Estetik ve Sanat Felsefesi Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Estetik Ve Sanat Felsefesindeki Temel Konular
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Platon’a göre güzel nedir?
Platon’da güzel olan yalnızca “Güzel İdeası”dır. Güzel İdeası dışında güzel olan her şey hep belirli bir açıdan, belirli bir zamanda güzeldir ya da bir başka şeyle karşılaştırıldığında güzeldir.
Estetik, Frank Sibley’e göre “güzel” dışında ne gibi kavramları araştırmaktadır?
Frank Sibley’in (1959) “estetik özellikler” listesini verebiliriz. Bu listede; “dengeli”, “sakin”, “güçlü”, “narin”, “duygusal”, “zarif” ve “gösterişli” gibi özellikler bulunmaktadır. Bu terimler genellikle farklı bağlamlarda da kullanılabilen terimlerdir. Buradan da anlaşılacağı üzere gündelik yaşamımızda kullana geldiğimiz pek çok terimin, en azından Sibley gibi kimi düşünürlere göre, estetik bir boyutu vardır.
“Estetik” kelimesinin kökensel (etimolojik) anlamı nedir?
“Estetik” kelimesi Yunanca “duyular yoluyla algılama” anlamına gelen aisthanomai kelimesinden gelmektedir. Aisthesis de algı, duyum anlamında kullanılmıştır. Yunanlı düşünürler bu kelimeleri epistemolojik bir bağlamda kullanmışlardır. Buna göre “estetik” kelimesi özünde duyularımızın, algılarımızın ortaya koyduğu bilgi anlamında kullanılmış bir epistemolojik kelimedir.
Platon’un sanat anlayışı nasıldır?
Platon’un sanat anlayışına baktığımızda sanatçı, pek çok şeyin hakiki bilgisine sahip olmadan taklidini yapabilen bir insan olarak saygın bir konumdan yoksun ve insanlara yanlış şeyler öğreten bir şahsiyet olarak konumlandırılmıştır. Buradaki sanat anlayışı da yine varlık ve bilgi tasarımına göre oluşturulmuştur: Platon’a göre gerçeklikten uzaklaşıldığı ölçüde insanlar sanı dünyasında, yanılsamalar içerisinde yaşamaya devam etmektedirler. Bu anlamda da sanatın ve sanatçının genel olarak olumsuz bir konumda bulunduğunu, sanatın sanat olarak değerinin araştırılmadığını söyleyebiliriz.
Pythagoras’a göre güzel nedir?
M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Yunanlı filozof Pythagoras’a göre en güzel şey uyumdur. Pythagoras, evrenin adeta bir müziğinin, melodisinin olduğuna inanmış, gökyüzündeki yıldızların, ayın, güneşin dans ederek dönerlerken uyumlu bir ses çıkardıklarını iddia etmiştir. İşte bu da ona göre güzel olandır.
Aristoteles’in sanat anlayışı nasıldır?
Aristoteles’te “güzel üzerine düşünme”den daha ziyade “sanat üzerine düşünme” ile karşılaşırız. Aristoteles, bir yandan son derece modern bir estetikçi gibi modern düşünceler ortaya koymuş bir yandan ise sanatsal belirlenimlerinin çoğunu estetik alanının dışında örneğin sanatların yöneldiği erek bakımından ya da sanatın psikolojik etkilerini ortaya koyarak yapmıştır. Aristoteles’in “tabiattaki güzelin sanata girdiği zaman çirkin olabilmesi gibi, tabiattaki çirkinin de sanata girdiğinde güzel olabileceği” düşüncesi, günümüzde de kabul gören modern bir düşüncedir.
Kant, “güzel” ve “hoş” arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlar?
Alman felsefeci Kant ta “güzel”i “hoş”tan ayırmaktadır. Ona göre “hoş” duyusal bir öğedir ve nesnelere belirli bir ilgiyle ya da çıkarla yaklaşmamız sonucu oluşmaktadır. Oysaki güzelde bir çıkarsızlık vardır. Güzel olan hoşumuza gitse de bu hoşlanma kişisel olmayan, çıkar gütmeyen bir hoşlanmadır.
