Anayasa 2 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Anayasa Yargısının Rolü Ve Anayasaya Uygunluk Denetiminin Türleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Anayasa yargısı nedir?
Dar anlamda anayasa yargısı, kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimini konu almaktadır. Geniş anlamda ise anayasa yargısı, anayasaya aykırılık oluşturan tüm sorunların yargısal çözümünü ifade etmektedir. Anayasa yargısı, her şeyden önce yazılı ve sert bir anayasanın varlığını gerektirmektedir; çünkü anayasa yargısının konusunu oluşturan kanunların anayasaya aykırılığı, ancak yazılı ve sert anayasa kavramlarının birleştiği bir sistemde mevcut olabilecektir.
Katı anayasa nedir?
Katı anayasa ise anayasa hükümlerinin adi kanunlara kıyasla farklı yöntemlerle değiştirilebildiği bir modeli ifade etmektedir. Katı anayasaların temel hedefi, anayasa hükümlerinin seçimden seçime değişen adi parlamento çoğunlukları tarafından kolayca değiştirilmesini önlemektir.
ABD Yüksek Mahkemesinin üyelerinin özellikleri nelerdir?
Dokuz üyeden oluşan ABD Yüksek Mahkemesinin üyelerinin tümü, halkın seçtiği devlet başkanı tarafından belirlenmekte; başkanın yaptığı seçim, Senatonun onayına tâbi kılınmaktadır. Üyeler ömür boyu görevde kalmaktadır.
Türkiye’de anayasa mahkemesi üyeleri nasıl belirlenmektedir?
Türkiye’de ilk kez anayasa yargısına yer veren 1961 TC Anayasası da anayasa mahkemesi üyelerinin seçiminde TBMM’ne yetki tanımıştır. Bu Anayasanın 145. maddesine göre: Anayasa Mahkemesi, on beş asıl ve beş yedek üyeden kuruludur. Asıl üyelerden dördü Yargıtay, üçü Danıştay genel kurullarınca kendi başkan ve üyeleriyle Başsavcı ve Baş kanun sözcüsü arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Bir üye, Sayıştay genel kurulunca kendi başkan ve üyeleri arasından aynı usulle seçilir. Millet Meclisi üç, Cumhuriyet Senatosu iki üye seçer. Cumhurbaşkanınca da iki üye seçilir. Cumhurbaşkanı, bu üyelerden birini, Askeri Yargıtay genel kurulunun üye tamsayısının salt çoğunluğuyla ve gizli oyla göstereceği üç aday arasından seçer. 1982 Anayasası ise selefinden farklı olarak 11 asıl 4 yedek üyeden oluşacağını öngördüğü Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde TBMM’ne yetki tanımamış, Yüksek Mahkemenin üyelerinin tümünü seçme yetkisini, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak cumhurbaşkanına sunmuştur.
Anayasa uygunluk denetiminin kaç tür modeli vardır?
Kanunların anayasaya uygunluk denetimi ya genel yetkili bir mahkeme tarafından veya özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılmaktadır. Anayasaya uygunluk denetiminin genel yetkili mahkemeler tarafından yapıldığı sistemlere Amerikan modeli, bu denetimin özel yetkili mahkemeler tarafından yapıldığı sistemlere ise Avrupa modeli denmektedir.
ABD modeli nedir?
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin genel yetkili mahkemeler tarafından yapıldığı sisteme ABD modeli denmektedir. Bunun nedeni, sözü geçen denetimin ilk kez ABD’de, genel yetkili mahkemeler tarafından yapılmış olmasıdır. ABD modelinin, adem-i merkeziyetçi anayasaya uygunluk denetimi, genel yetkili mahkeme sistemi ve yaygın anayasa yargısı olarak adlandırıldığı da görülmektedir. Bu sistemin adem-i merkeziyetçi anayasaya uygunluk denetimi olarak da adlandırılmasının nedeni, denetimi yapacak merkezi nitelikte özel yetkili bir mahkemenin olmaması, anayasaya uygunluk denetiminin yargı yetkisini haiz tüm mahkemeler tarafından yapılabilmesidir. Nitekim sistem, bu özelliği itibariyle aynı zamanda genel mahkeme sistemi olarak da ifade edilmektedir.
ABD modelinde kanunların anayasa uygunluk denetimi nasıl yapılmaktadır?
Bu modelde, kanunların anayasaya uygunluk denetimi, tek bir mahkeme tarafından değil, yargı sisteminin farklı basamaklarında yer alan tüm mahkemeler tarafından yapılabilmektedir. Bu nedenle ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve temyiz mahkemesi bu denetimi yapma yetkisine sahiptir. Bu modelde anayasaya uygunluk denetiminin tüm mahkemeler tarafından yapılabilmesi, yargı kuruluşlarının kendilerine intikal eden uyuşmazlıkları çözerken, o uyuşmazlığa uygulayacakları normun hukuken geçerli olup olmadığını tespit etmekle yükümlü olmalarından kaynaklanmaktadır. Eğer bir mahkeme, uyuşmazlığa uygulayacağı normun anayasaya aykırılığını tespit ederse, bu tespit o normun hukuken geçersiz olduğu anlamına gelecektir. Böylece tespiti yapan mahkeme, uyuşmazlığı bir üst norm olan anayasa hükümlerine göre çözmek durumunda kalacaktır.
ABD modeli hukukun temel prensiplerinden hangi kurala dayanmaktadır?
Bu model, hukukun temel prensiplerinden olan üst normun kendisinden sonraki normu bertaraf edeceği anlamına gelen lex superior derogat legi inferiori kuralına dayanmaktadır. Eğer ilk derece mahkemesi, uyuşmazlığa uygulaması gereken normun, anayasaya aykırılığını tespit ederse, sözü geçen normu ihmal ederek uyuşmazlığı bir üst norm olan anayasa hükümlerini uygulayarak çözecektir. Ne var ki ilk derece mahkemelerinin tüm kararları temyiz denetimine tâbi olduğundan, anayasaya uygunluk denetimi konusundaki nihai kararı da temyiz mahkemesi verecektir.
ABD modelinde, anayasaya aykırılığı tespit edilen norm için nasıl bir süreç işler?
