Temel İnsan Hakları Bilgisi 2 Dersi 6. Ünite Özet
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları
Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, İngiltere, Danimarka, Norveç, İrlanda, İtalya, İsveç, savunma hariç insan haklarını ve demokrasiyi koruyup geliştirmek ve sağlık, sosyal refah, eğitim, kültür, çevre, yerel yönetimler ve adalet gibi konulardan oluşan çok geniş bir alanda faaliyet göstermek amacıyla 5 Mayıs 1949 tarihinde Londra’da toplanarak Avrupa Konseyi Statüsü’nü imzalamışlardır. Bu saydığımız 10 devlet Avrupa Konseyinin kurucu devletleridir. Eylül 2018 itibariyle de 47 üyeli bir uluslararası örgüt hâline gelmiştir.
Konseyin Kuruluş amacı Konsey Statüsü’nün 1. maddesinin (a) fıkrasında şu şekilde belirtilmiştir: “Avrupa Konseyi’nin amacı, üyeleri arasında, müşterek geçmişten gelen ülkü ve prensipleri korumak, ve yaymak ve siyasi, iktisadi ilerlemeyi sağlamak maksadıyla daha sıkı bir birlik meydana getirmektir.” şeklinde belirtilmiştir. Maddenin (b) fıkrasında ise bu amaca Konsey organları aracılığıyla “... insan hakları ile ana hürriyetlerin korunması ve geliştirilmesi ile ...”ulaşılacağı belirtilmektedir. Kuruluş amaçlarından da anlaşılacağı üzere Avrupa Konseyi, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkelerine dayanan bir Avrupa toplumsal düzeninin simgesidir. Söz konusu amaç doğrultusunda Avrupa Konseyi öncelikli olarak insan haklarının korunmasına yönelik standartlar oluşturma çabası içerisine girmiştir. Üye devletler arasında imzalanacak bir sözleşme ile uluslararası düzeyde bir temel haklar ve özgürlükler kataloğu oluşturularak bu katalogda yer alan hakların korunması konusunda imzacı devletleri denetim altına tutmak fikri benimsenmeye başlanmıştır. Peki hepsi de Birleşmiş Milletler üyesi olan başta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni kabul eden, ilerleyen yıllarda da insan haklarına dair diğer Birleşmiş Milletler belgelerini kabul edecek olan Konsey üyesi devletler neden ayrıca bir insan hakları belgesi düzenleme ihtiyacı hissetmiştir? Bu soru şöyle cevaplandırılabilir; birincisi Avrupa Konseyinin bir insan hakları sözleşmesi hazırlayıp bu sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihte bir insan hakları kataloğuna sahip uluslararası bir antlaşma yoktur. Birleşmiş Milletler Şartı her ne kadar insan haklarının korunmasından söz etmiş olsa da bu hakların neler olduğunu belirtmemiştir. Bunun sonrasında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de teknik olarak bir sözleşme değildir. Hukuken de doğrudan bir bağlayıcılığı yoktur. Yani Avrupa Konseyi tarafından hayata geçirilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bir anlamda insan haklarının uluslararası korunması konusunda daha ileri bir koruma mekanizması isteyen Avrupalı devletlerin ihtiyaçlarını gidermek amacıyla oluşturulmuştur.
Böylelikle Konsey üyesi ülkelerde yaşayan herkesin, haklarının ihlali hâlinde gidebileceği bir milletler arası kurumu vardır. Bu suretle, Konsey üyesi devletler klasik egemenliklerinden insan hakları lehine bir ölçüde taviz vermişlerdir. Böylelikle insan hakları ihlalleri sözleşmeyi imzalayan devletler açısından bir iç hukuk meselesi olmaktan çıkarılmıştır. Böylece, Batı Avrupa ülkelerinde insan hakları, bir taraftan millî düzeyde var olan demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygı ilkeleri gereği siyasal kurumlar ve millî bağımsız mahkemelerce korunmakta, diğer taraftan Sözleşme ile kurulan Avrupa Denetim Sistemi ile taraf devletlerin sebep olabilecekleri muhtemel ihlaller ve hak istismarları önlenmeye çalışılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
AİHS’de Düzenlenen Haklar
Yaşama Hakkı
Sözleşme bu hükmü ile kişinin yaşamını kayıtsız şartsız korumaktadır. Fakat bununla birlikte madde kişiye belirli bir yaşam düzeyi sağlamayı güvence altına almamıştır. AİHS sisteminde yaşam kalitesi ya da yaşamın kendisi değil “yaşam hakkı” korunmaktadır.
