aofsoru.com

Fotoğrafın Kullanım Alanları Dersi Genel Özet

8: Telif Hakları Ve Fotoğrafın Güncel Sanat Ortamında Kullanımı

Fotoğraf ve Fikri Mülkiyet Hakları

Fotoğraf optik yöntemle yüzey üzerine resmetme tekniğidir ve fotoğraf denildiğinde, kağıt yüzeyde veya bilgisayar ortamında ortaya çıkan iki boyutlu resim anlaşılır. Fotoğrafta “teknik” ve “kullanım” olmak üzere iki süreç söz konusudur. Fotoğrafın kullanım süreci, fotoğrafçıdan başlayarak en son kullanım alanı olan gazete, dergi ve reklam panosu gibi ortamlarda yer almasını içerir. Fotoğraf bir fikrî üründür ve hukuk düzeni de fikrî ürünler üzerinde kişilere fikrî haklar tanımıştır. Fikrî ürünler ve bu fikrî ürünü meydana getirenler, fikrî mülkiyet hukuku kapsamında korunmuştur.

“Fikrî Mülkiyet Hukuku” terimindeki “fikrî” kelimesi, mülkiyetin türünü ifade eder. Bu mülkiyet, eşyaya ilişkin mülkiyetten farklıdır ve mülkiyet terimi hak sahipliği anlamında kullanılmıştır. Bu yüzden “fikrî mülkiyet hukuku terimi” hem fikir ve sanat eserleri (copyrights) üzerindeki hakları, hem de sınaî mülkiyet haklarını içerir. Fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakları belirtmek için kullanılan copyright sözcüğü, telif hakları anlamında kullanılır. Fotoğraf eserleri telif yasaları ile korunur ve telif yasalarıyla korunan, dış dünyaya fikrî ürün olarak yansıyan fotoğraf eserleridir. Fikrî hak, kişinin fikrî ürünler üzerinde hukuk tarafından korunan tekel yetkilerinden oluşurken, sınaî haklar, fikir ve sanat eserleri dışında kalan fikrî ürünler üzerindeki haklardır.

Fikrî mülkiyet hukuku, kendine özgü nitelikleriyle diğer hukuk dallarından ayrılır. Fikrî ürünler soyuttur dolayısıyla maddi bir varlıkları mevcut değildir. Fikrî ürünler dış dünyaya bir çizgi, şekil, şiir, roman olarak yansır. Bir başka deyişle bir yağlı boya tablodaki fikrî ürün, tuval ya da üzerindeki boya değil, boyayı ve tuvali resme dönüştüren yaratıcı fikrî çalışmanın ortaya çıkardığı sonuçtur. Bu nedenle, tuvaldeki somutlaşmış fikrî ürün, fikrî mülkiyet hukukunun konusu iken, tablonun kendisi maddi mülkiyet haklarının konusudur.

Fikrî ürünlerin hukuken korunması oldukça yeni bir gelişmedir. Dünyada öncelikle telif sonra da sınaî haklara ilişkin hukuki metinler kabul edilmiştir. Matbaanın icat edilmesiyle fikrî ürünlerin çoğaltılabilmesi mümkün hale gelmiş ve fikrî ürünü ekonomik değere kavuşturmuştur. Buna karşın telif haklarına ilişkin modern düzenlemeler Fransız İhtilali’nden sonra yapılabilmiş ve diğer Avrupa ülkeleri de 1791 tarihli Fransız Kanunu örneğini izlemişlerdir. Ülkemizde ise fikrî mülkiyet hukukunun tarihi Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. Osmanlı döneminde fikrî ürünler üzerindeki ilk telif koruması 1850’li yıllarda başlar. Eser sahiplerini koruyan ilk belge 1850 tarihli Encümen-i Daniş Nizamnamesi’dir. Gerçek anlamda ilk fikir ve sanat eserleri kanunu ise 1910 tarihinde çıkarılan “Hakk-ı Te’lif Kanunu”dur. Cumhuriyet döneminde telif hakları konusundaki ilk düzenleme 1952 yılında yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunudur (FSEK). FSEK’te 1995, 2001 ve 2004 yıllarında değişiklikler yapılmıştır. 1995 yılında yapılan değişikliklerle Türkiye, fikrî mülkiyet alanındaki uluslararası sözleşmelere taraf olmuştur. Bu nedenle 1995 yılı mülkiyet hukukumuz açısından bir dönüm noktasıdır.