ABD modelinde, anayasaya aykırılığı tespit edilen norm, iptal edilerek yürürlükten kaldırılmaz. Anayasaya aykırılık tespiti ile birlikte norm ihmal edilir; uyuşmazlık, anayasa hükümleri doğrudan doğruya uygulanarak çözüme bağlanır. Bu nedenle mahkemeler anayasaya aykırılığa hükmeden kararlarından vazgeçtikleri takdirde, norm tekrar uygulamaya girer. Böyle olmakla beraber mahkemeler anayasaya aykırılığı tespit edilen normu stare decisis (emsallere bağlılık) ilkesi gereğince uygulamama eğilimindedir. Böylece hakkında anayasaya aykırılık hükmü olan norm, açık olarak ilga edilmese de uygulanmamak suretiyle hukuki gücünü kaybeder.
ABD modelinde kanunların anayasaya uygunluğu nasıl denetlenmektedir?
ABD modelinde, kanunların anayasaya uygunluğu, ancak somut norm denetimi yoluyla gerçekleşmektedir. Diğer bir deyişle, ABD modelinde somut bir uyuşmazlık olmaksızın herhangi bir kişi veya makam bir normun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle soyut norm denetimine yani iptal davasına başvuramamaktadır. Somut norm denetimi, bir uyuşmazlık nedeniyle o uyuşmazlığa uygulanacak normun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle harekete geçirilebilmektedir. ABD modelinin ancak somut norm denetimine olanak tanıması, bu denetimi harekete geçirecek kişilerin hukuki bir uyuşmazlığın taraflarından biri, yani davalı veya davacı olmasını gerektirmektedir. Herhangi bir uyuşmazlığa taraf olmayan, davalı veya davacı sıfatı taşımayan kişiler, anayasaya uygunluk denetimini harekete geçirememektedir.
ABD modeli hangi denetim türüne tekabül etmektedir?
ABD modeli, önleyici değil düzeltici denetim türüne tekabül etmektedir. Önleyici denetim, bir normun yürürlüğe girmesinden önce o normun yürürlüğe girmesini önlemek üzere başvurulan bir denetim türüdür. Düzeltici denetim ise, bir normun yürürlüğe girmesinden sonra o normun yol açtığı anayasaya aykırılık sorununu çözmek üzere başvurulan bir yöntemdir. Bir uyuşmazlığa uygulanacak norm nedeniyle anayasaya uygunluk denetimine olanak tanıyan ABD modeli ise düzeltici denetim niteliğini taşımaktadır.
Genel yetkili mahkeme yöntemi hangi hangi ülkelerde uygulanmaktadır?
Genel yetkili mahkeme yöntemi, ABD dışında Avustralya, Kanada, Arjantin, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerde uygulanmaktadır. Bundan başka Kıta Avrupasında da Finlandiya, Norveç, İsveç, Yunanistan’da da uygulandığı görülmektedir.
Avrupa modeli nedir?
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin genel yetkili mahkemeler tarafından değil; ancak, bu amaca özgü olarak kurulan özel yetkili bir mahkeme tarafından yapıldığı sisteme Avrupa modeli, merkezi anayasa yargısı veya anayasa mahkemesi modeli denmektedir. Sistemin Avrupa modeli olarak adlandırılmasının nedeni, Kıta Avrupasında yer alan geniş sayılabilecek bir coğrafyada uygulanmasıdır. Bu modelin aynı zamanda merkezi anayasa yargısı olarak tanımlanması ise anayasaya uygunluk denetiminin merkezi nitelik taşıyan özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılmasıdır. Bu model, ilk kez 1 Ekim 1920 tarihli Avusturya Anayasasıyla benimsendiği için Avusturya modeli olarak adlandırıldığı da görülmektedir.
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılması ilk kez kim tarafından öne sürülmüştür?
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılması, ilk kez Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen tarafından öne sürülmüştür. Özel yetkili mahkeme modeli, Kelsen modeli olarak da adlandırılmaktadır.
Kelsen’e göre, hukuk normları arasında nasıl bir hiyerarşi vardır?
Kelsen’e göre, hukuk normları arasında bir hiyerarşi vardır. Bu hiyerarşi içinde anayasa metni en üst normu, diğer bir deyişle, ülkenin temel normunu oluşturmaktadır. Bu sistem içinde anayasadan sonra gelen kanunların anayasaya aykırı olması düşünülemez. Kanunların anayasaya aykırı hükümler içermesi halinde, bu aykırılığı tespit ederek sorunu çözme yetkisi, özel yetkili bir mahkemeye ait olmalıdır.
Avrupa modeli ilk olarak ne zaman kabul edilmiş ve nasıl yaygınlaşmıştır?
Avrupa modeli ilk kez 1920 Avusturya Anayasasıyla kabul edilmiş; İkinci Dünya Savaşından sonra kabul edilen anayasalarla yaygınlaşmıştır. 1947 İtalyan, 1949 Alman, 1958 Fransız, 1961 TC Anayasaları, Avrupa modelini kabul eden; bu nedenle, kanunların anayasaya uygunluk denetimini yapmak üzere özel yetkili mahkemelerin kurulmasını sağlayan anayasalardır.
Sovyetler Birliğine bağlı Doğu Bloku’nun çöküşünü takiben hangi ülkeler Avrupa modelini benimsemiştir?
Sovyetler Birliğine bağlı Doğu Bloku’nun çöküşünü takiben 1990’lardan başlayarak demokrasiye geçen Orta ve Doğu Avrupa devletlerinde merkezî anayasa yargısı modeli benimsenmiştir. Arnavutluk, Azerbaycan, Beyazrusya, Bosna ve Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Estonya, Hırvatistan, Kazakistan, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Macaristan, Makedonya, Moldova, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, Slovenya ve Ukrayna gibi devletler, kanunların anayasaya uygunluk denetimi yetkisini, özel yetkili mahkemelere sunmuşlardır.
Avrupa modelinde kanunların anayasaya uygunluk denetimi nasıl yapılır?
Avrupa modelinde kanunların anayasaya uygunluk denetimi yetkisi, sadece bu amaç için kurulan özel yetkili mahkemelere aittir. Bu yüzden, Avrupa modelini kabul eden anayasa düzenlerinde genel yetkili mahkemeler, kendilerine intikal eden uyuşmazlıkları çözerken bu uyuşmazlığa uygulayacakları normun anayasaya aykırılığını tespit ederlerse, sözü geçen normu ihmal ederek ABD modelinde olduğu gibi anayasa normlarını uygulamak suretiyle uyuşmazlığı karara bağlayamazlar. Genel yetkili mahkemelere tanınan yetki, koşulları mevcut ise anayasaya uygunluğu konusunda şüphe duydukları norm üzerinde yargısal denetim yapması için anayasa mahkemesini harekete geçirmekten ibarettir. Çünkü Avrupa modelinde kanunların anayasaya uygunluk denetimini yapma yetkisi, çoğu kez anayasa mahkemesi olarak adlandırılan özel yetkili mahkemeye aittir.
