Anayasa Hukuku Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Milli Güvenlik Konseyi Rejimi, 1982 Anayasası’Nın Yapılışı Ve Başlıca Özellikleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kurucu meclis hakkında kanun'da Kurucu Meclis'in görevleri nelerdir?
Kurucu Meclis’in görevleri:
- “Yeni Anayasa’yı ve Anayasa’nın Halkoyuna Sunuluş Kanunu’nu hazırlamak;
- Halkoyuna sunulan ve milletçe kabul edilince kesinleşerek, geçici hükümlerine göre yürürlüğe girecek olan Anayasa’nın ilkelerine uygun Siyasi Partiler Kanunu’nu hazırlamak;
- Yeni Anayasa’nın ve Siyasi Partiler Kanunu’nun hükümlerini göz önünde tutarak Seçim Kanunu’nu hazırlamak;
- Millî Güvenlik Konseyi’nce kararlaştırılacak tarihte yapılacak genel seçimlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulup fiilen göreve başlayıncaya kadar, kanun koyma, değiştirme ve kaldırma suretiyle yasama görevlerini yerine getirmektir”
1961 ve 1982 anayasası arasındaki benzerlikler nelerdir?
- Her iki Anayasa, askeri müdahaleler sonucu oluşmuştur.
- Her iki Anayasa, bir kanadı askeri harekatın liderliğini yapan kuruldan (MBK ve Millî Güvenlik Konseyi) diğer kanadı ise sivillerden (Temsilciler Meclisi ve Danışma Meclisi) oluşan Kurucu Meclis’ler tarafından hazırlanmıştır.
- Her iki durumda da Kurucu Meclis, daha doğrusu bu Meclis’in sivil kanadı seçimle oluşmamıştır.
- Her iki durumda da Kurucu Meclisçe hazırlanan Anayasa, halkoyuna sunulmak suretiyle kesinleşmiştir.
- Her iki durumda da sivil kanadın, Bakanlar Kurulu’nun kurulması ve düşürülmesine ilişkin yetkileri yoktur.
Kooptasyon nedir?
Kooptasyon: Kuruluşların kendi temsilcilerini kendilerinin belirlemesi yoludur.
1961 ve 1982 anayasası arasındaki farklar nelerdir?
- Gerek Temsilciler Meclisi gerek Danışma Meclisi, genel seçim sonucunda oluşmamakla beraber, 1961 Temsilciler Meclisi’nin daha temsilî nitelik taşıdığı görülmektedir. Bu meclisin üyelerinin aşağı yukarı üçte biri dolaylı bir seçimle üyelik sıfatını kazanmış, önemli bir bölümü de kooptasyon, yani çeşitli meslek kuruluşlarının kendi temsilcilerini belirlemesi yoluyla oluşmuştur. Buna karşılık Danışma Meclisi üyelerinin tümü Millî Güvenlik Konseyi tarafından atanmıştır.
- Temsilciler Meclisi’nde, kapatılan DP dışında, günün diğer iki partisi olan CHP ve CKMP gerek doğrudan doğruya kendilerine ayrılan kontenjanlar, gerek iller ve meslek kuruluşları temsilcileri arasındaki parti üyeleri kanalıyla, Anayasa’nın hazırlanmasında büyük ölçüde etkili oldukları hâlde, Danışma Meclisi tümüyle partisiz bir meclistir.
- Bu iki fark, Danışma Meclisi’nin Temsilciler Meclisi’ne oranla, sosyal kompozisyon bakımından çok daha fazla bürokrasi ağırlıklı bir kuruluş olması sonucunu doğurmuştur.
