Temel İnsan Hakları Bilgisi 2 Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Birleşmiş Milletler Ve İnsan Haklarının Korunmasında Dolaylı Etkiye Sahip Başlıklar
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
19. yüzyıla kadar Osmanlı Devlet sistemini otorite ve özgürlük çatışması ve bundan doğan dengeler sorunu açısından yargılamak niçin doğru olmaz?
Çünkü hem klâsik Osmanlı Devlet sistemi otorite-özgürlük dengesi gibi bir soruna yabancıdır, hem de 19. yüzyılın başlarına kadar çağdaş anlamda özgürlük anlayışının Batı’da bile henüz kurumsallaştığı söylenemez.
Osmanlı ülkesinde yaşayan insanlar kaç gruba ayrılmıştır?
Osmanlı vatandaşlarını Müslümanlar ve Gayrimüslimler olarak iki ana gruba ayırmıştır.
19. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı Devleti’nde Devlet-Halk ilişkilerini değerlendirmek için hangi ölçü kullanılabilir?
Adalet kavramı ölçü olarak kullanılabilir. Çünkü bireysel özgürlük felsefesine yabancı olan Osmanlı sisteminde bile adalet kavramı önemli bir yönetim ilkesidir.
Osmanlı ülkesindeki Müslüman ve Gayrimüslim vatandaşlar arasında hukuksal bakımdan en önemli fark nedir?
Devlet hizmetine alınmalardır. Yani Osmanlı nüfusu, askerî sınıf dediğimiz devlet hizmetine alınan Müslüman vatandaşlarla bunların dışında kalan asıl halk sınıfını oluşturan, reaya dediğimiz, Müslüman ve Gayrimüslimlerden oluşmuştur.
Padişah tarafından verilen berata sahip olmanın özelliği nedir?
Rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren fermanlardır Bunun ile herhangi bir devlet hizmetine atanan askerîler, reayanın verdiği vergilerin pek çoğunu ödemezlerdi.
Osmanlı Devletinde özellikle Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren kullanılmaya başlanan devşirme sistemi nasıl uygulanmıştır?
Osmanlı Devletinde yaşayan Hıristiyan uyrukluların çocuklarının bir bölümünün, belirli zamanlarda, çok sıkı kurallara uyularak, toplumsal, dinsel ve etnik kökenleri ile ilişkileri koparılıp Müslümanlaştırılmıştır.
Mutlak otoritenin daha da güçlendirilmesi ve merkezi yönetim anlayışını hâkim kılmada devşirme sisteminin rolü nedir?
Devşirme sisteminden gelen devlet adamları, padişahın kulu sayıldıklarından, işlemiş oldukları bir suçtan dolayı yetkisini İslâm Hukuku’ndan aldıkları ölümle dahi cezalandırılabilmektedirler.
Siyasi olarak Katl nedir?
Padişahın mutlak otoritesine dayanarak ülke yönetimi ve politika zorunlulukları nedeni ile verdiği ölüm cezasıdır.
Müsadere uygulaması nedir?
Devşirme sisteminden gelen devlet görevlileri öldüklerinde, yaşadıkları sürece edinmiş oldukları mallar padişaha geri verilmiştir. Bu uygulama, kulların mal-mülk edinme hakları olmakla beraber, bu malların gerçek sahiplerinin efendileri olduğunun en önemli göstergesidir.
Osmanlı devletinde ulemanın görevi nedir?
Ulema sınıfı yargı, eğitim ve din gibi devlet işlerinden sorumlu olmuştur.
Ulema sınıfı hangi haklara sahiptir?
Ulema sınıfı üyeleri, devletin kuruluşundan yıkılışına değin Türk ve Müslüman kökenli ailelerden geldiklerinden, padişah karşısında can ve mal güvencesine sahiptirler. Ulemadan olan kişiler sadece çok ağır suçlar işledikleri zaman cezalandırılabilmişler, malları da sadece ölüm cezasına çarptırıldıklarında müsadere edilebilmiştir
Osmanlı toplumunda reaya sınıfı kimlerden oluşmuştur?
Osmanlı toplumunda askeri sınıf ve ulemanın dışında kalan asıl halk sınıfıdır.
Osmanlı toplumundaki Reaya sınıfında mahkeme karşısında ayrıcalıklı grup var mıdır?
Müslüman ve Gayrimüslim halktan oluşan reaya, mahkeme huzurunda soy, cins ve mezhep ayırımı gözetmeksizin eşit yargılanma hakkına sahip olmuştur
Osmanlı devletinde kanunnameler nasıl oluşmuştur?