Avrupa modelinde kanunların anayasaya uygunluğunu sağlamak için neye başvurulmaktadır?
Avrupa modelinde kanunların anayasaya uygunluğunu sağlamak için soyut norm denetimi yöntemine başvurulmaktadır. Bu nedenle Avrupa modelinde bir normun anayasaya uygunluk denetiminin yapılabilmesi için o normun uygulanmasını gerektiren somut bir uyuşmazlığın mevcut olması gerekmemektedir. Bunun doğal sonucu olarak, kanunların anayasaya uygunluk denetimini harekete geçirme yetkisi, devlet başkanı, belirli sayıdaki parlamento üyesi gibi siyasal nitelik taşıyan organlara sunulmaktadır. Elbette bu tespit, Avrupa modelinde sadece soyut norm denetiminin mümkün olduğu, bu modelde aynı zamanda somut norm denetiminin uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Nitekim Avrupa modelini benimseyen anayasalarda soyut norm denetimi yanında somut norm denetimine de olanak tanınmaktadır.
Anayasaya uygunluk denetimi kaç türe ayrılmaktadır?
Anayasaya uygunluk denetimi, denetimi yapan organ, denetimin yapılma zamanı ve bu denetimin harekete geçirilmesinde izlenen yöntem dikkate alındığında, çeşitli türlere ayrılmaktadır. Bunlar sırasıyla, siyasal ve yargısal denetim, önleyici ve düzeltici denetim, soyut ve somut norm denetimi ve nihayet anayasa şikâyetidir.
Siyasal denetim nedir?
Kanunların anayasaya uygunluk denetimi siyasal bir organ tarafından yapıldığı takdirde bu denetim türü ortaya çıkmaktadır. Yasama organının iki meclisten oluştuğu bir sistemde birinci meclisin kabul ettiği kanunlar üzerinde ikinci meclis tarafından yapılan denetim bu niteliktedir. Öte yandan parlamentonun kabul ettiği kanun üzerinde devlet başkanına tanınan veto yetkisi de siyasal denetimin örneğini oluşturmaktadır.
Yargısal denetim nedir?
Kanunların anayasaya uygunluk denetimi, bir yargı kuruluşu tarafından yerine getiriliyorsa, bu denetim türü yargısal denetim olarak adlandırılır. Yargısal denetimin de genel yetkili veya özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılması mümkündür.
Önleyici denetim nedir?
Anayasaya uygunluk denetimi, normun yürürlüğe girmesinden önce yapıldığı takdirde, bu denetime önleyici denetim adı verilmektedir. Böylece anayasaya aykırı bir normun yürürlüğe girmesi önlenmektedir. Kimi durumlarda bir normun anayasaya aykırılığı, henüz o norm uygulanmadan kolayca tespit edilebilecek bir nitelik taşıyabilir.
Düzeltici denetim nedir?
Bir normun yürürlüğe girmesinden sonra yapılan anayasaya uygunluk denetimine düzeltici denetim denir. Düzeltici denetimin soyut norm denetimi ve somut norm denetimi olmak üzere iki türü vardır. Soyut norm denetimi, normun yürürlüğe girmesinin ardından anayasada öngörülen süre içinde devlet başkanı, belirli sayıdaki parlamento üyesi gibi anayasayla yetkili kılınan kişi ve makamlar tarafından harekete geçirilebilmektedir. Buna karşılık somut norm denetimi, bir dava dolayısıyla o uyuşmazlığın tarafı olan kişiler, yani davalı ve davacılar tarafından harekete geçirilebilmektedir.
Düzeltici denetimin önleyici denetime kıyasla avantajları nelerdir?
Önleyici denetim, sadece anayasayla yetkilendirilen sınırlı sayıdaki kişiler tarafından harekete geçirilebildiği halde, düzeltici denetim, özellikle bu denetimin somut norm denetimi olarak adlandırılan türü, daha geniş bir kitle tarafından harekete geçirilebilmektedir. Öte yandan önleyici denetim, ancak bir normun anayasaya aykırılığının çok açık olarak görülebildiği durumlar bakımından etkilidir. Oysa kimi hallerde normun anayasaya aykırılığı, ancak uygulama ile ortaya çıkabilmektedir. Bu gibi durumlarda anayasaya aykırılık sorunu ancak düzeltici denetimle çözülebilecektir.
Soyut norm denetimi nedir?
Soyut norm denetimi, bir normun yürürlüğe girmesini takiben anayasa ile yetkili kılınan devlet başkanı ve belirli sayıdaki parlamento üyesi tarafından anayasanın öngördüğü süre içinde harekete geçirilebilen bir denetim türüdür.
Soyut norm denetimi nasıl harekete geçirilmektedir?
Soyut norm denetiminin harekete geçirilebilmesi için her şeyden önce denetime konu olan normun Resmi Gazetede yayımlanması veya yürürlüğe girmesi gerekir. Bu nedenle bu denetim türü, aynı zamanda düzeltici nitelik taşır. Öte yandan soyut norm denetimi somut bir dava dolayısıyla değil, normun anayasaya aykırılığını içeren soyut bir iddia üzerine harekete geçirilmektedir. Bu yüzden bu denetim türü, soyut norm denetimi olarak adlandırılmaktadır. Soyut norm denetimi neticesinde anayasaya uygunluk denetimi yapan organ, anayasaya aykırılık iddiasını isabetli gördüğü takdirde, normun iptaline hükmeder.
Soyut norm denetimi hangi anayasalarda benimsenmektedir?
Soyut norm denetimi, merkezi anayasa yargısını kabul eden, yani anayasaya uygunluk denetimi yapma yetkisini özel yetkili bir mahkemeye sunan anayasalarda benimsenmektedir. Almanya, Avusturya, İtalya, Türkiye, İspanya, Portekiz, Arnavutluk, Azerbaycan, Beyazrusya, Bosna ve Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Ermenistan, Estonya, Hırvatistan, Kazakistan, Kırgızistan, Letonya, Litvanya, Macaristan, Makedonya, Moldova, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, Slovenya ve Ukrayna gibi devletlerin anayasaları, soyut norm denetimine yer vermektedir.
Somut norm denetimi nedir?
