Halkla İlişkiler Araştırmaları Dersi 8. Ünite Özet
Halkla İlişkiler Araştırmalarında Etik
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Halkla İlişkiler ve Etik
Halkla ilişkiler; özel ya da tüzel kişilerin belirtilmiş kitlelerle dürüst ve sağlam bağlar kurup geliştirerek onları olumlu inanç ve eylemlere yöneltmesi, tepkileri değerlendirerek tutumuna yön vermesi böylece karşılıklı yarar sağlayan ilişkiler sürdürme yolundaki planlı çabaları kapsayan bir yöneticilik sanatıdır.
Halkla İlişkiler ile ilgili yapılmış belli başlı tanımlamalar bu kavramın genel özelliklerini ve ayırt edici vasıflarını görmeye yardımcı olacaktır. Bu çerçevede halkla ilişkiler;
- Karşılıklı anlayışı ve iyi niyeti geliştiren bir bilim veya sanattır.
- Kuruluş yöneticilerinin programlarını uygulayabilmek, hem kuruluş hem de halka hizmet verebilmek için eğilimleri, istekleri analiz etmek ve sonuçlarını tahmin etmeye yönelik sosyal bilim ve sanattır.
- Asıl olarak ideolojik bir çaba, yönetimin bilgi ihtiyacını karşılayıcı, halkın yönetimi tanımasını kolaylaştırıcı, kuruluşlarla halk arasında karşılıklı ilişkileri güvene dayalı bir biçimde geliştirmeye yönelik iletişim üzerine kurulu bir teknik, bir yöntemler bütünüdür.
- İnsanların ya da kurumların kamusal yaşamda olumlu ve destekleyici imgelerin yaratılması ve sürdürülmesi etkinliğidir.
- Örgütlerin örgütsel hedefleri gerçekleştirmek amacıyla çevrelerine uyarlandıkları çevrelerini değiştirdikleri ya da korudukları yönetimsel bir iletişim işlevidir.
- Çeşitli insan grupları arasında karşılıklı yararların korunmasını sağlayacak uyumu yerleştirme sanatıdır. Kamu veya özel bir şirket ya da başka bir kuruluşun eylem alanına giren kişiler veya gruplarla karşılıklı yararı göz önünde tutarak güçlü bir denge kurma işlevidir.
- Bir kuruluş ile hedef kitlesi arasında iyi niyet ve karşılıklı anlayışa dayalı ilişkileri sürdürmeye yönelik, önceden planlanmış çabalardır.
Tanımlara göre halkla ilişkilerin genel özellikleri şu şekilde belirlenebilir.
- Halkla ilişkiler maksatlı bir iletişim çabasıdır. Bu amaç kurumların kamuoyu nezdinde olumlu bir imaj, güçlü bir itibar ve sürekli bir güven oluşturabilmeleridir.
- Halkla ilişkiler uzmanlık gerektiren bir yönetim fonksiyonudur. Günümüzde yönetim işlevlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görülen halkla ilişkiler birçok kuruluşta ayrı bir departman olarak örgütlenmekte ve bu alanda uzmanlaşmış profesyoneller tarafından uygulanmaktadır. Halkla ilişkiler kurum ve hedef kitle arasındaki pozitif nitelikteki iletişimdir.
- Tanıma ve tanıtma faaliyetlerini birlikte içerir. Halkla ilişkiler faaliyetleri çoğu zaman propaganda veya reklam etkinlikleriyle birlikte anılmakta ve bunlarla aynı anlamda kullanılmaktadır. Oysa tanıtım için yer ve zaman satın alma eksenindeki reklamdan, hedef kitleyi herhangi bir etik kaygı taşımaksızın manipüle ederek bir amaca yönlendiren propagandadan daha farklı ve kapsamlı bir etkinlik türüdür. Halkla ilişkiler; hedef kitleyi bilimsel araştırma yöntemleriyle bütünlüklü bir şekilde analiz ederek tanımayı, akabinde de güven ve itibar oluşturabilecek şekilde kurumun tanıtılmasını hedeflemektedir.
- Sadece parasal bir etkinlik olmayıp sosyal sorumluluk ilkesini de barındırır. Kurum veya kuruluşlar temel olarak kâr amacıyla veya kurumsal amaçlarını gerçekleştirme misyonuyla var olsalar da içinde faaliyet gösterdikleri toplum, çevre ve insani değerler adına etkinlikte bulunmak durumundadır. Halkla ilişkiler bu çerçevede gerçekleştirilecek faaliyetleri de kapsamaktadır.
Felsefenin konu edindiği temel alanlardan biri olan etik, dilimizde ahlak felsefesi olarak da ifade edilebilmektedir. Felsefenin diğer temel alanları ise;
- Epistemoloji,
- Ontoloji,
- Estetik olarak ayrışmaktadır.
Etik kavramı Yunanca “ethos” sözcüğüne dayanmaktadır. Gelenek, alışkanlık gibi anlamlara gelen bu sözcük felsefenin ahlaki değerler alanını inceleyen bir dalı haline gelmiştir.
Etik; temelde ahlaki olarak neyin iyi olup neyin iyi olmadığına dair sorgulama yapmak suretiyle doğru eylemi konu alan bir alandır. İnsan faaliyetlerinin ahlaki olup olmamalarını belirleyen kıstasları ortaya koymak ve sorgulamak etiğin alanına girmektedir. Dolayısıyla etik ahlaki olan şeyin özünü ahlakın temellerini felsefi olarak sorunsallaştırmaktadır. Bu çerçevede etik; iyi-kötü, doğruyanlış, değerli-değersiz, normal-anormal gibi ikilemlerin arkasında yatan gerekçeleri irdelemektedir. Gündelik kullanımda etik yer yer ahlak kelimesinin yerine kullanılmakta veya “ahlak” ve “etik” kelimelerinin eş anlamlı olduğu düşünülmektedir. Ancak ahlak insan yaşamına yön veren ilkeler, kurallar ve inanışlar bütünü olarak pratik yaşamı ilgilendiren bir uygulama alanı olup etik ise söz konusu ilkeler, kurallar ve inanışların özünü ve neden öyle olduklarını, doğru ya da yanlış olmalarının gerekçelerini teorik olarak sorunsallaştırmaktadır.
Ahlak Arapça ‘hulk’ kökünden türeyen bir kelime olup huy, karakter gibi anlamlara gelmektedir. Ahlak her bir toplumda insan davranışlarının iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olmasını belirleyen, kuşaktan kuşağa aktarılan yazısız kurallar sistemi olarak anlaşılabilir. Bu anlamda insanların davranışlarının toplumsal olarak kabul edilmiş olan bu kurallara göre olup olmaması o davranışın ahlaklı veya ahlaksız olarak nitelendirilmesini belirlemektedir.
Ahlak ve etik arasındaki ayrımın daha iyi anlaşılabilmesi için aralarındaki farklar şu şekilde belirlenebilir:
Ahlak ‘insanlara karşı saygılı olmalısın’ kuralını koyar. Etik ise ‘saygı’ kavramının özünü ve gerekçesini tartışır. Tarihsel olarak yaşanan bir şey olmasına karşılık etik, bu olguya yönelen felsefi disiplinin adıdır.’ Dolayısıyla gündelik dilde ‘ahlaki sorun’ veya ‘ahlaksal problem’ dendiğinde aslında ‘etik problem’ veya ‘etiğe ait bir problem’ ifade edilmektedir. Bu durum her iki kelimenin de ‘töre’, ’gelenek’, ‘alışkanlık’ gibi anlamları ifade etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu noktada ‘ahlakların çokluğuna karşılık etiğin tekliği’ ifade edilebilmektedir. Bu ifadeyle anlatılmak istenense felsefi bir disiplin olarak etiğin tekliğidir. Bu bağlamda etiğin görevi herhangi bir biçimde ‘ahlak geliştirmek ve bu ahlaka uyulmasını öğütlemek’ değil ‘ahlaksal bağların niteliği’ hakkında sorgulama ve fikir üretmektir.
Sorduğu sorular itibarıyla bakıldığında da felsefi bir konu olarak ele alınması gereken etik alanı normatif etik, metaetik gibi teorik ayrımlarla değerlendirilmektedir.
Halkla İlişkilerde Etik Sorunsalı
Kamu ve özel kuruluşlar, işletmeler gerçekleştirecekleri faaliyetleri topluma ve ilgili hedef kitlelerine tanıtma ve benimsetme noktasına halkla ilişkiler etkinliklerine yoğun bir biçimde yer vermek durumundadırlar.
