Dil Felsefesi Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Anlam Kuramları
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kuhn’a göre leksikon nedir?
Newton’un ya da Einstein’ınki gibi bilimsel paradigmalar fiziksel olguları açıklamak için bir kuram öne sürerken bir taraftan da bir dil oluşturlar. Buna Kuhn bazı yazılarında “leksikon” bazı yazılarında da “kavramsal çerçeve” adını verir.
Davranışçılığa göre anlamın kaynağı nedir?
Davranışçılığa göre bir sözcüğün anlamı, o sözcüğü duyduğunda kişinin vereceği davranışsal tepkilerde aranmalıdır. iletişim kurma sözcüklere benzer türde davranışsal tepkiler vermemiz sayesinde gerçekleşir. Örneğin “masa” sözcüğünün anlamını bu sözcüğü duyduğumuzda verme eğiliminde olduğumuz tepkilerde bulabiliriz. Örneğin “kitabım nerede?” diye sorduğunuzda “masanın üstünde” diye bir yanıt aldığınızı varsayalım. Bu tümceyi anlamış olmanız sayesinde dikkatiniz odadaki masaya yönelecektir. Yani “masa” sözcüğünü böyle bir bağlamda duyduğunuzda en yakın masaya dikkatinizin yönelir: bu bir davranışsal eğilimdir. “Davranışsal” olmasının nedeni kafanızda olup bitenlerin aksine dışarıdan gözlemlenebilir olmasından kaynaklanmaktadır.
Tyler Burge’e göre doğal tür olmayan türlerin anlamları nasıl oluşur?
Tyler Burge “masa”, “koltuk” gibi eşya adları, “artirit” gibi hastalık adları gibi doğal tür olmayabilecek başka tür terimlerin anlamları için de Dışsalcılık öğretisinin doğru olduğunu savunur. Bu tür terimlerin anlamlarını belirleyen dış dünya bu sefer doğa değil, sosyal dünyadır. “Masa” sözcüğü gibi bir terimin anlamının belirlenmesinde Türkçe konuşan toplulukların oluşturduğu sosyal olgular rol oynar.
Bütüncülük nedir?
Bütüncülüğü sözcüklerin tek tek değil bir bütün olarak anlam kazandıkları görüşü olarak tanımlayabiliriz. Bu görüşe göre sözcükler birbirleriyle girdikleri ilişkilerin oluşturduğu bir “kavramsal çerçeve” içinde anlam kazanırlar. Örneğin “öğretmen” sözcüğünün anlamını kavramak için, “öğrenci”, “öğrenme”, “eğitim” gibi birçok sözcüğün anlamını da aynı anda kavramak gerekir. Yani “öğretmen” sözcüğünün anlamını kavrayıp da, “öğrenci” sözcüğünün anlamını kavramamak olanaklı olmadığı gibi, bir dilde öğretmen kavramına dair bir sözcük olup da öğrenci kavramına dair bir sözcüğün olmamasını da düşünemeyiz.
Bir tümcenin “doğruluk koşulları” nedir?
Dünya üzerine anlamlı bir sav öne sürmüşseniz bu savın hangi durumlarda doğru hangilerinde yanlış olacağını da söyleyebilir olmanız gerekir. Eğer bu savı yanlışlayabilecek bir durum düşünemiyorsanız bu tümce dünya üzerine anlamlı bir şey dile getirmez. Ancak bazı tümcelerin doğruluklarını pratik olarak bizim sınamamız olanaklı olmayabilir. Örneğin “dünyada şu anda yaşayan insan sayısı çift bir sayıdır” dediğimizde anlamlı bir şey söylemiş olsak da, bunun doğrulanması ya da yanlışlanması pratik olarak olanaklı değildir. Ancak yine de tümce anlamlı bir tümcedir, çünkü teorik olarak test edilmesi olanaklıdır. Yani pratikte test edilemese bile tümcenin anlamı onun doğruluk koşullarındadır.
Ludwig Wittgenstein Felsefi Sorgulamalar adlı ünlü ders notlarındaanlamı nasıl ele alır?
“Oyun” dediğimiz tüm şeyler arasında değişmez bir ortak yan bulamayız Wittgenstein’a göre. Olsa olsa tüm oyun dediğimiz şeyler arasında bir “aile benzerliği” bulunur, ama değişmez bir ortaklık yoktur. Buradan “oyun” sözcüğünün anlamının da bir varlığa sahip olmadığı sonucuna varabiliriz.
