Çağdaş Felsefe 2 Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Bergson
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Bergson’a göre felsefe diğer bilimlerden nasıl ayrılır?
Bergson’a göre felsefe bilimdir. Onu diğer bilimlerden ne yöntem bakımından ne de elde ettiği kesinlikler bakımından ayırt edebiliriz. Fizikçinin açıklamaları nasıl izlenimlerden, faraziyelerden ibaret değilse filozofun yöntem bilimsel bir biçimde ortaya koyduğu sonuçlar da fizikçinin açıklamaları kadar doğru olabilir.
Bergson, bir bilim olarak felsefeyi ele alırken hangi filozofu takip eder?
Bergson, felsefeyi bilim olarak anlayışında, Descartes’ı takip eder.
Evrimcilik, Charles Darwin’in (1809-1882), Türlerin Kökeni adlı eserinde (1859) nasıl açıklanmaktadır?
Evrimcilik, Charles Darwin’in (1809-1882), Türlerin Kökeni adlı eserinde (1859) tüm canlıların aslında ortak bir atadan doğduğunu, türlerin başlangıçta oldukları ya da yaratıldıkları gibi kalmadıklarını, dünyadaki yeni şartlara uyum sağlayarak sürekli bir değişim içinde bulunduklarını savunan görüştür.
Darwin “doğal seçilim” ile neyi kastetmektedir?
Darwin hangi canlıların var olacaklarını hangilerinin yok olacaklarını belirleyen mekanizmaya “doğal seçilim” adını verir.
Biyolojinin 19. yüzyılda bir bilim olarak ortaya çıkmasında evrim düşüncesinin etkisi olmuş mudur?
Evet. Biyolojinin 19. yüzyılda bir bilim olarak ortaya çıkmasında evrim düşüncesinin önemli bir payı vardır. Canlıların sınıflandırılması ve biyolojik sistematik bu düşünce sayesinde kurulabilmiştir.
Bergson’un felsefesini kavramak için hangi eserlerine bakmak gerekir?
Bergson’un felsefesi başlıca dört eserinde bulunur:
- Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme (Essai sur les données immédiates de la conscience (1889)
- Madde ve Hafıza (Matière et mémoire (1896)
- Yaratıcı Tekâmül (L’Évolution créatrice (1907)
- Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı (Les deux sources de la morale et de la religion (1932)
Herbert Spencer’ın felsefesinde zaman kavramının fizik ve mekanikle ilişkisi nasıldır?
Spencer’ın felsefesindeki zaman fikri fiziğe ve mekaniğe uygundur.
Bergson, bilimlerin zaman anlayışını nasıl değerlendirir?
Bergson, bilimlerin zaman anlayışını yetersiz bularak “sürem” olarak zamana yönelir. Doğa bilimlerinden gelerek psikolojiye odaklanmış ve bilincin verilerini araştırma konusu haline getirmiştir.
Bergson’un başlıca eserleri nelerdir ve bu eserlerinde ele aldığı temel sorunsallar nelerdir?
Bergson’un Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme’de bilinci (şuur), psişik hayatı açıklar ve bilinci, hafıza olarak tanımlayıp süremi varlığın bir ilkesi olarak ele alır. Böylece, filozof “Ben neyim?” sorusuna bir yanıt vermeyi hedefler. İkinci eseri önemli eseri Madde ve Hafıza’da ben ile evren arasındaki ilişkinin ne olduğu sorusu ele alınır. Bu soruya yanıt verebilmek için Bergson’un madde anlayışını derinleştirmesi gerekir. Üçüncü önemli soru kozmolojik bir sorudur: “Evren nedir?” İşte Yaratıcı Tekâmül bu soruyu yanıtlamak için kaleme alınmıştır. Dördüncü eseri Ahlâkın ve Dinin İki Kaynağı ise böyle bir metafizikten nasıl ahlâki bir yaşam çıkabileceğini bize gösterir.
Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme adlı eserinde Bergson, varlığı nasıl açıklamıştır?
Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme’de Bergson, zaman ve mekân, tin ve madde ikiciliği inşa eder. Bu koşut farklılıkların arasındaki farklılık bir derece farklılığı değildir, bir doğa farklılığıdır. Varlık böylece zamansal olan tin ile mekânsal olan madde biçiminde ikiye ayrılır.
Bergson, Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme’de “sürem” fikrini nasıl ele almıştır?
