Tarih Felsefesi 2 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Tarih Felsefesi Eleştirileri -2: Pozitivizm Karşıtı Tarih Felsefeleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Antipozitivizm nasıl ortaya çıkmıştır?
Bütün gerçekliği yalnızca doğa adını verdiği tek bir gerçekliğe indirgemiş ve tarihi de doğal gerçekliğin bir görünümü olarak ele alan pozitivizme karşı ortaya çıkmıştır. Pozitivist yöntem ve tarih anlayışına karşı düşünceler antipozitivist olarak nitelenen düşünürlerden gelmiştir.
Antipozitivist düşünürler tarihe nasıl bakmışlardır?
Doğa ve tarih birbirine indirgenemez olan, özce birbirinden farklı olmakla kalmayıp aynı zamanda birbirine karşı özellikleri olan iki ayrı gerçekliktir. Doğa bilimlerinin kendine özgü nesnesiyle tarih bilimlerinin kendine özgü nesnesi yapıca birbirinden farklı olduğundan dolayı doğa bilimlerinin yöntemleri tarih bilimi için uygun değildir. Tarih doğa bilimlerinden tamamen ayrı bir yöntemle ele alınmalı ve özerk bir bilim olarak kurulmalıdır. Doğa matematiksel analiz yoluyla incelenebilir. Ancak, tarih, matematiksel olmayan insan eylemlerini içerdiği için, tarihte tinsellik olduğu için matematik olarak analiz edilemez. Doğada etkin nedensellik ilişkileri kurulabiliyorken, tarihte ancak teleolojik bir nedensellikten söz edilebilir. Tarihçi olgular arasında ereksel bağlantı kurar. Çünkü, tarih insan yapıp etmelerinin alanıdır. İnsan yapıp etmeleri de amaçlı eylemlerdir. Bu yüzden tarihte nedensellik değil, ereksellik vardır. Ayrıca, tarih bir anlam dünyası olduğundan dolayı tarih bilimleri olguları anlamaya çalışır; doğa bilimlerinde olduğu gibi olguları açıklama çabası içinde değildir. Yasalara dayalı açıklama çabası ile anlam içeren olguları açıklayamayız. Bu sebeple, tarihsel bilimlerin nesneleri doğa bilimlerinin ortak yöntemiyle ele alınamaz.
Wilhelm Dilthey kimdir?
Wilhelm Dilthey, Alman Tarih Okulu içerisinde yetişmiş, tarihsellik konusuna eğilmiş, bilim olarak tarihin olanağını soruşturmuş, deneyci filozof Bacon’dan beri bilgi kuramında bilim tanımının hep doğa bilimleri model alınarak belirlenmesine karşı çıkan bir düşünürdür. Tarihte olup biten her şeyin insan tinselliğinin ürünü olmakla beraber aynı zamanda insanı belirleyen şey olduğunu ileri süren Dilthey, bu tarih anlayışı ile Hermeneutik tarih anlayışının da kurucusudur.
Dilthey’e göre metafizik kavramların içine taşındığı bir tarih felsefesi olanaklı mıdır?
Metafizik kavramların içine taşındığı bir tarih felsefesini olanaklı olup olmaması tin bilimleri ya da tarih bilimleri denilen bilimlerin dayandığı sağlam bir zemin oluşturulmasıyla mümkündür. Bu yüzden de tarihçiliğin sağlam bir temel üzerine inşa edilebilmesi için yeni bir bilgi kuramına, bir tarih epistemolojisine gerek vardır.
Dilthey’in, Aristoteles’ten Kant’a kadar olan bilgi kuramlarının tarihi sağlam temeller üzerine oturtacak yeni bir bilgi kuramı oluşturmada başarısız olacağını düşünmesinin nedeni nedir?
Aristoteles’ten Kan’a kadar olan bilgi kuramları insan aklını tarihsel ve psikolojik öğelerden bağımsız olarak ele almıştır. Oysa akıl tarihseldir. Çünkü akıl tarihsel-psikolojik bir varlık olarak insanın aklıdır. Bu yüzden de Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’ne bir yanıt olarak Tarihsel Aklın Eleştirisi adlı yapıtını yazmak istemiştir.
Dilthey’in modern bilgi kuramının, tarihi bilim olarak görmemesinin nedeni nedir?
