Ceza Hukukuna Giriş Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Hukuka Aykırılık Unsuru
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Hukuka uygunluk nedenlerinin objektif ve subjektif unsurunu açıklayınız.
Somut olayda bir hukuka uygunluk nedeninin maddi şartlarının oluştuğu ve fakat failin
bunu bilmediği hâllerde, objektif olarak gerçekleşen hukuka uygunluk nedeninden bahsedilir. Bu gibi hâllerde, çözülmesi gereken sorun objektif olarak gerçekleşen hukuka uygunluk nedeninden failin yararlanıp yararlanamayacağıdır. TCK’nin benimsediği sistemde objektif olarak gerçekleşen hukuka uygunluk nedeni failin işlemiş olduğu fiili hukuka
uygun hâle getirmez. Bir hukuka uygunluk nedeninin etkisini gösterebilmesi, yani fiili
hukuka uygun hâle getirebilmesi için failin bu fiili işlediği sırada hukuka uygunluk nedeninin maddi şartlarının gerçekleştiğini bilerek hareket etmesi gerekir. Eğer bu şartların
gerçekleştiğini bilmeden hareket ediyorsa hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz.
Bu gibi hâllerde, objektif olarak gerçekleşen hukuka uygunluk nedeni, eğer failin gerçekleştirdiği suç, neticeli bir suç ise neticenin ifade ettiği haksızlığı ortadan kaldırır. Ancak
fiilin ifade ettiği haksızlık faile yüklenir. Kısacası fail, hukuka karşı gelme iradesini ortaya
koyan ve bilinçli bir şekilde işlediği fiilinden dolayı sorumlu tutulur
Hukuka uygunluk nedenlerinden biri olan görevin ifası ve somut olayda uygulanabilmesinin şartları nelerdir ?
Bu hukuka uygunluk nedeni TCK’nin 24. maddesinin birinci fıkrasında “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” şeklinde düzenlenmiştir. Kanunun hükmü
kişiye herhangi bir konuda bir hak veya yetki vermişse bunun öngörüldüğü şekilde uygulanması durumunda hukuka aykırılık söz konusu olmaz. Kanunun hükmünü yerine
getiren kimse, işlemiş olduğu fiille, bir suçun maddi ve manevi unsurlarını gerçekleştirmektedir. Ancak bu fiil hukuka aykırı olmadığı için tipik olmasına, yani suçun maddi ve manevi unsurları somut olayda gerçekleşmesine rağmen haksızlık teşkil etmemekte ve bu nedenle kişi cezalandırılmamaktadır. Diğer bir ifadeyle bir kanun hükmü, kişiye belirli bir davranışta bulunma konusunda bir hak ve yetki tanımışsa, bu hak veya yetkinin usulüne uygun bir şekilde kullanılması durumunda hukuka ayrılıktan söz edilemez.
Kanunun hükmünün yerine getirilmesi bakımından değinilmesi gereken bir diğer
önemli husus, kanun hükmü belirli şekilde hareket etme görevini belirli kişilere yüklemişse, ancak bu kişiler bakımından hukuka uygunluk nedeninden bahsedilebileceğidir.
Özel güvenlik görevlilerinin görevin ifası ile ilgili yetkilerini açıklayınız.
Özel güvenlik görevlilerinin konumuzla ilgili yetkileri şu şekildedir:
• Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. maddesine göre yakalama.
• Görev alanında, haklarında yakalama emri veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama.
• Kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama.
• Olay yerini ve delilleri koruma, bu amaçla Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 168.
maddesine göre yakalama.
• Türk Medeni Kanunu’nun 981. maddesine, Borçlar Kanunu’nun 52. maddesine,
Türk Ceza Kanunu’nun 24 ve 25. maddelerine göre zor kullanma.
Özel güvenlik görevlileri görevde oldukları sırada kanunda belirtilen bu yetkilerin
kullanımı çerçevesinde bir fiili işledikleri takdirde, görevin ifası hukuka uygunluk nedeninden yararlanacaklardır.
Hukuka uygunluk nedenlerinden ilgilinin rızasını açıklayınız.
İlgilinin rızası, TCK’nin 26. maddesinin ikinci fıkrasında “Kişinin üzerinde mutlak surette
tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rıza çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, şartlarının varlığı
hâlinde ilgilinin rızası çerçevesinde işlenen fiil hukuka aykırı olmayacağı için suç teşkil
etmeyecektir.
Meşru savunma nedir?
