İlkçağ Felsefesi Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Sokrates Ve Sokratesçi Okullar
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Sokrates öncesi dönemin filozoflarına ne ad verilirdi?
Sokrates, düşünce tarihinin en önemli isimlerinden biridir. Kendisinden önceki bütün filozofların “pre-Sokratikler”, yani Sokrates öncesi dönemin filozofları olarak adlandırılmaları bu benzersiz konumun en büyük işaretidir.
Sokrates’in düşünce tarihi içindeki öneminin arka planını oluşturan en önemli unsur nedir?
Düşünceleri ve idealleri için ölmeyi göze alan bir insan olması Sokrates’in düşünce tarihi içindeki öneminin arka planını oluşturmaktadır.
Sokrates’in hayatı boyunca okul kurmamasının ve yazılı bir eser bırakmamasının nedeni nedir?
Sokrates hayatı boyunca ne bir okul kurmuş ne de yazılı bir eser bırakmıştır. Birçokları onun yazılı bir eser bırakmamasının bilinçli bir tercihin ürünü olduğunu düşünmektedirler. Çünkü, Sokrates, yazıda kullanılan harflerin, ruhumuz aracılığı ile kazandıklarımızın çoğunu yok edeceğine inanıyordu.
Sokrates’in hayatı ve düşünceleri hakkındaki bilgileri nerelerden toplarız?
Sokrates’in hayatı ve düşünceleri hakkındaki bilgilerimizi tümüyle başkalarına borçluyuz. Bunların kimi Sokrates’in dostları ve öğrencileridir. Kimileri ise düşmanları ve ondan pek de hoşlanmayanlardır. Platon, Ksenophanes ve Aristoteles onun hayatı ve düşünceleri hakkında bilgi edinebildiğimiz dostları ya da öğrencileri grubuna giren isimlerdir. Platon’un Apologia, Kriton, Küçük Hippias, İon, Lakhes, Euthyphron, Kharmides, Protagoras ve Devlet’in birinci kitabı ile Trasymakhos gibi Sokratik diyalogların yer aldığı eserleri Sokrates’in kişiliğine dair ayrıntıları ve düşüncelerini öğrenebileceğimiz başlıca kaynaklar arasındadır. Özellikle Platon’un eserleri, Sokrates ile ilgili daha sahici bilgilere ulaşabildiğimiz yegâne kaynak olarak kabul edilmektedir.
“Sokrates problemi” denildiğinde ilk akla gelen nedir?
“Sokrates problemi” dendiğinde, esas itibariyle, tarihçilerin bir tarihî figür olarak Sokrates’in doktrinlerini su yüzüne çıkarmaya çalıştıkları zaman karşılaştıkları engeller akla gelmektedir. Bu problem bütün çabalara rağmen halen çözülebilmiş değildir. Yani ne tam olarak Sokrates’in kendisine ait düşünceler su yüzüne çıkarılabilmiş ve ne de hayatının ardındaki sis perdesi tamamen ortadan kaldırılabilmiştir.
Sokrates diyaloglarını kimlerle yapmıştır?
Felsefe adına gerçekleştirdiği etkinliklerin tümünü bu konuşmalarına ya da diyaloglarına borçludur. Atina’nın kamuya açık alanlarında bazen dönemin önde gelen düşünürleri ile ya da siyasal önderleriyle bazense konuşma sanatında şöhret kazanmış Sofist retorikçilerle; ama en çok da felsefeye yatkın gençlerle diyaloğunu sürekli muhafaza etmeye çalışmıştır.
Sokrates’in kişilik özellikleri nelerdir?
Dikbaşlıdır, sözünü sakınmaz. Aklına uymayan buyruklara boyun eğmeyi reddeder. Belki de bütün bunlardan daha önemlisi gençlerle iyi bir diyalog içindedir. Çevresinde genellikle bu özellikleri ile bilinmiştir. Ayrıca farklı kaynaklarda onun giyimine çok fazla özenmediği, mal ve mülk edinmek gibi dünyevi dertlerden kendini özgürleştirdiği dile getirilmektedir. Sokrates, vücudunun tutkularını da gemlemesini bilen bir şahsiyet olarak öne çıkmaktadır.
Sokrates’i ölüme götüren sebepler nelerdir?
Sokrates özellikleri sebebi ile saygı görmek bir yana düşmanlarını çoğaltmıştır. Dikbaşlılığı, sözünü sakınmazlığı ve aklına uymayan buyruklara itaat etmeyi reddedişi başına büyük işler açılmasına sebep olmuştur. Öyle ki, devletin inandığı tanrılara inanmamakla ve başka bir takım tanrılar getirmekle, dahası gençlerin ahlakını bozmakla suçlanmıştır. Kendisini bir “at sineği”ne benzettiği savunmasındaki boyun eğmeyen tavrı onu ölüme götürmüştür. Aslında hayatı ve düşünceleri ile uyumsuz bir itaati veya nedamet getirmeyi tercih etmektense, Sokrates ölümü bizzat kendisi yeğlemiştir.