Akıl insanın olanaklarına ayrılmazcasına bağlıdır. Ancak bu olanaklarda tarih içinde gelişen olanaklardır. İnsanın tarihselliği onun bilme edimlerinin koşullarını da oluşturacaktır. İnsanın tarihsel olan olanakları anlaşılmadan bilme edimi tam kavranamaz. Oysa modern bilgi kuramı bütün bu tarihselliği dışlayarak bir bilgi anlayışı geliştirmiş ve bu bilgi anlayışı tarihsel varlığı kavrayamaz. Modern bilgi kuramının tarihi bilim olarak görmesinin nedeni budur.
Dilthey’e göre insanın tarihsel varlığının kavranabilmesi için gereken koşul nedir?
İnsanın tarihsel varlığının kavranabilmesi için gereken koşul saf a priori bilgi olanağının kabulü değil, içinde bulunulan koşulların toplamından çıkan bir gelişim tarihidir. İnsan tarihsel varlık olduğundan felsefi sorunların tam bir çözümlemesi ancak tarihe yönelmekle olanaklıdır. Çünkü insan varlığının bütününde kavranması onun tarihsel gelişiminden hareketle yapılabilir.
Dilthey, doğa ve tarihi insan açısından nasıl karşılaştırmıştır?
Doğa kendi başınalığı içinde bize yabancıdır. Biz doğayı kendi tasarımlarımıza göre bildiğimiz için ancak göreli olarak biliriz. Oysa tarih, tümüyle bize ait bir şey olarak bize kendi başınalığı içinde verilidir.
Dilthey tinselliği nasıl açıklar?
Dilthey tinsellik kavramını tarihsellik ile eş anlamlı kullanır. İnsan doğa durumundan toplum halinde yaşamaya geçince tarihsel bir varoluş haline gelmiştir. İnsanlar, bir yandan oluşturdukları normlar, değerler ve kurallarla tarihi yaparken diğer yandan kendi oluşturdukları bu tarihsel oluşumlar, değerler, kurallar tarafından da belirlenmeye başlamışlardır. Dilthey bu tarihsel varlığa tinsellik der ve bütün insan yaşamını belirleyen bir yapı olarak tinselliği öne sürer. Böylece tinselliğin ortaya çıkışıyla doğa alanından çıkılıp tarih alanına geçilir.
Dilthey tinsellik alanını nasıl açıklar?
Tinsellik alanında doğa alanındaki mekanik değişmelerin zorunluluğuna karşıt olarak istence dayalı özgür eylemler vardır. İnsan bu tinsellik ve tarihsellik alanında doğanın akışındaki boş ve ıssız tekrarı bilinç yoluyla aşar ve bilincin tasarımları altında kendi tarihsel gelişimini kurar. Tinsellik alanında, tarihte doğada olduğu gibi bir açıklama değil anlama söz konusudur.
Dilthey tarihsel akıl eleştirisini nasıl açıklar?
Tarihsel akıl eleştirisi insanların kendi kendilerini ve toplumu ve tarihi anlama yetilerinin bir eleştirisi olarak açıklar.
Dilthey tarihin kavranması konusuna nasıl bir açıklama getirmiştir?
Tarih doğa gibi teorik akılla kavranamaz. Yalnızca tarihsel akılla kavranabilir. Tarih teorik bilmeye değil tarihsel bilmeye açıktır. Tarihsel bilmenin koşulu da tarihi araştıran, bilmeye çalışan kişinin aynı zamanda tarihi yapmakta olan kişi olmasıdır. Tarih alanında bütün yapılıp edilenler yine tarihi belirlemekte ve değiştirmektedir. Tarihçi, tarihsellikten yoksun olan salt teorik akılla tarihe yönelmez, tersine o geçmişi anlamaya çalışır. Bunu da geçmiş yaşantıyı zihninde yeniden canlandırarak yapar. Çünkü tarihsel dünya yaşanan bir dünyadır. Dolayısıyla tarih geçmiş yaşantının anlaşılmasıyla kavranabilir. Tarih doğabilimsel determinizme bağlı değildir. Tarihte özgürlük vardır. Bu yüzden tarihe doğa bilimleri yöntemleri uygulanamaz, geçmişi yeniden yaşamak ve anlamak gerekir. Tarihçi geçmişe ait anlamak istediği bir olayı, dönemi ya da bir çağı zihninde yeniden kurar.
Dilthey’in tarihsel dönemler ile ilgili görüşü nedir?