Negatif anlam kuramlarının temel varsayımı nedir?
Negatif anlam kuramları “anlam” denen şeye ontolojik bir varlık atfetmez. Bundan dolayı bu görüşlere Negatif Anlam Kuramları denir.
Doğalcı anlam kuramına göre anlamın kaynağı nedir?
Bu görüşe göre sözcüklerin anlamları ve sözcüklerin bir araya gelerek oluşturdukları tümcelerin dile getirdikleri düşüncelerin nasıl var oldukları sorusuna yanıtı yine doğa içinde aramamız gerekir. Anlamların varlığına doğa içinde bir açıklama getirmenin birden çok yolu olduğu için farklı Doğalcı anlam kuramları da üretebiliriz.
Locke’a göre bir sözcüğün anlamı nedir?
Locke bir sözcüğün anlamının kişinin zihnindeki bir “ide” olduğunu söyler. Bu durumda zihinsel süreçler kişiden kişiye değiştiğine göre, bir sözcüğün anlamı da kişiden kişiye, hatta aynı kişinin farklı zamanlardaki zihinsel durumuna göre değişebilir.
İnsanların zihinleri dışında anlamların olduğu bir dünyanın olmadığını, bundan dolayı “anlam” dediğimiz şeylerin öznel olduğu görüşünü bir kuram olarak savunan ilk filozof kimdir?
Bu görüşü bir kuram olarak ayrıntılarıyla savunmuş olan ilk filozof John Locke’tır.
Dışsalcılık öncelikle hangi alanlarda ortaya çıkmıştır?
Dışsalcılık öncelikle bilgi felsefesi ve zihin felsefesi alanlarında ortaya çıkmıştır.
Quine Negatif Anla Kuramını nasıl açıklar?
Çağdaş deneycilik akımının da önemli bir temsilcisi olan Quine fiziksel dünya içinde yer almayan soyut bir varlık olarak “anlam” denen bir şeyin olamayacağını savunur. Bundan dolayı ad durumunda “anlam” bir varlığa gönderme yapmaz; örneğin “‘masa’ sözcüğünün anlamı” dediğimizde bir şeyden söz etmiş olmayız. Ancak “masa” sözcüğü Türkçede anlamlı bir sözcüktür diyebiliriz. Yani ad durumunda dediğimiz şeyin bir karşılığı olmasa da sözcüklere “anlamlı” sıfatını yükleyebiliriz. Ancak bir sözcüğün “anlamlı” olduğunu söylemek, Quine’a göre, o sözcüğün bir “anlamı vardır” şeklinde yorumlanmamalıdır.
Negatif anlam kuramlarının kökeni neye dayanır?
Negatif anlam kuramlarının kökeni Orta Çağ felsefesinde ortaya çıkan Adcılığa dayanır.
Öznelci görüşü 21. Yüzyılda savunan akım ve bilim alanları nelerdir?
Bilişsel bilim, Yapay Zeka, Sinir Ağları kuramı
Totoloji nedir?
İki tümcenin doğruluk koşulları aynı ise anlamları da aynı olmalıdır. Örneğin “2 + 2 = 4” tümcesi ile “3 + 3 = 6” tümcelerine bakalım. Bu iki tümce de her koşulda doğrudur. Yani ikiyle ikiyi topladığımızda dört dışında bir sayı elde ettiğimiz bir durum yoktur. Yani bu önerme “zorunlu” olarak doğrudur. Ancak aynı şeyi “3 + 3 = 6” tümcesi için de söyleyebiliriz. O da her durumda doğru olan bir zorunluluğu dile getirir. Bu durumda iki tümcenin doğruluk koşulları aynı çıkar; yani Doğrulamacılık kuramına göre bu iki tümce eşanlamlı olmalıdırlar. Yalnızca bu iki tümce değil matematik ve mantık gibi alanların tüm tümceleri eşanlamlı olmalıdır. Bu durumda zorunlu olarak doğru olan tüm tümcelerin aynı anlama geldiği sonucu çıkar. Bundan dolayı bu kuramın savunucuları bunlara “totoloji” adını verirler.
Doğrulamacılığın sloganı nedir?
Doğrulamacılığın sloganı “anlam doğruluk koşullarıdır” ifadesidir.
