Yargı Örgütü Ve Tebligat Hukuku Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Tebligat Hukuku İle İlgili Genel Bilgiler Ve Tebligatın Yapılabileceği Kişiler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Tebligatın hukuki tanımı nedir?
Tebligatın hukukî tanımı, bir yargılamaya ilişkin olan işlemleri, o yargılamayla ilgili kişilere, kanunda belirtilen usûle uygun olarak bildirmek için yapılan belgelendirme işlemidir.
Tebligattan söz edebilmek için bulunması gereken temel iki unsur nedir?
Tebligattan söz edebilmek için iki unsur bulunmalıdır: Bildirme ve bu bildirmenin belgelendirilmesi. Tek başına bilgilendirme yeterli değildir; bu bildirimin yapıldığı, kanunda belirtilen usûllere göre belgelendirilmelidir. Tebligatı, diğer posta ve bildirme faaliyetlerinden ayıran en temel özellik, bildirimin resmî şekilde belgelendirilmiş olmasıdır. Bildirim, tebligatın amacı; belgelendirme, bu amaç bakımından usûlüdür. Yani, tebligatın maddî yönü bildirim, şeklî yönü ise bel- gelendirmedir. Şüphesiz bildirim, basit anlamda bildirimi değil, bildirimin içeriği olan bilgiyi taşıyan tebliğ evrakının teslimi anlamına gelir.
Tebligatı diğer bildirimlerden ayıran temel özellik nedir?
Tebligat, resmî bir işlemdir. Bu sebeple, özel bildirimlerle tebligatı birbirinden ayırdetmek gerekir. Bir kimsenin ailesine, arkadaşına mektup yazarak göndermesi ve bunun Posta ve Telgraf Teşkilatı (Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi/PTT/ PTT işletmesi) ya da kurye aracılığıyla ilgiliye veril- mesi içinde bir bildirimi barındırır, ancak bu bildirimin resmî bir niteliği bulunmamaktadır. Tebligat Kanunu’nda belirtilen merciler, şartlar ve kurallar dışında resmî tebligat işlemi yapılamaz.
Tebligat işlemlerinin istenen sonucu sağlayabilmesi için olması gereken temel şey nedir?
Tebligat işlemlerinin istenen sonucu gereği gibi sağlayabilmesi için, öncelikle doğru ve amaca hizmet eden hukukî alt yapının, yani kanunî düzenlemenin, mevcut olması gerekir. Tebligat Kanunu (TebK) ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin (TebY) bu konuda gerekli alt yapıyı oluşturduğu söylenebilir. Tebligatın önemi sebebiyle, ayrı bir kanunla (7201 sayılı Tebligat Kanunu) düzenleme yapılmıştır. Ancak, sadece tebligat hukuku ile ilgili iyi bir kanunî düzenlemenin yapılmış olması yeterli değildir; sağlıklı bir tebligat işlemi için, başka unsurlar da önem taşır. Tebligatın belgelendirme işlemi olduğu düşünülürse, öncelik- le tebligatı çıkaran ve tebligatı yapan mercilerin gerekli özeni göstermesi, ayrıca tebligatın muhatabı olan ilgiliye ulaşmasını sağlayacak şekilde, ülkedeki kayıt ve bilgi sisteminin sağlıklı olması gerekir. Zaman zaman tebligat çıkaran mercilerin, tebliğ evrakını hazırlarken (örneğin, tebliğ zarfında bazı belgelerin olduğu belirtilmesine rağmen, içinde bu belgelerin yer almaması, tebliğ evrakının dosyada düzenli bir şekilde bulunmaması gibi) veya tebliğ memurunun tebligatı yaparken (örneğin, tebliğ mazbatasına geçirilecek hususların tam olmaması veya kanundaki tebligat usûlüne tam uyulmaması gibi) gerekli özeni göstermediği görülmektedir. Ancak, tebligattaki en önemli aksaklık, tebligatın muhatabına ulaşmasında meydana gelmektedir.
Tebligat yargılamaya ilişkin temel haklardan hangisiyle yakından ilgilidir?
