Ceza Muhakemesi Hukuku Dersi 2. Ünite Özet
Ceza Muhakemesi Adli Teşkilatı Ve Muhakeme Süjeleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Başsavcılık Teşkilatı
Başsavcılık teşkilatı, ilk derece adliye mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay nezdinde görev yapmak üzere kurulur. Bu başsavcılık teşkilatları arasında üstlük astlık veya denetim ve gözetim ilişkisi yoktur.
İlk Derece Başsavcılık Teşkilatı ve Görevi
Mahkeme kuruluşu bulunan her il merkezi ve ilçede, o il veya ilçenin adı ile anılan bir Cumhuriyet başsavcılığı kurulur. Cumhuriyet başsavcılıklarında, bir Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı bulunur. Cumhuriyet başsavcılığının görevleri şunlardır: Kamu davasının açılmasına yer olup olmadığına karar vermek üzere soruşturma yapmak veya kolluğa yaptırmak; Kanun hükümlerine göre yargılama faaliyetlerini kamu adına izlemek, bunlara katılmak ve gerektiğinde kanun yollarına başvurmak; İnfaz işlemlerini yapmak ve infazı izlemek; Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
İkinci Derece Başsavcılık Teşkilatı ve Görevi
İkinci derece yargılama ve denetim yapan bölge adliye (istinaf) mahkemeleri nezdinde çalışmak üzere bir başsavcılık teşkilatı kurulur. Her bölge adliye (istinaf) mahkemesinde bir Cumhuriyet başsavcılığı bulunur. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısından oluşur.
Bölge adliye (istinaf) mahkemesi Cumhuriyet başsavcısının görevleri şunlardır:
- Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığını temsil etmek,
- Bölge adliye mahkemesine gelen ceza davalarına ilişkin hüküm ve kararlara ait dosyaların incelenerek yazılı düşünce ile birlikte ilgili daireye gönderilmelerini ve duruşmalara katılmayı sağlamak,
- Bölge adliye mahkemesinin ceza dairelerinin kararlarına karşı gerektiğinde kanun yollarına başvurmak,
- Dairelerin benzer olaylarda kesin olarak verdikleri kararlar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için başkanlar kuruluna başvurmak,
- Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları üzerinde gözetim ve denetim yetkisini kullanmak.
Üçüncü Derece Başsavcılık Teşkilatı ve Görevi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet Başsavcı vekili, Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı ile Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarından oluşur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başlıca görevleri, Cumhuriyet Başsavcılığını temsil etmek, Anayasa Mahkemesinde Cumhuriyet savcılığı görevini yapmak, Ceza Genel Kurulunda görülen davaların duruşmalarına katılmak, siyasi partilerin kuruluşlarının hukuka uygunluğunu ve faaliyetlerini denetlemek, siyasi partilerin kapatılması hakkında dava açmak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının verimli ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak ve bu yolda uygun göreceği her türlü tedbiri almaktır.
Savcılık Faaliyetinin ve Savcılık Makamının Hukuki Statüsü
İlk derece muhakemesinde savcı, iddia faaliyetini yürütür. Yani delil araştırır ve suçun işlendiğini iddia eder. Savcılar da hâkimler gibi güvencelere sahiptir.
Savcının Yardımcısı Olarak Kolluk
Cumhuriyet savcısı soruşturmanın beyni, kolluk ise bu beynin yönettiği elleri oluşturur. Ülke çapında teşkilatlanmış olan kolluk teşkilatını polis ve jandarma oluşturur. Kolluğun temel olarak önleyici (idari) ve adli olmak üzere iki tür görevi vardır.
Yargı Teşkilatı
Yargılama makamı, hâkimlikler ile mahkemelerden oluşturur. Hâkimlik makamı kural olarak soruşturma evresinde görev yapan bir yargı makamıdır. Soruşturma evresinde hâkim tarafından verilmesi gereken kararlar sulh ceza hâkimliği tarafından verilir.