Meşru savunma, bir kimsenin kendisini veya başkasını hedef alan bir saldırı karşısında, savunma amacına yönelik olarak ve bu saldırıyı defedecek ölçüde kuvvet kullanmasını
ifade eder. Meşru savunma hâlinde, hâlen mevcut bir saldırıyı defetmek amacıyla işlenen
fiil, dış görünüşü itibarıyla tipik bir haksızlığı oluşturmaktadır. Ancak bu fiil, gerçekleşmekte olan bir saldırıyı uzaklaştırmak ve başka bir şekilde korunamayacak bir hakkı korumak amacıyla işlendiğinden hukuka aykırı değildir.
Meşru savunmanın şartları nelerdir?
Saldırıya ilişkin şartlar:
- Bir saldırının varlığı
- Mevcut, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak bir saldırının varlığı
- Saldırı savunmada bulunan kişinin bizzat kendisine veya üçüncü bir kişinin herhangi bir hakkına yönelik olmalıdır
Savunmaya ilişkin şartlar:
- Savunmanın gerekli olması
- Saldırı ile savunma arasında orantının bulunması:
Hukuka uygunluk sebeplerinden hakkın kullanılmasını açıklayınız.
TCK’nin 26. maddesinin birinci fıkrasında; “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez” şeklinde bu hukuka uygunluk nedeni düzenlenmiştir. Hukuk düzeni kişilere herhangi bir
konuda hak tanımış ve bu hakkın sınırları içinde bir fiil gerçekleştirilmişse artık hakkın
kullanılmasını oluşturan fiil hakkında hukuka aykırılık değerlendirmesinde bulunulamaz.
Hakkın kullanılması hukuka uygunluk sebebinin ceza kanunu ile düzenlenen şartları nelerdir?
- Kişi tarafından doğrudan doğruya kullanılabilen sübjektif bir hakkın bulunması:
Subjektif hak, hukuken korunan ve bu korumadan yararlanmanın sahibinin iradesine bırakıldığı hakkı ifade eder. Kişi, bu hakkını herhangi bir makamın ya da
merciin aracılığına gerek kalmaksızın doğrudan doğruya kullanabilirler. Şayet, bir
hakkın kullanılması, başka bir merciden alınacak bir karar veya izinle mümkünse
bu hukuka uygunluk sebebi söz konusu olmaz.
- Kişinin hakkını tanınma sebebinin sınırları içinde kullanılması: Kişi, kendisine
tanının hakkın sınırlarını aşmamalıdır. Aksi hâlde, hakkın sınırlarının aşılması
veya kötüye kullanılması hâlinde artık bir hukuka uygunluk sebebinin varlığından
bahsedilemez.
- Hakkın kullanılması ile işlenen ve tipe uygun olan fiil arasında nedensellik bağının
bulunması: Kişiye hukuk düzeni tarafından tanınan hakkın kullanılması ile tipe
uygun fiil arasında bir ilişkinin varlığı gerekir
Haksızlık ve hukuka aykırılık arasındaki farkı açıklayınız.
Haksızlık ile hukuka aykırılık birbiriyle ilgili iki kavramdır. Hukuka aykırılık, fiilin bir
özelliğini, niteliğini, bir başka ifade ile hukuk düzeniyle fiil arasındaki uyumsuzluğu ifade
etmektedir. Hukuka aykırılık, haksızlık teşkil eden fiilin niteliğidir. Buna karşılık, haksızlık ise nesnel bir şeye işaret etmektedir. Haksızlık, hukuka aykırı fiilin bizzat kendisidir.
Fiilin niteliğini oluşturan hukuka aykırılığın derecelendirmeye tâbi tutulması mümkün
değildir. Bu bakımdan, örneğin, basit bir yaralama fiili ağır bir yaralamaya nazaran “daha
az” hukuka aykırıdır diyemeyiz. Hâlbuki haksızlık içeriği (haksızlığın ağırlığı) açısından
her iki fiil arasında bir farklılık söz konusudur. Dolayısıyla her iki yaralama fiilinden birisi
diğerine göre daha az veya daha fazla bir haksızlık ifade edebilir. Sonuç olarak, bir fiil ya
hukuka uygun ya da aykırıdır. Hukuka aykırı olan bir fiilin ifade ettiği haksızlık ise niceliksel bir derecelendirmeye tâbi tutulabilecektir.
Hukuka uygunluk nedenlerinden meşru savunmada bulunabilmek için kanun nasıl bir saldırıyı aramaktadır?
