Film ve Video Kültürü Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Film Dili
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Sinemada "Film dili" kalıbı ile ne anlatılmaktadır?
Film dili, yönetmenin sinemanın anlatım araçlarını kullanma biçimidir. Yönetmen, bir nesneyi, oyuncuların hareketini, doğayı çekerken bazı seçimler yapar. Kameranın açısı, çekimin ölçeği, çekimin zamanı, çerçeve içinde görünen her şey, hareketin hızı, kurgu, ses efektleri bu seçimlerden bazılarıdır. Her seçim, yönetmenin kendi beğenisine, konuyu ya da öyküyü yorumlama tarzına, yaratmak istediği görsel ve işitsel etkilere bağlıdır. Aynı doğa parçasını farklı yönetmenler çekebilir; aynı öyküyü farklı yönetmenler anlatabilir. Her yönetmen farklı bir film ortaya çıkarır. Çünkü; her birinin kendi dili vardır. Başka deyişle; her yönetmen sinemanın anlatım araçlarını kendi anlayışına uygun biçimde kullanır.
Sinemanın anlatım araçları nelerdir?
Sinema sanatı, anlatılmak isteneni sinemanın anlatım araçlarıyla en etkili, özgün ve güzel biçimde anlatmaktır. Anlatım aracı, sanatçının bir şey anlatmak için kullandığı ve o sanata özgü olan yöntem, ya da tekniktir. Her sanatın kendi anlatım araçları vardır. Konu ne olursa olsun anlatım araçları her zaman bir “şey” anlatmak için kullanılır. Sinemanın anlatım araçları, mizansen, fotoğrafik imge, çerçeveleme, hareket, kurgu ve sestir.
Mizansen nasıl tanımlanmaktadır ve düzenlemesi nasıl yapılır?
Mizansen; senaryodaki sahnelerin oyuncular, dekor, ışık, kostüm yardımıyla kamera önünde oynanması, sahnelenmesidir. Oyuncular, canlandırdıkları karakteri yansıtacak kostüm ve makyajla sahnenin anlamına uygun bir aydınlatma içinde, kurulmuş bir dekorda ya da gerçek bir mekânda rollerini oynarlar. Kamera da bu oyunu kaydeder. Filmin bir sahnesinde gördüğümüz her şey düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin yani mizansenin nasıl olacağına, başka deyişle, söz ettiğimiz bütün bu öğelerin filmde nasıl görüneceğine karar veren kişi yönetmendir. Görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni ve onlara bağlı çalışan ışık, kostüm, makyaj, dekor sorumlularından oluşan ekip, yönetmenin hayal ettiği görüntüyü oluşturmaya çalışırlar. Sahnenin ışığı, dekoru, oyuncuların yerleri, hareketleri, kostüm, makyaj ve dekorda kullanılan renkler, biçimler, mekanın özellikleri mizansenin öğeleridir. Çekimler bu mizansen içinde yapılır. Kameranın konumu ve hareketleri mizansenin perdede nasıl görüneceğini belirler.
Oyuncunun mizansen içerisindeki işlevi nasıldır?
Senaryoda davranışları, konuşmaları, hareketleri yazılmış, betimlenmiş karakterler vardır. Oyuncular kâğıt üzerinde yaratılmış bu karakterleri görünür kılarlar. Oyuncu, mizansene katılan diğer öğeler gibidir. Dekor ve ışık anlamı iletmede nasıl görev alıyorsa oyuncu da aynı biçimde işlev görür. Kamera önündeki oyunculukla seyirci karşısındaki oyunculuk farklıdır. Kamera, en ufak ayrıntıyı bile büyütür. Yakın çekim ölçekleri oyuncunun çok küçük mimiklerini seyirciye yansıtabilir. Bu nedenle doğal, abartısız bir oyunculuk tercih edilir.
Oyuncunun temel araçları nelerdir?
