aofsoru.com

Finansal Yönetim Dersi 4. Ünite Özet

Finansal Planlama Ve Denetim

Finansal Planlama

Giderek artan rekabet koşulları altında faaliyet gösteren işletmeler, geleceğin belirsizliklerine ve risklerine karşı kendilerini belirli ölçüler içinde koruyabilmek, sürekliliklerini sağlamak ve her şeyden önemlisi, işletme değerini artırabilmek için finansal faaliyetlerini planlamak ve denetlemek zorundadırlar. Bu yüzden günümüzde işletmeler finansal faaliyetlerini planlamak ve denetlemek zorundadır.

Finansal planlama ve denetim, işletmelerin iki temel faaliyeti olup, karşılıklı uyum içinde uygulandığında işletme değerini etkilemektedir.

Finansal planlama; işletmelerin yatırım, finanslama ve mevcut varlıklarını iyi bir şekilde yönetebilmeleri için satışlarını, gelirlerini, varlıklarını ve kaynaklarını tahmin etmeleri sürecidir. Sonuç olarak finansal planlama faaliyetlerinin denetleme amacı finansal tabloların tahmin edilmesidir. İşletmeler şu amaçlarla finansal planlama yaparlar:

  • İşletmenin geleceğine yönelik kararlar vermek,
  • İşletmenin gelecekteki finansal durumunu görebilmek,
  • Belirsizlikle ve çeşitli risklerle başa çıkabilmek,
  • İşletmenin finansal durumunu sık sık gözden geçirmek ve yeniden yorumlamak.

Finansal planlamanın başarı ile yürüyebilmesi için sürekli denetim şarttır. Denetim faaliyetleri, tahmin edilen finansal tabloların gerçekçi olup olmaması, öngörülen rakamlara nasıl ulaşılacağı ve hangi faktörlerin tahminlerinizi etkileyeceğine odaklanmaktadır.

Finansal planlama faaliyeti satışların tahmin edilmesi ile başlamaktadır. Satışların tahmin edilmesi yalnız işletmelerin kendi bilgilerine değil aynı zamanda ekonomik ve sektörel analizlere bağlıdır. Bu nedenle satışların planlanmasında dışsal ve içsel olmak üzere iki farklı bakış açısı gerekmektedir. Dışsal analiz ekonomik tahminleri, içsel analiz işletmenin satış bölümlerinden tahminleri içermektedir. Satış tahminleri şu faktörleri içermelidir:

  • Ekonomik Analiz
  • Sektör Analizi
  • Satıcıların Tahminleri
  • İşletmenin promosyon ve reklamları
  • Mamullerin yenilikleri ve fiyatları
  • Üst yönetimin yaklaşımı ve değerlendirmesi.

Eğer satış tahminleri başarısız olursa bu durum işletmenin performansına yönelik ciddi sorunlar ortaya çıkabilecektir. Örneğin satışların çok iyimser tahmin edilmesi sonucunda işletme buna bağlı olarak aşırı bir kapasite ile çalışmak zorunda olacağı için önemli zararlarla karşı karşıya kalabilir. Diğer taraftan, kötümser fiyat tahminleri de işletmelerin eksik kapasitede satış yapmalarına neden olacaktır. Bu durumda işletmeler büyüyen pazarın sağlayacağı getiriden mahrum olacaktır.

Gelecek dönemlere ilişkin olarak tahmin edilen finansal tablolara iş dünyasında proforma finansal tablolar ismi verilmektedir. Proforma finansal tablo hazırlama sürecinde işletmeler ilk olarak gelir tablosunu yani proforma gelir tablosunu tahmin ederek işe başlarlar.

Proforma gelir tablosu, bir işletmenin gelecek döneme ilişkin tahmin edilen gelir tablosudur. Proforma gelir tablosunu hazırlamak için bazı varsayımların yapılması gerekmektedir. Bu varsayımlar şunlardır:

  • Gelecek yılın satış tutarı içsel ve dışsal analizler sonucunda yapılan tahminler kadar artacaktır.
  • Aşağıdaki kalemler de satışlar kadar artacaktır:
    • İşletme maliyetleri
    • Vergi oranı
    • Temettü ödemeleri.

