Çağdaş Felsefe 2 Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Derrida
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Dekonstrüksiyon nedir?
Dekonstrüksiyon; kalıplaşmış, durağan, bütünselleştiren, karşıtlıklara dayanan tarihsel düşünme biçimlerinin değerini sorgular ve böylelikle değerleri yeniden değerlendirmenin imkânını arar.
Metafiziğin dekonstrüksiyonu hangi işleve sahiptir?
Dekonstrüksiyon, metafiziğe içerden bir eleştiri getirir. Bu geleneğin içinden “felsefi olmayan” olarak gördüğü ögelere doğru hareket ederek metafiziğin dışına çıkar. Son kertede metafiziğin dekonstrüksiyonu bize dünyanın anlamlandığı hareketin farkların çoğulluna dayandığını, bu farkların birbiriyle diyalektik olmayan bir dinamizm içinde ilişkilenerek ürediklerini gösterir.
Derrida’nın hayatı boyunca kendisini hem Fransız kültürüne ait hem de onun dışında hissetmesine neden olay nedir?
Beş kuşaktır Fransız vatandaşı olan Derrida ailesinin Fransız vatandaşlıklarını kaybetmesi ve Cezayir’de yabancı statüsüne düşmeleri.
Derrida'nın felsefesinin Amerika’da Fransa’da olduğundan daha büyük bir ilgiyle karşılanmasını sağlayan gelişme nedir?
1964-1984 yılları arasında École Normale Supérieure’de öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1983’te François Châtelet ile birlikte Collège International de Philosophie (CIPH) kurmuştur, bu kurum üniversitede yapılamayan tarzda araştırmaların yapılabilmesi için bir alan açmasıyla tanınır. Derrida 1984-1999 yılları arasında École des Hautes Études en Sciences Sociales’da dersler verdi. 1966 yılında John Hopkins Üniversitesi’nde yaptığı “Beşeri Bilimlerin Söyleminde Gösterge, Yapı ve Oyun” başlıklı konuşmadan itibaren felsefesi Amerika’da Fransa’da olduğundan daha büyük bir ilgiyle karşılanmıştır.
Derrida’nın akademik hayatındaki hangi gelişme, felsefesinin düşmanlıkla karşılandığını ortaya çıkarmıştır?
İngilizce konuşulan dünyada Derrida’nın felsefesi bazen de düşmanlıkla karşılanmıştır. Bu durum 1992’de Cambridge Üniversitesi’nin Derrida’ya fahri doktora vermek istemesiyle gün yüzüne çıktı. Cambridge’ten ve başka üniversitelerden on dokuz filozof bu ödüle The Times’da Derrida’yı şarlatanlıkla şuçlayan bir metni imzalamak suretiyle itiraz etmişlerdir.
Derrida'nın eserleri hangi alanlarda etkili olmuştur?
Dil, felsefe, estetik, resim, edebiyat, iletişim, etik ve politika alanlarında.
Derrida ilk eserlerini ne zaman hangi alanda vermiştir?
Derrida ilk eserlerini, 1953-54’te Jean Hyppolite’in yönetiminde yazdığı Yüksek Lisans Tezi "Husserl’in Felsefesinde Oluşum Problemi"den başlayarak bir Husserl yorumcusu olarak vermiştir.
Derrida'nın felsefi çevrelerde etki yaratan ilk eseri hangisidir?
Felsefi çevrelerde etki yaratan ilk eseri Husserl’in Geometrinin Kökeni adlı çalışmasına 1962 yılında yazdığı "Geometrinin Kökenine Giriş"tir.
Derrida'nın henüz 37 yaşındayken yayımlanan eserleri nelerdir?
1967 yılında, henüz otuz yedi yaşındayken Derrida "Yazı ve Fark", "Ses ve Fenomen" ve "Grammatolojiye Dair" başlıklarını taşıyan üç eser yayınlamıştır.
Derrida Yazı ve Fark isimli eserinde edebiyat ve felsefe alanından kimler üzerine makaleler yazmıştır?
Yazı ve Fark son on yılda edebiyat ve felsefe alanında, Emmanuel Levinas, Georges Bataille, Michel Foucault, Sigmund Freud, Edmund Husserl, Edmond Jabes, Antonin Artaud gibi figürler üstüne yazılmış makaleleri bir araya getiren bir derlemedir.