Padişah fermanlarının belli konularla ilgili olanları bir süre sonra toplanıp ayrı bir metin halinde yazılarak kanunnameler oluşturulmuştur.
Kısas cezasının özelliği nedir?
İslam hukukunda gerek öldürme ve yaralama gerek herhangi bir uzvun yok edilmesi veya işe yaramaz duruma getirilmesi yolunda işlenmiş suçların suçlularının da, olanak içinde ise, işledikleri suçun aynısı ile cezalandırılmalarıdır.
Kısas cezasının yerine hangi ceza uygulanabilir?
Kısas istenmediği veya kısasın olanaksız olduğu durumlarda diyet uygulanabilir. Bu uygulama ceza bedelinin mal olarak verilmesidir.
Osmanlı Devletinin 17. ve 18. yüzyıllarda siyasî, idarî ve iktisadî düzenindeki çözülmeyi düzeltmek için neler yapılmıştır?
Başta padişah olmak üzere devlet adamları ve dönemin aydınları adaletnameler, risale ve layihalar kaleme almışlardır.
17. yüzyılın ilk yarısında Koçi Bey’in IV. Murat ve Sultan İbrahim’e sunduğu risalenin içeriği nedir?
Devletin çeşitli kurumlarındaki aksaklıklara değinerek, adalet sistemindeki yozlaşmalardan şikâyet etmiş ve problemlerin giderilmesi için kanunların eskisi gibi uygulanmasını önermiştir.
Defterdar Sarı Mehmet Paşa’nın 18. yüzyılın ilk yarısında III. Ahmet’e sunduğu layihanın içeriği nedir?
Devletteki çöküşün nedenini disiplinsizlik olarak saptamakta, çözüm olarak da kurumların eski haline getirilmesini tavsiyesi etmiştir.
Hatt-ı Hümayun nedir?
Padişahların devlet yönetimi ile ilgili olarak verdikleri el yazılı direktiflerdir.
III. Selim döneminde meşveret usulünün yeniden canlandırılması hangi gelişmeleri sağlamıştır?
Padişahın başkanlık ettiği, devlet ileri gelenlerinin katıldığı bu toplantılarda toplantıya katılanlar padişahın da desteği ile görüşlerini serbestçe savunabilmişlerdir. Bu yenilik, danışma işini sürekli kılıp kurumsallaştırdığı, karar almayı kişisellikten çıkarmıştır. Böylece devlet adamlarına daha fazla yüklenilmiş, Osmanlı devletinde sınırlı monarşik yönetim lehinde bir adım atılmıştır.
III. Selim döneminde uygulamaya başlanan yenilikler nelerdir?
Askerî alanda Nizam-ı Cedit ordusu kurulmuş, Diplomatik alanda önemli Batı başkentlerine ilk defa sürekli elçiler gönderilerek batı düşüncesinin tanınması sağlanmış, ayrıca batıya dönük sivil aydın tipinin oluşmasına öncülük edilmiştir. III. Selim, gerçekleştirmeye çalıştığı reform hareketleri ile bir nevi Tanzimat dönemine hazırlık süreci yaşatmıştır.
II. Mahmut (1808-1839) döneminde imzalanan Sened-i İttifak’ın içeriği nedir?
Sened-i İttifak, bir savaş ve karışıklık ortamı içinde iktidarı ele alan âyanlar tarafından, padişahın mutlak otoritesi karşısında açıkça kendilerinin durumlarını garanti altına almak amacı ile kabul ettirilmiş bir belgedir.
Sened-i İttifak ile kamuoyunun sağladığı avantajlar nelerdir?
Sened-i İttifak ile devşirme sisteminden gelen yönetici askeri sınıf, yoksullar ve reaya ile ilgili güvenceler de yer almıştır. Bunlar, yine sadrazamın keyfi eylemlerinin yasaklanması, yoksulların ve reayanın korunması, vergilerin haksız ve ezici olmaması, reayaya zulmün yasaklanması, suç işlenmesi durumunda soruşturma yapılmadan ceza verilmemesi, cezaların suça göre sadrazam tarafından verilmesi, ayaklanan kişilerin soruşturma yapılmadan idam edilmemesi gibi konulardır.
Sened-i İttifak şekil bakımından nasıl bir belgedir?
Sened-i İttifak şer’i bir yemin belgesidir. Burada taraflar birbirlerine karşı vaatlerini yeminle güvence altına almışlardır. Padişah, mutlak hakları nedeni ile yemin dışı tutulmuştur. Fakat sadrazam ve devlet ileri gelenlerinin yeminleri, onu da belgeye bağlı kılmıştır.
Sened-i İttifak’ta yemin dışı tutulan Padişah’ın Senet’e bağlılığı nasıl olmuştur?