Kurumun amaçları ile toplumsal ihtiyaçlar ve beklentiler arasında oluşabilecek muhtemel çelişkiler halkla ilişkiler faaliyetleriyle giderilmeye çalışılmakta, bu anlamda halkla ilişkiler kitlesel üretim ve kitlesel tüketimin gelişmesine paralel bir biçimde önemi hızla artan bir uzmanlık alanı hâline gelmektedir.
Halkla ilişkilerin bir meslek ve bilimsel bir araştırma konusu hâline gelmesi 20. yy’ın ilk çeyreğine tekabül etmektedir. Bu konudaki asıl sıçrama ise 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrasında gerçekleşmiştir.
ABD’de 1920’lere kadar işletme alanında büyük ölçüde ‘Bilimsel Yöneticilik’ ekolünün hakim olduğu bilinmektedir. Bu ekol işletmeler için temel amacın kârlılık olduğunu, bununda verimliliği maksimum düzeye çıkarmayla mümkün olacağı anlayışı üzerine kuruludur. Çalışanları olabildiğince iş başında tutmayı öngören bu yaklaşım bireyi işletme içinde ve dışında çalışanların insani, sosyal ve benzeri diğer yönlerini ve ihtiyaçlarını yok saymıştır.
Frederick Winslow Taylor ve Henri Fayol’un öncülüğünü yaptığı bu yaklaşım, çalışanları adeta bir makine dişlisi gibi gören ve onların iş dışındaki hayatını dikkate almayan bir anlayıştadır. Çalışanların verimliliğini maksimum düzeye çıkarmayı sağlayabilecek bir örgütlenme ve yönetim modeli öngören ve “Taylorizm” olarak da benimsenen bu yaklaşım, üretim bandı modeliyle seri üretimi esas alan “Fordizm” gibi bireyi örgüt içinde ve toplumsal yaşamında pasif bir öge hâline getirmiştir. Bu yaklaşımın neden olduğu sorunlar 1929 Ekonomik Buhranı ile gün yüzüne çıkmış, bireylerin sadece üretim süreci içindeki rolleriyle değil toplumsal hayattaki diğer yönleriyle de bütünlüklü bir şekilde görülmelerinin gereği anlaşılmıştır. Bu noktada “örgütlenme, yönetim, karar verme, denetim, eş güdüm” gibi alt başlıklarda egemen olan klasik yaklaşım yerini 1930’dan başlayarak psikolojik, toplumsal ve antropolojik incelemelerin daha geçerli olan teknik ve sonuçlarına bırakmıştır. Bu süreçte ‘insan ilişkileri‘ ve çalışanların çevreleri ve toplumun bir parçası olarak ele alınması gerekliliği gün yüzüne çıkmıştır. İşletmeler için bu sürecin anlamıysa varlıklarını sürdürebilme ve kârlılıklarını devam ettirebilmelerini iş süreçlerine ve çalışanlarına yönelik bakış açılarını değiştirme zorunluluğu olarak yansımıştır. En basitinden çalışanların toplumun bir parçası ve potansiyel tüketiciler olmaları yönüyle ‘hedef kitle’ olarak kabul edilmeye başlanması işletmelerin kurum içinde ve toplumla ilişkilerinde insan ögesine önem vermeleri gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu noktada kurum ve kuruluşlar faaliyetlerini devam ettirebilmek ve amaçlarına ulaşabilmek için içerisinde bulundukları toplumsal yapıyla daha canlı, anlamlı, karşılıklı güvene dayalı sürdürülebilir ilişkiler sistemi oluşturmaları zorunluluğunu görmüşlerdir. İşletmeler için halkla ilişkileri vazgeçilmez bir yönetim fonksiyonu hâline getiren bu süreç kamu kurumları ve genel anlamda devlet içinde benzeri bir anlayışın oluşumunu hızlandırmıştır. Artık resmî kurumlar için de faaliyetlerini etkin bir biçimde sürdürebilmelerinin yolu baskıcı sistemlerden ziyade toplumun gönüllü rızasını temin edecekleri bir anlayışı tesis etmekte görülmüştür. Karşılıklı anlayış, iyi niyet ve iş birliğini oluşturabilme misyonu ise halkla ilişkilerin kapsamına giren faaliyetler olarak bu alanın profesyonel bir uzmanlık dalı olarak meslekleşmesini sağlamıştır.
Bir meslek ve profesyonel bir uğraş hâline gelen halkla ilişkiler zaman içerisinde kendine özgü mesleki standartları ve ilkeleri geliştirmiş ve sonuçta halkla ilişkiler etiği olarak ifade edilen standartlar oluşmuştur.
Halkla ilişkiler etiğini olumsuz yönde etkileyen söz konusu oluşumları şu şekilde sıralamak mümkündür.
- Rüşvet ve Çıkar Sağlama: Halkla ilişkiler çalışanları mesleği icra ederken kaçınılmaz bir biçimde kulis yapma ve lobi oluşturma çalışmaları yürütmektedirler. Bu süreçte yetkililere veya ilgili kişilere çeşitli yöntemlerle çıkar sağlama, rüşvet ve benzeri etik dışı girişimler görülebilmektedir. Bu tarz olumsuzluklar temelde vicdani bir mesele olmakla birlikte aşağıda detaylı bir şekilde ilişkilerde etik kurallar veya standartlar’ oluşturularak önlenmeye çalışılmaktadır.
- Kamu Yararını Gözetmedeki Çelişki: Halkla ilişkiler mesleğinin toplumla etkileşime dayanıyor olması onu kamusal bir faaliyet türü olarak görmeyi gerektirmektedir. Kamusal nitelikli faaliyetlerde göz önüne alınması gereken temel unsur kamu yararını gözetmek olduğundan kamuya karşı dürüst, açık, güvenilir olmak kaçınılmaz bir gereklilik hâline gelmektedir. Dahası kamusal faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların içinde faaliyet gösterdikleri toplumsal yapıya zarar vermek şöyle dursun, ‘sosyal sorumluluk’ kapsamında katkı ve fayda sağlayacak uygulamalarda bulunmaları beklenmektedir.
- Sır Saklama/Gerçekleri Gizleme: Halkla ilişkilerin kurumlar için tanıma ve tanıtma etkinlikleri yürüten bir faaliyet dalı olduğu dikkate alındığında özellikle kurumun topluma ve ilgili hedef kitlelere tanıtılması hususunda doğru ve eksiksiz bilgilerin dürüstçe iletilmesi beklenmektedir. Ancak uygulamada gerçeklerin belli bir kısmının iletilmesine rağmen toplumu doğrudan ilgilendiren birtakım bilgilerin özenle saklandığı görülebilmektedir.
- Yanlış Bilgilendirme: Eksik bilgilendirmenin bir nevi gerçekleri gizleme anlamına geldiği göz önüne alındığında kamuoyunu yanlış şekilde bilgilendirmenin çok daha büyük bir etik problem olduğu ifade edilebilir. Kurum veya kuruluş adına halkı yanlış bir şekilde bilgilendirmek zaman zaman hukuki sonuçlar doğurabilse de bazı durumlarda yanıltılan hedef kitlenin mağduriyetini yasal yollarla telafi etmesi mümkün olamayabilmekte, uzun, zahmetli ve masraflı süreçlere neden olabildiğinden tercih edilmeyebilmektedir. Bu da kurumların toplumla temas eden tarafı olan halkla ilişkiler faaliyetlerine şüpheli bir şekilde yaklaşılması sonucunu doğurabilmektedir.
Halkla ilişkilerin mesleki itibarını zedeleyen bu ve benzeri faktörler birtakım etik ilke ve standartların oluşturulma gereğini de beraberinde getirmiştir. Halkla ilişkiler mesleği ile ilgili oluşturulan dernek, mesleki birlikler ve benzeri oluşumların sistematize ederek kurallar haline getirdikleri düzenlemelere kaynaklık eden ve halkla ilişkiler etiğinin temel ilkeleri olarak nitelendirilebilecek olan prensipleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Doğruluk: Bütün ahlaki ve etik sistemlerin temel ilkelerinden biri olan doğruluk, kurum veya kuruluşun faydasına olmasa bile kamuoyuna doğru bilgileri aktarma gerekliliğini ifade etmektedir.
- Dürüstlük: Doğrulukla yakından ilişkili olan bu ilke halkla ilişkiler faaliyetlerinin tüm evrelerinde samimiyeti, gerçeği olduğu gibi kabul ederek olduğu gibi yansıtmayı ifade etmektedir.
