Ortaçağ Felsefesi 1 Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Thomas Aquinas
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Thomas Aquinas’a göre varlık kaça ayrılmaktadır ve bu ayrımlar hakkında bilgi veriniz?
Thomas Aquinas’a göre varlık “zorunlu” ve “zorunsuz” olmak üzere ikiye ayrılır. Zorunlu varlık, bir anlamda kendisi ne ise o olarak kalan ve bizzat kendisi olduğu durumdan başka bir tarzda var olamayacak olan varlıktır. Bu Varlık Tanrı’nın kendisidir. Yaratılış içinde Tanrı, kendisi dışındaki bütün var olanlar için bir “etkileyici neden”dir. Bu yüzden her şey Tanrı tarafından yaratılmıştır. Tanrı’nın yetkin bir “etkileyici neden” olması, O’nun eylemlerinin herhangi bir bireysel gereksinimi karşılamak için yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Thomas Aquinas’a göre her bir yaratılmış olan, bizzat kendi yetkinliğini elde etmek adına bir çaba göstermektedir. Bu yetkinlikler İlahi Yetkinlik ve İyilikten pay almaktadırlar. Bu yüzden, Thomas Aquinas’a göre Tanrı sadece yetkin bir “etkileyici neden” olmakla kalmaz; O, aynı zamanda her şeyin kendisine yöneldiği bir Nihai Neden, bir Amaç Neden olarak da karşımıza çıkar.
Thomas Aquinas evrenin yetkinliği ve var oluşu nasıl açıklamıştır?
Thomas Aquinas’a göre evrenin yetkinliği çokluğu ve var olanlar arasındaki eşitsizliği baştan talep etmektedir. Evrendeki hiçbir var olan, ilahi yetkinliği kendi başına temsil etme gücüne sahip değildir. Tanrı her şeyi bir yetkinlik sıradüzeni içine yerleştirmiştir. Bu sıradüzenin en üstünde melekler bulunmaktadır. Thomas Aquinas bunlara maddesiz tözler adını vermektedir. Meleklerin varoluşları akıl tarafından da bilinebilir. Ona göre, akıl yürütme sonucunda, onların olmadığı bir yaratılış sürecinde önemli bir boşluk doğacağı sonucuna ulaşılabilir. Meleklerin hemen altında insan yer almaktadır. İnsan kısmen maddi, kısmen de ruhsal bir varoluşa sahiptir. Daha sonra hayvanlar, bitkiler ve en sonunda da dört öge olan hava, su, ateş ve toprak gelmektedir. Bunların her biri bir katman olarak düşünülebilir. En üstte bulunan katmanın en altında yer alanlar, yani melekler ile onun bir altında bulunan katmanın en üstünde yer alanlar, yani insanlar birbirleriyle temas halindedirler. Böylelikle, farklı varoluşlar arasında bir kesinti söz konusu değildir; yaratılış bir katmandan diğerine akıcı bir özellik sergiler. Thomas Aquinas’a göre birbirinden farklı varoluşlar olduğu gibi birbirinden farklı pek çok form da vardır. En altta temel ögelerin formları (formae elementorum) bulunmaktadır. Bu formlar, maddeye en yakın durumda bulunduklarından en alttadırlar. Bunların üstünde bileşik formlar, onların da üstünde bitkisel formlar (animae plantarum) yer almaktadır. Bitkisel formların veya ruhların üstünde de hayvansal ruhlar (animae brutorum), bir üstte de insani ruhlar (animae humanae) bulunmaktadır.
Thomas Aquinas’ın yaşamı hakkında kısaca bilgi veriniz?
Thomas Aquinas 1224 veya 1225 yılında doğmuştur. Bazı kaynaklarda doğum tarihi olarak 1226 yılı da dile getirilmektedir. Thomas Aquinas ailesi dolayısıyla sadece felsefi açıdan çığır açmış önemli bir kimlik olarak değil; aynı zamanda döneminin önemli bir siyasal kişiliği olarak da dikkat çekmektedir. Thomas Aquinas Napoli’deki bir okulda 19 yaşına kadar özellikle yedi özgür sanat (septem artes liberales) üzerinde yoğunlaşan bir eğitim aldı. Kendisine ders veren hocaları ağırlıklı olarak Aristotelesçiydiler. Thomas Aquinas, 1244 yılında girdiği Dominiken tarikatında çok önemli filozoşardan dersler aldı. Paris’teyken özellikle Albertus Magnus’un vermiş olduğu derslerin kendisi üzerinde derin etkiler bıraktığını söylenebilir. 1248 yılında hocası ile birlikte, şimdiki Almanya’da bulunan Köln şehrine gitti. Orada kaldığı dört yıl boyunca önemli çalışmalar yaptı ve Albertus Magnus’un önerisi üzerine Paris’e geri döndü. Paris’te Petrus Lombardus’un Sententiae adlı eseri üzerine dersler verdi. Thomas Aquinas, 1260 yılı başlarına kadar Paris’te kaldı. O yıl Napoli’ye geri döndü. İtalya’da değişik şehirlerde 1268 yılına kadar dersler verdi ve aynı yıl Paris’e geri döndü. 1272 yılında Napoli’de kurulan bir okulun başına getirildi. 1273 yılının Aralık ayında yazmayı bıraktı. Dönemin Papası X. Gregorius tarafından Lyon’daki bir toplantıya davet edildi. 1274 yılının Mart ayında yola çıktı; fakat yolda, Campania civarında 7 Mart’ta yaşama veda etti.
Thomas Aquinas’ın Yaratılış üzerine düşüncelerini açıklarken kullandığı “Pay Alma” terimini açıklayınız?
