Sağlık Hukuku Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Sağlık Hizmetlerinde İdarenin Mali Sorumluluğu
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Hizmet kusuru nedir?
Hizmetin kurulmasından ve işlemesinden kaynaklanan kusur, idarenin mali sorumluluğunun şartı olarak kabul edilmektedir. İdari sorumluluk nedeni olarak kusur, kamu hizmetlerinin kuruluşundan veya işleyişinden doğan nesnel nitelikli bir eksiklik, aksaklık veya bozukluktur. İdare bir bütün olarak tüzel kişilerden oluştuğu için, idarenin kusuru aslında gerçek kişilerden oluşan organ ve personelinin kusurlarının sonucudur fakat bu kusurları işleyen kamu görevlilerini her olayda belirlemek olanaklı değildir. Belirlenebildiği olaylarda da kamu görevlilerinin kusurlarını kişiselleştirebilmek her zaman doğru ve mümkün olmamaktadır (Düren, 1979, s. 287). İdarenin kamu hizmetlerinin kuruluşundaki, işleyişindeki ve ilgili kamu görevlisi üzerindeki gözetim ve denetim görevini yerine getirememesindeki nesnel ve anonim nitelikteki kusuruna genel olarak hizmet kusuru denir (Atay, 2006, s. 571).
Hizmet kusurunun hukuki niteliğine göre genel özellikleri nelerdir?
Hizmet kusurunun hukukî niteliğine göre genel özellikleri şu şekilde belirtilebilir: (Onar, 1966, s.1695) Hizmet kusuru bağımsız bir özellik içermektedir. Bu kusura dayanan sorumluluk aslî ve birinci derecede bir sorumluluktur. Hizmet kusuru anonimdir. Hizmet kusuru olaylara göre farklı bir yapı taşır. Hizmet kusuru genel özelliklidir.
Salt kişisel kusur nedir?
Görevle hiçbir ilgisi olmayan faaliyet nedeniyle kamu görevlisinin kişisel sorumluluğunu doğuran kusura ise salt kişisel kusur denir ve adli mahkemelerde özel hukuk kurallarına göre kamu görevlisinin sorumluluğunu gerektirir (Günday, 2011, s.374 ; Gözübüyük- Tan, 2006, s. 809).
İdare hukuku öğretisi ve mahkeme içtihatlarına göre hizmet kusuru sayılan haller nelerdir?
İdare hukuku öğretisi ve mahkeme içtihatlarında hizmet kusuru sayılan hâller genel olarak hizmetin kötü işlemesi veya gereği gibi işlememesi, hizmetin geç veya yavaş işlemesi ve hizmetin hiç işlememesi şeklinde belirtilmektedir (Gözübüyük-Tan, 2006, s. 821 ; Atay, 2006, s. 579 ; Çaglayan, 2007, s. 133).
Hizmetin geç işlediği kanısına nasıl varılabilir?
Hizmetin geç ya da yavaş işlemesi konusunda kesin bir kural koyma olanağı yoktur. Böyle bir durumun olup olmadığı kural olarak somut olayın özelliklerine göre değerlendirilebilir. Gerçekten de Danıştay vermiş olduğu kararlarda, olayın niteliğini gözeterek idarenin bu bağlamda kusurlu olup olmadığını saptamaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, hizmetin ne kadar süre içinde yapılması gerektiği mevzuat ile düzenlenmişse mevzuatın öngördüğü sürenin idare tarafından özürsüz aşıldığı durumlarda hizmetin geç işlediği sonucuna varılabilir. Hizmetlerin yapılacağı sürenin bir kuralla saptanmaması durumunda hizmetin niteliğine ve şartlarına göre idarenin bir davranışta bulunabilmesi için makul ve normal bir sürenin geçmiş olması gerekeceği belirtilmiştir (Danıştay 12. Dairesi, Karar Tarihi: 18.11.1970, Esas: 1969/957, Karar: 1970/2040, bkz. Düren, 1979, s. 290).
Hizmetin hiç işlememesi kavramını açıklayınız.