- İnandırıcılık: Halkla ilişkiler faaliyetleri toplum nezdinde inandırıcılıktan yoksunsa başarı şansının olmayacağı açıktır. İnandırıcılığın sağlanabilmesi için de mesajların doğru olması ve tüm sürecin dürüstlük ve açıklıkla yürütülmesi gerekmektedir. İnandırıcı olabilmenin en önemli koşulunun öncelikle konuya kişinin inanmış olması gerektiği kuralından hareketle halkla ilişkiler uygulayıcısı meseleye öncelikle kendisi gönülden inanmalı ve hedef kitleye bu inanmışlık duygusuyla konuyu aktarmalıdır.
- Güvenilirlik: Halkla ilişkiler tanımlarında ön plana çıkan ana temalardan birinin ‘güven’ olduğu bilinmektedir. Kuruluş ve hedef kitle arasında karşılıklı güven duygusu oluşturma halkla ilişkilerin en önemli misyonlarından biridir. Kuruluşların salt kâr amacında olmayıp kamusal fayda ve sosyal sorumluluk bilinci taşıdıklarına olan inanç toplumda söz konusu kurumlara güven duyulmasını sağlayacak en önemli faktörlerden biridir. Kamuoyu nezdinde güvenilir olarak bilinen kurumların da saygınlıklarının ve itibarlarının arttığı ve buna bağlı olarak destek ve başarıya ulaşmalarının daha kolay olduğu görülmektedir.
Halkla İlişkiler Etiğinin Sistematikleştirilmesi
20. yüzyılın ilk çeyreğinde ABD’de halkla ilişkiler alanında ilk profesyonel uygulamaları gerçekleştiren isimlerden Ivy Lee 1906’da yayınladığı ‘İlkeler Bildirgesi’ ile halkla ilişkilerle ilgili ilk etik ilkeleri ortaya koymuştur. Bu ilkelerden belli başlı olanları şu şekildedir:
- Gizliliğe yer yoktur.
- Gerçek bilgileri elde etmek ön koşuldur.
- Kamuoyunu bilgilendirmede basınla ilişkilere ağırlık verilmelidir.
- Halkla ilişkiler reklamla karıştırılmamalıdır.
Halkla ilişkiler mesleğinin diğer bir öncü ismi olan Edward L. Bernays da 1923 yılında yayınladığı “Kamuoyunun Belirginleşmesi Aydınlatılması” adlı kitabında halkla ilişkilerin meslek ilkelerini ve kurallarını formüle etmiştir. Bernays’ın belirlediği etik ilkelerden birkaçı ise şu şekildedir:
- İzin almadan kimsenin yazı ve sözleri kullanılmamalıdır.
- Halkı anlamada kişisel ilişki ön koşuldur. Masa başında oturarak hedef kitle anlaşılamaz.
- Sözcüklerin arkasındaki anlamlara dikkat edilmelidir.
- İyi niyet tek başına bir amaç olarak düşünülemez.
Halkla ilişkiler mesleğinin gelişiminde ve etik ilkelerinin oluşturulmasında öncü olan bu çalışmalar ilerleyen yıllarda bu alanın gelişimi için oluşturulan kuruluşlar ve organizasyonlarla daha da sistematik bir hâle getirilmiştir.
Meslek Etik Yasası
Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği International Public Relations Association Mayıs 1961’de Venedik’te genel bir toplantı yapmış, bu oturumda üyeleri bağlayıcı nitelikte bir dizi davranış ilkeleri ve etik prensip oluşturulmuştur. ‘Meslek Etik Yasası’ ile ‘IPRA’nın Profesyonel Davranış İlkeleri’ olarak formüle edilen etik kurallar şu şekildedir:
Profesyonel Bütünlüğü Sağlayan Kurallar: Derneğe üye bir halkla ilişkiler uzmanının piyasada unvanının iyi olarak duyulması ve yüksek ahlaki değerlere sahip olduğunun bilinmesi ve ayrıca IPRA tarafından belirlenen görgü ve ahlak kurallarına uyduğunun bilinmesi gereklidir.
Müşteriye Yönelik Kurallar:
- Derneğe üye bir halkla ilişkiler uzmanı bütün müşterilerine görev anlayışı açısından adil ve eşit davranmalıdır.
- Bir üye ilgili tarafın onayı olmaksızın taraf tutmamalı rekabet etmemelidir.
- Bir üye eski ya da yeni müşterisine ait gizli bilgileri ilgili tarafın onayı olmadan açıklamamalı ve bunları daima kendine saklamalıdır.
- Bir üye diğer bir üyenin müşteri ve işverenini tenkit edici davranışlarda bulunmamalıdır.
- Bir üye bir müşterinin işini yaparken başka hiç kimseden değerli bir hediye, komisyon ve maaş alamaz.
- Bir üye başarıyla neticelendirdiği işlemin sonunda hiçbir şekilde fiyat ve ücret tartışmasına giremez.
Halkla ve Basına Yönelik Davranış Kuralları:
- Bir üye daima kamuoyunun çıkarları doğrultusunda hareket etmelidir.
- Derneğe üye bir halkla ilişkiler uzmanı asla medyayı birbirine düşürecek hareketlerde bulunmamalıdır.
- Bir halkla ilişkiler uzmanı yanlış ve çarpıtılmış bilgiyi basına vermemelidir.
- Bir üye çalıştığı organizasyon adına daima tutarlı ve iyi bir temsilci olmalıdır.
- Bir üye hiçbir zaman bir derneği kendi çıkarları için kullanmamalıdır.
Meslektaşlara Yönelik Kurallar:
- Bir üye hiçbir zaman diğer bir üyenin kişiliğini zedeleyecek ve onu rencide edecek davranışlarda bulunmamalıdır.
- Bir üye kötü amaçlı bir meslektaş hakkında bir şeyler biliyorsa bu bildiklerini mutlaka IPRA’ya bildirmelidir.
- Bir üye başka bir üyenin işine talip olmamalıdır.
Atina Yasası
IPRA Genel Kurulu tarafından 12 Mayıs 1965’te Atina’da kabul edilip, 17 Nisan 1968’de Tahran’da gerçekleştirilen toplantıyla da bazı değişiklik ve eklemeler yapılarak yürürlüğe giren Atina Yasaları halkla ilişkilerde geçerli olacak etik kuralları belirlemiş ve IPRA üyeleri için bağlayıcı nitelik kazanmıştır. Belirlenen etik kurallar şu şekildedir:
- Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın bütün üyelerinin insanın değer ve onuruna ve insanın temel haklarına olan inançlarını açıklayan Birleşmiş Milletler Yasası’na saygıyı kabul ettikleri, böylece bu ülkelerin uygulayıcılarının da mesleklerinin niteliği gereği, bu yasada bulunan ilkeleri tanımak ve saygı göstermek zorunda oldukları göz önünde bulundurularak,
- İnsanın bu hakları yanında yalnız fiziki ve somut olmayan, aynı zamanda toplumsal, moral, fikirsel ihtiyaçları da bulunduğu aslında insanın bu esaslı ihtiyaçları giderildiği ölçüde temel haklardan yararlanacağı göz önünde bulundurularak,
- Halkla ilişkiler uygulayıcılarının mesleklerini yürütürken insanların toplumsal, moral ve el ihtiyaçlarının giderilmesine geniş ölçüde katkıda bulunduklarını göz önünde tutarak,
- Son olarak aynı zamanda milyonlarca bireyle temasa geçmeyi sağlayan tekniklerden yararlanılmasının, halkla ilişkiler uygulayıcılarına kesin bir etiğe saygı sınırlandırması gereken bir güç verdiği göz önünde bulundurularak,
- Bütün bu nedenlerle aşağıda imzaları bulunan Halkla ilişkiler Dernekleri bu meslek yazısında belirtilen etik ilkelerine bağlı kalacaklarını ve mesleğinin icrasında üyelerden birinin bu yasaya aykırı her çeşit hareketinin konsey önünde gösterilecek kanıtlara göre, uygun bir yaptırım gerektirecek ağır hata sayılacağını bildirirler.