Derrida'nın hangi eseri Jean-Jacques Rousseau’nun çağının, yani modernliğin logos merkezci olduğunu gösteren dekonstrüksiyonlar içermektedir?
Grammatolojiye Dair.
Derrida'nın Ses ve Fenomen isimli eserinin temel konusu nedir?
Husserl fenomenolojisi üzerine yazılmış bir denemedir. Bu eser Derrida’nın felsefesinin önemli kavramlarını tohum şeklinde içerir.
Derrida'nın Yazı ve Fark, Ses ve Fenomen ve Grammatolojiye Dair başlıklı üç eserinin ortak noktası nedir?
1967’de yayınlanan üç eserin ortak noktası “dekonstrüksiyon” adı verilen bir felsefi stratejiyi, felsefe yapma tarzını ilân etmeleridir.
Derrida felsefi yolculuğunun başında hangi alanlara karşı mesafeli durmuştur?
Derrida felsefi yolculuğunun başında, varoluşçuluğa, fenomenolojiye ve yapısalcılığa karşı mesafe almıştır. Bu mesafenin kendisine özgü tarafı “Batı metafiziğinin dekonstrüksiyonu” girişimi içinde açığa çıkar.
Dekonstrüksiyon hangi yıllarda moda akım haline gelmiştir? Hangi alanlarda etkili olmuştur?
Dekonstrüksiyon 1980’lerde üniversite kampüslerinde moda akım haline gelmiştir, edebiyat ve felsefe eserleri dekonstrüsiyona tabi tutulmuş, mimarların da bu akıma eklenmesiyle simetriyi göz ardı eden eserler tasarlanmaya başlanır. Dekonstrüksiyonun psikoloji, edebiyat, kültürel araştırmalar, dilbilim, feminizm, sosyoloji ve antropoloji alanlarında önemli bir etkisi olmuştur.
Dekonstrüksiyon özellikle ilgi çekici olmasının nedeni nedir?
Dekonstrüksiyonun özellikle ilgi çekici olmasının sebebi onun geleneksel felsefenin kapanışını kırması, felsefi düşünümü dışarıya, “felsefi olmayan”a açıyor olmasıdır.
Derrida 1980'lerden sonra hangi sorunlar üzerine çalışmalar yapmıştır?
Derrida 1980'lerden itibaren çoğunlukla etik ve siyaset felsefesi sorunlarına yönelik çalışmalar yapmıştır, dekonstrüksiyonu bu bağlamda yeniden düşündüğünü ileri sürebiliriz. Derrida felsefe yapmanın herkesin hakkı olması için çalışmış, Güney Afrika’daki apartheid politikalarına, totaliter rejimlere, düşünceye sansüre, Fransa’nın göçmen politikalarına karşı mücadele etmiştir. Fakat tercihi siyasal olaylar üzerine doğrudan bir biçimde konuşmak değildir. O, siyasetin ve etiğin temellerini, bu temellere ait kökensel deneyimleri ele alarak düşünür. Böylece çağının politik olaylarına tepki verir.
Derrida hangi eserler bağlamında ulus devleti temellendiren ve varlıkta tutan şiddeti sorgulamaktadır?
1994’te "Yasa’nın Gücü: Ototitenin Mistik Temeli", Walter Benjamin’in "Şiddetin Eleştirisi" denemesi bağlamında ulus devleti temellendiren ve varlıkta tutan şiddeti sorgular. Böylece dekonstrüksiyon kurumların dekonstrüksiyonu olmaya başlar.
Derrida’nın dekonstrüksiyonu icadına ilham kaynağı olan şey nedir?
Derrida’nın neden dekonstrüksiyon gibi bir stratejiyle ortaya çıktığını anlamak için onun Heidegger’le ilişkisini dikkate almak gerekir. Heidegger’in varlık tarihine ilişkin saptamaları, 1930’larda metafiziğin kapanışına vurgu yapması, metafiziği destrüksiyona tabi tutma gereğinden söz etmesi, düşüncenin böylece metafizik varsayımlardan serbest kalabileceği yeni bir çağa girebileceğimiz umudunu taşıması, Derrida’nın dekonstrüksiyonu icadına ilham kaynağı olmuştur.
