Etik Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
20. Yüzyılda Etik
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
John Stuart Mill hangi düşünceye karşı çıkmıştır?
John Stuart Mill, insanlarda iyiyi ve kötüyü bildiren doğal bir yetinin, bir duygunun veya içgüdünün bulunduğu düşüncesine karşı çıkmıştır. Bir eylemin insan refahını arttırmak şartıyla doğru olduğunu savunmuştur. Ona göre her eylemin son amacı olan mutluluk aynı zamanda ahlâklılığın da ölçütü olmaktadır. Mill, insanın ulaşmak istediği hazları düşünce hazları ve beden hazları olarak ikiye ayırmış ve düşünce bakımından gelişmiş insanların gereksinimlerinin de çeşitleneceğini ve böyle insanların mutluluğa kavuşmasının daha zor olacağını belirtmiştir. Millin faydacılığında mutluluk arzu edilen biricik şeydir. Erdemse, aslında hazza götürdüğü ve özellikle acıdan uzaklaştırdığı için arzu edilmektedir. Hazza götürmek için bir araç olan erdemin kendisi de bu nedenle, yani onun sayesinde mutluluğa ulaşıldığı için iyidir.
20. Yüzyılda, etiğin geleneksel konu ve sorunlarının yanında, daha önce etikle ilgili görülmeyen hangi yeni konular/sorunlar eklenmiştir?
20. yüzyılda, teknolojik gelişmelerin yarattığı ekolojik sorunlar etik olarak tartışılmaya başlandığı gibi ötanazi, kürtaj, pornografi, savaş, şiddet, kadın sorunları vb. sorunlar da etik çerçevesinde ele alınmaya başlanmıştır.
Değerler etiği yaklaşımının etik konusunda temel aldığı özelliği ve etik bilgiye ilişkin görüşleri nelerdir?
Değerler etiği yaklaşımı, değerlerin ontolojik özelliği ve bilgisini temel alır. Bu yaklaşım, değerlerin kendi başına var olduğunu, bilgilerine ulaşmanın da olanaklı olduğunu savunur. Bu doğrultuda, değerler etiği yakalşımının savunucuları, etikte nesnelciliğin temsilcileridir ve değerlerin öznel ve göreli olduğunu savunanların karşı kutbunda yer alırlar.
Max Scheler’e göre Kant’ın rasyonalist formalizminin neden aşılması gerekmektedir?
Scheler, Kant’ın etiğinde iki önemli hata yaptığını düşünmektedir: ilk olarak Kant a prirori ile formal olanı karıştırmıştır, ikinci olarak da a priori olanı rasyonel (ussal) olanla karıştırmıştır. Scheler etiği bir içerikli değerler etiği ve bir duyusal a priorizm geliştirerek, işte bu iki yanılgıyı düzeltmeye girişmektedir. Bu eleştiriden hareketle gitmek istediği yer ise felsefi etiğin temellendirilmesidir.
Scheler, Kant’ın ahlaklılığı temellendirirken, insanı yalnızca akıl sahibi varlık olarak görmesini neden eleştirir?
Scheler’e göre Kant, ahlaklılığı duygularından, isteklerinden, arzularından, sevgi ve nefretinden arındırılmış bir akıl varlığına, onun kendi deyişiyle bir X’e dayandırmaktadır. Bu durum ise yaşamımızı belirleyen ilkeler olarak değerler karşısında aklın kör kalmasına yol açmaktadır. Renklerin görüye dolaysız verilişi gibi, değerlerin duyguya dolaysız verilişini bu bakış gözden kaçırmaktadır.
Scheler’in duyusal a priori kavramı nedir?
Scheler bilgisel a priori yanında, duyguyla ortaya çıkan apaçık, kesin bilme anlamına gelen bir duyusal a prioriden söz eder. Değerlerin insandaki taşıyıcıları duygulardır. Değerler değer duygusu aracılığıyla bilinir. Ahlak alanında söz konusu olan duygu değer duygusudur. Değer duygusu Scheler tarafından tekil anlamda değeri görmek, tanımak anlamında kullanılır. Örneğin değer duygusunun bir eylemin değerini duyması, eylemin haklı veya haksız olduğunun, değer bilinciyle a priori olarak ortaya çıkarılması demektir.
Scheler’e göre değerler, taşıyıcıları bakımından kaç gruba ayrılır?
Scheler’e göre değerler taşıyıcıları bakımından üç gruba ayrılabilirler: (1) Kişi değerleri, (2) vital değer(ler) ve (3) şeylerin taşıdığı değer(ler). Birinci grupta iyi-kötü, sevgi- nefret gibi kişinin taşıyıcısı olduğu değerlerdir. ikinci gruptaki değerler ise sağlıklı olma-hasta olma, bitkin-dinç olma, gürbüz-cılız olma gibi temelini canlı varlık dünyasında bulan değer(ler)dir. Üçüncü grubu oluşturan ise hoş, yararlı gibi değerlerle, kültür değerleri, ekonomik ve estetik değer(ler)dir. Bu değer hep bir şeyin değeridir.
Hartmann ve Scheller’in değer ve etik konusundaki görüşlerinde bulunan ortak yönler nelerdir?
Hartmann ve Scheller, fenomenolojiden yararlanarak, değerler alanında öznelcilik ve göreceliğe karşı çıkarlar; değerlerin mutlak, ideal, kendi başına varlıklar olduklarını dile getirirler.
Hartmann değerler etiği yaklaşımını belirleyen ontolojik bakış açısı ve bu bakış açısı içerisinde insanın rolüne ilişkin geliştirdiği yaklaşım nasıldır?
