Etik Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Etik Nedir?
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Eskiçağda etiğin yeri nedir?
Eskiçağda etik, bir bilgi alanı olarak felsefenin temel alanlarından biri olma özelliğini taşır. Bundan dolayı felsefenin ilk ele aldığı konular olarak varlık, bilgi ve mantık çalışmaları arasında önemli ve öncelikli bir yeri olmuştur. Sokrates, Platon ve Aristoteles, etiği bir bilgi alanı olarak kuran ve onun bilgi olma niteliğini en açık şekilde ortaya koyan filozoflardır
Ahlak olgusunun etikle ilişkisi nedir?
Ahlâk bir olgudur ve geniş anlamda söylenirse, insanın toplumsal yanıyla ilişkili bir olgudur. Etikle ilgisi bakımından onun, yalnızca olgu olma özelliğine dikkat etmek gerekir. Bu ana özelliğiyle ahlâk, filozofun kurup var etmediği, toplumda kendiliğinden var olan, ama filozofun yalnızca bu nedir? diye sorabileceği bir gerçeklik olgusudur. Bu soruyu sorabilmek ise etik alanının bilgisiyle olur. Demek ki ahlâk, olgusal nitelikli bir varolandır, etik ise bilgisel niteliklidir.
Ahlaklılık kavramı nedir?
Etik, felsefenin eski ve temel bir dalı iken ahlâk, yere ve zamana göre değişen ve davranış belirleyen normlardan, ölçülerden oluşmuş çeşitli ahlâklar olarak kendini gösteren bir olgudur. Ahlâklılık da ahlâk olgusunda görüldüğü gibi yine normlara ilişkin bir adlandırmadır. Bu normlar da davranışlarımızla ilgilidir. Ancak, ahlâklılık normları, ahlâk normlarından farklıdır. Bunlar, yerel değil, genel normlardır. Çünkü herhangi bir bölgeye, bir topluluğa bağlı değildir. Örneğin, dürüst olmak gerekir veya verdiğin sözü tutmak gerekir ya da insanlara eşitsiz muamele etmemek gerekir gibi davranış ilkeleri, her yerde söz konusu olabilecek ilkelerdir. Bu türden normlara daha çok meslek etiklerinde rastlanmaktadır. Hastaya zarar vermeme, gizlilik ya da sır vermeme gibi tıp etiğine ait ilkeler; tarafsız olma, doğru haber verme, özel yaşamın gizliliği gibi basın etiğine ait ilkeler bu türden normlara örnek verilebilir
İoanna Kuçuradi’nin etik ve ahlak ile ilgili düşünceleri nelerdir?
İoanna Kuçuradi, ahlâk sözcüğünün bağlamlarından hareketle, ahlakın kişliler arası ilişkilerde davranışlara ilişkin geçerli kılınmış çeşitli değer yargıları sistemleri olarak karşımıza çıkan bir olgu olduğunu belirtmektedir. Bu değer yargıları sistemlerinin geçerliliği, topluluklara, yere ve zamana göre değişmektedir. Kavramsal içeriği böyle olan ve adına ahlâk denen bu olgu, yaşamda çeşitli ahlâklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Yere ve zamana bağlı şekilde çeşitlilik gösteren bu ahlâklar, bir kısmı değişik ve değişken olan davranış kuralları ve değer yargıları, bir kısmı ise pek değişiklik göstermeyen davranış kuralları ve değer yargılarından oluşmaktadır. Öyleyse, ahlâktan söz edildiğinde, aslında belirli bir ahlâk ya da ‘moral’ den söz edilmektedir. Farkında olunsun ya da olunmasın bir ahlâk hep belirli bir topluluğun ahlâkıdır veya ondan kaynaklanmaktadır.
Rönesansta etiğin yeri nedir?
Rönesansta, bilindiği gibi insanın yeniden kendine yönelmesiyle, kendinden yola çıkan bilme çabasıyla başlayan bir kıpırdanışla etiğin yeniden önem kazanmaya başladığını görmekteyiz. Francis Bacon 1626), René Descartes(1596-1650), Baruch Spinoza (1632-1677), Yeniçağda etiğin tekrar önem kazanması yönünde katkı sağlayan düşünürlerdir. Bacon, iyi yi bu dünyaya ilişkin bir kavram olarak incelemek ve etik araştırmalarda bilgiyi temel almak gerektiğini düşünmüştür. Descartes ise Eskiçağda Stoa Okulunun düşüncelerini özellikle duygulanımlar konusu bakımından yeniden ele almış, erdemler konusuna eğilmiştir. Spinoza ise Etica (Etika) adlı bir kitap yazmıştır. Ancak, etiğin bu evrede yeniden önemli bir alan olarak tam anlamıyla ortaya çıkışı 18. Yüzyılda olmuştur. İngiltere’de John Locke (1632-1704), Shaftesbury (Antony Ashley Cooper, 1671-1713), Francis Hutcheson (1694-1747) ve David Hume (1711-1776) bu konuda önde gelen düşünürlerdir. Ama etiğin yeniden doğuşu ve gelişimi konusunda asıl dönüm noktası Almanya’da Immanuel Kant’ın (1724-1801) çalışmalarıyla olmuştur.
Etiğin kapsamına giren temel sorular nelerdir?
İnsan ve yaşamla ilgili her konu ve sorun etiğin kapsamına girmektedir. Etiğin felsefenin temel alanlarından biri olması bundan dolayıdır. Eskiçağdan günümüze uzanan tarihinde etik, tarihsel dönemlere bağlı şekilde çeşitlenen farklı türden soruları ele almıştır. Etiğin başlangıcında başlıca iki tür sorun üzerinde durulmuştur: Doğru, iyi ve bunlardan gelen mutlu bir yaşam elde edebilmek için gereken bilginin koşullarının ve kişinin herhangi bir koşulda doğru olanın ne olduğunu bulabilmesi ve kendi bilgisine dayanarak eylemlerde bulunabilmesi için gereken bilginin koşullarının ne olduğu.
Etiğin diğer insan bilimleriyle kesiştiği konular nelerdir?
Etiğin, başta psikoloji olmak üzere insan bilimleriyle de kesişen kimi konuları vardır. Kaygı, korku, üzüntü, acı çekme, kıskanma gibi duygu ve yaşantılar; seçme veya karar verme gibi edimler; kişiler, kişilik yapıları, kişi bütünlükleri ve kişilerarası ilişkiler; bu ilişkilerde takınılan tavırlar, gösterilen tutumlar, alınan kararlar, gerçekleştirilen eylemler, hem insan bilimlerinin hem de etiğin ele aldığı konulardır.
Etiğin kapsamında yer alan kavramlar nelerdir?
Etiğin kapsamında yer alan kavramlar; • Kaygı, • Korku, • Amaçlar ve • Adalettir.
Demokritos “Doğru yaşamın koşulları” üzerine düşünmüştür. Burada doğru yaşamdan anlayacağımız şey nedir?
Demokritos’un sözünde geçen doğru yaşamda kastedilen şey; ‘dinginlik’, ‘esenlik’ ve ‘iyi’ bir yaşamdır.
Etiğin başlı başına bir alan olması hangi düşünürlerin etkisiyle olmuştur?
Genel olarak söylenirse, insan ve yaşamla ilgili her konu ve sorun etiğin kapsamına girmektedir. Etiğin felsefenin temel alanlarından biri olması bundan dolayıdır bir bakıma. Eskiçağda doğayı ve varlığı araştıran Sokrates öncesi düşünürlerde bile, Demokritos örneğinde açıkça görüldüğü gibi, etik sorular ele alınmıştır. Gerçi etik henüz bir araştırma alanı olarak ortaya konmamıştır, ama o evrede bu durum diğer alanlar için de aynıdır. Etiğin başlı başına bir alan olması Sokrates, Platon ve özellikle Aristoteles’in çalışmalarıyla olmuştur.