Somut norm denetimi, somut bir uyuşmazlığa uygulanması gereken normun anayasaya aykırı olduğu kanısıyla uyuşmazlığı görmekte olan mahkeme tarafından anayasa yargısının harekete geçirilmesi üzerine gerçekleşmektedir. Somut norm denetiminde uyuşmazlığa uygulanması gereken normun anayasaya aykırılığı, davaya bakmakta olan mahkeme tarafından resen tespit edilebileceği gibi, davanın tarafları olan davalı ve davacının itirazı üzerine de saptanabilir. Bu nedenle, bu denetim türüne itiraz denetimi de denmektedir.
Somut norm denetiminde anayasaya aykırılık sorunu nasıl çözüme bağlanır?
Somut norm denetiminde uyuşmazlığa uygulanması gereken normun anayasaya aykırılık tezi, davanın taraflarınca ileri sürüldüğü takdirde, davaya bakmakta olan mahkemenin bu itirazı değerlendirerek sonuca bağlaması gerekir. Dava mahkemesi, itirazı yerinde gördüğü takdirde, davayı bekletici sorun haline getirerek anayasa mahkemesine başvurur. Anayasaya aykırılık sorunu, anayasa mahkemesi tarafından çözüme bağlanır.
Somut norm denetimi hangi devletlerin anayasalarında yer almaktadır?
Somut norm denetimi, Türkiye, İtalya, Almanya, Avusturya, İspanya, Portekiz, Polonya, Macaristan ve Slovenya gibi devletlerin anayasasında yer almaktadır. 1961 ve 1982 TC Anayasalarının somut norm denetimine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.
Anayasa şikâyeti nasıl bir yöntemdir?
Anayasaya uygunluk denetimini harekete geçiren yöntemlerden biri de anayasa şikâyetidir. Anayasa şikâyetinin koşulları, bu yöntemi benimseyen devletlerin anayasalarında farklı biçimde düzenlenmekle beraber, bu, anayasal hakkı ihlal edilen bireylere anayasa yargısını harekete geçirme imkânı sunan bir yöntemdir.
Anayasa şikâyeti nasıl harekete geçirilmektedir?
Anayasa şikâyetinin harekete geçirilebilmesi için bir anayasal hakkın ihlal edilmiş olması ve o ihlali ortadan kaldırmak için diğer kanun yollarının tüketilmiş olması gereklidir. Anayasal hakkı ihlal edilen, bu ihlali ortadan kaldırmak için kanun yollarını tüketen kişi, buna rağmen sonuç alamamışsa bu sorunun çözümü için anayasa mahkemesine başvurabilir.
Anayasa şikâyeti hangi devletlerin anayasalarında yer almaktadır?
İlk kez Avusturya Anayasasıyla kabul edilen anayasa şikâyeti, Almanya, Avusturya, İspanya, İsviçre, Belçika, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Meksika, Arjantin, Kolombiya, Brezilya ve Kore gibi devletlerin anayasalarında da yer almaktadır.
Hukuka aykırılıkların anayasa şikâyeti yoluyla, Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi Avusturya Anayasasında nasıl sağlanmıştır?
Anayasa şikâyeti, 1948 Avusturya Anayasasının 144. maddesinde düzenlenerek, bu hükümle, kişilere anayasayla korunan haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle, idari işlemlere karşı şikâyet yoluyla Anayasa Mahkemesine başvuru hakkı tanınmıştır. Bu hüküm, kişilere sadece idari işlemlere karşı anayasa şikâyetinde bulunma hakkını sunduğu halde, uygulamada, şikâyete konu teşkil eden idari işlemin dayanağını oluşturan kanun veya kanun hükmünde kararname de, bu mekanizma aracılığıyla Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmiştir. Avusturya Anayasasının 144. maddesi değiştirilerek kanunların anayasaya, kararnamelerin kanuna, uluslararası antlaşmaların ise hukuka aykırılıklarının, anayasa şikâyeti yoluyla, Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesine olanak tanınmıştır. Böylece, anayasa şikâyetinin kapsamı genişletilmiştir.
Alman Anayasasında anayasa şikâyeti nasıl bir role sahiptir?
Alman Anayasasına göre ise (93/I, 4a) kişiler, haklarının bir kamu gücü tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle anayasa şikâyeti yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmektedir. Burada kamu gücü ifadesiyle kastedilen, Anayasanın 1. maddesinde yer alan hüküm gereğince, yasama, yürütme ve yargı organlarıdır. Bu yüzden, Almanya’da anayasa şikâyeti yolu, devletin üç temel organının faaliyetlerini, kişilerin anayasal haklarını ihlal etmesini önleyecek bir role sahiptir. Görüldüğü gibi Almanya’da anayasa şikâyeti yolu, sadece yasamanın anayasaya uygunluğunu denetleyen bir mekanizma yaratmamakta, aynı zamanda yargısal ve idari tasarruflar yoluyla ortaya çıkan temel hak ihlallerini de anayasaya uygunluk denetimine tâbi kılmaktadır.
Almanya’da anaysa şikâyeti nasıl harekete geçirilmektedir?
Almanya’da anayasa şikâyetinin harekete geçirilebilmesi için kişilerin temel haklarının kamu gücü tarafından ihlal edilmiş olması, ihlalin hâlihazırda mevcut bulunması, diğer bir deyişle geçmişte vuku bulması veya şikâyete konu olan ihlalin gelecekte ortaya çıkması muhtemel bir duruma ilişkin olmaması, başvuru sahibinin doğrudan zarar görmüş olması, yargı yolunun tüketilmiş olması gibi çeşitli kriterlerin varlığı da aranmaktadır.
Kanunların anayasaya uygunluğunun kaç boyutu vardır?
Kanunların anayasaya uygunluğunun şekli uygunluk ve esas yönünden uygunluk olmak üzere iki boyutu mevcuttur. Gerçekten bir kanunun anayasaya uygun olabilmesi için her şeyden önce, o kanunun yapımında izlenen yöntemin anayasada öngörülen usul kurallarına uygun olması gerekir. Öte yandan, kanunun yer verdiği düzenlemelerin içerik yönünden de anayasa hükümlerine uygun olması gerekir.
Şekil denetiminin konusu nedir?
Şekil denetiminin konusu, kanunun yapımında izlenen yöntemin anayasada öngörülen usul kurallarına uygun olup olmadığının araştırılmasıdır.
Esas denetiminin konusu nedir?
Esas denetiminin konusu ise kanunun yer verdiği hükümlerin içeriği yönünden anayasaya uygun olup olmadığının tespit edilmesidir.
Anayasa yargısı neyi ifade etmektedir?