Padişahlık tuğrasının metne basılması padişahın Senet’le bağlandığı anlamına gelmiştir.
Sened-i İttifak ne zaman hükümden kalkmıştır?
Padişahla âyanlar arasındaki bu sözleşme fiiliyatta hiçbir zaman uygulanamadı. Sened-i İttifak, Âlemdar Mustafa Paşa’nın öldürülmesinden sonra hükümden düşmüştür.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması (1826) ile hangi sonuç elde edilmiştir?
Padişahın mutlak egemenliğini dizginleyen bir engel daha ortadan kaldırılarak, askerî gücün siyasî güce tabî kılınması sağlanmıştır.
Osmanlı dönemindeki Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye adliye örgütünün günümüz görev karşılığı nedir?
Danıştay ve Yargıtay’ının görev ve yetkilerine benzer yetkilerle donatılmıştır.
II. Mahmut döneminde çıkartılan Memurlarla İlgili Ceza Kanunu’nun içeriği nedir?
Kanuna göre, kamu görevlilerinin, reayaya zulümde bulunmaları, onlardan padişahın emirleri dışında vergi toplamaları, mallarını müsadere etmeleri, emir dışı cezalar uygulamaları suç sayılıyor ve ağır cezalar gerektiriyordu.
II. Mahmut döneminde uygulanmasına son verilen müsadere nedir?
Devlet hizmetinde bulunmuş kişilerin, devlet tarafından, ölünce mallarına el konulmasıdır.
Tanzimat Fermanı’nın genel özelliği nedir?
• Ferman, Osmanlı kamu hukuku açısından bir padişah buyruğudur. • Ferman’da öncelikle Osmanlı Devletinin içine düştüğü durum anlatılmış, ardından bu durumdan çıkış için yapılacak yenilikler sıralanmıştır.
Tanzimat Fermanı’nın açıklanması için çıkartılan ek fermanda belirtilen Vezirden çobana kadar herkesin eşit olduğu ilkesi ile anlatılmak istenen nedir?
Ülke içinde yaşayan Müslüman-Gayrimüslim bütün uyrukların eşitliği benimsenmiştir.
Tanzimat Fermanı uygulanması 1853 yılındaki Osmanlı-Rus Savaşı’na nasıl sebep olmuştur?
Rusya, Tanzimat ilkelerini Osmanlı Devletinin içişlerine karışmak için bir araç olarak kullanmıştır. Tanzimat Fermanı’nın bütün Osmanlı yurttaşlarının kanun karşısında eşitliği ilkesinden hareket ederek, kendi mezhebi olan Ortodoksluğun Osmanlı Devletindeki savunuculuğunu üstlenerek Osmanlı Devletinde yaşayan Ortodoks yurttaşlarına, devlet içinde eşit davranılmadığını iddia etmesi 1853 yılında Kırım Savaşı adıyla anılan Osmanlı-Rus Savaşı’na yol açmıştır.
28 Şubat 1856 tarihindeki Islahat Fermanı’nın ilanı nasıl gerçekleşmiştir?
Osmanlı-Rus Savaşı’nda İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devletinin yanında yer almıştır. Üç yıl devam eden savaşın ardından, İngiltere ve Fransa, Rusya’nın Ortodoksların hukukunu koruma konusundaki girişimlerini önlemek amacıyla Osmanlı Devletine Islahat Fermanı’nı ilân ettirmişlerdir.
28 Şubat 1856 tarihindeki Islahat Fermanı’nın olumlu yanları nelerdir?
• Tanzimat Fermanı’nı eşitlik ilkeleri bakımından tamamlayan bir fermandır. • Islahat Fermanı ile Osmanlı yurttaşları, din ve mezhep farkı gözetmeksizin eşit hale getiriliyordu. • Dinsel toplulukların din, vicdan ve ibadet özgürlüklerinin kesin olarak korunması, • Din değiştirmeye zorlanmama. İslâm dininden çıkmanın idamla cezalandırılmaması, • Hıristiyanlarında eyalet meclislerine, Meclis- Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’ye, bütün okullara, hatta askeri hizmete girebilmeleri, • Mahkemede tanıklıkların eşdeğerde sayılması, yargılamaların açık olması, • İşkencenin kaldırılması, • Müslümanlar ve Gayrimüslimler arasındaki davalara karma mahkemelerde bakılması.
28 Şubat 1856 tarihindeki Islahat Fermanı’nın olumsuz yanları nelerdir?