Thomas Aquinas’ın kullandığı participio (pay alma) terimi genel anlamıyla Platon ve Platoncuların kullandıkları bir terimdir. Terimin Grekçesi metheksis’tir ve terimi Platon’un Phaidon ve Parmenides diyaloglarında kullanıldıkları bağlam ile düşünmemiz gerekir. Aristoteles, Platoncu metheksis terimi ile gene Platoncu bir terim olan mimesis (taklit) arasında sadece sözel bir ayırım olduğuna da dikkat çekmektedir. Terim, Platon’dan sonra İstanbullu bir filozof olan Proklos tarafından yeniden eski önemi ile kullanılmaya başlanmıştır. İdea ile fizik nesne arasındaki ilgiyi kurmak ve anlamak bakımından önemlidir. Thomas Aquinas’a göre, pay alma yoluyla var olan her şey, aynı zamanda bir nedene bağlı olarak varlığa gelmiş demektir. Pay alma edimi aslında başlangıç itibariyle İlke’nin kendisi dışına akması (emanatio) ve bu akış aracılığıyla her şeyi kendine özsel olarak bağlamasıdır. Pay alma edimine maruz kalan bir var olanın nedensizce var olmuş olması söz konusu değildir.
Thomas Aquinas’ın esreleri hakkında bilgi veriniz?
Thomas Aquinas’ın bütün eserleri 1570 yılında yayımlanmış Piana baskısında mevcuttur. 1871-1880 yıllarında yayımlanmış olan Paris baskısıyla birlikte dikkate değer toplu eser yayımlarıdır. Yirminci yüzyıldaki en önemli yayın çalışması Torino’daki Marietti yayınevi tarafından gerçekleştirilmiştir. Hemen bütün eserlerinin İngilizce ve Fransızca çevirileri vardır. Ülkemizde, De Ente et Essentia adlı çalışması, Betül Çotuksöken- Saffet Babür tarafından Türkçeye aktarılmıştır. Esralerinin bazıları ise Liber de Veritate Catholicae Fidei contra errores Infidelium seu ‘Summa Contra Gentiles’, Summa Theologiae, Quaestiones Disputatae De Veritate, Quaestiones Disputatae De Anima, In octo libros Physicorum exposition, In libros De anima, De unitate intellectus contra Averroistas şeklinde sıralanabilir.
Thomas Aquinas’ın Tanrı kanıtlamasına düşünce tarihinde “Kozmolojik Tanrı Kanıtlaması” denmektedir. Buna göre Aquinas Tanrı Kanıtlamasını nasıl açıklamaktadır?
Thomas Aquinas bazıları tarafından beş yol olarak da adlandırılan ünlü Tanrı Kanıtlamasını şu şekilde açıklamaktadır: 1. Yol: Thomas Aquinas, bizzat nedenin kendisinden hareket ederek Tanrı’nın bilgisine ulaşmanın olanaksız olduğunu düşünür. Thomas Aquinas’a göre, bizim için birinci ve en açık kanıtlama biçimi hareketle ilgili olanıdır. Thomas Aquinas’a göre bir şey aynı bakımdan hem hareket ettirilen (moveri) hem de hareket ettiren (movere) olamaz. Zaman içinde ortaya çıkan hareket ve hareketli cisimler için de durum aynıdır. Hareket halinde olan her şey bir başka şey tarafından hareket ettirilir (Omne quod movetur ab alio movetur). Ancak bu durum mantıkça sonsuza kadar geri götürülemez. Dolayısıyla bir ilk hareket ettirici (primum movens) vardır ve bunun kendisi harekete tabi değildir. Harekete tabi olmamasının nedeni O’nun salt aktüel bir varoluşunun olmasından kaynaklanmaktadır. 2. Yol: Thomas Aquinas doğal formların maddede aktüel olarak değil; fakat potansiyel olarak varoldukları ve aktüel duruma da doğrudan İlk Etkileyici tarafından değil; fakat dolaysız neden (causa proxima) tarafından getirildikleri düşüncesini benimsemektedir. Thomas Aquinas’a göre, eğer nedenler arasındaki ilişkiyi sonsuza kadar geri götürecek olursak, yani bir ilk neden belirleyemezsek, o takdirde ilk nedenden dolayı işlevi olan nedenlerden de söz edemeyiz. Böylece “herkesin Tanrı dediği bir ilk etkileyici nedeni (causa ultima) kabul etmek zorundayız.” 3. Yol: Thomas Aquinas’a göre doğadaki şeyler, oluş (generatio) ve bozuluşa (corruptio) tabi olarak yaratılmışlardır. Bundan dolayı, olmaları veya olmamaları türünden bir olasılığı kendilerinde taşımaktadırlar. Varoluş içinde sadece olasılık taşıyan şeyler değil, aynı zamanda varoluşu zorunlu olan ve olasılıkların gerçekleşmesi için etkide bulunan bir şeyin olması da gereklidir. Bununla birlikte, bütün zorunlu şeylerin -varoluşsal- nedenleri kendilerinde değildir. Kendileri dışındaki bir nedenden dolayı zorunlulukları bulunan şeylerin birbirleri ile olan ilgiyi kurmak için sonsuza kadar geri gidemeyiz. Bu yüzden, kendinde kendi zorunluluğuna sahip olan, zorunluluğunu kendi dışından almayan, fakat her şeye zorunluluğunu veren bir varoluş postulatını sergilemek zorunda kalırız. Thomas Aquinas’a göre bu varoluşa da herkes Tanrı demektedir. 4. Yol: Varolanların düzeninde çeşitli türden niteliklerin her bir varolanda aynı derecede ortaya çıkmadığı açıktır. Bütün cinslerin zirvesindeki en yüksek varolanların da nedeni, varolanların bütün yetkinliklerinin nedeni olan Tanrı’dır. 5. Yol: Bu sonuncu kanıtlamaya “teleolojik” (ereksel) kanıtlama adını da verebiliriz. Thomas Aquinas’a göre, akıldan yoksun olan bütün doğal nesneleri izlediğimizde, onların kendileri için en iyiyi amaçlayan bir eylem gerçekleştirdiklerini görürüz. Bu nesneler, bir hedefe doğru programlanmış gibi davranmaktadırlar. Ona göre, akıldan yoksun canlılar, bilgi ve akıl sahibi bir şey tarafından yönlendirilmedikleri sürece bir amaca yönelik olarak hareket etmezler. Bütün yaratılmış olan varlıkların kendisine bir şekilde yöneldikleri bir nihai neden vardır ve bu da Tanrı’nın kendisidir.