Hizmetin hiç işlememesi de idarenin hizmet kusuruna neden olan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Hizmetin hiç işlememesinden bir başka ifadeyle idari faaliyetin yapılmadığından söz edilebilmesi için ilk başta idarenin bu hizmetin yürütülmesiyle görevli kılınmış olması gerekmektedir. Mevzuat veya idari işlev uyarınca görevli bulunmadığı bir kamu hizmetini gerçekleştirmediğinden dolayı idarenin bu anlamda sorumlu tutulması mümkün değildir. İdari yargı yerleri, harekete geçmesini sağlamak için idareye doğrudan emir ve talimat veremez ancak, bağlı yetki veya takdir yetkisi içinde olsa bile, kamu yararı ve hizmet gerekleri nedeniyle idarenin faaliyette bulunmak zorunda olduğu durumlarda hareketsizliğinin sonuçlarından idareyi sorumlu tutabilecektir. İdarenin hizmetin görülmesi konusunda harekete geçmesi için bir şartın öngörüldüğü ve öngörülen bu şartın gerçekleştiğinin mahkemece kabul edildiği durumlarda da idarenin meydana gelen zararları ödemekle yükümlü tutulabilmesi söz konusu olabilir. Belirtmek gerekir ki idare, kanun ile yapmakla görevli kılındığı faaliyet ve hizmetleri, mali ve teknik imkânları veya teşkilatlanmasının yokluğu veya yetersizliği gerekçesi ile yerine getirmekten kaçınamaz ve bu nedenlerden dolayı sorumluluktan kurtulamaz (Duran, 1974, s. 33).
Kişisel kusur nedir?
Genel olarak kişisel kusur, bir kamu görevlisinin, idare fonksiyonunu yapması sırasında ve kamu hizmetini yürütmesi sebebiyle veya idare fonksiyonu ve yürütmekle görevli olduğu hizmetle hiç ilgisi olmadan gerçekleştirdiği herhangi bir kusurlu fiilînden, idare tüzel kişiliğinin değil, doğrudan doğruya kamu görevlisinin şahsının sorumlu tutulmasını, kusurlu fiilîn kamu görevlisinin şahsına bağlanması ve ilgilendirilmesi gerektiğini ifade eden bir kavramdır (Gözler, 2003, s.1045, ; Çağlayan, 2007, s. 130, ; Atay, 2006, s. 584-585, ; Akyılmaz, 2004, s. 90-91). Kusurlu fiil, herhangi bir veya birkaç kamu görevlisine isnadı mümkün değil de anonim ve gayri kişisel bir şekilde oluşmuş ise kusur hizmetin sayılır, bir başka deyişle, kusurlu fiil hizmetin kurulması ve işleyişindeki bozukluktan doğmuştur ve sorumlunun idare olduğu kabul edilir (Başgil, 1940, s. 29).
Hizmet dışı işlenen kusur nedir?
Kamu görevlisinin hizmet dışında ve hizmetle herhangi bir ilgisi bulunmayan bir davranışından zarar meydana gelmiş ise, kamu görevlisinin bu kusurlu tutum ve davranışı salt kişisel kusurunu oluşturur (Gözübüyük-Tan, 2006, s. 809). Bundan dolayı açılacak davalara adli yargıda bakılır ve özel hukuk hükümleri uygulanır. Bu konuda herhangi bir tereddüt yoktur. Devlet hastanesinde görevli bir doktorun mesai saatleri dışında yaptığı muayene sırasında bir başkasına zarar vermesi durumu buna örnek teşkil eder (Günday, 2011, s. 374).
Hizmet içinde veya hizmetle ilgili kusuru açıklayınız.
Hizmet içinde veya hizmetle ilgili olarak kamu görevlisinin, tutum ve davranışının suç teşkil etmesi, açık mevzuat hükmünü kasten uygulamaması ya da kasten yanlış uygulaması yahut hizmeti yürütürken ağır bir kusur işlemesi veya düşmanlık, siyasi hınç gibi kötü niyetle kişilere zarar vermesi ise genel olarak hizmet içinde kişisel kusur sayılmaktadır. Kamu görevlisinin hizmet içinde kişisel kusuru, idarenin sorumluluğunu ortadan kaldıran bir kişisel kusur teşkil etmez. Çünkü kamu görevlisini idare istihdam etmiştir ve idarenin, istihdam ettiği kamu görevlisi üzerindeki gözetim ve denetim görevini yapmaması hizmet kusuru oluşturur (Günday, 2011, s. 376). Ayrıca kamu görevlisinin hizmet içinde kişisel kusuru nedeniyle zarara uğrayan kişinin, kamu görevlisinin mali imkânı olmaması durumunda hakkının zayi olmasını engellemek için de idarenin sorumluluğu ortadan kalkmamaktadır (Giritli-Bilgen-Akgüner, 2006, s.656, ; Özgüldür in Özay, 2002, s. 753). Nitekim Anayasa, hizmet içinde kişisel kusurun var olduğu hâllerde idarenin sorumlu olduğunu düzenlemiştir.
Rücu nedir?
Bir ödemede bulunan kimsenin yaptığı ödemeyi, kısmen veya tamamen yapması gereken diğer kişiden istemesi.
Kast nedir?
Suçun manevi unsurunu oluşturur. Kanunun suç saydığı fiili bilerek, isteyerek işleme iradesidir.
İdarenin kusursuz sorumluluk halleri hangi ilkelere dayanmaktadır?
