Medeni Hukuk 2 Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Vekalet Sözleşmesi-Vekaletsiz İşgörme-Kefalet Sözleşmesi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Vekalet sözleşmesi, sözleşmelerin asli edimine göre yapılan ayrıma göre hangi tür sözleşmeler arasında yer alır?
Vekâlet sözleşmesi de hizmet ve eser sözleşmesi gibi iş görme borcu doğuran sözleşmeler grubunda yer alır.
Vekalet sözleşmesi ile temsil arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Vekâlet ile temsil yetkisi birbiriyle ilişkili, fakat birbirinden farklı kavramlardır. Vekâlet, iç ilişkiye; temsil dış ilişkiye ilişkindir. Vekâlet eksik iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir; temsil yetkisi tek taraflı bir işlemle verilir. Vekâlet, vekil için bir hukuksal yüküm (işgörme borcu) doğurur; temsil yetkisi ise, temsilciye bir hak (başkasının alanında hüküm ve sonuçlar doğuracak hukuksal işlem yapma hakkı) bahşeder. Vekâlet sebebe bağlı (illî) bir işlemdir; temsil yetkisi ise, hukukî sebepten
bağımsızdır (soyuttur).
Vekalet sözleşmesinin öğeleri nelerdir?
Vekâletin öğeleri, iş görme, işin müvekkilin menfaatine ve iradesine uygun olarak yapılması, vekilin edim sonucundan değil, edim fiilinden sorumlu olması, vekilin bağımsız iş görmesi, ücretsiz olarak veya bir ücret karşılığı iş görme ve anlaşmadır.
Özel temsil yetkisi verilmesini gerektiren işlemler nelerdir?
Özel temsil yetkisi aranan vekâletler TBK 504/III’de sayılmaktadır. Buna göre dava açma, sulh olma, hakeme başvurma, iflâs, iflâsın ertelenmesi ve konkordato talep etme, kambiyo taahhüdünde bulunma, müvekkil adına bağışlamada bulunma, taşınmaz devri veya taşınmazı bir hakla sınırlama, kefil olma hallerinde müvekkil temsilcisine özel temsil yetkisi vermemişse
temsil olunamaz. Ayrıca davadan feragat veya davayı kabul, teklif olunan yemini kabul veya reddetme, mahkemece hükmolunan şeyi alma, karşı tarafı ibra etme, haczi kaldırma, vekilin başkasını tevkil etmesi (Avukatlık K. 171/II), hâkimin reddi (HUMK 33/I) ve Anayasa Mahkemesi’nde dava açma (44 S. K. 41) gibi mevzuatta özel temsil yetkisi aranan haller de vardır.
Vekilin işi şahsen ifa borcunu açıklayınız.
Vekilin işi şahsen ifa borcu da vardır (TBK 506/I). Vekâlet, karşılıklı güvene dayanan bir sözleşmedir. Bu yüzden vekil, işi bizzat şahsen) görmelidir. Fakat vekilin başkasını vekil tayin (tevkil) etmesi (alt vekil) ya da vekâleti başkasına devretmesi (ikâme vekil) olanakları vardır (TBK 506/I, cüm.2). Müvekkilin açık rızası varsa, örf âdet imkân veriyorsa veya durum öyle gerektiriyorsa vekil, bir başkasını vekil tayin edebileceği gibi vekâleti başkasına da devredebilir. Örneğin müvekkilin açık rızası varsa yerleşim yerinden çok uzaktaki bir işin görülmesi için alt vekil veya ikame vekilden yararlanabilir. Yine başka borsadaki menkul kıymet alım satımında, tahsil için tevdi edilen senedin tahsili için şubesi olmayan yerde başka bir bankayı tevkil, belgeli akreditifte muhabir bankanın ödemeye yetkili kılınması, malvarlığı yöneticisinin kıymetli evrakları bankaya tevdi etme ve faiz ve
temettüleri bankaya tahsil ettirme yetkisi verilmesi gibi örf-âdetin izin verdiği durumlarda vekil tevkil yetkisini kullanabilir. Son olarak durumun gereği olarak da vekil tevkil olanağından yararlanabilir. Örneğin yabancı ülkedeki işin takibinde o ülkedeki bir kişiyi yetkili kılma veya ani hastalık nedeniyle işin vekil tarafından bizzat yürütülemediği durumda gecikmesinde sakınca bulunan işte vekil başka bir kimseyi vekil tayin edebileği gibi vekâleti başkasına da devredebilir.