• Osmanlı Gayrimüslim yurttaşlarının, kendilerini yönetmek için cemaat meclislerini oluşturabilmeleri, • İbadet yeri ve okul açabilmeleri; yabancı uyruklulara Osmanlı ülkesinde taşınmaz mal sahibi olmaları için haklar tanınması, • Banka, ticaret ve tarım sermayesine olanak sağlanması uygulamaları Ferman’ın olumsuzluklarıdır.
Islahat Fermanı, siyasal sonuçlar açısından olumsuzluğu nedir?
Paris Antlaşması’nın 9. Maddesinde anılan Ferman, Batılı devletlerin ve Rusya’nın, Osmanlı Devleti üzerinde bitmeyen müdahalelerine neden olmuştur.
Türk ceza hukukunun temeli olan 1858 tarihli Ceza Kanunnamesi’nin özeliği nedir?
• Fransız sistemi esas alınarak hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir. • Kanun ile modern suç ve suçlu kuramı, infaz yöntemleri Türk Hukukuna girmeye başlamıştır.
Şura-yı Devlet’in (1869) görevi nedir?
Yasa ve tüzük tasarılarını hazırlamak, memurları yargılamak, devlet-kişi uyuşmazlıklarını çözmektir.
Şura-yı Devlet’in oluşumu nasıldır?
Şura-yı Devlet’in 41 üyesinden 28’i Müslüman, geri kalan 13 üyesi ise diğer din ve mezheplerdendir ve padişah tarafından atanmıştır.
Osmanlı döneminde kitap, gazete, dergi, broşür gibi yayınlarla ilgili hangi uygulamalar getirilmiştir?
• 1857 tarihli Basmahane Nizamnamesi ile basımevi açılması, kitap basımı izin ve ruhsata bağlanmış, ülke ve devlet için uygun olmayan kitap ve broşürlerin toplatılmasına, ilgili basımevlerinin kapatılmasına polis yetkili kılınmıştır. • 1864 yılında çıkartılan Matbuat Nizamnamesi ile gazete, dergi gibi süreli yayınlar ruhsata bağlanmış; devlete karşı düşünceler içeren, yurt dışında basılan eserlerin ülkeye sokulması yasaklanmıştır. Padişah hakkında uygunsuz söz ve ifadeler cezalandırılmıştır.
Genç Osmanlılar adlı hareketin düşünceleri nelerdir?
• Tanzimat hareketini, gerçek bir hukukî ve sosyal reform olarak değil, Batılı devletlere karşı bir göz boyama olarak görüyorlardı. • Yönetimin mutlakiyetçi tutumunu, yabancı müdahalelerinin artmasını, iktisadi çöküntüyü, yabancılara ekonomik haklar tanınmasını, eşitlik uygulamasının Müslümanlar zararına sonuçlar yaratmasını eleştirmekteydiler.
Genç Osmanlılar adlı hareketin ülke için çözüm önerisi nedir?
Özgürlüğün gerçekleştirilmesini, anayasal bir rejimin kurulmasını, yürütmeyi denetleyerek bir meclisin açılmasını istiyorlardı.
Abdülaziz döneminde padişahın değişikliği için neler yapılmıştır?
• Muhaliflerin hedefinde yer alan Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’nın görevden alınması, • 11 Mayıs 1876 tarihinde, kışkırtılan medrese öğrencilerinin bir eylemi ile (Talebe-i Ulum Hareketi) Mahmut Nedim Paşa hükümeti değiştirildi. Mütercim Mehmet Paşa sadrazamlığa atanması ile Genç Osmanlılar Cemiyeti üyeleri tarafından desteklenen Mithat Paşa vekiller heyetine alınması ile padişah değişikliği için gerekli ortam hazırlanmıştı. 29-30 Mayıs 1876 tarihinde Abdülaziz tahttan indirilerek, yerine V. Murat geçirilmiştir.
Yeni anayasa (Kanun-ı Esasi) nasıl hazırlanmıştır?
II. Abdülhamit’in gözetimi altında, Mithat Paşa’nın başkanlığını yaptığı bir kurul tarafından 23 Aralık 1876 tarihinde hazırlandı ve padişahın hatt-ı hümayunu ile ilân edildi.
Kanun-ı Esasi’de oluşturulan Meclis-i Umumi’nin bölümleri nelerdir?
Kanunların görüşülmesi için iki kanatlı bir meclis oluşturulmuştur. Bunlar: • Heyet-i Ayan • Heyet-i Mebusan
Kanun-ı Esasi’ye göre Heyet-i Mebusan nasıl oluşturulur?
• Heyet-i Mebusan üyelerini, Osmanlı vatandaşları seçer. • Her 50.000 erkek nüfusa bir temsilci seçilir. • Seçimler dört yılda bir yapılır.