Türk Anayasasında (1982 Anayasası) fikrî mülkiyeti koruyan açık bir hüküm olmamasına karşın, Türkiye’nin de taraf olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 27. maddesinin 3. fıkrası geniş yorumlandığında ve 1982 Anayasasının Mülkiyet Hakkını düzenleyen 35. maddesi ele alındığında bazı sonuçlara varmak mümkündür. Fikrî mülkiyet hakkının mutlak hak niteliği, onun medeni hukukla yakın bağlantı içinde olmasını gerektirir. Ayrıca fikrî mülkiyet hukukuna, haksız fiillere ve sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümler uygulanır. Aynı şekilde, fikrî mülkiyet haklarının yaratıcı “iş”i koruma özelliği, iş hukuku ile de ilişkide olmasını gerektirir.

Fikrî mülkiyet haklarının bir diğer özelliği de zaman ve mekândan bağımsız olmalarıdır. Bu özellikleriyle, eşya üzerindeki haklardan farklı olarak, aynı anda farklı yerlerde bulunabilirler, farklı kişiler tarafından kullanılabilirler ve kullanıldıkça tükenmezler.

Eser Olarak Fotoğrafın İncelenmesi

Bir fikrî ürün üzerindeki hakların, fikir ve sanat eserleri hukuku kapsamında korunması, söz konusu ürünün “eser” olarak kabul edilmesine bağlıdır. Bu nedenle her fotoğraf 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)’nun koruması altında değildir. Yalnızca bu kanuna göre eser sayılar fotoğraflar hukuken korunurlar. FSEK’te bir fikrî ürünün eser olarak korunabilmesi için iki şart vardır:

  • FSEK’te öngörülen ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanat ve sinema eserleri gibi eser türlerinden biri olmalıdır (objektif şart).
  • Sahibinin (yaratıcısının) özelliğini taşımalıdır (sübjektif şart).

Fotoğraflar, FSEK’nun 4. maddesinin 5. fıkrasında, fikir ve sanat eserleri çeşitleri içinde güzel sanat eserleri içinde gösterilmiştir.

Güzel sanat eserleri “görme duyumuza hitap ederek estetik bir haz uyandıran, bir yüzey üzerinde yahut cisim halinde oluşmuş, dille ifadeleri mümkün olmayan fikrî ürünler” olarak tanımlanmaktadır. Yasa koyucu, güzel sanat eserleri bakımından koşul olarak “estetik değere sahip olma” şartını aramıştır. Buna göre bir fotoğrafın FSEK açısından güzel sanatlar eseri sayılabilmesi ve korumadan yararlanabilmesi için o fotoğrafın bediî, bir başka deyişle estetik nitelikte bulunması gerekir.

Fotoğrafın Eser Korumasından Yararlanma

Koşulları Bir fotoğrafın güzel sanat eseri olarak telif hakkından yararlanabilmesi için estetik niteliğinin yanı sıra ayrıca sahibinin yani yaratıcısının özelliğini taşıması gerekir. Sahibinin yaratıcı gücünü yansıtan ve bağımsız bir fikrî çalışmanın ürünü olan fotoğraflar eser olarak hukuki korumadan yararlanabilir. Bir fotoğrafın sahibinin yaratıcı gücünü yansıtması, eserde daha önce duyulmamış ya da görülmemiş bir orijinalite barındırması anlamında değildir. Söz konusu fotoğrafın, bir başka fotoğrafın bire bir taklidi ya da kopyası değil; asgari düzeyde özgünlüğe sahip olması gerekir. Fotoğraf eserlerinde, sahibinin özelliği konu seçiminde ve kullanılan teknikte görülür. Fotoğraf makinesini sıradan bir insan gözü, yalnızca bir konuya bakmak ya da sadece o durumu saptamak amacıyla kullanabilir. Ancak fotoğraf karesini kendine özgü şeylerle dolduran kişinin eseri özgün sayılabilir.