Her tarihsel dönem kendi içinde bir bütündür ve tarihsel dönemler birbirine geçişli değildirler. Dolayısıyla her tarihsel dönem kendi başına tektir, biriciktir. Her çağı kendi bütünlüğü, tamlığı ve tekliği içinde kavramanın gereği de bundan ötürüdür. Ancak, her tarih dönemi kendi içinde tek de olsa kendinden önceki çağlardan bazı şeyleri miras olarak alabilir. Ama her çağ kendisinden önceki dönemlerden aldığı tinsellik biçimlerini yine kendi içinde yorumlayarak alır. Bu yüzden her çağı kendi tekliği ve biricikliği içinde ele almak gerekir.
Dilthey’e göre hermeneutik nedir?
Belirli bir tarihsel döneme ait ya da bizimkinden farklı bir tinselliğe ait yazılı yapıları yorumlayarak anlamaya hermeneutik demiştir. Tarihçi yazılı yapıtları yorumlayarak anlamaya çalışacaktır. Yoksa bir çağın tinselliğinden veya tarihten dışarı çıkarak bütün çağlara bakabilmenin bir yolu yoktur. Bu yüzden de tarihi incelemek için kullanılabilecek tek yöntem ya da genel olarak tin bilimlerinin yöntemi hermeneutikdir.
Dilthey’e göre tin bilimlerinin amacı nedir?
Tin bilimlerinin amacı insanın kendisini tanımasıdır. Ancak insan kendisini tarihte tanır. Bununla birlikte tin bilimleri idealist ya da materyalist tarih felsefelerinin yaptığı gibi tarihte belirli son hedefler de görmezler. Çünkü tarihin gidişinde bir rasyonellikten çok irrasyonellik görülür. Bu irrasyonelliği aydınlatabilmek için de teorik aklın açıklamacı tutumundan çok tarihsek aklın anlamacı tutumuna gerek duyulur.
Dilthey idealist ve materyalist tarih felsefelerini özgürlük bağlamında nasıl eleştirmiştir?
İdealist ve materyalist tarih felsefeleri de tarihe özgürlüğün gerçekleşme ortamı olarak baktıkları için, insanın özgür olma olanağını insanın elinden alarak bu olanağı bir tanrısal akla ya da bir materyalist ruh yasasına aktardıkları için ve insanı edilgen bir özgürlüğe mahkûm ettikleri için eleştirir.
Ortaçağ Hristiyan inancının etkisiyle Augustinus tarafından ileri sürülen ve 19. Yüzyılda etkili olmuş anlayış nedir? Dilthey bu anlayışı nasıl eleştirmiştir?
Tarihin bir başı ve sonu olduğunu süren eskatolojik tarih anlayışıdır. Tarihsel dönem kendi içinde biricik ve bütün olduğundan tarih çağları arasında bir geçişlilik olmadığından eskatolojik tarih anlayışlarının yaptığı gibi tarihe ilerleyen bir süreç olarak bakılamaz. Tarihte ilerleme ve yükseliş çağları olduğu gibi düşüş ve gerileme çağları da olabilir. Ama hangi çağın ilerleme hangi çağın gerileme olduğuna ilişkin bilinçler bile belirli bir çağın tinselliği içinden söylenebilir. Tarihte genel geçer olan mutlak bir anlam yoktur. Her zaman değişen bir anlamlar çokluğu vardır. Bu yüzden de tarihte genel geçerlik arayan her türlü girişime karşı koymak gereklidir. Tarihsellik genel geçerliğe karşıt olan bir oluşumdur. Tarihsellik yaşam ile ilgilidir ve bu yüzden de genelgeçer yasalar arayan açıklamanın değil anlamanın konusudur. Tarih bilgisine giden yol onu yaşamaktan, yeniden zihinde canlandırmaktan ve anlamaktan geçer. Bu yüzden tarihteki a priori bile öznel kalmak zorundadır.
Dilthey tarihsellik kavramını nasıl açıklamıştır?
Tarihsellik kavramına yeni bir anlam yükleyen Dilthey, tarihselliği insanın tarih içinde ne’liğini yapan, tarihsel olup-bitmeler insanı hem oluşturan hem de insanın oluşturduğu bir şey olarak tanımlamıştır.
Benedotte Croce tarih anlayışı açısından Hegel’den hangi yönüyle ayrılmaktadır?