Metafiziğin dekonstrüksiyon tabi tutulmasının nedeni nedir?
Metafiziğin yapıları, içerdiği hiyerarşik karşıtlık ilişkileri (mevcudiyet/yokluk, söz/yazı, ruh/beden, akıl/duygu, kadın/erkek, ışık/karanlık, duyumsanır olan/ kavranılır olan, içerisi/ dışarısı vb.), yaptığı naif, sorgulanabilir varsayımlar bugün de düşünme biçimimizi, verdiğimiz kararları, yaşam tarzımızı belirlemektedir. Bunlar hem hakikatle yüzleşmeyi zorlaştırmakta hem de bazı değerleri destekleyerek yeni değerlendirmeler yapma imkânını ortadan kaldırmaktadır. Dekonstrüksiyon, metafiziğin gizli varsayımlarını açık hâle getirir ve sorgular. Bunu yaparken bu varsayımların denetlemeye ve durdurmaya çalıştığı anlam üreten hareketin ta kendisine işaret eder.
Derrida'nın hangi önermesi popüler kültürde "post-modernizm" kavramıyla anılan şeyi tarif etmede kullanılmıştır?
“Metnin dışı yoktur” önermesi.
Derrida'nın "mevcudiyet metafiziği" ifadesi ne anlama gelmektedir?
Derrida’ya göre metafizik, varlığı "mevcudiyet" (présence) olarak anlar. Metafizik argümantasyonlar ve kurgular, nihayetinde bir mevcudiyet tecrübesine veya iddiasına dayanır. Derrida’nın "mevcudiyet metafiziği" ifadesini kullanışı, Heidegger’in Batı metafiziğine belli bir varlık yorumunun hâkim olduğu saptamasıyla ilişkilendirilebilir. Bir şeyin mevcut olması burada, önümüzde hazır ve nazır olarak bulunuyor olması veya bilincimize olduğu gibi veriliyor olmasıdır. Bilinç de Batı metafiziği içinde her zaman kendi kendisine mevcut, dolaysızca veriliyor olarak anlaşılır. Fenomenolojik açıdan bakıldığında ise mevcudiyet ilkin görüdedir (intuition). O hâlde özne ile nesne arasındaki metafizik karşıtlık, öznenin de nesnenin de mevcudiyet olarak kavrandığı bir karşıtlıktır. Derrida’nın 1967’de yayınladığı eserlerde mevcudiyet metafiziği kapalı bir sistem olarak tarif edilir. Bu sistem içinde gösterge (genel olarak dil) bir türev, mevcudiyetin bir modifikasyonu olarak ele alınmıştır. Bunun anlamı dilin işlevinin mevcudiyetten söz etmek, onu yansıtmak, göstermek, temsil etmek olduğudur
Logosmerkezcilik ne demektir?
Metafizik, varlığa özgü olanı bilgi nesnesi olarak ele alır. Derrida’nın Grammatolojiye Dair’de vurguladığı şey metafiziğin varlığı bilme arzusunun her zaman logos’a geri döndüğüdür. Metafiziğe göre dil de yazı da mevcudiyeti temsil ederler. Ancak bu bakış açısına göre yazı ile söz arasında önemli bir fark vardır. Söz mevcudiyeti toparlama ve gösterme, yani temsil etme işlevini yazıdan çok daha mükemmel bir biçimde yerine getirir. Bu yüzden metafizik söz ile yazıyı bir karşıtlık ilişkisi içinde ele alır, yazıyı yetersiz ve tehlikeli ilân eder. Derrida bu tavra “logosmerkezcilik” adını verir.
Derrida'nın yapısalcıları eleştirmesinin nedeni nedir?