İdarenin kusursuz sorumluluk hâlleri, doktrin tarafından çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulmasına rağmen, belli başlı iki ilkeye dayandırıldığı görülmektedir: Tehlike (risk) ilkesi, Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi (kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi).
İdare hukukunda tehlike ilkesi hangi hallerde uygulanır?
Tehlike yaratma olasılığı fazla ve teknik yönden karmaşık olan dolayısıyla her zaman sebebi belirlenemeyecek olan zararlara yol açabilecek bir idari faaliyet ya da idareye ait olan bir araç-gereç zarara yol açar ise bu zararın kusur şartı aranmaksızın idarece tazmin edilmesi gerekir. Hatta idare, tehlikenin önlenmesi için her türlü özeni göstermiş olsa dahi, sorumluluktan kurtulamaz. İdare hukukunda tehlike ilkesi şu durumlarda uygulanmaktadır: (Günday, 2011, s. 379-380, ; Çaglayan, 2007, s. 255) İdarenin tehlikeli faaliyetleri ve araç-gereçleri: İdarenin yürüttüğü faaliyetlerden veya kullandığı araçlardan bazıları niteliği ya da yapısı gereği belli bir tehlike içerir. Bu gibi faaliyet ya da araçlar bir zarara yol açar ise idare, kusursuz dahi olsa bu zararı ödemek durumundadır. Mesleki risk: Tehlike ilkesinin meslek kazaları alanında uygulanma biçimidir. Bu ilkeye göre, kamu hizmetinde çalışan bir kişinin görevi nedeniyle bir zarara uğraması hâlinde, bu zarar hizmetin ya da bir başka ifadeyle mesleğin kaçınılmaz bir tehlikesi olarak kabul edilir ve bu sebeple ortaya çıkan zarar, bir kusuru olmasa dahi idarece tazmin edilir (Gözler, 2003, s. 1102, ; Çaglayan, 2007, s. 286).
Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesini açıklayınız.
Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, idarenin kamu yararı düşüncesi ile giriştiği bir faaliyet sonucunda belli bazı kişiler zarara uğrar ise, bu zararın, herhangi bir kusuru olmasa dahi, idare tarafından tazmin edilmesi gerekir. Bu ilke, özel çıkar sahiplerinin kamu yararı sebebiyle yapılan faaliyetten dolayı özel çıkarlarında meydana gelen azalmaların, bir başka deyişle belirtilen faaliyet nedeniyle yapmak zorunda kaldıkları fedakârlıkların tazmin edilmek suretiyle denkleştirilmesini amaçlar. Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin en belirgin uygulama alanı kamulaştırmadır. Ancak yargı içtihatları ile de oldukça geniş uygulama alanı oluşmuştur (Gözler, 2003, s.1141, ; Çağlayan, 2007, s. 340, ; Atay, 2006, s. 594-595, ; Özgüldür in Özay, 2002, s. 745).
Kamulaştırma nedir?
Devlet veya kamu tüzel kişilerinin kamu yararının gerektirdiği hâllerde, karşılıklarını ödemek koşulu ile, özel mülkiyete konu olan taşınmazın bir kısmına veya tamamına kanunda belirlenen şartlara uygun şekilde el koymasıdır.
İdari eylem nedir?
İdarenin eylem ve hareketi. İdarenin işlem dışında kalan davranışları.
İdari işlem nedir?
İdari tasarruf. Bir kamu kurulusunun idare alanına ilişkin ve idare hukukuna uygun tek taraflı irade açıklaması.
İdarenin sorumlu olabilmesinin koşulları nelerdir?
İdarenin sorumlu olabilmesi için her şeyden önce ortada bir idari davranışın bulunması gerekir. Bu davranış, bir idari işlem seklinde olabileceği gibi bir idari işlemin uygulanması için girişilen ya da herhangi bir idari işleme dayanmayan bir idari eylem şeklinde de olabilir. Ayrıca zarar doğurucu idari davranış icrai olabileceği gibi, ihmâli de olabilir. İdarenin sorumlu tutulabilmesinin ikinci şartı, idari davranışın bir zarar doğurmuş olmasıdır. Bu zarar maddî olabileceği gibi, manevi de olabilir. İdarenin sorumluluğuna yol açacak olan zararın belli ve gerçek bir zarar olması gerekir. Nihayet idarenin sorumlu olabilmesi için idari davranış ile meydana gelen zarar arasında bir nedensellik bağı, yani neden-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Zarar, idari bir davranışın sonucu olmayıp da olayların normal akısı içinde beklenmeyen bir sonuç ise nedensellik bağı söz konusu olmayabilir.
Zorlayıcı neden nedir?