- Temsilciler Meclisi MBK karşısında, Danışma Meclisi’nin Millî Güvenlik Konseyi karşısındaki durumuna oranla daha geniş yetkili bir kuruluştur. 1961 sisteminde Temsilciler Meclisi tarafından kabul edilen metin MBK tarafından aynen kabul edilmediği, Temsilciler Meclisi de MBK tarafından yapılan değişiklikleri benimsemediği takdirde, iki meclisin üyelerinden oluşan bir Karma Komisyon kurulması ve Karma Komisyon metninin Kurucu Meclis birleşik toplantısında oylanması öngörülmüştü. Bu durum, sayıca daha kalabalık olan Temsilciler Meclisi’ne bir üstünlük sağlıyordu. 1981-83 sisteminde ise Millî Güvenlik Konseyi, Danışma Meclisi’nce kabul edilen metinde dilediği değişikliği yapma veya bunu tümüyle reddetme yetkisini kendisinde saklı tutmuştur. Millî Güvenlik Konseyi’nce değiştirilerek kabul edilen metnin tekrar Danışma Meclisi’ne gönderilmesi gibi bir yöntem öngörülmemiştir. Bu anlamda Anayasa’nın yapımında nihai söz, Millî Güvenlik Konseyi’ndedir. Danışma Meclisi, nihayet bir danışma veya ön çalışma organıdır.
1982 Anayasası 1961 Anayasası’na oranla daha kazuistik bir yöntemle hazırlanması nedir?
1982 Anayasası, 1961 Anayasası ile biçim yönünden karşılaştırıldığı zaman, ondan daha uzun ve ayrıntılı olduğu göze çarpmaktadır. 1961 Anayasası’nın 157 madde ve 11 geçici maddeden oluşmasına karşılık, 1982 Anayasası 177 madde ve 16 geçici maddeden meydana gelmiştir. Daha önemlisi 1982 Anayasası’nın hemen bütün maddeleri, 1961 Anayasası’nın ilgili maddelerine oranla daha uzun ve ayrıntılıdır. 1982 Anayasası’nın Başlangıç kısmı da 1961 Anayasası’nın Başlangıcı’ndan yaklaşık iki kat daha uzundur. Her iki anayasada da sadece genel ilkeleri ortaya koyup, bunların uygulanma biçimlerini kanunlara bırakma amacını güden çerçeve anayasa anlayışının benimsenmeyip, birçok muhtemel durumları düzenlemek isteyen kazüistik bir yönteme yer verildiği gözlemlenmektedir. Her iki anayasada da hürriyetçi demokrasilerin büyük bölümünde kanunlara veya yasama meclisleri içtüzüklerine bırakılan bazı konuların düzenlenmesine girişilmiştir. Bunda kısmen, her siyasal veya sosyal soruna mutlaka hukuki bir çözüm bulma eğiliminde olan Türk siyasal kültürünün kanuncu niteliğinin rol oynadığından şüphe edilemez. Ancak 1982 Anayasası, bu yönde 1961 Anayasası’ndan çok daha ileri gitmiştir. Her iki anayasanın şu veya bu ölçüde kazüistik denilebilecek bir yöntemi benimsemelerinde, bu anayasaların tepki anayasası olma nitelikleri de elbette etkili olmuştur.
Anayasaların aşırı kazuistik yöntemle hazırlanmasının sakıncaları nelerdir?
Anayasaların aşırı düzenleyici veya kazüistik bir yöntemle hazırlanmalarının sakıncaları da yok değildir. Genel ilkelerle yetinmeyerek ayrıntılara kadar inen bir anayasa, daha kısa bir süre içinde sosyal gelişmenin gerisinde kalma tehlikesiyle karşılaşabilir. Değişen ihtiyaçlar, sık sık anayasa değişikliğini gerekli kılabilir. Anayasanın katılığı sebebiyle anayasa değişikliğinin her zaman mümkün olmaması ise toplumda sıkıntılar doğurabilir. Böylece, aşırı düzenleyici bir anayasa, amacı olan daha istikrarlı bir siyasal düzeni gerçekleştirecek yerde; anayasa tartışmalarının sürekli olarak gündemde bulunduğu daha istikrarsız bir siyasal ortama yol açabilir. Unutmamak gerekir ki tarihte en uzun ömürlü olmuş anayasalar, ABD Anayasası gibi kısa, çerçeve anayasalardır.
Çerçeve anayasa nedir?
Çerçeve Anayasa: Genel ilkeleri düzenleyen ve bunlar›n uygulanma biçimlerini kanunlara bırakan anayasa tipidir.
Katı anayasa nedir?
Kat› Anayasa: Değiştirilmesi ola¤an kanunlardan daha güç koşlullara başlanan anayasa tipidir.
