Epistemoloji Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Epistemoloji Nedir?
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Epistemolojide “önermesel doğru” neyi ifade eder?
“Doğru” kavramı, bilgi üzerine düşünen felsefeciler için çok büyük bir öneme sahiptir. Bu konuda ilk olarak belirtilmesi gereken nokta şudur: Pek çok Batı dilinde ‘doğru’ ve ‘yanlış’ deyimlerinin normatif ve betimleyici kullanımları için birbirinden ayrı kelimeler kullanılırken, Türkçede farklı bir durum gözlenir. Dilimizde “doğru” ve “yanlış” hem normatif hem de tasvire yönelik anlamlar barındırmaktadır. Doğrunun etik kullanımından örnekler verilirse, ‘doğru insan’ ve ‘doğruluktan ayrılmamak’ gibi deyimlerde normatif bir taraf vardır. Yanlışın normatif kullanımına örnek “ihtiyacı olduğunda kardeşine yardım etmemesi çok yanlıştı.” cümlesidir. Etik kullanımda “doğrunun” tersi, “güvenilmez”, “kınamayı hak eden” gibi kavramlardır. Öte yandan, “doğrunun” ve “yanlışın” farklı bir kullanımı olduğu da açıktır. Bu kullanım, kendisini betimleyici bağlamlarda gösterir. Biz insanların iddiaları veya yargıları karşısında “Bu söylediğin yanlış”, “Bu doğru bir iddiadır.” gibi ifadeler kullanılır. Betimleyici bağlamlarda ortaya çıkan bu kullanım kapsamında, bir önerme için “doğru” nitelemesini kullanmak, onun dünyada olan olgularla uyum içinde olduğunu belirtme anlamını taşır. Örneğin, “Tavuklar uçabilir.” ve “New York İtalya’nın başkentidir.” önermelerinin “doğru” olmadığı söylendiğinde söz konusu olan durum budur.
“Varsayımsal sempati” ne demektir?
Varsayımsal sempati, eserleri okumakta olan büyük bir düşünürlerin söylediklerinin (tahminen) önemli bazı noktalar içerdiği ve yazarın önemli bir fikri aktarma çabasında olduğu konusunda bir tavır geliştirip ona bir “şans vermesi” demektir.
Eski Yunan’da “insan aklına” ilişkin düşünce neydi?
Eski Yunan’da insan aklının, en temel ilkeleri veya doğruları bilme kapasitesine sahip olduğu düşüncesi vardı.
Felsefe tarihini bilmeden günümüzde felsefi üretimde bulunmanın sakıncası nedir?
Felsefe tarihini bilmeden, örneğin “bilgi” üzerine felsefi fikirler üretmeye çalışan bir kişi, geçmişte üretilen düşünceleri ve argümanları bilmediği için belli çözümleri kendisinin yarattığı izlenimine rahatça kapılabilir. Düşünsel serüvenleri ciddiye alan insanların göz önüne alması gereken bir konu da budur.
Epistemoloji tam olarak nasıl bir kuramsal çabadır?
Felsefenin alt alanlarında, çeşitli bilimsel disiplinlerde olduğu gibi, nesnelerden oluşan dünyaya farklı bir bakış getirilmeye çalışılır. Bu anlamda felsefenin kuramsal perspektiflerinin yöneldiği dünya, üzerinde var olduğumuz ve nefes aldığımız somut dünyadır. Felsefeci deneyimlenen dünyaya farklı bir yaklaşımda bulunabilir. Fizikçinin betimlediği atomaltı dünya algılarımıza verili bir dünya değildir. Ancak fiziksel kuramların içeriklerinin masalımsı veya uyduruk bir dünya tasviri olduğunu düşünmeyiz. Tam tersine; fizikçinin, kimyacının veya biyoloğun bilinen dünyaya dair bizim doğrudan göremediğimiz ancak önemli bir gerçeklik barındıran “daha derin” bir açıklama sunduğuna inanırız. Felsefi irdelemelerde, bu anlamda, dünyaya ilişkin derin bir bakış içerir; insanın logos’ unun üst düzey uygulanmasının bir sonucudur.