Önceden göz önüne alınmasına ve ortadan kaldırılmasına olanak bulunmayan ve dış etkiden ileri gelen olaydır. Zorlayıcı nedenler, idarenin iradesi dışında oluşan, öngörülmesi ve büyük bir dikkat ve özenle dahi önlenmesi mümkün olmayan ve de bir kamu hizmetinin yürütülmesini imkânsızlaştıran olaylardır. Yer sarsıntısı, sel, aşırı yağış ya da yıldırım düşmesi, toprak kayması gibi (Yıldırım, 2011, s. 341). Beklenmeyen durumlarda, zorlayıcı nedenler gibi, idarenin iradesi dışında oluşan ve öngörülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan olaylardır.
İdari davranış ve zarar arasındaki nedensellik ilişkisini ortadan kaldıran ya da zayıflatan, idarenin sorumluluğunun kalkmasına ya da zayıflamasına neden olan olaylar nelerdir?
Bazı durumlarda idari davranış ile zarar arasındaki nedensellik ilişkisi, araya giren bir başka olay nedeniyle zayıflayabilir ya da tamamen ortadan kalkabilir. Böyle durumlar, idarenin sorumluluğunun tamamen ortadan kalkmasına ya da azalmasına yol açabilir. İdarenin sorumluluğunun kalkması veya azalmasına sebep olabilecek durumlar genel olarak; zorlayıcı nedenler (mücbir sebepler), beklenmeyen durumlar, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusuru şeklinde belirtilmektedir. Bu belirtilen durumların varlığı her zaman idarenin sorumluluğunun kalkması veya azalmasına sebep de olmayabilir. Zorlayıcı nedenlerin, beklenmeyen durumların, zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurunun olduğu her somut olayın özelliğine göre idarenin sorumluluğunun devam etmesine, kalkmasına veya azalmasına karar verilmelidir. İdarenin sorumluluğunu kaldıran veya azaltan durumların ortaya çıkması, şayet koşulları oluşmuşsa, idarenin kusursuz sorumluluğunu etkilemeyebilir.
Özel yerlerinde kamuya bağlı olmaksızın serbest olarak doktorluk faaliyetini gerçekleştirenlerin disiplin soruşturması hangi yönetmelik çerçevesinde gerçekleştirilir?
Özel yerlerinde kamuya bağlı olmaksızın serbest olarak doktorluk faaliyetini gerçekleştirenlerin disiplin soruşturması ve diğer disiplin işlemleri ise tabip odaları ile tabipler birliğinin yetkili organları tarafından Türk Tabipler Birliği Disiplin Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
Disiplin amirlerinin tek başlarına verdikleri disiplin cezaları nelerdir?
Bazı disiplin suçlarına karşılık gelen disiplin cezalarını, disiplin amiri gerekli soruşturmayı yaptıktan sonra tek başına vermektedir. Uyarma, kınama veya aylıktan kesme gibi disiplin cezalarını disiplin amirleri tek baslarına vermektedirler.
Anayasa Mahkemesine göre kamu hizmeti nedir?
Anayasa Mahkemesi bu kararında kamu hizmetini, Devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, ortak gereksinimleri karşılamak ve kamu yararını sağlamak için topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinlikler olarak tanımlamıştır (Anayasa Mahkemesi, Karar Tarihi: 22.11.1007, Esas: 2004/114, Karar: 2007/85). Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, idare tarafından sunulmayan sağlık hizmetlerinin denetimi de idarenin görevleri arasındadır.
İdarenin sağlık hizmetleri alanındaki belli başlı görevleri nelerdir?
Anayasa (mad.56) ve kanunlar, idareye sağlık hizmetleri açısından kapsamlı, çeşitli ve etkin görevler vermiştir. İdarenin sağlık hizmetleri alanındaki belli başlı görevleri şöylece belirtilebilir:
- Koruyucu Sağlık Hizmetleri: İdarenin, özellikle salgın hastalıkların söz konusu olduğu veya olabileceği durumlarda, gerekli olan aşıların yapılması, karantina, duyuru, yasaklama gibi önlemlerin alınması konusunda görevleri vardır.
- Sağlık Hizmetlerinin Düzenlenmesi: İdare sağlık hizmetlerini, hizmetlerin yapıldığı hastane, sağlık ocağı, dispanser gibi kamu tedavi kuruluşları ile araç, gereç ve personel bakımından ülkenin nüfusu, sosyoekonomik durumu ve ihtiyaçlara göre arttırmak ve düzenlemek zorundadır (Kızılyel, 2006, s.46).
- Tıbbî Yardımlar: Mevzuat idareye, kişilere tıbbî yardım vermek görevini yüklemiştir. Anayasa’nın 40.maddesinde, “kişinin resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zararın da kanuna göre devletçe tazmin edileceği” belirtilmektedir. Bu sebeple idare, kendi kusurlu olmasa bile, görevlendirdiği memur veya diğer kamu görevlisinin kusurlu davranışından sorumludur.