Mevcut, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak bir saldırının varlığı: Meşru savunma kanunun ifadesiyle “gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan
saldırılar”a karşı olur. Mevcut saldırı, hâlihazırda gerçekleşmekte olan saldırıdır.
Gerçekleşmesi muhakkak olan saldırı ise henüz icrasına başlanmamış olmakla birlikte eldeki somut verilerden işleneceği kesin olarak söylenebilen saldırıdır. Tekrarı
muhakkak olan saldırı ise daha önce gerçekleştirilmiş olmakla birlikte yineleneceği hususunda kuvvetli belirtiler olan saldırıdır.
Hukuka uygunluk nedenleri nelerdir ?
Türk Ceza Kanunu’nun “genel hükümler”e ilişkin birinci kitabının “ceza sorumluluğu”nu
düzenleyen ikinci kısmının “ceza sorumluluğunu azaltan ve kaldıran nedenler” başlıklı
ikinci bölümünde kusurluluğu etkileyen haller ile birlikte hukuka uygunluk nedenleri de
düzenlenmiştir. Kanun’un bu bölümünde hukuka uygunluk nedenleri olarak görevin ifası
(m. 24, f. 1), meşru savunma (m. 25, f. 1), hakkın kullanılması (m. 26, f. 1) ve ilgilinin rızasına (m. 26, f. 2) yer verilmiştir.
Meşru savunmanın unsurlarından saldırı ile savunma arasında orantının bulunması ne anlama gelmektedir ?
Saldırı ile savunma arasında orantının bulunması: Savunma niteliğindeki hareket,
saldırıyı savuşturacak nitelikte olduğu takdirde meşrudur. Dolayısıyla somut olayda
saldırı ile savunma niteliğindeki hareket arasında orantı bulunmalıdır. Savunma,
saldırıyı savuşturacak ölçüde olduğu takdirde hukuka uygun bir fiili oluşturacaktır.
Hukuka aykırılık kavramını açıklayınız.
Genel olarak hukuka aykırılık, hukuka karşı gelme ve hukukla çatışma hâlinde olma anlamına gelmektedir. Suçun bir unsuru olarak hukuka aykırılık ise işlenen fiilin hukuk düzeni
ile çelişki ve çatışma hâlinde bulunmasını ifade etmektedir.
Hukuka aykırılık, tüm hukuk düzeninin fiil hakkındaki değersizlik yargısını ifade
eder
İlgilinin rızasının geçerlilik şartları nelerdir?
Kanun’daki düzenlemeyi dikkate alarak ilgilinin rızasının geçerlilik şartlarını aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:
- Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruta bulunabileceği bir hakkın varlığı
- Kişi rızaya ehil olmalıdır.
- Rızanın Açıklanması
Meşru savunmada bulunabilmek için saldırının sadece kişinin şahsına mı yönelmiş olması gerekir?
Saldırı savunmada bulunan kişinin bizzat kendisine veya üçüncü bir kişinin herhangi bir hakkına yönelik olmalıdır: Bir kişi gerek kendisinin gerek başkasının
herhangi bir hakkına yönelik olarak gerçekleştirilen saldırılara karşı meşru savunmada bulunabilir. Yine meşru savunma, kişilere ait bütün haklar bakımından
söz konusu olabilir. Dolayısıyla kişi, yaşama hakkına veya vücut tamlığına yönelik
saldırılara karşı meşru savunmada bulunabileceği gibi, malvarlığına yönelik saldırılar bakımından da meşru savunmada bulunabilecektir
Hukuka uygunluk nedenlerinden ilgilinin rızasına ilişkin rızanın açıklanması nasıl olmalıdır?
Rızanın Açıklanması: İlgilinin rızasının fiili hukuka uygun hâle getirebilmesi için,
rızanın geçerli bir şekilde açıklanmış olması gerekir. Rıza açıklaması, açık veya örtülü, yazılı veya sözlü olabilir. Ancak rıza açıklaması mutlaka suçtan önce veya
suçun icra hareketlerinin gerçekleştirilmesi sırasında olmalıdır. Ayrıca rıza fiilin
işlenmesi sırasında da mevcut olmalıdır. Ancak bazen mevzuat ilgilinin rızasının
belli şekilde açıklanmasını arayabilmektedir. Bu gibi hâllerde ilgilinin rızası ancak
öngörülen şekilde açıklanması kaydıyla fiili hukuka uygun hale getirecektir
Görevin ifasında bahsedilen “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” hükmündeki kanun ifadesi ile anlatılmak istenen nedir?