Kanun-ı Esasi’ye göre Heyet-i Ayan nasıl oluşturulur?
Heyet-i Ayan üyeleri Meclis-i Mebusan’ın üye sayısının üçte birini aşmamak üzere 40 yaşını geçmiş ve seçkin hizmetleri ile tanınmış kişiler arasından, padişah tarafından seçilir ve tanırlar. Heyet-i Ayan üyeleri, yaşam boyu bu görevde kalırlar.
Heyet-i Mebusan’ın görevleri nelerdir?
Heyet-i Mebusan, sadece kanun tasarılarını görüşür, isterse bir konu üzerinde bakanları dinleyebilir. Ayrıca üyelerinin üçte ikisinin kararı ve padişahın onayı ile bir bakanı yüce divana yollayabilir.
Heyet-i Ayan’ın görevleri nelerdir?
Kanun tasarılarının dinsel kurallara, padişahın hakkına, özgürlüğe, anayasa hükümlerine, devletin bütünlüğüne, iç güvenliğe savunmaya ve genel ahlâk ilkelerine uygun olup olmadığını saptamaktır.
Jön Türk düşüncesinin asıl temeli nedir?
Bütün Osmanlı halkının kardeşliği fikrinden yola çıkarak Osmanlıcılık kavramını yayabilmektir.
Jön Türklerin amacı nedir?
Tanzimat ve I. Meşrutiyet dönemlerindeki ile aynıdır. Yani devleti, bölünme ve dış saldırılardan korumak ve kurtarmaktır.
Devletin bütünlüğünü koruma için II. Abdülhamit ve Jön Türkler hangi yolu izlemişlerdir?
II. Abdülhamit, istibdada dayalı İslamcı bir yol izleyerek devletin bütünlüğünü korumaya çalışırken, Jön Türkler aynı amaca ulaşmak için Meşrutiyet’e dayalı Osmanlıcılık görüşleriyle farklı bir yol izlemişlerdir.
Meşrutiyetçiler ilkelerini oluştururken nasıl bir yol izlemişlerdir?
Fransız Devrimi’nden aldıkları Özgürlük-EşitlikKardeşlik gibi ilkelere Osmanlı halkına yabancı olmayan, Adalet ilkesini katarak hem kitleleri kazanmaya, hem de meşruiyyet temellerini arttırmaya çalıştılar.
Meşrutiyet’in ilânı ile yönetimde hangi gelişmeler olmuştur?
Meşrutiyet’in ilânı ile Abdülhamit’in baskıcı politikaları sona ermiştir. Meclis-i Mebusan’ın toplantıya çağrılmasına dair bir irade ve Kanun-ı Esasi’nin yürürlükte olduğuna dair bir Hatt-ı Hümayun yayınlanmıştır.
1909 yılında Selanikten, Mahmut Şevket Paşa komutasında ve Mustafa Kemalin kurmay başkanlığındaki Hareket Ordusu niçin İstanbula gönderilmiştir?
31 Mart Ayaklanmasını bastırmak için gönderilmiştir.
Kanun-ı Esasi’side yapılan 1909 yılındaki en geniş kapsamlı değişiklikle neler değişmiştir?
• Gerçek anlamda demokratik parlamenter sistem getirilmiştir. • Padişah yeni devletin başıdır; ama hem Meclis-i Umumi’de Anayasa’ya bağlılık andı içme yükümlülüğü altına girmiş (md.3) ve ödenekleri yasaya bağlanmış (md.6) hem de bakanlar kurulunun oluşumu üzerindeki yetkilerini büyük ölçüde yitirmiştir. Hükümet, Meclis-i Mebusan’a karşı sorumlu tutulmuştur (md.30). • Padişahın, 1876 Anayasası’nda sahip olduğu yürütme yetkileri saklı tutulmakla beraber, kendisi bunları doğrudan doğruya kullanamaz hale gelmiştir. Padişah, kendisine verilmiş gibi görünen bütün yetkileri ancak sadrazam ve ilgili bakanın girişim ve imzası ile kullanabilecektir. Böylece yürütme yetkisi padişahtan kopup, bakanlar kuruluna doğru kaymakta ve Osmanlı kamu hukukunda Kabine Usulü’ne geçilmektedir. • Padişahın parlamentoyu fesih yetkisi de iyice sınırlanmıştır. Padişah bu yetkisini de tek başına kullanamaz (md.7, 35).
1909 yılındaki Kanun-ı Esasi’side Padişahın yasama yetkilerine getirilen sınırlar nelerdir?
