma hukuk dalıdır. Tüketici hukuku emredici kurallarla düzenlenmiş, devletin müdahalesinin yer aldığı, devletin korumacılık görevini üstlendiği bir hukuk dalıdır. Tüketici hukuku borçlar hukukundaki sözleşme özgürlüğüne de sınırlar çizer. Tüketici haklarının tarihsel gelişimine baktığımızda bunu görebiliriz. Tüketici hukukunun temel kaynağını oluşturan tüketici kanunlarının adı ve amaç başlığını taşıyan maddeleri de bunu açıkça ortaya koymaktadır. 4077 sayılı eski Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesinde, “bu Kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” şeklindeki hükme yer verilmiştir. Bu düzenleme Avrupa Birliğinin kabul ettiği beş temel tüketici hakkını temel
almıştır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesinde de, önceki yasadaki hükme benzer şekilde “bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici
önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” şeklinde bir hükme yer verilerek temel tüketici hakları ortaya konulmuştur. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde açıkça tüketicinin korunmasının amaçlandığı ifade edilmektedir. Esasen Kanunun adından da amacın tüketiciyi korumak olduğu görülür. Ancak, tüketici hukuku daha önce de belirttiğimiz gibi, sadece tüketicinin korunmasından ibaret değildir. Kanunun 1. maddesinde tüketicinin yanında, kamu yararının korunmasının hedeflendiği de ortaya konulmakta ve bunu sağlamak için alınacak önlemlerden de söz edilmektedir.Doğrudan tüketiciyi korumayı esas almayan düzenlemeler tüketiciler açısından yeterli bir koruma sağlamaz. Bu nedenle amacı tüketiciyi korumak olan özel kanunlara gerek duyulmaktadır. Tüm ülkelerde sanayinin gelişimi ile birlikte tüketici korumasında da gelişmeler olmuştur. Örneğin sosyal ve ekonomik düşüncelerle sözleşme özgürlüğü ilkesine istisnalar getirilmiş; sözleşmenin tarafı olan zayıf konumdaki tüketiciyi korumak gerekmiştir. Nitekim ülkemizde de 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanundan önce çıkarılarak 8 Eylül 1995 yılında yürürlüğe girmiş olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun tüketicinin korunması alanında özel bir kanundur. 4077 sayılı Kanuna teknik olarak bir takım eleştiriler getirilmiş ise de tüketicilerin korunması açısından ilk özel kanun olması açısından büyük bir öneme sahip olmuştur. Daha sonra bu Kanunun yerini 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun almıştır.
Tüketici hukukunun özellikleri nelerdir?
Tüketici hukukunun amacına ve tüketici kanunu düzenlemelerine baktığımızda tüketici hukuku kurallarının bazı özellikler taşıdığını görürüz. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
• Tüketici hukuku bağımsızdır.
• Tüketici hukuku kuralları emredicidir.
• Tüketici hukuku kurallarına ilişkin boşlukların doldurulmasında genel hükümlere başvurulur.
• Tüketici hukuku kendine özgüdür.
• Tüketici lehine yorum yöntemi geçerlidir.
Tüketici hukukunun bağımsızlığı ile ne ifade edilmektedir?
Tüketici hukuku bağımsızdır; amacı tüketiciyi korumak olan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kabul edilmiş olduğu için tüketici hukuku diğer hukuk dallarından bağımsızdır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yer alan hükümler, üretim ve ticarî faaliyetler açısından tüketici lehine denetim ve sınırlamalar içermektedir. Örneğin tüketicilerin taraf olduğu bazı sözleşmelerde tüketicinin korunmasına yönelik hükümlere yer verilmiştir. Aynı şekilde, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’u uygulayacak idarî yapı ve Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümü için genel mahkemelerden ayrı bir tüketici mahkemeleri ve ayrıca bir hak arama yolu olarak Tüketici Hakem Heyetlerine yer verilmiştir.
Tüketici hukukunun kendine özgülüğü ile ne ifade edilmektedir?
Tüketici hukuku kendine özgüdür; tüketici Hukuku, hem kamu hukuku, hem de özel hukuk kurallarından oluşan, kendisine özgü bir hukuk dalı niteliğini taşımaktadır.
Tüketici hukuku sistemleri nelerdir?
Tüketici hukuku, tüm dünya ülkelerinde ekonomik ve toplumsal gelişmelere paralel olarak, genel düzenlemeler ile tüketicilerin haklarını korumak yeterli olmadığı için ortaya çıkan hukuk dalıdır. Tüketiciyi koruyucu kanunlardaki düzenlemelere baktığımızda bu düzenlemelerin bazen tüketiciyi; bazen de, tüketici işlemine dayandıkları görülür. Bu açıdan “Tüketici Hukuku” sistemlerini üç gruba ayırmak olasıdır: Sübjektif sistem, objektif sistem ve karma sistem.
Tüketici hukuku sistemlerinden subjektif sistem nedir?
