Hukukun Temel Kavramları 2 Dersi 6. Ünite Özet
Ceza Ve Ceza Muhakemesi Hukukunun Esasları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Ceza Hukukuna Giriş
İnsan ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının sadece bireyleri ilgilendirenleri mevcuttur. Bununla birlikte bazı kurallar bireylere zarar verirken toplumun diğer bireylerini de olumsuz etkiler. Örneğin hırsızlık, cinsel saldırı gibi suç oluşturan fiillerin bireye zarar vermesinin yanında, toplumun diğer bireylerinin bu suçların varlığı sebebiyle tedirginlik duyup, korku içinde yaşamalarına neden olur.
Devlet, toplumsal yaşamı düzenlemek amacıyla cezaya başvurmasının yanında ceza hukukunun tarihsel temeli olarak bireyin suç işlediğinde bunun bedelini ödemesi esasıyla cezaya başvurur. Suç işleyenin, işlediği suçun bedelini ödemesine kefaret denir. Devlet hangi fiilin suç oluşturacağını tespit etmek, bunun yaptırımını belirlemek ve uygulamak görevini üstlenmiştir. Buna göre kamu hukukunun bir dalı olarak çağdaş ceza hukukunun iki temel amacından bahsedilebilir. Bunlar özel önleme ve genel önleme olarak adlandırılır. Suç işleyenlerin yeniden topluma kazandırılması ve bir daha suç işlememelerinin sağlanması, bir diğer anlatımla ıslah edilmeleri, cezanın özel önleme amacıdır. Genel önleme amacına göre; suç işleyen bir kişinin cezalandırıldığını gören suça eğilimli toplum fertlerinin suçu oluşturan davranışlardan kaçınmaları hedeflenmektedir.
Bir ceza kuralını (normunu) ihlal eden kişiye uygulanan yaptırıma ceza denir. Ceza kanununun yasakladığı ve başkasının hakkını ihlal eden fiillere ise suç denir. Bu tanımlardan yola çıkarak, ceza hukuku, devletin ceza yaptırımı ile uygulanmasını istediği emir ve yasakların bütününü oluşturan hukuk kurallarıdır.
Ceza Hukukunda Temel İlkeler
Anayasamıza göre hukuk devleti olmak cumhuriyetin nitelikleri arasındadır. Yine TCK’ da hukuk devletini korumak ceza hukukunun amaçları arasındadır. Bireyin hukuk aracılığı ile hak ve özgürlüklerini koruyan devlet hukuk devletidir.
Devlet yaptığı tüm işlem ve eylemleri hukuk kuralları çerçevesinde tutmalı, hukuk kurallarına uymak zorundadır. Bu sebeple devletin tüm karar ve işlemlerinin yargı denetimine açık olması gerekir.
İnsancıllık İlkesi
Ceza hukuku her ne kadar suç işleyene ceza öngörse de bu ceza verilirken suç işleyenin insan olduğu unutulmamalıdır. Suç işleyene verilecek cezanın insan onuruna ve haysiyetine yaraşır ve topluma yeniden kazandırılmasına hizmet eder nitelikte olması gerekir.
Kusur İlkesi
Failin cezalandırılması için, fiili işlemesi sebebiyle kınanabilmesi de gerekir. İşlenen bir fiilden dolayı fail dışında bir başkası cezalandırılamaz. Bu temelini Anayasa’daki ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesinden alır. Bu ilkeye göre kişi ancak kendisinin işlediği fiilden dolayı cezalandırılır. Ayrıca ceza verilebilmesi için failin kusurlu olması gerekir. Kusur yokluğunda suç da yoktur.
Kısacası kişi ancak kendi iradi eylemlerinden sorumlu tutulabilir. Kusur ilkesinin üç önemli sonucu vardır. Bu sonuçlar;
- Fail kusursuz hareketi nedeniyle cezalandırılamaz.
- Ceza, failin fiildeki kusuru ile doğru orantılı olmalıdır.
- Ceza, kusurun derecesine göre failin hak ettiğinden daha az ya da çok olamaz.