Oyuncunun oynadığı karakteri canlandırırken yararlandığı malzeme, duruş, dış görünüş, mimik, jest, ses, konuşma biçimidir. Bunlar her oyuncunun temel araçlarıdır.
Dekor nedir ve başlıca işlevleri nelerdir?
Filmdeki olaylar belli mekânlarda geçer. Öykünün gereklerine uygun olarak düzenlenmiş, yapılmış ya da kullanılmış mekânlara ve mekan içindeki bütün öğelere dekor denir. Dekorun başlıca işlevlerini şöyle sıralayabiliriz:
• Öykünün geçtiği zamana ilişkin atmosfer yaratır. O zamanın özellikleri dekorda görsel olarak yansıtıldığında seyirci o dönemin ortam duygusunu edinir.
• Karakterlerin kişilik özelliklerini, toplumsal ve ruhsal durumlarını iletmeye yardımcı olur. Dekora bakarak karakterin gelir ve eğitim düzeyi, o andaki ruh hali, kişiliği hakkında fikir sahibi oluruz.
• Gerçeklik izlenimi yaratmaya katkıda bulunur. Dekor, öykünün geçtiği zamanı ve mekânı gerçeğe uygun biçimde taklit ediyorsa seyirci gördüklerinin gerçekten olup biten şeyler olduğu izlenimini daha kolay edinir.
• Duygusal atmosfer yaratır. Dekor seyirciyi duygusal olarak da etkileyen bir öğedir. Soğuk renklerin egemen olduğu bir dekorun etkisi sıcak ve canlı renklerle dolu bir dekorun etkisinden farklı olacaktır.
• Filmin görselliğini zenginleştirir. Film, görüntü sanatıdır. Görüntüdeki her şey seyircinin görsel haz almasını kolaylaştırır ya da zorlaştırır. Dekor da bu görsel hazzın ortaya çıkmasını sağlayan öğelerden biridir.
• Simge olarak işlev görür. Kimi filmlerde dekor kendi başına bir karakter, bir düşünceyi temsil eden bir simge, bir metafor olarak kullanılmıştır.
Objektif çeşitleri nelerdir ve değişik objektif kullanımının filmde yarattığı etkiler nelerdir?
• Normal açılı objektif: Göz duyumuzla algıladığımız görüntüye en yakın görüntüler normal objektifle kaydedilir. Görüntüdeki nesneler belirgin bir değişikliğe ya da bozulmaya uğramaz.
• Geniş açılı objektif: Odak uzunluğu kısaldıkça görüntü daha fazla bozuluma uğrar. Balık gözü denilen görüntüye kadar gidebilir bu mercekle elde edilen görüntü. Perdenin sol ve sağ yanlarındaki nesneler ortaya doğru eğilmiş gibi görünür. Ortadaki nesnelerin kameraya yakın olan kısımları abartılı biçimde iri görünür diğer yanları abartılı biçimde daralır. Kısa bir mesafeden daha fazla alanı görüntüye alma olanağı verir.
• Teleobjektif (Uzun odaklı mercekler): Derinliği azaltır, hatta figür ile zemini, ön alan ile arka alanı birbirine yapışık gibi göstererek alan derinliğini yok eder. Bu tür bir mercek kullanımında arka alan da ön alan kadar baskın ve görünür hale gelir.
Kamera açısı nedir ve çeşitleri nelerdir?
Kameranın kaydettiği görüntüdeki nesneyi onun göz düzeyini ölçü alarak görme seviyesine kamera açısı ya da çekim açısı denir. Kameranın, çerçeve içine giren nesnelere nereden, hangi uzaklıktan, hangi açıdan baktığı, seyircinin bu nesneleri algılama biçimini etkiler. Çünkü kamera seyircinin gözü haline gelir. Başlıca kamera açıları, göz düzeyi, alt açı, üst açıdır.
Çekim ölçeği nedir ve filmde nasıl etki yaratmaktadır?