Etiğin yeniden canlandırıldığı 18. yüzyılda ortaya çıkan yeni sorunlar çıkmıştır. Buna bağlı olarak yeni sorular ve yeni kavramlar ortaya atılmıştır. Bu yeni kavramlar nelerdir?
Bu yeni kavramların başlıcaları; • İyi isteme, • Ödev, • Sorumluluk, • Yükümlülük, • Gereklilik, • Değerler, • Anlamlar ve • Amaçlardır.
20. yüzyılın başlarında etik, ona verilen önem bakımından ne durumdaydı?
O günün koşullarında bir bilgi alanı olarak etiğin sağladığı bilgiye fazlasıyla gereksinim olduğu halde, bu alan, felsefenin dışında tutulmuştur. Dönemin, toplumsal, siyasal ve ekonomik koşullarını ayrı tutarak felsefeyle bağlantısında söylenirse, bu dışlamanın başlıca iki etkenden dolayı olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, 19. yüzyılda doğa bilimlerine bağlı bir bilme ve araştırma anlayışıyla öne çıkan bilimlerin benimsettiği insan ve yaşam anlayışıdır. Bu anlayışla nerdeyse tümüyle örtüşen Viyana Çevresi düşünürlerinin benimsediği yeni felsefe anlayışı, etiği felsefe içinde bir bilgi alanı olarak görmenin yolunu kapatmıştır. Bu anlayışın etkisiyle insan, yaşama dünyasında apayrı bir yeri ve işlevi olan önemli bir bilgi alanından uzak kalmıştır. Öte yandan, daha çok ekonomik kalkınmaya dayalı bir ilerleme anlayışı içinde insanın, kendine ilişkin bilgi yönünden gelişmesi gerekliliğinin unutulması, bu eski ve köklü bilgi alanının ihmal edilmesini daha da kolaylaştırmıştır.
Bir olgu olarak ahlakın ve bir bilgi alanı olarak etiğin sorduğu temel sorular nelerdir?
Bir bilgi alanı olarak etiğin, bilgi felsefesi, varlık felsefesi, sanat felsefesi, tarih felsefesi gibi bilgi alanlarına benzer şekilde kendine özgü bir nesne alanı vardır ve etik, kendi araştırma alanındaki soru ve sorunları nesne edinmekte, bilme konusu yapmaktadır. Örneğin bir olgu olarak çeşitli ahlâklar, âdil olma, iyi olma, erdemli olma konusunda her biri kendine göre davranış ölçüleri verirken; bir bilgi alanı olan etik, adalet nedir?, erdem nedir?; eylemlerimizle ilgisinde ‘doğruluk’ veya ‘âdil olmak’ nedir? gibi yaşama dünyamızın bu önemli kavramlarının bilgisini arayan temel sorulara yönelmektedir. Yine aynı şekilde günlük yaşam içinde bir durumda bir kişinin ne yapması gerektiğinin veya bir kişinin bir durumda doğru olanı yapabilmesinin koşullarının bilgisine yönelmek ile bunun hazır ölçülerini vermek çok farklı iki işlemdir. Bunlardan ilki, eyleyen ya da karar veren kişiye bağımsız düşünebilme ve karar verebilme imkân› verirken, diğeri, kişileri kararlarında belirleyici olmayı istemektedir.
Etik ve ahlak terim olarak nasıl adlandırılırlar?
Etik terimi, bir bilgi alanını adlandırmaktadır. Bu alan, felsefenin ilk ve temel alanlarından birisidir. Ahlâk terimi ise tarihsel ve toplumsal nitelikli bir olguyu adlandırmaktadır.
Günümüzde etikle ilgili arayışları ve etik araştırmalarını öne çıkaran nedenler nelerdir?
Bugün etikle ilgili arayışları ve etik araştırmalarını öne çıkaran nedenler, insanın kendine ilişkin bilgisinin yetersizliği, eksikliği yüzündendir büyük ölçüde. Dünyadaki pek çok sorun, insanın kendini bilme konusunda yetersiz kalmasından, böyle bir bilgi arayışını çoğunlukla ihmal etmiş olmasından ileri gelmektedir.
Kökeni bakımından etik sözcüğünün asıl anlamı nedir?
Çoğul anlamıyla ethos sözcüğü her ne kadar bir grubun, bir topluluğun yaşama biçimini de ifade edebilecek şekilde anlaşılmaya açık ise de, kökeni bakımından etik sözcüğünün asıl anlamı kişiyle ilgilidir ve bugün etik dendiğinde onu tam ve doğru olarak ifade eden anlamı da budur.
Euthymia ve ataraksianın beraberliğinden gelen mutluluğa ne denir?
Eudaimonia.
Ahlâk ve etiğin farkını tanımlayarak açıklayınız.
Ahlâk bir olgudur ve geniş anlamda söylenirse, insanın toplumsal yanıyla ilişkili bir olgudur. Elbette ahlâklar da insanın var olma koşullarından biridir ve onun kültür dünyasının bir parçasıdır. Ancak, burada etikle ilgisi bakımından onun, yalnızca olgu olma özelliğine dikkat etmek gerekir. Bu ana özelliğiyle ahlâk, filozofun kurup var etmediği, toplumda kendiliğinden var olan, ama filozofun yalnızca “bu nedir” diye sorabileceği bir gerçeklik olgusudur. Bu soruyu sorabilmek ise etik alanının bilgisiyle olur. Demek ki, ahlâk olgusal nitelikli bir var olandır, etik ise bilgisel niteliklidir.
Sokrates, sorgulanmamış bir yaşamın yaşanmaya değmediğini söylemiştir. Bu söz ile anlatılmak istenen nedir?
Burada kişi kendini ve kendisiyle ilişkisinin ne durumda olduğuna bakmalıdır. Kişinin kendinden yola çıkarak, diğer insanlarla, dünyayla, yaşamla kurduğu ilişkileri gözden geçirmesi, kendi hakkında bilgi edinmesi ve kendini bilerek yaşamasının önemi vurgulanmaktadır.
Ruhun sarsılmaz olmasına ne denir?
Ataraksia.
Rönesansa kadar etiğin insanlık tarihindeki önemi nedir?
Felsefenin en temel bir alanı olmakla birlikte etik felsefe tarihinin her döneminde aynı derecede önemli sayılmamıştır. En parlak dönemi olan Eskiçağdan sonra uzun bir süre, yaklaşık 18. yüzyıla kadar geri planda kalmış hatta nerdeyse unutulmuş bir alandır. Aristoteles’in ölümünden sonra, felsefenin theoria yönünün zayıflamasıyla ve daha sonra 529 yılında Doğu Roma İmparatoru Justinianus ’un, Atina’daki Akademia’yı (Platon’un okulunu) Hristiyanlığa aykırı bulduğu için kapatmasıyla, insanın dünya ile ilişkisi köklü bir değişime uğramıştır. Sonuç olarak insanlık tarihinde uzun bir dönem olan Ortaçağ boyunca etik Eskiçağdaki önemini yitirmiştir. Ancak, insan var oldukça insan ilişkileri ve eylemleri de var olacaktır hep. Dolayısıyla insan ilişkileri ve eylemlerden oluşan dünya da hem güncel olaylarıyla hem de tarihsel yönüyle var olacaktır. Olan bitenleri, insanın yapıp etmelerini, eylemlerini, tutumlarını, kararlarını ve bunlardan oluşan dünyasın felsefî bakışla bilme yöneliminden zaman zaman uzak kalınsa bile, dünya ve sorunları vardır yine ve sürekli oradadır. İşte bu sorunlara elverişli bir açıdan, yani insanın kendinden yola çıkarak yaklaşma ve bunlara çözüm arama gereksinimi kimi durumlarda ertelenebilse bile, hiçbir zaman ortadan kalkmamıştır, kalkmayacaktır da.