Finansal tablo hazırlamak varsayımlara dayanır ve bazı koşullar altında bu varsayımlar değişmekte ya da gevşetilmektedir. Proforma finansal tablolar ve varsayımlar;

  • İşletmenin Fazla (Artık) Kapasitesi: Bir işletmenin tam kapasitedeki satışları aşağıdaki formülle hesaplanmaktadır: Tam Kapasitedeki Satışlar=Mevcut Satış Düzeyi / Bu Düzeydeki Satışları Gerçekleştirebilmek İçin Kullanılan Kapasite (yüzde)
  • Ölçek Ekonomisi: İşletmeler daha fazla ürettikçe veya satışlarını artırdıkça, ölçek ekonomisinden istifade ederler.
  • Zorunlu Olarak Yapılan Büyük Varlık Yatırımları: Genellikle bir işletmenin daha fazla üretim yapması gerektiğinde yeni makineler alması gerekecektir. Bazen bu makinenin fiyatı çok yüksek olabilmektedir. Bu nedenle zorunlu olarak yatırım yapılmaktadır.
  • Yönetim Giderleri: Bazı durumlarda satışlardaki artış işletmenin yeni şubeler veya birimler kurmasına neden olabilecektir.

Finansal Denetim ve Kaldıraç Kavramı

Finansal denetim, işletmenin giderleri ile karları arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak yöneticilerin karar vermesine ve işletme faaliyetlerinin planlanmasına yardımcı olmaktır. İşletmeler, sabit ve değişken giderleri ile satışları arasındaki ilişkiyi görebilmek için başabaş analizi yapmaktadırlar. Değişken giderler, bir dönem içinde satış tutarına bağlı olarak değişiklik gösteren giderler olup, üretim ya da satış tutar veya miktarındaki değişmelere bağlı olarak değişme gösterir. Bir işletmenin sabit ve değişken giderlerinin analizi için başabaş analizleri ile faaliyet kaldıracı derecesi kullanılmaktadır.

Başabaş Analizi: Başabaş analizi bir işletmenin sabit maliyetleri, değişken maliyetleri, satış hacmi ve karları arasındaki ilişkileri inceleyen yönteme verilen isimdir. Bazı işletmeler yüksek düzeyde sabit giderlere sahip olduklarından kâr elde edebilmeleri için yüksek düzeylerde satış yapmaları gerekirken, bazı işletmeler ise düşük düzeylerde sabit giderlere sahip olmakta ve kâra hızlı bir şekilde geçebilmektedirler. Ancak işletmenin kâra ulaştıktan sonra kârlarını büyütebilme yeteneği ve kapasite kullanımları ile kâra ulaşmalarındaki ilişki başabaş analizleri ile ortaya çıkmaktadır.

Başabaş noktasının matematiksel ifadesi ise vergi ve faiz giderlerinden önceki gelirin (VFÖG) sıfır olduğu noktanın tanımlanmasına dayanmaktadır. Buna göre, VFÖG’ın matematiksel ifadesi şöyledir:

VFÖG = Q (F-D)-SG

F = Birim Fiyat

Q = Miktar

D = Birim Değişken Gider

SG = Sabit Gider

(F-D) = Birim Katkı Marjı

Başabaş noktasında, diğer bir ifade ile VFÖG’ın sıfır olduğunda formül şu şekilde olacaktır:

0 = QBB (F-D) - SG

Q BB = SG/(F-D)

Q BB = Başabaş noktasındaki üretim miktarı

Başabaş noktasını satış tutarı cinsinden de hesaplamak mümkündür. Bu durum özellikle aynı anda farklı ürünler satan işletmeler için çok daha anlamlıdır. Bu amaçla aşağıdaki matematiksel ifadeyi kullanılabilir;