Hartmann, değer(ler) sorununu ontolojik bakışla ele alır. Değerleri bilinç aktları olarak değil, kendi başına varolan şeyler olarak görür. Ama onların varlık tarzı belirli bir zamanda ve yerde bulunan, teklik gösteren real varolanlardan farklıdır. Onlar da, real varlıklar gibi kendi başına vardırlar, ama belli bir yerde ya da zamanda değildirler; teklik de göstermezler. Bu nedenle bilinmeleri de real varolanlar gibi olmaz. Hartmann’a göre değerler alanı ideal varlık alanı içinde yer almaktadır. Ama real ve ideal varlıklar arasındaki uçurumu köprüleyen, değerleri bu dünyada bir kez yaşatan her eylem ya da insan onların real dünyayla bağını kurmuş olur. Değerlerin sesini duyan, onu gerçekleştirebilecek ya da onlara sırtını dönebilecek olan tek varlık olan insan, bu iki varlık alanının, -real ve ideal varlık alanlarının- da birbirine kavuştuğu yerdir. İnsan vicdan, değer duygusu, değer bilinci, değer yanılsaması, değer körlüğü ve değer bilinci gibi bilinç ve duygusal yaşantılarla ideal varlıklar olan değerlerin dünyada (real varlık alanında) gerçekleşmesini sağlar.
Hartmann’ın, değerlerin kişiyle ilişkisiyle, onları bilmesi ve yaşanmasıyla ilgili kullandığı değer duygusu ya da değer bilinci kavramı nasıldır?
Hartmann’ın değerle, değerlerin kişiyle ilişkisiyle, onları bilmesi ve yaşanmasıyla ilgili olarak karşımıza çıkardığı ana kavram değer duygusu ya da değer bilincidir. Kişiye değer sıradüzeninin bilgisini veren, değer çeşitliliği ve değer çatışmaları karşısında yol gösteren, seçim yapmasını sağlayan bu duygu ya da bilinçtir. Daha yüksek değeri görmemizi sağlayan da odur. Görmeyi sağlamanın ötesinde insanı değerli olarak gördüğü şeye yönelten, değersiz olarak gördüğü şeyden uzaklaşmasını sağlayan da bu duygudur.
İoanna Kuçuradi’nin, değerler etiği yaklaşımında Scheler ve Hartmann’ın görüşleri ile olan ortak noktalar ve farklılar nelerdir?
Değerlerin bilinmesiyle ilgili değer duygusu, değer bilinci türünden özel bir bilme yolundan da söz etmez. Ama değerlerin onları bilen, yaşayan, eylemlerinde yaşatan kişiden bağımsız olarak var olduğu konusunda Scheler ve Hartmann’a benzer düşüncelere sahiptir. Ama onların kişilerden bağımsız olması, insan dışında varoldukları anlamına da gelmez. Değerler insanın varlığa kattığı bir boyuttur, insanla varolan şeylerdir. Değerler için ideal varlıklar deyimini kullanmasa da değerlerin varlık tarzlarının farklılığını öngörür. Onların diğer şeyler gibi nesneleştirilip, kavramlaştırılabileceklerini söyler. Ama değerler ele alınırken Scheler’de olduğu gibi bilgi kuramsal bakışın da Hartmann’da olduğu gibi ontolojik bakışın da, yeterli olmadığını söyler. Değerler ancak insan yaşamıyla bağlantı içinde, yani antropolojik olarak ele alınırsa, değer sorunları anlaşılıp aydınlatılabilir. Bu nedenle değerleri ele alırken antropolojik bakış diğerleri yanında antropolojik bakışın gerekli olduğunu düşünür. şekilde erdemleri olmalıdır.
Meta ve meta-etik nedir?
‘Meta’, ‘üst’, ‘öte’ anlamlarına gelir; meta-etik ise etik yargılar vermek yerine, etik terimler ve yargılar üzerinde duran etik anlamına gelmektedir.
Meta-etiğin, pozitivizm ile olan ilişkisini ve etikte pozitivist yaklaşımın ağırlık kazanmasının nedenleri nelerdir?
Pozitivizmin ve bununla bağlantılı olarak pozitif bilim düşüncesinin tek bilgi biçimi olarak görülmesi, bunun dışında her türlü bilginin metafizik sayılmasının bir sonucu olarak felsefe de ya bilimsel felsefe olma ya da metafizik sayılma ikilemiyle karşı karşıya kalmıştır. Etik bu bakıştan en çok etkilenen alanların başında gelmektedir. Bu sert eleştiri karşısında etiğin varlığını sürdürebilmesinin yolu olarak etikte pozitivist yaklaşım ağırlık kazanmış; bunun sonunda ise etik, önermeler ortaya koymak yerine, bir şey söylemeden çözümleme ve temellendirme yapan bir bilgisel alana dönüşmüştür. Meta-etik işte bu dönüşen yeni etik, metafizik olma, anlamsız olma, aşkın olma suçlamalarından kurtulabilen etiktir.
Meta-etiğin, ana bilgisel etkinliği olarak çözümleme uygulaması nedir?
Çözümleme(analiz) meta-etiğin birincil ve ana bilgisel etkinliğidir. Eğer etik bilgi ortaya koyamayacaksa ya da etik bilgi mümkün değilse, etiğe geriye kalan iş en başta kavramların çözümlenmesidir. Etik terimlerin açıklığa kavuşturulması, anlamlarının ortaya konulması etik sorunların aydınlatılmasını sağlayacak, etikçileri metafiziğe düşmekten kurtaracaktır.
Meta-etiğin, bilgisel etkinliği olarak temellendirme uygulaması nedir?
Meta-etiğin genellikle çözümlemeyi izleyen, ama kimi zaman ondan daha önemli görülen bilgisel etkinlik temellendirmedir. Etik yargılar ve değer yargıları kanıtlanabilir mi ya da bu yargıların geçerli oldukları gösterilebilir mi? Evetse, nasıl ve ne şekilde? Ya da ahlaksal akıl yürütme ile değere ilişkin akıl yürütmenin mantığı nedir? Birinci soruyla birlikte, bu temellendirme ve yönteme ilişkin sorunun meta-etiğin standart soruları olduğu; bunlardan da son sorunun daha temel soru olduğunu söylemektedir Çünkü etik tartışmalar söz konusu olduğunda esas bilmek istediğimiz, anlamdan çok, kabul ettiğimiz ahlak ve değer yargılarının temellendirilip temellendirilemeyecekleri, temellendirilebiliyorlarsa, bunun hangi temele dayanarak yapıldığıdır.
Uygulamalı etik, kendi varlık nedenini nasıl temellendirmiştir?