Thomas Aquinas’a göre felsefenin amacı nedir?
Felsefe, fizik dünyanın kontrol altında gözlem ve ölçüm aracılığıyla elde edilmiş olan deneye dayalı bilgisinden çok, şeylerin gerçek varlığının ve özsel yapısının bilgisini amaçlamaktadır.
Thomas Aquinas, Kratylos’un ileri sürdüğü duyular aracılığıyla elde edilen bilginin içinde kesinlik olmadığını anlatan öğretiyi neden eleştirmiştir?
Thomas Aquinas’a göre Kratylos’un bu tavrının nedeni basittir. Kratylos, herhangi bir şey hakkındaki ifadesini daha tamamlamadan ifadenin işaret ettiği olgunun değiştiğini ve dolayısıyla ifadesinin gerçeklikte bir karşılığının kalmadığına inanıyordu. Oysa basit bir parmak hareketi, ifadenin sözel olarak ortaya konulması için gerekli olan zamandan çok daha kısaydı. Aquinas’a göre Kratylos bu anlamda Herakleitos’tan bile daha kötü bir şey yapmış oluyordu. Çünkü Herakleitos’a göre, akmakta olan bir nehre ikinci defa dokunmak imkânsızdı; zira daha önce dokunduğunuz su çoktan aşağılara gitmiş olurdu. Oysa Kratylos’a göre nehre bir kez bile dokunmak mümkün değildi. Zira dokunmak istediğiniz su daha siz ona dokunmadan önce başka bir suyla yer değiştirmiş olurdu.
Thomas Aquinas “bilme”yi nasıl açıklamıştır?
Bilme, varoluşun en önemli koşulu olduğunu söylemek gerekir. Bilmek akılsal bir etkinliktir ve Thomas Aquinas’a göre insan sadece akılsal olduğu sürece bir insandır. Akılsallık, insanın anlama ediminde bulunması ve yargı üretmesidir. Yargıda bulunmak, yani kavramları kullanarak bir durum hakkında bilgi ortaya çıkarmak için akılsal ruha ihtiyaç duyan insanın, bilme sürecindeki başlangıç noktası tikel fizik nesnedir. Thomas Aquinas’a göre cisimsel nesneler duyu organları üzerinde bir etkide bulunmaktadır. Bu etkinin ortaya çıktığı yer bir bileşik (compositum) yapı olan insan bedeni olduğundan duyulama da (sensatio) bileşik bir edim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bileşik yapı, daha önce de belirttiğimiz gibi ruh ve bedenden meydana gelmektedir. Duyularımız, doğaları gereği tikel nesneleri algılamaktadırlar. İnsan aklının nesneleri ise tümel yapılardır. İnsan aklı, tikel fizik nesnelerden soyutladığı tümel formlar aracılığıyla kendi eylemini ortaya koymaktadır. İnsanın, duyulama aracılığıyla kavradığı şeyler, her bir bireysel nesnenin kendisidir.
“Etkin akıl” olarak tanımlanan ifadeyi açıklayınız?
Aklın, kendi uygun nesnesi olan formları ortaya çıkarması için bir soyutlama (abstractio) yapması zorunludur. Bununla birlikte, fizik dünyayı, bilme bakımından aktüel hale getirebilmesi için gerekli olan soyutlamayı yapabilmesi için, imgelemin aklın kendisine soyutlanacak malzeme sunması gerekmektedir. İki parçalı bir yeti olan aklın soyutlama eylemini gerçekleştiren kısmına etkin akıl denir. Etkin akıl bir tür ışık gibidir. Işık, potansiyel olan rengi aktüel hale getirir. Aristotelesçi algı teorisinde dünyadaki renkler, sadece ışık altında aktüel olarak görülebilirler. Işığı temele alarak duyu ile akıl arasında bir kıyaslama yapılacak olduğunda, aklın fizik nesneleri aktüel olarak anlaşılabilir hale getirebilecek bir ışığa sahip olduğunu söylemek mümkündür. Işık ve aklı birlikte düşünmek sadece Thomas Aquinas’a özgü bir yaklaşım değildir. Bütün bir Yeniplatoncu geleneğin, bazı küçük anlam farklılıklarına yol açabilecek değişik yorumlarıyla birlikte benzer bir düşüncede olduğu bilinmektedir.
Thomas Aquinas’a göre imgeleme ve soyutlama arasında nasıl bir bağ bulunmaktadır?