Platon güzelliği nasıl ele almıştır ?
“Güzellik nedir?” sorusu ilk defa Platon’la birlikte sorulmuş olsa da bu soru metafizik bir çerçevede yanıtlanan bir soru olmuştur. Platon’un ontolojikepistemolojik boyutu olan idealar öğretisine göre ideaların sıralamasında en üstteki idea İyi ve Güzel ideasıdır. İyi ve güzelin bir arada düşünüldüğü bu varlık ve bilgi tasarımında ancak bir filozof uzun düşünme uğraşları sonucunda mutlak güzelliği kavrayabilecek, sezebilecektir. Anlaşılacağı üzere burada güzelin güzel olarak bir araştırmasının yapılmasından ziyade, güzellik bir genel varlık ve bilgi tasarımına göre belirlenmektedir.
Aristoteles’in güzellik anlayışı ve güzelliğin ölçülebilirliği üzerine neler söylenebilir?
Aristoteles’in güzel üzerine detaylı bir araştırması yoktur. Yine de güzellikle ilgili ondan öğrendiğimiz şey güzelin belli bir büyüklükle ilgili olduğudur. Buna göre, “çok büyük” ve “çok küçük” olan, yani kavrama gücümüzü aşan bir şey güzel olamaz. Bu görüşü önemsediğimizde, güzelin orantıyla ilgili olduğunu, matematiksel olarak belirlendiğini kabul etmemiz gerekir. Aslında bu görüş Aristoteles’e hocası Platon’dan geçmiştir. Nitekim Platon da son dönemlerinde Pythagorasçılardan etkilenerek güzeli matematiksel bir kavram gibi ele almıştır. Buna göre güzellik ölçülebilir bir şey olmuştur.
Kendal Walton ve Arthur Danto, ilgisizlik kavramına nasıl yaklaşmaktadır?
Walton ve Danto’nun görüşleri estetik deneyimde içeriğin biçimden çok daha önemli olduğunu savunan bağlamcılık görüşüne yakındır. Nesnenin yalnızca seyrine dalarak takındığımız “ilgisiz” tutum sağlıklı bir estetik değerlendirmenin yapılabilmesini olanaksız hâle getirmektedir. Estetik öznenin yöneldiği nesne hakkında kimi bilgiler takınılan estetik tutumu mutlaka etkileyecektir.
Edward Bullough tarafından önerilen “duygusal ayrılma” nedir?
Bullough “ilgisizlik” kavramına “duygusal ayrılma”yı eklemiştir. Ona göre örneğin trajik bir oyunu doğru bir şekilde değerlendirebilmemiz için sahnede olup bitenlere müdahale etmekten kendimizi alıkoyacak kadar oyundan ayrılmamız gerekir.
20. yüzyılda güzellik nasıl ele alınmış, ne tür sorular sorulmaya başlanmıştır?
20. yüzyıla geldiğimizde felsefeciler güzel problemini kavramsal çözümleme problemi olarak ele almaya başlamışlardır. Örneğin şu tip sorular sorulmaktadır: sıralanabilir: • “Güzel öznel midir nesnel midir?”; • “Bir nesneyi güzel kılacak olan ve gerekli ve yeterli olarak değerlendirebileceğimiz türden özellikler var mıdır?”; • “Güzel deneyimden kaynaklanan zevk ne tür bir zevktir?”
Kimi düşünürlerce estetik ile sanat felsefesinin ayrı alanlar olarak ele alınmasının kaynağı neye dayandırılmaktadır?
Antik Yunan düşünürlerinin metinlerine, özellikle de Platon ve Aristoteles’in metinlerine baktığımızda, “duyusal bilgi” anlamını temel alan bir “güzel üzerine düşünme” ve tek tek sanat dallarından örneklerle ortaya konan bir “sanat üzerine düşünme” buluyoruz. Bu durum estetik ile sanat felsefesinin konularının ayrı olduğu izlenimini doğurmuştur.