Felsefe tarihi ve epistemoloji ilişkisi hakkında bilgi veriniz.
Epistemoloji, geçirmekte olduğu kayda değer değişimlerle birlikte, Eski Yunan’da ortaya atılan sorunsallar ışığında iş görmektedir. Bu noktada akla gelebilecek önemli bir soru şudur: Eğer epistemoloji gibi bir alanın kuramsal görünümü önemli oranda bir değişimden geçiyor, geleneksel sorunlar ve geleneksel felsefe yapma biçimleri yerini yenilerine bırakıyorsa, bizim çağlar önce ortaya atılmış ve tahminen günümüzde geçerliliğini yitirmeye başlamış sorunsallar üzerine vakit harcamamızın veya felsefenin geleneksel yapılma biçimlerini öğrenmeye çalışmamızın yararı tam olarak nedir? Eski Yunan’ın veya Yeni Çağ’ın bilgi kuramcılarının kafa yorduğu sorunların bir kısmı günümüzde ilginçliğini koruyor olabilir. Buna karşın felsefenin geleneksel konularının belli bir bölümünün (hatta belki önemli bir bölümünün) bizimle ve bizim içinde yaşadığımız dünyayla olan ilgisi son derece şüphelidir. Bu durum da felsefe tarihinin yakından incelenmesi ve eskinin felsefi sorunları üzerine eğilinmesi konularında bazı soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bu karşı çıkış, ciddiye alınması gereken bir düşünce içermektedir. Bu bağlamda kısaca belirtebileceğimiz bir nokta, eskiye ait metinlerdeki tartışmaların başka bir çağın ilgilerini yansıtmakta olduğu gerçeğinden, bizim bu tartışmalardan öğrenecek bir şeyimizin olmadığı tezi çıkartılamaz. Felsefe tarihinin büyük düşünürlerinin irdelediği konular ve hatta kullanılan dil zaman zaman tuhaf ve uzak görünse de, bu konuların çoğunun günümüzün felsefi problemleri açısından önemli ipuçları taşıdığı bir gerçektir.
Bilgi kavramı ve bilgi edinimi süreçleri ile toplumsallık arasındaki ilişki var mıdır?
Felsefe tarihinde epistemoloji alanında yürütülen çalışmalarda, toplumsal unsurlar genelde tartışmalara yansımamış ve bilgi konusundaki araştırmalar neredeyse “yalıtılmış” bireysel girişimler olarak kalmıştır. Elbette bu durum epistemoloji alanına sınırlı bir olgu değildir. Felsefenin geleneksel yapısı büyük oranda bireysellikle örülmüştür.
Descartes, bilgiye ilişkin neyi sorgulamıştır?
Descartes, kesin ve güvenilir bilginin olup olmadığını ve varsa ne olduğu konusunda sorgulama yapmıştır.
“Norm” ve “Normatiflik” hakkında bilgi veriniz
Norm, en genel hâliyle, “düzenleyici ilke veya kural” kavramına işaret eder. Etik kurallar normatif önermelerin en bilinen örnekleridir. “Hırsızlık yapmak yanlıştır.” cümlesi normatif ağırlığı olan bir ifadeye karşılık gelir. Normatif önermelerin işlevlerini ve önemini iyi anlamanın bir yolu, bu tür önermeleri normatif olmayan ifadelerle karşılaştırmaktır. Betimleyici, tasvir edici veya anlatıcı nitelikte olan yani yalnızca bir durumu veya olguyu ileten cümleler, normatif olmayan ifadeler arasında sayılabilir. “Hırsızlık yapmak yanlıştır.” cümlesi normatif bir ifade iken, “Büyük şehirlerde hırsızlık oldukça yaygındır.” cümlesi ise betimleyici veya sergileyici bir yapıdadır.
Epistemoloji alanı içinde, norm ve normatiflik kavramları nasıl yer alır?