Realizme göre anlam öznel mi nesnel mi olmalıdır? Neden?
Realizmin savunucuları sözcüklerin anlamlarının zihinde yer alan öznel varlıklar olması durumunda iletişim kurmanın olanaklı olmayacağı görüşündedirler. Bu nedenle anlam öznel değil nesnel olmalıdır.
Doğalcılık nedir?
Frege’nin Gerçekçi anlam kuramı genellikle Platonik bir kuram olarak görülür. Yani anlamlar soyut ve metafizik varlıklardır bu görüşe göre, fiziksel olgulardan oluşan doğanın içinde yer almazlar. Bu tür bir metafizik ontolojiyi reddeden ve özellikle bilimsel bakış açısını benimsemiş olanlar her şeyin doğa içinde bilimsel bir açıklaması olduğu görüşünü savunur. Bu görüş açısına en geniş anlamıyla “Doğalcılık” (Naturalism) diyoruz.
Frege’nin gerçekçi anlam kuramına getirilen eleştiri nedir?
Frege’nin gerçekçi anlam kuramı özellikle bu kuramın bilimsel bakış açısıyla çeliştiği görüşünde olan bazı felsefeciler tarafından eleştirilmiştir. Var olan her şeyin fiziksel dünyada olduğunu söyleyen fizikalizm adlı öğretiyi kabul edenler “anlam” dediğimiz şeyin de fiziksel dünyanın parçası olması gerektiğini savunurlar; anlamın insanın yarattığı diller sonucu ortaya çıktığı görüşünde olanlar bu tür bir Gerçekçi görüşü kabul etmezler.
Doğrulamacılık kuramına göre kaç tür önerme bulunur, bunlar nelerdir?
Doğrulamacılık kuramına göre üç tür önerme vardır: • Ampirik • Totoloji • Çelişki Bunun dışında kalan tüm tümceler anlamsızdır
Dışsalcılığın sloganı nedir?
Dışsalcılık öğretisinin sloganı “Anlam kafada değildir.” İfadesidir.
Locke’a göre iletişim kurabilmenin koşulu nedir?
Gerçek iletişim olabilmesi için sözcüklere yüklediğimiz anlamların ortak olması gerekiyor. Bundan dolayı Locke ancak zihnimizde aynı ideye sahip olmamız durumunda iletişim kurabileceğimizi söyler.
Dışsalcı akımın öncüsü kimdir?
Dışsalcı akımın öncüsü bir sözcüğün anlamını ve o anlamın biri tarafından kavranmasını, salt kişinin zihninde olup bitenlerle açıklamanın olanaklı olmadığını savunarak Dışsalcı Anlam Kuramı’nın gelişmesinde öncü olan Hilary Putnam’dır.
Çağdaş felsefede anlam üzerine sürmekte olan tartışmaların kaynağını ne oluşturur?
Antik Yunan döneminden beri tartışılan Tümeller Sorunu çağdaş felsefede anlam üzerine sürmekte olan tartışmaların kaynağını oluşturur.
Tümel sorununun ne olduğunu kısaca açıklayınız.
Ortak bir niteliği olan iki nesne ele alalım; örneğin farklı tonda iki kırmızı cismi düşündüğümüzde, iki cismin renkleri tıpatıp aynı olmasa da, yani birinin kırmızılığı ile diğerininki farklı olsa da, ikisi de sonuçta kırmızıdır. Bu durumda iki cismin tikel olarak farklı olan kırmızılıklarının yanı sıra, ikisinde ortak olan bir kırmızı tümeli var mıdır? Yoksa ikisine de “kırmızı” dememiz nasıl açıklanabilir gibi sorunları kısaca Tümel Sorunu olarak ifade edebiliriz.
Platon Tümel sorununu nasıl ele alır?
“Güzellik nedir?” gibi felsefenin temel bir sorusu Platon’a göre tüm güzel şeyler arasında ortak olanın bir arayışıdır. Bu soruya Platon Formlar (ya da idealar) Kuramı ile yanıt veriyor. Bütün kırmızı nesneler arasında ortak olan şey, bu nesnelerin hepsinin soyut bir Kırmızı Formu’na ait olmaları. Platon’a göre böyle bir Form’un yokluğunda, bu nesneler arasında ortak bir şey olduğunu söylemek, dahası bizim “kırmızı” sözcüğünü anlamamız olanaklı olmazdı. Platonik Formları özel türde tümeller olarak kabul edebiliriz. Bu kuramı kullanarak Platon felsefenin temel sorularına yanıt arar. Örneğin adaletin ne olduğunu anlamamız için Adalet Formu’nu bilmemiz gerekir; yalnızca örnekler yoluyla adaletin ne olduğunu kavrayamayız. Platon’un kuramında Formlar fiziksel dünyanın nesnelerinden bağımsız olarak varlıklarını sürdürürler.