“Estetik” sözcüğü neden eleştirilmiş ve değiştirilmesi önerilmiştir?
Estetiğin güzellik fenomenini incelediğini düşünen kimi filozoflara göre tam da bu nedenle “estetik” sözcüğü bu araştırma alanı için uygun düşmemektedir. Mademki söz konusu olan güzelin araştırılmasıdır, o hâlde bu disiplinin adının da bu duruma uygun olarak “güzellik bilimi” ya da “güzellik teorisi” gibi bir şey olması gerekir. Nitekim, 18. yüzyılda yaşamış olan Alman filozoflardan Herder bu bilime Yunanca güzel anlamına gelen “kallos” sözcüğünden türetilen “kalligone” adını; 19. yüzyıl Alman filozoflarından olan Hegel de güzel sanat felsefesi, “kalliologie” adını vermiştir.
Estetiğin ve sanat felsefesinin birbirinden ayrı alanlar gibi düşünülmesinin kaynağı neye dayandırılmaktadır?
Antik Yunan’daki metinlerde (hem Platon hem de Aristoteles’de) karşılaştığımız güzelin ve sanatın üzerine ayrı ayrı düşünme çalışmalarının ve güzelin güzel olarak, sanatın sanat olarak ne’liğini ortaya koyan çözümlemelerden yoksun araştırmaların estetiğin ve sanat felsefesinin birbirinden ayrı alanlarmış gibi düşünülmelerine yol açmış olduğunu iddia edebiliriz.
“Felsefi estetik” ne demektir?
Felsefi bir estetik; güzel, hoş, narin, duygusal, zarif, gösterişli, çirkin, yüce, çocuksu gibi pek çok özelliği, sanatçı-sanat yapıtı-izleyici ilişkisini ve genel olarak sanatın ne’liğini araştıran felsefenin bir alanıdır.
Alexander G. Baumgarten kimdir?
“Estetik” kelimesini epistemolojik bağlamından koparmadan “duyusal bilgi” anlamında kullanan ama aynı zamanda estetiği özel bir araştırma alanı yapan ve hatta yayınladığı Aesthetica adlı yapıtıyla estetiği bir bilim gibi ele alan ilk felsefeci 18. yüzyılda yaşamış olan Alexander G. Baumgarten’dir (1714-1762).
Baumgarten estetiği nasıl ele almıştır?
Baumgarten “estetik” kelimesini özellikle sanatta “güzelin duyular yoluyla algılanması” anlamında kullandı. Başka bir deyişle, estetik duyusal yetkinliği yani güzelliği araştıran bir alan oldu. Bu anlamda duyusal bilgi duyusal alanın bütününe değil, güzel fenomenine, güzel ile ilgili olan bilgiye yöneldi ve böylece estetik felsefenin “güzeli araştıran” bir alt alanı oldu.
18. yüzyılda güzellik nasıl ele alınmıştır?
18. yüzyılda düşünürler herkesin sahip olduğu bir güzellik yetisinden, bir güzellik iç duyusundan söz etmişlerdir. Francis Hutcheson, örneğin, 17. ve 18. yüzyıl deneyimcilerinin deneye dayalı bilgi anlayışını estetikte göstermeye çalışarak sanatın temeline içsel duyuyu koymuştur. Güzellik ona göre adına güzel duyusu da diyebileceğimiz içsel bir duyudur ve bir nesnedeki belirli özelliklerin kişiler tarafından tasarlanmasıdır. Bu anlayışa göre güzellik nesnel bir özellik değildir ancak kişilerin nesnelerdeki belirli unsurları belirleyebilme yetisidir.
Alexander Nehamas’ın “mutluluk vaadi” ne anlama gelir?