Ona göre Hegel, bütün gerçekliği kavramsal ve mantıksal olana indirgemiştir. Croce’ye göre gerçekliği salt mantıksal olarak görmek gerçekliğin mantık dışı yanlarını ve çeşitliliğini, karmaşıklığını basite indirgemek demektir. Croceye göre Hegel tini, kendisini akla uygun olarak açan ve yine akla uygun olarak kavrayan bir şey olarak ele almıştır. Oysa insan tini kendisini sezgisel olarak kavrar. Gerçekliği kavramada sezginin akla önceliği vardır. Akıl tümel olanı kavrar, sezgi ise tekil olanı kavrar. İnsanın ilk ve dolaysız bilme etkinliği tekil olanı tanımaya yönelik olan bir etkinliktir. Croce’ye göre yalnız bir tür yargı vardır, o da tekil tarih yargısıdır. Başka bir deyişle her gerçeklik tarihtir ve her bilgi tarih bilgisidir. Croce tarih bilimine ve tarih felsefesine de bu ayırımdan hareketle yaklaşır. Croce tekili tanıma etkinliğine tarihsel bilme der. Bu tarihsel bilme etkinliği sırasında genel kavramlarımızı tekile ilişkin bilgimizden sezgisel olarak türetiriz. Tinsellik her zaman olguların ve idelerin sentetik birliğinden oluşur ve böyle bir sentetik birliği olanaklı kılar. Hatta tinsellik bu sentetik birliğin kendisidir. İnsan tini tinselliğe ise her zaman tarih içinde ulaşır. Tarihin her yeni aşamasında da bu tinselliği yeni ideler, yeni kavramlar ve değerler katarak onu zenginleştirir. Croce’ye göre tarih böyle bir sentez işleminden ibarettir. Tarih insan tininin kendi tinselliğini gitgide zenginleştirmesi ve oluşturma sürecidir.
Croce’ye göre gerçek tarihi açıklayınız?
Tarihçiler kanıtın ötesine geçerek tahminlerde bulunmaya başladıklarında ya da kişisel duygularını dile getirmeye başladıklarında tarihi hep romantikleştirmiş ve şiirleştirmişlerdir. Oysa gerçek tarih olası olana ya da olanaklıya açıklamalarında yer vermez. Gerçek tarih sadece kanıta dayalı olmasıdır.
Croce’ye göre bugünün tini geçmişe hangi amaçla yönelir?
Bugünün tini geçmişe yine bugünü kavramak ve tanımak için bakar. Geçmişe kendini tanımak amacıyla yönelir. Geçmişi anlayan tin hep bugünün tinidir. Geçmişi tanıdığında kendi geçmişini tanımış olarak aslında kendisini tanır.
Crocole’in tarih ve tin anlayışı Hegel’den hangi yönlerden ayrılır?
Tarih Hegel’de olduğu gibi bir mutlak tine doğru ilerleyen süreç değildir. Tarihte insanın kendi yapıp etmelerinin ürünü olan tin vardır. Bu yüzden de mutlak bir tin yoktur. Çünkü eğer tin tarihte insanın yapıp etmeleriyle sürekli bir oluşum içindeyse bu tinin mutlak olarak tamamlanabileceği bir son varsaymak için tarihin dışından bakabilmek gerekirdi. Ancak bu durum imkânsızdır. Eğer Hegel’in düşündüğü gibi tin kendisini tarihte açan bir şey değildir. Aksine, tinin kendisi bizzat tarihtir ve tinin kendisi her dönemde katlanarak hem tarihsel bir etken hem de tarihsel bir sonuç olarak gelişimini sürdürür.
Croce ve Dilthey’in tarih felsefesinin ortak yönü nedir?
Croce’nin tarih felsefesi de Dilthey’in felsefesi gibi tarihselci bir felsefedir. İnsan tinini tarih içinde oluşan bir şey olarak alır ve bu tin aynı zamanda tarihin de oluşturucusudur.
Croce ve Dilthey tin ve tarih açısından hangi yönle Hegel’den ayrılmışlardır?
Hegel’in mutlak tin tarihin nihai bir mutlak sona doğru gelişen bir süreç olduğu konusunda Hegel’den ayrılmışlardır.
Robin George Collingwood’un tarih görüşünü açıklayınız?