Platon ve Aristoteles’in Formlara ilişkin görüşleri arasındaki fark nedir?
Platon’a göre tüm kırmızı cisimler yok olsa dahi Kırmızı Tümeli varlığını sürdürürken, Aristoteles için bu tümelin varlığı kırmızı nesnelerin varlığını gerektirir. Aristoteles’e göre, tüm kırmızı nesneleri “kırmızı” olarak adlandırmamıza neden olan aynı tümeli (Kırmızı Tümeli’ni) paylaşmalarıdır. Bu görüşten yola çıkarak anlam üzerine bazı çıkarımlar yapabiliriz. Aristotelesçi görüşe göre bir sözcüğün anlamını kavramak o sözcüğün uygulandığı nesneler içindeki tümeli kavramaktır diyebiliriz. Bu görüşe göre tümeller Platon’da olduğu gibi fiziksel dünyanın dışında soyut varlıklar değil, fiziksel dünyanın nesnelerinin içinde olan varlıklardır. Örneğin Ağaç tümeli tüm tikel ağaçların içindedir. Dolayısıyla “ağaç” sözcüğünün anlamını kavramak ağaçların içindeki bu tümeli kavramayı gerektirir.
Adcılık (Nominalism) akımının tümeller sorununa yaklaşımı nedir?
Birden çok tanımı ve değişik biçimleri olan bir öğreti olan adcılığın tüm biçimlerinde ortak olan tümellerin varlığını reddetmeleridir. Yani bütün kırmızı nesnelerde ortak olan bir kırmızı tümeli yoktur; bütün demokrasilerde ortak olan bir demokrasi tümeli, ya da tüm aşklarda ortak olan bir aşk tümeli bulamayız bu öğretiye göre. Tüm kırmızı nesneler arasında ortak olan tek şey vardır: hepsine “kırmızı” deriz, ya da diğer bir deyişle hepsi “kırmızı” adına sahiptir.
Fizikselcilik nedir?
Var olan her şeyin fiziksel dünyada olduğunu iddia eden sav Fizikselcilik (Physicalism) savıdır.
Öznelcilik öğretisindeki öznel sıfatının kaynağı nedir?
Özellikle bilgi felsefesi ve zihin felsefesi alanlarında “özne” terimin farklı bir anlamı bulunuyor. Bu anlamı felsefe tarihinde çok önemli bir yer tutan özne/nesne ayrımına dayanır. Örneğin bilgi felsefesinin klasik görüşüne göre bilme edimi olabilmesi için bir bilen, bir de bilinen olmalıdır. işte buradaki bilen varlığa “özne” bilinen varlığa da “nesne” deniyor. Farklı kuramlarda özne ile nesne arasındaki ayrım farklı biçimlerde yapılır, hatta çağdaş bazı görüşlerde bu ayrımı tamamen reddeden görüşler de bulunuyor. Bunların ayrıntılarına burada girmeyeceğiz. Burada vurgulanması gereken Öznelcilik öğretisinin adında kullanılan “özne” adı ve bundan türetilmiş olan “öznel” sıfatı, bilgi ve zihin felsefesindeki bu temel ayrıma dayandığıdır.
Frege’ye göre düşünce nedir?
Bir tümcenin dile getirdiği anlam o tümcenin parçalarının anlamlarından oluşur. Frege buna “düşünce” (Gedanke) der. Düşünceler öznel değil soyut nesnel varlıklardır. Frege, insan düşüncesinin bir kuşaktan bir başka kuşağa, ya da bir dilden bir başka dile aktarmanın ve bu sayede iletişim kurmamızın olanaklı olmasını ancak bu şekilde açıklayabileceğimizi söyler. “Düşünce” dediğimiz şey, yani bir tümcenin anlamı, onu düşünen kişiden ve onu dile getiren dilden bağımsız olarak var olan soyut bir varlıktır. Yani binyıllar önce daha insan dilleri ortaya çıkmamışken bile bu düşünceler vardı Frege’nin gerçekçi görüşüne göre.
