İdare Hukuku Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Türkiye Cumhuriyeti Devlet İdaresinin Görevleri Ve Kamu Hizmeti
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Düzenleyici işlemlerin hukuki tanımı nedir?
Düzenleyici işlemler, genel ve kişilik dışı nitelikte olan tek yanlı idari işlemlerdir.
Düzenleyici işlemlerin bireysel işlemlerden farklı özellikleri nelerdir?
Düzenleyici işlemler, maddi kriter bakımından, yani içerikleri itibarıyla kanunlara benzerler. İdare, düzenleyici idari işlemlerin bireysel idari işlemlere nazaran iki ayırıcı özelliği vardır: • Düzenleyici işlemler genel niteliktedir. • Düzenleyici işlemler kişilik dışı niteliktedir. Bu özelliği bakımından önemli olan, işlemin muhataplarının sayısı değil, bunların ismen belirlenmemiş olmasıdır. Bir idari işlemin muhatabı olan kişi, ismen değil de sıfatı veya görevi itibariyle belirlenmiş ise o işlem neticede bir kişiye uygulanacak olsa bile bu işlem, bir düzenleyici işlemdir.
Türk hukukunda kaç tür düzenleyici işlem vardır?
Türk hukukunda; • Kanun hükmünde kararname, • Tüzük ve • Yönetmelik olarak üç farklı düzenleyici işlem vardır. Bunların dışında ayrıca adsız düzenleyici işlemler de söz konusudur.
Kanun hükmünde kararnameler (khk) nasıl tanımlanabilir?
Kanun hükmünde kararname, bakanlar kurulunun yasama organından veya anayasadan doğrudan doğruya aldığı sınırlı bir yetkiye dayanarak yaptığı, daha sonra yasama organının denetimine tabi olan ve normlar hiyerarşisinde kanun düzeyinde yer alan bir düzenleyici işlemdir.
Kanun hükmünde kararname türleri nelerdir?
Anayasada iki tür kanun hükmünde kararname vardır. Bunlar; • Olağan dönem (md. 91) ve • Olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleridir (md. 121-122).
Olağan dönem kanun hükmünde kararnamelerinin unsurları nasıl açıklanabilir?
: Olağan dönem kanun hükmünde kararnamelerinin yetki unsuru bakımından KHK çıkarma yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir. Ancak Bakanlar Kurulunun yetkilendirilmesi ancak TBMM tarafından çıkarılacak bir kanunla söz konusu olabilir. Konu unsuru bakımından olağan dönem KHK’ları Anayasa md. 91’da düzenlenen hüküm uyarınca konu olarak sınırlandırılmıştır. Temel hak ve özgürlükler, kişi hakları ve ödevleri ile siyasi haklar ve ödevler olağan dönem KHK’ları ile düzenlemezler. Örneğin, konut dokunulmazlığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, mülkiyet hakkı gibi temel hak ve özgürlükler olağan dönem kanun hükmünde kararnameleriyle düzenlenemez. Siyasi faaliyette bulunma, parti kurma, vergi ödevi gibi birçok konu da bu şekilde düzenlenemez.
Kanun hükmünde kararnamelerinin altında kimlerin imzası bulunur ve nasıl yürürlüğe girer?
Kanun hükmünde kararnamelerinin altında başbakan ve bütün bakanların imzası bulunmalıdır. Bu da şekil unsurunu oluşturur. Cumhurbaşkanının imzasıyla birlikte Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girer. Resmi Gazete’de yayınladığı gün olağan dönem KHK’sı yürürlüğe girmiş olur. (Anayasa m. 91/6). Daha sonra aynı gün, olağan dönem KHK’si TBMM’ne sunulur. Bu da usul unsurunu oluşturur. Kanun hükmünde kararnamelerin gerek yürürlüğe girmeleri gerekse yürürlükte kalmaları için TBMM’nin onayı şart değildir. TBMM, kendisine sunulan ve yürürlüğe giren bir kanun hükmünde kararnameyi kısa bir sürede görüşebileceği gibi yıllar sonra da görüşebilir. Bu süre içinde kanun hükmünde kararname yürürlükte kalır. Eğer bir gün TBMM kanun hükmünde kararnameyi görüşüp reddederse bu kanun hükmünde kararname, ret kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.
Kanun hükmünde kararnameler denetlenebilir mi?
Denetim unsuru hakkında söylenebilecekler ise şöyledir; kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya şekil ve esas bakımından uygunluğunun yargısal denetimini Anayasa md. 148/1 uyarınca Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacaktır.
Olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin olağan dönem kanun hükmünde kararnamelerinden ayrılan özellikleri nelerdir?