- Sağlık Hizmeti Veren Özel Tedavi Kuruluşlarının Denetimi: İdarenin gözetim ve denetiminin söz konusu olduğu ve insan yasam ve sağlığıyla ilgili olan sağlık kamu hizmetinin kusurlu işletilmesinden özel tedavi kurulusunun sahibi ile birlikte idarenin de sorumlu olabileceği belirtilebilir (Yayla, 2009, s.363-364).
- Serbest Çalışan Doktor veya Diğer Sağlık Görevlilerinin Eylemi: İdare, kişilere, serbest çalışan doktor veya diğer sağlık görevlilerine verdiği ruhsatla (izinle), onların işin uzmanı olduğu güvencesini vermektedir. Serbest çalışan doktor veya diğer sağlık görevlileri, kamu görevlisi statüsünde olmadığı için, bunların eylemlerinden dolayı idarenin mali sorumluluğu yoluna gidilemeyecektir ancak serbest çalışan doktor veya diğer sağlık görevlilerine, özellikle uzmanlık verilmesinde ya da sağlık kamu hizmetini sunmalarına ilişkin olan idari işlemlerde, örneğin ruhsat veya izin verilmesinde, bir hizmet kusurunun söz konusu olması durumunda, idari işlem ile ortaya çıkan zarar arasında nedensellik bağının varlığının ispatlanması şartına bağlı olarak idarenin mali sorumluluğu yolu düşünülebilir.
Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan tıbbi müdahaleler dolayısıyla idarenin mali olarak sorumlu tutulabilmesi için gerekli olan şartlar nelerdir?
Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan tıbbi müdahaleler (Ayan, 1991, s.5) dolayısıyla idarenin mali olarak sorumlu tutulabilmesi için gerekli olan şartları, genel olarak idarenin mali sorumluluğu için gereken şartlara paralel olarak, hukuka aykırılık, somut olayın özelliklerine göre kusur, zarar ve nedensellik bağı seklinde incelemek gerekir.
İdarenin kusurunun gerçek kişilerin kusurundan ne gibi bir farkı vardır?
İdare bir bütün olarak tüzel kişilerden oluştuğu için, idarenin kusuru aslında gerçek kişilerden oluşan organ ve personelinin kusurlarının sonucudur fakat bu kusurları işleyen kamu görevlilerini her olayda belirlemek olanaklı değildir. Belirlenebildiği olaylarda da kamu görevlilerinin kusurlarını kişiselleştirebilmek her zaman doğru ve mümkün olmamaktadır.
Salt kişisel kusura dayanan fiillere ilişkin davalar nerede görülür ve bunlara hangi hukuk uygulanır?
Böyle durumlarda salt kişisel kusur adli mahkemelerde özel hukuk kurallarına göre kamu görevlisinin sorumluluğunu gerektirir.
Hizmet kusuru sayılan haller genel olarak hangi başlık altında toplanır?
İdare hukuku öğretisi ve mahkeme içtihatlarında hizmet kusuru sayılan hâller genel olarak hizmetin kötü işlemesi veya gereği gibi işlememesi, hizmetin geç veya yavaş işlemesi ve hizmetin hiç işlememesi şeklinde belirtilmektedir.
Hizmetin Kötü İşlemesi veya Gereği Gibi İşlememesi halini anlatınız.
Hizmetin kötü işlemesi veya gereği gibi işlememesi ifadesiyle idarenin, kusur teşkil edebilen faaliyet ve hareketleri
kastedilmektedir. Hizmetin kötü işlemesi veya gereği gibi işlememesi nedeniyle ortaya çıkan hizmet
kusuruna örnek gösterilebilecek nitelikte Danıştay 10. Dairesi’nin vermiş olduğu sayısız
karar bulunmaktadır: “…Hastanesinde yapılan göz ameliyatı esnasında anestezi enjeksiyonundan meydana geldiği konusu ihtilafsız olan sol gözün kaybedilmesi olayı karşısında; davalı idarece yürütülmekte olan sağlık hizmetinin işleyişinden ortaya çıkan bu zararın hizmeti kusurlu işleten idarece tazmini gerekir…” (Danıştay 10. Dairesi, Karar Tarihi: 22.11.1999, Esas: 1998/190, Karar: 1999/6198).
Hizmetin geç veya yavaş işlemesine örnek veriniz.