Doğrulamacılığa göre anlamın kaynağı nedir?
Metafiziği tümden reddeden Mantıkçı Pozitivizm okulunun temel aldığı Doğrulamacı Anlam Kuramı bir tümcenin anlamının, o tümcenin doğruluk koşullarında olduğunu savunur. Yani, bu kurama göre, bir tümcenin anlamını kavramak, o tümcenin hangi koşullarda doğru, hangi koşullarda yanlış olduğunu kavramayı gerektirmektedir.
Öznelciliğe göre bir sözcüğün anlamı olan nesne nerede bulunmalıdır?
Öznelciliğe göre bir sözcüğün anlamı dediğimiz nesne öznenin zihninde olmalıdır. Yani insanların zihinleri dışında anlamların olduğu bir dünya yoktur. Bundan dolayı “anlam” dediğimiz şeyler özneldir.
Tikelciliğe göre benzerlik nasıl bir kavramdır?
Her anlam ya da kavram doğal bir açıklaması olan bir tikel olmak zorunda olduğu için bu kurama göre benzerlik bir tümel değil tikeldir.
Dışsalcılık nedir?
Locke’ın temellerini attığı öznelci anlam kuramlarına karşı çıkan bazı çağdaş felsefeciler anlamı “kafanın içinde” değil “dış dünyada” aramamız gerektiğini ileri sürer. Dışsalcılık olarak anılan bu anlam kuramına bu adın verilmesi işte bundan kaynaklanıyor.
Anlamın nesnel olması gerektiği görüşünün en önemli savunucusu kimdir?
Anlamın nesnel olması gerektiği görüşünün en önemli savunucusu Gottlob Frege’dir.
Anlam kuramı nedir?
Anlam nasıl bir şeydir? Onu doğada bulabilir miyiz? Yoksa tamamen bizim bir kurgumuz mudur? Yoksa her ikisi de değil mi? Sözcüklerin anlamları tamamen soyut ve sonsuz varlıklar mı? İşte bu ve benzeri sorulara yanıt arayan kuramlara “anlam kuramları” denir.
Tümce bütüncülüğü nedir?
Sözcükler ancak bir tümce bağlamında anlam kazanırlar. Örneğin “dünya” sözcüğü anlamını “dünya yuvarlaktır”, “dünya dönüyor”, ‘dünya güzeldir’ gibi bu sözcüğü içeren tümcelerden alır. Bu tümcelerin içinde geçen “yuvarlaktır”, “dönüyor” ve “güzeldir” türündeki yüklemsel terimler de anlamlarını başka tümcelerden alır. Tümce bütüncülüğüne göre gerçekte anlam yükleyebileceğimiz tek şey tümcelerdir; sözcükler tek tek anlam taşımazlar. Öznesel ve yüklemsel terimler salt sözcüklerden oluşurlar, kendi başlarına tümce değildirler ve bu sözcükler tümcelerin içinden soyutlandıklarında bir anlama sahip olmazlar. Ancak yine de bir sözcüğün anlamını sorabiliriz.
Davranışçılığa göre anlam felsefesi ve psikoloji arasındaki ilişki nedir?
Bir sözcüğün anlamını bulmak için o sözcüğün ait olduğu dili konuşan insanların o sözcüğün kullanımına yönelik davranışsal eğilimlerine bakmak gerekir. Bunlar davranışsal psikoloji alanında gözlemlenebilir ve ölçülebilir şeylerdir. Ancak bir sözcüğün kullanım bağlamları o denli çoktur ki bunların hepsine karşı kullanıcıların davranışsal tepkilerini ölçmek neredeyse olanaksız hale gelir. Ancak yine de şöyle diyebiliriz: bu görüşe göre davranışsal psikoloji alanı ilerlediği ölçüde anlam üzerine felsefi sorunlar da o ölçüde çözülmüş olur.
Tikelcilik nedir?