İlgili özellikler şöyle sıralanabilir: • Olağan dönem KHK’larında kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir. Ancak olağanüstü hal ve sıkıyönetim KHK’larını çıkarma yetkisi, Anayasa md. 121/ f.3 uyarınca Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanacak Bakanlar Kuruluna aittir. • Bakanlar Kurulu, olağan dönem KHK’larını çıkarabilmek için TBMM’den yetki kanunun çıkmasına ihtiyaç duyarken, olağanüstü hal ve sıkıyönetim KHK’larını çıkarma yetkisi için Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun buna ihtiyacı yoktur. • Sebep unsuruna ilişkin olarak Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun olağanüstü hal ve sıkıyönetim KHK’larını çıkarmak için ülkede önceden olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilan edilmiş olması gerekir. • Olağanüstü hal ve sıkıyönetim KHK’larının altında başbakan ve bütün bakanların yanı sıra, Cumhurbaşkanı’nın da imzası bulunmalıdır. • Olağan dönem KHK’ları için yapılan toplantılara Cumhurbaşkanı katılmaz. Anayasa md. 121-122 hükümlerinin göndermesiyle TBMM İç tüzüğünün 128. maddesine göre, bu tür KHK’lar en geç otuz gün içinde görüşülür ve karara bağlanır. • Olağan dönem KHK’ları temel hak ve özgürlükler konusunda düzenlenemezken, olağan üstü ve sıkıyönetim KHK’larının konu unsuru bakımından böyle bir sınırlandırması söz konusu değildir. bu tür KHK’lar aracılığıyla Anayasa md. 15/ f.2 hükmünde belirtilen çekirdek alan hariç temel ve hak özgürlükler konu olarak düzenlenebilir. • Anayasa md. 148 hükmü, olağan üstü ve sıkıyönetim KHK’larının Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak yargısal denetim yolunu kapatmıştır.
Tüzüklerin hukuki tanımı nedir? Bu idari işlemin unsurları göz önüne alınarak nasıl açıklanabilir?
Tüzükler, bir kanunun uygulanmasını göstermek veya emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak ve Danıştay’ın incelenmesinden geçirilmek şartı ile Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan yazılı hukuk kurallarıdır (Anayasa md. 115).
Tüzüklerin unsurları göz önüne alınarak nasıl açıklanabilir?
Tüzüklerin yetki unsuru bakımından, tüzük çıkarma yetkisi Bakanlar Kurulu’ndadır. Sebep unsuru ise, kanunlardır. Kanunla düzenlenmemiş bir alanda tüzük çıkartılamaz. Anayasaya göre, tüzüklerin konusu kanunun uygulanmasını göstermek ve emrettiği işleri belirtmektir (m.115). Tüzükler, bakanlar kurulunda tartışıldıktan sonra Danıştay incelemesinden geçirilecektir. Danıştay’ın incelemesinden geçmek, tüzüğün diğer düzenleyici işlemler arasında ayırt edici özelliğidir. Danıştay’ın incelemesinden geçmeyen tüzükler, usul bakımından sakat olup, iptal edilebilir. Danıştay’ın tüzük tasarıları hakkında vereceği karar bağlayıcı değil, istişari niteliktedir. Tüzüğün Başbakan ve bütün bakanlarca imzalanması gerekir. Anayasa md. 115/ f.2’ye göre Cumhurbaşkanı tarafından da imzalanan tüzük, kanunlar gibi Resmi Gazete’de yayımlanır. Tüzükler idari bir işlem olduğu için Danıştay’ın yargısal denetimine tabidir.
Yönetmeliklerin hukuki tanımı nedir?
Yönetmelikler, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır.
Yönetmeliklerin unsurları göz önüne alınarak nasıl açıklanabilir?
Yönetmeliklerin unsurlarına geçecek olursak, yönetmelik çıkarma yetkisi, Bakanlar Kurulu, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri yetkilidir. Anayasa’nın 124. maddesine göre, yönetmeliğin konusu, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamaktır. Yönetmeliklerin sebep unsuru yine Anayasa md.124’e göre, bir kanun veya tüzüktür. Yönetmelik çıkarmaya yetkili her makamın yönetmelik çıkarırken izleyeceği usul farklıdır. Yetkili makamlardan her biri kendi karar alma ve müzakere usullerini uygulayarak yönetmelik çıkarır. Yönetmeliğin şekil unsuruna gelecek olursak, yetkili makam tarafından imzalanır. Yalnızca Bakanlar Kurulu yönetmelikleri, Cumhurbaşkanı tarafından da imzalanmalıdır. Her yönetmelik Resmi Gazete’de yayımlanmak zorunda değildir.
İdarî bir işlem olan yönetmeliklerin denetimi nasıl yapılır?
İdarî bir işlem olan yönetmeliklerin denetimi idarî yargıda yapılır. Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak yönetmeliklerinin yargısal denetimi, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da yapılır. Dolayısıyla sayılan bu makamların belli bir yörede uygulanacak olan yönetmeliklerinin yargısal denetimi, o yerde bulunan genel görevli idarî yargı yeri olan idare mahkemelerinde yapılır.
Adsız düzenleyici işlemler nelerdir?
Anayasada öngörülen üç farklı düzenleyici idari işlem dışında; yürütme organı, kararname, karar, tebliğ, sirküler, genelge, ilke kararı, yönerge, talimat, statü, genel emir, tarife, açıklama vb. işlemlerle genel, soyut, objektif hukuk kuralları koyduğu görülmektedir. Bu işlemlerde idarenin düzenleyici işlemleridir. Bu tür işlemlere atipik veya adsız düzenleyici işlemler denir.
İdare hukukunda sözleşme kavramının tanımı nasıl yapılmıştır?