Ona göre güzel, bir “mutluluk vaadidir”. Bu ifadeyi Baudelaire’den almış olan Nehamas’a göre “mutluluk vaadi” şu anlama gelmektedir: Biz bir nesneyi bizi kendisiyle ve ilgili nesne ağıyla süre giden bir uğraşın içine çektiğinde güzel buluruz. Bu ağlar kişiseldir ve evrensel geçerlilik beklentisini karşılamazlar. Bu bağlamda güzel, hazır verili bir özellik değildir ve bir deneyim sonucu oluşmaktadır. Dahası güzelin ortaya çıkması mutlulukla eşdeğer tutulmuştur.
Eddy Zemach, ilgisizlik kavramına nasıl yaklaşmaktadır?
Eddy Zemach da estetik tutumunu nesnenin gerçek varoluşundan bağımsız olamayacağını söyleyerek “ilgisizlik” kavramına karşı çıkmıştır. O, sanat yapıtlarına karşı aslında hiç de ilgisiz olmadığımızı, dahası, olamadığımızı savunmaktadır.
Estetik tutum bağlamında ilgisizlik ne anlama gelir?
Bu kavram estetik nesnenin hem pratik kullanımına karşı ilgi eksikliği (ilgisiz kalmak) anlamında hem de söz konusu nesnenin varoluşuyla ilgilenmemek anlamında kullanılır. Nesneye yalnızca bir seyir nesnesi olarak yaklaşılır, özelliklerine yalnızca algılamak adına bakılır.
Kant estetik yargıyı nasıl değerlendirir?
Estetik yargı ilk olarak detaylı bir şekilde Kant tarafından ele alınmıştır. Estetik yargı konusunda öznelciliğin yolunu açmıştır. Kant estetik yargıyı beğeni yargısıyla aynı anlamda kullanır. Beğeni ise “güzeli yargılama yetisidir.” Beğeni yargısı bir bilgi yargısı yani mantıksal bir yargı değil estetik bir yargıdır ve “onunla belirlenim zemini öznel olmaktan başka türlü olamayanı anlarız”. Demek ki beğeni yargıları mantıksal yargılardan öznel olmalarıyla ayrılırlar. Öznel olmalarının en belirgin nedeni de zevk duygusuna dayanmalarıdır. Zevk duygusuna dayanan estetik yargılar öznel olmaları nedeniyle de doğrulanamazlar. Ancak Kant’a göre beğeni yargıları her ne kadar öznel olan zevk duygusuna dayansalar da evrensellik iddiasındadırlar. Öznel olan “hoştur” yargısıdır. Oysaki “güzeldir” yargısında bulunan kişi bu yargıyı herkes için kullanır.
Biçimci estetik deneyim nedir?
Estetik deneyim konusunda incelediğimiz iki önemli görüş biçimcilik ve bağlamcılıktır. Biçimciliğe göre estetik deneyimin nesnesi renk, şekil, çizgiler gibi biçimsel özelliklerdir. Başka bir deyişle, estetik deneyim yaşayan kişi, nesnenin bu ilgili özelliklerine yönelir. Bu tür bir deneyimin yaşanabilmesi için kişinin nesneyle arasında mesafe koyması gerekmektedir. Kant biçimci görüşü savunmuştur. Ona göre bir nesnenin güzel olduğunu söyleyebilmemiz için onu algılamamız gerekir.
Estetik tutum ne anlama gelir?
Estetik nesnelerin algılanması konusunda bir önemli kavram da “estetik tutum”dur. Estetik tutum, bilişsel, pratik ve kişisel tutumlardan farklı olarak yönelinen nesne ya da olaydan zevk almak adına zevk almayı gerektiren, ereğini kendinde taşıyan bir tutumdur. Bu anlamda nesnenin varoluşu ve pratik kullanımına ilgisiz olmak gerekir.
Frank Sibley’in estetik özellikler üzerine yaptığı araştırmalar hakkında ne söylenebilir?
Estetik özelliklerin araştırılması konusunda akla ilk gelen çağdaş felsefeci Frank Sibley’dir. Sibley estetik teriminin kapsamını belirleyen bir liste verir ve bu listeyi genişletebilmenin yollarını arar. Bu listeyi doğru kullanarak nesnel tasvirler yapmak olanaklıdır. Ayrıca Sibley’e göre estetik terimleri doğru kullanabilmek için beğeni şarttır. Bu görüş eleştirilmiş olsa da Sibley’in estetik özellikleri estetik olmayan özelliklerden ayırabilmek için kimi şartlar öne sürmesi önemli bir adım olarak kabul edilebilir.