Danıştay 1. Dairesi’nin hizmetin geç işlemesine ilişkin olarak vermiş olduğu ve önemli
tespitlerde bulunduğu bir kararında şu ifadeler yer almaktadır: “Anayasa’nın 125.maddesinin son fıkrasında; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. Genel olarak hizmet
kusuru bir kamu hizmetinin kuruluş ve işleyişindeki aksaklık ve bozukluktur. İdarenin
uygunsuz, iyi olmayan bir etkinliği, kusurlu bir davranışı, hizmetin gereği gibi yapılamaması, idarenin yeterli olanaklara sahip olmaması, kullanmak zorunda olduğu yetkiyi kullanmamak ve harekete geçirmemek suretiyle zarara sebebiyet vermesi, kamu hizmetinin işlemesinde olağan sayılmayacak bir gecikme, işin gerektirdiği çabukluğun gösterilmemesi
hâllerinde idarenin hizmeti kusurlu işlettiği kabul edilmelidir. İdarenin, hizmetlerin zamanında görülebilmesi için gerekli araç ve olanakları sağlaması, yeterli önlemleri zamanında alması gerektiği açıktır. …Hizmetin geç ve kötü işlemesi sonucu uyuşmazlık konusu zararların meydana geldiği anlaşılmaktadır…”
Hizmetin hiç işlenmemesi biçiminde ortaya çıkan idarenin hizmet kusurunun şartları nelerdir?
Hizmetin hiç işlememesinden bir başka ifadeyle idari faaliyetin yapılmadığından söz edilebilmesi için ilk başta idarenin bu hizmetin yürütülmesiyle görevli kılınmış olması gerekmektedir. Mevzuat veya idari işlev uyarınca görevli bulunmadığı bir kamu hizmetini gerçekleştirmediğinden dolayı idarenin bu anlamda sorumlu tutulması mümkün değildir. İdârî Yargılama Usûlü Kanunu’na göre (mad.2/2), idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdârî mahkemeler, yerindelik denetimi yapamayacakları gibi, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde yargı kararı da veremezler. Ancak, idarenin sahip olduğu takdir yetkisi de sınırsız değildir. İdareye tanınmış olan takdir yetkisi, idarenin keyfi davranabileceği anlamında değerlendirilemez. İdareye tanınan takdir yetkisi bir ayrıcalık da değildir. Aksine takdir yetkisi, hizmetlerin işlemesi için bazı nedenlerle idareye tanınmış olan bir yetkidir. Nitekim Danıştay, idarenin takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması gerektiğini belirterek, bu şartlara uygun olarak kullanılıp
kullanılmadığı bakımından takdir yetkisini denetlemektedir.
Hizmet içinde veya hizmetle ilgili kusur nedir?
Hizmet içinde veya hizmetle ilgili olarak kamu görevlisinin, tutum ve davranışının suç teşkil etmesi, açık mevzuat hükmünü kasten uygulamaması ya da kasten yanlış uygulaması yahut hizmeti yürütürken ağır bir kusur işlemesi veya düşmanlık, siyasi hınç gibi kötü niyetle kişilere zarar vermesi ise genel olarak hizmet içinde kişisel kusur sayılmaktadır. Kamu görevlisinin hizmet içinde kişisel kusuru, idarenin sorumluluğunu ortadan kaldıran bir kişisel kusur teşkil etmez. Çünkü kamu görevlisini idare istihdam etmiştir ve idarenin, istihdam ettiği kamu görevlisi üzerindeki gözetim ve denetim görevini yapmaması hizmet kusuru oluşturur (Günday, 2011, s. 376). Ayrıca kamu görevlisinin hizmet içinde kişisel kusuru nedeniyle zarara uğrayan kişinin, kamu görevlisinin mali imkânı olmaması durumunda hakkının zayi olmasını engellemek için de idarenin sorumluluğu ortadan kalkmamaktadır (Giritli- Bilgen-Akgüner, 2006, s.656, ; Özgüldür in Özay, 2002, s. 753). Nitekim Anayasa, hizmet içinde kişisel kusurun var olduğu hâllerde idarenin sorumlu olduğunu düzenlemiştir.
Hizmet kusuru ile kişisel kusurun iç içe olması durumunda ne olur?
Daha önce de belirtildiği gibi hizmet içinde kişisel kusur olarak kabul edilen durumların varlığı idarenin hizmet kusurunu ve dolayısıyla sorumluluğunu ortadan kaldıramaz
(Günday, 2011, s. 376, ; Özgüldür in Özay, 2002, s. 758). Çünkü idare, kişisel kusur işleyen kamu görevlisini kendi seçmiştir. Ayrıca idarenin kamu görevlisi üzerinde denetim
ve gözetim görevi vardır. Nihayet idare, kendi görevlisini eğitmek zorundadır. Dolayısıyla
kamu görevlisinin hizmet içindeki kişisel kusurlu davranışları, idarenin söz konusu görevlerini yeteri kadar yerine getirmediğini gösterir. Bu sebeple kamu görevlisinin hizmet
içindeki kişisel kusuruna rağmen idarenin sorumluluğu söz konusudur.