Sözleşme, belirli bir hukukî sonuç doğurmak amacıyla idare ile ilgili özel hukuk kişisinin karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıdır. Bu şekilde tanımlanan sözleşme, idare ile sözleşmeci özel hukuk kişisinin karşılıklı iradelerinin ürünüdür. Bir sözleşmenin teşekkül edebilmesi için sadece idarenin bir irade açıklaması yeterli değildir; bu iradenin idarenin karşısındaki özel hukuk kişisi tarafından da kabul edilmesi gerekir (İdare-Özel Kişi). Oysa tek-yanlı idarî işlemler, ilgilinin rıza ve muvafakatine bağlı olmadan, idarenin tek yanlı olarak açıkladığı iradesiyle (İdare-Özel Kişi) tekemmül etmektedir.
İdarenin özel hukuk sözleşmeleri ve idari sözleşmelerin tanımları nelerdir?
: İdarenin özel hukuk sözleşmeleri özel hukuka tabi olup bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargıda çözümlenir. İdari sözleşmeler ise, idare hukukuna tabi olup bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda karara bağlanır.
İdarenin özel hukuk sözleşmeleri ile idari sözleşmelerin birbirinden ayrılmasını sağlayan idari sözleşmelerin kriteri nelerdir?
İdari sözleşmelerin kriterleri iki ana başlık altında toplanabilir: • Bunlardan birincisi, teşrii kriter, yani kanunla nitelendirme; • İkincisi ise, içtihadi kriterlerdir. Bir sözleşmenin nitelendirilmesi yasama organı tarafından yapılabilir. Diğer taraftan kanunlar idareye sözleşme yapma yetkisi verirken bu sözleşmenin niteliğini düzenlemez. Bir sözleşmenin kanunla nitelendirilmemiş olması halinde, yalnızca bu duruma özgü olarak kullanılacak içtihadi kriterler, yardımcı kriterlerdir.
İdari sözleşmelerin kanunla nitelendirilmesi kaç farklı yolla meydana gelir?
Kanunla nitelendirme üç değişik şekilde yapılabilir: • Bazen kanunlar doğrudan doğruya bir sözleşmenin idari mi yoksa özel hukuk sözleşmesi mi olduğu açıkça belirtebilir. Buna doğrudan nitelendirme denir. • Bazen kanunlar sözleşmenin tabi olduğu hukuki rejimi belirler. Bir sözleşmeye kamu hukuku ya da özel hukuk hükümleri uygulanacağının belirtilmesiyle sözleşmenin idari mi yoksa özel hukuk sözleşmesi mi olduğu açığa çıkar. Buna sözleşmenin tabi olacağı hukuki rejimin belirlenmesi suretiyle nitelendirme denir. • Kimi zaman da kanun yalnızca sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümleneceği yargı kolunu belirler. Uyuşmazlığın adli yargı veya idari yargıda çözüleceğine ilişkin yasal düzenleme sonucu, sözleşmenin idari mi, özel hukuk sözleşmesi mi olduğu açığa çıkar.
İdari sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi için kullanılacak içtihadi kriterler kaça ayrılır?
Bir sözleşmenin nitelendirilmesi kanunla yapılmamışsa yardımcı kriter olarak devreye girecek olan içtihadi kriterler ikiye ayrılır: • Organik ve • Maddi kriter.
Organik kriter nasıl açıklanabilir?
Organik kriter, sözleşmenin taraflarına ilişkin bir kriterdir. Bu kritere göre bir sözleşmenin idari sözleşme olabilmesi için sözleşmenim taraflardan en az birinin bir kamu tüzel kişisi olması gerekir. Demek ki, iki özel kişi arasındaki sözleşme idari sözleşme olarak kabul edilemeyecektir. Sözleşmenin iki tarafı da kamu tüzel kişisi olması halinde organik kriter gerçekleşmiş olacaktır. Bir sözleşmenin iki tarafı da kamu tüzel kişisi ise o sözleşmenin idari sözleşme olduğuna dair bir karine vardır.
Maddi kriter nasıl açıklanabilir?
Maddi kriter, sözleşmenin taraflarına değil, konusuna ve hükümlerine ilişkin bir kriterdir. Bu kritere göre taraflardan en az birisinin bir kamu tüzel kişisi olan sözleşmelerin idari sözleşme sayılabilmesi için ya bu sözleşmenin konusunun kamu hizmetinin doğrudan doğruya yürütülmesine ilişkin olması ya da bu sözleşmenin özel hukuku aşan hükümler içermesi gerekir. Özel hukuku aşan hükümler, bir özel hukuk sözleşmesinde tarafların kabul etmeyecekleri hüküm ve şartlardır. Özellikle eşitlik ilkesine aykırı ayrıcalıklar bu hükümlerle getirilir.
Türk Hukukunda idari sözleşme olarak kabul edilen sözleşmeler hangileridir?
Türk hukukunda şu sözleşmeler idarî sözleşme olarak kabul edilmekte, bunlara idare hukuku uygulanmakta ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar, idarî yargıda çözümlenmektedir: İmtiyaz sözleşmeleri, idarî hizmet sözleşmeleri, malî iltizam sözleşmeleri, yeraltı ve yerüstü servetlerinin işletilmesine ilişkin sözleşmeler, görevlendirme sözleşmeleri.
Türk Hukukunda özel hukuk sözleşmesi olarak kabul edilen sözleşmeler hangileridir?