Guy Sircello “güzel”i nasıl ele alır?
Çağdaş estetikçilerden Guy Sircello’ya göre hiç bir özellik kendi başına, genel olarak güzel değildir. Belirli bir nesneye uygulandığında ancak güzel olabilir. Sircello, güzelliğin esas olarak “dikkat çeken”, “göze çarpan”, “bilince işleyen” bir şey olduğunu savunur; bu sebeple çalışmalarını “renk güzelliği” üzerinde yoğunlaştırmıştır. Yaptığı deneyler ona renklerin canlılıklarını kaybettiklerinde daha az güzel olduklarını hatta güzelliklerini hepten kaybettiklerini gösterir. Bu sebeple niteliksel derece özelliği adını verdiği bir kavram kullanır. Eğer bir nesne yüksek derecede niteliksel derece özelliği içeriyorsa ve bu özellik ilgili deneyime sahip olan kişiye zevk veriyorsa güzel olarak değerlendirilir. Bu görüş pek çok eleştiriye açıktır.
Alan Goldman’ın estetik deneyim yaşamak için takınılacak tutum hakkında neler söylemektedir?
Alan Goldman’a göre de her nesne estetik değerlendirmeye davet etmez. Dolayısıyla estetik bir tutum benimsemeye çalışmak ya da bir nesneye tamamen odaklanmayı arzulamak estetik deneyimin oluşması için yeterli olmayabilir. Ayrıca bu zorunlu da değildir. Kimi durumlarda bir sanat eserinin ya da doğal bir manzaranın estetik niteliklerine çarpılıveririz. Bir eserin değerlendirilmesiyle tamamen meşgul olduğumuzda genellikle başka bir dünyaya girme yanılsamasını yaşarız. Kendimizi estetik deneyim içinde, eserin dünyasında kaybederiz. Estetik tutumun bizi pratik işlerimizin dünyasından kopardığı iddiasının arkasında yatan gerçek budur. Fakat aslında estetik nesneyi değerlendirirken bu nesneden kopmayız. Tam tersi söz konusudur.
Sibley’in estetik yargılar hakkındaki fikirleri nelerdir? Kant ile hangi noktalarda ayrılır?
Sibley’e göre estetik yargılar estetik kavramları nesnelere uygulayan yargılardır. Sibley beğeniden Kant’ın anladığından farklı bir şey anlar. Kant’a göre beğeni nesnelerle ilgili varılan yargılardan zevk alabilme yeteneği iken Sibley’e göre beğeni estetik terim ve kavramları kullanabilme yeteneğidir. Benzer şekilde Kant’a göre ‘güzel’ terimi nesnenin yargılayan kişide belirli bir zevk duygusu uyandırmasına karşılık gelirken Sibley’de yargılanan nesnenin bir özelliğine karşılık gelir. Dolayısıyla “güzel”, “zarif”, “şık” ve benzeri terimlerin hepsi de estetik terimlerdir ve nesnel özelliklere karşılık gelirler. Ancak sadece beğeni sahibi olanlar bu özellikleri fark edip nesnelere doğru bir şekilde uygulayabilirler.
Sibley’e göre kaç tür estetik yargı vardır?
Sibley’e göre estetik yargılar şöyle sıralanabilir: • Tipik olarak estetik bir terim (“zarif”, “dengeli”, “şatafatlı” gibi) kullanan estetik yargılar, • Eestetik bir terim kullanmayan estetik yargılar (“yeterince solgun değil”, “çok fazla karakter var” gibi), • D biçen estetik yargılar (şeylerin estetik anlamda iyi ya da kötü olmaları, mükemmel ya da sıradan olmaları gibi.
Bağlamcı estetik deneyim nedir?