1982 anayasasının daha katı özellikte olmasını açıklayınız.
- 1982 Anayasası’nda, hiç bir şekilde değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümlerin kapsamı genişletilmiştir;
- Anayasa değişikliği sürecine, 1961 Anayasası’nda mevcut olmayan bir onay safhası eklenmiştir. Cumhurbaşkanı, onaylamadığı Anayasa değişikliğini halkoyuna sunma yetkisine sahip kılınmıştır;
- Geçici 9. madde gereğince, Cumhurbaşkanı’nca geri gönderilen Anayasa değişikliği hakkındaki kanunun TBMM ce tekrar aynen kabul edilebilmesi, altı yıllık bir süre için, üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğunun oyu şartına bağlanmıştır;
- Doğrudan doğ- ruya anayasanın katılığı sorunuyla ilgili olmamakla beraber, Millî Güvenlik Konseyi rejiminin devlet hayatının pek çok yönünü ayrıntılı kanunlarla düzenlemiş olması ve Anayasa’nın geçici 15. maddesi gereğince bunların anayasaya aykırılığının iddia edilememesi, böylece sözü geçen kanunların diğer kanunlar karşısında daha ayrıcalıklı bir statüye kavuşturulması da devlet hayatında esnekliği azaltan faktörlerden biridir. Bu denetim yasağı, 2001 Anayasa değişiklikleriyle kaldırılmıştır
1982 anayasası nasıl bir geçiş dönemi öngörmüştür?
- Anayasanın geçici 1/1. maddesine göre “Anayasanın, halkoylaması sonucu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olarak kabul edildiğinin usulünce ilanı ile birlikte, halkoylaması tarihindeki Millî Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı, Cumhurbaşkanı sıfatını kazanarak, yedi yıllık bir dönem için, Anayasa ile Cumhurbaşkanı’na tanınan görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır. 18 Eylül 1980 tarihinde Devlet Başkanı olarak içtiği and yürürlükte kalır. Yedi yıllık sürenin sonunda Cumhurbaşkanlığı seçimi Anayasada öngörülen hükümlere göre yapılır”. Bu hükümle, Cumhurbaşkanı’nın seçiminde Anayasa’nın belirlemiş olduğu yöntemden bir kere için ayrılınmış ve Anayasa hakkındaki halkoylaması ile birlikte Cumhurbaşkanı’nın doğrudan doğ- ruya halk tarafından seçilmesi öngörülmüştür. Böylece, General Kenan Evren’e, yedi yıllık bir süre için, yeni anayasanın Cumhurbaşkanı’na tanıdığı geniş yetkilerden yararlanarak, oluşan sivil iktidarı bir ölçüde yönlendirmek ve denetlemek imkânı verilmiştir.
- Anayasa’nın geçici 2/3. maddesine göre “Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp göreve başladıktan sonra, Millî Güvenlik Konseyi, altı yıllık bir süre için Cumhurbaşkanlığı Konseyi haline dönüşür ve Millî Güvenlik Konseyi üyeleri, Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi sıfatını alırlar. Millî Güvenlik Konseyi Üyesi olarak 18 Eylül 1980 tarihinde içtikleri and yürürlükte kalır.
- Geçici 9. madde, gene altı yıllık bir süre için, Cumhurbaşkanı’nın Anayasa değişiklikleri üzerindeki denetim yetkisini daha geniş tutmuştur. Bu maddeye göre, “ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Başkanlık Divanı kurulduktan sonra altı yıllık süre içinde yapılacak Anayasa değişikliklerini Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderebilir. Bu takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin geri gönderilen Anayasa değişikliği hakkındaki kanunu, aynen kabul edip tekrar Cumhurbaşkanı’na gönderebilmesi, üye tamsayısının dörtte üç çoğunluğunun oyu ile mümkün olabilir”.
- Anayasa’nın geçici 4. maddesi, 12 Eylül öncesi siyasal partilerin bazı yöneticileri ve parlamenterleri hakkında beş ve on yıllık olmak üzere iki çeşit siyasal faaliyet yasağı getirmiştir. Bu yasaklar, 6 Eylül 1987 tarihli halkoylamasıyla kaldırılmıştır.