Collingwood’a göre her tarihsel döneme egemen olan ideler vardır. Biz her bir dönemi o dönemlere egemen olan düşünceyi kavradığımız zaman anlarız. Bu yüzden de her tarih düşünce tarihidir. Tarih her zaman düşünülmüş olan şeylerin, düşüncelerin tarihi olmuştur. Tarih belirli idelere göre yönlenen süreçtir. Sözgelişi siyasi tarih hep siyasi idelerin tarihidir. Biz belirli bir çağı, o çağa egemen olan düşüncelerin aracılığıyla anlayabiliriz. Öyleyse her çağı o çağa egemen olan idelerin belirleyeceği altında düşünürüz. Belirli bir tarihsel dönemi o döneme egemen olan idelerin altında bütün olarak kavrarız.
Collingwood, tarihçi ve doğa bilimcinin tavırları bakımından tarihi nasıl açıklamıştır?
Collingwood’a göre tarih asla bir doğa bilimi olamaz. Çünkü tarihin ele aldığı kendine özgü nesnesi aynı zamanda tarihin öznesidir. Tarih nesneyi değil özneyi konu edinir. Tarihçi kendi kişiliğinin tarihsel bir kişilik olduğunun bilincinde olan ve bu bilinçle tarihteki kişilere ve düşüncelere yönelen bir insandır. Bu yüzden tarihçinin tavrı doğa bilimcinin tavrından farklıdır. Tarihçinin tavrı doğa bilimine uymaz. Tarih bilimi doğal olguların değil, insani olanakların, insani olguların bilimidir.
Collingwood’a göre tarihçi tarih bilgisine nasıl ulaşmaktadır?
Tarih bilgisi insanın kendisi hakkındaki bilgidir. Bu bilgiye tarihçi geçmişi kendi tarihin yöntemi geçmiş yaşantıyı zihinde yeniden kurmaktır. Zihninde yeniden canlandırmakla ulaşır.
Collingwood’a göre tarih felsefesini açıklayınız?
Tarih felsefesi bir tür tarih metodolojisidir. Tarih bilimin felsefesi olacaktır. Yoksa Hegel ve Marx’ın yaptığı gibi tarih süreci üzerine evrensel bir felsefe sistemi kurmak olamaz. Yani Collingwood’a göre evrensel bir tarih felsefesi olanaksızdır. Bu yüzden tarih felsefesi aslında tarih biliminin felsefesi olarak bu bilimin olanağını ve yöntemlerini soruşturan bir alan olabilir. Collingwood’a göre doğayı araştırmanın yolu bilimsel yöntemi kullanmaktır. Zihni araştırmanın yolu ise tarihsel yöntemdir.
Collingwood’a göre tarihçi nasıl olmalıdır?
Tarihçi hem olayın dışı hem olayın içi ile ilgilenir. Olayın dışı ile kastedilen olayın cisimler ya da onların devinimleriyle betimlenebilen yanıdır. Örneğin Ceasar’n belirli bir tarihte kanının senato binasına dökülmesi olayın dışıdır. Olayın içi ise olayın ancak düşünce aracılığıyla betimlenebilecek olan yanıdır. Örneğin, Ceasar’ın Roma Anayasası konusunda kendi düşüncelerinin onu öldürenlerin düşüncelerinden farklılık içermesi olayın içidir. Tarihçi bunlardan yalnızca biriyle ilgilenmez. Tarihçinin işi bir olayın dışının keşfiyle başlasa da burada bitmez. Tarihçi olayın aslında bir eylem olduğunu ve asıl işinin kendisini bu eylemin içinde düşünmek olduğunu ve eylemcinin düşüncesini ayırt etmek olduğunu asla unutmamalıdır.
Collingwood’a göre tarihte kullanılabilecek tek yöntem nedir?
Her tarih geçmiş düşüncenin tarihçinin kafasında yeniden canlandırılması işidir ve Clingwood’a göre tarihte kullanılabilecek tek yöntem de geçmiş yaşantının zihinde yeniden kurulmasıdır. Julius Ceasr’ın birtakım eylemlerini açıklamaya çalışan siyaset tarihçisi bu eylemleri anlamaya, yani Cesar’ın kafasındaki düşüncelerin o eylemleri yapmasına neden olduğunu keşfetmeye çalışır. Bu da Ceasar’ın içinde bulunduğu durumu kendi kafasında tasarlaması ve o durumda Ceasar’ın yapabileceklerini kendi kendisine düşünmesi demektir. Düşünce tarihi ve dolayısıyla her tarih, geçmiş düşüncenin tarihçinin zihninde yeniden canlandırılmasıdır. Bu sebeple, doğal bir süreç bir olaylar süreciyken tarihsel süreç bir düşünceler sürecidir.