Epistemoloji alanı içinde norm ve normatiflik konusu önemli bir yer tutmakta, ancak tartışmaya açık yönler de taşımaktadır. İnsan bilgisinin nasıl olduğu epistemolojinin esas uğraşı alanlarından biridir. Ancak, bilgi konusu üzerine çalışan felsefecilerin çoğu epistemolojinin normatif bir çaba olduğunu da söyleyecektir. Bunun anlamı, bilginin “iyi” veya “doğru” örneklerinin - dünyaya dair inançlarımızın nasıl olması gerektiği konusunun - epistemolojinin konuları veya ilgileri arasında yer aldığıdır. Bilgi kavramının içinde “gerekçelendirmenin” olması, bilginin belli bir norma uygunluk göstermesi anlamı taşımaktadır. Gerekçelerle desteklenmiş inançlar, desteksiz veya kanıtı zayıf inançlardan daha iyi ve daha tercih edilir durumdadır. Fakat açıktır ki; “daha iyi” ve “daha tercih edilir” olma, normatif ifadelerdir
Epistemolojide “bilişsellik” kavramı neyi ifade eder?
Felsefecilerin, deneysel psikologların ve yapay zekâ üzerine çalışan mühendislerin de sıkça kullandığı kritik deyimlerden biri “bilişseldir”. Bu kavram, zaman zaman “bilgisel” ile eş anlamlı olarak kullanılmakta ve “bilgi” ile olan yakın ilişkisi nedeniyle kafa karışıklığına neden olmaktadır. ‘Bilişsel’ deyiminin İngilizcesi olan ‘cognitive’in kelime kökünde bulunan ‘gnoscere’de “bilmek”, “kavramak” gibi anlamlara gelmektedir. Kelime anlamı itibarıyla birbirine çok yakın olan bu deyimlerin arasında, ince bir ayrımın olduğu söylenebilir. ‘Bilişsel’ sıfatı, genelde, bir “üst düzey zihinsel işlevler yelpazesi” için kullanılır. Bu yelpazenin kapsamındaki işlevlerin en önde gelenleri duyular aracılığıyla algılama, bellek işlevleri, akıl yürütme ve bilgilenmedir. Bu işlevlerin tümü, üst düzey zihinselliği gerektiren süreçler içerir
Bilginin tanımı ve kavramsal unsurları hakkında bilgi veriniz.
Eski Yunan’dan itibaren felsefecileri çok meşgul eden konulardan biri, tahmin edileceği gibi, bilginin tanımlanmasıdır. Her ne kadar, “bilgi” son derece yalın ve anlaşılması kolay bir kavram gibi görünse de, irdelemenin derinliklerine inildikçe bu kavramın önemli incelikler içerdiği ve tanımlanmasına ilişkin ciddi zorluklar bulunduğu görülür. “Bilginin tanımlanması” deyimi ilk bakışta gizemli bir işleve işaret ediyor izlenimi verse de, aslında diğer sıradan kavramlarımızın tanımlanmasından ilkece çok farklı olmadığı söylenebilir. “Penguen” kavramını tanımlamanın iyi bir yolu, tüm penguenleri ve yalnızca penguenleri ortaklaştıran noktaları bulmaktır. Bu yolla, örneğin, insanı “akıllı hayvan” olarak tanımlanabilir: İnsan “hayvan” kategorisine aittir ancak diğer türlerden “akıllı” olmasıyla ayrılır. Soyut kavramlar için de benzer bir akıl yürütme yapılabilir. “Erdem” kavramının tanımı, erdemli davranışların ortak yönünün saptanmasından geçer. Geleneksel olarak bakıldığında, felsefeciler tanımlama işlevine bu tarzda yaklaşmışlardır. Bilgi kavramını açık hâle getirme çabası, farklı yönler içeren ve zengin bir literatürün ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu farklı yönlere bir örnek vermek gerekirse, bilginin sözlüksel bir tanımını vermeye ek olarak, kuramcılar bilginin kavramsal çözümlemelerini üretme yönünde de akıl yürütmüşlerdir. Kavramsal çözümlemeler genelde, ele alınan önemli bir düşünsel kavramın başka kavramların bileşiminden nasıl oluştuğunu göstermeyi hedefler.