Kameranın nesneyi çerçeveleme ölçeğidir. Kamera bir nesneyi, manzarayı, bir kenti ya da evi yakından, uzaktan ya da çok uzaktan çekebilir. Çerçeveye girmesi istenen nesneler, figürler ve hareketler ile kameranın optik ya da fiziksel uzaklığı ölçeği ortaya çıkarır. Çekimler, çok uzak, uzak, orta uzak, orta, orta yakın, yakın, ayrıntı çekim şeklinde ölçeklendirilir. Bir nesneyi çok uzaktan gördüğümüzde o nesneye ilişkin bilgimiz ve duygumuz onu yakından gördüğümüzdeki bilgimizden ve duygumuzdan farklı olur. Sinema, nesneleri, insan yüzlerini, doğayı ya da olayları seyircide belli etkiler yaratabilecek uzaklıktan gösterme üstünlüğüne sahiptir. Örneğin, karakterlerin yüzlerini gösteren yakın çekimler seyircinin kendisini o karaktere daha yakın hissetmesini, sempati duymasını sağlar. Aynı zamanda, eğer bu karakter antagonist, yani filmin kötü karakteriyse yakın çekim korku, kaygı duygularını çoğaltır ve uzaklaşma isteği yaratır.
Kamera hareketlerinin görüntünün içindeki öğeler üzerindeki etkisi nasıldır?
Kamera hareket ettiğinde çerçevelediği görüntü, görüntünün içindeki öğeler ve
düzenleme de değişmektedir. En sık kullanılan kamera hareketleri çevrinme, kaydırma, yükselme ve alçalmadır.
- Sağa ya da Sola Çevrinme: Bir nesneden diğerine çevrinme yaparak geçmek, çevrinmenin hızıyla ve sahnenin bağlamıyla birlikte farklı etkiler yaratabilir.
- Yukarı ya da Aşağı Çevrinme: Dikkati belli bir alana, nesneye çeker ve seyircide bir beklenti yaratır. Gerilimi yükseltir.
- İleri, Geri, Yana Kaydırma: Kameranın görüntülediği nesneye yaklaşması, uzaklaşması ya da onun hareketini izlemesiyle gerçekleşir. Kaydırma hareketi kameranın üzerinde kaydığı donanımın özelliğine göre çok çeşitli biçimlerde olabilir. Yanlara ya da eğik bir yörünge izleyerek de kamera kayabilir. Hangi bağlam içinde kullanılıyorsa kaydırma seyircide buna uygun bir etki yaratır. Karakterin ardından kaydırma yoluyla ilerleyen kamera onun yapacağı eyleme ya da karşılaşacağı bir duruma odaklanmamızı sağlar.
- Optik Kaydırma (Zum): Kameranın hareket etmeden bir nesneye yaklaşması ya da uzaklaşması mümkündür. Optik kaydırma denilen bu teknik, objektif içindeki hareketle gerçekleşir. Belli bir nesneye, alana doğru yapılan zum seyircinin dikkatini ve merakını ona doğru yönlendirir. Bir nesneden, karakterden uzaklaşarak geriye doğru yapılan zum ise, o nesne ya da karakteri içinde bulunduğu ortamdaki diğer öğelere göre konumlandırır.
- Yükselme ya da Alçalma: Kamera gövdesiyle birlikte yukarıya doğru yükselir ya da aşağıya iner. Belli bir alanı tarayarak yapılan bu hareket gizemli durumlarda da sürpriz yaratmak için de kullanılabilir. Görülen alana ilişkin tanımlayıcı bir görüntü de yaratır.
- El Kamerası Hareketleri: Kameranın omuzda taşınarak hareketi izlediği çekimler bir haber kamerası gibi çoğunlukla sallanan, düzensiz hareketlerle gerçekleşir. Genellikle öznel bakış açısı ortaya çıkarır.
Yavaşlatılmış hareketin mizansen içindeki kullanım amaçları nelerdir?