Dar anlamda anayasa yargısı, kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimini konu almaktadır. Geniş anlamda ise anayasa yargısı, anayasaya aykırılık oluşturan tüm sorunların yargısal çözümünü ifade etmektedir.
Anayasaya uygunluk denetiminde ABD modelini anlatınız.
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin genel yetkili mahkemeler tarafından yapıldığı sisteme ABD modeli denmektedir. Bu modelde, kanunların anayasaya uygunluk denetimi, tek bir mahkeme tarafından değil, yargı sisteminin farklı basamaklarında yer alan tüm mahkemeler tarafından yapılabilmektedir. Bu nedenle ilk derece mahkemeleri, istinaf mahkemeleri ve temyiz mahkemesi bu denetimi yapma yetkisine sahiptir. Bu modelde anayasaya uygunluk denetiminin tüm mahkemeler tarafından yapılabilmesi, yargı kuruluşlarının kendilerine intikal eden uyuşmazlıkları çözerken, o uyuşmazlığa uygulayacakları normun hukuken geçerli olup olmadığını tespit etmekle yükümlü olmalarından kaynaklanmaktadır. Eğer bir mahkeme, uyuşmazlığa uygulayacağı normun anayasaya aykırılığını tespit ederse, bu tespit o normun hukuken geçersiz olduğu anlamına gelecektir. Böylece tespiti yapan mahkeme, uyuşmazlığı bir üst norm olan anayasa hükümlerine göre çözmek durumunda kalacaktır. Bu model, hukukun temel prensiplerinden olan üst normun kendisinden sonraki normu bertaraf edeceği anlamına gelen lex superior derogat legi inferiori kuralına dayanmaktadır. Ne var ki ilk derece mahkemelerinin tüm kararları temyiz denetimine tâbi olduğundan, anayasaya uygunluk denetimi konusundaki nihai kararı da temyiz mahkemesi verecektir. ABD modelinde, anayasaya aykırılığı tespit edilen norm, iptal edilerek yürürlükten kaldırılmaz. Anayasaya aykırılık tespiti ile birlikte norm ihmal edilir; uyuşmazlık, anayasa hükümleri doğrudan doğruya uygulanarak çözüme bağlanır. Bu nedenle mahkemeler anayasaya aykırılığa hükmeden kararlarından vazgeçtikleri takdirde, norm tekrar uygulamaya girer. Böyle olmakla beraber mahkemeler anayasaya aykırılığı tespit edilen normu stare decisis (emsallere bağlılık) ilkesi gereğince uygulamama eğilimindedir. Böylece hakkında anayasaya aykırılık hükmü olan norm, açık olarak ilga edilmese de uygulanmamak suretiyle hukuki gücünü kaybeder.
ABD modelinde anayasaya uygunluk denetiminin niteliği nedir?
İlk kez ABD’de ortaya çıkan, bu nedenle ABD modeli olarak adlandırılan bu sistemde, kanunların anayasaya uygunluğu, ancak somut norm denetimi yoluyla gerçekleşmektedir. Diğer bir deyişle, ABD modelinde somut bir uyuşmazlık olmaksızın herhangi bir kişi veya makam bir normun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle soyut norm denetimine yani iptal davasına başvuramamaktadır. Somut norm denetimi, bir uyuşmazlık nedeniyle o uyuşmazlığa uygulanacak normun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle harekete geçirilebilmektedir. ABD modelinin ancak somut norm denetimine olanak tanıması, bu denetimi harekete geçirecek kişilerin hukuki bir uyuşmazlığın taraflarından biri, yani davalı veya davacı olmasını gerektirmektedir. Herhangi bir uyuşmazlığa taraf olmayan, davalı veya davacı sıfatı taşımayan kişiler, anayasaya uygunluk denetimini harekete geçirememektedir. Öte yandan bu model, önleyici değil düzeltici denetim türüne tekabül etmektedir. Hatırlanacağı gibi önleyici denetim, bir normun yürürlüğe girmesinden önce o normun yürürlüğe girmesini önlemek üzere başvurulan bir denetim türüdür. Düzeltici denetim ise, bir normun yürürlüğe girmesinden sonra o normun yol açtığı anayasaya aykırılık sorununu çözmek üzere başvurulan bir yöntemdir. Bir uyuşmazlığa uygulanacak norm nedeniyle anayasaya uygunluk denetimine olanak tanıyan ABD modeli ise düzeltici denetim niteliğini taşımaktadır.
Anayasaya uygunluk denetiminde Avrupa modelini anlatınız.
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin genel yetkili mahkemeler tarafından değil; ancak, bu amaca özgü olarak kurulan özel yetkili bir mahkeme tarafından yapıldığı sisteme Avrupa modeli, merkezi anayasa yargısı veya anayasa mahkemesi modeli denmektedir. Sistemin Avrupa modeli olarak adlandırılmasının nedeni, Kıta Avrupasında yer alan geniş sayılabilecek bir coğrafyada uygulanmasıdır. Bu modelin aynı zamanda merkezi anayasa yargısı olarak tanımlanması ise anayasaya uygunluk denetiminin merkezi nitelik taşıyan özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılmasıdır.
Avrupa modelini kabul eden anayasa düzenlerinde genel yetkili mahkemeler, kendilerine intikal eden uyuşmazlıkları çözerken bu uyuşmazlığa uygulayacakları normun anayasaya aykırılığını tespit ederlerse, sözü geçen normu ihmal ederek ABD modelinde olduğu gibi anayasa normlarını uygulamak suretiyle uyuşmazlığı karara bağlayamazlar. Genel yetkili mahkemelere tanınan yetki, koşulları mevcut ise anayasaya uygunluğu konusunda şüphe duydukları norm üzerinde yargısal denetim yapması için anayasa mahkemesini harekete geçirmekten ibarettir. Çünkü Avrupa modelinde kanunların anayasaya uygunluk denetimini yapma yetkisi, çoğu kez anayasa mahkemesi olarak adlandırılan özel yetkili mahkemeye aittir.
Avrupa modelinde anayasaya uygunluk denetimi sonucunda uygunsuzluğu tespit edilen ilgili norma ilişkin hangi yöntem yürütülmektedir? ABD modelinden farkı nedir?