Bunun sonucunda derneklerin bütün üyeleri:
- “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ile insanlığa verilmiş ve zaman aşımına uğramayan haklardan insanların yararlanmasını sağlayan kültürel ve moral şartların gerçekleşmesine katkıda bulunmayı,
- Serbest bilgi akışını sağlayarak iletişim kanalları ve sistemleri kurmayı, grubun her üyesi ile devamlı bilgi akışı içinde olduğunu hissettirmeyi, ayrıca söz konusu üyelere şahsi katkı ve sorumluluklarının ve dolayısı ile bir dayanışma içinde olduklarının bilincini aşılamayı,
- Bütün durumlarda ve her şartta, ilişki içinde olduğu kimselere güven vermeyi ve bu güveni koruyacak şekilde davranmayı,
- Mesleğinin kamusal niteliğini hesaba katarak, özel yaşamında da olsa, davranışlarının bütün olarak değerlendirilip, mesleği üzerindeki yargılarda etkisi olacağı göz önünde bulundurmayı taahhüt eder.
Aşağıdaki konularda kendini bağlar:
- Mesleğin yürütülmesinde “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi”nin moral, kural ilkelerine saygı göstermek,
- İnsan onurunu korumak ve saygı göstermek, herkesin kendi yargısına kendisinin varmasını sağlamak,
- Gerçek bir diyaloğun zihinsel, psikolojik ve moral şartlarını yaratmak ve mevcut tarafların kendi durumlarını ve görüş açılarını açıklamaya hakları olduğunu kabul etmek,
- Bütün koşullar altında, hem hizmet ettiği kuruluşun hem de bu kuruluşun hizmet ettiği halk topluluklarının karşılıklı çıkarlarını gözetecek şekilde davranmak,
- Herhangi bir yanlış anlamaya meydan bırakmayacak şekilde kaleme alınmış olan çalışmalarını ve yükümlülüklerini yerine getirmek her ne olursa olsun, sadakat ve dürüstlükten ayrılmayarak, eski ve hâlihazır müşterilerinin ve çalışmalarından etkilenen halk topluluklarının güvenini korumak.
Aşağıda sayılanları yapmayı kendisine yasaklar:
- Gerçeği önemsememek,
- Doğrulanabilir ve yerleşmiş gerçeklere dayanmayan bilgileri yaymak,
- Sosyal kurullara aykırı, dürüst olmayan ve insanın onurunu ve karakteri zedeleyecek özellikteki girişim ve taahhütlerin içinde bulunmak,
- İnsanın serbest yargıya varmasını engelleyen bilinçsiz bir güdüleme yaratabilecek her çeşit yöntemi, aracı ve tekniği kullanmak.”
Lizbon Etik Kuralları
Halkla İlişkiler Avrupa Konfederasyonu 16 Nisan 1978’de Lizbon’da toplanan Genel Kurul’unda birtakım etik kurallar belirlemiş, 13 Mayıs 1989’da yeniden güncellenen bu etik kurallar ‘Avrupa Halkla İlişkilerinin Mesleksel Deontoloji Yasası’ olarak son hâlini almıştır. Söz konusu etik ilkeler şu şekildedir:
- Her profesyonel üye ulusal derneklerinin kurallarına uygun olarak birer halkla ilişkiler uygulayıcısıdır ve bu kurallarla bağlıdır.
- Genel Profesyonel Yükümlülükler: Mesleğini icra ederken halkla ilişkiler uygulayıcısı evrensel insan hakları prensiplerine saygılı olmalıdır. Özellikle de basın hürriyetine. Çünkü kişinin bilgi alma hakkına saygılı olmalıdır. Halkın iyiliğini ve çıkarlarını gözetmelidir.
- Halkla ilişkiler uygulayıcısının dürüstlük, entelektüel olma ve sadakat gibi özellikler taşıması şarttır. Yanlış ve yanıltıcı bilgiyi bilerek kullanmamalıdır.
- Halkla ilişkilerde açıklık esastır. Gizlilik yoktur. 3. şahısları yanıltıcı olmamalıdır.
- Diğer meslekteki kişilerle, bu meslek uygulayıcılarının hak ve özgürlüklerine saygı göstermeli ve bunu sürekli olarak korumalıdır. Ayrıca bir halkla ilişkiler uzmanı çalıştığı ülkedeki mesleğinin gerektirdiği kuralları uygulamalı ve kişisel halkla ilişkiler yapmamalıdır. Kesinleşmiş profesyonel sorumluluklar:
Müşteriye Yönelik
- Bir halkla ilişkiler uygulayıcısı müşterisinin veya işverenin onayı olmadan her iki tarafı da temsil etmemeli.
- Mesleğini icra ederken sessiz, mütevazı ve gizli çalışmalı profesyonel bilgilere saygı duymalı. Aldığı bilgileri gizli tutmalı.
- Halkla ilişkiler uygulayıcısı müşterisinin kendi işleri çelişecekse bunu derhâl söylemeli.
- Bir halkla ilişkiler uygulayıcısı kendisinin bağlantıda olduğu müşterisiyle yüz yüze getirmemeli ve tavsiye etmemeli. Bu durumu müşterisine açıklamalıdır.
- Bir halkla ilişkiler uygulayıcısı bir müşteri veya işverenle sonuçların garantisi olacak şekilde anlaşma yapmamalıdır.
- Halkla ilişkiler uygulayıcısı hizmetlerinin karşılığını maaş veya ücret alabilir. Maddi açıdan kıymetli hediye alamaz.
- Halkla ilişkiler uygulayıcısı müşterisi için yaptığı işler karşılığında 3. Bir şahıs tarafından para ve komisyon alamaz. Eğer böyle bir durum oluşmuşsa müşterinin onayını mutlaka almalıdır.
- Halkla ilişkiler uygulayıcısı yapacağı iş eğer yanlış bir hareket içeriyorsa müşteriyi uyarmalıdır. Eğer müşteri veya işveren ısrar ederse o zaman bu kural doğrultusunda hareket etmeli ve netice ne olursa olsun ilkelere ve prensiplere sahip çıkmalıdır.
Kamuoyuna ve Basına Yönelik
- Bu kuralın ruhu madde 2, 3, 4, 5’tekilerle birlikte devamlı halkı savunucu, halkın doğru bilgiye ihtiyaç duyduğu gerekliliğinden hareketle ve bilgilerle sürekli bilgilenmekte yatmaktadır.
- Kamuoyunu ve temsilcilerini zor durumda bırakacak yanıltıcı davranışlara yönelmemelidir. Bilgiler para karşılığında değil, yalnızca hizmet verme amacı ile verilmelidir. Ayrıca basında kullanılması istenen bir haber karşılığında gizli hediye verilmemeli ve alınmamalıdır.
- Eğer herhangi bir şekilde bilgi dağılımındaki ilk kaynak olmak gerekiyorsa halkla ilişkiler uzmanı bizzat basında yer satın alabilir ya da şahsen televizyonu kullanabilir.
Meslektaşlarına Yönelik
- Bir halkla ilişkiler uzmanı meslektaşları ile haksız rekabete girmemelidir. Bir meslektaşının ününü ve işini etkilememelidir.
Mesleğine Yönelik
- Bir halkla ilişkiler uzmanı mesleğinin ününü olumsuz etkileyecek davranıştan kaçınmalıdır. İşinin iyi yürümesini ve dengeli çalışmasını engelleyecek davranışlarda bulunmamalıdır.
- Bu mesleğin ünü her üyenin sorumluluğu altındadır. Halkla ilişkiler uygulayıcısı bu kurala yalnız kendisi saygı duymamalıdır, aynı zamanda:
- Kuralların daha iyi ve daha geniş çevre tarafından anlaşılmasını sağlamalı,
- Bilgisi dâhilinde bu kurallara karşı gelinmiş olduğunu disiplin yetkililerine bildirmeli,
- Yetkisi dâhilinde bu yetkililerin iyi çalışıp çalışmadıklarını kontrol etmeli,
- Uygulayıcı bu kuralın ihlaline müsaade ederse kendisi ihlal etmiş sayılır.
Halkla İlişkiler Enstitüsünün Etik Kuralları
17 maddeden oluşan bu etik kurallar Halkla İlişkiler Enstitüsü tarafından belirlenmiş olup 9 Nisan 1986’da eklemelerle güncellenerek son hâlini almıştır. Söz konusu etik kurallar şu şekildedir:
- Bir üye halkla ilişkiler yaparken en yüksek standartları kullanmalıdır. Asla ucuza ve düşük kaliteye kaçmamalıdır.
- Bir üye tüm çalışanlarına, müşterilerine, üye arkadaşlarına, halka ve basına karşı samimi olmalıdır.
- Basını kışkırtmamalı ve yanlış bilgi vermemelidir.