1982 anayasası hürriyet-otorite dengesinde otoriteyi nasıl ağırlıklı hale getirmiştir?
1982 Anayasası’nın hazırlanmasında hâkim rol oynayan temel yargı, 1961 Anayasası’nın otorite-hürriyet dengesini, otorite aleyhine bozmuş ve devleti güçsüz kılmış olduğudur. Bu tema, Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in 1982 Anayasası’nı devlet adına resmen tanıtma programı gereğince yaptığı konuşmalarda (24 Ekim - 5 Kasım 1982) ve diğer vesilelerle sık sık dile getirilmiştir. Mesela, “eski Anayasamızın açık veren taraşarından birisi, iktidarda olan bir partinin kurduğu hükümetlerin, bu Anayasa yüzünden bir çok noktalarda elinin kolunun bağlı olması idi. Devletin gücü, yetkileri kâfi gelmiyordu...Bütün hak ve hürriyetler bunlardan kötü maksatlarla faydalanacaklara tanınmıştı”. 1961 Anayasası, kişi hürriyetlerine “1924 Anayasası’nda görülmedik bir genişlik getirmesine mukabil, hak ve hürriyet gibi bir nimetin karşılığındaki sorumluluğa yer vermediği de ortaya çıkmıştır. Aynı surette, hak ve hürriyetlere karşılık Devlet’e ve Cumhuriyet’e, kendi kendisini koruyabilme imkânlarını bahşetmediği de görülmüştür”. “1961 Anayasası’ndaki pek çok hak ve ve hürriyetler sanki sınırsızmış gibi, ciddi hiç bir kayda ve şarta bağlanmadan Anayasa’da yer almışlardır”. Oysa “toplumun yararları her zaman, her meselede kişilerin yararlarından önce gelir. Aksi takdirde, anarşi gelir. Bir kişinin veya muayyen bir grubun yararı için toplumun ve milletin yararı feda edilemez”.
Rasyonelleştirilmiş Parlamentarizm ne demektir?
Rasyonelleştirilmiş Parlamentarizm:
Parlamenter sisteme daha işlerlik kazandırmak, gereksiz tıkanma ve bunalımları aşmak amacıyla bazı kurum ve kuralların öngörüldüğü bir modeldir.
Saf milli irade ne demektir?
Saf Millî irade: Halk tarafından seçilen yasama organının ve onun içinden çıkan hükümetin, genel oyla seçilmeyen bazı kurum ve kuruluşlarca sınırlandırılamaması kuramıdır.
1982 Anayasası siyasal karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklıkları giderici ne tip hükümler getirmiştir?
Bu hükümlerin belki en önemlisi, Cumhurbaşkanı’na Anayasa’da belirtilen durumlarda TBMM seçimlerini yenileme yetkisinin verilmesidir (m.116). 1961 Anayasası da Cumhurbaşkanı’na Millet Meclisi seçimlerini yenileme yetkisini tanımış (m.108) olmakla beraber, bu yetkiyi pratikte gerçekleşmesi imkânsız denilecek kadar güç şartlara bağlamıştı. Türk kamuoyunda yaygın bir kanı, eğer 1961 Anayasası Cumhurbaşkanı’na 1982 Anayasası’ndakine benzer bir seçimleri yenileme yetkisi vermiş olsaydı, 1970’lerdeki bazı ciddi siyasal bunalımların, halkın oyuna başvurmak suretiyle demokratik şekilde sona erdirilmesinin belki mümkün olabileceğiydi. Aynı nitelikte başka bir hüküm, Cumhurbaşkanı seçimindeki uzamaları ve tıkanıklıkları ortadan kaldırıcı nitelikteki 102. maddedir. Bu maddeye göre, “Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir... En az üçer gün ara ile yapılacak oylamaların ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu sağlanamazsa üçüncü oylamaya geçilir, üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğunu sağlayan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. Bu oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış bulunan iki aday arasında dördüncü oylama yapılır, bu oylamada da üye tamsayısının salt çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçilemediği takdirde derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri yenilenir”. 1961 Anayasası’nda ise (m.95) Cumhurbaşkanı seçimi için ilk iki oylamada TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu aranmakta, bu çoğunluk sağlanamadığı takdirde ondan sonraki bütün oylamalarda üye tamsayısının salt çoğunluğu gerekmekteydi. 1980 yılında bu çoğunluğun altı ay süre ile sağlanamamış olduğu hatırlardadır. Benzer şekilde, 1961 Anayasası döneminde sık sık tıkanmalara yol açmış olan Meclis Başkanlığı seçimlerinde üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu şartından (m.84/2) vazgeçilmiş ve şu çözüm benimsenmiştir: “‹lk iki oylamada üye tamsayı- sının üçte iki ve üçüncü oylamada üye tamsayısının salt çoğunluğu aranır. Üçüncü oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için dördüncü oylama yapılır; dördüncü oylamada en fazla oy alan üye, Başkan seçilmiş olur. Başkan seçimi, aday gösterme süresinin bitiminden itibaren, on gün içinde tamamlanır” (m.94/4).