Uygulamalı etik, denince akla, ölüm cezası, işkence, kürtaj, ötanazi, genetik araştırmalar, işkence gibi günümüzün öne çıkan kimi önemli etik sorunlarını ele alan etik çalışmaları gelmektedir. Bu anlayışın arkasında etiğin aslında teorik olduğu, kimi kuramlar veya bilgiler ortaya koyan bir alan olduğu varsayımı yatmaktadır. Bu teoriler ise yaşama, yaşamda karşılaşılan etik sorunlara ışık tutacak nitelikte değildir. Öyleyse bu kuramları yaşamda karşılaşılan etik sorunlara uygulayacak farklı türden etik çalışmalara gereksinim vardır. İşte uygulamalı etik kendisini, kendi varlık nedenini temellendirdiği, gerekçelendirdiği akıl yürütme bu tür bir akıl yürütmedir.
Aristoteles’in, teorik ve pratik felsefe arasında kurduğu ilişki nedir?
Aslında teori-pratik bağlantısı en azından Aristoteles’ten beri felsefenin ilgi alanı içinde yer almaktadır. Aristoteles’e göre, insanın değişen dünyasıyla ve insan tarafından ulaşabilen iyi olanla ilgilenen etik, siyaset felsefesi gibi pratik bilgi alanları yalnız bilgi peşinde koşmazlar, aynı zamanda bu bilgiyi moral praksisin hizmetine sunarlar. Bu bilgiler ahlaksal etkinlikler için gereksinim duyulan, o amaçla üretilen bilgilerdir; kendisi için üretilen ya da kendinde amaç olan bilgiler değildir. Aristoteles, etiği siyasetle ilişkisinde ele alır. Etik, ona göre, siyaset yapmanın amaçladığı şey olan mutluluğu sağlamanın yollarıyla ilgili bir araştırmadır. insanın eylemlerinin hep amaçladığı mutluluğun nasıl elde edilebileceğini ya da hangi tür eylemlerle insanın mutlu olabileceğini araştırmaktadır Aristoteles. Aristoteles etiği bu bilgiyi ortaya koyma peşindedir.
Genetik araştırmaların yarattığı etik sorunlar nelerdir?
Genetik araştırmalar ve etik sorunlar konusu bugün üzerinde en çok konuşulan pratik etik konularının başında gelmektedir. Genetik araştırmaların yarattığı başlıca etik sorunlara şunlar örnek olarak verilebilir; Genetik müdahaleye hakkımız var mıdır? Genetik müdahale ne gibi etik sorunlar doğurmaktadır? Gen tedavisi, çeşitli genetik hastalıkların önceden saptanmasını amaçlayan insan genomu haritasının çıkarılması hangi durumlarda meşrudur? Gen haritası çıkarıldığında tek tip insan yetiştirmeyi, istenilen fiziki ve kişisel özelliklere sahip insan yetiştirmeyi amaçlayan kötü niyetli girişimler nasıl önlenebilir? Hangi durumlarda genetik taramaya ve genetik müdahaleye izin verilmelidir?
Bir etik araştırma alanı olarak meslek etiklerinin ortaya çıkışını hazırlayan etkenler nelerdir?
Bir etik araştırma alanı olarak meslek etiklerinin ortaya çıkışı, daha çok kimi mesleklerde karşılaşılan etik sorunların artmasının ya da artan sorunların farkına varılmasının bir sonucudur. Başta biyoetik ya da tıp etiği olmak üzere, çevre sorunlarının insana ya da insanlığın geleceğine olası etkilerini konu edinen çevre etiği, en geniş anlamıyla iş ya da ticaret yaşamında ortaya çıkan etik sorunları ele alan işletme etiği, ayrıca siyaset ve kamu yönetimi alanında karşılaşılan etik sorunları ele alan siyaset etiği ya da yönetim etiği günümüzde kendilerinden en fazla söz edilen meslek etikleridir.
Bir meslek etiği olarak tıp etiğinin doğuşunu ortaya çıkaran etkenler neler olmuştur?
Tıp etiği en eski ve en yaygın meslek etiğidir. Bunda tıbbın ilgilendiği sorunların çok daha can yakıcı olmasının bir payı olduğu gibi, tıpta teknoloji kullanımının da önemli bir payı vardır. Tıpta kullanılan teknolojik ürünlerin hasta sayısının çokluğu karşısında yetersiz kalması, hangi hastalara öncelik verileceği sorusunu gündeme getirmiş, örneğin diyaliz makinasının kullanımıyla ilgili yaşanan bu türden bir sorun kimilerince tıp etiğinin doğuşu olarak adlandırılmıştır. Bunun yanında tıpta teknolojik cihazlar ya da yöntemler kullanılarak insan bedenine yapılan müdahaleler, yaşamı uzatmaya yarayan, ama insanca yaşama olanağını azaltan tedavi yön- temleri, her ne koşulda olursa olsun daha uzun yaşatma kuralına bağlılık, zaman zaman itirazlarla karşılaşmış, bu tartışmalardan tıp etiği doğmuştur.
Bir meslek etiği olarak iş/letme etiği alanının cevap aradığı başlıca etik sorular nelerdir?
İş ya da işletme etiği, ticaretin, sanayinin ve hizmet sektörlerinin gelişmesi, küçüklü büyüklü kurumsal yapıların oluşması, bu kurumların da para kazanmayı ana hedef olarak koymalarının sonucu ortaya çıkan etik sorunlar, bu alanlara etik açıdan bakan çalışmaları gerekli kılmıştır. işletmeler nasıl etik olur?, Para kazanma ve etik bir arada olabilir mi?, etik davranış kazandırır mı gibi sorularla yola çıkan işletme etiği görüşleri, iş yaşamında etik sorunların azaltılmasını, bunu sağlayacak bilgiler, ilkeler ortaya koymayı amaçlamaktadırlar.
Felsefi etik ve uygulamalı etiğin bir alanı olarak meslek etiklerinin çözümlediği sorular ve etik yaklaşımları arasında ne gibi ortaklıklar, farklılıklar vardır?