S_{BB}=\frac{SG}{\left [ 1-TD/S \right ]}

S BB = Başabaş noktasında satış hasılatı

TD = Başabaş noktasında toplam değişken giderler

Bazı işletmelerin sabit giderleri arasında önemli tutarlarda amortisman giderleri gibi nakit olmayan giderleri vardır. Bu tür işletmeler için nakdi faaliyetler başabaş noktasının hesaplanması yararlı olmaktadır. Bu amaçla formül aşağıdaki gibi düzeltilerek uygulanmaktadır;

Q_{NBB}=\frac{SG-NOG}{F-D}

Q NBB = Nakdi Faaliyetler Başabaş Noktası (Birim)

NOG = Nakit Olmayan Giderler

Nakdi faaliyetler başabaş noktası, işletmenin genel başabaş noktasından daha düşük düzeydedir. Elde edilen bu bilgi ile işletmenin fon akışlarının daha esnek imkanlarla düzenlenmesi söz konusu olabilecektir. Başabaş noktası analizlerinin işletmelerin faaliyetlerinin planlanması ve denetlenmesi işlemlerine büyük katkıları olmaktadır.

Faaliyet Kaldıracı: Faaliyet kaldıracı işletmenin sahip olduğu sabit giderleri ile ilgili olup, yüksek sabit giderleri yüksek düzeyde faaliyet kaldıracı anlamına gelmektedir.

Faaliyet kaldıracı derecesi, bir işletmenin satışlarındaki değişimi ile vergi ve faiz öncesi kârlarındaki değişim arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir göstergedir. Bu göstergenin matematiksel ifadesi aşağıda verilmiştir:

FAKD_{Q}=\frac{\Delta FV\ddot{O}K}{\Delta Satis}

FADKQ = Q Birim Hacmindeki Faaliyet Kaldıracı Derecesi

?FVÖK = FVÖK’daki yüzde değişim

?Satış = Satış veya çıktı hacmindeki yüzde değişim

İşletmelerin her satış düzeyindeki FAKD birbirinden farklıdır. Sabit giderleri yüksek olan işletmeler daha yüksek FAKD’ne sahiptir. Bir işletmenin FAKD en çok başabaş noktasında yüksektir. Bu noktadan uzaklaştıkça FAKD düşecektir. Yukarıda verilen eşitlik daha açık bir ifade ile şu şekilde yazılabilir;

FAKD_{Q}=\frac{Q\left ( F-D \right )}{Q\left ( F-D \right )-SD}=\frac{Q}{\left ( Q-Q_{BB} \right )}

Q BB = Başabaş Noktasında Birim Üretim-Satış

Eğer işletme birden çok ürün üretiyorsa, bu durumda FAKD, para birimi cinsinden de hesaplanabilir;

FAKD_{S}=\frac{S-D}{S-D-SG}=\frac{FV\ddot{O}K+SG}{FV\ddot{O}K}

FAKD S =?S satış hasılatındaki FAKD

İş Riski: Bir işletmenin normal faaliyetlerinden kaynaklanan riski olup satışlardaki ve FVÖK’daki oynaklıkla ölçülmektedir. Bir işletmenin çeşitli dönemlerde eğer satış hacimleri veya kârları oynama gösteriyorsa, bu işletmelerin iş riskleri yüksektir.

Bir işletmenin göreceli iş riskini, işletmelerin VFÖK’larının standart sapmalarını beklenen FVÖK değerine bölünmesi ile hesaplanır. Bunun matematiksel ifadesi şu şekildedir:

VK_{VF\ddot{O}K}=\frac{\sigma _{FV\ddot{O}K}}{VF\ddot{O}K}

VKFVÖK = FVÖK’ın varyasyon katsayısı

\sigma VFÖK = FVÖK’ın Standart sapması

FVÖK = Beklenen FVÖK

Finansal Kaldıraç: Bir işletmenin kullandığı yabancı kaynakları göstermektedir. Borç kullanmanın en önemli yararlarından biri de, özkaynağa kıyasla daha düşük maliyetli olmasıdır. İşletmeler açısından borçlanmanın riski yüksek, maliyeti daha düşüktür. Ayrıca faiz giderlerinin vergi avantajı nedeniyle yabancı kaynak maliyeti daha da düşecektir. Borçlanan işletmeler kapasitelerinin üzerinde faaliyet gösterebilmektedirler. Borçlanarak işletmenin kapasitesini artırmasına finansal kaldıraç adı verilmektedir. Başarılı işletmeler ayrıca borçlanmanın maliyet avantajından da yararlanırlar.