Collingwood doğa bilimi ve tarih bilgisine nasıl bir eleştiri getirmiştir?
Doğa biliminin değişmez ve öncesiz-sonrasız nesneleri olduğu, oysa tarih bilgisinin sürekli değişen şeylere yöneldiği yönlü anlayışadır. Dik üçgen ne ölçüde öncesiz-sonrasız bir düşünceyse, Roma Anayasası ve August’un onda yaptığı değişiklik de o ölçüde öncesizsonrasız bir nesnedir. Pythagoras’ın hipotenüsün karesine ilişkin keşfi bugün kendi kendimize düşünebildiğimiz bir düşüncedir. Aynı şekilde Augus’un Roma Cumhuriyet Anayasası üzerine bir monarşinin aşılanabileceği yollu keşfi de bir tarihçinin kendi kendine düşünebileceği bir düşüncedir.
Collingwood’a göre tarihsel bilgi nedir?
Tarihsel bilgi aklın geçmişte ne yaptığının bilgisidir. Tarihsel bilgi aynı zamanda geçmişte yapılanların bugün yeniden yapılması, geçmiş edimlerin şimdide sürdürülmesidir. Geçmişte olup bitmiş olayları anlamak amacıyla zihnimde yeniden canlandırmaya ve o olaylarda dile gelen düşünceyi yakalamaya yönelik her türlü düşünüş tarihseldir.
Collingwood pozitivist bilim anlayışına nasıl bir eleştiri getirmiştir?
Collingwood tarihin genellemeler arayan bir bilim olmadığını, tarihçinin tarihsel olguları anlamak için genellemelere ihtiyaç duymadığını belirterek pozitivist bilim anlayışını eleştirir. Genellemelerde bulunan bir bilimin tarih alanına üstünlük sağladığı iddiaları da temelsiz pozitivist iddialardır. Bu iddialar Colingwood’a göre tarihsel çağların geçiciliğini hesaba katmadan belirli bir çağdan elde edilen genellemelerin diğer çağlar içinde geçerli olduğu varsayımına dayanır. Oysa insan doğası tarihseldir ve değişir.
Collingwood tarihsel değişmeyi nasıl yorumlamıştır?
Collinwood’a göre tarihsel değişme bir düşünme biçiminden ötekine giden bir değişmedir. Bu anlamda geçmiş düşünme biçimleri ölü değildir, şimdi de yaşamaktadır. Doğal süreç içerisinde geçmiş, yerini başkasının aldığı ölü bir geçmiştir. Tarihsel geçmiş, doğal geçmişten farklı olarak bizzat tarihsel düşünme edimiyle canlı olan, şimdide yaşayan bir geçmiştir.
Antipozitivizm nasıl ortaya çıkmıştır?
Antipozitivizm, pozitivist bilim ve tarih anlayışına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Tarih bilgisinin epistemolojik olanağı nasıl ortaya çıkması beklenmektedir?
Tarih bilgisinin epistemolojik olanağı kendine özgü yöntemler üzerinde yeniden temellendirilmesiyle ortaya çıkacaktır.
Doğal ve tinsel olgular nasıl ifade edilebilir?
Doğal olgular matematiksel denklemlerle ifade edilebilirler, oysa tinsel olgular, yani tarihsel olgular matematiksel denklemlerle açıklanamazlar.
Doğa ile tarih alan incelemeleri nasıl yapılır?
Doğa nedensel ilişkiler kurularak incelenebilecek bir doğal olgular alanıyken tarih teleolojik olarak incelenebilecek tinsel varlık alanıdır.
Antipozitivist tarih anlayışına göre tarih nasıl açıklanabilir?
Tarih anlam dünyasıdır, tarih bilimlerinde olguları anlama çabası vardır, doğa bilimlerinde olduğu gibi olguları açıklama çabası yoktur. Bu yüzden de yasalara dayalı açıklama çabasıyla anlam içeren olguları açıklayamayız. Öyleyse tarih ve doğa birbirine karşıt iki ayrı alandır. Tarihin olguları doğal olgular türünden olgular değildir. Bütün bu nedenlerden dolayı da tin bilimlerinin ya da tarihsel bilimlerin nesneleri doğa bilimlerinin ortak yöntemiyle ele alınamazlar. Bu yüzden de insan bilimlerinin olguların anlamını kavramaya yönelen özerk yöntemleri vardır.