Sokrates ve Sofistlerin ortaya çıkışı Atina’nın tarihsel gelişimini ne şekilde etkilemiştir?
Sokrates’in doğduğu yıllarda Atina refah düzeyi oldukça yüksek bir merkezdi. Bir imparatorluğun başkenti idi. Dahası, dönemin düşünce hayatında da ayırıcı bir yere sahipti. Fakat Atina milattan önce 431 yılında uzun ve dehşetli bir savaşa girdi. Atina, yenilgi ile ayrıldığı bu savaşın hemen ardından bir başka felaket ile daha mücadele etmiş ve halkın üçte birinin ölümü ile sonuçlanan veba salgını Atina’daki yaşamı oldukça güçleştirmiştir. Eski cazibesini yitirmiş ve şaşaalı günlerini arar olmuştur. Bir bakıma mevziini yitirmiş, gerilemiştir. Bu gerileme ise, bir değerler bunalımını ve politik bir organizasyon olan site devletinin dayandığı hukukî, ahlaki ve dinî temellere karşı inançsızlığı doğurmuş, Atina, geleneksel değerlerin çözülmesi biçiminde açığa çıkan bir bunalımla yüzleşmek zorunda kalmıştır. İşte bu zor zamanların içinde karşımıza Sokrates ve Sokrates’in çağdaşı olan Sofistler çıkar. Hem Sokrates hem de Sofistler kendilerinden önceki doğa felsefelerinin dünya görüşlerini yerle yeksan eden yeni bir paradigma sunmuşlardır. Gözler artık doğada değildir. Düşüncenin nesnesi insan haline gelmiştir. İnsan ile ve insan toplulukları ile uğraşmak, Atina’nın içine düştüğü zor zamanlar içinde yol bulmaya çalışmanın yegâne aracı halini almıştır.
Sokrates ile Sofistlerin ortak yanları nelerdir?
Sokrates ve Sofistlerin ortak bir amaç güttüklerini söyleyebiliriz. Sofistler insanı ıslah etmek ve eğitmek, insanî yetkinliği (erdemi) belirleyip geliştirmek, insana yaşama sanatı kazandırmak arzusunda idiler. Sokrates’in istediği ise kesinlikle bundan daha fazlası değildi. Diyaloga dayalı yöntemleri ve gezginlikleri de, Sofistlerin Sokrates ile ilişkilendirilmesini mümkün kılan diğer unsurlar olarak not edilmelidir. Son olarak, belli bir noktaya kadar şüphecilikte de ortaklaşırlar. Sokrates de, belirtilmelidir ki, en az Sofistler kadar retorik sahibidir. En az onlar kadar sorgulayıcıdır.
Sokrates ile Sofistlerin ayrıldığı noktalar nelerdir?
Sofistlerin şüpheciliği herkes için geçerli olacak bir doğru bilgi idealini tümüyle ortadan kaldırırken, Sokrates, gerçek bir bilgiye ulaşma idealine lâyık olduğu değeri yeniden kazandıracaktır. Bir bakıma evrensel bir bilginin peşinde koşmayı tercih etmekle mutlak surette Sofistler ile yolunu ayıracaktır. Sofistler için gerçek yoktur. Bilgiye ulaşmak mümkün değildir. Çünkü insanlar farklı farklıdır, bir düşünce başka bir düşüncenin karşısına çıkabilmektedir ve bir düşünce pekâlâ diğeri kadar iyi olabilmektedir. Sokrates için ise böylesi bir yaklaşım tehlikelidir. Sokrates insanlar arasında düşünce farklılıkları olduğunu reddetmez. Fakat ona göre bizim görevimiz fikirlerin çarpışmasıyla temel uzlaşma noktalarının bulunup bulunmadığını araştırmaktır.
Sokrates’in yönteminde bilgiye ulaşmanın ilk eşiği nedir?
Sokrates’in yönteminde bilgiye ulaşmaya kapı aralayacak başlangıç eşiği “bilgisizlik bilinci”dir. “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” derken, Sokrates, bilgisizlik bilincini bilgiye ulaşmanın ilk eşiği olarak belirler. Onun için bilgisizlik bilinci bilgiye erişmeyi amaçlayan araştırmanın başlangıcıdır. Çünkü bilgiye zaten sahip olduğunu düşünen bir kimse herhangi bir konuda bilgi edinecek bir çaba içerisine girmeyecektir. Kişiyi bilgi edinmeye yönelik bir araştırma sürecine dâhil edecek şey, bilgisizliğine dair bir bilince sahip olmasıdır.