“Epistemoloji” ne anlama gelir?
Yunanca ‘episteme’ ve ‘logos’ kelimelerinin birleşiminden oluşan ‘epistemoloji’ deyiminde yer alan logos’un “açıklama”, “gerekçe”, “mantık”, “söz” ve “bilim” anlamlarına; ‘episteme’ kelimesinin ise “bilgi” anlamına geldiği söylenir.
Önerme nedir?
Önerme, kısaca ve kabaca “bir iddiada bulunan bir cümlenin içeriğinde barınan düşünce veya fikir” olarak tanımlanabilir.
“Epistemolojik Gerekçelendirme” ne anlama gelir?
“Gerekçe” kavramı logos’un esas anlamlarından biridir ve tahmin edileceği gibi, insanı diğer canlılardan ayıran özelliklerin başında yer alır. Örneğin, “Ay’ın üzerinde çok sayıda krater bulunmaktadır.” Gibi bir inancın ortaya çıkması, önemli ölçüde sağlam kanıta dayanmasını ve akılcı bir gerekçelendirmeler ağının içinde yer almasını gerektirir. Sahip olduğumuz bilgilerin ezici bir çoğunluğu, bir gerekçelendirme süreci veya yapısı sayesinde yaşam bulur. Tersinden düşünülürse, hiçbir gerekçesi olmadan edindiğimiz inançların önemli bir kısmı epistemolojik açıdan ciddi sorunlar arz eder. Eğer bir kişi, Mars’ta bitki ve hayvanların bulunduğunu iddia eder ve ardından bu inanca sahip olma nedeni sorulduğunda tatmin edici bir yanıt veremezse, biz o kişinin inancını fazlaca ciddiye almayız. Öte yandan, bizim Dünya’ya veya Evren’e ilişkin “sağlam” inançlarımızın çoğu, eğer birileri bizi epistemolojik anlamda köşeye sıkıştırırsa gerekçelendirebileceğimiz zihinsel durumlardır. O yüzden, insan için “bilgi sahibi olmak” büyük oranda “bilgisel gerekçelendirme süreçlerinin içinde yer almaya yatkın olmak” anlamına gelmektedir.
“Bilginin olanaklılığı” ne anlamda kullanılmıştır?
Felsefeciler, biraz şaşırtıcı bir şekilde, bilginin olanaklılığı konusunda da irdelemelerde bulunup, genelde sormaya alışık olmadığımız sorular sorarlar. Bilginin olanaklılığı konusu sıra dışı bir tartışma konusudur. Çünkü “üst düzey bilişsellik” veya “bilgisellik” bize insan olmanın özünde yatan bir özellik gibi görünür. Bu açıdan bakıldığında “bilgi edinmenin olanaklılığın” ne tür bir soruna karşılık geldiğini anlamak ilk başta zor görünebilir. Ancak, felsefe disiplininin içinde çalışmaya başlayan insanların kısa sürede fark ettiği gibi, felsefi sorgulamaların derinliğinin ve çapının önceden belirlenebilecek düşünsel bir sınırı bulunmamaktadır. Elbette insanlar için düşünsel sınırlar zihinsel, dilsel ve kavramsal olanaklar veya yetiler tarafından istemsiz olarak belirlenebilir; ancak bu tür “verili” sınırların içinde felsefecinin sorgulamadan kabul etmesi gereken değişmez ilkeler veya doğrular yoktur. Felsefeyi diğer düşünme ve araştırma dallarından ayıran en önemli özelliklerden birisi budur. Bir mühendis, avukat, mimar veya doktor işini yapabilmek için sorgulamayacağı temel varsayımlara gereksinim duyar. Felsefecinin ise, belli varsayımları ve yönelimleri olsa da, bu varsayımlar, inançlar ve yönelimler her zaman sorgulamanın hedeflerinden biri olabilir. Bu durumun doğal bir sonucu, felsefenin kesin ve herkesin üzerinde uzlaşabileceği sonuçlara kolayca ulaşamamasıdır. Ancak “kesinlikten uzaklık” ve “her an yolda olma durumu” felsefenin özgürlük alanını genişleten ve diğer araştırma alanlarından ayıran özelliklerdir.
