Medeni Usul Hukuku Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kanun Yolları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kanun yolu, en geniş anlamıyla nasıl tanımlanabilir?
Mahkeme kararlarının doğruluğunu, güvenilirliğini ve hukukî istikrarı sağlamayı amaçlayan kanun yolu, en geniş anlamıyla bir mahkemenin kararına karşı yanlış olduğu gerekçesiyle başvurulan ve söz konusu kararın iptal edilmesi ve/veya düzeltilmesi amacına yönelik bir başvuru yolu olarak tanımlanabilir.
Dar ve teknik anlamda kanun yolunun sahip olduğu "erteleyici etki" ve "aktarıcı etki" özellikleri, ne anlama gelmektedir?
Dar ve teknik anlamda kanun yolu, erteleyici ve aktarıcı etki olmak üzere iki temel özelliğe sahiptir. Erteleyici etki, kanun yoluna başvurulmasının mahkeme kararının kesinleşmesini ertelemesi (geciktirmesi) anlamına gelir. Aktarıcı etki ise, kararın bir üst mahkeme tarafından incelenmesi ve gerektiğinde kaldırılarak değiştirilmesi veya bozulması anlamına gelir.
Geniş anlamda ve dar anlamda kanun yolu türleri nelerdir?
Geniş anlamda kanun yolu, mahkemeler tarafından verilen her tür kararın bir başka mahkeme tarafından bir kez daha gözden geçirilmesi ve hatalı ise düzeltilmesini sağlayan bir denetim yoludur. Dar anlamda kanun yolu ise, mahkemelerin kesinleşmemiş nihai kararlarına karşı başvurulan ve bir üst mahkeme tarafından kararın denetlenmesini ve düzeltilmesini sağlayan başvuru yoludur. Bu bağlamda yargılamanın iadesi geniş anlamda kanun yolu, istinaf ve temyiz ise dar anlamda kanun yolu olarak sınıflandırılabilir.
Yargılamanın iadesi başvurusu, kanun yolunun içerdiği erteleyici ve aktarıcı etki bağlamında, nasıl değerlendirilebilir?
Yargılamanın iadesi başvurusu, kesinleşmiş bir mahkeme kararına karşı, davanın esası hakkında karar veren ilk derece mahkemesine yapılacağından ve bu talep hakkında aynı ilk derece mahkemesi karar vereceğinden, erteleyici ve aktarıcı etkiye sahip değildir.
İstinaf kanun yolunun öncelikli amacı nedir?
İstinaf yolunun öncelikli amacı, somut olay adaletini gerçekleştirmektir. Somut olay adaletinden kasıt, ilk derece mahkemesince yapılan maddî ve hukukî hataların düzeltilmesi ve böylece tarafların sübjektif haklarının gerçekleştirilmesidir. İstinaf kanun yolunda, bölge adliye mahkemesi, uyuşmazlık hakkında ilkesel nitelikte değil, tamamen somut olaya ilişkin bir karar vermektedir.
Temyiz kanun yolunun öncelikli amacı nedir?
Temyiz yolunun öncelikli amacı, önemli uyuşmazlıklar bakımından içtihat oluşturulmasını ve hukuk kurallarının ülke genelinde yeknesak (aynı) şekilde uygulanmasını, başka bir deyişle içtihat birliğini sağlamaktır. Hukukî uyuşmazlığın önemi, hukukî sorunun niteliğine, ilkesel değerine ya da maddî değerine bakılarak belirlenmektedir. Örneğin, Kanuna göre çekişmesiz yargı işleri veya geçici hukukî korumalar hakkındaki bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı, temyize başvurulamamaktadır.
Hangi kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilmektedir?
Çekişmeli ve çekişmesiz yargıda mahkemelerin her tür nihai kararlarına karşı istinafa başvurulabilir. Nihai kararlara karşılık, ara kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulması mümkün değildir. Ancak, ara karar ve nihai karar yanında, geçici kararlar olarak nitelendirilebilecek ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz kararlarına karşı istinafa başvuru imkânı tanınmıştır. Buna göre, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararlarına ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
"Nihai karar" ve "ara karar" kavramları, neyi ifade etmektedir?