Bağlamcılığa göre ise estetik deneyimin nesnesi yalnızca biçimsel özellikler değildir. Kişinin nesneyle arasına mesafe koymaması, yani hiçbir inancını bir kenara koymada nesneyle meşgul olması gerekmektedir. Yine bağlamcılara göre kimi durumlarda estetik deneyim yaşanabilmesi için ilgili nesne hakkında bilgi sahibi olmak gerekir.
Estetik araştırma alanının kullandığı dil incelendiğinde, estetik yargıların estetik olmayanlardan nasıl ayırt edilebilir?
Estetik nesnelerle ilgili bir ifade kullandığımızda yani bir doğa nesnesi ya da bir sanat yapı tına estetik bir yüklem yüklediğimizde bir yargıda bulunmuş oluruz. Bu yargı bir değer yargısıdır. Başka bir deyişle estetik fenomen dile geldiğinde özneye ait bir değer yargısı oluşur. Gerçeklikle ilgili yargılar “Su H2O’dur” gibi herkesin üzerinde anlaşabileceği türden yargılardır. Değer yargıları ise bir değerlendirme sonucu oluştukları için gerçeklikle ilgili yargılardan farklıdırlar. Estetik yargıların estetik olmayan yargılardan nasıl ayırt edileceği ve bu yargıların öznel mi yoksa nesnel mi oldukları önemli bir sorundur.
Estetik bir betimleme yapıldığında nasıl bir cümle yapısı kullanılır?
Estetik yüklemlerin yalnızca estetik nesnelere yüklendiğini dolayısıyla da “X, A’dır” biçimindeki bir estetik yargıda X’in estetik bir nesne, A’nın da estetik bir yüklem olduğunu söyleyebiliriz. Ne var ki bu her zaman böyle olmaz. Estetik nesnelerin aldığı yüklemler her zaman için estetik olmak zorunda değildir. Bu durumda çözüm estetik yüklemlerin nasıl kullanıldıklarını araştırmaktır
Dabney Townsend’e göre kaç tür estetik yargı belirlenebilir?
Dabney Townsend’e göre estetik yargılar şöyle sıralanabilir: • Karşılaştırmalı yargılar, • Mutlak yargılar, • Estetik deneyim yargıları.
Yunanca "aisthanomai" kelimesinden gelen estetiğin anlamı nedir?
“Estetik” kelimesi Yunanca “duyular yoluyla algılama” anlamına gelen aisthanomai kelimesinden gelmektedir. Aisthesis de algı, duyum anlamında kullanılmıştır. Yunanlı düşünürler bu kelimeleri epistemolojik bir bağlamda kullanmışlardır. Bu bağlamda akıl yoluyla ulaşılan bilgi ile duyusal dünyadan yola çıkılarak üretilen bilgi arasındaki karşılık ortaya konmuştur.
"Bir insanın işaret parmağının baş parmağına göre uzun ancak orta parmağına göre kısa olması"...Hangi düşünür duyusal bilgi için bu örneği vermiştir?
Etrafımızda gördüğümüz her şey sürekli bir değişim içerisinde olduğundan, yalnızca duyular yoluyla elde ettiğimiz bilginin içeriğinin de değişken ve hatta göreceli olması kaçınılmazdır. Nitekim Platon’un duyusal bilgi için verdiği meşhur örneklerden biri bir insanın işaret parmağının baş parmağına göre uzun ancak orta parmağına göre kısa olması bilgisidir.
akıl yoluyla açık ve seçik olarak bilinen” ve “duyular yoluyla açık ve seçik olarak bilinemeyen” kavramlar ayrımını temel alarak estetiği açık ve seçik olmayan bir bilginin yani duyusal bilginin bilimi olarak tanımlayan düşünür kimdir?
Baumgarten rasyonalistlerin kullandığı “akıl yoluyla açık ve seçik olarak bilinen” ve “duyular yoluyla açık ve seçik olarak bilinemeyen” kavramlar ayrımını temel alarak estetiği açık ve seçik olmayan bir bilginin yani duyusal bilginin bilimi olarak tanımlamıştır.