Finansal Başabaş Analizi: İşletmelerin hangi düzeyde özkaynak, imtiyazlı hisse senedi, ya da borç kullanmaları gerektiği finansal başabaş analizleri ile hesap edilmektedir. Bu analizlerde işletmenin kullanabileceği üç temel kaynağın en uygun yapısı çeşitli üretim ya da satış seçenekleri altında incelenmektedir. Bir işletmenin kullanabileceği üç temel finansman seçeneği özkaynak, borç ve imtiyazlı hisse senedidir.

Toplam İşletme Riski: Bir işletmenin iş riskleri ile finansal risklerini bir arada göstermekte olup, sabit giderleri ile finansman giderleri üzerine odaklanmaktadır. Bir işletmenin toplam riskini ölçebilmek için, iş riskinde olduğu gibi varyasyon katsayısından yararlanılır. Böylece işletmelerin hisse başına kârlarının standart sapmalarının beklenen hisse başı kârlarına bölünmesi suretiyle hesaplayarak, göreceli işletme riskini hesaplanır;

VK_{HBK}=\frac{\sigma _{HBK}}{HBK}

VKHBK = Hisse Başına Kâr’ın Varyasyon Katsayısı

\sigma HBK = Hisse Başına Kâr’ın Standard Sapması

HBK =Beklenen Hisse Başına Kâr

Eğer hisse başına kârın varyasyon katsayısından faiz ve vergiden önceki kârın varyasyon katsayısı çıkartılırsa, göreceli finansal riskin ölçütü elde edilir;

Finansal Riskin Göreceli Ölçütü = VKHBK - VKFVÖK

Toplam Kaldıraç: Finansal kaldıraç faaliyet kaldıraçla beraber kullanıldığında, toplam kaldıraç elde edilmektedir. Toplam kaldıraç bir işletmenin satışları ile hisse başına kazançları arasındaki ilişkiyi yansıtmaktadır. Toplam kaldıraç derecesi (TKD) bir işletmenin satışlarındaki değişimin, hisse başına karlardaki değişime etkisini ortaya koyan bir göstergedir.

Faaliyet kaldıraç derecesi bilindiği gibi sabit giderlere ilişkin bir göstergedir. Eğer işletmeler faaliyetlerine yönelik büyük yatırımlar yaparlarsa sabit giderlerinin yüksek olma olasılığı fazla olacaktır. Bu tür işletmelerin amortisman ve yüksek yönetim giderleri olabilecektir. Yüksek faaliyet kaldıraç derecesine sahip olan bu işletmelerin üretim sistemi fazla esnek değildir. Düşük faaliyet kaldıracına sahip işletmelerin biraz daha esnek olmaları söz konusudur. Yüksek sabit giderleri yoktur. Satışları arttıkça giderleri artmaktadır. Faaliyet kaldıraç derecesini etkin olarak kullanan işletmeler bu nedenle faaliyetlerini daha iyi bir şekilde denetlerler.

Diğer taraftan, finansman kaldıraç derecesi de benzer şekilde yönetilmelidir. Yüksek FVÖK beklentisi olan işletmelerin borçlanarak finansal kaldıraçlarını yükseltmeleri ve böylece daha yüksek HBK elde etmeleri söz konusudur. Ancak beklenen FVÖK’ları oynaklık gösteren yüksek iş riskine sahip olan işletmelerin daha az borçlanarak finansal kaldıraç derecelerini düşürmeleri daha akıllıca olmaktadır.