Hükmün iki temel amacının olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi kişinin hayatının devletçe korunması, ikincisi ise insan yaşamının devlet tarafından keyfi bir şekilde sona erdirilmesinin önlenmesidir. Bunun anlamı devletin bir yandan alacağı önlemler ile kişileri tehlikeden koruması, diğer yandan da öldürme fiilini suç olarak belirleyip müeyyideye bağlamasıdır (GölcüklüGözübüyük, s.161). Yaşam hakkına saygının sağlanması kişinin kendisine karşı korunmasını, kişinin üçüncü kişiye karşı korunmasını, kişinin topluma-devlete karşı korunmasını ve ideolojik nedenlerle yaşam hakkına saldırının korunmasını gerektirir. İstisnaları ise,
- Kişilerin cebir ve şiddet olaylarına karşı korunması,
- Usulüne uygun olarak bir kimsenin yakalanması ve tutuklunun kaçmasının önlenmesi,
- Bir ayaklanmanın yasal çerçevede bastırılması,
amacıyla kişinin yaşamına son verilebilir.
İşkence, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele Yasağı
İşkenceden masun olma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olarak değerlendirilir. AİHS de 3. maddesinde işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muameleyi mutlak bir şekilde yasaklamıştır. Yani AİHS 1950’de Roma’da imzalanan hâlinde yaşam hakkına bile birtakım sınırlar/istisnalar öngörürken işkence yasağına dair bir sınırlama söz konusu değildir. Diğer bir deyişle bu yasak Sözleşme’nin 15. maddesi çerçevesinde askıya alınamayacağı gibi diğer herhangi bir hâlde de bu hakka istisna getirilemez. Bundan çıkarılacak olan sonuç ise her koşulda; olağan, olağanüstü dönem ayrımı yapılmaksızın hiç kimseye işkence ve insanlık dışı muamele yapılamayacağıdır.
Kölelik ve Zorla Çalıştırma Yasağı
Sözleşmenin 4. maddesinde herhangi bir tanım yapılmaksızın, kölelik ve kulluk ile zorla çalıştırma arasında bir ayrım yapılmıştır. Buna göre; kölelik ve kulluk, sürekli bir statü olarak birey üzerinde çok kapsamlı bir gözetime ve denetime imkân verdiği ve bireyin kendi iradesi ile bu durumdan kurtulması mümkün olmadığı ya da en azından çok güç olduğu durumlar olduğu hâlde, zorla çalıştırma, belirli bir süre bireye kendi iradesi dışında bir iş yaptırılmasını ifade eder. Sözleşme’nin 4. maddesinin 3 fıkrasında zorla çalıştırma ve angarya yasağının istisnaları belirtilmiştir. Bunlar; hükümlülerin zorla çalıştırılması, askerlik veya yerine başka bir görev ve Toplum hayatını topyekün biçimde tehdit eden afet ve olağanüstü hâllerde tehlike ile orantılı olarak olağanüstü önlemler alınması zorunlu olduğundan bu gibi durumlarda kişilere verilen görevler zorla çalıştırma kapsamında değerlendirilmez.
Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği
Bu madde genel olarak iki konuyu düzenlemektedir, bunlar; gözaltına alma ve tutuklamanın kanunlara uygunluğunun denetimi ve tutuklular için öngörülen yargısal güvenceler (Ünal, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, s.136). Maddede önce yakalama ve tutuklamanın kanunlara uygun sayıldığı hâller belirtilmiş daha sonra kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılarak tutuklanması hâlinde bu önlemin ancak bu maddede öngörülen güvence ve şartlara uygun bir şekilde alınması zorunluluğu getirilmiştir. AİHS madde 5’te yer alan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının istisnası diyebileceğimiz 6 madde şu şekilde açıklanabilir:
- Kişinin Mahkemece Hükmedilen Bir Cezayı Çekmek Üzere Tutuklanması
- Kişinin Yasal Bir Sorumluluğunu Yerine Getirmek Üzere Tutuklanması
- Kişinin Yetkili Adli Makam Önüne Çıkarılmak Üzere Yakalanması
- Küçükler Hakkında Önlem Alınması
- Kişi Hakkında Sağlık ve Kamu Güvenliği Açısından Önlem Alınması
- Kişinin Sınırdışı Edilmesi veya İade Edilmesi Amacıyla Tutuklanması
Hak Arama Özgürlüğü ve Adil yargılanma Hakkı
Adil yargılanmayı kişinin bir uyuşmazlık hâlinde kolay ve çabuk bir biçimde yargı organına ulaşabildiği, uyuşmazlığın tarafları arasında bir ayrım olmaksızın iddiaların ve savunmanın eşit ve karşılıklı olarak, gerçeğin ortaya çıkmasına imkân verecek bir biçimde, kanuni ve bağımsız bir mahkemede yapıldığı yargılama olarak tanımlayabiliriz. Sözleşme maddenin uygulama alanını medeni hak ve yükümlülükler ile suç ithamı (ceza davalarına ilişkin uyuşmazlıklar) olarak belirtmiştir. Adil yargılanma hakkına ilişkin bazı güvenceler vardır. Bunlar; Bir yargı yerine başvuru hakkı, davanın hakkaniyete uygun yapılmasını isteme hakkı, yargılamanın aleniliği, makul sürede yargılanma hakkı, mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığıdır. Ayrıca Ceza yargısında adil yargılanma ilişkin ilkeler ise şunlardır; masumluk karinesi, suç ithamı hakkında bilgi edinme hakkı, savunma için yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı, kendisini bizzat veya seçeceği avukat ile savunma hakkı, tanıkların dinlenmesi ve sorguya çekilmesi, ücretsiz tercüman hakkı.
Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesi
AİHS’nin 7. maddesi fıkrası ceza hukukunun temelini oluşturan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini tekrarlayarak işlendiği zaman kanunda suç olarak nitelendirilmemiş bir eylem dolayısıyla kişinin cezalandırılmasını engellemektir. Yani kişiyi bir eylemden dolayı sorumlu tutabilmek için davranışın yapıldığı tarihte yürürlükte olan kanunlara göre suç sayılmış olması zorunludur.
Özel Hayat, Aile Hayatı ve Haberleşmenin Gizliliği
8. madde kişinin özel hayatına, aile hayatına, haberleşme özgürlüğüne saygı gösterilmesi konularını düzenlemektedir. AİHM de bu konuyu genellikle evlenme hakkını düzenleyen 12. madde ile birlikte değerlendirmektedir.
Düşünce, Din ve Vicdan Özgürlüğü
Kısıtlamasının Haklı Olduğu Hâller şunlardır:
Kamu Güvenliği: Unutulmamalıdır ki din ve vicdan hürriyeti ile bu hürriyete bağlı olarak elde edilen haklar kamu güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanılamaz.
Kamu Düzeninin Korunması: AİHM davaları kendine has özellikleri ile değerlendirmekle birlikte, devlet, kamu düzenini korumak için bu özgürlükle ilgili haklara sınırlamalar getirebilir; tabii bu sınırlar demokratik devletin ilkelerine aykırı olmamalıdır.
Kamu Sağlığı: Bilhassa salgın hastalıklar ve karantina gibi durumlarda devletin diğer özgürlüklerde olduğu gibi bu özgürlüğü ve buna bağlı hakları sınırlayabilmesi tabiidir.
Başkalarının Hak ve Özgürlüklerinin Korunması: Özgürlüklerin sınırı başka bir özgürlüğün başladığı yere kadardır. Sonuçta talep ettiğimiz özgürlüğümüzle ilgili haklar bir başkasının haklı olarak kullandığı özgürlüğünün başladığı yere kadardır.
İfade Özgürlüğü
Fakat ifade hürriyeti bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçı yoldan açığa vurulması veya dış dünyada ifade edilmesinin serbest olması olarak nitelendirilebilir. İfade özgürlüğü, milli güvenlik ve kamu düzeni, toplum sağlık ve ahlakının bozulması, başkalarının şeref ve haysiyetinin korunması ve yargının etkinlik ve saygınlığının korunması sebepleriyle kısıtlanabilir.