Sokrates’in yönteminde “ironi” olarak da adlandırılan ilk aşama nasıl oluşur?
Bir konuya dair konuşurken, Sokrates, muhatabının konu hakkındaki hâlihazırda var olan bilgilerine dair şüpheler uyandırır. Bu bilgilerin doğruluğunu sorgulayıcı sorular sorar. Aslında herkesten daha iyi bildiği durumlarda bile konuyu anlamadığını öne sürerek bir tür kafa karışıklığı yaratmaya çalışır. Sokrates’in yöntemindeki bu ilk aşama “ironi” olarak adlandırılır.
Sokrates’in yönteminde ikinci aşamaya ne ad verilir, bu aşama nasıl gelişir?
Sokrates yönteminin ikinci aşaması ise “ebelik” ya da “doğurtma”dır. Bir tür tümevarımsal akıl yürütme ile bu aşamada Sokrates tikel tanımlardan genel bir tanıma ulaşmaya çalışır. Şöyle de söylenebilir: Bilgiden söz edilebilmesi için evrensel tanımların, yani tümel kavramların ortaya konulması gereklidir. Zira bilginin nesnesi durağan, değişmez olandır. Bu niteliğe sahip olan ise tikel değildir. Tümeldir. Tikel tümele bağlıdır. Tikelin bilgisinden söz edebilmekse ancak tikelin değişmeyen tümel yönünü, yani özünü ortaya koymakla mümkün hale gelebilecektir.
Sokrates’in bilgi yönetiminin temel hedefleri nelerdir?
Sokrates gerçek bilgiye ya da epistemeye ulaşmak için diyalogu esas alır. Diyalektik olarak da adlandırılan bu diyaloga dayalı yöntem sayesinde, Sokrates, insanın ruhunda saklı doğruların, bilgilerin gün yüzüne çıkarılmasına katkı sağlamış olur. İkinci olarak, Sokrates’in bilgi yönteminin temel hedefi kişileri kendileri üzerinde düşünmeye sevk etmektir. Kişinin kendine hesap vermesidir. Çünkü Sokrates için kendisi hakkında bilgi sahibi olmak ancak insana ait bir özelliktir. Bilgiye ulaşmak için bizatihi muhatabının bir çaba göstermesini bekler. Sokrates’in yönteminin temel özelliklerinden birisi, diyalog sırasında muhataplarının “kendini bil” çağrısına kulak vererek kendileri hakkında bilgi sahibi olmaları için çaba göstermesine katkı sağlamaktır.
Sokrates’in bilgi edinme yönteminin bir başka özelliği olan “aporetik” olmayı açıklayınız.
Sokrates’in bilgi edinme yönteminin bir başka özelliği “aporetik” olmasıdır. Yani kuşku ya da kararsızlık göstermeye dayalı olmasıdır. Sokrates, muhatabının kendisi hakkındaki bilgilerini sınayabilmesi için daha önceden sahip olduğu bilgilere saldırır. Onları olumsuzlar ve eleştirir. Böylelikle muhatabının kendisine zarar verebilecek, kendisi hakkında doğru bir biçimde düşünebilmesinin önüne geçebilecek özgüvenini dağıtır. Onu şaşırtır. Ne yapacağını bilemez hale getirir. Bu aporetik yöntem ile Sokrates, aslında muhatabına, daha önce söylendiği üzere, bilgisizlik bilinci aşılar.
Sokrates’in bilgi edinme yönteminin “çürütücü olma” özelliğini açıklayınız.
Sokrates’in yönteminin bununla ilişkili bir başka özelliği ise “çürütücü” olmasıdır. Sokrates, kabul edilmiş sınırları sorgular, mevcut inançları eleştirir, dogmaları yadsır, her bir aşamada ulaşılan bilgileri sınamadan geçirir, bilgisizlik karşısında suçlama yöneltir. Kısaca, onun için doğru bir bilgi edinme süreci çürütücüdür. Böylelikle yanlış ve temelsiz bir kendinden memnun olma hali rahatlıkla dağıtılabilmekte ve diyalog sırasında karşısında yer alan muhatabını yeniden öğrenmeye başlayabileceği bir kuşku haline sevk edebilmektedir.
Sokrates’in doğa ile ilgilenmeyi reddetmesinin altında yatan sebepler nelerdir?