Aktüel duyulama yüzünden herhangi bir hareketin ortaya çıktığı her anda, bu hareketin duyulama eylemine (yani, o anda her ne duyulanıyorsa ona) benzemesi gerekir ve imgeleme de böyle bir etkinlik biçimidir. Dolayısıyla imgelemin tarifinin içinde, onun dışsal duyularla işbirliği içinde bir eylem tarzına sahip olduğu bulunmaktadır. İmgeler, hala duyulanabilir forma sahip olmalarından dolayı bireysel özelliklere sahiptirler ve bundan dolayı henüz aklın anlama edimini gerçekleştirmesi için gereksinim duyduğu türden bir biçimde değildirler. Bu biçime, yani anlaşılabilir forma dönüşebilmeleri için kendilerindeki bireyselleştirici bütün özelliklerin çekip çıkarılması gerekir. İşte bu bireyselleştirici özelliklerin, etkin akıl tarafından çekip çıkarılması sürecine soyutlama (abstractio) adı verilmektedir.
Thomas Aquinas hangi nesnelerin soyutlanabileceği ve bu soyutlamanın kaç şekilde gerçekleşebileceğini belirtmiştir, açıklayınız?
Thomas Aquinas “biz, sadece varoluşta birleşmiş olan nesneleri soyutlayabiliriz” demiştir. Buradaki birlik, ya kısım-bütün ya da madde-form birliği şeklinde ortaya çıktığına göre de iki farklı tür soyutlamadan söz edilebilir: formun maddeden (Abstractio formae) veya bütünün kısımdan (Abstractio totius) soyutlanması. Formun özsel doğasının belirli türden bir maddeye dayanmadığı durumlarda, formu maddeden soyutlamak mümkündür. Thomas Aquinas’a göre, eğer soyutlanması istenen form, bizzat kendi yapısı gereği bir tür maddeye gereksinim duyuyorsa ve ona dayanıyorsa, o zaman soyutlama olanaksızlaşır. Bununla birlikte ilineklerin kendi aralarında bir düzeni vardır. Sözgelimi, nicelik bu ilineklerin başında gelmektedir ve kendi özsel doğası gereği herhangi bir duyulanabilir maddeye dayanmaz diğer ilinekler, nitelik ve edilginlik türünden, duyulanabilir maddeyle ilişkilidir-. Onun, yapısı gereği dayandığı madde türü anlaşılabilir maddedir ve dolayısıyla nicelik adını verdiğimiz ilineksel durum - duyulanabilir- maddeden soyutlanabilirdir. Bu özelliğin ortaya çıkmasında, niceliğin, tözün kavranması işleminde, duyuları aşan bir durumunun olması önemlidir. Dolayısıyla, formun maddeden soyutlanması sonucunda ortaya çıkan nesneler, nicelik ve onun özellikleri olduğundan, bu türden bir soyutlama (Abstractio formae) matematikçinin ortaya koyduğu etkinlik tarzıdır. Thomas Aquinas’a göre, bazı kısımlar türün veya formun kısımları iken bazıları da maddenin kısımlarıdır. İlkinde, bütünün anlaşılabilmesi için kısımların da bütünle birlikte değerlendirilmesi gerekirken, ikincisinde bütün, kısımlarından bağımsız bir şekilde tanımı içinde yer alabilir. Maddede bütün belirlenmiş olan kısımlar insanla ilişkilidir: bu ruh veya kemik gibi. Çünkü bunlar, Sokrates veya Platon’un özüne ait olan kısımlardır ve bu yüzden akıl bunları -o- insandan soyutlayabilir. Bu türden soyutlama etkinliğine de bütünün kısımdan soyutlanması (Abstractio totius) adı verilir.
Soyutlama sonucunda ortaya çıkan kavramlar hakkında bilgi veriniz?
Soyutlama sonucunda ortaya çıkan kavramların bilmenin nesnesi olmayıp (id quod intelligitur) bilmenin aracı (id quo intelligitur) olmalarıdır. Aklın bir tür kurgulaması olan kavramlar, bilginin bizzat kendisi olmuş olsaydı; o zaman bilgimiz bizzat formların kendilerinin bilgisi olacaktı. Böyle bir tarz, bilimin, dışımızdaki dünya olarak adlandırdığımız oluşumun nesneleri hakkında değil; fakat zihnimizde yer bulan kavramların kendileri üzerine yargıda bulunacaktı. Thomas Aquinas’a göre akıl bilgi bakımından potansiyel durumda olmakla birlikte doğuştan herhangi bir bilgiye de sahip değildir.
Thomas Aquinas’ın toplum ve ahlak anlayışı hakkında bilgi veriniz?
Thomas Aquinas’ın ahlak ve toplum anlayışı Aristoteles’in felsefesi ile Hıristiyanlığın akılcı kavranışının bir karışımıdır. Hıristiyanların ahlaki buyrukları ile Aristotelesçiliğin teleolojik yöntemi harmanlanmış ve ortaya devasa bir sistem çıkmıştır. İnsan, Thomas Aquinas’a göre bizzat kendi gelişimi için çabalamakta ve bu bağlamda Tanrı’dan pay almaya ve onun benzerliğinde büyümeye çalışmaktadır. Zira ona göre, kendi yetkinliğine yönelen her şey ilahi modele doğru yol almaktadır. Bu yüzden, insanın ahlak yapısı aslında onun Tanrı’nın imgesinde nasıl olgunlaştığının da bir anlatımıdır.
Toplumun huzur ve refahını sağlamak için oluşturulan güç veya kurallara yasa denilmektedir. Thomas Aquinas’a göre yasa nasıl açıklanmıştır?