Kanunilik İlkesi
Kanunilik ilkesi “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” olarak da adlandırılır. Bu ilkeye göre suç ve ceza ancak kanunla belirlenebilir. TCK md.2/1’de “ Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz” şeklinde açıkça belirtilmiştir. Bu ilke Anayasa’da da güvence altına alınmıştır. Örneğin işlendiği sırada kanunda açıkça suç sayılmayan bir fiil daha sonra kanunda suç olarak belirtilse dahi fiili işleyene ceza verilemez. Kanunda suç olarak belirtilmiş bir fiil için de kanunda o fiile açıkça öngörülmüş cezanın dışında bir ceza verilemez. Bu ilkenin sonucunda birey hangi davranışların suç oluşturduğunu ve bunların bedeli olarak hangi cezaların öngörülmüş olduğunu bilebilecektir. Diğer yandan yürütmenin keyfiyetini önleyecektir. Hakimlerin de istedikleri gibi ceza vermesini önleyerek, böylece yargı organının da keyfiyetini önleyecektir. Bu ilke aynı zamanda hukuki kesinliği ve eşitliği sağlamaya yöneliktir ve bu sebeple demokratik anayasal hakların güvence altına alınması bakımından önemli bir fonksiyona sahiptir.
Ceza Hukukunun Uygulama Alanı
Ceza Kanunlarının Zaman Yönünden Uygulanması
Toplumsal yaşam sürekli değişim halindedir. Belirli bir zamana ve ihtiyaca göre çıkarılan kanunlar bu değişim sonucu mevcut ihtiyacı her zaman karşılayamaz. Kanunların bu yeni ihtiyaçları karşılamak amacıyla değişmeleri gerekmektedir. Kanunun değişmesi durumunda işlenmiş bir suça hangi kanunun uygulanacağı sorunu ortaya çıkmaktadır. Bir suç işlendiği sıradaki kanun mu yoksa daha sonra değişen kanun mu uygulanacak sorunu görülür.
Bu sorunun çözümünde kural olarak ceza kanunlarının uygulanması bakımından suçun işlendiği zaman yürürlükte olan kanun uygulanır. Ceza muhakemesi hukukunda ise bu geçerli değildir. Ceza kanunlarının uygulanmasında geriye yürümezlik söz konusudur. Bunun istisnası olarak suçun işlendiği zamandan sonra yürürlüğe giren kanun failin lehine ise bu kanun uygulanır ve infaz olunur. Bu uygulama da lehe kanunun geçmişe etkili olması olarak adlandırılır. Örneğin fiili suç olmaktan çıkaran veya cezayı azaltan yeni kanun faile uygulanacaktır.
Ceza Kanunlarının Yer Yönünden Uygulanması
Türk hukukunda kanunların yer bakımından uygulanmasında kabul edilen temel ilke “ülkesellik (mülkilik) ilkesi”dir. TCK md.8/1 göre “Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır.” Devletin kendi sınırları içerisinde, ceza kanunları aracılığı ile egemenlik haklarını kullanmasıdır.
Ceza Kanunlarının Kişi Yönünden Uygulanması
Ceza kanununun uygulanmasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve ayrıcalık tanınamaz. Kanun önünde herkes eşittir ve kanunlara herkes uymak zorundadır.
Suçun Unsurları
Hukuk düzeninin yaptırım tehdidi ile yasakladığı fiile suç denir. Bir suçun oluşması için aranan koşullara suçun unsurları denir. Suçun kurucu unsuru suçun adı, türü ne olursa bütün suçlarda ortak olan unsurdur. Kurucu unsurlar maddi unsur ve manevi unsur olarak ikiye ayrılır.
Maddi Unsur
Suç kaynağını insandan aldığı için insan hareketi yoksa suç da yoktur. Bu hareket, icra veya ihmal (hareketsiz kalma) şeklinde olabilir. Maddi unsurun ortaya çıkması için hareket zorunlu olmasına rağmen yeterli değildir. Bu hareketin bir sonuç ortaya çıkarmış olması ve hareket ile sonuç arasında bir nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Yani maddi unsur; hareket, sonuç ve ikisi arasında nedensellik bağından meydana gelmektedir.