İlk Derece Adli Yargı Ceza Mahkemeleri
Ceza mahkemeleri genel veya özel yetkili mahkeme olarak kurulabilir. Genel yetkili adli yargı ceza mahkemeleri üç derecelidir. İlk derecede yargılama yapan ceza mahkemeleri yer alır. Bu mahkemelere olay mahkemesi, esas mahkemesi veya bidayet mahkemesi de denir. İkinci derecede bölge adliye mahkemeleri; üçüncü derecede ise Yargıtay yer alır. İkinci ve üçüncü derecede yer alan mahkemeler kural olarak denetim mahkemeleridir. Bu mahkemeler genel niteliktedir.
Genel yetkili ilk derece adli yargı ceza mahkemeleri asliye ceza ve ağır ceza mahkemesi olarak görev yapar. Asliye ceza mahkemeleri tek hâkimlidir. Ağır ceza mahkemesi toplu mahkemedir; bu mahkemede bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur ve mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanır.
İlk Derece Adli Yargı Ceza Mahkemelerinin Madde İtibariyle Yetkisi (Görev Alanı)
Ağır ceza mahkemesinin madde itibarıyla yetkisi (görevi), Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan yağma, irtikâp, resmî belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık, hileli iflas suçları, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332. maddeler hariç) ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmaktır.
Asliye ceza mahkemesinin madde itibarıyla yetkisi (görevi), kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza hâkimliği ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere bakmaktır.
Madde (Görev) Yönünden Yetkinin İstisnaları
Birinci istisnayı yüksek görevli bir mahkemede açılmış ve görülmekte olan bir davanın, asıl görevli olan alt dereceli mahkemeye gönderilememesi oluşturur. İkinci istisnası ise bağlantı nedeniyle bir dava üst dereceli mahkemede görülen başka bir dava ile birleştirilebilir.
İlk Derece Adli Yargı Ceza Mahkemesinin Yer Yönünden Yetkisi
Her mahkemenin yargı çevresi, yani faaliyet göstereceği coğrafi alan belirlenmiştir.
Türkiye’de İşlenen Suçlarda Yer Yönünden Yetki Kuralları
Ana kural: Suç, kural olarak suçun işlendiği yer mahkemesinde yargılanır. Yedek kurallar (özel yetki kuralları): Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
Yabancı Ülkede İşlenen Suçlarda Yer Yönünden Yetki
Yurt dışında işlenen suçta, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, Türkiye’de yakalanmamışsa Türkiye’deki yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir (CMK m.14,13/1). Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
Deniz, Hava ve Demir Yolu Taşıtlarında veya Bu Taşıtlarla İşlenen Suçlarda Yer Yönünden Yetki
Ülke içerisinde deniz, hava veya demir yolu taşıtlarında ya da bu taşıtlarla işlenen suçlarda, suçun işlendiği yer mahkemelerinin yanı sıra bunların ilk ulaştığı yer mahkemesi de yetkilidir.
Yer Yönünden Yetkisizlik İddiası, Yetkisiz Mahkemenin İşlemleri ve Yetki Uyuşmazlıkları
Mahkeme yetkisizlik iddiasına ilişkin kararı, ilk derece mahkemelerinde sanığın sorgusundan önce, bölge adliye mahkemelerinde duruşmasız işlerde incelemenin hemen başlangıcında, duruşmalı işlerde inceleme raporu okunmadan önce verir. Birkaç mahkeme arasında yer yönünden olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkarsa ortak yüksek görevli mahkeme, yer yönünden yetkili mahkemeyi belirler.
Yer Yönünden Yetki Kurallarının İstisnaları
Bunlar; davalar arası bağlantı bulunması, davanın nakli, istinabedir.
İlk Derece Mahkemelerinin Görev Yönünden Yetkisi
Görev yönünden yetki kuralları, hâkimler arasında yapılan iş bölümü esasına dayanır. Hâkimler arasında çeşitli iş bölümleri vardır. Görev yönünden iş bölümünün istisnasını niyabet oluşturur.
Adli Yargı Mahkemelerinin Kişi Yönünden Yetkisi
Belli kişiler (Cumhurbaşkanı, bakanlar gibi), belli suçlarından dolayı belli mahkemelerin yargı yetkisine tabi tutulabilir. Bu kişilerin, özellikle görevleriyle ilgili suçlarında genel madde (görev) ve yer yönünden yetki kurallarından ayrılınır.