Tümellerin varlığını tümden reddeden bu görüş var olan her şeyin “tikel” (particular) olduğunu ve doğa içinde var olduğunu söyler. Dünya yalnızca tikel nesnelerden değil aynı zamanda tikel niteliklerden oluşur. Tüm kırmızı nesneler tikeldir, ancak bu kırmızı nesnelerin her birinin ayrı ayrı sahip olduğu kırmızılıklar da tikeldir. Bu kırmızı tikellerinin hepsine “kırmızı” adını vermemiz hepsinin birbirlerine benzemeleridir. Bu benzerlikleri kavrayarak sözcüklerin anlamlarına varabiliriz. “Kırmızı” sözcüğünün anlamı tüm kırmız tikel nesneler arasındaki benzerliklerden oluşur. Bundan dolayı bu kuramın en temel dayanağı benzerlik kavramıdır.
Putnam’a göre anlam nasıl oluşur? Örnekleyiniz.
Putnam’a göre özellikle doğal türlere ilişkin sözcüklerimizin anlamları dünyanın durumuyla oluşur. Örneğin “su” sözcüğünün anlamı, bu sözcüğü duyduğumuzda zihnimizde oluşan imgeler ya da düşünceler ile değil, doğada bulunan su türünün kendisi tarafından belirlenir. Bunu savunmak için Putnam bir “ikiz Dünya” kurgular: ikiz dünyada her şey bizim dünyamız ile neredeyse aynıdır; aradaki, tek fark ikiz dünyada içmeye ve yıkanmaya yarayan, deniz ve okyanusları oluşturan sıvının kimyasal yapısı H2O değil “XYZ” denen bambaşka bir yapıdır. Bu sıvı tüm işlevselliği ve dış görünümü açısından dünyamızın suyuyla aynıdır. Suyun kimyasal yapısını bilmeyen biri ikisi arasındaki farkı göremez. İkiz dünyanın ikiz-Türkiye’sinde ikiz-Türkçe konuşulur, ve onlarda da “su” adı bulunur. Ancak ikizTürk biri “su” sözcüğünü kullandığında bizim kullandığımız “su” sözcüğü ile aynı anlama gelmez. “Su” sözcüğünün anlamı neye gönderme yaptığına da bağlıdır: ikiz dünyada “su” sözcüğü ile gönderme yapılan sıvı su değildir Putnam’a göre. Dolayısıyla “su” sözcüğünün anlamı salt bu sözcüğü kullananların kafalarından geçenlerle açıklanamaz. Yaşadığımız dünya sözcüklerimizin anlamlarını belirler.
Frege’ye göre soyut varlıklar olan anlam ve düşünceler nasıl ortaya çıkmışlardır? Platon’un Formları gibi zamandan ve mekandan bağımsız şeyler midir?
Bu sorulara Frege açık bir yanıt getirmez. Ancak Kant’ın şeylerin kendilerini farklı biçimlerde “sunum biçimleri” olduğuna dair düşüncesinden yararlanır. Frege’nin ünlü örneği bu konu için açıklayıcı olabilir. Bu örnekte Venüs gezegeni kendini güneş battıktan sonra ilk görülen gök cismi olarak sunabildiği gibi, güneş doğmadan önce en son parıldayan gök cismi olarak da sunuyor. işte nesnelerin kendilerini bu tür sunum biçimleri sayesinde bizler Venüs gezegenini farklı farklı düşünebiliyoruz. Bu değişik sunum biçimlerinin oluşturduğu anlamlar sayesinde dış dünyanın şeylerini zihnimizde “temsil” etmemiz ve onlar hakkında düşünmemiz olanaklı hale geliyor.
Frege’nin kuramına göre anlam nedir?
Frege’nin kuramında çok önemli bir yer tutan Almancada “Sinn” olarak dile getirdiği şeye Türkçede “anlam” diyebiliriz. Frege bir sözcüğün insanın zihninde yarattığı öznel çağrışımların o sözcüğün anlamı olduğu görüşünü reddeder. “Ağaç” sözcüğünü düşündüğünüzde aklınıza bazı imgeler gelir; bunlar özneldir, bir başkasının aklından başka imgeler geçebilir. “Ağaç” sözcüğünün anlamı ile kişilerin zihinlerinde bu sözcüğü duyduklarında geçenler aynı şey olmaz. Frege sözcüklerin anlamlarının insan zihninden ve insanın yarattığı dillerden bağımsız soyut varlıklar olduğunu söyler. Sözcükler ancak bir araya gelip bir tümce oluşturduklarında anlam kazanırlar.
Birden çok tanımı olan Adcılık'ta ortak nokta nedir?