Tebligat yargılamadaki en temel haklardan biri olan, adil yargılama (AY m. 36) hak- kının temel unsurlarından hukukî dinlenilme hakkı (HMK m. 27) ile doğrudan ilgilidir. Uygulamada, savunma ya da iddia ve savunma hakkı olarak da ifade edilen hukukî dinlenilme hakkı, yargılamayla hukuki durumu etkilenecek kişi- lerin, yargılamanın bir süjesi olarak, yargılama konusunda bilgi edinmelerini, açıklamada bulunmalarını, yargılamaya etki edebilmelerini ve yargı mercilerinin bunları dikkate alıp değerlendirerek, gerekçeli şekilde karar vermesini sağlayan, sürpriz kararla karşılaşmanın önüne geçen, bir temel hak ve yargılama ilkesidir. Görüldüğü üzere hukukî dinlenilme hakkının üç unsuru, bilgilenme hakkı, açıklama hakkı ve yargı organlarının bu açıklamaları dikkate alıp değerlendirmesidir.
Tebligat işlemleri hukuki dinlenilme hakkının ilk unsuru olan bilgilenme hakkının gerçekleştirilmesindeki işlevi nedir?
Hukukî dinlenilme hakkının ilk unsuru olan bilgilenme hakkını gerçekleştirmenin en önemli aracı ise, tebligat işlemleridir. Yapılmayan veya usûlüne uygun yapılmayan tebligat işleminin hukukî dinlenilme hakkını ihlâl ettiği, hukukî dinlenilme hakkı ihlâlinin ise, adil yargılanma hakkı ihlâli anlamına geldiği düşünülürse, tebligatın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Önemi sebebiyle Anayasa’nın 36. maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümde belirtilen iddia ve savunma hakkı, yani hukukî dinlenilme hakkı (özel düzenleme olarak da HMK m. 36) ile adil yargılanma hakkının sağlanması bakımından, sağlıklı ve doğru tebligat yapılması şarttır. Tebligat hukukuna ilişkin ihlâl temelinde, anayasal bir hak ihlâli olarak kabul edilmelidir.
Tebligatın, yargılamada, özellikle süreler ve usûl işlemleri bakımından önemi kısaca nedir?
Tebligatın, yargılamada, özellikle süreler ve usûl işlemleri bakımından ayrı bir önemi bulunmaktadır. Zira, bir çok yargılama işlemi bir süreye tâbidir. Süre söz konusu olduğunda, sürenin ne kadar olduğu, ne zaman başladığı ne zaman bittiği önem taşır. Özellikle işlemeye başlaması bakımından sürelerin birçoğu tebligata bağlanmıştır. Yani, böyle bir durumda geçerli bir tebligat olmadıkça süre de işlemeye başlamaz; süreler işlemedikçe usûl işlemlerinin gecikmesi, yargılamanın usûl ekonomisine aykırı uzaması da söz konusu olacaktır.
Tebligat hukukunun en önemli, en temel kaynağı nedir?
Tebligat hukukunun en önemli kaynağı 7201 sayılı Tebligat Kanunudur (RG, 19.02.1959, 10139). Tebligat Kanunu’nda 19.03.2003 tarih, 4829 sayılı Kanunla ve yakın zamanda 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunla önemli değişiklikler yapılmıştır.
Tebligat Kanununun sistematiği ne şekildedir?
Tebligat Kanunu dört babtan ve bablar da fasıllardan oluşmaktadır. Bunlar:
-
Birinci Bab (Umumî Hükümler, m. 1-33),
tüm tebligat türlerine ilişkin genel hükümleri içermektedir. Birinci bab, iki fasıldan oluşmaktadır. Bunlar, kanunun kapsamını belirleyen birinci fasıl (m.1-7a) ile tebligatın genel esaslarını ortaya koyan ikinci fasıldır (m. 8-33).
-
İkinci Bab (Hususî Hükümler, m. 34-51), tebligat türlerine ilişkin hükümleri içer- mektedir. Bu bab, adlî (kazaî) tebligatı düzenleyen birinci fasıl ( m. 34-44), idarî tebligatı düzenleyen ikinci fasıl (m. 45-49) ve malî tebligatı düzenleyen üçüncü fasıldır (m. 50-51).
-
Üçüncü Bab (Cezaî Hükümler, m. 52-57), tebligat hukukuyla ilgili özel suç ve cezalara ilişkin hükümleri içermektedir.
-
Dördüncü Bap (Müteferrik Hükümler, m. 58-64), tebligat kanununun diğer kanunlarla ilişkisi ve ek hükümleri içermektedir.
Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hangi konulara ilişkindir?
Yönetmelik, Kanundaki dü- zenlemenin ayrıntısını ve uygulamasını belirttiği gibi, tebligata ait temel belgelerin neler olduğunu, bunların nasıl hazırlanacağını düzenlemektedir.
Elektronik tebligata ilişkin düzenlemelere hangi hukuk kaynağında yer verilmiştir?
Elektronik Tebligat Yönetmeliği çıkartılmıştır (TebK m. 7a). Elektronik tebligatın bu Yönetmeliğe uygun şekilde yapılması gerekir (RG, 19.01.2013, S. 28533). Bu Yönetmelik elektronik tebligata ilişkin tüm hususları özel olarak düzenlemektedir.
Tebligata ilişkin temel kaynaklar dışında PTT işletmesine ilişkin tebligata ilişkin hususları da düzenleyen mevzuat kaynakları nelerdir?
Tebligatla ilgili bu temel hukuki düzenlemeler dışında, PTT işletmesinin de kendi iç düzenlemeleri mevcuttur. Bu konuda özellikle, Tebligat İşletme Esasları (Esaslar) tebligat bakımından önemli bir düzenlemedir. Bu Esaslarda, Tebligat Kanunu ve Yönetmeliği çerçevesinde PTT tarafından tebligat işlemlerinin nasıl yapılacağı belirtilmiştir (Esaslar m. 1). Şüphesiz 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu (PHK) (RG, 23.05.2013, 28655) ve konuyla ilgili hükümler burada dikkate alınmalıdır (posta ile ilgili güncel mevzuata ptt.gov.tr adresinden ulaşmak mümkündür).
Tebligatın temel aşamaları nelerdir?
Tebligattan söz edildiğinde, şu aşamalara dikkat edilmesi gerekir: Tebligat için öncelikle tebligata esas olacak işlemi talep eden olmalıdır; usûlüne uygunsa bu talep üzerine ilgili merci tebligat çıkarmalıdır. Tebligatın çıkarılmasından sonra, bu tebligat, yetkili merci tarafından, kanunda belirtilen yer ve zamanda, usûlüne uygun olarak muhatabına ya da muhatap yerine tebligatı almaya yetkili kimseye ulaştırılmalıdır. Bu açıklamalar dikkate alındığında, tebligatın temel aşamalarını şu şekilde sıralayabiliriz:
-
Tebligat çıkarılması talebi,
-
Tebligatı çıkaracak makamın tebliğ evrakını hazırlaması,
-
Tebligatı yapacak merci (veya kişi) tarafından tebligatın usûlüne uygun şekilde,
-
Tebligatın muhatabına (veya onun yerine tebellüğe yetkili kimseye) ulaştırılması.
Tebligat çıkaracak merciler nelerdir?
Tebligat Kanunu’nun 1. maddesinde (ayrıca TebY m. 2) tebligat çıkaracak merciler tek tek belirtilmiştir. Kanun’da açıkça belirtilen merciler dışında, kural olarak tebligat yapılması mümkün değildir. Bu hükme göre, tebligat çıkaracak merciler şunlardır:
-
Yargı mercileri,
-
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri,
-
Özel bütçeli idareler,
-
Düzenleyici ve denetleyici kurumlar,
-
Sosyal güvenlik kurumları,
-
Vakıf yükseköğretim kurumları
-
İl özel idareleri,
-
Belediyeler,
-
Köy tüzel kişilikleri,
-
Barolar,
-
Noterler.
PTT işletmesi tarafından yapılacak tebligatın esasları nelerdir?
Tebligatlar kural olarak PTT işletmesi tarafından yapılır (TebK m. 1, TebY m. 4). Esaslar m. 5’de de “(1) Bu esasların 2 nci maddesinde belirtilenler tarafından yapılacak tüm tebliğler (adli ve vergi) bu esaslarda belirlenen usullerle PTT aracılığıyla yapılır. (2) 2 nci maddede belirtilen Tebliğ evrakı çıkarmaya yetkili merciler tarafından tebligat kendi memurları aracılığıyla yaptırılabilir. Bu durumda, PTT’nin herhangi bir sorumluluğu yoktur.” denilerek, bu hususa dikkat çekilmiştir.
Memur veya kolluk kuvveti tarafından yapılacak tebligatın esasları nelerdir?