Fotoğraf Üzerindeki Malî ve Manevi Haklar

Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre eser sahibi, eseri meydana getiren kişidir. Buna göre, her fotoğraf çeken, çektiği fotoğraf üzerinde telif hakkına sahiptir. Fotoğraf eserlerinin sahibi kural olarak fotoğrafı çeken kişidir. İşçiişveren ilişkisinde ise eserin sahibi, eseri meydana getiren işçidir. Ancak, iş ilişkisi gereği, eser üzerindeki hakları kullanma yetkisi işverene bırakılmıştır. Bu çerçevede, iş sözleşmesiyle bir gazete, dergi ve benzeri yerlerde çalışan kişilerin işlerini yaparken çektikleri fotoğrafların sahibi işverendir. Birden fazla kişinin oluşturduğu eserler açısından ise eser sahipliği “ortak eserler” ya da “elbirliği halinde eserler” açısından ayrı ayrı ele alınır ve belirlenir. Bir kitapta yer alan fotoğraflar ile kitabın metni, ayrı ayrı eser gruplarının bir araya getirilmesiyle ortak eser oluşumuna örnek olarak verilebilir.

Telif hakkı fotoğrafın sahibine, fotoğraf üzerinde manevi ve mali haklar verir. Fotoğraf sahibi, fotoğrafın kamuya sunulup sunulmayacağına, kamuya ne zaman ve nasıl sunulacağına, kendi adı veya takma ad ile mi yoksa adsız olarak mı kamuya sunacağına karar verme hakkına sahiptir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, fotoğraf sahibine, manevi ve maddi haklarının ihlali durumunda hukuk davaları ve ceza davaları olmak üzere iki farklı başvuru yolu öngörür. Eser sahibi ve mirasçıları gibi, mali hak sahibi ve münhasır lisans sahibi de hukuk davaları açabilir. Fikrî mülkiyete ilişkin tüm davalarda görevli mahkeme Fikrî ve Sınaî Haklar Mahkemesidir.

Fotoğraf Eseri Kullanım Sözleşmeleri

Fotoğraf eserinin sahibi veya mirasçıları, eserden kaynaklanan mali hakları; süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı ya da sınırsız, karşılıklı veya karşılıksız olarak bir başkasına yazılı bir sözleşme ile bırakabileceği gibi bu hakların kullanım hakkını da başkasına bırakabilir. Fotoğraf sahibi, münhasır olmayan ve münhasır olan iki tür lisans (kullanım) sözleşmesi yapabilir.

Alınıp Satılan Bir Nesne Olarak Fotoğraf

Fotoğraf denildiğinde fotoğraf makinesi, ışığa duyarlı yüzey (film), negatif görüntü (çoğaltılabilen) ve kağıt yüzey üzerine yapılmış olan çoğaltmalar anlaşılır. Bunlar aynı zamanda yeni bir resmetme tekniği olarak fotoğrafın belirleyici ve ayırt edici öğeleri olarak görülmüştür. Fotoğrafın kendine özgü resmetme tekniği, 1840’lı yılların ortasına doğru yaratıcı kişiler tarafından kullanılmaya başlanmıştır. David Octavius Hill, Nadar, Oskar Gustave Rejlander, Henry Peach Robinson ve Julia Margaret Cameron ilk fotoğraf sanatçıları arasında sayılır. Bu kişilerin fotoğrafı sanat ortamında yeniden icat ettikleri söylenebilir. Fotoğraf tarihi kitaplarında, sanat fotoğraflarından 1845 yılından başlayarak söz edildiği görülür.

İlk fotoğraf sanatçıları portre ve manzara konularına yönelmişlerdir. Portre fotoğrafçıları insanların sadece yüzlerini kaydetmenin ötesine geçerek kişilerin ifadelerini, psikolojilerini, çalışma ortamlarını bir başka deyişle her açıdan kişiliklerini yansıtmaya çalışmışlardır. Aynı şekilde dönemin resim anlayışını yansıtan fotoğraflardan dan da söz edilebilir. Bu durum, “resimselcilik” olarak anılıyordu ve bu fotoğrafçılar bir anlamda fotoğraf tekniğini kullanan resim sanatçılarıydı. Fotoğraf 1800’lü yılların sonu ile 1900’lü yılların başında belge niteliğiyle de farklı alanlarda yayıldı. 1800’lü yılların sonunda fotoğraf, alınıp satılan bir nesne olarak,

  • insanların kişisel yaşamlarını belgeleyen fotoğraflar,
  • kitap, dergi ve gazetelerde bir olay ya da durumu gösteren fotoğraflar
  • görsel sanat eserlerini kopyalayan fotoğraflar olarak yaygınlaştı.