Hizmet kusuru da bir şekilde aslında, hizmet içinde kamu görevlilerinin işlediği kişisel
kusur gibi, hizmeti yürüten kamu görevlilerinin fiilînden kaynaklanmaktadır. Bu ayırım,
kusurlu faaliyet nedeniyle idarenin ödemek mecburiyetinde kaldığı zarar bedelinin kusura neden olan kamu görevlisine rücu edilip edilmeyeceği bakımından önem teşkil edebilir.
1982 Anayasası’nın 129.maddesinin 5.fıkrasına göre, “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine
rucû edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare
aleyhine açılabilir”. Bu Anayasa kuralında memur ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan söz edildiğine göre, kamu görevlilerinin yetkilerini
kullanmaları esnasındaki kusurlu davranışları nedeniyle verdikleri zararların tazmini için
ancak idare aleyhine dava açılabileceği ve ilgili kamu görevlisi aleyhine dava açılamayacağı sonucuna varmak gerekecektir. Kısaca belirtmek gerekirse, kamu görevlilerinin salt
kişisel kusurları dışında kalan kişisel kusurları bakımından aynı hizmet kusurunda olduğu
gibi, ancak idare aleyhine tazminat davası açılabilecektir. İdare ise, böyle bir dava sonunda
tazminat ödemeye mahkûm edilirse ilgili kamu görevlisine rücu edebilecektir (Günday,
2011, s. 377, ; Giritli-Bilgen-Akgüner, 2006, s. 656). Belirtmek gerekir ki idare, ödediği
zararın tazmini için, kast veya ağır ihmâl gibi hizmet içinde kişisel kusur sayılabilecek durumların varlığı hâlinde faaliyetiyle zarara sebep olan kamu görevlisine rucû etmelidir.
Tehlike (risk) ilkesi nedir?
Tehlike yaratma olasılığı fazla ve teknik yönden karmaşık olan dolayısıyla her zaman sebebi belirlenemeyecek olan zararlara yol açabilecek bir idari faaliyet ya da idareye ait olan bir araç-gereç zarara yol açar ise bu zararın kusur şartı aranmaksızın idarece tazmin edilmesi gerekir. Hatta idare, tehlikenin önlenmesi için her türlü özeni göstermiş olsa dahi, sorumluluktan kurtulamaz. İdare hukukunda tehlike ilkesi şu durumlarda uygulanmaktadır. İdarenin tehlikeli faaliyetleri ve araç-gereçleri: İdarenin yürüttüğü faaliyetlerden veya kullandığı araçlardan bazıları niteliği ya da yapısı gereği belli bir tehlike içerir. Bu gibi faaliyet ya da
araçlar bir zarara yol açar ise idare, kusursuz dahi olsa bu zararı ödemek durumundadır. Mesleki risk: Tehlike ilkesinin meslek kazaları alanında uygulanma biçimidir. Bu ilkeye göre, kamu hizmetinde çalışan bir kişinin görevi nedeniyle bir zarara uğraması hâlinde, bu zarar hizmetin ya da bir başka ifadeyle mesleğin kaçınılmaz bir tehlikesi olarak kabul edilir ve bu sebeple ortaya çıkan zarar, bir kusuru olmasa dahi idarece tazmin edilir.
Fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi nedir?
Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, idarenin kamu yararı düşüncesi ile giriştiği
bir faaliyet sonucunda belli bazı kişiler zarara uğrar ise, bu zararın, herhangi bir kusuru olmasa dahi, idare tarafından tazmin edilmesi gerekir. Bu ilke, özel çıkar sahiplerinin kamu
yararı sebebiyle yapılan faaliyetten dolayı özel çıkarlarında meydana gelen azalmaların,
bir başka deyişle belirtilen faaliyet nedeniyle yapmak zorunda kaldıkları fedakârlıkların
tazmin edilmek suretiyle denkleştirilmesini amaçlar. Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin en belirgin uygulama alanı kamulaştırmadır. Ancak yargı içtihatları ile de oldukça
geniş uygulama alanı oluşmuştur.
İdarenin sorumluluğunun kalktığı halleri sıralayınız.
Bazı durumlarda idari davranış ile zarar arasındaki nedensellik ilişkisi, araya giren bir
başka olay nedeniyle zayıflayabilir ya da tamamen ortadan kalkabilir. Böyle durumlar,
idarenin sorumluluğunun tamamen ortadan kalkmasına ya da azalmasına yol açabilir.
İdarenin sorumluluğunun kalkması veya azalmasına sebep olabilecek durumlar genel olarak; zorlayıcı nedenler (mücbir sebepler), beklenmeyen durumlar, zarar görenin kusuru
ve üçüncü kişinin kusuru şeklinde belirtilmektedir.