Tümeller Sorununa yönelik di¤er bir çözüm önerisini Adcılık (Nominalism) adlı öğretide bulabiliriz. Çoğu felsefi öğretide olduğu gibi Adcılık da birden çok tanımı ve değişik biçimleri olan bir öğretidir. Ancak bunların hepsinde ortak olan tümellerin varlığını reddetmeleridir.
Platon’un Formlar fiziksel dünyanın nesnelerinden bağımsız olarak
varlıklarını sürdürürler kuramına Aristotales hangi noktada karşı çıkmıştır?
Bu görüşe karşı çıkan Aristoteles, Formlar›n, ya da di¤er bir adıyla Tümellerin, nesnelerin içinde yer aldığını savunur.
Öznelcilik nedir?
Bir sözcüğün anlamının insanın zihninde ya da beyninde yer aldığını
savlayan görüştür.
Özne ve zihin arasındaki ilişki nasıl açıklanabilir?
Yaygın görüşe göre özne ile zihin aynı şeydir. Her normal insanın düşüncelerinin oluştuğu yerdir burası. Zihnimizle düşünürüz, hayal ederiz, merak ederiz. Zihnimizin en önemli edimlerinden biri de anlamaktır.
Öznelcilik görüşünü savunan ilk düşünür kimdir?
Bu görüşü bir kuram olarak ayrıntılarıyla savunmuş olan ilk filozof John Locke’tur. Locke bir sözcüğün anlamının kişinin zihnindeki bir “ide” olduğunu söyler.Bu durumda zihinsel süreçler kişiden kişiye değiştiğine göre, bir sözcüğün anlamı da kişiden kişiye, hatta aynı kişinin farklı zamanlardaki zihinsel durumuna göre değişebilir.
Gerçekçilik anlayışının temel odak noktası nedir?
Gerçekçilik savunucuları sözcüklerin anlamlarının zihinde yer alan öznel varlıklar olması durumunda iletişim kurmanın olanaklı olmayacağı görüşündedirler. Anlam
öznel değil nesnel olmalıdır.
Gerçekçilik kuramının en önemli savunucu kimdir ve nasıl bir yaklaşım sergilemiştir?
Tarihte bu görüşün en önemli savunucusu Gottlob Frege olmuştur.Frege bir sözcüğün insanın zihninde yarattığı öznel çağrışımların o sözcüğün anlamı olduğu görüşünü reddeder. Frege sözcüklerin anlamlarının insan zihninden ve insanın yarattığı dillerden bağımsız soyut varlıklar olduğunu söyler.
Doğalcılık anlayışının temel bakış açısı nasıldır?
Metafizik ontolojiyi reddeden ve özellikle bilimsel bakış açısını benimsemiş olanlar her şeyin doğa içinde bilimsel bir açıklaması olduğu görüşünü savunur. Bu görüş açısına en geniş anlamıyla “Doğalcılık” (Naturalism) denir.
Doğalcı Anlam Kuramı nasıl açıklanabilir?
Bu görüşe göre sözcüklerin anlamları ve sözcüklerin bir araya gelerek oluşturdukları tümcelerin dile getirdikleri düşüncelerin nasıl var oldukları sorusuna yanıtı yine doğa içinde aramamız gerekir.
Doğalcılık anlam kuramlarından olan Tikelcilik nasıl açıklanabilir?
Tümellerin varlığını tümden reddeden bu görüş var olan her şeyin “tikel” (particular) olduğunu ve doğa içinde var olduğunu söyler. Dünya yalnızca tikel nesnelerden değil aynı zamanda tikel niteliklerden oluşur görüşünü savunur.
Tikelcilik kuramına getirilen en önemli eleştiri nedir?
Tikelcilik kuramın en temel dayanağı benzerlik kavramıdır. Ancak bu her anlam ya da kavram do¤al bir açıklaması olan bir tikel olmak zorunda olduğu için bu kurama göre benzerlik de bir tümel değil tikeldir. Benzerlik kavramına doğa içinde bir açıklama getirmenin bu şekilde olanaklı olmadığını düşünen bazı felsefeciler bu yüzden bu tikelci kuramı eleştirirler.
Dışsalcılık kuramının ismi nereden gelmektedir?
Locke’un temellerini attığı öznelci anlam kuramlarına karşı çıkan bazı çağdaş felsefeciler anlamı “kafanın içinde” değil “dış dünyada” aramamız gerektiğini ileri sürer. Dışsalcılık olarak anılan bu anlam kuramına bu adın verilmesi işte bundan kaynaklanmaktadır.