Etik sözcüğünün kökeni nedir, nereden gelmektedir?
Etik sözcüğü köken olarak eski Yunanca bir sözcük olan ‘ethos’ sözcüğünden gelir. Ethos’un çoğulu olan ‘ethe’ en eski anlamıyla söylenirse, canlı bir varlığın ‘mekân’ı ‘hep gittiği, sığındığı yer’ anlamına gelmektedir. Kökenindeki anlamı bakımından karakter veya huy demek olan ‘etik’ sözcüğü aslında kişiye bağlı, kişiyle ilgili bir durumu, ona özgü olan bir yanı ifade etmektedir. Böyle dendiği zaman da o kişinin, o insanın huyu, yapısı, etik karakteri söz konusu edilmektedir.
18. Yüzyılda etiğin ilgilendiği yeni sorunlar nelerdir?
Özellikle etiğin yeniden canlandırıldığı 18. yüzyılda, doğal olarak yeni sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunlara bağlı olarak da yeni kavramlar ortaya atılmıştır. Örneğin, iyi isteme, ödev, sorumluluk, yükümlülük, gereklilik, değerler, anlamlar ve amaçlar gibi kavramlar bunlar arasında başlıca olanlardır.
Eski Yunancadaki ethikos sözcüğünün yerine daha sonraları Latince moralis sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. Moralis sözcüğünü ilk kullanan hangi düşünürdür?
Moralis sözcüğünü ilk kullanan düşünür Çiçero’dur.
Etiğin psikolojiyle, daha genel söylenirse insan bilimleriyle kesiştiği konulara örnek veriniz.
Kaygı, korku, üzüntü, acı çekme, kıskanma gibi duygu ve yaşantılar; seçme veya karar verme gibi edimler; kişiler, kişilik yapıları, kişi bütünlükleri ve kişilerarası ilişkiler; bu ilişkilerde takınılan tavırlar, gösterilen tutumlar, alınan kararlar, gerçekleştirilen eylemler hem insan bilimleri hem de etik tarafından bilme konusu yapılabilen konulardır.
Almanya’da İmmanuel Kant’ın çalışmaları ile etiğin yeniden doğması ve gelişmesi etkisini 19. yüzyıl düşünürlerinde de sürdürmekle birlikte bir duraklama daha olmuştur. Bu duraklamanın nedeni nedir?
19. yüzyılda özellikle doğa bilimlerinde elde edilen başarıdan dolayı benimsenen bilim ve bilgi anlayışının etkisi olmuştur. Ardından, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ‘Viyana Çevresi’ ya da ‘Yeni Pozitivizm’ veya ‘Mantıkçı Pozitivizm’ adıyla bilinen bir felsefe akımının benimsediği ‘yeni felsefe’ anlayışının da etkisiyle etik tümüyle felsefenin dışına atılmıştır.
Aristotales insanın etik bir varlık olduğunu nasıl anlatmaktadır?
Aristoteles’in deyişiyle insanın bir işi vardır ve bu iş, sadece yaşamak değildir. İnsanın işi, ona özgü bir yaşam, yani akılla bağlantılı bir eylem yaşamı sürmektir. Dolayısıyla insan yaşamı, ruhun akla uygun etkinliği ve bu etkinlikten doğan eylemlerle belirlenir. Ayrıca, erdemli insana yakışan şey, bunları iyi ve güzel bir biçimde yapması olduğundan, insan için iyi olan şey, ruhun erdeme uygun etkinliğidir Kısaca insan, varlığını sürdürmek için, yaşamak için, var olmak için bir dünya kurmak zorundadır. O, doğada sadece canlı bir varlık olarak kalamaz. Kendine özgü bir canlı olmanın ötesine geçerek insan olmak zorundadır. Bu aslında onun toplumsal veya siyasal canlı (zoon politikon) olmasını da içerir. İşte bu yönü onun etik varlık olduğunun, zorunlu şekilde etik bir var olan olduğunun ifadesidir.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren etiğin konuları nelerdir?
Ötanazi, kürtaj, ölme hakkı, organ verme, organ ticareti, yapay zekâ, teknoloji, gen teknolojisi, nanoteknoloji ve nöroloji alanındaki çalışmalar (nöroetik) 20. yüzyılın sonlarına doğru etiğin konusunu oluşturmuştur.
Felsefede etiğin tarihi çok eski olmasına rağmen etiğin bugün sanki yeni bir alan gibi görünmesinin sebebi nedir?
Çünkü etik, hem felsefenin iki yeni alanı olan ve günümüz için önem kazanan insan felsefesi ve değer felsefesi ile çok yakından ilişkilidir, hem de diğer bilgi alanları -insan ve toplum bilimleri, doğa bilimleri ve uygulamalı bilimler- için etiğin vazgeçilmez bir önemi vardır.
Kişilerin ahlâktan anladığı şey genel olarak nedir? Açıklayınız.
Genellikle kişilerin ahlâktan anladığı şey, belirli bir topluluğa, bir yere ve zamana bağlı “değerlilik ölçütleri” veya kurallar, ilkeler bütününden ibaret olmaktadır. Geçerli olan ölçüt neyse ona göre “ahlâklı” veya “ahlâksız” eylemlerden, kişilerden; “etik” veya “etik olmayan” davranışlardan söz edilebilmektedir. Bu kavrayış biçiminde etik ile ahlâk aynı şeyler olarak görülmektedir.
Etiğin bilimlerle kesiştiği konular vardır. Ancak bu bilimlerin konuları ele alış şekilleri ve etiğin ele alış şekli farklıdır. Bu farkı bir örnekle açıklayınız.
Örneğin, “kaygı”yı veya bir kişinin tutumunu, davranışını Psikoloji olgusal ve deneysel, yani tek tek durumlarla ilgisinde ele alırken, felsefe ve etik, “kaygı”nın kendisini konu edinir, “kaygı”nın ne olduğunu anlamak ister.
Etiğin temellerini atan filozof kimdir?
Sokrates’tir.
Etik ve ahlâk terimleri tanımlamaları bakımından neyi adlandırmaktadırlar?
Etik terimi, bir bilgi alanını adlandırmaktadır. Bu alan, felsefenin ilk ve temel alanlarından birisidir. Ahlâk terimi ise tarihsel ve toplumsal nitelikli bir olguyu adlandırmaktadır.
Ahlak toplumsal nitelikli bir olgu mudur?
Etik, bir bilgi dalıdır. Ahlâk ise bizi her yandan kuşatan toplumsal nitelikli bir olgudur. Dış dünyada var olan; çeşitli normlardan, buyruklardan, yasaklardan oluşmuş bir olgudur ve hep bir grubun, bir topluluğun ahlâkı olarak karşımıza çıkar. Ahlâk, yere ve zamana bağlı şekilde değişen ve geçerli olduğu toplumda yaptırım gücüne sahip çeşitli değer yargıları sistemleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda ahlâk, hep belirli bir topluluğun ahlâkıdır veya ondan kaynaklanır
Günlük yaşam içinde bir durumda bir kişinin ne yapması gerektiğinin veya bir kişinin bir durumda doğru olanı yapabilmesinin koşullarının bilgisine yönelmek ile bunun hazır ölçülerini vermek arasındaki farkı açıklayınız.