Hâkim karar verdikten sonra yargılamaya devam etmiyor, başka bir deyişle işten el çekiyorsa, o karar nihai karardır. Örneğin, davanın yetkili olmayan mahkemede açılması nedeniyle verilen yetkisizlik kararı usûle ilişkin nihai karardır. Buna karşılık hâkim karar verdikten sonra uyuşmazlığı çözme faaliyetine devam ediyorsa, davadan elini çekmiyorsa, bu karar ara karardır. Örneğin, davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazının reddi kararı, davaya devam edilmesi sebebiyle, ara karardır.
İstinaf sebepleri, kendi içerisinde ne tür bir tasnife tabi tutulmaktadır?
İstinaf sebepleri, maddî hukuk kurallarına aykırılık (hukukî sorunun yanlış çözülmesi), usûl kurallarına aykırılık (hatalı veya eksik yargılama yapılması) ve maddî sorun hakkında yanlış sonuca varılması (vakıa tespitlerindeki hatalar) olmak üzere üç gruba ayrılabilir.
Mutlak istinaf sebepleri, içerik olarak ne tür özelliklere sahiptir?
Mutlak istinaf sebepleri, ilk derece mahkemesinin hükmünü etkileyip etkilemediğine bakılmaksızın, bölge adliye mahkemesince resen dikkate alınması gereken önemli ve ağır usûl hatalarıdır. Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması; ileri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması; mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması (bunlarla sınırlı değil), mutlak istinaf sebeplerine örnek olarak gösterilebilir.
Taraflara ilişkin mutlak istinaf sebeplerine, ne tür örnekler verilebilir?
Taraflara ilişkin mutlak istinaf sebeplerinin başında, taraflara ilişkin dava şartların eksik olması gelir. Dava iki tarafın bulunmaması, taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisinin bulunmaması veya davaya vekalet ehliyeti ve geçerli vekaletnamesi bulunmayan temsilci huzurunda davaya bakılması, taraflar ilişkin dava şartlarının ihlal edilmesi sonucunu doğurur.
Mutlak istinaf sebeplerinin varlığını tespit eden bölge adliye mahkemesi, süreci nasıl devam ettirmelidir?
Mutlak istinaf sebeplerinden birinin var olduğu tespit eden bölge adliye mahkemesi, davanın esası hakkında bizzat karar veremez. Örneğin, davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması, görevli ve yetkili olmayan mahkeme tarafından karar verilmiş olması veya dava şartlarına aykırılık durumunda, ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak, dosya kararı veren mahkemeye veya görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmelidir.
İstinaf incelemesi, kaç temel aşamada gerçekleştirilmektedir?
İstinaf beş temel aşamaya ayrılarak incelenebilir. Bunlar sırasıyla dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, inceleme, sözlü yargılama ve karar aşamasıdır. Dilekçelerin verilmesi aşaması ilk derece mahkemesi önünde cereyan etmesine karşılık, diğer aşamaların tümü bölge adliye mahkemesinde gerçekleşir.
İstinaf başvurusunun, icraya ne tür bir etkisi olmaktadır?
Kural olarak istinafa başvurulması, ilk derece mahkemesi kararının (ilâmın) icrasını durdurmaz. Bununla beraber, İcra ve İflâs Kanununun 36. maddesinde düzenlenen icranın geri bırakılması yoluna başvurarak, gösterilecek teminat karşılığında, kanun yolu incelemesi sonuçlanıncaya kadar, icranın durdurulmasını sağlanabilir. Ancak, nafaka ödenmesine ilişkin mahkeme kararlarının icrası, icranın geri bırakılması yoluyla dahi durdurulamaz. Bazı mahkeme kararları ise, ancak kesinleşmelerinden sonra icra edilebilir. Kanuna göre, kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili aynî haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez. Bu tür kararlar en erken, taraflarca istinafa başvurulmaması halinde, iki haftalık istinaf süresinin sona ermesiyle icra edilebilirler.
İstinaf aşamasında "aleyhe karar verme yasağı" neyi ifade etmektedir?
Taraflardan sadece biri istinafa başvurmuşsa, ilk derece mahkemesinin kararı, bölge adliye mahkemesince istinaf talebinde bulunan tarafın aleyhine olacak şekilde değiştirilemez. Bu ilke, aleyhe karar verme yasağı (reformatio in peius) olarak adlandırılmaktadır. Buna göre, taraflardan yalnızca biri istinafa başvurmuşsa, sadece istinaf başvurusunun reddedilmesi riski ile karşı karşıya olup, o tarafın durumunun daha da ağırlaştırılması mümkün değildir.