Estetiğin alanı yalnızca güzel ile mi sınırlandırılır?
Kant, “güzel”i incelediği gibi “yüce”yi de estetik alan içerisine dahil etmiştir. Schiller, “hofl”, “çekici”, “soylu”, “duyusal” ve “çocuksuyu” estetik değer olarak görür. Hegel’in öğrencisi olan Rosenkranz da “çirkinliği” estetik alana katmıştır. Tüm bu örneklerden anlaşılacağı üzere estetiğin alanını yalnızca “güzel” ile sınırlandırmak estetiğin alanını gereksiz ve haksız yere daraltmaktır.
M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Yunanlı filozof Pythagoras'a göre güzel olan şey nedir?
M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan Yunanlı filozof Pythagoras Platon’un yaptığına benzer bir şekilde güzel olanı kendi evren anlayışının bütünü içerisine yerleştirmiştir. Ona göre en güzel şey uyumdur. Pythagoras, evrenin adeta bir müziğinin, melodisinin olduğuna inanmış, gökyüzündeki yıldızların, ayın, güneşin dans ederek dönerlerken uyumlu bir ses çıkardıklarını iddia etmiştir. İşte bu da ona göre güzel olandır.
Son dönemlerinde Pythagorasçılardan etkilenerek güzeli matematiksel bir kavram gibi ele alan düşünür kimdir?
Güzelin orantıyla ilgili olduğunu, matematiksel olarak belirlendiğini kabul etmemiz gerekir. Aslında bu görüş Aristoteles’e hocası Platon’dan geçmiştir. Nitekim Platon da son dönemlerinde Pythagorasçılardan etkilenerek güzeli matematiksel bir kavram gibi ele almıştır. Buna göre güzellik ölçülebilir bir şey olmuştur.
Estetik özellikler tartışmasını çağımızda başlatan düşünür kimdir?
Frank Sibley
"Aesthetic/Non-aesthetic and The Concept of Taste: A Critique of Sibley’s Position” (Estetik/estetik-olmayan ve Beğeni Kavramı: Sibley’in Görüşünün Bir Eleştirisi) başlıklı yazısında Frank Sibley’in beğeniyle ilgili görüşüne karşı çıkan kimdir?
Ted Cohen 1973’de yayımlanan “Aesthetic/Non-aesthetic and The Concept of Taste: A Critique of Sibley’s Position” (“Estetik/estetik-olmayan ve Beğeni Kavramı: Sibley’in Görüşünün Bir Eleştirisi”) başlıklı yazısında Frank Sibley’in beğeniyle ilgili görüşüne karşı çıkmıştır.
Estetik deneyim adını verebileceğimiz deneyim türü hangi çeşitli deneyim türleri arasında yerini alır?
Deneyim sahibi olarak yaşam hakkında bir şeyler öğrenmiş olduğumuzu düşünürüz. Yaşamın bu çeşitli kesitlerinin her birinin bize kattığı şüphesiz çok değerlidir. Bu deneyimler “deneyim olma” bakımından aynı olsalar da birbirlerinden ayırt edilebilir özelliklere sahiptirler. Kimi diğerlerine göre daha kuramsaldır, kimi mistiktir, kimi gündelik, kimi de daha uygulamaya dönüktür.Estetik deneyim adını verebileceğimiz deneyim türü de bu çeşitli deneyim türleri arasında yerini alır.
Hangi düşünüre göre takındığımız estetik tutum sonucu estetik bir yargıda bulunurken nesnenin varoluşuyla ilgilenmeyiz yalnızca görünüşüyle ilgileniriz?
Kant’a göre takındığımız estetik tutum sonucu estetik bir yargıda bulunurken nesnenin varoluşuyla ilgilenmeyiz yalnızca görünüşüyle ilgileniriz. Nesnenin kullanımıyla ilgili de herhangi bir ilgi beslemeyiz. Nesneyle yalnızca seyrine dalmak anlamında ilgileniriz. Bu anlamda seyre dalma kavramının özne açısından bir tür edilgenlik içerdiği söylenebilir.