Tebligat Kanunu’nun 1. maddesinde tebligatın PTT veya memur vasıtasıyla yapılabileceği belirtilmiştir. Memur vasıtasıyla tebligat, Kanun’un 2. ve 41. maddelerinde düzenlenmiştir.
Yargı mercileri, kendiliğinden veya talep üzerine, işin niteliğine göre kendi memuru aracılığıyla tebligat yapılmasına da karar verebilir(TebK m. 41, TebY m. 64). Bu durumda ilgili yargı mercii, tebligat için PTT işletmesi aracılığıyla değil, kendi memuru aracılığıyla tebliğ işlemini gerçekleştirecektir. Ancak, memur vasıtasıyla teb- ligat yapılan işlerde, Kanun’da açıkça belirtilmemiş olsa da, ilgili yargı mercii sadece kendi yetki çev- resi içinde bu işlemi gerçekleştirebilir. Zira, yargı mercilerinin kendi yetki çevreleri dışında doğrudan işlem yapmaları mümkün değildir; şartları oluşursa ancak istinabe yoluyla diğer yargı makamından yardım isteyebilir.
Memur vasıtasıyla tebligat yapılmasına ilişkin diğer hüküm ise, Tebligat Kanunu’nun 2. maddesidir (ayrıca TebY m. 5).
Tebligat Kanunu’nun 2. maddesinde düzenle- nen memur (veya zabıta) vasıtasıyla tebligatla 41. maddesinde düzenlenen memur vasıtasıyla tebligat arasında bazı farklılıklar vardır. Bu farklılığın temelinde maddelerin düzenleniş yeri gelmektedir. Kanunun 2. maddesi, tüm tebligat türlerine ilişkin genel hükümleri içeren birinci babta iken, 41. madde, özel hükümleri düzenleyen ikinci babın adlî tebligatı düzenleyen birinci faslında yer almaktadır.
Düzenleniş yeri de dikkate alındığında, 41. madde, 2. maddede sayılan şartlardan bağımsız olarak, adlî makamın kararıyla memur vasıtasıyla tebligat yapılmasını mümkün hale getirmiştir. Bir noktada, adlî tebligat bakımından memur vasıtasıyla tebligat kolaylaştırılmış, herhangi bir gerekçe göstermesine gerek olmadan, adlî makamın doğrudan veya işin niteliğine göre ilgilinin talebi ile bu tür tebligatı yapmasına imkân tanınmıştır. Oysa, 2. maddeye göre (adlî işler dışında) memur vasıtasıyla tebligat yapılabilmesi için, maddede belirtilen şartların oluşması ve bu konudaki gerekçenin, ilgili evrakta gösterilmesi gerekir (TebY m. 5/2).
Kolluk kuvveti aracılığıyla tebligat yapılabilmesi için, adlî tebligatlar da dâhil olmak üzere, öncelikle yukarıda belirtilen 2. maddedeki (TebY m. 5/1) şartların oluşması gerekir. Ayrıca, tebligatı çıkaran merci, bunun gerekçesini belirterek, yetkili mahallî mülkî amire başvuruda bulunmalıdır. Ancak, özellikle uygulamada yetkili mahallî mülkî amire başvuruya ilişkin kanun hükmüne tam uyulduğu söylenemez. Fakat, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin 3. fıkrasına göre, kolluk vasıtasıyla yapılacak tebligatlarda, mahallî mülkî idare amirinin emri olmadan kolluğa gönderilecek tebliğ evrakı gönderilen mercie iade edilir.
Tebligat yapılabilecek kişiler kimlerdir?
Tebligat muhataba, muhatap yerine geçenlere, kanuni temsilciye veya vekile yapılabilir. Ayrıca tüzel kişiler ile ticarethanelere ve askeri kişilere, okul, hastane gibi yerlere, cezaevlerine yapılacak tebligata ilişkin düzenlemeler de vardır.
Muhatap yerine tebligat yapılabilecek kişiler kimlerdir?