• Eylemin duygusal niteliğini yoğunlaştırır.
• Çabayı ya da bitkinliği abartır.
• İnsanüstü gücü ya da hızı belirtir.
• Fiziksel eylemin güzelliğini vurgular.
• Zamanın geçişini belirtir.
• Normal hızdaki eylemle zıtlık yaratır.
Hızlandırılmış hareketin mizansen içindeki kullanım amaçları nelerdir?
İnsanların ve nesnelerin normalden daha hızlı hareket etmesini sağlayan bu teknik zamanı sıkıştırıp uzun bir süreyi hızla anlatmak için kullanılabilir. Yanı sıra, komik bir etki yaratmak ya da sıradan, rutin haline gelmiş eylemleri abartarak vurgulamak için de kullanılabilir.
Hareketin dondurulmasının seyircide yarattığı etkiler nelerdir?
Sinema hareketli görüntü sanatı olduğu için hareketin ansızın fotoğraf karesi gibi sabit ve durağan kalması seyirciyi şaşırtır ve dramatik etki yaratır. Kimi zaman da güçlü bir dramatik andan bir başkasına geçiş için kullanılır.
Filmde seyircinin dikkatinin yönlendirilmesi için kullanılan yöntemler nelerdir?
Seyircinin dikkati çeşitli teknikler ve düzenlemelerle görüntü içindeki belli noktalara, figürlere yönlendirilebilir. Bu amaçla kullanılan başlıca düzenleme biçimlerini şöyle sıralayabiliriz:
• Nesnenin boyutu ve kameraya olan yakınlığı: Görüntü içindeki nesnelerden daha büyük ve kameraya daha yakın olanlar dikkati çeker.
• Netlik: Net görünen nesneler net görünmeyenlerden daha çok dikkat çeker.
• Hareket: Hareketli nesneler sabit olanlardan daha çok dikkat çeker. Hızlı hareket eden nesnelerin içinde çok yavaş hareket eden bir nesne de dikkati çeker. Bunlar tümüyle görüntünün nasıl düzenlendiğine ve öğelerin durumlarına bağlıdır.
• Aydınlatma ve renk: Seyircinin dikkati, nesneleri aydınlatma biçimi ve vurgulayıcı renkler kullanarak da yönlendirilebilir. Pek çok figürün bulunduğu bir sahnede daha fazla aydınlatılmış olan figür dikkati çeker. Siyah beyaz bir çekimde renkli bir öğe çevre ne denli kalabalık olursa olsun dikkati çekecektir.
Bütün bu teknikler, seyircinin dikkatini başka bir görüntüye kesme yapmadan aynı çerçeve içindeki bir nesneye yönlendirir. Dramatik açıdan önemli olan nesneye dikkat çekmek seyircinin o çekimden ve sahneden edineceği anlamı, olaylar ve kişilerle ilgili algılayışını da etkiler.
Kurgu nedir?
Filmlerin sahneleri farklı mekânlarda ve zamanlarda çekilebilir. Çekimler bittiğinde çok sayıda görüntü kaydedilmiş olur. Bu malzemenin sinemada seyrettiğimiz film haline gelebilmesi için birleştirilmesi gerekir. Bu birleştirme işlemine kurgu denir. Çekimler, öykünün, hareketin, zamanın ve mekanın sürekliliğini sağlayacak biçimde art arda sıralanır. Filmin öyküsünü, ritmini, anlamını, duygusal ve düşünsel etkisini ortaya çıkaran anlatım araçlarından biri de kurgudur. Çekimler, tek başlarına görsel düzenlemeleri yoluyla bir anlam içerseler de filmin bütünü içine yerleştirilmeden ve diğer çekimlerle ilişkileri ortaya çıkmadan sanatsal anlatımı gerçekleştiremezler. Çekimlerin sahneleri, sahnelerin sekansları, sekansların da bütün bir filmi oluşturması gerekir. Olay örgüsüne, dramatik geleneklere dayalı olmayan filmlerde de çekimler kurgu yoluyla bir anlam kazanırlar.