Hangi düşünür “ilgisizlik” kavram›na “duygusal ayrılma”yı eklemiştir?
Edward Bullough “ilgisizlik” kavram›na “duygusal ayrılma”yı eklemiştir.
Ona göre "yalnızca estetik alandaki ilgiye ilgisiz demek yanıltıcıdır" görüşünü savunan ve ilgisizlik kavramına şüpheyle yaklaşan düşünür kimdir?
Eddy Zemach, ilgisizlik kavramına şüpheyle yaklaşmıştır. Ona göre yalnızca estetik alandaki ilgiye ilgisiz demek yanıltıcıdır.
Sanat hakkında yazdıklarına baktığımızda “güzel üzerine düşünme”den daha ziyade “sanat üzerine düşünme” ile karşılaştığımız düşünür kimdir?
Aristoteles’te “güzel üzerine düşünme”den daha ziyade “sanat üzerine düşünme” ile karşılaşırız.
"Realitede hoşlanmayarak baktığımız bir obje, özellikle tamamlanmış bir resim haline gelince, ona bu sefer hoşlanarak bakarız, örneğin tiksinti uyandıran hayvanların ve cesetlerin resimlerinde olduğu gibi" görüşünü savunan ve kitabında yazan düşünür kimdir?
"Realitede hoşlanmayarak baktığımız bir obje, özellikle tamamlanmış bir resim haline gelince, ona bu sefer hoşlanarak bakarız, örneğin tiksinti uyandıran hayvanların ve cesetlerin resimlerinde olduğu gibi"... Aristoteles (Poetika).
Charles Lalo gibi düşünürlere göre estetiğin gerçek nesnesi nedir?
Charles Lalo gibi düşünürlere göre estetiğin gerçek nesnesi sanattır.
Hangi düşünür için, güzel olan yalnızca “Güzel ideası”dır. Güzel ideası dışında güzel olan her şey hep belirli bir açıdan, belirli bir zamanda güzeldir ya da bir başka şeyle karşılaştırıldığında güzeldir, diyebiliriz?
Platon’da güzel olan yalnızca “Güzel ideası”dır. Güzel ideası dışında güzel olan her şey hep belirli bir açıdan, belirli bir zamanda güzeldir ya da bir başka şeyle karşılaştırıldığında güzeldir.
Nehamas’a göre mutluluk vaadi hangi anlama gelmektedir?
Günümüz düşünürlerinden Alexander Nehamas’ın göre güzel, bir “mutluluk vaadidir”. Bu ifadeyi Baudelaire’den almış olan Nehamas’a göre “mutluluk vaadi” şu anlama gelmektedir: Biz bir nesneyi bizi kendisiyle ve ilgili nesne ağıyla süre giden bir uğraşın içine çektiğinde güzel buluruz. Bu ağlar kişiseldir ve evrensel geçerlilik beklentisini karşılamazlar.
Hangi düşünüre göre bir eseri estetik olmayan özelliklerden yola çıkarak tasvir etmek estetik özelliklerle ilgili bir tasvire yol açmaz?
Sibley’e göre bir eseri estetik olmayan özelliklerden yola çıkarak tasvir etmek estetik özelliklerle ilgili bir tasvire yol açmaz. Ancak eserin estetik özelliklere sahip olduğu iddiasını desteklemek için estetik olmayan özellikler kullanılabilir.
Estetik deneyim konusunda ki yaygın görüş/görüşler nelerdir?
Estetik deneyim konusunda iki yaygın görüş bulunmaktadır. Bu görüşlerden biri biçimcilik diğeri ise bağlamcılıktır.
John Dewey 1958 de yayımlanan Art as Experience (Deneyim olarak Sanat) adlı yapıtında estetik deneyime hangi iki temel karakteri yüklemiştir?
John Dewey 1958 de yayımlanan Art as Experience (Deneyim olarak Sanat) adlı yapıtında estetik deneyime iki temel karakter yükler. Bunlardan ilki “birlik” ve “tamamlanmışlıktır.