Manevi Unsur
Maddi unsurdaki nedensellik bağının yanında bir de manevi bağ gerekmektedir. Yani hareket bilinçli ve iradi olmalıdır. Bu iradenin de kusurlu olması gerekir. TCK’ya göre bu kusur kast ve taksir olarak iki şekilde olabilir. Taksirde fiil suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülemeyerek yapılmıştır. Sonucun istenmemiş olması taksiri kasttan ayıran özelliktir.
Hukuka Uygunluk Nedenleri
Hukuka uygunluk nedenleri işlenen fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırıp onu hukuka uygun hale getirirler. Bu durumda fiil suç olmaktan çıkar. Örneğin fail kendisine yönelen bir saldırıya hukuka aykırı bir fiille karşılık vermek durumunda kaldıysa bu bir hukuka uygunluk nedeni olarak sayılır. Failin bu konudaki düşüncesi önemli değildir ve bu hukuka uygunluk nedenlerinin objektif etkisidir. Genel hukuka uygunluk nedenleri meşru savunma, görevin yerine getirilmesi, zorunluluk hali, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızasıdır.
Teşebbüs
Bir suçu işlemeye karar veren kimse suçun icrasına başlar ve fakat tamamlayamazsa buna teşebbüs denir. Kanunda teşebbüste kalan suçun cezalandırılması için özel bir hüküm yok ise teşebbüs aşamasına kalan suçlar cezalandırılmaz. Bu da ceza kanunlarının genellikle sonuca göre suç belirlediğinden kaynaklıdır.
İştirak
Birden çok sayıda kişinin suç işlemesi durumunda bu kişiler suç ortağı (şerik) olurlar. Bu anlamda, bir tek kişinin işleyebileceği bir suça birden çok kişinin katılmasına iştirak denir.
İştirak Türleri
- Müşterek faillik: Bu kişiler suçu doğrudan meydana getirecek hareketleri yaparlar ve suçtan her bir fail sorumlu olur.
- Azmettirme: Fiili işleyen kişinin hiç suç işleme fikri yokken azmettirenin faile suç işleme kararı verdirmesidir. Azmettiren de faille birlikte suçtan sorumlu olur.
- Yardım etme: Suç işlemeye teşvik etme, suç işleme kararını kuvvetlendirmek, suçun işlenmesinden sonra yardım vaadi, suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek, suçun oluşmasında kullanılan araçları sağlamak, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunmak olarak tanımlanabilir.
Suçlu
Suçluyu kanunun suç olarak öngördüğü fiili gerçekleştiren kişi olarak tanımlayabiliriz. Bir kimsenin suçlu olabilmesi için suçun o kişiye isnat edilebilir olması gerekir. İsnat edilebilirlik, fiilin işlendiği sırada failde anlama ve isteme yeteneğinin bulunması anlamına gelir. Yaştan veya akıl hastalığından dolayı akli yetilerde bozukluk olmaması gerekir.
İsnat Edilebilirliği Kaldıran Nedenler
Yaş Küçüklüğü
Fiili işlediği sırada;
- 12 yaşından küçükler isnat edilebilir değillerdir. 12 yaşını doldurmuş olup 15 yaşını doldurmamış olanlar, fiilin anlam ve sonucunu anlayacak durumda değilse isnat edilebilir değillerdir. Güvenlik tedbiri uygulanır.
- 15 yaşını doldurmuş olup 18 yaşını doldurmamış olanlar isnat edilebilirler, ceza verilir.
Sağır ve Dilsizlik
Fiili işlediği sırada;
- 15 yaşından küçük sağır ve dilsizler hakkında 12 yaşından küçük çocuklara uygulanan hükümler uygulanır. Ceza verilmez.
- 15 yaşını doldurmuş olup 18 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler hakkında, 12 yaşını doldurmuş olup 15 yaşını doldurmamış çocuklara ilişkin hükümler uygulanır.
- 18 yaşını doldurmuş olup21 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlere ceza indirimi uygulanır.
- 21 yaşını doldurmuş olan sağır ve dilsizlerin ceza sorumluluğu tamdır.
Akıl Hastalığı
Tam akıl hastalığı isnat edilebilirliği ortadan kaldırır. Fiili işlediği sırada anlama ve isteme yeteneği olan kısmi akıl hastaları için genel olarak hakimin takdirine bırakılmıştır.