Türkiye’de, Devlet İhale Kanunu ve Kamu İhale Kanunu’na göre akdedilen yol, köprü, baraj, bina yapımı gibi bayındırlık (Nafia) sözleşmeleri kategorik olarak özel hukuk sözleşmesi sayılmaktadır. Keza Türk hukukunda idarenin özel hukuk kişileriyle yaptığı, yiyecek, araç-gereç satın alınmasına ilişkin sözleşmeler de kategorik olarak özel hukuk sözleşmesi sayılmaktadır. Sınaî ve ticarî kamu hizmetlerini kullanan kişilerin bu hizmetleri veren kamu kurumları ile bu hizmetlerden yararlanmak amacıyla yaptıkları sözleşmeler (su, elektrik, doğal gaz, telefon abonman sözleşmeleri) de özel hukuk sözleşmesi olarak kabul edilmekte ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara adli yargıda bakılmaktadır. 3996 sayılı Kanun’a göre akdedilen yap-işlet-devret sözleşmeleri ve 4283 sayılı Kanun’a göre akdedilen yap-işlet sözleşmeleri de birer özel hukuk sözleşmesidir. Ayrıca Türk hukukunda idarenin taraf olduğu kira, satım, bayilik sözleşmeleri, öğrencilerle yapılan burs ve kredi sözleşmeleri ve idarenin İş Kanunu’na göre yaptığı hizmet sözleşmeleri özel hukuk sözleşmesi olarak kabul edilir.
Türk hukukunda kanunla veya içtihadi nitelendirme göz önüne alınarak idari sözleşmelerin tanımı nedir?
İdari sözleşme, kanunla idari sözleşme olarak nitelendirilen veya taraflardan en az birisinin bir kamu tüzel kişisi olması şartıyla kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin olan veya özel hukuku aşan hükümler içeren sözleşmelerdir.
İdari sözleşmelerin temel tipleri kaça ayrılır?
İdari sözleşmelere ilişkin gördüğümüz kriterlerin getirdiği şartlara uyarak çok değişik konularda ve türlerde idari sözleşme yapılabilir. Ancak idari sözleşmelerin temel tipleri üç ana başlık altında incelenebilir. Bunlar; • Klasik tipler, • Yeni tipler, • İsimsiz sözleşmelerdir.
İdari sözleşmelerin klasik tipleri kaça ayrılır?
: İdari sözleşmelerin klasik tipleri altı başlıkta incelenebilir. Bunlar; • İmtiyaz, • İltizam, • İstikraz sözleşmesi, • Yeraltı ve yerüstü servetlerinin işletilmesine ilişkin sözleşmeler, • Orman işletme ve • İdari hizmet sözleşmeleridir.
İmtiyaz sözleşmeleri nasıl açıklanabilir?
yaz sözleşmeleri nasıl açıklanabilir? Cevap: İmtiyaz sözleşmeleri, bir kamu hizmetinin bu hizmetten yararlananlardan alacağı ücret karşılığında kendi kar ve zararına bir özel hukuk kişisi tarafından kurulması ve belli bir süre işletilmesi amacıyla bu kişiyle bir kamu idaresi arasında yapılan bir sözleşmedir. İmtiyaz işlemi; • Sözleşme ve • Şartname olarak iki işlemden oluşur. Şartname, gerektiğinde idarenin tek taraflı iradesiyle değiştirebileceği düzenleyici hükümler içeren bir işlemdir. İmtiyaz sözleşmesindeki karşı taraf idarenin şartlarını toptan kabul etmek veya reddetmek durumundadır. Bu nedenle imtiyaz sözleşmeleri, iltihaki (katılmalı) sözleşme niteliğinde olan sözleşmelerdir.
İltizam sözleşmeleri nasıl açıklanabilir?
İltizam sözleşmeleri, özel hukuk kişisinin kamu idaresine ödeyeceği belirli bir ücret karşılığında bir kamu hizmetini kendi kar ve zararına işletmesi konusunda bir özel hukuk kişisi ile bir kamu idaresi arasında yapılan sözleşmedir. İltizamı alan kişi, kamu hizmetini kişilere onlardan alacağı bir ücret karşılığında sunar.
Kamu istikraz sözleşmeleri nasıl açıklanabilir?
Kamu istikraz sözleşmeleri, devlet veya diğer bir kamu tüzel kişisinin bir özel hukuk kişisinden belli bir miktar para ödünç alması konusunda akdettiği sözleşmedir. Türkiye’de özellikle devlet, tahvil, bono gibi isimlerle çıkardığı senetlerle özel kişilerden borç para almaktadır. Devletin bu tür özel kişilerden borç para alması da bir idarî sözleşme sayılmaktadır. Çünkü bu tür sözleşmelerde sözleşme konusu olan senedin (tahvil ve bononun) haciz edilmemek veya bazı durumlarda para yerine geçmek gibi kamu gücü ayrıcalıkları, diğer bir ifadeyle özel hukuku aşan hükümler bulunmaktadır. Eğer devlet ve öteki kamu tüzel kişilerinin özel hukuk kişilerinden borç para almasına ilişkin yaptıkları sözleşmelerde özel hukuku aşan hüküm yoksa bu sözleşmeleri bir idari sözleşme değil, özel hukuk sözleşmesi saymak gerekir.
Yeraltı ve yer üstü servetlerinin işletilmesine ilişkin sözleşmeler nasıl açıklanabilir?