Bunlardan ilki, eyleyen ya da karar veren kişiye bağımsız düşünebilme ve karar verebilme imkânı verirken, diğeri, kişileri kararlarında belirleyici olmayı istemektedir.
Platon’un okulunun adı nedir?
Platon’un okulunun adı Akademia’dır.
Ahlak felsefesi ne tür bilgiler ortaya koymaktadır?
Kısaca belirtmek gerekirse, ahlâk felsefesi de bir araştırma alanıdır. Ancak ahlâk felsefesi çalışmalarında görülen şu özellikten dolayı, ahlâk felsefesi ile etik arasında bir farkın olduğu düşünülmektedir. Ahlâk felsefesi, olgu olarak var olan ahlâklarla ilgili bilgi ortaya koymaya çalışan bir bilgi dalı gibi görünmekle birlikte, bazen, belirli bir ahlakın temellendirilmesi olarak, bazen de tek tek ahlakların üstünde onları aşan bir üst ahlâk getirme çabası olarak da görünmektedir. Ancak, her iki durumda da kişilere doğrudan ya da dolaylı şekilde, yapılması› ve kaçınılması gerekenler konusunda her koşulda geçerli olabilecek kimi ilkeler, kurallar önermektedir. Sonuç olarak burada da aslında yine eylemlerin değerlendirilmesine ilişkin bir ölçüt geliştirme çabasında olunduğu görülmektedir.
Etik sözcüğünün çoğul biçimdeki anlamı nedir?
İnsan yaşamı bir dünya içinde geçer. Dünyada her gün, her yaşama alanında bin bir çeşit olay olur, pek çok şey olur biter. Dünyada kişiler vardır ve dünya, kişiler, kişilerin eylemleri, yapıp ettikleri, ortaya koydukları ile vardır, var olur. Dünyanın ana dokusu kişiler, kişilerarası ilişkiler ve kaçınılmaz olarak ilişkiler kuran bu varlığın eylemleridir. Bu noktada etik sözcüğünün çoğul biçimindeki anlamına yeniden dönersek, bir canlının barındığı ortam olarak etik, insanın var olma, yaşama ortamıdır ve bu durum sırf insana özgüdür. İşle bu ortamda olan bitenlerin bilgisini aramak etiğin işidir.
Günümüzde etiğin ele aldığı sorunlar nelerdir?
Günümüzde etiğin ele aldığı sorular çok daha çeşitlenmiştir. Bunda hem uygulamalı etik çalışmalarının artması hem de bugünkü dünyada yaşamla ilgili sorunların artması etkili olmuştur. Örnek vermek gerekirse, ötanazi, kürtaj, ölme hakkı, organ verme, organ ticareti gibi durumlar; yapay zekâ, teknoloji, gen teknolojisi, nano teknoloji ve nöroloji alanındaki çalışmalar etiğin sorgulama alanına girmektedir. Buna ek olarak, teknoloji sorunlarından dolayı ortaya çıkan çevre etiği, toprak etiği gibi yeni etik çeşitleri vardır. Ayrıca, mesleklerle ilgili etik sorunlardan dolayı ortaya çıkan çok sayıdaki meslek etiklerini de bunlara eklemek gerekir. Etiğin bugün çok sayıda ve çeşitli konulara yönelmesi, çeşitli etiklerden ve meslek etiklerinden söz edilmesi sonucunu getirmiştir. Böyle olmakla birlikte etiğin ana konusunun eylemler ve kişilerarası ilişkilerde olup bitenler olduğunu gözden kaçırmamak, başka deyişle etiğin asında felsefî etik olduğunu unutmamak gerekir
“İnsanın bir işi vardır ve bu iş sadece ‘yaşamak’ değildir.” diyen Aristoteles’e göre insanın asıl işi nedir?
Aristoteles’e göre insanın işi, ona özgü bir yaşam, yani akılla bağlantılı bir ‘eylem yaşamı’ sürmektir.
Viyana Çevresi akımının başlıca temsilcileri kimlerdir?
Viyana Çevresi akımının başlıca temsilcileri şöyle sıralanabilir: • Moritz Schlick, • Rudolf Camap, • Hans Reichenbach ve • Otto Neurath.
Etiğin yeniden doğuşu ve gelişimi konusunda asıl dönüm noktası Almanya’da hangi düşünürün çalışmaları ile olmuştur?
Etiğin yeniden doğuşu ve gelişimi konusunda asıl dönüm noktası Almanya’da “Immanuel Kant”ın çalışmaları ile olmuştur.
Etik, ahlâk ve ahlâklılık kavramları arasındaki fark nedir?
“Etik, felsefenin bir dalıdır”. Felsefenin ana alanlarından biri olan etik, diğer alanlarda, örneğin varlık felsefesi, bilgi felsefesi gibi alanlarda ortaya konan bilgilerin yaşamla bağının kurulmasını, bu bilgilerin bizim için anlamlı hale gelmesini sağlar. Bu durumda etik, felsefenin eski ve temel bir dalı iken ahlâk, yere ve zamana göre değişen ve davranış belirleyen normlardan, ölçülerden oluşmuş çeşitli ahlâklar olarak kendini gösteren bir olgudur. “Ahlâklılık” da ahlâk olgusunda görüldüğü gibi yine normlara ilişkin bir adlandırmadır.
Etiğin başlı başına bir alan olmasında öncülük eden düşünürler kimdir?
Etiğin başlı başına bir alan olmasında öncülük eden düşünürler; • Sokrates, • Platon ve • Özellikle Aristoteles’tir.
Etiğin belli başlı konulara yönelimiyle diğer bilimlerin yönelimi arasında ne tür bir fark vardır?
Konulara etiğin yönelme ve bunları ele alma tarzı ile bilimlerin ele alma tarzları arasında önemli bir fark vardır. Bu fark, bilim ile felsefe arasındaki farktan dolayıdır. Örneğin kaygı yı veya bir kişi tutumunu, davranışını Psikoloji olgusal ve deneysel, yani tek tek durumlarla ilgisinde ele alırken, felsefe ve etik, kaygı nın kendisini konu edinir, kaygı nın ne olduğunu anlamak ister. Elbette her iki bilgi alanının da ele aldığı konuya ışık tutması ve eğildiği soruna çözüm bulması söz konusudur.
Yeniçağ’da etik yeniden önem kazanmaya başlamıştır. Bu dönemde etiğin tekrar önem kazanmasına katkı sağlayan Yeniçağ düşünürlerinin isimleri nedir?
Yeniçağ’da etiğin tekrar önem kazanmasına katkı sağlayan düşünürler şöyle sıralanabilir: • Francis Bacon, • René Descartes, • Baruch Spinoza.
Annemarie Pieper’e göre (bir) ahlâk nereden doğmaktadır?
Annemarie Pieper (bir) ahlâkın “bağlayıcı olduğu kabul edilerek belirlenmiş olan “norm”lardan, “buyruklar”dan, “yasaklar”dan oluştuğunu; “hep bir grubun, bir topluluğun ahlâkı olarak karşımıza çıktığını” belirtmektedir.
Felsefe ve etik tarihi ilişkisi nasıldır?
Felsefede etiğin tarihi çok eskidir. Ama eski olmakla birlikte bugün etik, sanki yeni bir alan gibi görünmektedir. Çünkü hem felsefenin iki yeni alanı olan ve günümüz için önem kazanan insan felsefesi ve değer felsefesi ile çok yakından ilişkilidir, hem de diğer bilgi alanları - insan ve toplum bilimleri, doğa bilimleri ve uygulamalı bilimler - için etiğin vazgeçilemez bir önemi vardır.