Toplantı, Dernek ve Sendika Kurma Özgürlüğü
Barışçıl amaçlarla toplanma hakkı, dernek kurma özgürlüğü ve sendika hakkını kapsar.
Evlenme ve Aile Kurma Hakkı
Sözleşme’nin 12. maddesi evlenerek aile kurma hürriyetini güvence altına almaktadır. Bahsedilen bu hakkın kullanımı mutlak değildir; aile kurumu ile ilgili evlenme yaşı, ehliyeti, şekli, gibi konular hakkındaki düzenlemeler millî hukuklara bırakılmıştır. Fakat bu düzenleme evlenme hakkının özüne dokunamaz.
Ayrımcılık Yasağı
İlke olarak bireyler arasında eğitim, istihdam, sağlık hizmetlerinden ve her türlü sosyal yardımlardan yararlanma gibi toplumsal yaşamın bütün alanlarında ayrımcılık yapılamamalı ve ihlal hâllerinde etkin yaptırımlar uygulanmalıdır.
Ek Protokollerle Güvence Altına Alınan Temel Hak ve Özgürlükler
I Numaralı Protokol
- Mülkiyet Hakkı
- Eğitim ve Öğretim Hakkı
- Seçim Hakkı
IV Numaralı Protokol
- Borçtan Dolayı Hapis Cezası Verme Yasağı
- Yerleşme ve Seyahat Özgürlüğü
- Sınır Dışı Etme Yasağı
- Yabancıların Toplu Sınır Dışı Yasağı
VI Numaralı Protokol
Roma’da 6 Kasım 1950’de İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına ilişkin Sözleşme’yi imzalayan Avrupa Konseyi üyesi devletler, Konsey üyesi devletlerin birçoğunda yer alan gelişmelerin ölüm cezasının kaldırılması yolunda genel bir eğilimi ifade ettiğini göz önünde bulundurarak ölüm cezasının kaldırılmasının gerektiğini düşünmüşler ve 28.11.1983’te Protokol’ü imzalamışlardır.
VII Numaralı Protokol
- Sınır Dışı Edilmede Yasal Güvenceler
- Kanun Yoluna Başvurma Hakkı
- Adli Hata
- Çifte Yargılama Yasağı
- Karı Koca Eşitliği
XII Numaralı Protokol
Genel bir ifade ile 12 no.lu Protokol, genel bir ayrımcılık yasağı öngörmektedir. Aslında AİHS’nin 14. maddesinde ayrımcılık yasağı hakkından söz edilmiştir. İlgili maddeye göre AİHS’ce tanınan hakların ve özgürlüklerin kullanılmasında herhangi bir ayrımcılığa müsaade edilmemesi bir haktır. Ancak AİHS’nin bu ayrımcılık yapmama hükmü sınırlı bir haktır çünkü maddede düzenlenen ayrımcılık yasağı yalnızca AİHS’nin güvence altına aldığı bir ya da diğer haklardan yararlanılmasında ayrımcılık yapılmasını yasaklamaktadır. Oysa AİHS’ye ek 12 no.lu bu Protokol bu sınırlamayı kaldırmayı amaçlamıştır. Buna göre Protokol hiç kimsenin herhangi bir kamu makamı tarafından herhangi bir zeminde ayrımcılığa maruz bırakılmayacağını garanti eder.
XII Numaralı Protokol
Bu Protokol en temel insan haklarının içerisinde gösterilen yaşam hakkının AİHS’de yer alan son istisnasını da ortadan kaldırmaktadır. AİHS madde 2’de yer alan yaşam hakkının maddenin 1950’deki hâliyle usulüne uygun verilen idam cezası ile sınırlandırılması mümkündür. Bu sınırlandırma önce 6 no.lu Protokol ile daraltılmış sonrasında ise bu 13 numaralı Protokol ile ortadan kaldırılmıştır. Çünkü bu Protokol ile her ne şartta ve koşulda olursa olsun yani savaş ve yakın savaş tehdidinde işlenen suçlar da dâhil olmak üzere her koşulda ölüm cezasını yasaklamaktadır.