• Padişahın anlaşma yapma yetkisi alanındadır. Genel af ilânı ile barış, ticaret ve arazi terki anlaşmaları yapılması, Meclis-i Umumi’nin onayı şartı ile padişaha bırakılmıştır (md.7). Bu hüküm, mebusların ve İttihat ve Terakki’nin ulusal bağımsızlık bilincini göstermektedir. • Yasama lehine olan bu yenilik, Âyan ve Mebusan meclislerinin her kasım ayı başında davetsiz toplanması (md.43) ve izin almadan yasa önerme hakkına sahip olmasıdır (md.53). • Padişahın meclislerden çıkan kanunları onaylama yetkisi ile ilgilidir. Padişah meclisten çıkan kanunu onaylamak ya da iki ay içinde yeniden görüşülmek üzere meclislere geri göndermek yetkisine sahiptir. Meclisler bu metni yeniden üçte iki çoğunlukla kabul ederse, padişah artık bunu onaylamak zorundadır (md.54). • Heyet-i Âyan görüşmelerinin açık olarak yapılmasıdır (md.121). Burada amaç, üyeleri padişah tarafından seçilen Heyet-i Âyan’ı kamuoyu denetimine açarak padişahın yetkilerini denetlemektir.
1909 değişikliklerinde kişi hak ve özgürlükleri açısından neler yer almıştır?
• Kişi güvenliği ile ilgili düzenlemelerdir. 1876 Anayasası, kişi özgürlüğünü yalnız yasadışı cezalandırmalara karşı korurken, 1909 değişikliği hem cezalandırmalar hem de tutuklamalar bakımından kanuna uygunluk koşulu getirmiştir (md.10). • Kanun-ı Esasi’de yer alan ünlü 113. Madde (padişaha tanınan sürgüne yollama yetkisi) hükmü metinden çıkarılmış, böylece kişi güvenliği ile ilgili önemli bir gelişme gerçekleştirilmiştir.
1909 değişiklikleri ile basına hangi haklar tanınmıştır?
Hükümetin sansür yetkisi sona ermiş, basının öndenetime tabi tutulamayacağı hükmü getirilmiştir (md.12).
Terörizm ve Birleşmiş Milletler arasındaki ilişki nedir?
Tarihte de günümüzde de insan
haklarına yönelik en ciddi ihlaller devletler tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak günümüzde uluslararası terörizm tarihin hiçbir döneminde olmadığı
kadar yaygın, ciddi ve yıkıcıdır. Bu nedenle günümüzde insan haklarının ihlalinde uluslararası terörizmin de fark edilir bir payı vardır. İşte bu nedenle
Birleşmiş Milletler de dolaylı olarak insan haklarının korunmasında terörizmle mücadelenin içerisinde yer almaya çalışmaktadır. Birleşmiş Milletlerin insan haklarının evrensel korunmasında dolaylı
olarak faaliyet gösterdiği diğer başlıkların ötesinde
bu üç başlığın tercih edilmesinin nedeni de bu belirttiğimiz gerekçelerdir.. Bu başlıklar kanımızca,
insan haklarının Birleşmiş Milletlerce korunmasındaki dolaylı rolünün en güncel ve ciddi olanlarıdır.
Uluslararası insancıl hukuk, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları konusunda, 20. yüzyıl öncesinde kayda değer üç önemli girişim nedir?
Her ne kadar bir uluslararası ceza mahkemesi yönündeki çabalar içinde II. Dünya Savaşı’ndan sonra
yaşanan gelişmeler özel bir öneme sahip olsa ve 90’lı
yıllarda kurulan ad hoc ceza mahkemeleri hayati bir
gelişme teşkil etse de 20. yüzyıl öncesindeki birtakım
gelişmelerden de kısaca bahsetmekte yarar vardır.
Bu çerçevede yani, uluslararası insancıl hukuk,
insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları konusunda,
20. yüzyıl öncesinde kayda değer üç önemli girişimden söz edilebilir. Bunlar: Peter von Hagenbach’ın
yargılanması, Gustave Maynier’in Girişimi ve La
Haye Barış Konferanslarıdır (Önok, s. 22).
Nuremberg Askeri Ceza Mahkemesi nedir?
Nuremberg Askerî Ceza Mahkemesi, II. Dünya Savaşı sonrası savaş suçlularının adalet önüne çıkarılması niyeti ile oluşturulmuş bir uluslararası ceza mahkemesidir (Yılmaz, s. 143).
Nuremberg Askeri Ceza Mahkemesi nerede iş görmüştür?
Mahkeme, statüsünün 2 ve 14. maddeleri gereği Almanya’nın Nuremberg şehrinde iş görmüştür. Nuremberg Alman Nazi Partisinin gayriresmî
merkezi olduğundan sembolik değeri nedeniyle
mahkeme burada iş görmüştür.