Yüksek toplam kaldıraç derecesine sahip olan işletmelerin de riskli iş koşulları karşısında başarısız olmaları söz konusudur. Çünkü bu işletmeler bir taraftan yüksek sabit giderlerini ödemek durumundayken, diğer taraftan yüksek finansman giderlerini karşılamak zorundadır.

Ödeme Gücü Oranları: Finansal denetimde en sık kullanılan araçlardır. Bu oranlardan en önemlisi faiz ödeme gücü oranıdır. Bu oran bir işletmenin borç faizlerini ödeme yeteneğini vermektedir;

Faiz Ödeme Gücü Oranı = FVÖK/Faiz Gideri

Bu oranın yüksek olması arzu edilmektedir. Yüksek faiz ödeme gücü oranı işletmelerin borçlarını zorlanmadan ödeyebileceğini göstermektedir. Bu oranın birin altına düşmesi o işletmenin başarısız olduğunu bize gösterecektir.

Ancak faiz ödeme gücü oranı bir işletmenin borç taksitlerini ödeme gücünü göstermediği için bazı uzmanlar tarafından eksik bulunmuştur. Bu nedenle borç servisi karşılama gücü oranına bakmak gerekmektedir;

BSK=\frac{FV\ddot{O}K}{FT\frac{BT}{1-V}}

BSKG = Borç Servisi Karşılama Gücü Oranı

F = Faiz Giderleri BT = Yıllık Borç Anapara Taksitleri

V = Vergi Oranı

Sektör Ortalamaları: İşletmelerin sermaye yapılarının, diğer bir ifade ile borç özkaynak kompozisyonlarının sağlıklı olup olmadığını anlayabilmek için sektör ortalamalarına bakmak gerekmektedir. Yoğun rekabetin hüküm sürdüğü sektörlerde ortalamanın altında yer alan işletmelerin finansal performansları ile ilgili sorunlar ortaya çıkarabilmektedir. Sektörde söz konusu olabilecek ekonomik darboğazlarda, düşük sermayeye sahip veya yüksek faiz yükü ile karşı karşıya olan işletmelerin başarısız olma olasılıkları biraz daha fazla olduğundan, bankalar ve finansman şirketleri kredi verirken bu hususları dikkate alırlar.

Yatırım Uzmanlarının Görüşleri: Özellikle borsaya kote olan veya halka açık bir şirket olarak Sermaye Piyasası Kurulu kapsamında yer alan şirketlerle ilgili olarak borsa aracı kurumları ile banka uzmanları zaman zaman çeşitli raporlar hazırlamaktadırlar. Bu tip raporlar işletme hakkında bilgi sahibi olarak yatırım yapmak isteyenlere yardımcı olmaktadır.

Kredi Derecelendirme Kuruluşlarının Raporları: İşletmelerin ihraç ettikleri borçlanmaya yönelik menkul kıymetler derecelendirme kuruluşları tarafından derecelendirilmektedir. Bu kuruluşlar işletmeleri ve hisse  senetlerini derecelendirmezler. Derecelendirme kuruluşlarının verdikleri notlar borçlanma piyasalarında oldukça önemlidir. En yüksek not AAA derecesidir. Tahvilin derecesi düştükçe ihraç eden kuruluşun ödenmesi gereken faiz oranı artmaktadır.

İşletmelerin Kredi Skorları: Derecelendirme kurumları, şirketlerin ihraç ettikleri borçlanma araçları için derecelendirme yaparken, bankalar ve finans kuruluşları risk modelleri kurarak özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik kredi skorlaması yapmaktadır. Bu uygulama bankaların risk yönetim ile ilgili kuralları koyan Basel Komitesinin kararlarına uygun olarak görülmektedir. Uygulamada düşük skorlu işletmeler daha yüksek faiz ile borçlanma durumunda olmaktadır. Bu kapsamda skorlama, şirket performansını denetleyen bir ölçüt olarak kabul edilmektedir.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email