Türkiye’de çok partili hayata geçildiğinden bu yana, klasik liberal demokrasi bağlamı içinde etkili olan iki demokrasi anlayışı nedir?
Bu iki anlayış, siyasal katılma, çoğulculuk ve devlet iktidarının sınırlandırılması konularında birbirlerinden hayli farklı görüşlere sahiptir. Birinci anlayış, daha sınırlı bir katılma ve çoğulculuk taraftarıdır. Buna göre halkın esas rolü, belli aralıklarla kendisini yönetecek olanları seçmekten ibarettir. Millî irade bu şekilde belirdikten sonra, devlet, seçilmiş organları eliyle yönetilmeli, halk veya çeşitli gruplar bu aşamada siyasal kararları etkilemeye çalışmamalıdır. Hiç değilse bu etki, mümkün olan en düşük düzeyde tutulmalıdır. Aynı görüş, devlet iktidarının kullanılması açısından da saf millî irade teorisine taraftardır. Diğer bir deyimle, halk tarafından seçilmiş meclisin ve onun içinden çıkan hükûmetin yetkileri, genel oydan çıkmayan kurum ve kuruluşlarca (mesela yargı organı ve özerk kuruluşlar) sınırlandırılmamalıdır. ‹kinci görüş ise, halkın siyasete (seçimlerde oy verme dışındaki yollardan da) aktif ve sürekli şekilde katılmasına ve daha geniş çerçevede bir çoğulculuğa taraftar olduğu gibi, seçimden kaynaklanmış olan devlet organlarının yetkilerinin, diğer anayasal kurum ve kuruluşlarca dengelenmesini ve sınırlanmasını meşru ve gerekli görmektedir. 1961 Anayasası’nın ikinci demokrasi anlayışına
1982 anayasasında rasyonelleştirilmiş parlamenterizm ne şekildedir?
1982 Anayasası’nın, rasyonelleşmiş parlamentarizm yönünde bir eğilim gösterdiği kabul edilebilir. Ancak parlamenter rejime işlerlik kazandıracak temel faktör, hükûmetlerin sağlam ve tutarlı bir parlamento çoğunluğuna dayanmasıdır. Bu da en iyi şekilde iki parti sistemlerinde veya ona benzer şekilde işleyen ılımlı çok parti sistemlerinde gerçekleşmektedir. Gerçi 1982 Anayasası seçim sistemi ile ilgili bir hüküm getirmemiştir. Ancak 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, parlamentoda temsil edilen partilerin sayısını azaltıcı, böylece iki parti veya ılımlı çok parti sistemini teşvik edici hükümler taşımaktadır.
Parlamenter rejime işlerlik kazandıracak temel etmen nedir? 1982 Anayasası rejimi bunu sağlayacak bir eğilim göstermekte midir?