Geçici Nedenler
TCK md. 34’e göre geçici nedenlerle anlama ve isteme yeteneği ortadan kalkan kişilere ceza verilmez. Bu geçici nedenler kanunda açıkça belirtilmemiştir. Örneğin; uyurgezerlik, ateşli hastalık gibi..
Ceza
Suç karşılığında faile devlet tarafından uygulanan yaptırıma ceza denir.
Ceza Vermenin Amacı
Suç işlenmesini önleme, toplum düzenini sağlama, toplumu koruma gibi amaçları sayabiliriz.
Cezanın Özellikleri
- Ceza kanuni olmak zorundadır, kanunda açıkça belirtilmiş olmalıdır.
- Cezalar insan onuruna aykırı olamaz.
- Cezalar eşitlik ilkesine uygun olarak verilmelidir. Ceza bölünebilir olmalıdır.
- Cezalarla ilgili hataların tamirinin olanaklı olması gerekir. Ölüm cezası gibi tamiri olanaksız olmamalıdır.
- Ceza kişisel olmalıdır, ailesine ya da topluma mal edilemez.
- Ceza yargı organları tarafından verilmelidir.
- Ceza, işlenen suçla orantılı olmalıdır.
Ceza Türleri
TCK’da cezalar hapis cezası ve para cezası olarak belirlenmiştir.
Adli para cezası, hükmedilen miktarın devlet hazinesine ödenmesidir.
Ceza Muhakemesi Hukukunun Tanımı, İşlevi ve Amacı
Bir hukuki uyuşmazlığı çözmek amacıyla gerçekleştirilen faaliyetler bütününe muhakeme denir. Ceza muhakemesi hukuku, suçun işlenip işlenmediği, kim tarafından işlendiği, yaptırımının ne olacağını çözerken izlenecek yöntemleri düzenleyen hukuktur.
Ceza muhakemesinin temel amacı; muhakemeye katılan bireylerin haklarına zarar gelmeden maddi gerçeğe ulaşmak ve hukuki barışı sağlamaktır.
Ceza Muhakemesinin Temel İlkeleri
Ceza muhakemesindeki devletin cezalandırma hakkı ile şüpheli/sanığın temel hak ve özgürlükleri arasındaki çatışmaya şekil vermiş bazı temel ilkelerin doğmasına sebep olmuştur.
Adil Yargılanma Hakkı
Bu hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Anayasa’da yer alan temel ilkedir. Bu ilkeye göre dava, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkemede, makul sürede ve açık duruşmada görülmelidir.
Doğal (Olağan) Hâkim İlkesi
Suç tarihinden önce kanunla kurulmuş, her bakımdan yetkili mahkemede görevli hâkimin önünde yargılanma hakkıdır.
Masumluk Karinesinden Yararlanma-Lekelenmeme Hakkı
Sanık, mahkûmiyeti kesinleşinceye kadar suçlu sayılmaz. Bu süreçte/sanığa muhtemel suçlu gibi davranılamaz.
Şüpheden Sanığın Yararlanması İlkesi
Sanığın mahkûm edilebilmesi için suçunun şüphe kalmayacak şekilde ispatlanması gerekir. Sanığın suçu işleyip işlemediği konusunda en ufak bir şüphe varsa hakim bu ilke gereği sanığı beraat ettirmelidir.
Bağımsız ve Tarafsız Bir Yargı Organı Önünde Yargılanma Hakkı
Hâkimi emir almaması bağımsızlığını, taraflara eşit mesafede bulunması tarafsızlığını belirtir. Her kişisini tarafsız ve bağımsız bir yargı önünde yargılanması gerekir.
Hak Arama Hakkı
Herkes meşru yollarla yargı önünde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Hak arama hakkı yetkili merciler önünde sorununu anlatma, dinlenilmesini talep etme ve beyanda bulunma hakkına sahiptir.
Makul Sürede Yargılanma Hakkı
Yargı organları yargılamayı en az masraf ve sürede tamamlamak durumundadır. Makul sürede yargılanmayı istemek sanığın hakkıdır.