“Epistemoloji” nedir?
Felsefenin “bilgi” kavramı ile uğraşan dalına epistemoloji adı verilir. Epistemoloji dilimize bilgibilim, bilgi kuramı veya bilgi felsefesi olarak da çevrilmektedir. Genel olarak ifade edilirse, epistemoloji bilginin olanaklılığını, yapısını, kaynaklarnı, sınırlarını ve kavramsal bileşenlerini irdeler.
Descartes’ın felsefi perspektifi nedir?
Descartes’ın felsefi perspektifi, dogmatizmden, otoritenin etkisinden, yanlı bakış açılarından, eski alışkanlıklardan, irdelenmeden benimsenen fikirlerden etkilenmeyen bir sorgulama yürütme hedefi taşır. Bu yaklaşımın doğal bir sonucu, çevresel unsurların bizim saf bilgiye ulaşmamızın önünde ciddi bir engel oluşturduğunun savlanmasıdır. Buna göre felsefeci, akılcı kapasitelerini kullanarak, çevreden kaynaklanan ve bilgiyi kirleten unsurları filtreden geçirmeli ve bilgiye erişimi gerçekleştirmelidir. Kısaca Decartes, toplumsallığı bilgiye ulaşmada aşılması gereken bir engel olarak görmektedir.
Epistemolojide “önermesel bilgi” neyi ifade eder?
Logos içeren veya logos’un içinde yer alan bilgi türleri içinde felsefecileri en çok meşgul eden bilgi türü önermesel bilgidir. “Önerme” deyimi, kısaca ve kabaca “bir iddiada bulunan bir cümlenin içeriğinde barınan düşünce veya fikir” olarak tanımlanabilir. O hâlde, her cümle bir önerme değildir. “Yaşasın!” veya “Nasıl yani?” ifadeleri gramer açısından birer cümledir ancak bu cümleler birer önerme değildirler. Buna karşın, “Limon sarıdır.”, “Geçen hafta çok yoruldum.” ve “İzmir Türkiye’nin başkentidir.” cümleleri birer önermedir. Çünkü doğru ya da yanlış olsunlar belli bir iddia içermektedirler.
Epistemolojide “inanç” kavramı neyi ifade eder?
Dünya bilgimiz açısından bakıldığında, inanç bilgiyi hedeflemenin ve bilgiye yönelmenin bir parçasıdır. Bu bağlamda açıkça görüleceği gibi, “Tanrı inancına sahibim.”, “Aşka inanmıyorum.” veya “Her şeye rağmen insanlığa inanıyorum.” cümlelerindeki bağlamlardan biraz farklıdır. Epistemolojik bağlamdaki kullanımın tipik örnekleri, “Dinazorların bu gezegende yaşamış olduğuna inanıyorum.”, “Çimenlerin yeşil olduğuna inanıyorum.”, “İzmir’in Türkiye’nin başkenti olduğuna inanıyorum.” gibi önermelerdir. Burada önemli olan nokta, öncelikle, bir inanç, “inanç” etiketini hak edebilmek için, doğru olmak zorunda değildir. İnançlarımızın bir kısmı doğru, bir kısmı ise yanlıştır. Eğer bir insan, “Güneş’in Dünya’nın etrafında döndüğüne inanıyorum.” gibi yanlış bir inancı samimiyetle ifade ederse, o insan cahil veya akılcılıktan uzak olmakla suçlanabilir. Ancak bu, insanların yanlış inançlara da sahip olabilecekleri gerçeğini değiştirmez. İkinci olarak, her ne kadar hem doğru hem de yanlış inançlar edinmemizin önünde bir engel olmasa da, insanlar genelde dünyaya veya evrene dair inançlarının doğru olmasını tercih ve arzu ederler. “İnanç” kavramının epistemolojik boyutunun en kayda değer yönlerinden biri budur.