Dilthey, doğa bilimlerinin tersine ne ile ilgilenmiştir?
Dilthey, doğa bilimlerinin tersine insan dünyasına ve tarihe yönelen bilimlerin temeli sorunuyla ilgilenmiştir. İnsani-toplumsal olana yönelen disiplinler arasında hukuk, siyaset ve devlet öğretisi gibi disiplinler vardır ancak bunlar normatif, yani yasa koyucu olduklarından olması gerekeni söylerler ve bu nedenle de bilim sayılmazlar. Bilim olması gerekeni değil, olanı söyler. Bu yüzden de insani-toplumsal olaylara ilişkin ve olanı söyleyen bilimler de gereklidir ama bu bilimler doğa bilimleri örnek alınarak temellendirilemezler. Bu bilimlerin yöneldikleri olaylar özleri gereği doğa olaylarından farklıdır. “Bu durumda insani-toplumsal olaylara olan gözüyle, yani olgu olarak bakabilecek etkinlik olarak geriye, kendisine bir türlü ‘bilim’ statüsü tanınmayan tarihçilik kalıyor”.
Dilthey’a göre akıl nedir?
Dilthey’a göre akıl saf değil, tarihseldir.
Dilthey, Kant’ın hangi anlayışına karşı çıkar?
Dilthey, Kant’ın “saf akıl” anlayışına karşı çıkar.
Dilthey’a göre akıl, insanın olanaklarına ne ölçüde bağlıdır?
Dilthey’a göre akıl insanın olanaklarına ayrılmazcasına bağlıdır, ama bu olanaklar da tarih içinde gelişen olanaklardır. İnsanın tarihselliği onun bilme edimlerinin koşullarını da oluşturacaktır. İnsanın tarihsel olan olanakları anlaşılmadan bilme edimi tam kavranılamaz. Oysa modern bilgi kuramı bütün bu tarihselliği dışlayarak bir bilgi anlayışı geliştirmiştir ve bu bilgi anlayışı, tam da bu yüzden, tarihsel varlığı kavrayamaz. Modern bilgi kuramının tarihi bilim olarak görmemesinin nedeni de budur.
Dilthey, modern bilgi kuramını nasıl değerlendirir?
Dilthey’a göre modern bilgi kuramı (epistemoloji) insani-toplumsal olana ilişkin bir bilimin olanağı hakkında bir temel oluşturamamıştır. Bu yüzden de tinsel olguların kavranma olanağı için yeni bir bilgi kuramı gereklidir.
Dilthey, bilen özneyi nasıl açıklamıştır?
Dilthey’a göre bilen özne her zaman tarihin ürünüdür ve toplumsal bir varlıktır.
İnsani ve tarihsel olan gerçekliği hangi bilim inceler?
İnsani ve tarihsel olan gerçekliği doğa bilimleri değil, tin bilimleri inceler.
Tarihsel akıl eleştirisi nedir?
Tarihsel akıl eleştirisi, insanların kendi kendilerini ve toplumu ve tarihi anlama yetilerinin bir eleştirisidir.
Tarih, tarihsel akılla nasıl kavranabilir?
Tarih doğa gibi teorik akılla kavranamaz ancak tarihsel akılla kavranabilir. Tarih teorik bilmeye değil, tarihsel bilmeye açıktır. Tarihsel bilmenin koşulu da tarihi araştıran, bilmeye çalışan kişinin aynı zamanda tarihi yapmakta olan kişi olmasıdır. Tarihi yazarken tarihi yaparız da. Tarih alanında bütün yapılıp edilenler yine tarihi belirlemekte ve değiştirmektedirler. Tarihçi tarihsellikten yoksun olan salt teorik akılla tarihe yönelmez, tersine o geçmişi anlamaya çalışır. Bunu da geçmiş yaşantıyı zihninde yeniden canlandırarak yapar. Çünkü tarihsel dünya yaşanan bir dünyadır dolayısıyla tarih geçmiş yaşantının anlaşılmasıyla kavranabilir. Tarih asla doğabilimsel determinizme bağlı değildir, tarihte özgürlük vardır. Bu yüzden de tarihe doğa bilimi yöntemleri uygulanamaz; tarihe eğilmek için özel bir yönelime gerek vardır.
Hermeneutik nedir?
Dilthey belirli bir tarihsel döneme ait, ya da bizimkinden farklı bir tinselliğe ait yazılı yapıtları yorumlayarak anlamaya “hermeneutik” der.