Burada “kanun” deyiminden pozitif hukuk metinlerini, yani “yazılı hukuk kuralları”nı
anlamak gerekmektedir. Kanun hükmünün yerine getirilmesinde, belli konularda kişiye
kanun tarafından tanınan yetki, aynı zamanda o kişinin görevini de oluşturmaktadır. Bu
anlamda, söz konusu hukuka uygunluk nedenini görevin ifası olarak anlamak gerekir.
Özel hukuka uygunluk nedenleri nedir, örnek veriniz.
Hukuka uygunluk nedenleri, kural olarak bütün suçlar için geçerlidir. Bir başka deyişle kanunun genel hükümler kısmında düzenlenen hukuka uygunluk nedenleri niteliği
elverişli olan her fiil bakımından uygulanma imkânına sahiptir. Ancak TCK’nin özel hükümler kısmında bazı suçlarla ilgili olarak özel hukuka uygunluk nedenlerine yer verilmiştir. Örneğin, hakaret suçu bakımından isnadın ispatı (m. 127) ve iddia ve savunma
dokunulmazlığı (m. 128) hakkı birer hukuka uygunluk nedenidir. Ancak bu tür hukuka
uygunluk nedenleri sadece ilgili suç tipi bakımından uygulanabilir.
Kolluk kuvvetleri hangi hallerde silah kullanabilir?
Zor kullanma yetkisi ile bağlantılı olarak, kolluk görevlilerinin silah kullanma yetkisini
de incelemek gerekir. Kolluk görevlileri, görevlerinin gereği olarak silahla donatılmıştır.
Nitelikleri farklılık gösterse bile, kolluk görevlileri sahip bulundukları zor kullanma yetkisinin gereği olarak, bir saldırıyla ya da direnişle karşılaşmalarını önleme bakımından
caydırıcı etki doğurması için görünür bir şekilde silahla donatılmışlardır. Kolluk görevlilerinin silah kullanma yetkisine ilişkin olarak karşımıza üç ihtimal çıkmaktadır:
a) Meşru savunma hukuka uygunluk sebebinin uygulanabileceği hallerde, kolluk
görevlilerinin zor veya silah kullanma yetkisini düzenleyen kanun hükümlerine
başvurulmaksızın, doğrudan TCK’nin meşru savunmaya ilişkin hükümlerine dayalı olarak değerlendirme yapılması gerekir. Bu bakımdan, kolluk görevlileri gerek
kendilerine karşı gerek sair kişilere karşı gerçekleşmekte olan ya da gerçekleşmesi
muhakkak olarak öngörülen bir saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve bu saldırıyı
etkisiz kılacak ölçüde savunma hareketi gerçekleştirebilir. Bu savunma hareketi
hukuka uygundur.
b) Kolluk görevlileri, bir saldırı durumu ve dolayısıyla meşru savunma hâlinde olmadan da belirli hâllerde silah kullanma yetkisine sahiptirler. Silah, bazı hallerde
zor kullanma yetkisi bağlamında kullanılabilir. Bu bakımdan, kolluk görevlileri zor
kullanma yetkisi kapsamında ve bu yetkinin sınırları dâhilinde silah da kullanabilirler. Ancak belirtmek gerekir ki, burada söz konusu olan silahın ateşli silah olması
şart değildir.
c) Kolluk görevlileri, hakkında yakalama veya tutuklama kararı verilmiş ya da hapis
cezasına mahkûm edilmiş bir kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla da silah
kullanabilirler.
Özel güvenlik görevlilerinin silahlı olarak görev yapamayacağı yerler nelerdir?
Özel güvenlik görevlileri silahlarını görev alanı dışına
çıkaramazlar. (5188 sayılı Kanun m. 9, f. 2)
Özel güvenlik görevlilerinin silahlı olarak görev yapamayacağı yerler de Kanun’da
açıkça düzenlenmiştir. Buna göre;
• Eğitim ve öğretim kurumlarında,
• Sağlık tesislerinde,
• Talih oyunları işletmelerinde,
• İçkili yerlerde silahlı özel güvenlik görevlisi çalıştırılmasına izin verilmez.
Ayrıca özel güvenlik görevlileri, özel toplantılarda, spor müsabakalarında, sahne
gösterileri ve benzeri etkinliklerde silahlı olarak görev yapamazlar. (5188 sayılı Kanun
m. 8, f. 2)