Epistemolojide “kanıt” kavramı neyi ifade eder?
Bu kavram, insanın bilgisel durumlarının felsefi irdelemesi sırasında sıkça kullanılır. Başka bir deyişle “kanıt” kavramı epistemolojik bağlamlarda yürütülen çözümlemenin en önemli gereçlerinden biridir. Örneğin, benim “Ay’ın üzerinde çok sayıda krater bulunmaktadır.” gibi bir inancım var. Bu inancımın epistemolojik konumunu irdelediğimizde ilginç bir durumla karşılaşılır. “Ay’ın üzerinde çok sayıda krater bulunmaktadır.” inancımın oluşma nedeni, benim kişisel olarak gidip Ay yüzeyinde gözlemlerde bulunmam değildir. Buna karşın bu inancın doğru olduğuna sanki ben olguyu doğrudan algılamışım gibi güçlü bir şekilde inanırım. Bunun nedeni, benim “Ay’ın üzerinde çok sayıda krater bulunmaktadır.” önermesinin kanıtlarına veya “siciline” duyduğum güvendir. Söz konusu inancıma destek sağlayan kaynak, örneğin, komşularım arasında geçen konuşmalar değil, bilimsel çalışmaların sonuçlarını açıklayan kitaplardır. Bu örnekle aktarılan noktanın, genel bir epistemolojik durumu temsil ettiği söylenebilir. İnsan bilgisi, biz farkında olalım ya da olmayalım, ağırlıklı olarak kanıt olgusu üzerine kuruludur. Elbette, kanıtın yalnızca “olumlu” veya “başarılı” bilgisel bağlamlara ait olduğunu düşünmek hatalı olur. Baz kanıtlar bizi yanıltmalarına karşın, nihayetinde, “kanıt” kavramı kapsamında yer alırlar. Gündelik bir sohbet sırasında arkadaşlarından “Ay’ın üzerinde çok sayıda kaktüs vardır.” gibi bir önermeyi duyan bir kişinin bu duyumu temel alarak başka bazı saçma inançlar oluşturması da olanaklıdır. Böyle bir bilgisel durumu yetersiz bulma eğiliminde olmamız normaldir. Ancak, kavramsal olarak bakıldığında, “Ay’ın üzerinde çok sayıda kaktüs vardır.” önermesine inanan bir insanın da kanıtsal bir zincirin içinde inanç oluşturduğu söylenebilir. Başka bir deyişle, kanıtın kavramsal betimlemesi ile kanıtın yeterliliği veya yetersizliği konuları birbirine karıştırılmamalıdır.
Epistemolojinin Batı felsefesindeki geçmişi nedir?
Epistemolojinin Batı felsefesinde yaklaşık 2500 yıllık bir geçmişi vardır ve bu alanda günümüze dek üretilen düşünceler çok büyük bir fikirsel birikime karşılık gelmektedir.
Felsefenin bilgi kavramı ile uğraşan dalına ne ad verilir?
Felsefenin “bilgi” kavramı ile uğraşan dalına epistemoloji adı verilir.
Epistemoloji bilginin hangi özelliklerini irdeler?
Epistemoloji bilginin olanaklılığını, yapısını, kaynaklarını, sınırlarını ve kavramsal bileşenlerini irdeler.
Epistemoloji dilimize nasıl çevrilmektedir?
‘Epistemoloji’ deyimini Türkçeye çevirmek belli zorluklar içermektedir. Epistemoloji dilimize bilgi bilim, bilgi kuramı veya bilgi felsefesi olarak çevrilmektedir
Teori teriminin Türkçe karşılığı nedir?
‘Teori’ deyiminin kökeni Yunancadır, Türkçe karşılığı ise kuramdır.
Felsefenin olanaklı olmasının temel koşulu nedir?
Felsefe açısından bakıldığında, “kuramsal ilgi” ya da “kuramsal araştırma” aslında felsefenin olanaklı olmasının en temel koşuludur.
Tanımsal işlevler nedir?