Nuremberg Askeri Ceza Mahkemesinin özellikleri nelerdir?
Bu noktada Mahkemenin özellikleri şu şekilde
sıralanabilir:
• Mahkeme II. Dünya Savaşı’nın kazanan
devletlerin kendi aralarında yaptıkları bir
antlaşma ile (Londra Antlaşması) kurulmuştur.
• Mahkemenin yargı yetkisi uluslararası insancıl hukukun ihlallerine ilişkindir.
• Mahkeme jürili olmayan toplu mahkemelerdir.
• Mahkemenin gıyabi yargılama yetkisi mahkemenin gerekli görmesi hâlinde, gerekli
gördüğü oranda söz konusu olabilmekteydi.
• Kararlar kesindi ve tekrar incelenmelerine
yer yoktu, bununla birlikte mahkeme kararlarının gerekçeli olma zorunluluğu vardı.
• Mahkemenin uygun gördüğü takdirde
ölüm cezası verme yetkisinin yanında,
ömür boyu hapis ve süreli hapis cezası verme yetkisi de vardır.
Nuremberg Mahkemesinin yargısından sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 11 Aralık 1946 tarihinde [res 95 (I)] kararı ile “Nuremberg Mahkemesi Statüsü Tarafından Tanınan Uluslararası Hukuk İlkelerinin Tasdiki” adı ile gerek statüde gerekse yargılama sırasında kabul edilen ilkeleri tasdik ve tasvip ettiğini bildirmiştir. Bu ilkeler nelerdir?
Nuremberg Mahkemesinin yargısından sonra
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 11 Aralık 1946
tarihinde [res 95 (I)] kararı ile “Nuremberg Mahkemesi Statüsü Tarafından Tanınan Uluslararası
Hukuk İlkelerinin Tasdiki” adı ile gerek statüde
gerekse yargılama sırasında kabul edilen ilkeleri
tasdik ve tasvip ettiğini bildirmiştir. Bu ilkeler şu
şekilde sıralanabilir:
• Uluslararası hukuk uyarınca suç teşkil eden
bir fiil ika eden herkes bu fiilden dolayı cezai sorumluluk altında olacaktır.
• Suç sayılan ilgili fiil ilgili devletin iç hukukunda suç teşkil etmese dahi kişi bu sorumluluktan kurtulamayacaktır (Uluslararası suçlamanın ulusal hukuktan önceliği prensibi)
• Resmî sıfat veya görev uluslararası ceza hukukunda cezai sorumsuzluk ya da bağışıklık
nedeni olamaz. ( Uluslararası kişisel ceza
sorumluluğu prensibi)
• Amirin emrini ifa, hukuka uygunluk sebebi
sayılamaz (Sanığın emir altında bulunma
mazeretinin reddi prensibi)
• Adil yargılanma ilkesi
• Uluslararası ceza hukukuna yeni üç suç kategorisi daha eklenmiştir: Barışa karşı suçlar,
savaş suçu, insanlığa karşı suç. Söz konusu
bu suçların işlenmesine ortaklık etmek de
uluslararası ceza hukuku bakımından suç
olacaktır (uluslararası hukuk suçuna iştirak
etme prensibi).
Nuremberg mahkemesinin özellikleri nelerdir?
Mahkemenin özellikleri şu şekilde sıralanabilir: • Mahkeme II. Dünya Savaşı’nın kazanan devletlerin kendi aralarında yaptıkları bir antlaşma ile (Londra Antlaşması) kurulmuştur. • Mahkemenin yargı yetkisi uluslararası insancıl hukukun ihlallerine ilişkindir. • Mahkeme jürili olmayan toplu mahkemelerdir. • Mahkemenin gıyabi yargılama yetkisi mahkemenin gerekli görmesi hâlinde, gerekli gördüğü oranda söz konusu olabilmekteydi. • Kararlar kesindi ve tekrar incelenmelerine yer yoktu, bununla birlikte mahkeme kararlarının gerekçeli olma zorunluluğu vardı. • Mahkemenin uygun gördüğü takdirde ölüm cezası verme yetkisinin yanında, ömür boyu hapis ve süreli hapis cezası verme yetkisi de vardır.
Tokyo Askeri Ceza Mahkemesi ne amaçla kurulmuştur?
Tokyo Askerî Ceza Mahkemesi de Uzak Doğu’da işlenen savaş suçlarının faillerini yargılamak üzere kurulmuştur.
Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünü uygulamak üzere hangi devletler kanun çıkarmıştır?
Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünü uygulamak üzere 21 devlet kanun çıkarmıştır. Bu devletler Yunanistan, Romanya, Macaristan, Hırvatistan, İngiltere, Avusturya, Belçika, İsviçre, Avusturya, Yeni Zelanda, Almanya, Bosna Hersek, Fransa, Danimarka, İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Finlandiya, ABD ve İtalya’dır.
Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi hangi mahkeme ile aynı paralelde ve aynı kurallara dayalı oluşturulmuştur?
Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinden 18 ay sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 955 sayılı kararı ile Ruanda için de aynı paralelde bir ad hoc mahkeme kurulmuştur. Bu doğrultuda Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi de Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin tabi olduğu kuralları esas almıştır. Fakat bununla birlikte iki mahkeme arasındaki en önemli farklardan biri Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin Yugoslavya’da çatışmalar devam ederken kurulmuş olmasına karşın Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesinin, ülkede iç savaşın bitip sonra göreceli de olsa bir barış ortamı sağlandıktan sonra kurulmasıdır (Başak, s. 47).
Uluslararası Ceza Mahkemesi nerede, ne zaman ve hangi kararlar/statü ile kurulmuştur?
Uluslararası Ceza Mahkemesi 15 Haziran-17 Temmuz 1998 tarihlerinde Roma’da Birleşmiş Milletlerin girişimiyle toplanan “Uluslararası Ceza Mahkemesini Kuran Diplomatik Konferans”ta alınan kararlar ve kabul edilen statü ile kurulmuştur.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taraf olan ilk ve son devletler hangileridir?
Uluslararası Ceza Mahkemesine taraf olan ilk devlet Şubat 1999’da Senegal, taraf olan son devlet ise Mart 2016’da El Salvador’dur.
İnsani müdahale ne demektir?
İnsani müdahale, “bir devletin, başka bir devletteki insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin izni olmaksızın kuvvet kullanması”dır.
Selfdeterminasyon nedir?
Selfdeterminasyon; halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakkıdır.
Meşru Müdafaa nedir?
Meşru müdafaa, bir devletin haksız bir taarruz karşısında bunu ortadan kaldırmak için sahip olduğu haktır (Bozkurt, s. 120).
Uluslararası alanda ilk kez savaş ve dolayısı ile kuvvet kullanımı ne zaman yasaklanmıştır?
Uluslararası alanda Milletler Cemiyeti Misakı ile 1920 yılında, daha sonra da 1928 yılında Briand-Kellogg Paktı ile ilk kez savaş ve dolayısı ile kuvvet kullanımı yasaklanmıştır.
Birleşmiş Milletler anlaşması hangi durumlarda kuvvet kullanımına olanak tanımıştır?
BM Antlaşması dört durumda kuvvet kullanılmasına olanak tanımıştır. Bunlar; • Meşru müdafaa hâlinde kuvvet kullanma • BM Güvenlik Konseyi tarafından kuvvet kullanma • Güvenlik Konseyi faaliyete geçmeden beş sürekli üyenin kuvvet kullanması • İkinci Dünya Savaşı’ndaki düşman devletlere karşı kuvvet kullanılması
Terörizmin hedef aldığı semboller nelerdir?
Terörizmin hedef aldığı semboller demokratik toplumlarda, hukukun üstünlüğü, demokratik yönetim ve insan haklarına saygı olarak düşünülebilir (Başeren, s. 206). Terörist stratejinin başarılı olabilmesi için bu kilit taşlarını ortadan kaldırması gerekir.
AİHS'e göre devletlerin yükümlülükleri nelerdir?
AİHS devletlerin önleme (prevention) ve bastırma (suppression) konularında yasal yükümlülükleri olduğunu kabul etmektedir.
AİHS'in terörizmin önlenmesi ya da cezalandırılmasına ilişkin görevleri var mıdır?
Günümüz dünyasında insan haklarının korunmasında en etkili sistem (Patrice, s. 217) olarak karşımıza çıkan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve onun denetim organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, terörizmin önlenmesi ya da cezalandırılmasına ilişkin olarak herhangi bir görev ya da sorumluluk sahibi değildir (Beşe, s. 151). AİHM’nin yapılanması terörizm suçlarının yargılanmasına da yönelik değildir. AİHM bir ceza ya da devlet güvenlik mahkemesi değildir. Bu bağlamda da yapılanması buna yöneliktir ve yetki alanı “subsidiarite (ikincillik) prensibi” ile sınırlıdır (Patrice, s. 217). Terörizm eylemleri olarak kişi ya da gruplarca yapılan eylemlerin insan haklarını ihlal ettiğine ve AİHS’nin ihlali olduğuna şüphe yoktur (Ünal, s. 88).