Felsefenin bir alanı olarak etiğin sorunları, diğer kişilerle ve kendimizle ilişkilerimizde verdiğimiz kararlarla ve yaptığımız eylemlerle ilgili olmalarına rağmen, yaşamda karşılaşılan etik sorunlardan farklı türden sorunlardır. Günlük yaşamdaki sorulan sorular, belirli bir kişinin belirli bir durumu, eylemi, kişiyi vb. değerlendirmesiyle ve o belirli durumda yapması gerekenle ilgili sorulardır. Buna karşılık meslek etiklerinde sorulan sorular, belirli bir mesleği icra ederken yani belirli tek durumlar karşısında- kişinin genel olarak ne yapması gerektiğine ilişkin sorulardır; etik ve hukuk normlarla ilgili sorunlardır. Tüm etik sorunlar normlara ilişkin sorunlar olmadığı gibi yalnız etik kodlar geliştirilerek çözülebilecek sorunlar da değildir. Ancak farklı alanlarda karşılaşılan etik sorunların özünde kimi ortaklıklar taşıdığını görülmektedir.
Meta-etikte temellendirme nedir?
Meta-etiğin genellikle çözümlemeyi izleyen, ama kimi zaman ondan daha önemli görülen bilgisel etkinlik temellendirmedir. Temellendirme, temellendirilen şeyin -ilkenin, normun vb’nin- türetildiği ya da çıkarıldığı yerin gösterilmesidir. Ama kimi zaman temellendirmeden söz konusu ilkeyi ya da normu “haklı çıkarma”, kimi zamansa ona “gerekçe bulma” da anlaşılabilmektedir. Ama ilkeler, normlar söz konusu olduğunda, bunların doğrulaması-yanlışlaması yapılamayacağı için elde kalan tek sınama yolu temellendirme olmaktadır.
Etikte çözümleme nedir?
Bir şeyi öğelerine ayırma işlemine çözümleme denir. Etikte çözümleme ise etik terimlerin anlamlarını açığa çıkarma etik terimlerin ne anlama geldiğini ortaya koyma işlemine etikte çözümleme denir.
20. Yüzyıl etiğinde meta-etik kuramları kaça ayrılır?
20. yüzyıl etiğinde ağırlıklı bir yeri olan metaetik kuramlarına toplu olarak bakıldığında üç gruba ayrılabilmektedir: • “Temel etik ve değer yargılarının her durumda temellendirilebileceğini” savunan Tanımcı Kuramlar; • Temel ilkelerimiz ve değer yargılarımızın sezgisel ve kendiliğinden apaçık olduğunu savunan Sezgici ya da Doğalcı Olmayan Kuramlar; • “Değer ve etik yargılarının şeylere, kişilere ve eylemlere nitelikler yükleyen (veya onların varlığını reddeden) ifadeler veya iddialar olmadığını savunan Bilişselci ile Betimleyici Olmayan Kuramlar.
İşletme etiği nasıl açıklanabilir?
İş ya da işletme etiği, ticaretin, sanayinin ve hizmet sektörlerinin gelişmesi, küçüklü büyüklü kurumsal yapıların oluşması, bu kurumların da para kazanmayı ana hedef olarak koymalarının sonucu ortaya çıkan etik sorunlar, bu alanlara etik açıdan bakan çalışmaları gerekli kılmıştır. “İşletmeler nasıl etik olur?”, “Para kazanma ve etik bir arada olabilir mi?”, “Etik davranış kazandırır mı” gibi sorularla yola çıkan “işletme etiği” görüşleri, iş yaşamında etik sorunların azaltılmasını, bunu sağlayacak bilgiler, ilkeler ortaya koymayı amaçlamaktadırlar.
Max Scheler’e göre değerler etiği nasıl açıklanabilir?
Scheler özünde Kant etiğini sürdürmek ister, ama bunun için Kant’ın “rasyonalist formalizm”inin aşılması gerekmektedir. Kant’ın etikle ulaşmak istediği hedefe ulaşmak için, ona yöneltilen formalizm eleştirisine karşılık verilmesi gerekmektedir. Yoksa o, ampirist etik görüşleri söz konusu olduğunda, etikte sentetik a apriori bilgiler, ilkeler arayan Kant’ın yanındadır. Bu nokta Scheler’in etiğinin hareket noktasını oluşturmaktadır. Ama bu bağılığına karşın, Scheler onun etiğinde iki önemli hata yaptığını düşünmektedir: • İlk olarak Kant a prirori ile formal olanı karıştırmıştır, • İkinci olarak da a priori olanı rasyonel (ussal) olanla karıştırmıştır. Scheler etiği bir içerikli değerler etiği ve bir duyusal a priorizm geliştirerek, işte bu iki yanılgıyı düzeltmeye girişmektedir. Sosyoloji hakkında en önemli şeylerden biri içinde yaşadığımız ve son derece hızlı bir biçimde değişen dünyayı anlamamıza ve bu değişimlere bir anlam vermemize yardımcı olmasıdır. Scheler bilgisel a prirori yanında, duyguyla ortaya çıkan apaçık, kesin bilme anlamına gelen bir “duyusal a priori”den söz eder.
Mesleki etik nasıl açıklanabilir?
Günümüzde etiğe olan ilgi artışı, genetikle ilgili tartışmalarda açıkça görüldüğü gibi, daha çok kimi mesleklerde karşılaşılan etik sorunların artmasının ya da artan sorunların farkına varılmasının bir sonucudur. Başta “biyoetik” ya da “tıp etiği” olmak üzere, çevre sorunlarının insana, insanlığın geleceğine olası etkilerini konu edinen “çevre etiği”, en geniş anlamıyla iş ya da ticaret yaşamında ortaya çıkan etik sorunları ele alan “işletme etiği”, ayrıca siyaset ve kamu yönetimi alanında karşılaşılan, etik sorunları ele alan “siyaset etiği” ya da “yönetim etiği” günümüzde kendilerinden en fazla söz edilen meslek etikleridir. Ama genellikle “meslek etikleri” denen (aslında ise genellikle meslek ilkelerinden oluşan (bu “etikler”in sayısı yukarıda sayılanlarla da sınırlı değil. Gazeteciler bir “gazetecilik Etiği”nden, mühendisler bir “mühendislik Etiği”nde, kütüphaneciler bir “kütüphanecilik Etiği”nden, hemşireler bir “hemşirelik etiği”nden söz ediyorlar ya da zaman zaman böyle bir etiğe olan gereksinimi dile getiriyorlar.