Bergson “sürem” fikrini “hafıza” ile ilişkilendirir. Bilinç hafızadır, hatıraların korunması ve hatırlanması tinin işi, varlığın bir özelliğidir. Sürem bilinçteki her anın onun ardından gelen anla bütünselleştiği bir harekettir. Bergson’a göre süremdeki bir an yok olmaz, onu takip eden anda erir. Anların birbirini takip etmesi sürekli bir bütünselleşmedir. Öyleyse, yaşadığım her şu anda, her şimdide geçmişim de bütünüyle mevcuttur. Buna rağmen, geçmiş şimdide bütünüyle temsil edilmez, geçmişi tüm ayrıntılarıyla eksiksiz hatırlayamayız, unuturuz. Bunun açıklaması nedir? “Sürem” fikrinde yalnızca “süreklilik”, “varlıkta devam etme” anlamları bulunmaz; süren yıpranmaya, eskimeye, yaşlanmaya, yok olmaya karşı direnirken değişmekte, devinmektedir. Geçmiş geçip gitmez, varlıkta baki kalır, bilinçte bir kez var olan yok edilemez fakat bu baki kalış devingendir, şu an, şimdi, geçmiş şimdilere eklenir eklenmez anların hareketli bütünü de değişir.
Bergson, Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme çalışmasında bilinç hallerini nasıl açıklamıştır?
Bergson bilinç hallerinin miktarlar ve nicelikler olmadığını, nitelikler (qualités) ve yoğunluklar (intensités) olduğunu söyler.
Bergson’un Şuurun Dolaysız Verileri Üzerine Deneme çalışmasında metafiziğe yaklaşımı nasıldır?
Sürem fikrine dayanarak Bergson, Elealı Parmenides’i takip ederek değişimi reddeden geleneğe de itiraz eder. Ona göre bu gelenek, zamanı uygun bir biçimde düşünememektedir. Bu gelenek de (Batı düşüncesinde çoğunlukla olduğu gibi) metafiziği “zêka”yı kullanarak düşünmüştür, bu yüzden gerçekliğin bütününü kavrayamama zaafına düşer. Oysa “sezgi” ile yakalanan gerçeklik hem varlık hem de değişimdir. Görüldüğü gibi, Bergson değişimi reddeden varlık felsefelerine de varlığı reddeden değişim anlayışlarına da karşıdır.
Temsil terimi nasıl açıklanabilir?
Temsil terimi bilincimizin gerçekliğe ilişkin tasavvurlarını anlatmak için kullanılır. Belki de temsil, bilişsel bilimin kuramsal bir kurgusudur. Temsile dayanan zihin kuramlarına göre zihnimiz düşünceler, kavramlar, algılar, duyumlar, kurallar, şemalar, imgeler ve fantezilerle doludur. Bunların hepsi semantik olarak değerlendirilebilir zihinsel nesnelerdir. Bir temsilin semantik bazı özellikleri vardır. Bunlar, içerik, gönderim, doğruluk koşulları, doğruluk değeridir.
Begson’a göre madde nedir?
Bergson’un maddenin ne olduğuna ilişkin varsayımını ortaya koyduğu çerçeveyi belirler. Bergson maddeyi “kendinde var olan bir imge” (une image qui existe en soi) olarak ele almayı önerir. Bunun sebebi madde ile ilişkimizin algı tarafından kuruluyor olmasıdır.
Bergson, Madde ve Hafıza adlı eserinde “imge” terimini nasıl kullanır?
Bergson “imge” terimini realizmin bu yanlış kanısını yıkmak için kullanır. Bununla beraber, Bergson maddeyi temsile indirgeyen idealizmi de eleştirir. Ona göre, “imge” temsil değildir. Bergson’a göre “imge” şeyden daha az temsilden daha fazlasıdır.
Bergson, madde ve hafıza arasındaki ilişkiyi nasıl açıklar?
Madde ve Hafıza’da madde ile bilinç arasındaki ilişkiyi hafıza kurmaktadır. Ancak hafızanın farklı çeşitleri vardır: Alışkanlık hafızası bedenin algısına, hareketlerin tekrarına dayanır ve otomatik bir biçimde davranabilmemizi sağlar. Onun sayesinde duyusal-motor mekanizmalarımızı ediniriz. Örneğin, bisiklete alışkanlık hafızamız sayesinde birtakım duyusal motor becerileri kazandığımız için binebiliriz. Yüzme ve dans etme de buna benzer. Dans etmeyi de yüzmeyi de öğrendikten sonra, çok uzun bir zaman boyunca yapmasak bile unutmayız. Öte yandan, bir de hakiki veya “saf” hafıza vardır ki onda kişisel anılarımız saklıdır. Bergson, Madde ve Hafıza’da hafızayı bir düzlemde sivri ucu aşağıda duran bir koniye benzetir. Düzlem benim evrenimi simgeler, koninin ucu algılayan ve eyleyen bedenimi, koninin havada duran geniş zemini ise en eski anılarımı. Onun altında yeri şimdimden uzaklığına göre belirlenmiş çeşitli geçmiş bölgeleri vardır. Koni baş aşağı durduğu için bu anılar kendiliğinden şu andaki algıma doğru hareket etmekte, ona doğru ilerlemektedir. Şimdi bu koniyi hareket ettirelim. Dünyada bir imge algılanmış, ona yönelik bir eylem başlamış olsun. Anılar, daha doğrusu bir bütün olarak hafızanın hareketi bu eyleme yönelir, onu temaşa eder bir bakıma. Peki, saf hafıza olan sezgi maddeyle nasıl ilişki kurar? Sezginin kuramsal çabayla ilgisini vurgulamak bu soruyu yanıtlamak için yeterli kaynak sağlamaz. Bergson bu soruya bir bireyle sınırlı bir biçimde beden zihin ilişkisi sorunu çerçevesinin dışına çıkarak, kozmolojik bir çerçevede yanıt aramıştır. Bu bizi Yaratıcı Tekâmül’e götürür.