Muhatap yerine tebligat yapılabilecek kimseler temelde iki gruba ayrılarak düzenlenmiştir:
-
Kendisine tebligat yapılacak kimse (yani muhatap) adresinde bulunamazsa, tebligat, kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerine yapılabilir (TebK m. 16; TebY m. 25). Burada muhatapla birlikte oturmanın sürekli olması gerekir. Örneğin, kısa bir süre için ziyarete gelen aile fertlerinden birine, muhatap yerine tebligat yapılamaz. Kanunda, birlikte oturan kişilerin muhatapla doğrudan bir yakınlığının olması da aranmamıştır. Bu sebeple, örneğin, iki üniversite öğrencisinin sürekli aynı evi paylaşması durumunda da, biri yokken diğerine tebligat yapılabilir. Birlikte oturmanın yanında, muhatabın hizmetçisi, uşağı, işçisi vb. yanında çalışan kişilere de onun yerine tebligat yapılabilir. Ayrıca tekrar belirtelim ki, bu kuralın uygulanabilmesi için, muhatabın tebliğ adresinde olmakla birlikte sadece tebligatın yapılacağı sırada orada bulunmaması gerekir.
-
Belirli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlerin kendisi yoksa, o yerde sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur veya müstahdemlerinden biri bulunmadığında, aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılabilir (TebK m. 17; TebY m. 26). Meslek veya sanat icra edenlerin emrinde çalışanlara veya yardımcılarına da muhatap bulunmadığında tebligat yapılması mümkündür. Burada iki husus önemlidir. Birincisi, muhatapla aynı yerde çalışan herkese değil, emri altında çalışanlara tebligat yapılabilmesi; ikincisi, bu kişilerin tebligat yapılan yerde çalışıyor olmasıdır. Bu sebeple, örneğin muhatabın iş ortağına ya da başka bir işyerinde çalışan yardımcısına yapılan tebligat usûlsüzdür. Şayet muhatap mesleğini evinde icra ediyorsa ve emrinde çalışan bir kimse de yoksa, o zaman aynı konutta birlikte oturduğu kişi ya da hizmetçisine tebligat yapılabilir. Son olarak dikkat çekelim ki, bu kuralın uygulanabilmesi için tebligatın yapılacağı sırada muhatabın orada geçici olarak bulunmadığının tespit edilerek tebliğ tutanağına yazılmış olması gerekir (TebK m. 17; TebY m. 26).
Kanuni temsilciye yapılabilecek tebligatın esasları nelerdir?
Muhatabın kanunî temsilcisi varsa ve tebligatın muhatabın bizzat kendisine yapılması gerekmiyorsa, temsilcisine yapılır (TebK m. 11/3; TebY, m. 19).
Muhatabın kendisine tebligat yapılabilmesi, onun medenî hakları kullanma ehliyetine sahip olmasına bağlıdır. Muhatabın medenî hakları kullanma ehliyeti bulunmuyorsa, tebligat, kanunî temsilcisine yapılmalıdır. Kanunî temsilcinin kim olduğu ve hangi durumlarda kanunî temsilci atanacağı, Türk Medenî Kanunu’na göre belirlenir. Yani, böyle bir durumda veli, vasi ya da kayyıma tebligat yapılması gerekir. Tebligat yapılmadan önce, kanunî temsilci atanması gerekip henüz atanmamış olanlara, önce bir kanunî temsilci atanması yoluna gidilir; daha sonra tebligat bu kanunî temsilciye yapılır (TebY m. 19/3).
Kanunî temsilci atanan durumlarda dahi, muhatabın bizzat kendisine tebligat yapılması söz konusu ise, artık kanunî temsilciye tebligat yapılmaz (TebY m. 19/2). Örneğin, kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılması durumunda bu- nunla ilgili tebligat bizzat muhataba yapılmalıdır.
Vekile tebligatın esasları nelerdir?
Vekil aracılığıyla takip edilen dava ve işlerde tebligatın mutlaka vekile yapılması gerekir, vekil varken asıl tarafa (müvekkile) yapılan tebligat usûlsüzdür. Bir kişinin birden fazla vekili varsa, tebligat bunlardan birine yapılır (TebK m. 11/1; TebY m. 18).
Tebligat hukuku anlamında vekilden kasıt, Avukatlık Kanunu gereğince (AvK m. 35) vekil olmaya ehil olan kimselerdir. Avukatlık Kanunu gereğince, hukukî konularda temsil ve takip bakı- mından avukatların tekel hakkı mevcuttur. Ancak, özel hükümler gereğince avukat dışında da vekâlet almaya yetkili kimseler, bu özel hükümlerle sınırlı olarak vekâlet ehliyetine sahiptir. Örneğin, dava vekilleri, dava takipçileri veya Kadastro Kanunu gereğince belirli derecede yakınlar gibi.