Avrupa modelinin önemli özelliklerinden biri de anayasaya uygunluk denetimi sonucunda anayasa mahkemesi tarafından, anayasaya aykırılığı tespit edilen normun ilga edilmesi, yani yürürlükten kaldırılmasıdır. Bu yüzden, Avrupa modelinde anayasa mahkemesinin bir norm hakkında verdiği anayasaya aykırılık kararı, herkes için bağlayıcı, yani erga omnes etkiye sahiptir. Oysa ABD modelinde genel yetkili mahkemeler, anayasaya aykırılığını tespit ettikleri normu iptal, yani ilga yetkisine değil; ancak, ihmal yetkisine sahip olduklarından bu mahkemelerin ihmal kararı, taraflar için bağlayıcı, yani inter partes etkiye sahiptir. ABD modelinde sadece somut norm denetiminin mümkündür, bu denetim türünün de doğası gereği düzeltici nitelik taşır. Oysa Avrupa modelinde hem soyut hem somut norm denetimi olanağı mevcut olduğu gibi, denetimin önleyici ve düzeltici nitelik taşıması da mümkündür.
Anayasaya uygunluk denetiminin türleri nelerdir?
Anayasaya uygunluk denetimi, denetimi yapan organ, denetimin yapılma zamanı ve bu denetimin harekete geçirilmesinde izlenen yöntem dikkate alındığında, çeşitli türlere ayrılmaktadır. Bunlar sırasıyla, siyasal ve yargısal denetim, önleyici ve düzeltici denetim, soyut ve somut norm denetimi ve nihayet anayasa şikâyetidir.
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminde siyasal denetim nasıl olur?
Kanunların anayasaya uygunluk denetimi siyasal bir organ tarafından yapıldığı takdirde bu denetim türü ortaya çıkmaktadır. Yasama organının iki meclisten oluştuğu bir sistemde birinci meclisin kabul ettiği kanunlar üzerinde ikinci meclis tarafından yapılan denetim bu niteliktedir. Öte yandan parlamentonun kabul ettiği kanun üzerinde devlet başkanına tanınan veto yetkisi de siyasal denetimin örneğini oluşturmaktadır.
Kanunların anayasaya uygunluk denetimlerinden yargısal denetimi anlatınız.
Kanunların anayasaya uygunluk denetimi, bir yargı kuruluşu tarafından yerine getiriliyorsa, bu denetim türü yargısal denetim olarak adlandırılır. Yargısal denetimin de genel yetkili veya özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılması mümkündür. Genel yetkili mahkeme tarafından yapılan denetime ABD modeli, özel yetkili mahkeme tarafından yapılan denetime ise Avrupa modeli denmektedir.
Anayasaya uygunluk denetimlerinden önleyici denetimi anlatınız.
Anayasaya uygunluk denetimi, normun yürürlüğe girmesinden önce yapıldığı takdirde, bu denetime önleyici denetim adı verilmektedir. Böylece anayasaya aykırı bir normun yürürlüğe girmesi önlenmektedir. Kimi durumlarda bir normun anayasaya aykırılığı, henüz o norm uygulanmadan kolayca tespit edilebilecek bir nitelik taşıyabilir. Bu tür anayasaya aykırılık sorunlarının çözümünde önleyici denetimin anayasanın üstünlüğü kuralının korunmasında etkili bir rolü olduğu söylenebilir. Bu denetim sayesinde parlamentonun kabul ettiği bir kanuni düzenleme, henüz yürürlüğe girmeden ilgililerin başvurusu üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenerek anayasaya aykırı bir normun yürürlüğe girmesi önlenebilir.
Anayasa düzeninde sadece önleyici denetim mekanizmasına yer verilmesinin sakıncası nedir?
Normun anayasaya aykırılığı, her zaman ilk bakışta tespit edilebilecek kadar açık olmayabilir. Kimi durumlarda normun anayasaya aykırılığı, o normun yürürlüğe girmesini takiben somut olaylara uygulanma sürecinde ortaya çıkabilir. Bu olasılık dikkate alındığında, bir anayasa düzeninde sadece önleyici denetim mekanizmasına yer verilmesinin anayasanın üstünlüğü kuralının korunmasında yeterli olmayacağı anlaşılacaktır. Bu nedenle önleyici denetim mekanizmasına yer veren Romanya, Macaristan, Polonya, Portekiz ve İspanya gibi devletlerin anayasalarında aynı zamanda düzeltici denetim mekanizmaları da kabul edilmiştir.
Anayasaya uygunluk denetimlerinden düzeltici denetimi anlatınız.
Bir normun yürürlüğe girmesinden sonra yapılan anayasaya uygunluk denetimine düzeltici denetim denir. Düzeltici denetimin soyut norm denetimi ve somut norm denetimi olmak üzere iki türü vardır. Soyut norm denetimi, normun yürürlüğe girmesinin ardından anayasada öngörülen süre içinde devlet başkanı, belirli sayıdaki parlamento üyesi gibi anayasayla yetkili kılınan kişi ve makamlar tarafından harekete geçirilebilmektedir. Buna karşılık somut norm denetimi, bir dava dolayısıyla o uyuşmazlığın tarafı olan kişiler, yani davalı ve davacılar tarafından harekete geçirilebilmektedir.
Soyut norm denetimi nedir?
Soyut norm denetimi, bir normun yürürlüğe girmesini takiben anayasa ile yetkili kılınan devlet başkanı ve belirli sayıdaki parlamento üyesi tarafından anayasanın öngördüğü süre içinde harekete geçirilebilen bir denetim türüdür. Soyut norm denetiminin harekete geçirilebilmesi için her şeyden önce denetime konu olan normun Resmi Gazetede yayımlanması veya yürürlüğe girmesi gerekir. Bu nedenle bu denetim türü, aynı zamanda düzeltici nitelik taşır. Öte yandan soyut norm denetimi somut bir dava dolayısıyla değil, normun anayasaya aykırılığını içeren soyut bir iddia üzerine harekete geçirilmektedir. Bu yüzden bu denetim türü, soyut norm denetimi olarak adlandırılmaktadır. Soyut norm denetimi neticesinde anayasaya uygunluk denetimi yapan organ, anayasaya aykırılık iddiasını isabetli gördüğü takdirde, normun iptaline hükmeder. Böylece anayasaya aykırılığı tespit edilen norm, yürürlükten kalkmış olur. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi, soyut norm denetimi üzerine verilen iptal kararı, ancak geleceğe dönük hukuki sonuç doğurabilir. Daha açık bir deyişle, iptal kararı, geriye yürüyerek geçmişte normun uygulandığı olaylar üzerinde sonuç doğurmaz.
Anayasamıza göre soyut norm denetimine başvuru için öngörülen süre nedir?