Sübjektif sistem tüketiciyi esas alır ve birçok kavramı tüketiciyi esas alarak tanımlar. Bu sisteme dayanan tüketici kanunlarında öncelikle tüketici tanımının ortaya konulması gerekir.
Tüketici hukuku sistemlerinden objektif sistem nedir?
Objektif sistemi kabul eden düzenlemeler ise, tüketiciyi değil tüketici işlemini esas alır. Tüketim sözleşmesi tanımı ortaya konur ve sözleşmenin tarafını oluşturanlar korunur. Tüketici sözleşmesinin tanımı verilirken de hangi sözleşmelerin kapsama dâhil olacağının ölçütleri de ortaya konur.
Türk Tüketici Hukuku mevzuatında benimsenen sistem nedir?
Türk tüketici hukuku mevzuatına baktığımızda, tüketici hukuku ile ilgili oldukça fazla düzenleme vardır. Bunun nedeni tüketici hukuku, Kamu Hukuku’nun ve Özel Hukukun çeşitli alanlarına yayılmış olmasıdır. Tüketicileri ilgilendiren konuların tek bir kanunla düzenlenmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle Tüketici hukuku genel olarak tek bir sisteme değil, karma sisteme dayanmaktadır. Tüketici hukukunun ana kaynağını ise, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun oluşturmaktadır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu taraflardan birinin tüketici olduğu her türlü tüketici işlemine uygulanmaktadır. Bu nedenle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun tüketiciyi esas olarak almakta olup sübjektif sistemi benimsediğini söyleyebiliriz.
Tüketicinin korunması hakkında kanunun amacı nedir?
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesine göre, Kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını giderici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlendirmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 172. maddesi Devlete, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı önlemleri alma, tüketicileri kendilerini koruyucu girişimlere özendirme görevini yüklemiş, böylece tüketicilerin korunması da Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun da
bu kapsamda kabul edilmiştir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesi, başta belirttiğimiz ve açıkladığımız evrensel tüketici haklarını ortaya koymuştur.
Tüketici işlemi nedir?
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un en temel yenilik ve değişikliği, tüketici işlemi kavramının kapsamının genişletilmesidir.
Kanunun “Tanımlar” başlığını taşıyan m. 3/l’de, tüketici işlemi “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlamıştır. Tüketici işlemlerinde, her iki tarafın da “kimliği” önem taşımaktadır.
Tüketici sözleşmesi nedir?
Tüketici sözleşmeleri, satıcı veya sağlayıcılar ile tüketiciler arasında gerçekleştirilen ve satıcı veya sağlayıcıların kendi işletme faaliyetleri kapsamında, tüketicilerin son kullanıcı olarak (ticari, mesleki ya da işletmesiyle ilgili olmayan) ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir malın mülkiyetini veya kullanım hakkını devretmeyi ya da hizmetin sağlanmasını, tüketicilerin ise bir bedel ödemeyi yükümlendikleri sözleşmelerdir.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre satıcıınn satıştan kaçınması mümkün müdür?
Türk hukukunda kural olarak sözleşme serbestliği geçerlidir. Kişiler bu kapsamda sözleşme yapıp yapmamakta özgürdürler. Oysa Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun açıkça sözleşme yapma zorunluluğu getirmektedir. Belirli koşulların varlığı halinde satıcı veya sağlayıcı tüketicinin talebi halinde, sözleşme yapmaktan kaçınamayacaktır. Kanunda bu zorunluluğa uyulmaması halinde ayrıca cezai yaptırım öngörülmüştür (TKHK m. 77).
Tüketicinin korunması hakkında kanuna göre tüketici ne şekilde tanımlanmıştır?
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3 (k) maddesine göre, tüketici, “ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek
veya tüzel kişiyi” ifade eder.
Tüketici sözleşmesinin özellikleri nelerdir?
• Karşılıklı iki taraftan biri tüketicidir. Diğer bir ifadeyle ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket edilmesi söz konusudur. Tüketici çoğu zaman son kullanıcı ya da yararlanandır; ancak, bu zorunlu değildir.
Tüketici çıkar elde etmeksizin ailesinin kullanımı için veya bir başkasına, örneğin bağışlama amacıyla almış olduğu bir mal nedeniyle de TKHK’dan yararlanabilir.
• Sözleşme ivaz (karşılık) karşılığında bir mal veya hizmetin sağlanmasına yöneliktir. Diğer bir ifadeyle tüketici kendisine sunulan mal veya hizmet karşılığında bir bedel ödemeli ya da parayla ölçülebilen bir karşılık vermelidir. Tüketici sözleşmesi her iki tarafa da borç yükleyen sözleşmelerdendir. Eğer taraflar arasında kurulan sözleşme karşılıksız mal veya hizmet sağlamaya yönelik değil ise, bu sözleşmeye TKHK hükümleri değil genel hükümler, yani TBK hükümleri uygulanır.
• Tüketici sözleşmelerinin konusunu mal ya da hizmet oluşturur