6309 sayılı Maden Kanunu’nu yürürlükten kaldıran 4 Haziran 1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu, madenlerin işletilmesi için sözleşme usulünü terk etmiş, onun yerine tek taraflı bir işlem olan ruhsat usulünü kabul etmiştir. Bununla birlikte, 3213 sayılı Kanun, eski Kanun döneminde akdedilen sözleşmelerin geçerliliğini koruyacağını öngörmüştür. Petrol vb. kaynakların işletilmesi hakkı da sözleşme usulüyle değil, ruhsat usulüyle verilmektedir. Kamu hizmeti biçiminde işletilen yer altı kaynakları, örneğin kaplıcalar ise idari sözleşme usulüyle işletilmektedir.
İdari hizmet sözleşmeleri nasıl açıklanabilir?
İdare memur statüsünde personel çalıştırabileceği gibi memur statüsünde olmayan diğer görevliler de çalıştırabilir. İdare bu kişileri bir sözleşme yaparak işe alır ve bu kişilere sözleşmeli personel denir. İşte idarenin sözleşmeli personel ile yaptığı sözleşmeler, idari sözleşme niteliğindedir, bunlar idare hukukuna tabidir ve bunlardan doğan uyuşmazlıklar idari yargıda karara bağlanır.
İdari sözleşmelerin yeni tipleri nelerdir?
1980’lerden itibaren kamu hizmetlerinin özel kişilere gördürülmesi konusunda görevlendirme sözleşmesi, yapişlet- devret ya da yap-işlet sözleşmeleri 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun’un öngördüğü görevlendirme sözleşmeleri birer idari sözleşmedir. Ayrıca 3465 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkındaki Kanuna göre Karayolları Genel Müdürlüğü ile özel bir şirket arasında otoyol yapımı, bakımı ve işletilmesi konusunda görevlendirilmesine ilişkin olarak yapılan sözleşmeler de birer idari sözleşmedir ve büyük ölçüde imtiyaz sözleşmesine benzemektir.
İdari sözleşmelerin kurulması aşamasında yerine getirilmesi gereken aşamalar nelerdir?
İdari sözleşmeler için de diğer tüm sözleşmelerin kuruluşunda olduğu gibi, tarafların iradelerinin uyuşması gerekir. Yetkili makam idari sözleşme yapmaya karar verdikten sonra sözleşmenin kendisiyle yapılacağı karşı tarafın seçilmesi işine sıra gelir. Karşı tarafa sözleşmeci denir. İdare hukukunda idarenin sözleşmeciyi seçme serbestisi sınırlandırılmıştır. İdarenin sözleşmeciyi seçmek için izleyeceği usullere kamu ihalesi denir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu md. 4 uyarınca kanunda yazılı usul ve şartlara mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve ihale yetkilisinin onayını müteakip sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan işlemler kamu ihalesidir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun kapsamı nedir?
Bu kanunun 1. maddesine göre kanun kapsamına giren kurumlar genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idareler, özel idare ve belediyelerdir. Dolayısıyla özel bütçeli kuruluşlar (örneğin KİT’ler) ile köyler bu kanunun kapsamı dışındadır. Kanun kapsamına giren işlemler ise, alım, satım, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işleridir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun uygulama alanları nasıl karşılaştırılabilir?
İlgili karşılaştırma sonuçları şöyle sıralanabilir: • Genel bütçeye dahil dairelerle özel bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin yapacakları mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerine ve bu idarelerin başka kişilerden taşınmaz mal kiralamaları ihalelerine 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu uygulanır. • Mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ve taşınmaz mal kiralamaları dışında kalan işlem ve işlerin ihalelerine ise 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uygulanacaktır. • 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, mal ve hizmet satımlarını değil, alımlarını kapsar. Dolayısıyla idareye gelir getirici nitelikte olan mal ve hizmet satımlarına 4734 sayılı kanun değil, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uygulanacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti devlet idaresinin başlıca görevleri nelerdir?
Toplumun gündelik ve ortak ihtiyaçlarını karşılamak ve böylece kamu yararını, toplumun iyiliğini gerçekleştirmek için yürüttüğü faaliyetlerin tümü Türkiye Cumhuriyeti devlet idarenin görevlerini oluşturur. Buna göre devletin başlıca görevleri; Milli güvenliğin korunması, kolluk ve kamu hizmeti faaliyetlerinin yürütülmesi, planlama, iç düzen faaliyetleri ile özendirme ve destekleme faaliyetleridir.
Devlet idaresinin korumakla yükümlü olduğu milli güvenlik kavram olarak ne anlama gelmektedir?
Milli güvenlik; yalnız halkın değil, devletin ve anayasal düzenin devamını da sağlayan hukuki, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yönleri de bulunan bir kavramdır. Söz konusu unsurların uluslararası alanda ve uluslararası anlaşmalarla tanınmış haklarının korunması ve güvence altında bulundurulması da milli güvenliğin içinde yer alır. Kavram zaman ve yer açısından uzun süreli, devamlı, içten ve dıştan tehlike ve eylemleri içeren; belirli bir bölgeyi ilgilendiren faaliyetlerden ziyade devletin tüm
varlığını ilgilendiren, hatta yalnız belli bir bölgede olsa bile tüm halkı etkileyen ve yerleşik düzeni bozan veya ortadan kaldıran nitelikteki hareketleri kapsar. Bu amaçların gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetlerin tümü milli güvenlik kavramı kapsamına dâhildir.