Adliye Dışı Özel Yetkili Mahkemeler
Diğer bir ifadeyle ihtisas mahkemeleri, belli bir alanda uzmanlaşmayı sağlamak üzere genel (adliye) mahkemeler teşkilatının dışında ve bağımsız bir yasayla kurulan, işleyiş biçimi bu Yasa’da gösterilen mahkemelerdir. Bu mahkemeler; Anayasa Mahkemesi, Çocuk Mahkemeleri ve Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleridir.
Mahkemeye Yardımcı Teşkilat
Yazı işleri hizmetleri, ilgisine göre Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcı vekili, Cumhuriyet savcısı, mahkeme başkanı veya hâkimin denetimi altında, yazı işleri müdürünün yönetiminde zabıt kâtibi, mübaşir, hizmetli ve diğer görevliler tarafından yürütülür.
Yetki Kurallarının İstisnası Olarak Bağlantı ve Sonuçları
Yasa koyucunun, ceza uyuşmazlıkları arasındaki ortak noktayı (bağlantıyı) somut olarak tanımladığı hâllerde dar bağlantıdan söz edilir. Yasa koyucunun belirlediği bağlantı noktaları şunlardır: Bir kişinin birden fazla suçta sanık olması; bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunması; suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de önsuçla bağlantılı suç sayılır. Bu tür bağlantının sonucu davaların birleştirilmesidir.
Bir ceza mahkemesinin bakmakta olduğu davalar arasında, Yasa’da belirtilenler dışında bir bağlantı söz konusu ise bu tür bağlantıya geniş bağlantı denir. Geniş bağlantı, aynı mahkemenin yetkili olduğu farklı işler arasında kabul edilmektedir. Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse bu bağlantı yasa koyucunun gösterdiği türden olmasa bile bu davalara birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.
Aralarında bağlantı bulunan uyuşmazlıkların tümünün konusu aynı ise yani aralarında bağlantı bulunan uyuşmazlıkların tümü ceza uyuşmazlığı ise tek yönlü bağlantıdan, uyuşmazlıkların konuları farklı ise karışık (çok yönlü) bağlantıdan söz edilir. Karışık bağlantının sonucu nispi yargılama ve bekletici mesele yapmaktır.
Nispi Yargılama ve Bekletici Sorun Yapma
Yasa’ya göre suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise ceza mahkemesi iki türlü davranabilir: İlk seçenek, ceza mahkemesinin diğer uyuşmazlığı kendisinin çözmesidir. Buna nispi yargılama denir. İkinci seçenek ise ceza mahkemesinin, kendi uyuşmazlığıyla ilgili olan bu tür önsorunları, bu sorunların görevli mahkemesinde sonuçlanması için bekletici sorun yapmasıdır.
Bekletici sorun veya nispi yargılama yapma konusunda tüm muhakeme süjeleri açısından yarar ve olanak bulunmalıdır.
İkinci Derece Adli Yargı Ceza Mahkemeleri: Bölge Adliye Mahkemeleri
Bölge adliye mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen yerlerde, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığı’nca kurulur.
Üçüncü Derece Ceza Mahkemesi: Yargıtay
Yargıtay, anayasal bir kurumdur; kuruluş ve işleyişi 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’yla düzenlenmiştir. Yargıtay’da otuz sekiz daire ve her dairede bir daire başkanı ile yeteri kadar üye bulunur. Yargıtay daireleri, hukuk veya ceza dairesi olarak Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından belirlenir. Hukuk daireleri ile ceza daireleri kendi aralarında iş bölümü esasına göre çalışır.
Yargıtay, bölge adliye mahkemelerinden verilen son kararları hukuki yönden inceleyerek ülkede uygulama birliğini sağlar. Bölge adliye mahkemeleri kuruluncaya kadar Yargıtay, kural olarak ilk derece mahkemeleri (ağır ceza/asliye ceza ve özel ceza mahkemeleri) tarafından verilen nihai kararları (hükümleri) hukuki yönden inceleyecektir. Yargıtay, bazı kişiler açısından, ilk derece mahkemesi olarak da görev yapar.