1982 TC Anayasası, dava açma süresini 60 günle sınırlamıştır. 1961 TC Anayasası, bu süreyi 90 gün olarak hükme bağlamıştı.
Somut norm denetimini anlatınız.
Somut norm denetimi, somut bir uyuşmazlığa uygulanması gereken normun anayasaya aykırı olduğu kanısıyla uyuşmazlığı görmekte olan mahkeme tarafından anayasa yargısının harekete geçirilmesi üzerine gerçekleşmektedir. Somut norm denetiminde uyuşmazlığa uygulanması gereken normun anayasaya aykırılığı, davaya bakmakta olan mahkeme tarafından resen tespit edilebileceği gibi, davanın tarafları olan davalı ve davacının itirazı üzerine de saptanabilir. Bu nedenle, bu denetim türüne itiraz denetimi de denmektedir. Somut norm denetiminde uyuşmazlığa uygulanması gereken normun anayasaya aykırılık tezi, davanın taraflarınca ileri sürüldüğü takdirde, davaya bakmakta olan mahkemenin bu itirazı değerlendirerek sonuca bağlaması gerekir. Dava mahkemesi, itirazı yerinde gördüğü takdirde, davayı bekletici sorun haline getirerek anayasa mahkemesine başvurur. Anayasaya aykırılık sorunu, anayasa mahkemesi tarafından çözüme bağlanır.
Anayasa şikayeti için hangi koşulların gerçekleşmesi gerekir?
Anayasa şikâyetinin harekete geçirilebilmesi için bir anayasal hakkın ihlal edilmiş olması ve o ihlali ortadan kaldırmak için diğer kanun yollarının tüketilmiş olması gereklidir. Anayasal hakkı ihlal edilen, bu ihlali ortadan kaldırmak için kanun yollarını tüketen kişi, buna rağmen sonuç alamamışsa bu sorunun çözümü için anayasa mahkemesine başvurabilir.
TC Anayasasında anayasa şikayeti yolu düzenlenmiş midir?
1982 Anayasasının ilk metninde yer almayan anayasa şikâyeti, 12 Eylül 2010 halkoylamasıyla kabul edilen anayasa değişikliği sonucunda Anayasanın 148. maddesinin 3. fıkrasına eklenmiştir. Bu hükme göre: “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
Anayasaya uygunluk denetiminde şekil denetiminin kapsamı nedir?
Bir kanunun anayasaya uygun olabilmesi için her şeyden önce, o kanunun yapımında izlenen yöntemin anayasada öngörülen usul kurallarına uygun olması gerekir. Şekil denetiminin konusu, kanunun yapımında izlenen yöntemin anayasada öngörülen usul kurallarına uygun olup olmadığının araştırılmasıdır.
Anayasaya uygunluk denetiminde esas denetiminin konusu nedir?
Kanunun yer verdiği düzenlemelerin içerik yönünden anayasa hükümlerine uygun olması gerekir. Aksi halde anayasanın temel norm olmasının hiçbir hukuki değeri kalmaz. Esas denetiminin konusu kanunun yer verdiği hükümlerin içeriği yönünden anayasaya uygun olup olmadığının tespit edilmesidir.
Anayasa yargısından söz edebilmek için nasıl bir anayasanın varlığı gereklidir?
Anayasa yargısı, her şeyden önce yazılı ve sert bir anayasanın varlığını gerektirmektedir; çünkü anayasa yargısının konusunu oluşturan kanunların anayasaya aykırılığı, ancak yazılı ve sert anayasa kavramlarının birleştiği bir sistemde mevcut olabilecektir. Yazılı bir anayasanın mevcut olmaması, kanunların üzerinde bir normun yer almadığı anlamına gelmektedir. Bu tür bir sistemde kanunların çatışacağı bir üst norm olmadığından, bu çatışmayı çözecek anayasa yargısına da ihtiyaç duyulmayacaktır. Nitekim yazılı anayasası olmayan İngiltere’de anayasa yargısı da mevcut değildir. Şu halde anayasa yargısının varlık nedenlerinden biri, yazılı anayasanın mevcut olmasıdır. Çünkü ancak yazılı anayasası olan bir sistemde kanunların çatışma içine girebileceği üst bir normdan söz edilebilir ve bu çatışmayı çözecek bir yargı mekanizmasına ihtiyaç duyulabilir. Anayasa yargısından söz edebilmek için yazılı bir anayasanın varlığı da tek başına yeterli değildir. Bu anayasanın aynı zamanda katı bir anayasa olması gerekir. Esnek anayasa, anayasa hükümlerinin adi kanunlarla aynı yönteme bağlı olarak değiştirildiği modeli ifade etmektedir. Bu nedenle esnek anayasalı bir sistemde anayasa hükümlerini değiştirmekle adi kanun yapmak arasında usulî bir fark mevcut değildir. Bunun sonucu olarak anayasaya aykırılık içeren adi bir kanunun kabul edilmesi, anayasa hükümlerinin dolaylı olarak değiştirilmesi anlamına gelecektir. Böylece esnek anayasalı bir sistemde kanunların anayasaya aykırılığı gibi yargısal yöntemlerle çözülmesi gereken bir sorun da ortaya çıkmayacaktır.
Katı anayasaların temel hedefi nedir?
Katı anayasa, anayasa hükümlerinin adi kanunlara kıyasla farklı yöntemlerle değiştirilebildiği bir modeli ifade etmektedir. Katı anayasaların temel hedefi, anayasa hükümlerinin seçimden seçime değişen adi parlamento çoğunlukları tarafından kolayca değiştirilmesini önlemektir. Bu, anayasanın bir toplum sözleşmesi olmasının gereğidir. Bu nedenle katı anayasa modellerinde, anayasa hükümlerinin değiştirilmesinde izlenecek yöntemi düzenleyen kurallar, bu hükümlerin kolayca değiştirilmesini önlemeyi hedeflemektedir. Katı anayasalar, anayasa hükümlerinin değiştirilmesini adi kanunlardan farklı yöntemlere bağladıklarından bu anayasa modellerinde adi kanunların anayasaya aykırı hükümler içermesi, bir anayasaya aykırılık sorunu yaratmaktadır. Bu sorunun çözümünü sağlayacak en etkili yöntem ise kanunların anayasaya aykırılığını denetleyen bir yargı mekanizması yaratmaktır. Bu, iki biçimde gerçekleştirilebilir. İlk yöntem, genel yetkili mahkemelere kanunların anayasaya aykırılığı sorununu çözme yetkisinin de tanınmasıdır. İkinci yöntem ise kanunların anayasaya aykırılık sorununu çözmek üzere özel yetkili yargı kuruluşlarının yaratılmasıdır. Bu sistemler kısaca ABD modeli ve Avrupa modeli olarak adlandırılırlar.