Memurluktan çıkarma cezasını gerektiren suçlarda, suçun öğrenilmesinden itibaren kaç ay içinde soruşturma başlamalıdır?
Memurluktan çıkarma cezasını gerektiren suçlarda, suçun öğrenilmesinden itibaren altı ay, diğer disiplin suçlarında ise bir ay içinde soruşturmaya başlanılmalıdır. Suçun işlenmesinden itibaren iki yıl içerisinde de disiplin cezası verilmelidir. Aksi hâlde disiplin suçu zaman aşımına uğramaktadır.
Kamu Tedavi Kuruluşu Kavramı hakkında bilgi veriniz.
Kamu tedavi kuruluşları, kişilere sağlık kamu hizmeti sunmak amacıyla kurulmuş olan
ve idari yapılanmanın içinde yer alan teşekküllerdir. Gerçekten, bu çeşit tedavi kuruluşlarının oluşturulmasındaki en temel amaç kişilere bir kamu hizmeti olan sağlık hizmetini
sunmak ve dolayısıyla kamu yararına hizmet etmektir. Kamu tedavi kuruluşlarının, özel
tedavi kuruluşlarından farklı olarak, kazanç ve kâr elde etmek gibi bir gayeleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu tedavi kuruluşlarında sunulan sağlık kamu hizmetlerinden
yararlanma nedeniyle alınan bedellerin ücret şeklinde nitelendirilmesi de mümkün değildir. Ancak, kamu yararına hizmet etme, bir tedavi kuruluşunun kamu tedavi kuruluşu
olarak nitelendirilebilmesi için tek başına yeterli sayılamaz. Zira toplum sağlığının korunmasına yaptıkları katkı bakımından özel tedavi kuruluşlarının da bir noktaya kadar
kamu yararına hizmet ettikleri belirtilebilir. Bu sebeple kamu tedavi kuruluşu kavramının
sınırları belirlenirken kamu yararı yanında asıl göz önünde tutulması gereken kriter, tedavi kuruluşunun, örgütleniş ve işleyiş biçimidir. Kamu tedavi kuruluşları, devlet veya diğer
kamu tüzel kişileri tarafından kurulup işletilen sağlık teşekkülleridir. Bunlar, doğrudan
doğruya idari yapılanmanın bir parçasını oluştururlar ve hem kuruluşları, hem de işleyiş
ve kapatılmaları bakımından kamu hukuku kurallarına tabidirler.
Kamu tedavi kuruluşlarının sorumluluğunun şartlarını açıklayınız.
Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan tıbbi müdahaleler dolayısıyla idarenin mali olarak sorumlu tutulabilmesi için gerekli olan şartları, genel olarak idarenin mali sorumluluğu için gereken şartlara paralel olarak, hukuka aykırılık, somut olayın özelliklerine göre kusur, zarar ve nedensellik bağı şeklinde incelemek gerekir.
Doktor veya Diğer Sağlık Görevlilerinin İdareyle Birlikte Sorumluluğu nasıl gerçekleşir?
Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan tıbbi müdahale, tedavi, bakım ve diğer sağlık hizmetlerinin yol açtığı zararlardan idareyle birlikte kamu görevlisinin de kişisel olarak sorumlu
tutulup tutulmayacağının belirlenmesinde Anayasa’nın 40 ve 129. maddeleri ile Devlet Memurları Kanunu’nun 13.maddesinin değerlendirilmesi gerekir. Anayasa’ya göre, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle ortaya çıkabilecek zararlar
bakımından idarenin asli ve birinci derecede sorumluluğu kabul edilmiştir. Bu durum hem
kamu tedavi kuruluşunda tedavi hizmetini alan kişi hem de hizmeti sunan kamu görevlisinin yararınadır. Kamu tedavi kuruluşlarında yapılan bir tıbbi müdahale veya diğer sağlık
hizmetleri yüzünden zarar gören kişi, ancak idare aleyhine dava açabilir. Kural olarak kamu
görevlisi aleyhine dava açılamaz. Kamu görevlisinin yürüttüğü faaliyet nedeniyle tedavi hizmeti alan kişiye tazminat ödemek durumunda kalan idare ise bu zararını, faaliyetiyle zarara
neden olan doktor veya diğer sağlık görevlisine rücu etmek suretiyle karşılayabilir.
Kamu görevlisi statüsündeki doktor veya diğer sağlık görevlilerinin görevlerini ifâ ederken ortaya çıkan zararların tazmininde dava kime açılır?
Doğrudan idareye açılır.
Soruşturulan memurun savunma hakkı vardır ve bu hak Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Savunma yapma süresi ne kadardır?
En az 7 gün olmak zorundadır.