Soruşturma
Ceza muhakemesinde iki temel evre bulunmaktadır. Soruşturma bu evrenin ilk aşamasıdır. Kanuni bir ifade ile “Kanuna göre, yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre (CMK m.2/1/e)” ifade etmektedir. Bu evrede suç işleme şüphesi altında bulunan kimse ise şüpheli olarak isimlendirilir.
Kovuşturma
Kovuşturma evresi ceza muhakemesinin ikinci aşamasıdır. Bu evre iddianamenin kabulüyle başlar, kesinleşmesiyle son bulur. Suç işleme şüphesi altında bulunan kimse ise sanık olarak isimlendirilir. Kovuşturma evresi dar anlamıyla, duruşma hazırlığı, duruşma ve hüküm evrelerinden oluşmaktadır.
Duruşma Hazırlığı Devresi
Duruşma hazırlığı devresi duruşmayı hazırlamak amacıyla vardır. Bu devrede soruşturma evresinde yapılmayan, eksik bırakılan işlemler yapılır. Duruşma günü belirlenir. Duruşmaya gelmesi gerekli olan kişilere davetiye çıkarılır.
Duruşma Devresi
Duruşma, duruşma hazırlığı devresinde belirlenen günde, madde ve yer yönünden yetkili mahkemede, mahkeme başkanı veya hâkimin iddianamenin kabulü kararını okuyup duruşmayı açtığını açıklamasıyla başlayan, delillerin ortaya koyulup tartışılması suretiyle maddi gerçeğin bulunmaya çalışıldığı ve son sözün sanığa verilip duruşmanın sona erdiğinin açıklanmasıyla biten ceza muhakemesi devresidir. Duruşma devresinin amacı, bireylerin haklarına saygılı olmak suretiyle, duruşmada ortaya konulan delillere bağlı olarak, maddi gerçeğin tespit edilmesi olarak belirlenebilir. Bu bağlamda toplu mahkemelerdeki duruşmalarda temel amaç, hâkimlerin, duruşma bittikten sonra, kendi aralarında olayı tartışabilecekleri bir fikir olgunluğuna getirilmesi şeklinde ortaya çıkar.
Hüküm Devresi
Hüküm, mahkemenin cezai uyuşmazlığa ilişkin olarak verdiği son kararı ifade eder. Mahkeme son kararını verdikten sonra, hüküm fıkrası veya hazırlanmış ise gerekçeli hüküm, aleni duruşmada açıklanır ve tutanağa geçirilir.
Hüküm Çeşitleri
Hüküm verilmesiyle birlikte mahkeme uyuşmazlıktan elini çeker. Hüküm çeşitlerine bakacak olursak;
- Beraat kararı; isnat edilenin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğin sabit olması, failin kast ve taksirinin bulunmaması, bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması hallerinde verilir.
- Ceza verilmesine yer olmadığı kararı; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik veya geçici nedenlerin bulunması, zorunluluk hali veya cebir ya da tehditle işlenmiş olması gibi hallerde verilir.
- Mahkûmiyet kararı; sanığın isnat edilen suçu işlediğinin sabit olması durumunda verilir.
- Güvenlik tedbirine, yüklenen suçun işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra hükmolunur.
- Davanın reddine; sanık hakkında açılmış bir dava varsa ya da aynı suçtan verilmiş bir hüküm varsa karar verilir.
- TCK da ki düşme sebeplerinin varlığı veya soruşturma ya da kovuşturma şartının gerçekleşmemesinin anlaşılması halinde davanın düşmesine karar verilir.
- Soruşturma ya da kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş ise bu şart gerçekleşene kadar davanın durmasına karar verilir.
Kanun Yolları
Hukuka aykırı olduğu düşünülen yargı kararlarının yeniden bir yargı makamı tarafından incelenmesini ifade eden kavram kanun yoludur.
Kanun yolları farklı açıdan sınıflandırılmıştır. En yaygın ayrım olağan-olağanüstü kanun yoludur. Olağan kanun yolu; kesinleşmemiş kararlara karşı olağanüstü kanun yolu ise kesinleşmiş kararlara karşıdır. Temyiz, istinaf ve itiraz olağan kanun yolu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, kanun yararına bozma ve yargılanmanın yenilenmesi ise olağanüstü kanun yoludur.