Dekonstrüksiyon Heideggerci varsayımlarla çalıştığı gibi, yapısalcı bir düşünme biçimiyle de beslenir fakat ulaştığı yeni dil
kavrayışı sayesinde yapısalcılığı da “metafizik” içinde konumlandırır. Örneğin Grammatoloji’ye Dair’de Claude Lévi-Strauss ve Saussure gibi yapısalcı düşünürler de yazı karşısında söze öncelik tanıdıkları için metafizik geleneğin içine yerleştirilirler. Aslında yapısalcıların eleştirilmesinin sebebi, onların dili statik bir kurallar bütünü olarak düşünmesidir. Derrida bu kuralların olumsallığı yok saymalarını, değişik etkiler yapabilecekleri bir zamansallığa dayanmamalarını eleştirir.
Derrida’ya göre bir karşıtlık içindeki hiyerarşiyi terimlerin yerini değiştirerek tersine çevirmek metafizikten çıkmayı sağlamaz. Buna göre yapılması gereken nedir?
Hiyerarşiyi kuran ve ayakta tutan değerleri değiştirmektir.
Derrida’nın ilk dönem dekonstrüksiyon girişiminde dil nasıl tanımlanmaktadır?
Derrida’nın ilk dönem dekonstrüksiyon girişimi, dili “différance, “iz” ve ilâvesellik olarak yeniden düşünmektir. Buna göre, dilin işlevi mevcudiyeti temsil etmek değildir. Derrida dili tarif ettiğinde mevcut olanı mevcut kılan, yok olanın da yok olarak tecrübe edildiği hareketi tarif etmeye çalışmaktadır. Bu hareket içinde farklar birbirinin yerine geçer, birbirini erteler, geciktirir, birbirine ilave olup birbirini tamamlarlar.
Derrida, Grammatoloji’ye Dair ve Dağılım eserlerindeki hangi yapılar différance’ın hareketine gönderme yapmaktadır?
Grammatoloji’ye Dair’deki ilâve mantığı (la logique du supplément) ve Dağılım’daki pharmakon yapısı différance’ın hareketine gönderme yaparlar.
Derrida'nın 1980’lerde siyaset felsefesi alanında yazmış olduğu makalenin konusu nedir?
“Bağımsızlık Bildirgeleri”dir. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, bir halkın kendisini temsilcilerinin temsilcisi yoluyla bütün insanlık adına bağımsız ilân etmesi olayıdır. Derrida bu yazıda siyasete genel çerçevesini çizen, hukukun dayandığı temelin, kurucu bir edimin performansından başka bir şey olmadığını ileri sürer. Bu performansın içerdiği ve gizlediği çeşitli paradoksların incelenmesi, “temelin temelsiz” olduğunu gösterir.
Derrida'nın liberal toplum sözleşmesi kuramlarını neden eleştirmektedir?
Toplum sözleşmesini bilfiil meydana getiren edimler, bir hak transferi (Hobbes), bir haktan vazgeçiş (Locke), kendini bir bütüne verme (Rousseau) gibi, aslında tarihsel olarak hiçbir zaman gerçekleşmemiş olayları belirtirler. Olmamış olanın bu beyanı sayesinde, olanı meşrulaştırabilecek bir düzen, dil düzleminde ortaya çıkar. Toplumsal sözleşme kuramları özel mülkiyetten ve sermaye birikiminden kaynaklanan sınıfsal farkları ve eşitsizlikleri meşrulaştırmaya çalışırlar; kurdukları meşruluk anlatısına bakıldığında önceden varolan öznelerin şu ya da bu biçimde yeni bir duruma onay vermesi söz konusudur ama aslında bu anlatı bu eşitsizliğe razı olacak olanları üretmektedir.
Derrida’nın hem sözleşme kuramlarına ilişkin hem de ulus devlet meydana getiren edimlere ilişkin görüşleri nelerdir?
Doğal özgürlüğe sahip bireylerden bir politik birliği meydana getiren edimler, bir halkı tarihsel bir biçimde inşa edip ulus devlet kuran edimler, bunlara insan haklarını ilân eden edimleri de ekleyebiliriz, temelci bir mantıkla açıklanamayacak bir biçimde paradoksaldırlar. Böyle bir edimde différance hareketi işlemektedir, bu hareket yalnızca kurucu edimin beyanatında değil, ortaya koyduğu yasa-metinde de görülebilir. Bu yasametin, önceden varolan bir temele atıfla anlam kazanmaz, söylemindeki farkların ilişkisi sayesinde bir anlam ifade eder, söylemsel mekânında yinelenebilecek, yeniden kaydedilebilecek izler içerir ve dolayısıyla her zaman farklı biçimlerde yorumlanmaya açıktır.
