Ceza Hukuku Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Hukuka Aykırılık
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Hukuka aykırılık unsuru ile ne ifade edilmektedir?
Hukuka aykırılık, hukuka (hakka) karşı gelme, onunla çatışma hâlinde olma demektir. İşlenen fiile hukuk düzeni tarafından cevaz verilmemesi, fiilin bütün hukuk düzeni ile çelişki ve çatışma hâlinde bulunmasını ifade eden hukuka aykırılık, suçun yapısında tipe uygunluktan sonraki ikinci inceleme aşamasını oluşturmaktadır. İlk aşamada, işlenen fiille tipikliğin (tipikliğin maddi ve manevi) unsurlarının gerçekleştirip gerçekleştirilmediği değerlendirilirken, ikinci aşamada ise bu fiille ilgili olarak hukuka aykırılık yönünden bir belirlemede bulunulmaktadır.
Hukuka aykırılık ile tipiklik arasındaki ilişki nedir?
Hukuka aykırılık, suçun genel bir unsuru olup, tüm hukuk düzeninin fiil hakkındaki değersizlik yargısını ifade eder. Tipe uygunluk belirlenirken fiil, sadece ceza hukuku bakımından değerlendirilmekte, işlenen fiille hangi suçun maddi ve manevi unsurlarının gerçekleştirildiği araştırılmaktadır. Oysa hukuka aykırılıkta, fiil, bütün hukuk düzeni açısından değerlendirmeye alınmakta ve bu fiilin hukuka uygun olup olmadığı araştırılmaktadır. Bu araştırmanın sonucunda fiili hukuka uygun hâle getiren bir nedenin bulunmadığı anlaşılmışsa, fiilin suç oluşturduğu söylenecektir. Bu nedenle suç, aynı zamanda hukuk düzenine aykırılıktır.Hukuka aykırılık, fiil ile bütün hukuk düzeni arasındaki ilişkinin ifadesidir. Dolayısıyla bir fiilin hukuka aykırı olması, onun bütün hukuk sistemine aykırı olması anlamına gelir. Hukukun, uygulamada iş bölümü kolaylığı sağlaması nedeniyle çeşitli disiplinlere ayrılması, bu disiplinler arasında hukuka aykırılık veya hukuka uygunluk bakımından farklı ölçütlerin olduğu anlamına gelmez. Çünkü hukuk düzeni bir bütündür ve bir hukuk dalında hukuka aykırı olan bir fiil, başka bir hukuk dalında hukuka uygun olarak nitelendirilemez. Bu bakımdan, bir fiil ya hukuka uygundur ya da aykırıdır. Bir davranışın örneğin medeni hukukta hukuka aykırı ve fakat ceza hukukunda hukuka uygun olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Aksi kabul, hukuk düzeninin tekliği/bütünlüğü ilkesine
aykırılık teşkil eder. Suç teşkil eden haksızlıklar, hukukun diğer alanlarındaki (örneğin medeni hukuk ya da kamu hukukuna aykırılık teşkil eden) haksızlıklardan yapı, nitelik ve bir olay olarak farklı değildir. Suç yalnızca niceliği (ağırlık) yönünden diğer haksızlıklardan farklıdır. Suç, cezaya layık haksızlıktır. Bir fiil suç olarak tanımlanmadan önce de bu fiil haksızlık niteliğine sahiptir. Kanun koyucu ceza hukukunun güvence fonksiyonu gereği haksızlık teşkil eden fiiller arasından cezaya layık olanları seçerek, onları suç olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla haksızlıklar arasından yalnızca kanunda tanımlanan fiiller suç sayılmakta, diğer haksızlıklar ise suç oluşturmamaktadır.
Bu nedenle, fiilin bir niteliğini oluşturan hukuka aykırılık derecelendirmeye tabi tutulamazken, hukuka aykırı olan fiilin bizzat kendisini ifade eden haksızlığın bir derecelendirmeye tabi tutulması mümkündür. Bu nedenle, bir fiilin diğerine nazaran daha az veya daha çok hukuka aykırı olduğunu söylemek mümkün değilken, bir fiilin diğerine göre daha az veya daha çok haksızlık teşkil ettiğini ifade etmek mümkündür. Örneğin kasten öldürmenin ifade ettiği haksızlık ile kasten yaralamanın ifade ettiği haksızlık nicelik itibariyle birbirinden farklıdır. Hatta bu haksızlığın derecelendirilmesi bir fiilin değişik işleniş şekilleri bakımından da mümkündür. Örneğin bir yaralama fiilinin ya da bir hırsızlığın diğer bir yaralama ya da hırsızlığa nazaran daha az veya daha fazla bir haksızlık muhtevasına sahip olduğu söylenebilir. Nitekim yasa koyucunun, bir kimsenin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla işlediği hırsızlığı (m. 144/1-b), böyle bir amaç olmaksızın işlenen hırsızlığa nazaran daha az ceza ile karşılamasının nedeni budur.