Kurgu yaparken bir görüntüden diğerine geçmek için kullanılan başlıca geçiş teknikleri nelerdir?
- Kesme: Çekimleri ve sahneleri birleştirmek için genellikle kesme denilen geçiş kullanılır. Kesme yapıldığı zaman bunu çoğunlukla fark etmeyiz. Hareket birleştirilirken gözümüzü rahatsız etmeyecek biçimde doğru anlarda ve hareketin doğru noktalarında bir çekim kesilip diğer çekim başlamışsa bu geçişin farkına varmadan hareketi izlemeye devam ederiz.
- Kararma-açılma: Bir çekim yavaş yavaş ya da hızla siyaha dönüşür. Ardından gelen çekim siyahtan başlayarak aydınlanır.
- Silme: Görüntüde o anda var olan çekim perdenin herhangi bir yönüne doğru perdeden kaybolur. Tersi yönden yeni bir görüntü girerek perdeyi kaplar.
- Zincirleme: Bir görüntü yavaş yavaş kaybolurken başka bir görüntü aynı anda yavaş yavaş belirginleşir. Kısa bir süre de olsa iki görüntü birbirinin üzerine binmiş biçimde aynı anda perdede görülmektedir.
Filmlerde zaman duygusu nasıl yaratılmaktadır?
Zamanı hissedişimizin nesnel zamandan farklılaşması gibi filmler de bize zamanı nesnel zamandan farklı biçimde sunar ve hissettirir. Sinema sanatı bütün sanat dallarının içinde, zaman kavramıyla oynamayı başaran ve yeni bir zaman duygusu yaratabilen tek sanat dalıdır. Hareket, müzik, kurgu gibi anlatım araçlarıyla seyirciye zamanı olduğundan farklı biçimde hissettirir. Çekimler ve sahneler kurgulandığında ortaya çıkan film bizim gündelik hayatta yaşadığımıza benzeyen ya da ondan çok farklı olan bir zaman duygusu yaratır. Filmdeki hareket bazen deneyimlediğimiz hayattakine çok yakın bir hızdadır bazen de ondan daha yavaş ya da hızlıdır. Görüntüdeki nesnelerin ya da kamera hareketlerinin hızı filmin hızını etkiler. Kurgu ise tamamen yeniden kurar.
Filmde ritmi yaratan etmenler nelerdir?
Bir filmdeki ritmi yaratan çeşitli etmenler vardır. Nesnelerin, karakterlerin hareketleri, kamera hareketi, müzik, konuşmalar, olay örgüsü filmin bütünündeki ritmi etkiler. Ancak, filmin ritmini en çok etkileyen şey, kurgudur: Kesmelerin sıklığı, kesmeler arasındaki çekimlerin süresi. Filmdeki çekimlerin süresi ne kadar kısa ve kesme sayısı ne kadar çoksa ritim o kadar hızlı olur. Filmin ritminin hızlı ya da yavaş olması seyircinin algısal ve duygusal tepkisini de değiştirir. Kesme sayısı az ve çekimlerin süresi uzunsa seyirci sakin bir konumda algılar gördüklerini; kesme sayısı çok ve çekimlerin süresi kısaysa seyirci daha fazla heyecanlanarak tepki verecektir. Kısa kesmeler, olan biteni algılamak için seyircinin dikkatini daha fazla yoğunlaştırmasını gerektirir. Ancak, ritmi yavaş olan bir sahnedeki dramatik gerilimin yüksekliği de seyircinin benzer bir heyecan düzeyine ulaşmasını sağlar. Burada söz konusu edilen, kesmelerin sıklığından kaynaklanan hızlı bir ritmin dramatik ağırlığı ne olursa olsun seyircinin duygusal konumunu değiştirmesidir.
Kurguda sesin, öykünün ve görüntülerin zamanıyla ilişkisi açısından kullanımı nasıldır?