Yasa, toplumun bütünü ile ilgili bir sorun olduğundan, Thomas Aquinas’a göre, herhangi bir kişi yasa yapamaz. Yasa yapma işi ya tüm bir toplumun işidir veya toplumdaki herkesten sorumlu olan birinin. Bununla birlikte, tek bir yasa değil, pek çok yasa türünden söz etmek mümkündür.
Thomas Aquinas’a göre doğal yasa nedir ve nasıl yönlendirilir, açıklayınız.
Bütün insanlarda ortak olarak bulunan bir tür yasa vardır. Bu yasanın insanların tümünde olmasının en başta gelen işareti, insanların tümünün kendi iyilikleri için eylemde bulunma yeteneğine sahip olmalarıdır. Akılsal varlıklar tarafından ezeli-ebedi yasadan pay alınarak sahip olunan bu yasaya doğal yasa denir. Thomas Aquinas’a göre akıl ahlaki zorunluluğun köküdür. İrade doğal bir biçimde iyi olana doğru yönelir ve pratik akıl bizim iyiye yönelmemizi, kötüden de kaçınmamızı buyurur. Bu şekilde ortaya çıkan ve adına doğal yasa denilen yasa, akıl sahibi olan her bir varlığı üç doğal eğilim çerçevesinde yönlendirir: • Hayatını korumak ve sağlığını muhafaza etmek • Çoğalmak ve karısı ve ailesine göz kulak olmak • Hakikati gözetmek suretiyle akılsal hayatını geliştirmek ve sosyal erdem içinde büyümektir. Bu üçüncü madde, insanın mutlaka bir toplum içinde yaşaması gerektiğini belirginleştirmektedir.
Ezeli-ebedi yasa nedir, açıklayınız.
İnsanların nasıl yaşayacaklarını, neyi yapıp neyi yapmayacaklarını emreden yasa ezeli-ebedi yasadır. İnsanlardaki mutlak itaatin kaynağı olan bu yasa, bir taraftan fizik dünyadaki her şeyin yapısını belirlerken diğer taraftan akıl sahibi varlıkların da nasıl yaşamaları gerektiğini dikte eder. Augustinus’tan ilham alan Thomas Aquinas, ezeli-ebedi yasanın her şeyin hareket ve eylemlerini yönlendiren ilahi erdemin bir benzeri olduğunu ileri sürmektedir. Nasıl ki, toplumdaki yasalar o toplumun hükümdarı tarafından uygulanıyorsa ezeli-ebedi yasa da ilahi basiret tarafından uygulanır ve ilahi iktidar tarafından da yerine getirilir
Thomas Aquinas’a göre insanlar birlikte yaşamak zorundadır; Dolayısıyla, ister şehir ister devlet olsun, yetkin bir topluluğu yönetme işi kralındır. Ailede de belli türden bir yönetim sergilenmektedir; bununla birlikte aileyi yöneten kral değil; fakat ailenin babasıdır. Yukarıda verilen bilgiye göre yönetici olmanın özellikleri nelerdir ve yöneticinin toplum-aile için amacı ne olmalıdır?
Her iki türden yönetici de yönetim hakkını ilahi yöneticiden alır. Yöneticilerin asıl amacı insanların kutsanmış bir hayata yönelmelerini sağlamaktır. Thomas Aquinas’a göre bu hayat cennettedir. İşte insanları cennetteki hayata kavuşmaları için düzgün şekilde yönetme işi devlette kralın ailede de babanın işidir. Bu dünyada iyi yaşamanın amacı cennetteki bitimsiz mutluluk (beatitudo) olduğu için kral halkını cennet mutluluğuna yöneltmeli ve bunun karşıtı olan hayattan da mümkün olduğu kadar uzak tutmanın yollarını bilmelidir. Cennet saadetine giden yol İlahi Yasa sayesinde bilinmektedir ve rahipler de bunları zaten uygulamaktadır. Dolayısıyla bir kralın İlahi Yasa’nın içinde eğitilmiş olması gerekir. Böylelikle idaresi altında yaşayanlar mutluluğu tadacaktır. Kralın, Thomas Aquinas’a göre üç görevi vardır. Bunlar; • İdaresi altındaki toplumun iyi hayatını tesis etmek • Bunu bir kere tesis ettikten sonra onu müdafaa etmek • Güvenliğini sağladıktan sonra da kendi gelişmesini desteklemektir.
Thomas Aquinas’a göre, bireysel insanın iyi bir hayat sürmesi için neler gereklidir?
Thomas Aquinas’a göre, bireysel insanın iyi bir hayat sürmesi için iki koşul bulunmaktadır. Birincisi ve en önemlisi erdeme uygun davranmaktır; zira erdem bir insanın iyi yaşamasını sağlamaktadır. İkincisi ise erdemli bir eylem için gerekli olan maddi ihtiyaçların sağlanmasıdır. İnsan, doğa tarafından birliği sağlanmış bir yapıdır. Bununla birlikte toplumun birliği çok daha önemlidir. Thomas Aquinas’a göre birliği sağlanmış olan toplum huzur içinde demektir. Bu huzuru yöneticinin çabaları gerçekleştirmektedir
Thomas Aquinas’a göre bir toplumun iyi bir hayat sürmesi için gerekli olan unsurlar nelerdir?
Bir toplumun iyi bir hayat sürmesi için üç gereksinimi vardır: 1. Toplum huzur içinde birleşmelidir. 2. Bu şekilde birlik sergileyen toplum iyi eyleme doğru yönlendirilmelidir. 3. Yönetici, erdemli bir hayat sürmek için gereken her şeyin sağlandığından emin olmalıdır.
Thomas Aquinas’ın “ilk madde” olarak tanımladığı kavramı açıklayınız?