Uygulamalı etik nedir?
Etiğin özgürlük, ödev, etik bilgi, etik doğru, değerler, değerlendirme gibi geleneksel konu ve sorunlarının yanında, daha önce etikle ilgili görülmeyen kimi yeni konular/sorunlar da etiğin ilgi alanına girdi. Ötenazi, kürtaj, pornografi, savaş, şiddet, kadın sorunları vb. sorunlar da etik çerçevesinde ele alınmaya başlandı. Bunlara ya da bunlarla uğraşan etiğe pratik etik ya da uygulamalı etik denildi.
Değerler etiği nasıl açıklanabilir?
“Değerler etiği” denen etik yaklaşım içinde yer alan görüşlerinin, özellikle değerlerin ontolojik özelliği ve bilgisi üzerinde durdukları ve değerlerin kendi başına var olduğunu, bilgilerine ulaşmanın da olanaklı olduğunu söyleyen görüşler oldukları söylenebilir.
Meta-etik nedir?
“Meta-etik” ya da “analitik etik”, pozitivist ve analitik geleneğin -Mantıkçı Pozitivizmin- etikteki yansıması ya da etiğe uygulanmasıdır.
Nicolai Hartmann’a göre değerler etiği nasıl açıklanabilir?
Fenomenolojiyle yolları kesişen, ama sonraları Fenomenolojiyi “tek yanlılığı” bilmede yalnızca bilince ağırlık vermesi- nedeniyle kıyasıya eleştiren N. Hartmann, Scheler’in Kant eleştirilerinin ve etik-değer görüşlerinin izinden giderek yeni bir görüş ortaya koyar. Onun etik ve değer görüşlerinde, Kant’ın eleştirisi kadar Scheler’in Eleştirisi de önemli bir yer tutar. Ama Hartmann’ın görüşleri kuşkusuz Kant’tan ziyade Scheler’e yakındır, bu nedenle etik görüşleri “Değerler Etiği” başlığı altına yerleştirilir. Her ikisi de, Fenomenolojiden yararlanarak, değerler alanında öznelcilik ve göceciliğe karşı çıkarlar; değerlerin; • “Mutlak”, • “İdeal”, • “Kendi başına varlıklar” olduklarını dile getirirler. Hartmann, Scheler’den farklı olarak değer(ler) sorununu ontolojik bakışla ele alır. “Hartmann etiğinde, değerin ve değerlerin a prirori bilinmesi anlamına gelen değer duygusunun sınırını, değer bilincinin darlığı yasasıyla birlikte “değer körlüğü” ve “değer yanılsaması” oluşturur. Hartmann’ın değerle, değerlerin kişiyle ilişkisiyle, onları bilmesi ve yaşanmasıyla ilgili olarak karşımıza çıkardığı ana kavram “değer duygusu” ya da “değer bilinci”dir. Kişiye değer sıradüzeninin “bilgisini” veren, değer çeşitliliği ve değer çatışmaları karşısında yol gösteren, seçim yapmasını sağlayan bu duygu ya da bilinçtir. Daha yüksek değeri görmemizi sağlayan da odur.
Tıp etiği nasıl açıklanabilir?
Tıp etiği en eski ve en yaygın meslek etiğidir. Bunda tıbbın ilgilendiği sorunların çok daha can yakıcı olmasının bir payı olduğu gibi, tıpta teknoloji kullanımının da önemli bir payı vardır. Tıpta kullanılan teknolojik ürünlerin hasta sayısının çokluğu karşısında yetersiz kalması, hangi hastalara öncelik verileceği sorusunu gündeme getirmiş, bunun yanında tıpta teknolojik cihazlar ya da yöntemler kullanılarak insan bedenine yapılan müdahaleler, yaşamı uzatmaya yarayan, ama insanca yaşama olanağını azaltan tedavi yöntemleri, “her ne koşulda olursa olsun daha uzun yaşatma” kuralına bağlılık, zaman zaman itirazlarla karşılaşmış, bu tartışmalardan tıp etiği doğmuştur.
İoanna Kuçuradi’nin değer ve etik görüşü nasıl açıklanabilir?
Kuçuradi’nin değer ve etik görüşünün “değerler etiği” altına konulması kimi tartışmaları da beraberinde getirecektir. Bu, onun görüşlerinin bu başlık altında söz edilen diğer iki filozofun görüşleriyle kimi ortak yanları olmasına karşın, kimi açılardan onlardan ayrılmasından kaynaklanmaktadır. Değerlerin bilinmesiyle ilgili; • “Değer duygusu”, • “Değer bilinci” türünden özel bir bilme yolundan da söz etmez. Ama değerlerin onları bilen, yaşayan, eylemlerinde yaşatan kişiden bağımsız olarak var olduğu konusunda Scheler ve Hartmann’a benzer düşüncelere sahiptir. Ama onların kişilerden bağımsız olması, insan dışında var oldukları anlamına da gelmez. Değerler insanın varlığa kattığı bir boyuttur, insanla var olan şeylerdir. Değerler için “ideal varlıklar” deyimini kullanmasa da değerlerin varlık tarzlarının farklılığını öngörür. Onların diğer şeyler gibi nesneleştirilip, kavramlaştırılabileceklerini söyler. Ama değerler ele alınırken Scheler’de olduğu gibi bilgi kuramsal bakışın da Hartmann’da olduğu gibi ontolojik bakışın da, yeterli olmadığını söyler. Değerler ancak insan yaşamıyla bağlantı içinde, yani antropolojik olarak ele alınırsa, değer sorunları anlaşılıp aydınlatılabilir. Bu nedenle değerleri ele alırken antropolojik bakış -diğerleri yanında antropolojik bakışın- gerekli olduğunu düşünür. Kuçuradi değer sorunlarını değerlendirme sorunundan hareketle ele alır. Onu bu konu üzerinde durmaya götüren, yaşamda karşılaştığı değerlendirmeler, aynı şeyin farklı kişilerce farklı şekilde değerlendirilmesi ve her kişinin kendi değerlendirmesini tek doğru değerlendirme saymasıdır. Buradan hareketle değer probleminin felsefede değerlendirme ve değerler problemi olarak karşımıza çıktığını söyler. Bunun için de yazılarında öncelikle değerlendirme etkinliği üzerinde durarak, farklı değerlendirme biçimlerini -değer biçme, değer atfetme ve doğru-yanlış değerlendirme dediği değerlendirme biçimlerini birbirinden ayırarak, doğru değerlendirmenin yapılabilmesinin önkoşullarını ortaya koyar.