Kamu düzeni kavramı ne anlama gelir ve hangi unsurları barındırır?
Kişilerin ve toplumun huzur ve mutluluğunun temini için, öncelikle kişilerin toplum olarak yaşamlarını sürdürmeleri için gereken ortak düzenin sağlanması gereklidir. Bu düzene, “kamu düzeni” adı verilir. Kamu düzeninin genel güvenlik, dirlikesenlik ve genel sağlık olmak üzere asgari üç ana unsuru vardır.
İdareye Anayasa'da verilmiş olan teşvik ve destekleme faaliyeti ne anlama gelmektedir?
İdare bazı alanlardaki etkinlikleri bizzat yüklenmemekle birlikte bu alanlardaki etkinlikleri özendirir ve destekler. İdare belirli kişi, sektör veya çalışmaları kamu yararı amacıyla destekleyebilir. Bu bağlamda kamu yararı niteliği taşıyan ancak kamu hizmeti olarak nitelendirilmeyen alanlarda, örneğin tarımın ve sanayinin geliştirilmesi, istihdamın sağlanması için desteklerde bulunma idareye verilmiş anayasal bir görevdir. Teşvikler, genellikle özel kesime verilir.
Organik açıdan kamu hizmeti ne anlama gelmektedir?
Organik açıdan kamu hizmeti, bir kamu tüzel kişisi tarafından belli bir görevi yürütmek amacıyla tahsis edilen kamu görevlileri ve araçlardır. Anayasanın 70. maddesinde yer alan “Her Türk kamu hizmetine girme hakkına sahiptir” hükmündeki kamu hizmeti ibaresi organik açıdan kullanılmıştır.
Maddi ve şekli açıdan kamu hizmeti arasında nasıl bir fark bulunmaktadır?
Maddi açıdan kamu hizmeti, tatmininde kamu yararı olan ve toplumsal ihtiyacı karşılayan faaliyetlerdir. Kavram bu faaliyetleri yürüten örgütün niteliklerinden bağımsız bir şekilde yalnızca faaliyetin niteliğine bakılarak tanımlanır. Anayasanın 47. maddesinde yer alan “Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler… devletleştirilebilir.” hükmündeki kamu hizmeti deyiminin faaliyet anlamında kullanıldığı açıktır Şekli açıdan kamu hizmeti ise belli bir hukuki rejim ve düzendir ve kamusal yönetim usullerine göre yürütülen faaliyetleri ifade eder. Başka bir deyişle, bir faaliyetin kamu hizmeti sayılabilmesi için kamu hizmetleri hukuki rejimine(kamusal yönetim usullerine) tabi kılınması gerekir. Kamusal yönetim usullerine tabi olmayan hizmetler kamu hizmeti olarak addedilmemektedir.
Günümüzde genel kabule göre bir hizmeti kamu hizmeti olarak belirlemek için hangi ölçütler geliştirilmiştir?
Günümüzdeki genel kabule göre bir faaliyetin kamu hizmeti sayılabilmesi için, her şeyden önce siyasal organların iradesine bakılması gerekir. Dolayısıyla, kanunda bir faaliyetin kamu hizmeti olduğu belirtilmesi halinde sorun bulunmaz; aksi durumda
farklı birtakım ölçütlere başvurmak sureti ile kanun koyucunun iradesi belirlenmeye çalışılır. Bunlar, öncelikle söz konusu faaliyetin yürütülmesi için kamulaştırma, ceza kesme veya tekel kurma gibi kamusal yetki ve usulleridir. Adı geçen ölçütlere, bu faaliyetin görülmesine ilişkin yapılacak sözleşmelerde özel hukuku aşan kayıt ve şartların bulunup bulunmadığı da eklenmektedir. Bu ölçütlerden bir veya birkaçının bir arada bulunması halinde, söz konusu faaliyet özel kesim faaliyetlerinden farklılaşır ve kamu hizmeti hüviyetine bürünür.
Kamu hizmeti hangi işlevleri bulunmaktadır?
Kamu hizmeti kavramı dört temel işlevi üstlenmektedir. İlk olarak kamu hizmetinin işlevi milli savunma, yargı, medeni koruma ve mesleki düzen gibi alanlar için düzen ve kurala tabi kılmalıdır. İkinci olarak kamu hizmetinin sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri
alanlarında toplumsal koruma ve sağlığa yönelik bir işlevinden söz edilir. Üçüncü olarak eğitim, araştırma ve görsel kamu hizmetlerinde eğitici ve kültürel bir mesleki işlev ve nihayet kavramın ekonomik alandaki bir işlevi bahse konudur.
Tekelli-tekelsiz kamu hizmetleri ayrımı neye göre yapılmaktadır?
Bu türde kamu hizmetleri, konularını oluşturan faaliyetin özel kesimce de yürütülebilmesi veya özel kesime tamamen yasaklamasına göre bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Buna göre, demiryollarında olduğu gibi kamu hizmetinin konusunu oluşturan
faaliyetin özel kesime tamamen yasaklaması halinde tekelli kamu hizmetleri söz konusu olurken, eğitim, sağlık hizmetinde olduğu gibi kamu hizmetinin konusu faaliyetin özel kesime de bırakılması hallerinde tekelsiz kamu hizmetlerinden söz edilir.