Etik sözcüğünün kökeni nedir?
Etik sözcüğü köken olarak eski Yunanca bir sözcük olan ‘ethos’ sözcüğünden gelir. Bu sözcüğün kökeninde ‘ethika’ sözcüğü vardır.
Etik ile ahlâk felsefesi arasındaki fark nedir?
Ahlâk felsefesi de bir araştırma alanıdır. Ancak ahlâk felsefesi çalışmalarında görülen şu özellikten dolayı, ahlâk felsefesi ile etik arasında bir farkın olduğu düşünülmektedir. Ahlâk felsefesi, olgu olarak var olan ahlâklarla ilgili bilgi ortaya koymaya çalışan bir bilgi dalı gibi görünmekle birlikte; • Bazen, “belirli bir ahlâkın temellendirilmesi olarak”, • Bazen de “tek tek ahlâkların üstünde onları aşan bir üst ahlâk getirme çabası olarak” da görünmektedir. Ancak, her iki durumda da kişilere doğrudan ya da dolaylı şekilde, “yapılması ve kaçınılması gerekenler” konusunda her koşulda geçerli olabilecek kimi ilkeler, kurallar önermektedir. Sonuç olarak burada da aslında yine “eylemlerin değerlendirilmesine ilişkin bir ölçüt geliştirme” çabasında olunduğu görülmektedir.
Bugün etikle ilgili arayışları ve etik araştırmalarını öne çıkaran nedenler nelerdir?
İnsanın kendine ilişkin bilgisinin yetersizliği ve eksikliği yüzünden bugün etikle ilgili arayışlar ve etik araştırmaları öne çıkmaktadır.
İoanna Kuçuradi ahlâk sözcüğünü nasıl tanımlamaktadır?
İoanna Kuçuradi ahlâk sözcüğünün bağlamlarından hareketle, ahlâkın “kişilerarası ilişkilerde davranışlara ilişkin geçerli” kılınmış “çeşitli değer yargıları sistemleri” olarak karşımıza çıkan bir olgu olduğunu belirtmektedir.
Etik sözcüğünün kökeni olan ‘ethos’ ve ‘ethika’ sözcüğünün anlamları nedir?
Ethika sözcüğü ethos sözcüğünün çoğulu olan ethe’ ye ilişkin konular anlamına gelmektedir. Ethos’un çoğulu olan ethe, en eski anlamıyla söylenirse, “canlı bir varlığın ‘mekân’ı, ‘hep gittiği, sığındığı yer’ anlamına” gelmektedir. İlk anlamıyla “bir canlının barındığı, sığındığı yer, ortam” anlamına gelen ethe’nin tekili olan ethos sözcüğü de karakter, huy demektir.
Aristoteles’in başlıca yaşam tarzları olarak belirlediği yaşam tarzları nelerdir?
“Haz yaşamı”, “siyaset yaşamı” ve “theoria yaşamı” içinde önemli bir yaşam tarzı saydığı siyaset yaşamı ve etkinliği Aristoteles’in başlıca yaşam tarzları olarak belirlediği tarzlardır.
Herakleitos’a göre huy insanın nesidir?
Herakleitos’a göre bir insanın ethos’u -huyuinsanın daimon’udur.
Etiğin en parlak dönemi ne zamandır?
Eskiçağ etiğin en parlak dönemidir.
Etiğin bugünkü önemini önceki dönemlerle karşılaştırarak açıklayınız.
Etik, 20. yüzyılın başındaki durumunun aksine bugün felsefenin en fazla ilgi gören alanlarından biridir. Eskiçağ’daki yerini ve önemini bir yana bırakırsak, etiğe hiçbir dönemde bu kadar önem verilmediği söylenebilir.
Bir canlının barındığı ortam olarak etik nedir?
Bir canlının barındığı ortam olarak etik insanın var olma, yaşama ortamıdır ve bu durum insana özgüdür.
Spinoza’nın yazdığı kitabın adı nedir?
Spinoza’nın yazdığı kitabın adı “Etica”dır.
Nasıl davranırsam ahlâklı olurum ya da hangi davranış ahlâka uygun olur gibi sorulara yanıt olarak Bedia Akarsu “elimizde iyice tartıp biçmeyi sağlayacak bir ölçek yok” demiştir. Bedia Akarsu’nun bu sözünü açıklayınız.
Bedia Akarsu bu sözünde, ahlâkın içeriğinin çeşitli çağlara ve çevrelere göre değiştiğini; hatta tek tek kişilerin bile ayrı ahlâk anlayışlarının olabildiğini ifade etmektedir.
Meslek etiği ya da ahlâkı ile etik arasındaki fark nedir? Bu konuda etiği nasıl ayırt edebiliriz?
Meslek etiği ya da ahlâkı dendiğinde çeşitli meslek alanlarına özgü, onların özelliklerine göre genellikle düşüne taşına oluşturulmuş kurallar, yazılı normlar söz konusudur. Oysa etik, felsefenin temel bir dalı olarak kendine özgü soruları olan bir bilgi alanıdır. Yani bu niteliğiyle etik, normlar ortaya koyma işi değildir. Normlar ortaya koyma çabasında olmadığı gibi, ortaya konmuş normları değerlendirebilecek biricik yoldur.
20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Viyana Çevresi’nin bilinen diğer isimleri nelerdir?
Mantıkçı Pozitivist ve Yeni Pozitivizm.
Felsefe tarihinde etik konuları ilk ele alan filozof kimdir?
Felsefe tarihinde etik konuları ilk ele alan filozof Demokritos’tur.
Genel olarak etiğin kapsamına hangi konular girmektedir ve etiğin temel soruları nedir?
Genel olarak söylenirse, insan ve yaşamla ilgili her konu ve sorun etiğin kapsamına girmektedir.
Sokrates’in “kendini bil!” sözünün etiğin temelindeki önemi nedir?
Sokrates’in de önemle vurguladığı “kendini bil!” sözünü hemen herkes duymuştur. İki sözcükten oluşan bu buyruk, bir bakıma etiğin temelini oluşturan iki şeye işaret etmektedir: İnsan için bilginin önemine ve her türlü bilme uğraşının, kendini bilmekle olan bağlantısına. Burada ister insanın kendini, kendi varlık yapısını bilme olarak, ister kişilerin kendilerini bilmeleri olarak düşünülsün etik soruların bağlı olduğu, ortaya çıktığı noktaya vurgu yapılmaktadır. Bu bilginin olmadığı yerde önemli bir bilgisizlik vardır. Günümüzde etiğe duyulan büyük gereksinim, önemli ölçüde bu bilgisizliğin yarattığı sorunlardan dolayıdır.
Aristoteles’e göre bilmek ve bilgi insan için ne anlama gelmektedir?
Aristoteles’e göre bilmek, insanın en temel gereksinimidir. Bilgi ise insanın bir varlık koşuludur.
Mantıkçı pozitivizm akımının başlıca temsilcileri kimlerdir?
Bu akımın başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolf Carnap, Hans Reichenbach ve Otto Neurath’dır.
Viyana Çevresi düşünürlerine göre bilginin ölçütü nedir? Bu düşünürlerin felsefe anlayışını açıklayınız.
Viyana Çevresi düşünürleri bilginin ölçütünü “deneyle doğrulanabilir” olmada görmüşlerdir. Bu ölçüte dayanarak felsefenin, metafizikten arındırılması ve dünyanın bilimsel kavranması gerektiğini savunmuşlardır. Böylece felsefeyi ‘bilimsel felsefe’ olarak sınırlandırmak istemişlerdir.
Etiğin bugün bu denli önem görmesinin sebebi nedir?