İlk derece mahkemelerinin hangi kararlarına karşı doğrudan temyize gidilebilir?
Temyiz kural olarak bölge adliye mahkemelerinin kararlarının incelenmesine yönelik bir kanun yolu olarak uygulanacaktır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kararının temyiz incelemesi üzerine Yargıtay’ın bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkinse, bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak, dosya kararı veren ilk derece mahkemesine gönderileceğinden, bu durumda ilk derece mahkemesinin bozma kararına uyarak verdiği yeni karar aleyhine doğrudan temyize gidilebilir.
Temyiz sebepleri kendi içinde tasnife tabi tutulduğunda, istinaf sebeplerine göre nasıl bir farklılık ortaya çıkmaktadır?
Temyiz (bozma) sebepleri de istinaftakine paralel biçimde, maddî hukuk kurallarına aykırılık (hukukî sorunun yanlış çözülmesi) ve usûl kurallarına aykırılık (hatalı veya eksik yargılama yapılması) olmak üzere ikiye ayrılabilir. Tabi istinaftan farklı olarak, Yargıtay sadece hukuka uygunluk denetimiyle sınırlı temyiz incelemesi yapabileceğinden, maddî sorun hakkında yanlış sonuca varılması (vakıa tespitlerinin hatalı olması) bir temyiz sebebi olarak dikkate alınmayacaktır. Yargıtay, ilk derece ve bölge adliye mahkemesinin vakıa tespitleriyle bağlı olup, tespit edilen vakıalarla sınırlı olarak hukuka uygunluk denetimi yapabilir.
Yargıtay'ın, taraflarca ileri sürülen temyiz sebepleri ile bağlı olması/olmaması konusunda, nasıl bir değerlendirme yapılabilir?
Yargıtay, sadece hukuka uygunluk denetimi yapmak ve diğer derecelerde olduğu gibi hukuk kurallarını resen uygulamakla görevli olduğundan, taraflarca ileri sürülen temyiz sebepleri ile bağlı değildir. Yüksek mahkeme, bölge adliye mahkemesinin kararına etki eden herhangi bir maddî hukuka aykırılık veya usûli hata tespit ederse bozma kararı vermelidir.
Yargıtay, hangi durumlarda "düzelterek onama" kararı verebilir?
Bölge adliye mahkemesi veya ilk derece yargılamasında veya kararında hata bulunsa, başka bir deyişle kararın bozulması gerekli olsa bile, bu hata bozmayı gerektirecek derecede önemli değilse veya söz konusu hata veya eksiklik tahkikata gerek olmaksızın Yargıtay tarafından tamamlanabilecekse düzelterek onama kararı verilmesi de mümkündür. Düzelterek onama kararı üç durumda verilebilir: • Temyiz olunan kararın, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerekli ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç yoksa, • Tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları sözkonusu ise, • Karar, usûle ve kanuna uygun olmasına rağmen, gösterilen gerekçe doğru değilse, Yargıtay kararı değiştirerek ve düzelterek onayabilir.
"Karar düzeltme" kavramı, neyi ifade etmektedir?
Yargıtay dairelerince temyiz incelemesi üzerine verilen bozma ve onama kararlarına karşı başvurulan ve Yargıtay dairesinin kararını tekrar gözden geçirmesini ve kanunda belirtilen hatalardan biri mevcut ise düzeltilmesini sağlayan bir başvuru yoludur. Karar düzeltme, Türk hukukunda daha önce istinaf yolunun bulunmaması nedeniyle oluşan açığı farklı bir biçimde kapatmak amacıyla öngörülmüş bir başvuru yolu olup, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasıyla yürürlükten kalkacaktır.
Yargılamanın iadesi başvurusu, hangi mahkeme tarafından incelenmektedir?
Yargılamanın iadesi başvurusu, iade talebine konu olan kararı veren, başka bir deyişle davanın esası hakkında karar veren mahkemeye dilekçeyle yapılır ve o mahkeme tarafından incelenir. Birbirine aykırı iki kesin hüküm bulunması nedeniyle yargılamanın iadesi talep edilecekse, başvuru ikinci hükmü vermiş olan mahkemeye yapılır. Bu mahkemeler kapatılmış ise, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla o mahkemenin işlerini devralan mahkeme tarafından inceleme yapılır.