Bergson’un “sürem” kavrayışı onun “yaratıcı tekâmül” anlayışını nasıl etkiler?
Bergson’un “sürem” kavrayışı onun “yaratıcı tekâmül” anlayışını derinden etkiler. Sürem, Yaratıcı Tekâmül’de kozmolojinin temeli hâline gelir. Deneme’de “zekâ” (intelligence) ile “sezgi” (intuition) arasında yapılan ayrım, Yaratıcı Tekâmül’de yeni bir tını kazanır.
Jean Baptiste Lamark evrim tartışmalarına nasıl katılır?
Jean Baptiste Lamark (1744-1829)’a göre canlıda onu basit formlardan daha karmaşık formlara doğru götüren bir güç vardır. Çevrenin canlıya uyguladığı güç ise, onu kalıtımla devraldığı özellikleri kullanarak veya kullanmayarak çevreye uyum sağlamaya zorlar. Lamark, ilk tutarlı evrim kuramını geliştiren düşünürdür. Yeni-Lamarkçılık, evrimi epigenetik kalıtıma bağlayarak tartışır: Canlı çevrenin koyduğu engellerle genlerini değiştirerek mücadele eder.
Yaratıcı Tekâmül’de Bergson felsefe alanında nasıl bir yol bulmaya çalışır?
Yaratıcı Tekâmül’de Bergson Neo-Darwinizmin mekanikçiliği ile Neo-Lamarkçılığın erekselciliği arasında bir üçüncü yol bulmaya çalışır. Bu yolun belirgin özelliği evrimin yeni biçimlerin yaratılması ve yaşamın icat eden karakteridir. Yaratıcı tekâmül içinde organizmalar ve türler gibi yaşam biçimlerinin biçimlerini yaratan bir oluş akışıdır.
Bergson, yaratıcı evrimi nasıl açıklar?
Yaratıcı evrim aslında süreme benzemektedir. Bergson’un Darwinciliğe meydan okumasının tam da bu olduğunu belirtebiliriz. Evrimin hareketini anlamak için süremin hareketini bilmek gerekir. Öyleyse, sürem yalnızca psikolojik varlığı, bilinci açıklamak için kullanılan bir kavram değildir, evrimin ürünleri olan organik varlıkları anlamak için de yaşamın yaratıcı etkinliğini sürem olarak düşünmeye ihtiyacımız vardır. Yaratıcı evrimin sürem olması, yaşam hamlesinin kendi sonuçlarının bir taslağını içinde taşıyan basit bir edim, bir müsebbip güç olarak ele alınamayacağını gösterir.
Bergson’un ahlâk ve din ile ilgili yaptığı çalışmalarındaki amacı nedir?
Bergson’un amacı ahlâkın ve dinin hangi kaynaklardan itibaren günümüze dek evrildiklerini açıklığa kavuşturmaktır.
Bergson, toplumsal ahlâk ile ahlâk arasında nasıl ayrım yapar?
Bergson, toplumsal ahlâk ile ahlâk arasında aydınlanmacı, hatta Kantçı diyebileceğimiz bir ayrımla işe başlar.
Mistik sözcüğü hangi anlamlara bizi götürür?
Mistik sözcüğü geniş anlamında gizemli olanı, olağan bilme araçlarıyla, sıradan gözlemlerle bilinemez olanı işaret eder.
Mistik deneyim nedir?
Mistik deneyim gerçekliğin doğrudan doğruya aklın dışında bir sezişle kavranmasıdır. Ortaya koyduğu bilgi de yaşantı merkezli bir bilgi türüdür.
Dinsel mistisizm nedir?
Dinsel mistisizm, gizemli ve üstün bir varlığa sevgi ve duygu yoluyla ulaşma, onunla bütünleşme ve birleşme sürecidir.