Kuramsal düşünmenin veya logosun üst düzey uygulanmasının felsefede karşımıza çıkan çarpıcı bir örneği tanımsal işlevlerdir.
"Teorik" kelimesi günlük yaşamda hangi anlamda kullanılır?
Günlük yaşamda ‘teorik’ kelimesini “gözlenebilir olgulardan uzak” veya “soyutluk derecesi nedeniyle anlaşılması zor” gibi anlamlarda kullanırız.
Eski Yunan’dan itibaren felsefecileri bilgiye ilişkin çok meşgul eden konulardan biri nedir?
Eski Yunan’dan itibaren felsefecileri çok meşgul eden konulardan biri, tahmin edileceği gibi, bilginin tanımlanmasıdır.
Bilgi kavramını açık hale getirme çabası neye neden olmuştur?
Bilgi kavramını açık hâle getirme çabası, farklı yönler içeren ve zengin bir literatürün ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bilginin olanaklı olup olmadığı konusu hangi kapsamda incelenir?
Bilginin olanaklı olup olmadığı konusu da epistemoloji alanı kapsamında incelenir.
Eski Yunan’da insan aklıyla ilgili hangi düşünce hâkimdi?
Eski Yunan’da, insan aklının en temel ilkeleri veya doğruları bilme kapasitesine sahip olduğu düşüncesi hâkimdi. Platon “yurttaşlar” arasında filosofia yani “bilgelik sevgisi” işlevini yerine getirenlerin hakikati bir şekilde kavrayabileceğinden emindi. Başlangıcında Descartes’ın yer aldığı Yeni Çağ boyunca da felsefecilerin çoğunluğu insan aklının yapabilecekleri konusunda derin bir güven taşıyorlardı.
Epistemoloji hangi temelin ışığında iş görmektedir?
Epistemoloji, geçirmekte olduğu kayda değer değişimlerle birlikte, Eski Yunan’da ortaya atılan sorunsallar ışığında iş görmektedir.
Felsefe tarihinin büyük düşünürlerinin irdelediği konuların günümüzde önemi nedir?
Felsefe tarihinin büyük düşünürlerinin irdelediği konular ve hatta kullanılan dil zaman zaman tuhaf ve uzak görünse de, bu konuların çoğunun günümüzün felsefi problemleri açısından önemli ipuçları taşıdığı bir gerçektir.
Felsefe tarihi boyunca üretilen fikirler, daha sonra gelen nesillere nasıl bir katkı yapmaktadır?
Felsefe tarihi boyunca üretilen fikirler, daha sonra gelen nesillerin düşünsel işlevlerine ışık tutmaktadır.
Normatif kavramının tersi nedir?
Normatif” kavramının tersi “betimleyici”, “anlatıcı” veya “tasvir edici”dir.
Epistemoloji kapsamında kullanılan merkezcil ve kritik kavramlarının özelliği nedir?
Üst düzey kavramsal bir etkinlik olan epistemoloji kapsamında kullanılan merkezcil ve kritik kavramların önemli bir kısmı günlük dilden devralınan bildik kavramlar olsa da, zaman zaman felsefeciler bu kavramları daha açık hâle getirerek ve bazen de belli bir oranda dönüştürerek kullanırlar.
Epistemolojide “doğru” kavramının yeri nedir?
Epistemolojide “doğru” kavramı önemli bir yer tutar. Bu kavramın betimleyici kullanımı ile diğer bağlamlardaki kullanımları birbirine karıştırılmamalıdır.
İnanç ve inanmak kavramları denildiğinde akla ilk gelen nedir?
“İnanç” ve “inanmak” kavramları denildiğinde akla ilk gelen dinsel bağlamlardır.
Kanıt kavramının epistemolojideki yeri nedir?
Epistemolojik çalışmalarda ve çözümlemelerde çok önemli yer tutan kavramlardan biri de “kanıt” kavramıdır. ‘Kanıt’ deyimi günlük yaşamda seyrek olarak ve yalnızca belli bazı bağlamlarda karşımıza çıkar.