İlk madde, yani “materia prima” veya Aristoteles’teki “proto hyle”. Aristotelesçi düşüncede madde, değişimin (metabole) temel ve birincil konusudur. Dolayısıyla, değişimin pek çok tarzı bulunduğundan maddenin de birden fazla çeşidi olduğunu söylemek mümkündür. Sözgelimi, Thomas Aquinas’ın “bireyleşme ilkesi” olarak düşündüğü madde türü materia signata, yani belirli maddedir. Materia signata, formun bütün özellikleriyle birlikte maddede görünmesini sağlayan bir olanak olur. Bu şekilde de bir şey, işaret edilebilir duruma gelir. Thomas Aquinas’ın düşüncesinde ise pay alma maddeyi dışarıda bırakmaz. Var olanların ortaya çıkması için gerekli olan ilk maddenin de (material prima) her şeyin tümel nedeni olan Tanrı tarafından yaratılmış olduğunu unutmamak gerektiğini ifade eder.
Tanrı Kanıtlamalarının göstermiş olduğu açılımlardan bahsediniz?
Tanrı’nın bilgisine ulaşmak için fizik evrenden hareket edilebileceğinin kanıtlanmış olmasıdır. Eski Yunanda, sürekli bir değişim içindeki dünyada kesin bilginin elde edilemeyeceği düşüncesi geçerliydi. Bu düşünce, Thomas Aquinas tarafından da kabul edilmiştir. Bununla birlikte o, etkiye maruz kalmayan, değişime kapalı, yaratılmamış, öncesiz-sonrasız, kıyaslanamaz ve bütün yaratılmışların nedeni olan bir Tanrı anlayışını kabul etme yolunu seçmektedir. Bu şekilde, metafizik kategorilerin Tanrı’ya giden yolu aydınlatabileceği olasılığına pek de sıcak bakmayan anlayışa da bir yanıt verdiğini düşünmektedir.
Thomas Aquinas Napoli'de 19 yaşına kadar ne üzerine bir eğitim almıştır?
Thomas Aquinas Napoli’deki bir okulda 19 yaşına kadar özellikle yedi özgür sanat (septem artes liberales) üzerinde yoğunlaşan bir eğitim aldı. Kendisine ders veren hocalar› ağırlıklı olarak Aristotelesçiydiler.
Yedi özgür sanat eğitimi kaç kısımdan oluşur ve içerikleri nelerdir?
Septem artes liberales veya yedi özgür sanat iki ana kısımdan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi Trivium (üçlü) gramer, retorik ve diyalektik (mantık)’ten oluşmakta; ikincisi Quadrivium ise aritmetik, geometri, müzik ve astronomiyi içinde barındırmaktadır. O dönemde kurulmuş olan üniversitelerin bu dallardan hangisine eğilim gösterdikleri, bunların eğitim anlayışlarını da belirleyen önemli bir nitelik haline gelmişti.
Sententiae, Petrus Lombardus’un sistematik ve mantıksal bir yöntemle kaleme aldığı teolojik konuları ve Kilise Babalarının düşüncelerini çok geniş bir alanda irdeleyen önemli bir eserdir. Bu eser üzerine çalışmak, üniversitelerde magister, yani eğitmen olmak isteyenler için bir gelenek ve hatta zorunluluk haline gelmiştir.
Thomas Aquinas'ın nasıl bir varlık anlayışı vardır?
Thomas Aquinas’a göre evrendeki hiçbir varolan, ilahi yetkinliği kendi başına temsil etme gücüne sahip değildir. Tanrı her şeyi bir yetkinlik sıradüzeni içine yerleştirmiştir. Bu sıradüzenin en üstünde melekler bulunmaktadır. Meleklerin hemen altında insan yer almaktadır. İnsan kısmen maddi, kısmen de ruhsal bir varoluşa sahiptir. Daha sonra hayvanlar, bitkiler ve en sonunda da dört öge olan hava, su, ateş ve toprak gelmektedir. Bunların her biri bir katman olarak düşünülebilir. Böylelikle, farklı varoluşlar arasında bir kesinti söz konusu değildir; yaratılış bir katmandan diğerine akıcı bir özellik sergiler.
Thomas Aquinas'ın “ne’lik” (quidditas) veya “öz” olarak tanımladığı kavram nedir?
Thomas Aquinas’a göre, yaratılmış olan her varlık sınırlı ve belirlenmiştir. Bu bakımdan, Tanrı’nın yalın anlamda Varlık’ı yaratması asla olanaklı değildir. Öyle olmuş olsaydı, Tanrı kendisini yaratmış olurdu; bu da açıkça imkansızdır. Yaratılmış her şeyi sınırlayan ve belirleyen bir şey vardır. Bu, onların varoluşlarından başka bir şeydir ve Thomas Aquinas buna “ne’lik” (quidditas) veya “öz” (es-sentia) demektedir.
Aslında Platoncu bir kavram olan pay almayı Thomas Aquinas nasıl kullanmış ve yorumlamıştır?
Thomas Aquinas Summ Theologica adlı eserinin 44. sorusunun ilk makalesinde insan algısında ortaya çıkan her türlü varlığın mutlak olarak yaratılmış olması gerektiğini dile getirmektedir. Bu yaratılmanın başlangıcı Tanrı’dır. Yaratılan (yani zorunsuz) ile Yaratan (yani zorunlu) arasındaki ilişki özsel bir ilişkidir. Bu özsellik yaratılanın pay aldığı bir süreçte daha belirgin hale gelmektedir.
Thomas Aquinas’a göre varlık kaça ayrılır?