Yargı Makamını Temsil Eden Kişi Olarak Hâkim
Hâkimler, ceza muhakemesinde yargılama faaliyetini yürüten kişilerdir. Hâkimler, iddia ve savunma makamlarının görüşlerinin sentezini yaparak uyuşmazlığı çözümleyecek bir karar verir. Hâkim, yargılama sonunda tarafları tatmin edecek adil bir hükme varabilmek için belli niteliklere sahip olmalıdır. Hâkim, bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Hâkimin bağımsız olması demek, onun görevini yaparken hiç bir etki ve baskı altında kalmaması; hiçbir kişi veya merciden emir almaması, kısacası özgür olması demektir. Hâkimin tarafsızlığı ise yargılama yaparken yan tutmaması, taraflara karşı objektif olması ve kişiliğinden sıyrılabilmesidir.
Hâkimin tarafsızlığını güvence altına alan kurumlar hâkimin reddi ve çekinmesidir. Bu iki hâlde de hâkim davaya bakmaz. Hâkimin reddini veya çekinmesini gerektiren nedenler 1) hâkimin davaya bakamayacağı hâller ile 2)yasaklı olduğu hâller ve 3)tarafsızlığını şüpheye düşüren nedenlerdir. Red sebeplerinin varlığı hâlinde Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya bunların müdafii, katılan veya vekili hâkimin reddi isteminde bulunabilirler. Hâkimin reddi, mensup olduğu mahkemeye verilecek bir dilekçeyle veya bu hususta zabıt kâtibine bir tutanak düzenlenmesi için başvurulması suretiyle yapılır. Red istemi, önce usul yönünden incelenir. Ret istemi süresinde yapılmış, ret sebebi ve delili gösterilmiş ve ret isteminin duruşmayı uzatmak amacıyla yapılmadığına karar verilmişse ret isteminin esastan yani red nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesine geçilir.
Reddini gerektirecek nedenlerin bulunduğunu gören hâkimin bunu ileri sürmesine, çekinme denir. Çekinme, bir anlamda hâkimin kendi kendini reddetmesidir.
Davaya bakamayacak veya yasaklı hâkim, hiçbir yargılama işlemini yapamaz. Yapılan işlemlerin tekrarlanması gerekir. Reddi istenen hâkim, ret hakkında bir karar verilinceye kadar sadece gecikmesinde sakınca olan işlemleri yapar.
Savunma Makamı
Savunma makamını, şüpheli veya sanık ile müdafii işgal eder.
Şüpheli ve Sanık
Yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evrede yani soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye şüpheli denir. İddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evrede yani kovuşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye ise sanık denir. Hükmün kesinleşmesinden sonra sanık hükümlü sıfatını alır.
Şüpheli ve Sanığın Hakları
Kişi Güvenliği İle İlgili Haklar
Bu haklar, haklarını ve yapılan isnadı öğrenme hakkı, şüphelinin yakınlarına haber verilmesini isteme hakkı, hâkim veya adli makam önüne çıkma hakkı gibi haklardır.
Savunma Hakkı
Savunma hakkı, birçok hakkı içerir. Bunlar arasında, müdafiden yararlanma, susma, soru sorma, kendi aleyhine işlemlere katılmama, tercümandan yararlanma, delillerin toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma vd. sayılabilir.
Şüpheli ve Sanığın Yükümlülükleri
Şüpheli veya sanıkların kimliklerinin tespit edilmesi amacıyla parmak izlerinin alınmasına, fotoğraflarının çekilmesine, yazı örneği vermeye, ses örneklerinin kaydedilmesine ya da belli bir yerde durma, belli bir hareketi tekrar etme gibi isteklere boyun eğme yükümlülükleri vardır. Bunlar dışında soruşturma işlemlerine ve koruma tedbirlerine katlanma ve hazır bulunma gibi yükümlülükleri de bulunur.
Müdafi
Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukata müdafi denir. Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir. Müdafi, ceza soruşturmasını yürüten resmi organlar önünde şüpheli veya sanığı fiili veya hukuki açıdan korur ve işlemlerde hazır bulunarak muhakemenin usulüne uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlar. Avukatlık mesleğini yapmaya yetkili olan herkes müdafi olarak ceza muhakemesinde görev alabilir.
Daha önceden davaya hâkim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak elkoymuş kişi, o davada müdafilik yapamaz. Bu tür bir işi reddetmek zorundadır.