- Çalıştığı şirketin gizliliğine saygı duymalıdır.
- İşini gördürmek için bir resmî kuruma rüşvet vermemelidir.
- Her zaman doğruyu söylemelidir.
- Mahkeme emri olmadığı sürece gizli bilgileri vermemeli ve hiçbir şey söylememelidir.
- Aynı anda iki tarafı birden temsil etmemeli ve ancak istediği anda aracı olmalıdır.
- Bir ticari şirkette payı varsa bunu açıklamalıdır.
- Yapacağı işin önceden pazarlığını yapmamalı ve buna göre para almayı teklif etmemelidir.
- Resmî biriyle görüşecekse bağlı olduğu Enstitü’ye bildirmeli ve bu görüşme kayıtlara geçmelidir.
- Bir başka üyeyi eleştirmemelidir.
- Bir üye Enstitü’nün ününe ya da halkla ilişkilere gölge düşürecek hareketlerde bulunmamalıdır.
- Üye bu kurallara uymalı ve herhangi bir üyenin bu kurallara uymadığını gördüğünde ilgili üyeye bildirmelidir. Daha sonraki safhada ise bu hatalı davranışı enstitüye bildirmelidir.
- Bir üye başka profesyonellerle çalışırken, onların kurallarına göre hareket etmelidir.
- Üye devamlı gelişen olayları takip edecek, kendini yenileyecek ve haberdar olacaktır.
- Bir üye halkla ilişkiler konusunda başkalarını da eğitecektir.
Roma Bildirisi
Uluslararası Halkla İlişkiler Danışmanları Derneği Komitesi 25 Ekim 1991’de Roma’da gerçekleştirdiği toplantıda halkla ilişkilerde uyulması gereken etik ve kuralları belirlemiştir. Yayınlanan bildiride yer alan etik ilke ve kuralları şu şekildedir:
Dernek üyesi şirket:
- Dernek üyesi şirket, halkla ilişkiler uygulamalarında en yüksek standartları yerine getirmekle kesin olarak yükümlüdür. Ayrıca üye, geçmişteki ve mevcut müşterilerine, üye arkadaşlarına ve halkla ilişkiler uzmanlarına, halkla ilişkiler mesleğine, diğer mesleklerin uzmanlarına, tedarikçilere, aracılara, iletişim organlarına, çalışanlara ve bütün kamuya karşı sorumludur.
- Dernek üyesi şirketten meslek etiği ve ilkelerine, bu etik ve ilkelerde yapılacak herhangi bir değişikliğe, etik ve ilkelerle birleştirilecek diğer etik ve ilkelere uyması, bunları anlaması, bilincine varması, bu etik ve ilkelerin içeriğini ve ICO ya da ulusal halkla ilişkiler danışmanları dernekleri tarafından çıkarılan uygulama yönergelerini ve yol gösteren önerileri güncel olarak izlemesi ve yol gösteren bu önerilerde ya da uygulama yönergelerinde açıklanan yönlendirici uygulamalara uymakla yükümlü olması beklenmektedir.
- Dernek üyesi şirket, bu etik ve ilkeleri destekleyecek ve bu desteğiyle, etik ve ilkelerin uygulanmasında baş gösteren herhangi bir sorun hakkında alınan kararlara uyarak dernek üyeleriyle ilgili işbirliğine girecektir. Çalışanlardan birinin bu meslek etiği ve ilkelerine uygun olmayan biçimde davranmasına bilerek yol açan ya da böyle bir davranışa izin veren üye şirket bu fiilde taraftır ve meslek etiği ve ilkelerine uygunolmayan biçimde davranan bir çalışanı, işveren tarafından disiplin altına alınmalıdır.
- Dernek üyesi şirket, ICO’nun veya ulusal halkla ilişkiler danışmanları derneğinin adına ya da halkla ilişkiler mesleğinin adına ve çıkarlarına herhangi bir biçimde zarar verecek bir uygulamaya girmeyecek ya da böyle bir davranış içinde olduğu görülmeyecektir.
Kamuya, Medyaya ve Diğer Profesyonellere Davranış
Dernek üyesi şirket,
- Mesleki etkinliklerini kamu çıkarına gereken saygıyı göstererek yürütecektir.
- Gerçeğe saygı göstermekle, bilerek ya da düşünmeden yalan ya da yanlış yönlendiren bilgi yaymamakla ve kasıtlı olmadan böyle bir davranışta bulunmaktan kaçınmak için gereken dikkati göstermekle her zaman yükümlüdür.
- Profesyonel olarak ilgilendiği herhangi bir kuruluşun mevcut çıkarının yeterince ifade edilmesini sağlamakla yükümlüdür.
- Başka mesleklerden uzmanlarla iş birliğine girip çalışırken bu mesleklerin etik ve ilkelerini farklı tutmayacak, bu etik ve ilkelere saygı gösterecek ve bu etik ve ilkelerin çiğnenmesine bilerek taraf olmayacaktır.
- Mesleki etkinlik sırasında öğrenilen ya da verilen sırlara saygı duyacaktır.
- Hükümet ve yasama ya da iletişim organlarını yanlış biçimde etkileyecek hiçbir etkinliği ne önerecek, ne de üstlenecektir.
- Müşterisinin çıkarını daha fazla gözetmek için, kamu çalışanlarını veya yasal bir kurumda çalışanları ya da bir kuruluşta müdür, yönetici ya da ücretle danışman olmayan kişileri kamu çıkarına ters düşecek biçimde ikna etmeyecek, ikna ettirmeyecek ve rüşvet önermeyecek veya vermeyecek ya da müşterinin rüşvet önermesine, rüşvet vermesine yol açmayacaktır.
Müşterilere Davranış
Dernek üyesi şirket,
- Eski ve yeni müşterilerinin sırlarını koruyacak, şayet müşteri bu bilgilerden kamunun yararlanmasına izin vermemişse ya da bu bilgilerin açıklanmasına özel izin vermemişse, bu müşterilere zarar verecek veya haksız önyargı oluşturacak ya da üye şirkete finansal yarar sağlayacak biçimde bu sırları açıklamayacak ya da bu sırlardan yararlanmayacaktır.
- Bu şirketin ya da şirketin bir kuruluş, bir şirket ya da hizmetlerini salık verdiği kişilerin elinde bulunan hisselere ya da finansal çıkarları konusunda müşteriye bilgi verecektir.
- Müşterinden başka “kişilerden ücret, komisyon ya da başka değerli bedeller almakta serbesttir, ancak bu bedelleri müşteriye açıklayacaktır.
- Çalışılan saatler ve görev alan çalışanların kıdeminden başka etkenleri de hesaba katarak müşteriyle müzakerede bulunmakta serbesttir. Diğer profesyonel danışmanlar tarafından da uygulanan bu özel etkenleri, belli bir durumda, özellikle de aşağıdaki durumlarda göz önüne alacaktır.
- Konunun, olayın, sorunun ya da görevin karmaşıklığı ve bu karmaşıklığın beraberinde getirdiği güçlükler.
- İşi üstlenen çalışanların mesleki uzmanlık gerektiren becerileri ve kıdem düzeyleri, harcanan zaman ve alınan sorumluluğun derecesi.
- Takip etmek ya da hazırlamak gereken belgelerin miktarı ve önemi.
- Görevin tamamının ya da bir bölümünün yapılacağı yer ve koşullar.
- İşin büyüklüğü, ölçeği, değeri ve bir konu ya da proje olarak müşteri için önemi.
- Finansal ya da başka kazançlar için müşterisinin işiyle ilgili bilgiyi kötüye kullanmayacaktır.
- Kazanç sağlamak için kurum içi bilgiden yararlanmayacaktır. Danışmanlık için olmasa bile, dernek üyesi şirketin üyeleri ya da çalışanları, müşterinin ve üyenin üst düzeydeki yöneticisinin veya muhasebe müdürünün ya da uygun bir görevlinin önceden yazılı izni olmaksızın müşterinin menkul değerlerine doğrudan yatırım yapmayacaklardır.
- Bağımsızlığını, nesnelliğini ya da dürüstlüğünü zedeleyebilecek koşullarda ya da böyle sözleşme maddelerine göre müşteriye hizmet vermeyecektir.
- İlgili müşterilerin kesin onayı olmadan çelişen ya da rekabet eden çıkarlarını temsil etmeyecektir.
- Üyelerin üstesinden gelme ya da önleme yeteneklerini aşan sonuçlara ulaşmayı garanti etmeyecektir.