Vekilin, verilen talimata uymamasının sonuçları nelerdir?
Vekil, talimata uymamışsa, vekâletten doğan iş görme borcunu ifa etmemiş olur. Müvekkil, talimattan sapmaktan kaynaklanan zararlarını karşılamayı (ödemeyi) üstlenen vekilden başkaca bir istemde bulunamaz. Bu durumda, vekilin zararları üstlenmesi aynı zamanda vekâletten doğan iş görme borcunun gereği gibi ifa edilmiş sayılmasına da yol açar (TBK 505/II). Müvekkil zararı
ödenirse işi tamamlanmış saymak zorundadır. Vekilin talimata uymadan kendisiyle işleme girdiğini bilen ya da bilmesi gereken (kötü niyetli üçüncü) kişi ile yapılan işlem (sözleşme) müvekkili bağlamaz. Üçüncü kişi iyiniyetliyse yapılan sözleşme geçerli olur. Bu durumda da vekil müvekkilin zararını karşılarsa vekâlet sorunsuz olarak ifa edilmiş sayılır.
Vekilin masraflarını ve verdiği avansları ödeme borcunu açıklayınız.
Müvekkil vekilin işin usulüne uygun olarak görülmesi için yaptığı masrafı ve verdiği avansları faiziyle beraber ödemek zorundadır (TBK 510/I). Örneğin, seyahat masrafları, posta ücreti, vergi, resim ve harçlar, muhabir bankanın akreditif tutarını ödemesi. Masraf ve avans istemenin koşulları: (1) Öncelikle geçerli bir vekâlet sözleşmesi bulunmalıdır. (2) Masraf ya da avans ödeme vekâletin usulüne uygun olarak ifası için gerekli olmalıdır (3) Vekâlet usulüne uygun olarak ifa edilmiş olmalıdır. İşin usulüne uygun olarak görülmesi, müvekkilin talimatlarına uygun ve vekâletin ifası için objektif olarak zorunlu olanların yapılması demektir.
Müvekkilin ölümünün vekalet sözleşmesine etkisini açıklayınız.
Müvekkilin ölümü ile sözleşme her zaman sona ermez. Ölümle mirasçılar müvekkil konumuna geçmektedir. Burada, küllî halefiyet ilkesi geçerlidir. Ayrıca, ölüm halinde sözleşmenin sona ermeyeceği kararlaştırılmış olabilir. Kimi durumlarda, işin niteliği, ölüme rağmen, sözleşmenin sona erdirilmesine engeldir. Örneğin, vekâletin sona ermesi müvekkilin menfaatini tehlikeye düşürüyorsa,
müvekkil veya mirasçısı veya temsilcisi bizzat işlerini görebilecek hale gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı veya temsilcisi vekâleti ifaya devamla yükümlüdür (TBK 513/II).
Vekaletsiz iş görme kavramının hukuk sistematiği içerisindeki yerine dair bilgi veriniz.
Vekâletsiz işgörmenin özel borç ilişkisi değil borcun genel kaynaklarından birisi olduğu oybirliğiyle kabul edilmektedir. Karşılaşılan kimi örneklerinde yetkisiz temsil ya da benzeri bir kalıpla ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden yetkisiz temsilden hemen sonra yer verilmesi gerekmektedir. Ayrıca bir sözleşme değil, sadece kimi görünümlerinin sözleşmeye benzerliği dolayısıyla sözleşme benzeri olarak nitelendirilmektedir.
Hukuk düzeni, kendi işini göremeyen ya da görmek istemeyen kişilerin işlerinin başka kişilerin aracılığıyla görülmesini kabul etmektedir. Bir kişinin işlerini onun aracısı olarak görmek için, aracı kişide buna ilişkin yetki bulunması gerektiğini de öğrenmiş bulunmaktayız. Bu yetki, kural olarak herhangi bir şekle bağlanması zorunlu olmayan bir hizmet, ortaklık ya da vekâlet sözleşmesi ile verilebilir. Vekâletsiz işgörme, bir kişinin bir işinin o kişiden vekâlet
almadan yabancı –başka– bir kişi tarafından görülmesi demektir. Diğer bir söyleyişle, vekâletsiz işgörme, bir kişinin, kendisinden vekâlet almadan başkasının bir işini görmesidir. Bu, tarafları arasında önceden mevcut olmayan, kanunun öngördüğü koşullar varsa kurulan bir borç ilişkisidir. Buna rağmen, “vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür” (TBK 410).