Kamu hizmetlerine hakim olan ilkelerden biri olan uyarlama ilkesi ne anlama gelmektedir?
Bir faaliyetin kamu hizmeti haline getirilmesi, o konudaki kamusal ihtiyacın en iyi ve en uygun bir biçimde karşılanması amacına yöneliktir. Bireylerin ihtiyaçlarının zaman içinde değişim göstermesi, nüfus artışları, toplumda başka anlayışların
benimsenmesi, teknolojik gelişmeler veya devletin elinde bulunan imkânların artış göstermesi hizmetlerde değişimi ve uyarlanmayı zorunlu kılmaktadır. Değişimlere rağmen kamu hizmeti uyarlanmaz ise toplumda memnuniyetsizlik oluşur ve sosyal hayat bu durumdan olumsuz etkilenir. Bu nedenle, kamu hizmetinin değişken olması ve yeni durumlara uyum sağlaması zorunludur. Kamu yararının en iyi bir şekilde tatmin etmek amacıyla kamu hizmetlerinin örgütlenmesi veya işleyişine getirilen değişkenliğin kabulü kamu hizmetinin uyum sağlayabilme özelliğini ortaya koymaktadır. Kamu yararının zorunlu kıldığı durumlarda tek taraflı tasarruflarla kamu hizmetinin işleyişi ve örgütlenmesinin şartlarını değiştirebilmeye imkân tanınması ve böylece idari etkinlik ve hizmetin uyum sağlatılarak ihtiyaçlara cevap verilmesi değişkenlik ilkesi olarak tanımlanmaktadır.
Kamu hizmetine hakim olan ilkelerden eşitlik ilkesi ne anlam ifade etmektedir?
Eşitlik ilkesi hizmetten yararlananlar veya kamu görevlileri arasında haklılığı ortaya konulamamış her türlü ayırımcılığın yasaklanmasıdır. Eşitlik ilkesi hizmetten yararlananlar ile kamu görevlilerine kamu hizmetlerine girme ve hizmetlerin sunulması sürecinde bir eşitliğin varlığını gerektirir. Kısacası, hizmetin sunumunda olduğu gibi yararlandırılmasında da eşit davranma
zorunluluğu söz konusudur. Bu ilke Anayasanın 10. maddesindeki “Kanun Önündeki Eşitlik” düzenlemesinin bir sonucudur. Bu kuraldan hareketle kamu hizmetlerinden yararlanırken bireyler arasında herhangi bir ayrım yapılamaz, herkes eşit bir şekilde kamu hizmetlerinden yararlanma hakkına sahiptir. Kamu hizmetlerinin sunulması esnasında görev alan kamu görevlileri ayrımcılıktan uzak, tarafsız bir şekilde bu görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Bu doğrultuda bakıldığında, kanun önünde eşitlik kavramının soyut bir kavram değil, aynı şartları taşıyanlara aynı hak, yetki ve ayrıcalıklardan yararlanması ve yararlandırılma imkânının tanınması anlamını taşıyan somut ve nesnel bir kuraldır
Bedelsizlik ilkesi kamu hizmetine hakim olan ilkelerden biri kabul edilebilir mi? Açıklayınız.
Kamu hizmetleri yerine getirilirken birtakım giderler (harcamalar) yapılır. Bu giderler kamu giderleri olup, bireyler tarafından ödenen vergiler aracılığıyla karşılanır. Kamu hizmetlerinin bedelsizliği, hizmet karşılığında herhangi bir bedel ödenmemesi anlamına gelse de; uygulamada birçok kamu hizmeti karşılığında belirli bir meblağ tahsil edilmektedir. Günümüzün kabul gören genel görüşü bu ilkenin kamu hizmetinin genel ilkelerinden birisi olma özelliğini kaybettiği ve ancak Anayasa ve kanunlar tarafından öngörülmesi durumunda öngörüldüğü kamu hizmetleri için geçerlilik taşıyan istisnai bir ilke olduğu şeklindedir.
Kamu hizmetinin kaldırılmasında uyulması gereken usun nasıl belirlenir?
Kamu hizmetinin kaldırılması, kamu hizmeti niteliğinde bir faaliyetin; yetkilerin paralelliği ilkesi gereğince kamu hizmetini kurmaya yetkili olan makam tarafından şekil ve usulde paralellik ilkesi gereğince hangi şekil ve usulde kurulmuş ise aynı şekil ve usulde kamu hizmeti olmaktan çıkarılmasıdır. Kamu hizmetlerinin kaldırılıp, özel teşebbüs hâline getirilmesi kamu hizmetini kuran düzenlemeye göre ya kanunla veya CK ile olması gerekir.
Konularına göre kamu hizmeti türleri nelerdir?
Konularına göre kamu hizmeti türleri; idari kamu hizmetleri, sosyal kamu hizmetleri, iktisadi kamu hizmetleri ve bilimsel, teknik ve kültürel kamu hizmetleridir.
Yürütüldükleri alana göre kamu hizmetleri ne şekilde birbirinden ayrılmaktadır?