- Alternatif bir işi göz önünde tutmak amacıyla, müşterinin, üye tarafından önerilen bir çalışanını davet etmeyecektir.
Meslektaşlara Davranış
Dernek üyesi şirket,
- Aşırı iddialardan ya da haksız karşılaştırmalardan kaçınıp başkalarından ödünç alınan düşüncelere saygı göstererek dürüstlüğün ve gerçeğin en yüksek standartlarına bağlı kalacaktır.
- İster kendi girişimi ister müşterinin iradesiyle olsun, potansiyel müşteriye yeteneklerini ve hizmetlerini sunmada serbest olacaktır, ancak bunu yaparken mevcut bir sözleşmeyi sona erdirmenin ya da bu müşteriye hâlen hizmet veren bir danışman üyenin adını ya da yeteneklerini gözden düşürmenin yollarını aramayacaktır.
- Başka bir üyenin meslek adına ya da uygulamalarına zarar vermeyecektir. ICO’yu oluşturan ülke çapındaki dernekler ve ICO üyesi derneklerin bütün üyeleri Roma Bildirisi’ne uyacaktır. ICO halkla ilişkiler etkinlikleri konusunda araştırmalar yapar, standartları korur ve halkla ilişkiler endüstrisinin bilincini yükseltir.
İstanbul’da 1972 yılında kurulan ‘Halkla İlişkiler Derneği’ hâlen faaliyet hâlinde olup derneğin Genel Kurulu’nun 10 Ekim 1996’da kabul ettiği ‘Halkla İlişkiler Meslek İlkeleri Yönetmeliği’ ile ’HİD Disiplin Yönetmeliği’ halkla ilişkiler etiği ile ilgili Türkiye’de kabul gören ilke ve prensipleri belirlemiştir. Söz konusu kurallar şu şekildedir: Halkla İlişkiler Meslek İlkeleri Yönetmeliği:
- Bu yönetmeliğin amacı, Türkiye’de halkla ilişkiler mesleğinin genel ilkelerinin korunması, haksız rekabetin önlenmesi, meslek etik ve dayanışmasının yerleştirilmesi, halkın ve iş dünyasının halkla ilişkiler kavramına güven ve saygı duymasının sağlanmasıdır.
- Bu yönetmelik, 5990 sayılı Yasa’nın 4. maddesine göre İstanbul Ticaret Odası’nın dürüst reklamcılık konusunda 01.10.1981 tarihli toplantısında aldığı “Riayeti Mecburi Karar” doğrultusunda hazırlanmıştır.
- Bu yönetmelik halkla ilişkiler mesleği mensuplarının uymaları gereken ticari etik ve dürüst davranış kurallarını içerir.
- Halkla ilişkiler, kuruluşla hedef kitlesi arasında karşılıklı yarar ve güvene dayalı ilişkilerin geliştirilmesi, kuruluşun çalışmalarının toplum yararlarının ön planda tutulması ilkesi içinde kamuoyuna tanıtılmasını sağlayan bir hizmettir. Hizmetin görülmesinde dürüstlük ve mesajların doğru bilgiler içermesi esastır. Bu esasa uyulmasında halkla ilişkiler uzmanı işverenle aynı sorumluluğu taşır.
- Halkla ilişkiler mesajlarının hazırlanmasında duygu, inanç ve politik görüşlerin sömürülmesi gibi toplumsal zararlar oluşturacak yöntemler kullanılamaz.
- Bir kuruluşun halkla ilişkiler mesajlarında başka bir kuruluşu kötüleyici, küçük düşürücü ve alay edici ifadelere yer verilmez.
- Çocuklarla ilgili ürünlerin tanıtılması için hazırlanan halkla ilişkiler mesajlarında onların güven duygularını zedeleyecek, ruhsal ve fiziksel zayıflıklarını etkileyecek içerik bulunmamasına özen gösterilir.
- Halkla ilişkiler uzmanı veya firması, benzer alanda faaliyet gösteren iki ayrı kuruluşa danışmanlık yapamaz, bunun için paravan firma kurmaz.
- Serbest halkla ilişkiler danışmanı, halkla ilişkiler derneğinin o yıl için saptadığı en düşük saat ya da gün ücretinin altında ücrete iş anlaşması yapamaz. Bu ücret 1996- 1997 yılları için saatte 100 ABD Doları T.C. Merkez Bankası satış kuru eşiti TL. + KDV’dir.
- Bir halkla ilişkiler elemanı, halkla ilişkilerin yanı sıra iletişim alanı dışında bir işten geçimini sağlıyorsa iki meslek arasında tercih yapmak, öteki işini tercih etmişse Halkla İlişkiler Derneği’nden istifa etmek zorundadır.
- Bu yönetmelikteki hükümlere uymayan halkla ilişkiler uzmanı hakkındaki duyurular, Halkla İlişkiler Derneği Yönetim Kurulu’nun göreve çağıracağı üç kişilik bir komite tarafından incelenir. Bu Komitede üniversitelerin iletişim fakülteleri öğretim üyeleri arasından bir, halkla ilişkiler firmaları sahip ve yöneticileri arasından bir, Halkla İlişkiler Derneği Disiplin Kurulu üyeleri arasından bir kişi bulunur. Komite, kararını ilgili uzmanın savunmasını aldıktan ve kanıtları inceledikten sonra verir. Duyurunun doğruluğu saptanırsa söz konusu kişi ya da firma uyarılır ve sorumlunun Halkla İlişkiler Derneği üyeliği dondurularak konu basına bildirilir. Davranışın tekrarı hâlinde sorumlu, Halkla İlişkiler Derneği’nden çıkarılır, konu Ticaret Odası’na ve basına bildirilir.
HİD Disiplin Yönetmeliği:
- Halkla İlişkiler Derneği üyeleri, mesleki çalışmalarında dernek tüzüğü ve halkla ilişkiler meslek ilkeleri yönetmeliği hükümlerine uygun davranmakla yükümlüdür.
- Bu yükümlülüğe uymayan üyeler için Disiplin Kurulu resen veya Yönetim Kurulu’nun önerisi ile aşağıdaki cezalara hükmedebilir. Bu cezaların uygulanması Yönetim Kurulu kararına bağlıdır.
- Yönetimden görev aldığı hâlde bunu yerine getirmeyen, kendisinden dernek kayıtları için talep edilen kişisel ve mesleki bilgileri 1 ay içinde vermeyen ve üst üste 3 Genel Kurul’a mazeretsiz katılmayan üyelerin dernekle ilişkisini sürdürmek istemediği kararına varılarak durum kendilerine bildirilir. Bu konuda iki uyarı alan üye dernekten bir yıl için uzaklaştırılır. Bir yılın sonunda yeniden müracaat etmeyen üyenin kaydı silinir. Üye, istenen kişisel ve mesleki bilgiler içinde açıklanmasını istemediklerini saklama hakkına sahipse de eğitim, mesleki deneyim, nüfus kaydı gibi genel bilgileri vermekle mükelleftir.
- Derneği çalışamaz hâle getirenler, dernek olanaklarını kişisel ve mesleki çıkarları için suistimal edenler, dernek yönetimi hakkında yayın organları ile kanıtsız iddia ve harekette bulunanlar, üyelerle fiziksel mücadeleye girenler, derneği maddi zarara ve borç altına sokanlar, tüzükteki mesleki niteliklerini kaybedenler, geçimini halkla ilişkiler dışındaki işlerden sağlayanlar kamuoyuna derneği küçültücü yazılı veya sözlü beyanda bulunanlar, halkla ilişkiler dernek tüzüğü ve meslek ilkeleri yönetmeliğine aykırı davranışta bulunanlar üyelikten çıkarılır.
- Suçlanan üyenin yazılı veya sözlü savunmasının alınması esastır. Savunma vermeyen üye suçlamayı kabul etmiş sayılır.
Halkla İlişkiler Araştırmalarında Etiğin Yeri ve Önemi
Halkla ilişkiler araştırmalarında etik konusunda meslek etiği ilkelerinin yanı sıra ‘bilim etiği’ ve ‘araştırma etiği’ gibi etik konusundaki spesifik alanlardaki yaklaşım ve ilkelerde meseleyi bütünlüklü bir şekilde kavramaya yardımcı olacaktır.