Özel hukuka aykırılık nedir?
Bazı suçların kanuni tanımında “hukuka aykırı”, “hukuka aykırı olarak” ya da “haksız” veya “haksız olarak” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmektedir. Türk hukukunda bir suçun kanuni tarifinde bu tür ifadelere yer verilmesi genel olarak “özel hukuka aykırılık” olarak nitelendirilmektedir.
Özel hukuka aykırılık halinde diğer suç tiplerinden farklı olarak suçun oluşumu bakımından aranan özellik nedir?
Özel hukuka aykırılık olarak adlandırılan bu gibi hâllerin suçun oluşumunda ne tür bir işleve sahip olduğu tartışmalı bir husustur. Bu tartışmalara girmeden, kanuni tanımın da bu tür ibarelere yer veren suçlarda, failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğu bilinciyle hareket etmesi gerektiği kabul edilmektedir. Dolayısıyla kanun koyucu bu tür suçlarda kastın hukuka aykırılığı kapsayıp kapsamadığının özellikle araştırılmasını istemektedir. Bu nedenle, yapısında hukuka aykırılığa ayrıca yer veren suçların ancak, doğrudan kastla işlenebileceği kabul edilmektedir.
Hukuka uygunluk nedenlerinin sonuç doğurabilmesi için maddi olarak mevcut olması yeterli midir?
TCK’nın benimsemiş olduğu sistem içerisinde bir hukuka uygunluk nedeninin kendisine bağlanan sonucu doğurabilmesi, yani fiili hukuka uygun hâle getirebilmesi için, failin bu fiili icra ettiği sırada ilgili hukuka uygunluk nedeninin maddi şartlarının varlığının bilinciyle hareket ediyor olmalıdır. Eğer fail, fiili icra ettiği sırada bir hukuka uygunluk nedeninin maddi şartları çerçevesinde hareket ettiğini bilmiyorsa, diğer ifadeyle bir hukuka uygunluk nedeninin kendisine tanımış olduğu yetki çerçevesinde fiili icra etmiyorsa, bu hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz.
Eğer fail, fiili icra ettiği sırada bir hukuka uygunluk nedeninin maddi şartları çerçevesinde hareket ettiğini bilmiyorsa cezai sorumluluğu nasıl belirlenecektir?
Eğer fail, fiili icra ettiği sırada bir hukuka uygunluk nedeninin maddi şartları çerçevesinde hareket ettiğini bilmiyorsa, diğer ifadeyle bir hukuka uygunluk nedeninin kendisine tanımış olduğu yetki çerçevesinde fiili icra etmiyorsa, bu hukuka uygunluk nedeninden yararlanamaz. Ancak objektif olarak gerçekleşen hukuka uygunluk nedeni, neticeli suçlarda, neticenin ifade ettiği haksızlığı ortadan kaldırır. Dolayısıyla faile, sadece işlemiş olduğu fiilin ifade ettiği haksızlık isnat edilir. Buna göre, objektif olarak gerçekleşen hukuka uygunluk nedeni, neticeli suçlarda failin suça
teşebbüsten dolayı cezalandırılmasını sonuçlar.
Hukuka uygunluk nedenlerinin ortak özellikleri nelerdir?
- Bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı hâlinde fiil kanuni tanımdaki unsurları gerçekleştirse de hukuka aykırı değildir.
- Her hukuka uygunluk nedeni, sınırları içinde kalınmak kaydıyla fiili hukuka uygun hâle getirir.
- Hukuka uygunluk nedenlerinin belirlenmesinde tüm hukuk düzeninin göz önünde bulundurulması gerekir.
- Hukuka uygunluk nedenleri aynı olayla ilgili olarak birbirinden bağımsız veya birbirinin yanında uygulanacak şekilde birleşebilirler.
TCK genel hükümlerde düzenlenen hukuka uygunluk nedenleri nelerdir?
Hukuka uygunluk nedenleri TCK’nın genel hükümler kısmında 24-26. maddeler arasında düzenlenmiştir. Bu kapsamda hukuka uygunluk nedeni olarak; görevin ifası (m. 24/1), meşru savunma (m. 25/1), hakkın kullanılması (m. 26/1) ve ilgilinin rızası (m. 26/2) şeklinde dört adet kuruma yer verilmiştir.
TCK'da görevin ifası hukuka uygunluk nedeni ne şekilde düzenlenmiştir?
TCK’nın 24. maddesinin ilk fıkrasında “kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” denilerek bu hukuka uygunluk nedeni düzenlenmiştir.