Kamu hizmetlerini yürütüldükleri alana göre, milli kamu hizmetleri ve mahalli kamu hizmetleri olarak ikiye ayırmak mümkündür. Buna göre milli kamunhizmetleri, tüm ülke düzeyinde yürütülen kamunhizmetleridir ve dolayısıyla tüm vatandaşların yararlanmalarına da sunulmaktadırlar. Belli bir bölgeden yürütülen ve sadece o bölge halkının yararlanmasına sunulmuş kamu hizmetleri ise, mahalli kamu hizmetleri olarak kabul edilmektedir.
Kamu hizmetinin kamu kesiminde yer alan tüzel kişiler tarafından görülme usulü nedir? Açıklayınız.
Kamu hizmetlerinin kamu kesiminde yer alan tüzel kişiler tarafından görülme usulü emanet usulüdür. Devlet örgütlenmesinin klasik biçimini ifade eder ve kamu hizmetlerinin kamu kesiminde yer alan tüzel kişilere, kendi aracı, kendi personeli ve kendi parası ile gördürülür. Diğer bir ifade ile emanet, bir kamu hizmetinin devlet veya öteki kamu tüzelkişileri tarafından doğrudan doğruya ve kendi örgütleriyle ve hizmete tahsis ettikleri ayni ve şahsi vasıtalarla gördürülme usulüdür. Kamu hizmetinde görev alanlar, kamu tüzel kişisine mensup olan kamu görevlileridir. Emanet usulü için belirleyici nitelik, bir kamu hizmetinin doğrudan doğruya devlet veya öteki kamu tüzel kişilerince görülmesi olup, bir hizmetin mutlaka kamusal yönetim usulleri ile görülmesi emanet usulünün belirleyici bir niteliği değildir. Bu nedenle; bağlı bulunacağı rejimin kamusal yönetim usullerine tabi kamu hizmetleri ya da özel yönetim usullerine tabi kamu hizmetleri olması önemli değildir.
Kamu hizmetlerinin görülme usullerinden olan imtiyaz usulünde imtiyazcının hak ve yükümlülükleri nelerdir?
İmtiyazcının hakları: İdare ile aralarında yapılan sözleşmenin ekonomik dengesinin idare tarafından bozulmaması konusunda taleplerde bulunma hakkı, kendisine tanınan imtiyazların uygulanmaya geçirilmesini talepm etme hakkı ve kamu hizmeti karşılığında bedel tahsil etme hakkı vardır. İmtiyazcının yükümlülükleri ise; özel hukuk kişisi imtiyazcı, kamu hizmetini bizzat yürütür ve idare müsaade etmedikçe devir işlemi gerçekleştirilemez. Kamu hizmeti yerine getirilirken kamu hizmetinin ilkelerine uygun davranmalıdır.İdare tarafından yapılacak denetlemelere tâbi olacağını kabul etmiştir.
Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri ne şekilde sona erebilir?
İmtiyaz sözleşmesi çeşitli sebeplerle sona erebilmektedir. Bu sebepler; sözleşme süresinin dolması, imtiyazcının ağır kusuruna karşı sözleşmenin sona ermesi yaptırımının uygulanması, kamu yararı gerekçesiyle imtiyazın idarece satın alınması (rachat), tek taraflı işlem ile kamu yararı gerekçesiyle sözleşmenin feshi, tarafların karşılıklı anlaşması yoluyla sözleşmeyi feshetmeleri ve tarafların başvurusu halinde mahkeme kararı ile fesihtir. Kısacası kamu hizmeti imtiyaz sözleşmeleri, sürelerinin dolması, idarece tek yanlı olarak feshedilmeleri ya da mahkeme kararı ile feshedilmek suretiyle sona ererler.
Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesinde idare hangi koşullarla tek yanlı fesih hakkını kullanabilir? Açıklayınız.
İdare, imtiyaz sahibinin ağır kusuru halinde bir yaptırım olarak sözleşmeyi tek yanlı feshedebilme yetkisinin yanı sıra, imtiyaz sahibinin hiçbir kusuru bulunmasa dahi, hizmet ve kamu yararının gerektirdiği hallerde, sözleşmeyi tek yanlı feshetme yetkisine sahiptir. Eğer, imtiyaz sözleşmesi, imtiyaz sahibinin ağır kusuru üzerine feshedilirse, imtiyaz sahibine herhangi bir tazminat ödemesi gerekmemektedir. Ancak, diğer halde idare, imtiyaz sahibinin zararını tamamen gidermek zorundadır.
Kamu hizmetinin görülme usullerinden olan iltizam usulünün özellikleri nelerdir?
Bu usulde idare tarafından kurulmuş bulunan bir kamu hizmeti, özel hukuk kişisi tarafından yürütülmektedir. Kamu hizmetinin, önceden kararlaştırılan belli bir bedel karşılığında, özel hukuk kişisi tarafından yürütülmesidir Müşterek emanet usulünün mali konularda uygulanma biçimi olan iltizam usulü, mültezim adı verilen bir özel kişiye götürü veya orantılı bir kazanç ya da ücret karşılığında bir kamu hizmetinin gördürülmesidir. İltizam usulü ile Osmanlı İmparatorluğu’nda tarım ürünlerinin vergilerinin toplanması yoluna gidilmiştir. İltizam usulü bugün terk edilmiştir.