Derrida’nın hangi görüşü Kantçı mirası üstlendiğine işaret etmektedir?
1989 tarihli Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli, yasanın da kökeninde bulunan différance’ı; yasa olarak différance’ı bir adalet tartışmasıyla ilişkilendirir. Adalet fikriyle birlikte “koşulsuz” olan da sahneye çıkar. Koşulsuz olana atıf yapması Derrida’nın Kantçı mirası üstlenmesi olarak yorumlanmıştır. Kant koşulsuz olanı akılda bulmuştu.
Derrida'nın adalet görüşünün kapsamı nedir?
Derrida adalet fikrine kararcı (decisionist) bir bağlamda başvurur. Özgür karar veya egemen karar bir açmaz içinde verilir, açmazı oluşturan şey, yürürlükte olan yasa ve tarihsel normların hem hesaba katılması gereği hem de bunların tekillikle ilişkide askıya alınması gereğidir. Adalet fikri bu açmaza bir tekillik tecrübesi olarak girer; onda kurucu bir rol oynar. Fakat bilgi nesnesi olamaz, adalet tekillikten ayrılamaz; özü itibariyle bir görüsü yoktur, tanımı, logos’u verilemez.
Derrida siyaseti nasıl bir anlayışla tanımlamaktadır?
Schmitt gibi Derrida da siyaseti normların ve yasaların uygulanmasında değil, istisnaların yaratılmasında bulurlar. İkisi için de
normların hakikatini istisnalar ortaya çıkarır. İstisna yeni bir normlar sistemine yol açar. Ancak Schmitt’in tersine Derrida’da istisna savaş değildir, tekillikle kurulan etik bir ilişkidir. Bunu Derrida mesianik bir tarzda ele alır ve demokrasi tecrübesine dâhil eder. Bunun anlamı şudur, onu herhangi bir şimdiye sokmaksızın şimdiyi onunla kesintiye uğratır.
Derrida adalet fikri ile yasa arasında nasıl bir ilişki kurmaktadır?
Yasa adaletsiz olamayacağı gibi adalet de yasasız olmaz. İşte bu indirgenemez bir ilişkidir. Derrida siyasetin imkânını, klasik siyaset felsefesi geleneğine uygun bir biçimde yasanın varlığıyla ilişkilendirir. Ancak adaletin yasaya indirgenemeyeceğini söyleyerek “siyasal olan”ı genişletir; siyasal olanın esası böylece “temelsiz temeli” sorgulama haline gelebilecektir.
Derrida 1993 tarihli Marx’ın Hayaletleri isimli eserinde Marx'ın söylemini nasıl yorumlamaktadır?
Bu eserde Derrida, Marx’ın söyleminin différance felsefesiyle bağdaştığını gösterir. Derrida’ya göre Marx’ın düşüncesi de, yazısı da mevcudiyet/yokluk karşıtlığının ötesindeki bir différance mantığına göre örgütlenmişti.
Derrida 1990’lı yıllar boyunca hangi meseleleri sorunsallaştırmıştır?
Ulus devletin krizi, Avrupa Birliğinin hâlâ belirsiz olan yönü ve kimliği, bir şeyin başı olup olmayacağı, Kantçı manada kozmopolitizmin Levinasçı konukseverlikle birlikte yeniden düşünülmesi, göçmenlik, kimliksizlik, tezkeresizlik fenomeni, yükselen ırkçılıklar ve milliyetçilikler, devlet yalanları, sırları, toplumsal hakikat ve af arayışları.
Derrida'nın siyaset düşüncesinde "egemenlik" sorunu hangi dönemde önemli hale gelmiştir?
11 Eylül 2001 olaylarının ardından küreselleşme ve terör izlekleri öne çıkar, Serseriler (Voyous) (2003), bu dönemde yazılan metinlerin iyi bir örneği olarak görülebilir. İşte bu süreçte siyaset felsefesinin “egemenlik” sorunu da odak noktası haline gelmiştir.