Başkasının konutuna haciz işlemi için giren haciz memurunun eylemini hukuka uygun hale getiren hukuka uygunluk nedeni nedir?
TCK’nın 24. maddesinin ilk fıkrasında “kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” denilerek bu hukuka uygunluk nedeni düzenlenmiştir.
Meşru savunmanın saldırıya ilişkin koşulları nelerdir?
Meşru savunmanın şartları 25. maddenin ilk fıkrasında gösterilmiştir. Bunları saldırıya ilişkin şartlar ve savunmaya ilişkin şartlar olmak üzere ikiye ayırarak incelemek mümkündür.
Saldırının koşulları şu şekildedir:
- Meşru savunmanın ilk şartı, bir saldırının varlığıdır.
- Bu saldırı mevcut olmalı veya gerçekleşmesi ya da tekrarı kesin olmalıdır.
- Saldırı bir insandan kaynaklanmalıdır.
- Saldırı kişilere ait herhangi bir hakka yönelik olmalıdır.
Meşru savunmanın savunmaya ilişkin koşulları nelerdir?
- Savunmanın meşru olabilmesinin koşullarından ilki savunmada zorunluluğun olmasıdır.
- Saldırı ile bunu savuşturmaya yönelik savunma arasında orantının bulunması meşru savunmanın diğer şartını oluşturmaktadır.
- Meşru savunma hâlinde bulunan kişi, bu hukuka uygunluk nedeninin maddi şartlarının gerçekleştiğinin de bilincinde olmalıdır.
TCK'da hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni ne şekilde düzenlenmiştir?
TCK’nın 26. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez”.
İlgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni TCK'da ne şekilde düzenlenmiştir?
İlgilinin rızası 26. maddenin 2. fıkrasında “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Tipikliği kaldıran rıza nedir?
Suçun kanuni tanımında fiilin “rıza olmaksızın” işlenmesine açıkça yer verildiği hâllerde (bkz. m. 90/4, 91/1, 99/1, 101/1, 116/1, 132/3, 141/1), artık rızanın yokluğu suçun maddi unsurlarından biri hâline gelmiş olmaktadır. Zira bir suçun kanuni tanımı (tipikliği), sadece maddi ve manevi unsurları değil, o suçun haksızlık içeriğini belirten unsurların hepsini kapsamaktadır. Bunun bir sonucu olarak, suçun kanuni tanımında kişinin rızasının yokluğunun arandığı hâllerde, rıza tipikliğin bir unsuru olarak kabul edilmiş demektir ve failin kastının rızanın yokluğunu da kapsamına alması gerekir. Dolayısıyla rızanın yokluğu hususundaki hata failin kastını ortadan kaldırır.
Hukuka aykırılığı kaldıran rıza nedir?
Suçun kanuni tanımında açıkça yer almayan rızayı, “hukuka aykırılığı kaldıran rıza”, yani hukuka uygunluk nedeni olarak kabul etmek gerekir. TCK’nın ilgilinin rızasını kanunda açıkça bir hukuka uygunluk nedeni olarak tanımlaması da esasında bu sonuca varılmasını gerektirmektedir. Bu itibarla ilgilinin rızasına suç tanımında açıkça yer verilmemişse ve fiilin kişinin rızasına karşı işlenmesi gerektiğine yorum yoluyla ulaşılabiliyorsa, bu hâlde söz konusu olan rıza hukuka uygunluk nedeni olarak değerlendirilmelidir.
İlgilinin rızası hukuka uygunluk nedeninin koşulları nelerdir?
- İlgilinin rızası, kişinin üzerinde mutlak surette tasarrufta bulunulabileceği bir hak bakımından hukuka uygunluk nedenini oluşturur.
- Beyanda bulunan kişinin, rızaya ehil olması gerekir (anlama kabiliyeti).
- İlgili rıza beyanında bulunmuş olmalıdır.
Hukuka uygunluk nedenlerinde hata halinin cezai sorumluluğa etkisi nedir?
TCK’nın 30. maddesinin 3. fıkrasında, bu konuyla ilgili olarak, ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin bu hatasından yararlanacağı belirtilmiştir.
Hukuka uygunluk nedenlerinden sınırın aşılması hali TCK'da ne şekilde düzenlenmiştir?
TCK’nın “sınırın aşılması” başlığını taşıyan 27. maddesi “(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması hâlinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur. (2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.” şeklindedir.
TCK'da yer verilen sınırın aşılması hükümleri hangi ceza hukuku kurumu için uygulanır?
TCK’nın 27. maddesinin 1. fıkrası, mahiyetine uygun olarak, görevin ifası (m. 24/1), meşru savunma (m. 25/1), ilgilinin rızası (m. 26/2) ve hakkın kullanılması (m. 26/1) hukuka uy- gunluk nedenleri bakımından uygulama alanı bulur.