Gerçek vekaletsiz iş görme nedir?
İş sahibinin yapılmasını yasaklamadığı bir işin, vekâleti olmaksızın onun çıkarına gerçekleştirilmesine gerçek (caiz) vekâletsiz iş görme denilmektedir. Örneğin, başkasının bir borcunu ödemek, baygın kazazedeye yardım etmek gibi. Bu ilişkide, iş sahibi, işin görülmesi sırasında kendisinin menfaatine işgörence edinilen yararların kendisine devrini; işgören ise, o işle umulan sonuç elde edilmese de, işgörme sırasında üçüncü kişilere karşı üstlendiği yükümlülüklerden kurtarılmasını, yaptığı zorunlu ve yararlı masraflarının ödenmesini, varsa zararının tazminini isteme hakkı elde etmektedirler (TBK 529). İşgören, isteme hakkı sahibi olduğu alacakları için, işin görülmesiyle bağlantılı olarak kazandığı ve iş sahibine devretmekle yükümlü olduğu şeylerde hapis hakkı sahibidir.
Gerçek olmayan vekaletsiz iş görme nedir?
Başkasının işinin, işgörenin çıkarına görülmesine gerçek (caiz) olmayan vekâletsiz iş görme denir (TBK 530). Bu tip vekâletsiz işgörmede, kimi durumlarda iş sahibinin çıkarı bulunabilirse de, asıl olan iş görenin işi kendi çıkarını gözeterek görmesidir. Gerçek olmayan vekâletsiz işgörmede, aslında bir kimsenin kendi çıkarı için başkasının hukuk alanına haksız olarak karışması (müdahalesi) söz konusudur. Başkasının konutunu vekâleti olmaksızın kiraya verme, izinsiz başkasının resmini veya telif eserini yayınlama ya da patentini izinsiz kullanma böyledir. Bu anlamda gerçek olmayan vekâletsiz iş görme, hukuka aykırı bir eylem niteliğindedir. Bu yüzdendir ki, bu tip vekâletsiz işgörmede, sözleşmeye değil, haksız fiile ve sebepsiz zenginleşmeye yakınlık bulunur.
Kefalet sözleşmesinin niteliği ve özellikleri hakkında bilgi veriniz.
Kefalet sözleşmesi «tek tarafa borç yükleyen sözleşme»lerdendir. Çünkü kefalette yalnız kefil borç altına girmekte, alacaklı ise bundan sadece menfaat elde etmektedir. Kefilin borcu, fer’i bir borçtur. Diğer bir deyişle, kefalet ancak geçerli bir aslî borcun varlığı halinde hüküm ifade eder; teminat altına alınan aslî borç yoksa, kefalet de yoktur veya aslî borç herhangi bir
sebeple sona ererse, kefalet de son bulur. Kefilin borcu talî bir borçtur. Yani ilk plânda asıl borçlunun takip edilmesi söz konusu olup, ancak asıl borçlu borcunu ödemediği takdirde kefile başvurulabilir. Kefil, her zaman, alacaklının karşısında
bulabileceği ikinci borçludur. Fakat kefil, alacaklının birinci ve asıl alacağının borçlusundan olan asıl borcu ifa etmez; o sadece asıl borcun ifa edilmemesinden doğan zararın tazminini borçlanır.Kefilin borcu bir tazminat borcu olduğundan, para ile ölçülebilen bütün borçlara, bu nitelikteki verme, yapma borçlarına, hatta borçlunun kişiliğinin önem taşıdığı yapma borçlarına bile kefil olunabilir. Kefilin borcu, asıl borca yabancı bir borç olduğu ve alacaklıya güvence sağlama amacı bulunduğu için, bir kimse kendi borcu için kendisine kefil olamaz. Bir kimse kendi alacağı için kefil olmuşsa, alacak kendisinde kaldığı sürece, bu, hüküm doğurmaz, alacak başkasına devredildiği anda kefalet devreye girer. Kefalet sözleşmesi belirli süreli ya da süresiz olabilir. Yeni TBK’na göre kefalet sözleşmesi on (10) yıllık süre sınırlamasına tâbidir (TBK 598/IV). Kefalet sözleşmesi, en çok bir kez daha ve en çok on yıl için uzatılabilir (TBK 598/V).