Parlamenter sisteme işlerlik kazandırma, gereksiz tıkanma ve bunalımları önleme amacını güden bu tür kurum ve kurallar, dünya anayasa hukuku literatüründe rasyonelleştirilmiş parlamentarizm olarak adlandırılmaktadır. Bu anlamda 1982 Anayasası’nın, rasyonelleşmiş parlamentarizm yönünde bir eğilim gösterdiği kabul edilebilir. Ancak parlamenter rejime işlerlik kazandıracak temel faktör, hükûmetlerin sağlam ve tutarlı bir parlamento çoğunluğuna dayanmasıdır. Bu da en iyi şekilde iki parti sistemlerinde veya ona benzer şekilde işleyen ılımlı çok parti sistemlerinde gerçekleşmektedir. Gerçi 1982 Anayasası seçim sistemi ile ilgili bir hüküm getirmemiştir. Ancak 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, parlamentoda temsil edilen partilerin sayısını azaltıcı, böylece iki parti veya ılımlı çok parti sistemini teşvik edici hükümler taşımaktadır.
Danışma Meclisi’nin Temsilciler Meclisi’ne göre daha az temsilî ve daha bürokratik bir yapıya sahip olmasının nedenleri nelerdir?
Gerek Temsilciler Meclisi gerek Danışma Meclisi, genel seçim sonucunda oluşmamakla beraber, 1961 Temsilciler Meclisi’nin daha temsilî nitelik taşıdığı görülmektedir. Bu meclisin üyelerinin aşağı yukarı üçte biri dolaylı bir seçimle üyelik sıfatını kazanmış, önemli bir bölümü de kooptasyon, yani çeşitli meslek kuruluşlarının kendi temsilcilerini belirlemesi yoluyla oluşmuştur. Buna karşılık Danışma Meclisi üyelerinin tümü Millî Güvenlik Konseyi tarafından atanmıştır.
1961 ve 1982 anayasalarının kazuistik nitelikte hazırlanmasının sebepleri nelerdir?
Her iki anayasada da sadece genel ilkeleri ortaya koyup, bunların uygulanma biçimlerini kanunlara bırakma amacını güden çerçeve anayasa anlayışının benimsenmeyip, birçok muhtemel durumları düzenlemek isteyen kazüistik bir yönteme yer verildiği gözlemlenmektedir. Her iki anayasada da hürriyetçi demokrasilerin büyük bölümünde kanunlara veya yasama meclisleri içtüzüklerine bırakılan bazı konuların düzenlenmesine girişilmiştir. Bunda kısmen, her siyasal veya sosyal soruna mutlaka hukuki bir çözüm bulma eğiliminde olan Türk siyasal kültürünün kanuncu niteliğinin rol oynadığından şüphe edilemez. Ancak 1982 Anayasası, bu yönde 1961 Anayasası’ndan çok daha ileri gitmiştir. Her iki anayasanın şu veya bu ölçüde kazüistik denilebilecek bir yöntemi benimsemelerinde, bu anayasaların tepki anayasası olma nitelikleri de elbette etkili olmuştur.
1982 Anayasası ne bakımlardan 1961 Anayasası’ndan daha katı niteliktedir?
(a) 1982 Anayasası’nda, hiç bir şekilde değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümlerin kapsamı genişletilmiştir; (b) Anayasa değişikliği sürecine, 1961 Anayasası’nda mevcut olmayan bir onay safhası eklenmiştir. Cumhurbaşkanı, onaylamadı- ğı Anayasa değişikliğini halkoyuna sunma yetkisine sahip kılınmıştır; (c) Geçici 9. madde gereğince, Cumhurbaşkanı’nca geri gönderilen Anayasa değişikliği hakkındaki kanunun TBMM ce tekrar aynen kabul edilebilmesi, altı yıllık bir süre için, üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğunun oyu şartına bağlanmıştır; (d) Doğrudan doğ- ruya anayasanın katılığı sorunuyla ilgili olmamakla beraber, Millî Güvenlik Konseyi rejiminin devlet hayatının pek çok yönünü ayrıntılı kanunlarla düzenlemiş olması ve Anayasa’nın geçici 15. maddesi gereğince bunların anayasaya aykırılığının iddia edilememesi, böylece sözü geçen kanunların diğer kanunlar karşısında daha ayrıcalıklı bir statüye kavuşturulması da devlet hayatında esnekliği azaltan faktörlerden biridir. Bu denetim yasağı, 2001 Anayasa değişiklikleriyle kaldırılmıştır.