Çünkü bugün uygulamalı bilimler başta olmak üzere insan ve toplum bilimleri, kısmen de doğa bilimleri kendi çeşitlilikleri içinde etiğe apayrı bir yer verme eğilimindedirler. Örneğin tıp, mühendislik, iletişim, basın, siyaset gibi uygulamalı bilimlerin çoğunda etik önemli bir ilgi alanı haline gelmiştir.
Bir olgu olarak çeşitli ahlâklar, “âdil” olma, “iyi” olma, “erdemli” olma konusunda her biri kendine göre davranış ölçüleri verirken; bir bilgi alanı olarak etik hangi sorulara yönelmektedir?
Bir bilgi alanı olarak etik “adalet nedir?”, “erdem nedir?”; eylemlerimizle ilgisinde “ ‘doğruluk’ veya ‘âdil olmak’ nedir?” gibi yaşama dünyamızın bu önemli kavramlarının bilgisini arayan temel sorulara yönelmektedir.
Etik ile ahlak kavramları arasındaki ayrım nasıl açıklanabilir?
“Etik” ile “ahlak” kavramları arasındaki ayırıma dikkat etmenin önemi ilk bakışta anlaşılmayabilir veya açık olmayabilir belki. Hatta böyle bir ayırımın gereksiz olduğu bile düşünülebilir. Ama insan ve yaşamla ilgili soru ve sorunlara bu ayırımı dikkate alarak bakıldığında, söz konusu ayırımın önemi daha açık şekilde anlaşılabilmektedir. Bu noktada ilkin şunu belirtmekte fayda vardır: Günlük yaşamda kişilerin hem dile getirdikleri düşüncelere ya da verdikleri yargılara hem de ortaya koydukları eylemlere bakıldığında, “ahlak” kavramının kişilerde yeterince açık olmadığı görülmektedir. Daha doğrusu “ahlak” kavramının içeriğine pek dikkat edilmediği veya üzerine düşünülmediği; dolayısıyla kavramın içeriği konusunda açık bir bilgiye sahip olunmadığı görülmektedir. Genellikle kişilerin “ahlak”tan anladığı şey, belirli bir topluluğa, bir yere ve zamana bağlı “değerlilik ölçütleri” veya kurallar, ilkeler bütününden ibaret olmaktadır. Geçerli olan ölçüt neyse ona göre “ahlaklı” veya “ahlaksız” eylemlerden, kişilerden; “etik” veya “etik olmayan” davranışlardan söz edilebilmektedir. Bu kavrayış biçiminde etik ile ahlak aynı şeyler olarak görülmektedir.
Stoalılar’a göre huy nedir?
Stoalılar huyu, davranışların kaynağı saymışlardır.
Aristoteles’e göre insan için bilginin önemi nedir?
Aristoteles’e göre bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler ve insan varlığını sürdürebilmek için doğal olarak ilişkide olduğu var olanları bilmek zorundadır.
Sokrates’in de önemle vurguladığı ‘Kendini bil!’ sözü nerede yazılıdır?
Delphoi’nin girişinde yazılıdır.
Filozofun işi (bir) ahlâk kurmak olmadığına, buna ek olarak olgu olan ahlâkları araştırmak da olmadığına göre, “Ahlâk felsefesi” dendiğinde bu alanın araştırma konusu (nesnesi) ne olacaktır? Sorusuna nasıl cevap verilebilir?
İlgili soruya, burada filozofun işi, ahlâkın felsefesini yapmaktır diye yanıt verilebilir. Bu da “ahlâkın” ne olduğunun bilgisini ortaya koymaktır.
Kuçuradi’ye göre etik ile ahlakı birbirinden ayırmanın gerekliliği nedir?
İoanna Kuçuradi, genel olarak yaşam sorunlarının çözümü konusunda gördüğü önemli işlevin yanında bugün dünya sorunlarına ve özellikle insan hakları sorunlarına elverişli bir yaklaşım getiren etik bir görüş ortaya koymuştur. Etik ile ahlakı birbirinden ayırmanın gerekliliği, bu görüşü işlevsel kılan önemli bir noktadır.
İoanna Kuçuradi, ahlak sözcüğünün bağlamlarından hareketle, ahlakı nasıl açıklamıştır?
İoanna Kuçuradi, ahlak sözcüğünün bağlamlarından hareketle, ahlakın “kişilerarası ilişkilerde davranışlara ilişkin geçerli” kılınmış “çeşitli değer yargıları sistemleri” olarak karşımıza çıkan bir olgu olduğunu belirtmektedir.
Etiğin temel soruları nelerdir?
Genel olarak söylenirse, insan ve yaşamla ilgili her konu ve sorun etiğin kapsamına girmektedir.
Eskiçağ’da etiğin temel sorusu nedir?
Pratik yönüyle söylenirse “doğru, âdil, iyi” anlamında mutlu (eudaimonia) yaşamın ne olduğu sorusudur. Teorik yönden dile getirilirse bu soru, “adalet nedir?”, “erdem nedir?” şeklinde araştırılmıştır.
20. yüzyılın başlarında bir bilgi alanı olarak etiğin sağladığı bilgiye fazlasıyla gereksinim olduğu halde, bu alan felsefenin dışında tutulmuştur. Bunun sebebi nedir?
Dönemin toplumsal, siyasal ve ekonomik koşullarını ayrı tutarak felsefeyle bağlantısında söylenirse, bu dışlamanın başlıca iki etkenden dolayı olduğu söylenebilir. • Birincisi, 19. yüzyılda doğa bilimlerine bağlı bir bilme ve araştırma anlayışıyla öne çıkan bilimlerin benimsettiği insan ve yaşam anlayışıdır. • İkincisi ise, daha çok ekonomik kalkınmaya dayalı bir ilerleme anlayışı içinde insanın, kendine ilişkin bilgi yönünden gelişmesi gerekliliğinin unutulması, bu eski ve köklü bilgi alanının ihmal edilmesini daha da kolaylaştırmıştır.
Yunanca ‘ethos’ sözcüğü hangi anlamlara gelmektedir?
Yunanca ethosun Latincesi mos, mosun çoğulu da morestir. Latincede bu sözcük, hem töre hem de karakter anlamını içermektedir. Gerçi eski Yunancada da bir topluluğun yaşama tarzını ifade eden bir anlamı taşımaktaydı. Ama Eski Çağ’da filozofların ele alış tarzları, ethos sözcüğünü, töre anlamından ayrı ve bağımsız tutuyordu. Daha sonra eski Yunancadaki ethikos sözcüğünün yerine Latince moralis sözcüğü kullanılmaya başlamıştır.
“Ahlâklılık” normları, ahlâk normlarından farklıdır. Bu farkın nedeni nedir?
Çünkü ahlâklılık normları yerel değil, genel normlardır. Herhangi bir topluma ya da bölgeye bağlı değildir.
Etiği, felsefenin temel bir alanı yapan nedir?