Dışsalcılık hangi zihinsel edimleri kapsamaktadır.
Dışsalcılık öğretisi inanmak, bilmek, düşünmek gibi tüm zihinsel edimler için geçerlidir.
Dışsalcılık kuramının öncülerinden olan Hilary Putnam'ın sözcükler ve anlam ilişkisi üzerine yaklaşımı nasıl olmuştur?
Hilary Putnam bir sözcü¤ün anlamını ve o anlamın biri tarafından kavranmasını, salt kişinin zihninde olup bitenlerle açıklamanın olanaklı olmadığını savunur. Putnam’a göre özellikle do¤al türlere ilişkin sözcüklerimizin anlamları dünyanın durumuyla oluşur. Örneğin “su” sözcüğünün anlamı, bu sözcüğü duyduğumuzda zihnimizde oluşan imgeler ya da düşünceler ile değil, doğada bulunan su türünün kendisi tarafından belirlenir.
Negatif Anlam Kuramının temelini oluşturan düşünce nedir?
Negatif Anlam Kuramı “anlam” denen şeyin varlığını tamamen reddeder.Böyle bir görüş “anlam” denen şeye ontolojik bir varlık atfetmez. Bundan dolayı bu görüşlere Negatif Anlam Kuramları adı verilmiştir.
Bütüncülük kavramının temelini ne oluşturmaktadır?
Özellikle çağdaş bilim felsefesinde çok etkili olmuş olan Bütüncülük adlı kuramı,
kabaca, sözcüklerin tek tek değil bir bütün olarak anlam kazandıkları görüşü olarak tanımlayabiliriz.
“Tümce bütüncülüğü” kavramı nasıl açıklanabilir?
Bütüncülük görüşünün daha dar bir türüne “tümce bütüncülüğü” adını verebilir. Başta Frege olmak üzere birçok çağdaş dil felsefecisinin savunduğu bu görüşe göre sözcükler ancak bir tümce bağlamında anlam kazanırlar.
Bütüncülük görüşü çağdaş bilim felsefesine nasıl bir etkisi olmuştur?
Özellikle Thomas Kuhn’un öncülüğünü yaptığı bir görüşe göre Newton’un ya da Einstein’ınki gibi bilimsel paradigmalar fiziksel olguları açıklamak için bir kuram öne sürerken bir taraftan da bir dil oluşturlar. Buna Kuhn bazı yazılarında “leksikon” bazı yazılarında da “kavramsal çerçeve” adını verir.
Bilimsel paradigma ve dil ilişkisi nasıl açıklanabilir?
Bir bilimsel paradigmanın temel kuramı yalnızca dünya üzerine bir sav öne sürmekle kalmaz, bunu yaparken, ayn› zamanda dünyayı düşünmemizi sağlayacak bir kavramsal çerçeve sunar; ve böylece o paradigmanın temel terimleri anlam kazanır.
Davranışçılık nasıl açıklanabilir?
Bu ak›m Platon/Frege gerçekçiliğine karşı çıkarak, deneysel olarak gözlemlenemeyen soyut bir varlık olarak tümel ve anlamı tümüyle reddeder. Ancak Locke türü bir öznelcilik de yanlıştır bu bakış açısına göre, zira insan zihninin içinde olup bitenler de gözlemlenebilir şeyler değildir. Bu durumda bir sözcüğün anlamı, o sözcüğü duyduğunda kişinin vereceği davranışsal tepkilerde aranmalıdır.
Doğrulamacılık kuramı hangi temel bakış açısına sahiptir?
Metafiziği tümden reddeden Mantıkçı Pozitivizm okulunun temel aldığı Doğrulamacı Anlam Kuramı bir tümcenin anlamının, o tümcenin doğruluk koşullarında olduğunu savunur. Yani, bu kurama göre, bir tümcenin anlamını kavramak, o tümcenin hangi koşullarda doğru, hangi koşullarda yanlış olduğunu kavramayı gerektiriyor
Doğrulamacılık kuramına savunduğu üç önerme hangisidir?
Do¤rulamacılık kuram›na göre üç tür önerme bulunur: ampirik, totoloji, çelişki. Bunun dışında kalan tüm tümceler anlamsızdır.