Kefalet sözleşmesinin geçerlik şartları nelerdir?
Bir kefaletin geçerliliği geçerli bir asıl borcun bulunması, kefil olma ehliyetinin varlığı, irade sakatlığının bulunmaması, şekil şartlarına uyulmuş olması ve sorumlu olunacak miktarın gösterilmesi koşullarına bağlıdır. Ayrıca TBK ile bunlara ek yeni bir geçerlilik koşulu olarak bir eşin diğerinin yazılı rızası ile kefil olabileceği düzenlenmiştir (TBK 584).
Kefalet sözleşmesinde eşin rızasının aranmayacağı haller nelerdir?
Bununla birlikte şu durumlarda eşin rızası gerekmez: (1) Mahkemece verilmiş ayrılık kararı varsa, (2) Yasal olarak ayrı yaşama hakkı varsa ve (3) Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler söz konusuysa eşin rızası gerekmez (TBK 584/I-II).
Adi kefalet nedir?
Kefalet, alacaklıya, alacağını öncelikle kimden isteyebileceği konusunda asıl borçlu ile kefil arasında bir sıra düzenine uyma zorunluluğu yaratan kefalettir. Daha açık ifadeyle, alacaklıyı alacağını önce borçludan isteme zorunluluğunda bırakabilen kefalete adi kefalet denilmektedir. Diğer bir deyişle, kefaletin, kefile, alacaklının asıl borçluya başvurmaksızın doğrudan kendisine başvurmasını önleyecek savunma olanakları vermesi halinde adi kefaletten söz edilmektedir. Aslolan, adi kefalettir. Şöyle ki, kefaletin müteselsil kefalet olduğunu ifade eden açıklık yoksa, bu adi kefalet olarak nitelendirilmektedir (TBK 583/I, cüm. 2).
Açığa kefalette kefilin savunma olanaklarından yoksun olduğu haller nelerdir?
(1) Asıl borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması, (2) Asıl borçlu hakkında Türkiye’de takibin imkânsız hale gelmesi, (3) Asıl borçlu hakkındaki konkordatonun kesinleşmesi durumlarında kefilin bu defileri ileri sürmesi söz konusu olamaz. Alacaklı, aksine anlaşma yoksa bu üç halde doğrudan doğruya kefile başvurabilir. Fakat aksine bir anlaşmayla, bu hallerde dahi, açığa kefalette kefilin tartışma def’i ya da rehnin paraya çevrilmesi def’ini ileri sürmesi olanağı kabul edilebilecektir.
Kefalet sözleşmesinde kefilin sorumluluğunun kapsamını anlatınız.
Kefilin sorumluluğunun maddî kapsamının dış sınırını, kefalet sözleşmesinde yer verilmesi zorunlu öğe olan azamî tutar göstermektedir. Bu sınırlar içerisinde nelerin yer alabileceği TBK 589’da yer almaktadır. Buna göre kefilin borcunun kapsamı dört temel öğeden oluşmaktadır: (1) Asıl borç ile (2) borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçları, (3) Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği
takip ve davaların masrafları ile gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin sebep olduğu masraflar, (4) işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdî faizler ile gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizleri.” Asıl borçlunun kusur ve temerrüdünün yasal sonuçları kavramına temerrüt nedeniyle uğranan gecikme zararının ya da olumlu zararın tazmini ve temerrüt faizi girmektedir. Ticarî iş niteliğindeki kefalette kefil ya da kefillere asıl borçlunun yükümlendiği borcu yerine getirmediği bildirilmeden temerrüt faizi yürütülemez (yeni TTK 7/I, cüm. 2).
2. Sözleşmenin yazılı şeklinin zorunlu içeriğinde yer alan ve şekle nitelik kazandıran öğelerden biri olan
sözleşme tarihini gösterme öğesinin önemli işlevlerinden biri, kefilin sorumluluğunun zaman sınırını belirlemektir. Gerçekten TBK 589/III’e göre, “Sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefil, borçlunun sadece kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından sorumludur.” 3. Kefalet, asıl borca bağımlı (fer’i) borç yaratmaktadır. Asıl borcun varlık ve geçerliliği, asıl borcun ifa
ya da başka bir yolla sona erdirilmiş olması kefaleti de etkilemektedir. Bu cümleden olarak “Kefilin, asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle gelmesinin sebep olduğu zarardan ve ceza koşulundan sorumlu olacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür.” (TBK 589/IV).