• Sesin, o anda seyrettiğimiz öyküyle aynı zamana ait olması: Öykü mekanına ait ortam sesleri, müzik ve konuşmalar görüntüyle aynı anda oluşur.
• Sesin, o anda seyrettiğimiz öyküden daha önceki bir zamana ait olması. Karakterin geçmiş zamana ait bir olayı, konuşmayı hatırlaması iç ses olarak verildiğinde, geçmiş zamanda yaşanmış bir olayın sesi şimdiki zamanı anlatan görüntünün üzerinde duyulduğunda bu tür bir ses kullanımı vardır. Bir Zamanlar Amerika’da adlı filmde telefon zili ısrarla çalar. Bu ses, karakterlerden birinin arkadaşlarına ihanet ettiği andaki geçmişe ait bir sestir.
• Sesin, o anda seyrettiğimiz öyküden daha sonraki bir zamana ait olması. Milyonluk Bebek’te film boyunca bir anlatıcı zaman zaman olayları anlatır ve yorumlar. Filmin sonunda, bu sesin, her şey olup bittikten sonra Frankie’nin kızına mektup yazan ve olan biteni anlatan Scrap’in sesi olduğunu anlarız. Sesin kaynağıyla ilgili olarak düşünüldüğünde iki türlü ses vardır: Bunlar; diejetik olan ses ile diejetik olmayan sestir.
• Diejetik ses: Sesin kaynağı filmin anlattığı öyküde gördüğümüz karakterlere, mekanlara, doğaya ya da nesnelere aittir. Diyelim bir nehir görüyoruz, ağaçlar sallanıyor, kuşlar uçuyor. O sırada suyun, kuşların, rüzgarın sesini duyarız. Sahnede şarkı söyleyen birini gördüğümüzde onun sesini duyuyorsak, bu da diejetik sestir. Her türlü ses, müzik parçası ya da ses efekti diejetik olabilir.
• Diejetik olmayan ses: Sesin kaynağı filmin anlattığı öyküdeki karakterlerin, nesnelerin, doğanın dışında bir yerden ya da o anda görmediğimiz bir kaynaktan geliyormuş gibi sunulabilir. Bu, diejetik olmayan sestir. Korku filmlerinde gerilimli anlarda duyulan müzik, görmediğimiz ya da nerede olduğunu bilmediğimiz anlatıcının sesi, görüntüyle ilgili olmayan bir telefon zili diejetik olmayan seslerdir.
Kurguda zamanın genişletilmesi ve sıkıştırılması nasıl yapılmaktadır?
Kurgu, seyircinin zaman duygusunu etkiler. Yalnızca kesmelerin sıklığı ve çekimlerin süresi değil, bir hareketi gösterirken araya sokulan görüntüler de zamanı algılayışımızı değiştirecektir. Sinemanın bu özelliği psikolojik zaman denilen ve zamanın görece olduğunu ifade eden kavramla ilişkilidir. Bunu kısaca açıklayalım. Eğer bir yere belli bir zamanda yetişmemiz gerekiyorsa ve zamanımız çok kısıtlıysa bu süre bize çok hızlı geçmiş ya da zaman çok hızlı akıyormuş gibi gelir. Özlemle beklediğimiz biri varsa aynı zaman süresi bize çok ağır geçiyormuş, o dakikalar geçmek bilmiyormuş gibi gelir. Bu durum tümüyle bizim içinde bulunduğumuz koşullarla, beklentilerimizle, duygusal durumumuzla ilgilidir. İşte, filmler de özellikle kurgu yoluyla zamanı algılayışımızı etkilerler. Zamanın genişletilmesi ve sıkıştırılması için hareketin yavaşlatılması ya da hızlandırılması gibi çok belirgin ve kolay anlatım yollarının yanı sıra görüntüleri yalnızca kesme yoluyla birleştirmek de seyircinin zamanı algılayışını etkiler.