Croce, bütün tarihleri nasıl açıklar?
Croce’ye göre bütün tarihler çağdaş tarihtir, çağdaş olma tarihin karakteridir.
Collingwood, neden her düşünceyi düşünce tarihi olarak açıklar?
Collingwood’a göre her tarihsel döneme egemen olan ideler vardır ve biz her bir dönemi o dönemlere egemen olan düşünceyi kavradığımızda anlarız. Bu yüzden de her tarih düşünce tarihidir.
Collingwood’ın evrensel tarih felsefesine bakışı nasıldır?
Collingwood’a göre evrensel bir tarih felsefesi olanaksızdır. Bu yüzden tarih felsefesi aslında tarih biliminin felsefesi olarak bu bilimin olanağını ve yöntemlerini soruşturan bir alan olabilir.
Collingwood, tarihçinin geçmiş bir olayı soruştururken nasıl bir ayrım yaptığını söyler?
Collingwood, tarihçinin geçmiş bir olayı soruştururken olayın içi ile olayın dışı denebilecek şeyler arasında ayırım yaptığını belirtir. Collingwood’un burada olayın dışı ile kastettiği olayın cisimler ya da onların devinimleriyle betimlenebilen yanıdır. Sözgelişi Caesar’ın ordusuyla belirli bir tarihte Rubicon adındaki ırmağı geçmesi ve belirli bir tarihte kanının senato binasına dökülmesi olayın dışıdır. Olayın içi ise olayın ancak düşünce aracılığıyla betimlenebilecek olan yanıdır. Sözgelişi Caesar’ın Cumhuriyet Yasası’na karşı çıkması ya da Roma Anayasası konusunda kendi düşüncelerinin onu öldürenlerin düşüncelerinden farklılık içermesi olayın içidir. Tarihçi bunlardan yalnızca biriyle ilgilenmez. Tarihçi salt olaylarla ilgilenmez tarihsel kişiliklerin eylemleriyle ilgilenir ve eylem de olayın dışı ile olayın içinin birliğidir. Yani tarihçi Caesar’ın Rubicon’u geçişiyle Cumhuriyet Anayasası’na karşı çıkıyor oluşu bakımından, Caesar’ın öldürülmesiyle de Anayasa konusunda onu öldürenlerle kendisi arasındaki anlaşmazlık bakımından ilgilenir. Tarihçinin işi bir olayın dışının keşfiyle başlasa da burada bitmez. Tarihçi olayın aslında bir eylem olduğunu ve asıl işinin kendisini bu eylemin içinde düşünmek olduğunu ve eylemcinin düşüncesini ayırt etmek olduğunu asla unutmamalıdır.
Collingwood’a göre tarihte bir olayın nedeni nedir?
Collingwood’a göre tarihte bir olayın nedeni yine bu olayın kendisidir. Doğa biliminde ise bir olayın nedeni bu olaydan başka olan diğer bir olaydır.
Collingwood, doğa biliminin nesnelerinin nasıl kabul edilmesi gerektiğini söyler?
Collingwood’a göre doğa biliminin nesneleri bugün de düşünebildiğimiz anlamda öncesiz-sonrasız nesnelerse tarih bilgisinin nesnelerini de bugün düşünebildiğimiz için öncesiz-sonrasız olarak kabul etmeliyiz.
Collingwood, tarihsel bilgiyi nasıl açıklar?
Collingwood’a göre tarihsel bilgi aklın geçmişte ne yaptığının bilgisidir. Tarihsel bilgi aynı zamanda geçmişte yapılanın bugün yeniden yapılması, geçmiş edimlerin şimdide sürdürülmesidir. Hatta tarihsel bilgi uzak geçmişle ilgili olmadığı gibi, tarihsel bilgi de, tarihçinin bir kişi araştırma öznesinin başka bir kişi olması da zorunlu değildir. On yıl önce ne düşündüğümü o zaman yazdıklarımı okuyarak ya da beş dakika önce ne düşündüğümü o zaman yaptığım şey üzerine düşünerek tarihsel düşünme yoluyla keşfedebilirim. “Bu anlamda, her zihin bilgisi tarihseldir”.
Collingwood’a göre tarihsel değişme nasıl bir değişmedir?
Collingwood’a göre tarihsel değişme bir düşünme biçiminden ötekine giden bir değişmedir ve bu anlamda geçmiş düşünme biçimleri ölü değildir, şimdide yaşamaktadır.