Dar anlamda anayasa yargısının kapsamı nedir?
Dar anlamda anayasa yargısı, kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimini konu almaktadır.
Geniş anlamda anayasa yargısının kapsamı nedir?
Geniş anlamda ise anayasa yargısı, anayasaya aykırılık oluşturan tüm sorunların yargısal çözümünü ifade etmektedir.
Katı anayasa nedir?
Katı anayasa ise anayasa hükümlerinin adi kanunlara kıyasla farklı yöntemlerle değiştirilebildiği bir modeli ifade etmektedir.
Katı anayasaların temel amacı nedir?
Katı anayasaların temel hedefi, anayasa hükümlerinin seçimden seçime değişen adi parlamento çoğunlukları tarafından kolayca değiştirilmesini önlemektir.
Kanunların anayasaya aykırılığını denetleyen yargı mekanizması nasıl gerçekleşebilir?
Kanunların anayasaya aykırılığını denetleyen bir yargı mekanizması iki biçimde gerçekleştirilebilir. İlk yöntem, genel yetkili mahkemelere kanunların anayasaya aykırılığı sorununu çözme yetkisinin de tanınmasıdır. İkinci yöntem ise kanunların anayasaya aykırılık sorununu çözmek üzere özel yetkili yargı kuruluşlarının yaratılmasıdır.
Türk hukukunda anayasa yargısına ilk kez hangi anayasada yer verilmiştir?
Türkiye Cumhuriyeti 1961 Anayasası ile anayasa yargısına ilk kez yer verilmiştir.
1982 Anayasasına göre Anayasa Mahkemesinin üyeleri nasıl belirlenir?
1982 Anayasası 11 asıl 4 yedek üyeden oluşacağını öngördüğü Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde TBMM’ne yetki tanımamış, Yüksek Mahkemenin üyelerinin tümünü seçme yetkisini, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak cumhurbaşkanına sunmuştur.
Anayasaya uygunluk denetiminde Amerikan ve Avrupa modellerini birbirinden ayıran nokta nedir?
Anayasaya uygunluk denetiminin genel yetkili mahkemeler tarafından yapıldığı sistemlere Amerikan modeli, bu denetimin özel yetkili mahkemeler tarafından yapıldığı sistemlere ise Avrupa modeli denmektedir.
ABD modelinde anayasaya aykırılığı tespit edilen normun akıbeti nedir?
ABD modelinde, anayasaya aykırılığı tespit edilen norm, iptal edilerek yürürlükten kaldırılmaz. Anayasaya aykırılık tespiti ile birlikte norm ihmal edilir; uyuşmazlık, anayasa hükümleri doğrudan doğruya uygulanarak çözüme bağlanır. Bu nedenle mahkemeler anayasaya aykırılığa hükmeden kararlarından vazgeçtikleri takdirde, norm tekrar uygulamaya girer.
ABD modelinde somut bir uyuşmazlık olmaksızın herhangi bir kişi veya makam bir normun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle norm denetimine başvurabilir mi?
ABD modeli olarak adlandırılan sistemde, kanunların anayasaya uygunluğu, ancak somut norm denetimi yoluyla gerçekleşmektedir. Diğer bir deyişle, ABD modelinde somut bir uyuşmazlık olmaksızın herhangi bir kişi veya makam bir normun anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle soyut norm denetimine yani iptal davasına başvuramamaktadır.
Norm denetiminde önleyici denetim ne anlama gelir?
Önleyici denetim, bir normun yürürlüğe girmesinden önce o normun yürürlüğe girmesini önlemek üzere başvurulan bir denetim türüdür.
Norm denetiminde düzeltici denetim ne anlama gelmektedir?
Düzeltici denetim, bir normun yürürlüğe girmesinden sonra o normun yol açtığı anayasaya aykırılık sorununu çözmek üzere başvurulan bir yöntemdir.
ABD modelinde, anayasaya uygunluk denetimlerinden hangisi kullanılmaktadır?
Bir uyuşmazlığa uygulanacak norm nedeniyle anayasaya uygunluk denetimine olanak tanıyan ABD modeli ise düzeltici denetim
niteliğini taşımaktadır.
Avrupa modeli olarak anılan anayasaya uygunluk denetimi ilk olarak hangi ülkede ortaya çıkmıştır?
Bu model, ilk kez 1 Ekim 1920 tarihli Avusturya Anayasasıyla benimsendiği için Avusturya modeli olarak adlandırılmaktadır.
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılması, ilk kez hangi hukukçu tarafından savunulmuştur?
Kanunların anayasaya uygunluk denetiminin özel yetkili bir mahkeme tarafından yapılması, ilk kez Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen tarafından öne sürülmüştür.
Kelsen'e göre normlar hiyerarşisi nasıl işlemektedir?
Kelsen’e göre, hukuk normları arasında bir hiyerarşi vardır. Bu hiyerarşi içinde anayasa metni en üst normu, diğer bir deyişle, ülkenin temel normunu oluşturmaktadır. Bu sistem içinde anayasadan sonra gelen kanunların anayasaya aykırı olması
düşünülemez.
Fransa'da anayasa yargısı nasıl işlemektedir?
Fransa’da anayasa yargısı, Anayasa Konseyi tarafından yerine getirilen bir fonksiyondur.
Anayasaya uygunluk denetiminin kapsamı nedir?
Kanunların anayasaya uygunluğunun şekil ve esas yönünden uygunluk olmak üzere iki boyutu mevcuttur. Şekil denetiminin konusu, kanunun yapımında izlenen yöntemin anayasada öngörülen usul kurallarına uygun olup olmadığının araştırılmasıdır. Esas
denetiminin konusu ise kanunun yer verdiği hükümlerin içeriği yönünden anayasaya uygun olup olmadığının tespit edilmesidir.
Anayasaya uygunluk denetimi, denetimi yapan organa göre nasıl tasnif edilir?
Siyasal denetim ve yargısal denetim türü olarak ikiye ayrılır. Kanunların anayasaya uygunluk denetimi siyasal bir organ tarafından yapıldığı takdirde siyasal denetim türü ortaya çıkmaktadır. Kanunların anayasaya uygunluk denetimi, bir yargı kuruluşu tarafından yerine getiriliyorsa, bu denetim türü yargısal denetim olarak adlandırılır.