Meta-etikte çözümleme nedir?
“Çözümleme” (analiz) meta-etiğin birincil ve ana bilgisel etkinliğidir. Eğer etik bilgi ortaya koyamayacaksa ya da etik bilgi mümkün değilse, etiğe geriye kalan iş en başta kavramların çözümlenmesidir.
Genetik müdahaleler ve etik ilişkisi nasıl açıklanabilir?
Genetik araştırmalarında etik sorunlar konusu bugün üzerinde en çok konuşulan pratik etik konularının başında gelmektedir. “Çeşitli biyomedikal teknolojilerin ve/veya sosyal mekanizmalar aracılığıyla bireylerin veya toplulukların kalıtımsal karakteristik özelliklerinde değişiklikler yapmayı” tarif eden genetik müdahaleye hakkımız var mıdır? Genetik müdahale ne gibi etik sorunlar doğurmaktadır? Gen tedavisi, çeşitli genetik hastalıkların önceden saptanmasını amaçlayan insan genomu haritasının çıkarılması hangi durumlarda meşrudur? Gen haritası çıkarıldığında tek tip insan yetiştirmeyi, istenilen fiziki ve kişisel özelliklere sahip insan yetiştirmeyi amaçlayan kötü niyetli girişimler nasıl önlenebilir? Hangi durumlarda genetik taramaya ve genetik müdahaleye izin verilmelidir?
Uygulamalı etik nedir?
Etiğin özgürlük, ödev, etik bilgi, etik doğru, değerler, değerlendirme gibi geleneksel konu ve sorunlarının yanında, daha önce etikle ilgili görülmeyen kimi yeni konular/sorunlar da etiğin ilgi alanına girdi. Ötanazi, kürtaj, pornografi, savaş, şiddet, kadın sorunları vb. sorunlar da etik çerçevesinde ele alınmaya başlandı. Bunlara ya da bunlarla uğraşan etiğe pratik etik ya da uygulamalı etik denildi.
Değerler etiği ile ifade edilmek istenen nedir?
Değerler etiği” denen etik yaklaşım içinde yer alan görüşlerinin, özellikle değerlerin ontolojik özelliği ve bilgisi üzerinde durdukları ve değerlerin kendi başına var olduğunu, bilgilerine ulaşmanın da olanaklı olduğunu söyleyen görüşler oldukları söylenebilir.
Değerler etiğind eöne çıkan iki filazof kimdir?
Değerler etiği denince akla gelen iki filozofun, Fenomenolojik düşünce geleneğinden gelen Max Scheler ve Nicolai Hartmann oldukları söylenebilir.
Scheler ve Kant'ın etik anlayışları arasındaki farklar nelerdir?
Scheler’in Kant’ın ahlak yasasının temel özelliği olarak gördüğü “biçimselliğe” yönelik eleştirilerinden sonra, etik tarihinde Kant etiğine “biçimselci etik”, M. Scheler tarafından kurulan ve N. Hartmann tarafından geliştirilen etiğe de “içerikli değerler etiği” demek neredeyse bir gelenek haline gelmiştir. Scheler’in Kant’a eleştirisinin temelinde Kant’ın ahlaklılığı temellendirirken, insanı yalnızca akıl sahibi varlık olarak görmesi [ya da akıl sahibi varlık olarak insana yönelen tutumu] yer almaktadır. Böylece ona göre Kant, ahlaklılığı duygularından, isteklerinden, arzularından, sevgi ve nefretinden arındırılmış bir akıl varlığına, onun kendi deyişiyle bir “X’e” dayandırmaktadır. Bu durum ise yaşamımızı belirleyen ilkeler olarak değerler karşısında aklın kör kalmasına yol açmaktadır. Renklerin görüye dolaysız verilişi gibi, değerlerin duyguya dolaysız verilişini bu bakış gözden kaçırmaktadır. “Hissetmenin dolaysız nesneleri olan değerler”, insanın duygulara sahip bir varlık olması temelinde “duyusal a priori yoluyla dolaysız bilinmektedirler.
Max Scheler'in değer taşıyıcıları hakkında bilgi veriniz.
Değerler “taşıyıcıları” bakımından üç gruba ayrılabilirler: (1) Kişi değerleri, (2) vital değer(ler) ve (3) “şey”lerin taşıdığı değer(ler). Birinci grupta iyi-kötü, sevgi-nefret gibi kişinin taşıyıcısı olduğu değerlerdir. İkinci gruptaki değerler ise sağlıklı olma-hasta olma, bitkin-dinç olma, gürbüz-cılız olma gibi temelini canlı varlık dünyasında bulan değer(ler)dir. Üçüncü grubu oluşturan ise hoş, yararlı gibi değerlerle, kültür değerleri, ekonomik ve estetik değer(ler)dir. Bu değer hep bir şeyin değeridir, Scheler bu şeylere “değer taşıyan şeyler” demektedir.
Nicolai Hartmann’ın Değer ve Etik Görüşü hakkında kısaca bilgi veriniz.
Hartmann, Scheler’den farklı olarak değer(ler) sorununu ontolojik bakışla ele alır. Değerleri bilinç aktları olarak değil, kendi başına varolan şeyler olarak görür. Ama onların varlık tarzı belirli bir zamanda ve yerde bulunan, teklik gösteren real varolanlardan farklıdır. Onlar da, real varlıklar gibi kendi başına vardırlar, ama belli bir yerde ya da zamanda değildirler; teklik de göstermezler. Bu nedenle bilinmeleri de real varolanlar gibi olmaz. Hartmann’a göre “değerler alanı” ideal varlık alanı içinde yer almaktadır. Ama real ve ideal varlıklar arasındaki uçurumu köprüleyen, değerleri bu dünyada bir kez yaşatan her eylem ya da insan onların real dünyayla bağını kurmuş olur. Değerlerin sesini duyan, onu gerçekleştirebilecek ya da onlara sırtını dönebilecek olan tek varlık olan insan, bu iki varlık alanının, real ve ideal varlık alanlarının da birbirine kavuştuğu yerdir.