Belirsiz süreli kefalette sona ermeyi açıklayınız.
Belirsiz süreli kefalette, asıl borç muaccel olur olmaz kefil için kefaletten kurtulma şansı doğmaktadır. O, iki halde alacaklıyı aktif davranışa davet edip, sonuç almaya çalışmasını beklemelidir. Bunlar: a. Kefil, (1) Adi kefalette her zaman, (2) Müteselsil kefalette kanunun öngördüğü durumlarda, (3) alacaklıdan bir ay içinde borçluya karşı dava ve takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin
paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara vermeden takibe devam etmesini isteyebilir (TBK 601/I; krş. eBK 494/I).
b. Kefil, alacaklının borçluya yapacağı bildirimle muaccel olacak bir borçta, kefalet sözleşmesinin kurulduğu tarihten bir yıl sonra alacaklıdan, bu bildirimi yapmasını, borcu muaccel hale getirmesini, muacceliyet tarihinden itibaren bir ay içinde borçluya karşı dava ve takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara vermeden takibe
devam etmesini isteyebilir (TBK 601/II). c. Alacaklı bu durumlarda kefil tarafından istenene uygun davranır ise, sonucuna göre hareket edilir. Fakat, alacaklı kefilin isteklerine kayıtsız kalır, uymazsa kefil kefalet borcundan kurtulur (TBK 601/III). 2. Yine TBK 602 uyarınca çalışanlara belirsiz süreyle kefalette, kefile fesih bildirimiyle sözleşmeye son verme olanağı tanınmıştır. Buna göre, bu tür kefalette, kefil, her üç yılda bir ertesi yılın sonunda geçerli olmak üzere sözleşmenin feshini bildirebilmektedir.
Kefalet sözleşmesinde kefil ile borçlu arasındaki ilişkiyi anlatınız.
Kefil, TBK 595’in öngördüğü durumlarda asıl borçludan güvence verilmesini ve borç muaccel olmuşsa, borçtan kurtarılmasını isteyebilir. Bunlar (1) Asıl borçlu, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere, özellikle belli bir süre içinde kendisini borçtan kurtarma vaadine aykırı davranmışsa, (2) Asıl borçlu temerrüde düşmüşse veya yerleşim yerini diğer bir ülkeye nakletmesi yüzünden takibat önemli ölçüde güçleşmişse veya (3) Asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi veya borçlunun kusuru sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin yapıldığı tarihe göre önemli ölçüde artmışsa. 2. Kefil alacaklıya karşı kefaletten dolayı sorumluluğunu ödeme yoluyla kapattığı ölçüde alacaklıya halef olur (TBK 596). Bunun sonucunda, kefil, alacaklıya ödediği oranda asıl borçluya karşı rücu alacaklısı sıfatı kazanmış ve alacaklıdan yükümlülüklerini yerine getirmesini isteme yetkisini kullanabilir hale gelmiş olur. Yalnız kefil borçluya karşı kazanmış olduğu bu hakları ancak asıl borç
muaccel olunca kullanabilir. Böylelikle kefil, (1) asıl borcun muaccel olması, (2) alacaklıya ödeme yaptığını asıl borçluya bildirmiş
olma (TBK 597) ve (3) asıl borçluya ait def’ileri ileri sürmüş olma (TBK 591/III) koşullarında alacaklıya ödeme yaparak asıl borçluyu kurtardığı oranda asıl borçludan rücu alacağı kazanmış olmaktadır.
Belirli süreli kefalet sözleşmesinin sona erme halleri nelerdir?
Yeni TBK 600, herhangi bir ek öğe aramaksızın, sürenin sona ermesini kefilin kendiliğinden borcundan kurtulma sebebi saymıştır (krş. eBK 493)Yalnız TBK 598’e göre: a. Gerçek kişilerce verilebilecek kefaletlerde azamî süre, kefalet sözleşmesinin kuruluşundan itibaren on yıldır. Bu tür kefaletler, on yılın geçmesiyle kendiliğinden son bulmaktadır (f. III). b. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir (f. IV). c. Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.