Bilim etiği en genel anlamda “bilim yapan, bilimsel bilgi üreten bilim adamının faaliyeti sırasında uyacağı ahlaki talep ve yükümlülükleri ele alan uygulamalı etik dalı” dır. Bilim etiği bilim adamının ve araştırmanın tabi olduğu özgürlük ve sorumluluk anlayışlarını belirleyen ilkeleri konu edinmektedir. Bilim etiği çerçevesinde bilim adamının/araştırmacının sorumluluğu “hem içe ve hem de dışa, hem kendisine ve hem de bütün insanlara karşıdır”.
- Bilim adamının/araştırmacının alanına karşı sorumluluğu; meslek etiği olarak da kendisini gösterir. Bilim adamı yaptığı araştırmada gerçek durumun ne olduğunu ortaya çıkarmak durumundadır. Araştırma etiği, bilim adamına yaptığı çalışmada hakikati aramasını ve bu süreçte ‘bilim idesi ’ne uygun bir şekilde hareket etmesini, kabul görmüş bilimsel ölçütlere veya uluslararası standartlara uygun bilimsel çalışmalar yapmasını gerektirmektedir.
- Bilim adamının/araştırmacının topluma karşı sorumluluğu; yapılan araştırma ve bilimsel çalışmaların potansiyel risklerini açıkça ortaya koymak, kötü niyetli kullanımlara meydan vermemek ve benzeri etik sorumlulukları içermektedir.
Araştırma etiği konusunun gündeme gelmesinde başlangıç noktasını “biyomedikal araştırmalar” oluşturmuştur. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanya’sında tıbbi araştırma adı altında canlı insanların denek olarak kullanılması ve bu süreçte araştırma uğruna sayısız işkence ve öldürme vakaları bilinen bir gerçektir. Yeni ilaçların insanlar üzerinde denenmesi, organların incelenmesi adına canlı vücutların kullanımı ve benzeri kan dondurucu uygulamaların Nazi doktorları tarafından soğukkanlılıkla yapılması, bilimsel araştırma konusunun ciddi anlamda sorgulanması gerekliliğini ortaya çıkarmış ve savaş sonrası dönemde bu yönde ciddi bir etik tartışmasına zemin oluşturmuştur. Savaş sonrasında kurulan ünlü Nurnberg Mahkemeleri söz konusu Nazi doktorları da dâhil olmak üzere savaş suçlularını yargılamış ve çeşitli cezalar vermiştir. Bu yargılamaların akabinde 1949’da ‘Nurnberg Kuralları’ ya da ‘Nurnberg Yasaları’ diye de bilinen ve araştırma etiğine dair ilk sistematik ilkeler oluşturulmuştur. Söz konusu ilkeler şunlardır:
- İnsan üzerindeki araştırmalar için kişinin gönüllü onayı kesinlikle gereklidir.
- Deney, toplumun iyiliği için yapılmalıdır.
- Deney, hayvan çalışmalarına ve hastalığın doğal seyrinin bilinmesine dayandırılmalıdır.
- Deney, gereksiz hiçbir fizik, mental sorun veya hasara yol açmamalıdır.
- Deneyi yapan doktorun, denek olduğu şartlar hariç, ölüm veya kalıcı sakatlığa yol açan deneyler yapılmamalıdır.
- Deneyle karşılaşılan risk, deneyin sonuçlarının insanlara sağlayacağı yarardan fazla olmamalıdır.
- Yaralanma, sakatlık ve ölüm ihtimaline karşı gerekli hazırlıklar yapılmalı ve alt yapı sağlanmalıdır.
- Deney sadece bilimsel olarak kalifiye kişiler tarafından yapılmalıdır.
- Deney süresince denek çalışmayı istediği an sonlandırabilmelidir.
- Eğer araştırmacı deneyin devamının yaralanma, sakatlık ve ölüm ihtimaline sahip olduğuna kanaat getirirse deneyi durdurmaya hazır olmalıdır.
Araştırma etiğiyle ilgili olarak yapılan ilk çalışmalarda araştırma nesnesine yaklaşımın nasıl olması gerektiği üzerine durulmuştur. Büyük ölçüde tıbbi araştırmalar üzerinden gelişen bu çalışmalar ilerleyen dönemlerde sosyal bilimler alanında yapılan araştırma faaliyetlerinde de dikkate alınması gereken etik ilkelerin oluşumuna da zemin hazırlamıştır.
Günümüzde bütün araştırma faaliyetleri için geçerli olan bir takım genel etik ilke ve kurallar belirlenmiş olup, temelde ‘doğruluk’, ‘dürüstlük’ gibi ilkeler ışığında belirlenen bu prensipler araştırmanın başlangıcından sonlandırılmasına kadar her aşamada göz önünde bulundurulmalıdır. Araştırmacıların bağlı olması gereken bu temel etik ilkeler şu şekilde sıralanabilir;
- Araştırmanın tasarımı ve yürütülmesinde en yüksek mesleki standartlara sahip olmak,
- Araştırmanın yapılışı ve bulguların analizi sırasında özeleştiri, dürüstlük ve açıklığı elden bırakmamak,
- Ayrı konu üzerinde araştırma yapmış ve yapmakta olan diğer araştırmalara karşı, onların katkılarını içtenlikle ve açıkça teslim edici bir tavır içinde olmak, bu tavırlarını bilimsel makale yazımında tam olarak korumak.
Araştırma etiğiyle ilgili temel kuralların tespit edilerek standart bir hâle getirilmesi kolay bir işlem olmamakla birlikte Türkiye Bilimler Akademisi Genel Kurulu’nun 14/12/2001 tarihinde yayınlamış olduğu “Bilim Etiği İlkeleri” bu konuda evrensel nitelikte kabul görmüş prensipleri yansıtması bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Söz konusu etik ilkeler şu şekildedir.
- Gerçeğe Uygunluk: Veriler, sadece bilimsel yöntemlerle yürütülen gerçek deney ve gözlemlerden elde edilir. Verilerin değerlendirilmesinde, yorumların ve kuramsal sonuçların elde edilmesinde bilimsel yöntemler dışına çıkılmaz. Bu yöntemlerle varılan sonuçlar saptırılamaz, elde edilmemiş sonuçlar araştırma sonuçları imiş gibi gösterilemez.
- Bilimsel Araştırmanın Zarar Vermemesi: Araştırmanın deneklere zarar vermemesi, deneklerin olası riskler konusunda açık şekilde bilgilendirilmesi ve deneye katılım kararının etki ve baskı olmaksızın özgürce alınması gerekir. Deneyin deneklere, deneyi yapanlara, çevreye ve insan sağlığına zarar vermemesi elzemdir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda deney hayvanının gereksiz yere zarar ve acı görmemesi gözetilmelidir.
- Sorumluluk ve Haklar: Bilim insanları araştırma sonuçları ile ilgili olarak toplumu bilgilendirmek, olası zararlı uygulamalar konusunda uyarmakla yükümlüdürler. Kendi vicdani kanaatlerine göre zararlı sonuçlara ve onaylamadıkları uygulamalara yol açabilecek araştırmalara katılmamak bilim insanlarının hakkıdır.
- Yazarlar: Araştırma sonuçları araştırmayı yapanların tümünün isimleriyle yayınlanır. Araştırmanın tasarlanması, planlanması, yürütülmesi ve yayına hazırlanması aşamalarında etkin katkıda bulunmamış kişilerin isimleri yazar isimleri arasına katılamaz.
- Kaynak Gösterme ve Alıntılar: Bilimsel yayınlarda ya da genel kamuoyuna dönük olarak yayınlanan her türlü makale, derleme, kitap ve benzeri yayınlarda daha önce yayınlanmış veya yayınlanmamış bir çalışmadan yararlanılırken o çalışma bilimsel yayın kurallarına uygun biçimde kaynak olarak gösterilmelidir. Evrensel olarak tanınan bilim kuramları, matematik teoremleri ve ispatları gibi önermeler dışında, hiçbir yapıt tümüyle ya da bir bölümü ile izin alınmadan ve asıl kaynak gösterilmeden çeviri veya özgün şekliyle yayınlanamaz.
- Bilim İnsanı ve Akademik Etkinliklerde Etik: Bilim insanı, akademik yaşamının bütün evrelerinde ve öğretim, yönetim ve akademik değerlendirmelere ilişkin görevlerde bilimsel liyakati temel ölçüt olarak kabul eder, temel etik kurallarının dışına çıkmaz ve bu kuralların dışına çıkılmasına göz yummaz. Eğitimin eksik verilmesi, kopyacılık, akademik ilerleme ve ödül jürilerinde bilimsel liyakat ölçütlerinin dışına çıkmak, kişileri kayırmak ve benzer davranışlar kabul edilemez.
Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yapılabilen ve araştırma etiğini ihlal edebilecek bazı durumları aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
- İzinsiz Bilgi veya Veri Kullanımı
- Yazarlık Hataları
- Verileri ya da Sonuçları Değiştirme-Çarpıtma
- Uydurma veya Ismarlama Araştırmalar Yapma
- Araştırma Sonuçlarıyla Çevreye, Topluma, İnsanlığa Zarar Verme
Halkla İlişkiler Araştırmalarında Etik İlkeler
Halkla ilişkiler araştırmalarında etik konusu her şeyden önce araştırmayı yapan kişi veya kişilerin etik kaygılar taşıyor olmalarıyla ilgilidir. Çünkü etik ilkelere bağlı olmak çoğu zaman salt vicdani bir meseleden ibaret olabilmektedir. Etik dışı davranışların hukuki veya yönetsel bir yaptırımının olmadığı durumlar sıklıkla yaşanabilmekte, dolayısıyla her bir iş kolunda olduğu gibi halkla ilişkiler çalışanlarının da özellikle araştırma faaliyetlerinde etik ilkelere riayet edecek nitelikte olmaları beklenmelidir.
Halkla ilişkiler araştırmalarında her şeyden önce “herkesin sizin kim olduğunuz ve ne yaptığınızı bildiği araştırma” anlamına gelen ‘açık araştırma’ tercih edilmelidir. Diğer bir araştırma türü olan ‘gizli araştırma’ ise araştırmanın gizlenmiş olarak yapılmasını ifade etmektedir. Belli konularda hedef kitlenin durumunu tespit etmek için araştırma yapıldığını sezdirmeme anlayışına dayanan bu yaklaşım etik açıdan sorunlu olmasının yanı sıra güvenlik risklerini de beraberinde getirebilmektedir. Açık araştırma anlayışında ise katılımcılara karşı açık ve dürüst bir yaklaşım mümkün olduğu gibi araştırmaya dâhil olup olmama kararlarını da özgürce verebilmeleri de sağlanmış olacaktır. Araştırmacı ve katılımcı arasında güvenin tesis edilmesini sağlayabilmek doğru sonuçlara ulaşabilmenin ön koşuludur. Güveni oluşturmada da katılımcıların kişiliklerine saygılı bir şekilde davranmak en önemli unsurdur. Bu noktada araştırmacının öncelikle açık yüreklilikle kendisi ve yaptığı işe dair açık bir bilgilendirmede bulunması gerekmektedir. Bu bilgilendirmede aşağıdaki konulara açıklık getirilmesi büyük bir önem taşımaktadır;
- Araştırmacının kim olduğuyla ilgili ayrıntılar,
- Araştırmacının çalıştığı ya da hesabına araştırma yaptığı kurumla ilgili ayrıntılar,
- Araştırmayı kimin finanse ettiği/yetkilendirdiği hakkında bilgiler,
- Araştırmanın konu ve amaçlarıyla ilgili bilgiler,
- Araştırma sonuçlarının ne için ve nasıl kullanılacağı hakkındaki bilgiler,
- Araştırmaya katılmanın sağlayacağı fayda hakkında bilgiler.
Halkla ilişkiler araştırmalarında katılımcıların kişisel haklarına ve özgürlüklerine saygılı olunması başlıca etik sorumluluklardandır. Açık, dürüst ve saygı gibi temel etik prensiplere uygun olarak tasarlanan bir halkla ilişkiler araştırmasında katılımcıların bireysel haklarını teminat altına almayı sağlayabilecek etik ilkeler şu şekilde sıralanabilir:
- Gerçek İsmi Saklama
- Gizlilik
- Yorum Yapma Hakkı
- Nihai Raporun Paylaşılması
- Verilerin Korunması
Halkla ilişkiler araştırmalarında “etik bakımdan sorumlu davranışın ilkeleri” olarak da nitelenebilecek bu ilkeler şunlardır:
Bilgilendirme ve Özgür İradeye Gösterilen Saygı: Halkla ilişkiler araştırmalarında katılımcıların özgür iradeye sahip özerk bireyle olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Araştırmacı da bu gerçeğin bilincinde olarak katılımcıların kişisel iradelerine saygı göstermeli onlarla diyalog temelinde haklarını, gereksinimleri, sorumlulukları konusunda yeterli ve açık bilgilendirmede bulunmalıdır. Katılımcıların özgür iradelerine saygı ve bilgilendirilmeleri ideal düzeyde sağlanabilmesi için aşağıdaki unsurların sağlanması gerekmektedir:
- Açıklama Yapmak
- Anlaşılmayı Sağlamak
- Gönüllü Olmak
Zarar Görebilecek Kişilere Karşı Saygı : Halkla ilişkiler araştırmaları kapsamında bazı durumlarda korunması gereken ve daha özenli davranılması gereken bireylerle ilgili çalışmalar da gerekebilmektedir. Yaşlı, çocuk, hasta ve benzeri kişilerin araştırmaya dâhil edilmelerinde kendilerinin yanı sıra velileri, yakınları ya da yasal temsilcilerinin izni veya onayının alınmış olması gerekmektedir. Araştırmaların bütün aşamalarında bu nitelikteki kişilere özel bir hassasiyet ve özen gösterilmesi önemli bir etik ilkedir.
Özel Yaşamın Gizliliğine ve Mahremiyete Gösterilen Saygı : Halkla ilişkiler araştırmalarında kişilerin özel yaşamlarının ve mahremiyetlerinin dokunulmazlığı yönündeki etik ilke hiçbir süreçte göz ardı edilmemelidir. Bu etik ilke daha ziyade kişisel verilerin korunması ve başka amaçlarla kullanılmaması olarak değerlendirilmektedir.
Dürüstlük ve Adalete Saygı : Halkla ilişkiler araştırmalarının her sürecinde dürüstçe hareket etmek ve adil davranmak önemli bir etik ilkedir. Araştırmanın bütün aşamaları açık ve dürüst bir şekilde ortaya konmalıdır. Kişi veya kurumu kayırıcı mahiyette işlemlere yer verilmemeli, araştırma etiğinin bir gereği olan objektiflik ve bağımsızlık ilkelerinden ödün verilmemelidir. Katılımcılar arasında herhangi bir ayrımcılık yapılmaması da bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Yararları ve Zararları Dengelemek : Katılımcıların araştırma sürecinde maruz kalabileceği her türlü rahatsızlık, sıkıntı ve benzeri zararların minimuma indirilmesi, sağlanacak faydanınsa maksimum düzeyde olmasına gayret edilmesi gerekmektedir. Yapılacak araştırmanın katılımcıların faydasına olabilecek yönleri üzerine düşünülmeli ve bu yönler mümkün olduğunca artırılmalıdır. Araştırmanın katılımcılara en az sıkıntı verecek yöntemlerle sürdürülmesi konusunda özen gösterilmesi de bu etik ilkenin bir gereğidir.
Toplumsal Sorumluluk : Halkla ilişkiler araştırmaları toplumsal sorumluluk ilkesini gözeterek yürütülmelidir. Zaten bir meslek olarak halkla ilişkiler, faaliyetlerinin etkileşimde bulunduğu toplumun faydasına hareket ettiği takdirde başarı şansı yüksek olmaktadır. Bu ilkenin bir gereği de yapılan araştırmayla elde edilen bulguların ilgili kesimlerle paylaşılması suretiyle toplumun gelişimine katkı sağlama anlayışıdır.
Meslektaşlara Karşı Sorumluluk : Halkla ilişkiler araştırmaları yürütürken aynı alanda faaliyet gösteren diğer kurumlara ve araştırmacılara karşı zarar verici bir rekabet yerine karşılıklı saygı esasınca davranmak gerekmektedir. Her meslekte olması gereken ‘mesleki dayanışma’ anlayışı halkla ilişkiler için de geçerli olan bir ilkedir.
Yasal Sorumluluk : Etik ilkeler temelde vicdani yükümlülükleri ortaya çıkarsa da bazı durumlarda etik kurallar yasalarda da hukuki korumaya alınıp, ihlal edilmeleri hâlinde hukuki müeyyidelere konu olabilmektedir. Bu durumun halkla ilişkiler araştırmalarında karşılaşılabilecek yönleri; fikri mülkiyet hakları, telif hakları, patent hakları, gizlilik ve mahremiyet hakları gibi konularda kendini göstermektedir.