Nicolai Hartmann’ın değer duygusu ve değer yanılsaması kavramlarını açıklayınız.
Değerlerle insanın ilişkisine, değerlerin nasıl “bilindiğine” gelince, burada karşımıza çıkan ilk ana kavram “değer duygusu”dur. Hartmann’ın etik görüşünde merkezi bir yeri olan bu kavram, ilkin değerleri “hisseden”, “gören” bir duygunun adıdır. İkinci olarak ise “değer duygusu”, insanın değerleri ve bir buyruk olarak ortaya çıkan, “olması -yapılması- gerekeni” hissetmesini sağlayan bir “organ” olmasıdır.
Değer yanılsaması ‘değerin yanlış tanınmasıdır. Değer yanılsaması değer duygusuna bağlı değildir, aksine yalnızca değer duygusunun iş görmemesine bağlıdır’ (Hartmann 1962, s. 60-62, 156-160). Hartmann değer körlüğünü de şöyle tanımlar: Değer yanılsamasının ‘sıradan saf negatif biçimi, değer için yetisizlik’. Ama değer körlüğü değer yanılsaması değildir, ‘yalnızca değer duygusunun eksikliğidir.
Meta-etik ile kast edilen nedir?
Meta-etik ya da analitik etik, pozitivist ve analitik geleneğin -Mantıkçı Pozitivizmin- etikteki yansıması ya da etiğe uygulanmasıdır. Pozitivizmin ve bununla bağlantılı olarak pozitif bilim düşüncesinin tek bilgi biçimi olarak görülmesi, bunun dışında her türlü bilginin “metafizik” sayılmasının bir sonucu olarak felsefe de ya “bilimsel felsefe” olma ya da metafizik sayılma ikilemiyle karşı karşıya kalmıştır. Etik bu bakıştan en çok etkilenen alanların başında gelmektedir; çünkü metafizik olma suçlaması en başta estetikle birlikte etiğe yöneltilmiştir.
Filozofların etik ve bilgiye ilişkin görüşleri nasıl farklılaşmaktadır?
Kimi felsefeciler etiğin bilgisel olamayacağını, felsefe içinde yer alamayacağını söylerken; kimi felsefeciler etik -analitik bakış açısından- yalnızca meta-etik olabilir derken; kimileri de “metaetik çözümlemelere ve bu çözümlemelerle ortaya konan bilgilere dayanan, ama bu çözümlemeleri yalnızca başlangıç noktası olarak kabul eden, hem meta hem de normatif yanları olan bir etik kurmaya girişmişlerdir.
Etikte çözümleme (analiz) nedir?
Çözümleme”(analiz) meta-etiğin birincil ve ana bilgisel etkinliğidir. Eğer etik bilgi ortaya koyamayacaksa ya da etik bilgi mümkün değilse, etiğe geriye kalan iş en başta kavramların çözümlenmesidir. Etik terimlerin açıklığa kavuşturulması, anlamlarının ortaya konulması etik sorunların aydınlatılmasını sağlayacak, etikçileri metafiziğe düşmekten kurtaracaktır. Zaten etikten daha fazlasını da beklememek gerekir.
Temellendirme nedir?
Temellendirme, temellendirilen şeyin ilkenin, normun vb’nin türetildiği ya da çıkarıldığı yerin gösterilmesidir. Ama kimi zaman temellendirmeden sözkonusu ilkeyi ya da normu “haklı çıkarma”, kimi zamansa ona “gerekçe bulma” da anlaşılabilmektedir. Ama ilkeler, normlar söz konusu olduğunda, bunların doğrulaması-yanlışlaması yapılamayacağı için elde kalan tek sınama yolu temellendirme olmaktadır.
Etikte teori ve pratik sorunu nereden kaynaklanmaktadır?
Etiğin pratikle ilişkisi, teorik bir etkinlik olarak görülen felsefede zaman zaman tartışma konusu olmuştur. Etiğin doğrudan ya da dolaylı olarak pratikle ilgili olduğu düşünülerek kimi zaman etik, başka bazı disiplinlerle birlikte, “pratik felsefe” başlığı altına yerleştirilmiş; bilgi felsefesi, mantık, varlık felsefesi gibi disiplinlerden oluşan “teorik felsefe”nin karşısına konulmuştur. Felsefenin hangi alanı tarafından ortaya konulmuş olursa olsun, felsefi bilginin aynı temel özelliklere sahip olduğu göz ardı edilerek, teorik ve pratik felsefe gibi bir ayrıma gidilmiş, felsefenin her durumda bir “theoria” etkinliği olduğu göz önüne alındığında, böylece “teorik teori” ve “pratik teori”den söz edilir olmuştur.
Genetik müdahalelerde etik kapsamında hangi soru ve sorular tartışılmaktadır?
Genetik müdahaleye hakkımız var mıdır? Genetik müdahale ne gibi etik sorunlar doğurmaktadır? Gen tedavisi, çeşitli genetik hastalıkların önceden saptanmasını amaçlayan insan genomu haritasının çıkarılması hangi durumlarda meşrudur? Gen haritası çıkarıldığında tek tip insan yetiştirmeyi, istenilen fiziki ve kişisel özelliklere sahip insan yetiştirmeyi amaçlayan kötü niyetli girişimler nasıl önlenebilir? Hangi durumlarda genetik taramaya ve genetik müdahaleye izin verilmelidir? şeklindeki sorular genetik müdahaleler ve etik kapsamında değerlendirilmektedir.
Ölüm cezası hangi bağlamda etik olup olmaması ile tartışılmaktadır?