Etik, felsefenin temel bir dalı olarak kendine özgü soruları olan bir bilgi alanıdır. Yani bu niteliğiyle etik, normlar ortaya koyma işi değildir. Normlar ortaya koyma çabasında olmadığı gibi, ortaya konmuş normları değerlendirebilecek biricik yoldur. Örneğin, “İnsanlara eşit muamele etmek gerekir” şeklinde insanlar arasındaki ilişkilerde ve hemen her meslekte söz konusu olan böyle bir norm yalnızca norm olma, yani davranışlarımıza ölçü verme özelliği taşır. Benzer normlardan oluşan bir öbek normu göz önüne alırsak, burada yalnızca davranış ölçüleridir söz konusu olan. Kimi koşullara bağlı şekilde oluşmuş veya oluşturulmuş bu normlar bütününe etik denmesi, etik ile ahlakın aynı sayılmasından dolayıdır. Başka türde bir davranış ölçüsünü ele alalım: “Yalan söylemek kötüdür”. Burada ahlakın yaptığı şey, doğru davranmanın yalnızca ölçüsünü vermektir. Oysa etik, “doğru” davranmanın ölçüsünü belirten bu ifadenin ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini; her koşulda, her durumda bu ölçünün doğru eyleme götürüp götürmeyeceğini soru konusu yapar. Dolayısıyla etik, yaşama dünyamızda yer alan çeşitli kurallar bütünü olarak ahlak normlarını bilgi nesnesi yapar, onların yapısal özellikleri, türleri ve en önemlisi de “değeri” hakkında ortaya koyar. Etiği, felsefenin temel bir alanı yapan yanı da budur.
Demokritos’un doğru yaşam sözünden yola çıkılırsa mutluluğu ifade eden 3 ana kavram nedir?
Mutluluğu ifade eden üç ana kavram; Ruhun yani iç dünyamızın iyi durumda olması( euthymia), sarsılmaz halde olması( ataraksia) ve bu ikisinin birlikteliğinden gelen mutluluk ( eudaimonia) dır.
Dünyanın ana dokusunu oluşturan şeyler nelerdir?
Kişiler, kişilerarası ilişkiler ve kaçınılmaz olarak ilişkiler kuran bu varlığın eylemleridir.
Etik ile ahlak felsefesi arasındaki farklılık nedir?
Kısaca belirtmek gerekirse, ahlak felsefesi de bir araştırma alanıdır. Ancak ahlak felsefesi çalışmalarında görülen şu özellikten dolayı, ahlak felsefesi ile etik arasında bir farkın olduğu düşünülmektedir. Ahlak felsefesi, olgu olarak var olan ahlaklarla ilgili bilgi ortaya koymaya çalışan bir bilgi dalı gibi görünmekle birlikte, bazen, “belirli bir ahlakın temellendirilmesi olarak”, bazen de “tek tek ahlakların üstünde onları aşan bir üst ahlak getirme çabası olarak” da görünmektedir. Ancak, her iki durumda da kişilere doğrudan ya da dolaylı şekilde, “yapılması ve kaçınılması gerekenler” konusunda her koşulda geçerli olabilecek kimi ilkeler, kurallar önermektedir. Sonuç olarak burada da aslında yine “eylemlerin değerlendirilmesine ilişkin bir ölçüt geliştirme” çabasında olunduğu görülmektedir.
Etiğin temel özelliği nedir?
Etiğin temel özelliği felsefenin bir dalı olmasıdır.
Günümüzde etiğin nesne alanı daha da genişlemiş ve sorunları da daha çeşitlenmiştir. Bu çeşitlenmeye etki eden durumlar nelerdir?
Bu durumda, uygulamalı etik çalışmalarının artmasının önemli bir payı vardır. Ancak genel olarak bugünkü dünyada yaşamla ilgili sorunların artmasının, hatta kaygı verici boyutlara ulaşmasının etkisi büyüktür.
Ethikos sözcüğü ile onun yerine kullanılan Moralis sözcüğü arasında fark var mıdır? Açıklayınız.
Ethikos ile Moralis sözcükleri arasında fark vardır ve bu fark önemlidir. Çünkü terimdeki bu değişim etik ve ahlâk kavramlarının çoğu durumda aynı içerikte kullanılmasının yolunu açmıştır. Oysa bu iki terim arasında kavramsal bakımdan önemsenmesi gereken bir fark vardır.
Etiğin başlı başına bir alan olmasında hangi filozofların çalışmaları etkili olmuştur?
Etiğin başlı başına bir alan olması Sokrates, Platon ve özellikle Aristoteles’in çalışmalarıyla olmuştur.
Etiğin başlangıcında başlıca iki tür sorun üzerinde durulmuştur. Bu sorunlar nelerdir?
“Doğru”, “iyi” ve bunlardan gelen “mutlu” bir yaşam elde edebilmek için gereken bilginin koşullarının ve kişinin herhangi bir koşulda “doğru” olanın ne olduğunu bulabilmesi ve kendi bilgisine dayanarak eylemlerde bulunabilmesi için gereken bilginin koşullarının ne olduğu soruları etiğin başlıca iki sorusudur.
Etik, felsefe için neden önemlidir?
Etik, felsefenin dört temel alanı arasında insanın kendisiyle doğrudan ilişkili olan tek alandır. Öyle ki diğer üç alan, aslında amaç bakımından etiğe bağlıdır. Bu durum keyfî bir durum değildir. İnsanı diğer canlılardan ayrı kılan ve sırf ona özgü olan bir yanı vardır. Çünkü insan, diğer varlıklar gibi sırf canlılığını sürdürerek ya da varlıkça durumu neyse öyle kalarak, örneğin taş ise taş, kaya ise kaya olarak kalmaz. Varlığını ya da canlılığını sürdürmek insan için de gereklidir ve önemlidir elbet. Ancak, onun canlılığı kendine özgüdür ve bu özel durumu onu diğer canlılardan farklı bir yol izlemeye mecbur kılmaktadır. Aristoteles’in deyişiyle insanın bir işi vardır ve bu iş, sadece “yaşamak” değildir. İnsanın işi, ona özgü bir yaşam, yani akılla bağlantılı bir “eylem yaşamı” sürmektir. Dolayısıyla insan yaşamı, “ruhun akla uygun etkinliği” ve bu etkinlikten doğan eylemlerle belirlenir. Ayrıca, “erdemli insana yakışan” şey, “bunları iyi ve güzel bir biçimde yapması” olduğundan, insan için iyi olan şey, “ruhun erdeme uygun etkinliği”dir.
Eskiçağ’da filozofların ele aldığı sorular nasıldır?
“Doğru” olanı yapmak, “doğru eylemde” bulunmak için nelerin gerektiği; “erdemin bilgi olup olmadığı”, bilgiyse nasıl bir bilgi olduğu ve bu bilginin nasıl kazanılabileceği gibi sorulardır.
Demokritos’ta mutluluğu ifade eden ana kavramlar nelerdir?
Bu anlamda “mutlu” ve “iyi” yaşamı ya da bir bütün olarak “mutluluğu” ifade eden üç ana kavram şudur: Ruhun, yani iç dünyamızın iyi durumda olması (euthymia), sarsılmaz halde olması (ataraksia) ve bu ikisinin birlikteliğinden gelen mutluluk (eudaimonia).
20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Viyana Çevresi felsefe dünyasında nasıl bilinmektedir?
20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Viyana Çevresi, Mantıkçı Pozitivizm veya Yeni Pozitivizm adıyla da bilinmektedir.
Bacon’un ‘iyi’ ve etik konusundaki düşünceleri nelerdir?
Bacon ‘iyi’yi bu dünyaya ilişkin bir kavram olarak incelemek ve etik araştırmalarda bilgiyi temel almak gerektiğini düşünmüştür.
Etik sözcüğü köken olarak nereden gelmektedir?
Etik sözcüğü köken olarak eski Yunanca bir sözcük olan ???? (ethos) sözcüğünden gelir. Bu sözcüğün kökeninde ????? (ethika) sözcüğü vardır. Buradaki ????? (ethika) sözcüğü, ethos ???? (ethos) sözcüğünün çoğulu olan “??? (ethe)’ye ilişkin konular” anlamına gelmektedir. Ethos’un çoğulu olan ??? (ethe), en eski anlamıyla söylenirse, “canlı bir varlığın ‘mekân’ı, ‘hep gittiği, sığındığı yer’ anlamına” gelmektedir (Kuçuradi, 1997). İlk anlamıyla “bir canlının barındığı, sığındığı yer, ortam” anlamına gelen ???’nin (ethe) tekili olarak ethos sözcüğü de karakter, huy demektir.