Thomas Aquinas’a göre varlık “zorunlu” ve “zorunsuz” olmak üzere ikiye ay- rılır. Zorunlu varlık, bir anlamda kendisi ne ise o olarak kalan ve bizzat kendisi olduğu durumdan başka bir tarzda varolamayacak olan varlıktır. Bu Varlık Tanrı’nın kendisidir. Yaratılış içinde Tanrı, kendisi dışındaki bütün varolanlar için bir “etkileyici neden”dir. Bu yüzden her şey Tanrı tarafından yaratılmıştır. Tanrı’nın yetkin bir “etkileyici neden” olması, O’nun eylemlerinin herhangi bir bireysel gereksinimi karşılamak için yapılmamasından kaynaklanmaktadır.
Thomas Aquinas ilk madde kavramını nasıl açıklar?
Thomas Aquinas’a göre Antikçağ filozofları, işaret edilebilen fizik nesneler dışında başka varolanların da bulunup bulunmayacağı konusunda kararsızlık göstermişlerdir. Hatta bazıları maddenin yaratılmamış olduğunu bile düşünecek kadar ileri gitmiştir. Ona göre, felsefede gerçek ilerleme tözsel form ile madde arasındaki ayırımın farkına varıldığı anda ortaya çıkmıştır. Ancak bu bile, maddenin yaratılmamış olduğu düşüncesinin ortadan kaybolmasına yeterli olmamıştır. Bu yüzden “ex nihilo” tarzda bir yaratmanın nasıl mümkün olacağı konusunda her zaman derin şüpheler bulunmuştur. Oysa Thomas Aquinas’ın düşüncesinde, pay alma maddeyi dışarıda bırakmaz. Varolanların ortaya çıkması için gerekli olan ilk maddenin de (material prima) her şeyin tümel nedeni olan Tanrı tarafından yaratılmış olduğunu unutmamak gerekir.
Ayrı akıl ne demektir?
Ayrı Akıl anlayışı Aristoteles’in De Anima adlı eserinde geçmektedir: “Ve bu akıl ayrıdır (nous khoristos), ve etkiye açık değildir (apathes), ve katışıksızdır (amiges), edim halinde (energeia) varolan bir tözdür (ousia). Zira etkide bulunan etkide bulunulana ve ilke (arkhe) maddeye (hüle) nazaran daima daha üstündür.” Aristoteles bu düşüncesini, etkin aklın her türlü maddi olandan bağımsız olduğunu anlatmak için kullanmıştır. Ama bu düşünce sonraki bazı düşünürlerce yanlış değerlendirilmiştir.
‘Bileşik varoluş' kavramı nedir?
‘Bileşik varoluş’ (compositum) teriminin Aristotelesçi terminoloji bağlamında değerlendirilmesi gerekir. Bazı düşünce sistemleri, insanın bileşik bir yapı olduğu, yani form ve maddeden (burada ruh ve beden) ortaya çıktığı kabulünden uzak dururlar. Sözgelimi Platon için insan bileşik bir yapı değil; fakat aşağı yukarı akılsal ruha (logistikon) karşılık gelen yalın bir durumdur. Bununla birlikte Aristotelesçi çizgiyi izleyen Thomas Aquinas için insan, ruh ve bedenden oluşmuş bir bileşik yapıdır. O halde, insandaki her bir değişim, ondaki potansiyel durumdan aktüel duruma geçişin, yani hareketin bir sonucudur.
Thomas Aquinas’ın bilgi anlayışı nedir?
Thomas Aquinas’a göre, “eğer akıl maddi şeylerin bilgisine sahip olmasaydı, onlara ilişkin (tanıtlayıcı) bir bilgiye de sahip olamayacak ve dolayısıyla değişime tabi maddi şeylerle uğraşan bir doğa biliminden söz edemeyecektik.” Burada anlatılmak istenen, Platoncu düşünceyi de etkilemiş olan anlayıştır. Bu anlayışa göre, her şey sürekli yer değiştirdiğinden, değişenin kendisinden hareketle bilgi elde etmek mümkün değildir. Thomas Aquinas, bu yüzden, Herakleitos’un akıp gitmekte olan nehrin suyuna iki defa dokunulamayacağı (“non est possibile aquam şuvii currentis bis tangere.”) yönündeki yaklaşımının üzerinde durmak gereksinimini duyar.
Aklın soyutlama yapması ne demektir?
Aklın, kendi uygun nesnesi olan formları ortaya çıkarması için bir soyutlama (abstractio) yapması zorunludur. Akıl, başlangıçta, fizik dünyanın bilgisine karşı potansiyel bir durumdadır. Bununla birlikte, fizik dünyayı, bilme bakımından aktüel hale getirebilmesi için gerekli olan soyutlamayı yapabilmesi için, imgelemin aklın kendisine soyutlanacak malzeme sunması gerekmektedir.
Etkin akıl nedir?
İki parçalı bir yeti olan aklın soyutlama eylemini gerçekleştiren kısmına etkin akıl denir. Etkin akıl bir tür ışık gibidir. Aristoteles’in De Anima 430 a15’te dile getirdiği gibi ışık, potansiyel olan rengi aktüel hale getirir. Etkin akıl, edilgin aklın anlama edimini gerçekleştirmek için gereksinim duyduğu anlaşılabilir nesneleri (kavramları) oluşturmaktadır.
Thomas Aquinas ile Augustinus’un illuminatio’su hangi anlamda örtüşür?