Cinayet işleyenlerin, özellikle vahşice işlenen cinayetlerde suçluların ölüm cezasıyla cezalandırılması gerektiği, cinayet işleyerek bir insanın yaşamına son veren kişinin yaşamına son verilebileceği düşüncesi oldukça yaygındır. Bu aslında bilinen en eski “adalet!” ilkesidir: dişe diş, göze göz ilkesi. Buna karşılık cezalandırmayı intikam alma olarak görmeyenler, bu düşüncelere şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Ölüm cezasına karşı çıkılmasının ana nedenlerinden birisi budur. Cezalandırma intikam almaya değil, suçu önlemeye, suçluları rehabilite etmeye yöneltmeledir. Ölüm cezasıyla öldürülen kişinin öğreneceği bir şey yoktur. Kişinin rehabilete edilmesi yerine yok edilmesi seçilmektedir. Bunun dışında, ölüm cezasına karşı olanlar, bu cezanın a) kutsal olan yaşam hakkının ihlali olduğu, b) suçlunun değişme, iyileşme umudunu ve şansını ortadan kaldırdığı, c) iddia edildiği gibi caydırıcı etkisinin olmadığı, aksine devlet tarafından işlenen bir vahşet olduğu, d) verilen hatalı kararlardan geri dönüş olanağı olmadığı için ona karşı çıkmaktadırlar.
Meslek etiği hangi başlıklarda değerlendirilebilir?
Biyoetik” ya da “tıp etiği” olmak üzere, çevre sorunlarının insana ya da insanlığın geleceğine olası etkilerini konu edinen “çevre etiği”, en geniş anlamıyla iş ya da ticaret yaşamında ortaya çıkan etik sorunları ele alan “işletme etiği”, ayrıca siyaset ve kamu yönetimi alanında karşılaşılan etik sorunları ele alan “siyaset etiği” ya da “yönetim etiği” günümüzde kendilerinden en fazla söz edilen meslek etikleridir.
Tıp etiği hakkında kısaca bilgi veriniz.
Hekimlik etkinliği, yapılan işlerin teknik açıdan etkili bir şekilde gerçekleştirilmesinden ibaret değildir. Hasta insanla, onun bedeninin durumuyla ve yaşam durumuyla ilgilenme hekimliğin görev alanı içindedir. Hekimlik etkinliği, sadece teknik gerekleri yerine getirmekle yetinemez, aynı zamanda. Hem paragmatik buyruklar hem de hastanın kişi olarak tanınmasını gerektiren ahlak buyruğunu yerine getirmek durumundadır.
Hekim ile hasta, uzman ile uzman olmayan arasında giderilmesi güç olan asimetridir. Hekim bilgili hasta bilgisizdir. Hekim konum olarak güçlü hasta güçsüz ve çoğunlukla hastalık karşısında çaresizdir. Bu durum ise sıkça suistimallere yol açabilmektedir. Hekimin gereksiz olduğunu bildiği bir ameliyatı salık vermesinde olduğu gibi, bilginin kötüye kullanımı bir etiğe gereksinimi acil bir talep haline getirmektedir.
İş etiği hangi sorularla, neye cevap aramaktadır?
İş ya da işletme etiği, ticaretin, sanayinin ve hizmet sektörlerinin gelişmesi, küçüklü büyüklü kurumsal yapıların oluşması, bu kurumların da para kazanmayı ana hedef olarak koymalarının sonucu ortaya çıkan etik sorunlar, bu alanlara etik açıdan bakan çalışmaları gerekli kılmıştır. “İşletmeler nasıl etik olur?”, “Para kazanma ve etik bir arada olabilir mi?”, “etik davranış kazandırır mı” gibi sorularla yola çıkan “işletme etiği” görüşleri, iş yaşamında etik sorunların azaltılmasını, bunu sağlayacak bilgiler, ilkeler ortaya koymayı amaçlamaktadırlar.
Meta-etik kuramlarını kaç grubu ayırmak mümkündür?
20. yüzyıl etiğinde ağırlıklı bir yeri olan meta-etik kuramlarına toplu olarak bakıldığında ise, bunlar üç gruba ayrılabilmektedir: (1) “Temel etik ve değer yargılarının her durumda temellendirilebileceğini” savunan Tanımcı Kuramlar; (2) temel ilkelerimiz ve değer yargılarımızın sezgisel ve kendiliğinden apaçık olduğunu savunan Sezgici ya da Doğalcı Olmayan Kuramlarla; (3) “değer ve etik yargılarının şeylere, kişilere ve eylemlere nitelikler yükleyen (veya onların varlığını reddeden) ifadeler veya iddialar olmadığını savunan Bilişselci ile Betimleyici Olmayan Kuramlar.
Meta-etiğinin çözümleme ile ilgili olan 3 sorusu nedir?
Frankena’nın dile getirdiği meta-etiğin dört sorusundan üçü “çözümleme”yle ilgilidir. “Genellikle kabul edildiği üzere, meta-etik şu soruları sorar: (1) “Doğru”, “yanlış”, “iyi”, “kötü” gibi etik terimlerin ya da kavramların anlamı ya da tanımı nedir? Bu tür terimleri ya da kavramları içeren yargıların doğası, anlamı ya da işlevi nedir? (2) Bu tür terimlerin ahlaki anlamda kullanılışı, ahlaki olmayan kullanılışından, ahlaki yargılar normatif yargılardan nasıl ayrılır? Ahlaki olmayanın zıddı olarak alındığında ahlakînin anlamı nedir? (3) “Eylem”, “vicdan”, “irade”, “özgür irade”, “niyet”, “söz verme”, “özür dileme”, “güdü”, “sorumluluk”, “akıl”, gibi birbiriyle bağlantılı terimlerin ya da kavramların açıklaması ya da anlamı nedir?”
İoanna Kuçuradi’nin değer ve etik görüşü hakkında kısaca bilgi veriniz.
Kuçuradi değer sorunlarını değerlendirme sorunundan hareketle ele alır. Onu bu konu üzerinde durmaya götüren, yaşamda karşılaştığı değerlendirmeler, aynı şeyin farklı kişilerce farklı şekilde değerlendirilmesi ve her kişinin kendi değerlendirmesini tek doğru değerlendirme saymasıdır. Buradan hareketle değer probleminin felsefede değerlendirme ve değerler problemi olarak karşımıza çıktığını söyler. Bunun için de yazılarında öncelikle değerlendirme etkinliği üzerinde durarak, farklı değerlendirme biçimlerini -değer biçme, değer atfetme ve doğru-yanlış değerlendirme dediği değerlendirme biçimlerini birbirinden ayırarak, doğru değerlendirmenin yapılabilmesinin önkoşullarını ortaya koyar.