Bir müdafi iki şekilde görev yapabilir: İhtiyari müdafi olarak veya zorunlu müdafi olarak. Müdafi aracılığıyla savunulma konusunda tercih yapma olanağının şüpheli veya sanığa bırakıldığı hâllerde görev yapan müdafiye, ihtiyari müdafi denir. Müdafiin görevlendirilmesi konusunda şüpheli veya sanığın iradesinin önem taşımadığı hâllerde görev yapan müdafiye ise zorunlu müdafi denir. Yasa koyucu belli hâllerde şüpheli veya sanığın, isteği olmasa da müdafii bulunmasını emretmiştir.
Müdafi baro tarafından görevlendirilmişse birden fazla olamaz. Buna karşılık şüpheli veya sanık veya onun yasal temsilcisi soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafii seçebilir. Duruşmaya birden fazla müdafi aynı anda çıkabileceği gibi aralarında iş bölümü de yapabilirler.
Müdafiin savunma görevini gerektiği gibi yerine getirebilmesi için şüpheli/sanık hakkındaki suçlamayı, leh ve aleyhindeki tüm delilleri bilmesi gerekir. Bu nedenle müdafiin dosyayı inceleme, sanıkla görüşme ve yazışma, hazır bulunma, soru sorma ve kanun yoluna başvurma yetkileri vardır.
Müdafi yüklendiği savunma görevini, bu görevin önemine yaraşır biçimde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve sıfatının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır biçimde davranmakla yükümlüdür. Müdafiler bu sıfatlarıyla şüpheli veya sanık veya yakınları hakkında öğrendiklerini saklamakla da yükümlüdür.
Bireysel İddia Süjesi Olarak Mağdur
Mağdur, suçtan doğrudan doğruya zarar gören kişidir. Başka bir anlatımla mağdur, suçla korunan hak ve menfaati ihlal edilen kişidir. Bu kişilere, doğrudan doğruya zarar gören de denir. Örneğin, malı çalınan gibi. Dolaylı olarak suçtan zarar gören, suçla korunan hak ve menfaatin dışında kalan hakları zarar gören kişidir.
Mağdur ile şikâyetçinin soruşturma evresindeki hakları şunlardır: 1)Cumhuriyet savcısından delillerin toplanmasını isteme, 2) Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme, 3) Vekilinden bağımsız olarak, soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla soruşturma dosyasını savcılıkta inceleme ve örnek alma, 4) Vekili bulunmaması hâlinde cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme, 5) Vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme, 6) Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda öngörülen usule göre itiraz hakkını kullanma, 7) Soruşturma evresinde yapılacak olan keşifte hazır bulunma. Mağdur, şikâyetçi ile suçtan zarar görenin vekilinden ayrı olarak soruşturma evresinde adliyede dosya içeriğini inceleme ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alma hakkı bulunmaktadır.
Mağdur ile şikâyetçinin kovuşturma evresindeki hakları ise şunlardır: 1) Duruşmadan haberdar edilme, 2) Kamu davasına katılma, 3) Tutanak ve belgelerden örnek isteme, 4) Tanıkların davetini isteme, 5) Vekili bulunmaması hâlinde cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme, 6) Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.
Kamu Davasına Katılma
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında yani iddianamenin kabul edilmesinden sonra hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler. Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır. Soruşturma evresine katılma mümkün değildir.
Katılma, kamu davasının açılmasından yani iddianamenin kabul edilmesinden sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
Mağdur veya suçtan zarar gören davaya katıldığında, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteyebilir. Ayrıca katılanın, hâkimi reddetme, ara kararlara konu olan hususlarda görüş bildirme, delillerin tartışılmasına katılma yani tanıkların duruşmaya getirtilmesini isteme, savcı, sanık veya müdafi ile tutanakların okunmasına rıza gösterme, sanık, tanık, bilirkişinin açıklamalarına karşı beyanda bulunma, mahkeme başkanı aracılığıyla soru sorma, belgenin okunmasından sonra belge içeriğine karşı açıklama yapma, esas hakkında görüş bildirme hakkı vardır.
Katılma davayı durdurmaz. Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ edilmez.
Katılan, Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun yollarına başvurabilir. Karar, katılanın başvurusu üzerine bozulursa Cumhuriyet savcısı işi yeniden takip eder. Katılanın avukat vekili de katılandan ayrı olarak kanun yollarına başvurabilir.
Katılan vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Ancak mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya devam edebilir.