Soyutlama etkinliğinin gerçekleşebilmesi için, aklın, ayırdığı şeylerin birbirlerine bağlı bir varoluş sergilemediklerini anlaması zorunludur. Bunun için de aklın, birbirinden ayırdığı şeylerin neliği üstüne bir donanımı olması gerekir. Platon’a göre, aklın böyle bir donanımının olması, onun ideal formlara -hiç olmazsa onların izlerine- doğuştan sahip olmasıyla açıklanabilir. Oysa Thomas Aquinas’a göre, akıl doğuştan herhangi bir nesneye sahip değildir (tabula rasa). Bununla birlikte etkin akıl, tanrısal aklın ışığından pay alan bir özelliğe sahiptir ve bu ışıkla, nesnenin taşıdığı hakikat ile aklın hakikati arasındaki ilginin gözlenebileceği bir nesnenin ak- tüelleştirilmesi etkinliğini ortaya koyar. Thomas Aquinas böyle bir ışığı kabul ederek, Augustinus’un illuminatio’su ile bir ortaklık kurmaktadır.
Thomas Aquinas, soyutlama sonucunda ortaya çıkan kavramlar ile bilmenin nasıl bir ilişkisi olduğunu savunur?
Soyutlama sonucunda ortaya çıkan kavramların bilmenin nesnesi olmayıp (id quod intelligitur) bilmenin aracı (id quo intelligitur)dır. Aklın bir tür kurgulaması olan kavramlar, bilginin bizzat kendisi olmuş olsaydı; o zaman bilgimiz bizzat formların kendilerinin bilgisi olacaktı. Böyle bir tarz, bilimin, dışımızdaki dünya olarak adlandırdığımız oluşumun nesneleri hak- kında değil; fakat zihnimizde yer bulan kavramların kendileri üzerine yargıda bu- lunacaktı. Thomas Aquinas’a göre akıl bilgi bakımından potansiyel durumda olmakla birlikte doğuştan herhangi bir bilgiye de sahip değildir (nihil est in intellec- tu quod prius non fuerit in sensu zihinde, öncelikle duyularda ortaya çıkmayan hiçbir şey yoktur).
Thomas Aquinas’ın ahlak ve toplum anlayışı hangi düşüncelerden etkilenmiştir?
Thomas Aquinas’ın ahlak ve toplum anlayışı Aristoteles’in felsefesi ile Hıristiyanlığın akılcı kavranışının bir karışımıdır. Hıristiyanların ahlaki buyrukları ile Aristotelesçiliğin teleolojik yöntemi harmanlanmış ve ortaya devasa bir sistem çıkmıştır. İnsan, Thomas Aquinas’a göre bizzat kendi gelişimi için çabalamakta ve bu bağlamda Tanrı’dan pay almaya ve onun benzerliğinde büyümeye çalışmaktadır.
Thomas Aquinas’a göre akıl ile ahlaki zorunluluk arasında nasıl bir ilişki vardır?
Thomas Aquinas’a göre akıl ahlaki zorunluluğun köküdür. İrade doğal bir biçimde iyi olana doğru yönelir ve pratik akıl bizim iyiye yönelmemizi, kötüden de kaçınmamızı buyurur. Bu şekilde ortaya çıkan ve adına doğal yasa denilen yasa, akıl sahibi olan her bir varlığı üç doğal eğilim çerçevesinde yönlendirir.
Doğal yasa, akıl sahibi olan her bir varlığı hangi doğal eğilimler çerçevesinde yönlendirir?
Adına doğal yasa denilen yasa, akıl sahibi olan her bir varlığı üç doğal eğilim çerçevesinde yönlendirir:
1. Hayatını korumak ve sağlığını muhafaza etmek;
2. Çoğalmak ve karısı ve ailesine göz kulak olmak;
3. Hakikati gözetmek suretiyle akılsal hayatını geliştirmek ve sosyal erdem içinde büyümek.
Ezeli-ebedi yasa nedir?
Bütün insanlarda ortak olarak bulunan bir tür yasa vardır. Bu yasanın insanların tümünde olmasının en başta gelen işareti, insanların tümünün kendi iyilikleri için eylemde bulunma yeteneğine sahip olmalarıdır. Akılsal varlıklar tarafından ezeli-ebedi yasadan pay alınarak sahip olunan bu yasaya doğal yasa denir. Bununla birlikte insan bazen tutkuları veya kötü gelenek yüzünden bu yoldan ayrılabilir ve doğal yasanın emrinden uzaklaşabilir. Bu akıldışı durumu onarmak için doğal yasanın meydana gelmesini sağlayan bir başka tür yasaya gereksinim vardır ve bu da ezeli-ebedi yasadır.
Thomas Aquinas’a göre insanlar neden birlikte yaşamak zorundadır?
Thomas Aquinas’a göre insanlar birlikte yaşamak zorundadır; zira kendi başlarına kaldıklarında yaşamaları için gerekli olan şeyleri elde etmek bakımından ye- tersiz kalacaklardır. Bu da doğal yasanın insanlara yüklediği önemli bir durumdur. Toplumsal bir grup, o halde, bireysel hayattan daha yetkindir ve hayat için gerekli olanları sağlamak açısından daha vaadkârdır. Thomas Aquinas’a göre bir aile kendi içinde üreme ve beslenme gibi temel etkinlikleri gerçekleştirebilir. Bununla birlikte yetkin bir topluluk olan şehir, bir yaşam için gerekli olan her şeyi içinde barındırmaktadır. Dolayısıyla, ister şehir ister devlet olsun, yetkin bir topluluğu yönetme işi kralındır. Ailede de belli türden bir yönetim sergilenmektedir; bununla birlikte aileyi yöneten kral değil; fakat ailenin babasıdır