Çağdaş Sanat Olarak Fotoğraf

Sanatsal anlamda çağdaş kelimesi, günümüz teknolojisi ve bakış açısıyla üretilmiş sanat yapıtlarının genel adıdır. Çağdaş eser yaratmak demek, güncel olanı güncel bir bakış açısı ve farklı bir anlatım diliyle ortaya koymak demektir. Esin kaynağı eski bile olsa anlatım şekli, duruşu ve bakış açısı güncel olanı kucaklıyorsa bu eserin çağdaş olduğu söylenebilir. Teknik gelişmelere en çok bağlı sanat dalı olarak teknolojik kullanımı ve bunun doğru biçimlendirilmesi, fotoğrafın diğer sanatlardan daha fazla güncel ve çağdaş sanat ortamlarına girmesini sağlamıştır.

Fotoğrafın Yeni Ortamları

Fotoğrafın güzel sanat olarak değer kazanması ve sergilenmesi 20. yüzyılın ortalarından sonra görülür. 1970’li yılarda New York, Paris ve Tokyo günü büyük metropollerde sadece fotoğraf içeren galeri ve müzeler açılmıştır. 1980’li yıllardan itibaren sergileme tekniklerindeki gelişmeler, 2000’li yıllardaki teknolojik atılımlarla birlikte fotoğrafın sunum teknikleri de gelişmiştir. Bu durum, fotoğrafların galerilerde satışının artmasını sağlamıştır. Bu sunum tekniklerinde en çok dikkat edilen hususlar şunlardır:

  • Fotoğraf kağıdına basılmış olması
  • Fotoğrafın sıvanmış olduğu yüzeyin asit içermeyen maddelerden oluşması
  • Fotoğraf sıvamasının basınçla ve asit içermeyen bir film yapıştırıcısı ya da kimyasal yardımı ile yapılması.

Sanat ortamının gereklerini yerine getirebilmek için hem galericinin hem de fotoğraf sanatçısın bilmesi gereken kavramlar vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Edisyon, üretilen fotoğraf eserinin kaç adet, hangi boyutta ve hangi değerde üretileceğini ya da üretildiğini belirtir.
  • Sanatçı kopyası, satılan edisyonların dışında sanatçıda kalan kopyayı ifade eder ve sanatçının eseri akademik ya da öğretim amaçlı ortamlarda kullanmasına izin verir.
  • Edisyonun Bitmesi ve Fiyat Oluşması, edisyon sayısının azalmasıyla birlikte fiyatının artmasını ifade eder. Edisyon numarası yükseldikçe eserin fiyatı da yükselir. Örneğin, 5 edisyonun satılacağı belirtilen bir sergide, ilk satılan edisyonun numarası 1’dir. 5 numaralı edisyon ise en yüksek fiyatlı olandır.
  • Sertifika, bir fotoğraf eserinin edisyonunu, sanatçısını, baskı tekniğini ve yılını belirten belgedir. Bir tür etiket şeklinde hazırlanarak eserin arka yüzüne yapıştırılır.
  • Özgün Baskılar, dünya fotoğraf sanatı tarihine malolmuş büyük ustaların kendilerinin bastığı ve genellikle tek kopyası bulunan baskılara denir.
  • Açık Artırmayla Satış-Müzayedeler.

Özellikle 1980’lerden sonra fotoğrafa olan ilgi daha artmış ve fotoğraf çağdaş sanat müzayedelerinin en çok aranan nesneleri arasına girmiştir. Son 10 yıldaki büyük fiyat artışları ve değer kazanma derecesi, fotoğrafın gelecekte en önemli koleksiyon nesnesi haline geleceğini göstermektedir. 2004 yılında el değiştiren eserlerin % 76’sı resim ve sadece % 2’si fotoğraf olmasına karşın bu dönemde en çok değeri fotoğraf eserleri kazanmıştır.

Önceden yalnızca antika değeri taşıyan eserler ve baskılar müzelere zorlukla girerken, günümüzde sadece fotoğraf üzerine müzeler olduğu gibi pek çok modern sanat müzelerinin de çok ciddi fotoğraf koleksiyonları bulunmaktadır. Müzeler, sanatçılar için birer barınak olmalarının yanı sıra fotoğraf için de yeniliklerin gösterildiği, eski ve önemli fotoğraf değerlerinin korunduğu yerler haline gelmiştir. Gelişmiş ülkelerdeki modern müzelerin işlevi, usta sanatçıları bünyelerinde barındırırken aynı zamanda genç sanatçılara da ortam oluşturup, sanat dünyasında yer bulmalarını sağlamaktır.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email