Vekille takip edilen işlerde, vekilin bizzat kendisi büroda bulunmuyorsa, 17. madde gereğince yanında çalışan yardımcısı, sekreteri, katibine tebligat yapılabilir. Burada, özellikle muhatap avukatla aynı büroda çalışan başka avukata tebligat yapılıp yapılamayacağı tartışma konusu olabilir. Şayet, ortak olarak çalışan iki avukat söz konusu ise ve her ikisinin de o hususta vekâletnamesi bulunuyorsa, bir sorun ortaya çıkmayacaktır; ancak, sadece birinin vekâletnamesi bulunuyorsa, bu durumda vekâleti olmayan ortağa tebligat yapılamaz. Bir avukatlık bürosunda, muhatap avukatın yanında sigortalı çalışan avukatın tebligat konusu işlemle ilgili vekâleti bulunmuyorsa, 17. madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tereddütlüdür. Çünkü, avukatlar sigortalı çalışsalar da, herhangi bir yardımcı gibi nitelendirilemezler. Bununla birlikte yine de o işle ilgili vekâleti olmadan bir avukatla birlikte çalışanların da 17. madde kapsamında sayılması yerinde olacaktır.
Bir kimsenin birden fazla vekili varsa, tebligatın sadece bunlardan birine yapılması yeterlidir. Buna rağmen tebligat birden fazla vekile yapılırsa, bunlardan ilkine yapılan tebligat esas alınır (TebK 11/1).
Vekile tebligat zorunluluğu, geçerli şekilde bir vekilin atanması ile başlayıp vekâlet ilişkisi mevcut oldukça devam eder. Ancak, vekil atanmakla birlikte, vekilin atandığı henüz yargı organına ya da karşı tarafa bildirilmemişse, tebligatın asıla (müvekkilin kendisine) yapılması gerekir; vekâlet ilişkisinin iradî olarak (özellikle azil veya istifa gibi bir sebeple) sona erdiği, bununla birlikte, karşı tarafa ve yargı organına bildirilmediği durumlarda ise, vekile tebligat zorunluluğu devam eder (HMK m. 81). Vekilin, istifaya rağmen Avukatlık Kanunu gereğince vekâleten iş yapması gereken durumlarda (AvK m. 41), bu, iç ilişkide sonuç doğurup, tebligatın yapılıp yapılmayacağı, dışa yansıyan duruma göre tespit edilir.
Vekil atanmış olmasına rağmen, yargılamada mutlaka asılın (müvekkilin kendisinin) bulunması ve tebligatın asıla (müvekkile) yapılması gereken durumlarda, vekile tebligat yapılmaz(örn. bkz. HMK m. 171; İİK m. 68/a, II ve V).Ayrıca, ceza yargılaması gereğince kararların sanık- lara tebliğine ilişkin hükümler de saklıdır (TebK m. 11/1, c. 4; TebY m. 18/2). Mutlaka tarafın ya da ilgilinin kendisine tebligat yapılması gereken du- rumlar dışında, asıl ve vekil birlikte hazır bulunuyorsa, tebligat vekile yapılmalıdır.
Vekilin tebligat konusundaki yetkisi sadece yargılama aşaması ile sınırlı olmayıp kural olarak kararın icrasını da kapsar. Yani, davada vekil olan kimse, o davayla ilgili icra takibinde de tebligatın muhatabıdır. Meğer ki, bu arada vekâlet görevi sona ermiş olsun.
Okul, hastahane, fabrika, okul gibi yerlerde yapılabilecek tebligatın esasları nelerdir?
Tebliğ yapılacak kişi, otel, hastane, tedavi veya istirahat evi, fabrika, okul, öğrenci yurdu gibi içine serbestçe girilemeyen veya arananın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde ise, tebliğin yapılmasını o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri temin eder. Muhatap bulunursa, tebligat doğrudan muhataba yapılır (TebK m. 18, c. 1; TebY 27/1).İdareci veya kısım amiri tarafından muhatap derhal bulundurulamaz veya tebellüğden imtina ederse ya da başka bir sebeple tebliğin temini mümkün olmazsa, tebligat idareci veya kısım amirine yapılır (TebY m. 27/2).