Bir bilgi alanı olarak etiğin temellerini atan filozof kimdir?
Bir bilgi alanı olarak etiğin temellerini atan filozof Sokrates olmakla birlikte, Sokrates öncesi filozofların da etik sorunlar üzerinde durdukları, “doğru” ve “iyi” yaşamın ne olduğu konusunda önemli düşünceler belirttikleri görülmektedir.
Etiğin felsefî niteliğini ve ana konusunu gözden kaçırmadan etik sorunlara yönelmek hangi bakımdan önemlidir?
Etiğin felsefî niteliğini ve ana konusunu gözden kaçırmadan etik sorunlara yönelmek, yani bir bilgi alanı olarak onun içinde kalmak veya bilgisel bir etkinlik içinde olmak, ele alınan sorunların çözümü bakımından önemlidir.
Descartes Yeniçağ’da etiğin tekrar önem kazanması ile neler yapmıştır?
Eskiçağ’da Descartes Stoa Okulunun düşüncelerini özellikle ‘duygulanımlar’ konusu bakımından yeniden ele almış, erdemler konusuna eğilmiştir.
Etiğin felsefe tarihinde önemi nedir?
Felsefenin en temel bir alanı olmakla birlikte etik felsefe tarihinin her döneminde aynı derecede önemli sayılmamıştır. En parlak dönemi olan Eski Çağ’dan sonra uzun bir süre, yaklaşık 18. yüzyıla kadar geri planda kalmış, hatta neredeyse unutulmuş bir alandır.
Aristoteles’ten sonra etik hangi önemde devam etmiştir?
Aristoteles’in ölümünden sonra, felsefenin theoria yönünün zayıflamasıyla ve daha sonra 529 yılında Doğu Roma İmparatoru Justinianus’un, Atina’daki Akademia’yı (Platon’un okulunu) Hristiyanlığa aykırı bulduğu için kapatmasıyla, insanın dünya ile ilişkisi köklü bir değişime uğramıştır. Sonuç olarak insanlık tarihinde uzun bir dönem olan Orta Çağ boyunca etik Eski Çağ’daki önemini yitirmiştir.
Ruhun iyi olmasına ne denir?
Euthymia.
Ortaçağ boyunca etik Eskiçağ’daki önemini yitirmiştir. Bunun nedeni nedir ve felsefe alanında gelişen olaylar nelerdir?
Aristoteles’in ölümünden sonra, felsefenin therioa yönünün zayıflamasıyla ve daha sonra 529 yılında Doğu Roma İmparatoru Justinianus’un, Atina’daki Akademia’yı (Platon’un okulu) Hristiyanlığa aykırı bulduğu için kapatmasıyla, insanın dünya ile ilişkisi kökü bir değişime uğramıştır. Sonuç olarak uzun bir dönem olan Ortaçağ boyunca etik Eskiçağ’daki önemini yitirmiştir.
Kant ‘İki şey, üzerlerine sık sık eğilip ısrarla düşünülürse, insanın ruhsal yapısını hep yeni, hep artan bir hayranlık ve korkunç bir saygıyla dolduruyor’ demiştir. Kant iki şey derken neyi kastetmiştir?
Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası Kant’ın ‘İki şey, üzerlerine sık sık eğilip ısrarla düşünülürse, insanın ruhsal yapısını hep yeni, hep artan bir hayranlık ve korkunç bir saygıyla dolduruyor.’ sözündeki iki şeydir.
Doğan Özlem ahlâkın hangi yönüne vurgu yapmaktadır?
Doğan Özlem, ahlâkın, bir kişinin, bir grubun, bir topluluğun, “belli bir tarihsel dönemde” bağlı olduğu normlar, yasaklar bütününü içeren yanını vurgulamaktadır.
Etiğin yeniden önemli bir alan olarak tam anlamıyla ortaya çıkışı 18. yüzyılda olmuştur. Bu alanda önde gelen düşünürler kimdir?
Bu alanda önde gelen düşünürler şöyle sıralanabilir: • İngiltere’de John Locke, • Shaftesbury (Antony Ashley Cooper), • Francis Hutcheson ve • David Hume.
Platon huyu nasıl tanımlamıştır?
Platon ethos’a, insan karakterinin bütününün oluşmasında etken olan şey anlamında ‘alışkanlık’ demiştir.
İoanna Kuçuradi etik konusunda ne tür katkılar sağlamıştır?
İoanna Kuçuradi, genel olarak yaşam sorunlarının çözümü konusunda gördüğü önemli işlevin yanında bugün dünya sorunlarına ve özellikle insan hakları sorunlarına elverişli bir yaklaşım getiren etik bir görüş ortaya koymuştur. Etik ile ahlâkı birbirinden ayırmanın gerekliliği, bu görüşü işlevsel kılan önemli bir noktadır.
Ahlâklılık normlarına örnek veriniz.
Örneğin dürüst olmak gerekir, verdiğin sözü tutman gerekir, insanlara eşitsiz muamele etmemek gerekir, özel yaşamın gizliliğine saygı göstermek gerekir.
Aristoteles’e göre ‘erdemli insana yakışan’ şey ‘bunları iyi ve güzel bir biçimde yapması’ olduğundan, insan için iyi olan şey nedir?
İnsan için iyi olan şey ruhun erdeme uygun etkinliğidir.
Demokritos’un “doğru yaşamın koşulları” üzerine düşünmesinden anlaşılan şey nedir?
Demokritos (MÖ. 460/70-370), “doğru yaşamın koşulları” üzerine düşünmüştür. Burada “doğru yaşam”dan anlaşılan şey, “dinginlik”, “esenlik” ve “huzur” içinde bir yaşamdır; bunların hepsini içeren anlamda “mutlu” ya da “iyi” bir yaşamdır.
Günümüzde etiğin nesne alanının daha da genişlemesinde ve sorunlarının daha çok çeşitlenmesinde etkili olan nedir?
Günümüzde etiğin nesne alanı daha da genişlemiş ve sorunları da daha çeşitlenmiştir. Bunda, uygulamalı etik çalışmalarının artmasının önemli bir payı vardır. Ama genel olarak bugünkü dünyada yaşamla ilgili sorunların artmasının, hatta kaygı verici boyutlara ulaşmasının etkisi büyüktür. “Ötanazi”, “kürtaj”, “ölme hakkı”, “organ verme”, “organ ticareti”, “yapay zekâ”, “teknoloji”, “gen teknolojisi”, “nanoteknoloji” ve “nöroloji” alanındaki çalışmalar (nöroetik) yine 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana etiğin konuları olmuştur. Bunlara ek olarak, teknoloji sorunlarından dolayı bugün “çevre etiği”, “toprak etiği” gibi etik çeşitlerinden söz edildiği görülmektedir.
Etik ne zaman tümüyle felsefenin dışına atılmıştır?
20. yüzyılın ilk çeyreğinde “Viyana Çevresi” ya da “yeni pozitivizm” veya “mantıkçı pozitivizm” adıyla bilinen bir felsefe akımının benimsediği “yeni felsefe” anlayışının da etkisiyle etik tümüyle felsefenin dışına atılmıştır. İoanna Kuçuradi’nin deyişiyle 20. yüzyılda bu temel felsefe dalı, yine bir “Ortaçağ” yaşamaya başlamıştır.