Doğa ile ilgilenmeyi Sokrates iki temel sebeple reddetmiştir. Bunlardan ilki doğa üzerine yürütülen spekülasyonların dogmatik olmalarıdır. Sokrates için doğa felsefeleri ile uğraşmayı reddetmenin ikinci gerekçesi ise söz konusu felsefelerin yararsız olmalarıdır. Burada yararsızlık insan hayatı için, insanın gelecekteki yaşamı için doğa felsefelerinin hiçbir öneri sunmamaları ile ilgilidir. En doğrusu geçmişe sırtımızı dönerek geleceği arzu ettiğimiz istikamette, isteklerimiz doğrultusunda inşa etmeye çalışmaktır. Tam da bu düşünüldüğünde, doğa felsefelerinin neden yararsız oldukları kolaylıkla anlaşılabilir.
Sokrates’in ve Sofistlerin ahlak felsefeleri nasıldır?
Ahlak felsefeleri bakımdan iki bakış açısı arasında derin farklılıklar söz konusudur. Sofistler, faydacıdırlar, bireysel yararı merkeze alırlar. Maddi yaşamdaki başarı onlar için en büyük iyiliktir. Oysa Sokrates tümüyle bir ahlakçıdır. Amacı, insanları ruhlarına özen göstermeleri hususunda uyarmak ve onları ahlaki bakımdan yetkin, erdemli kılmak olan bir ahlakçıdır.
Mutluluk kavramını Sokrates ve Sofistler açısından inceleyiniz.
Sokrates’in hayatın amacının ne olduğu sorusuna verdiği cevap ‘mutluluk’tur. Ona göre insanın ereği mutluluktur. Sofistler mutluluğun mümkün mertebe güçlü olmakla ya da ihtiyaçların kandırılması ile elde edilebileceğini iddia etmişlerdir. Sokrates ise insanın mutlu olabilmesi için her şeyden önce kendi kendisi ile uyumlu olması gerektiğini söyler. Gerçekten mutlu olmak istiyorsa, insan kendisiyle uyum içinde olmalıdır.
Sokrates’e göre mutluluk ne ile mümkün olur? Açıklayınız.
Mutluluk, onun için ancak ve ancak ruhun yetkinleştirilmesi ile mümkündür. Yani kişinin ruhunu olabildiğince iyileştirmesi gerekmektedir. Ruhun yetkinleştirilmesinin yolu ise eğitimden geçer. Gerçek mutluluğun ne olduğunu insanlara eğitim yoluyla öğretmek suretiyle kötülüğün önüne geçmek her zaman mümkündür. Sokrates’in neredeyse tüm hayatını ruhun yetkinleştirilmesine adadığını söylersek, abartmış olmayız.
Sokrates’e göre insanların yaşadıkları hayatı sorgulamaları ile ruhun yetkinleştirilmesi arasında nasıl bir bağ vardır?
Sokrates’teki ruhun yetkinleştirilmesi çağrısı basitçe insanların yaşadıkları hayatı sorgulamaları ile ilgilidir. ‘Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değer olmayan bir hayattır’ derken insanların benliklerine ya da manevi boyutlarına özen göstermeleri gereğinin altını çizmeye çalışmaktadır. Sorgulanmamış bir hayat, Sokrates için, geleneğin kendilerine sunduğu değerler hakkında bir an bile düşünmeden sosyal çevreden gelen baskıyla bedenin arzuları doğrultusunda sürüklenmektir. Sorgulanmamış bir yaşam süren insanların hayatları kendi ellerinde değildir; onlar bir başka güç tarafından denetlenmektedirler. Bu ise tam tamına mutsuzluktan başka bir şey değildir.
Sokrates insan bedenini ve ruhunu nasıl inceler?
Sokrates, insanın bedeni ve ruhunu birbirinden ayırt etmektedir. Ruhu beden karşısında özen gösterilmesi gereken asıl unsur olarak belirlemektedir. İnsanın mutluluğu ya da özgürlüğü bedeninden ya da dünyevi hazlardan uzaklaşmasında gizlidir. Çünkü beden duygulanımları ve tutkuları ile çoğu zaman ruhun ve aklın gerçeklerini kapatmaktadır. Gerçeklerin görülmesinin önüne geçmektedir. Fakat burada Sokrates’in ruha özen göstermeye verdiği önemi yanlış anlamamak gerekir. O asla bedensel ihtiyaçların ve duyusal hazların düşmanı değildir. Çileci bir hayat yaşamadığı gerçeğini dikkate alırsak zaten söz konusu ihtiyaçlara ve hazlara düşman olmadığını söylemek kendiliğinden mümkün hale gelecektir. Yani Sokrates beden ve ruhu birbirinin düşmanı olarak görmez. Beden ile ruh arasındaki ilişki birinin diğerini yok etmesi gereken düşmanlar arasındaki bir ilişki değildir. Fakat son kertede ruha özen göstermenin ya da ruhun yetkinleştirilmesinin önemine değinirken, ruha daha fazla önem verdiği de açıktır.
Sokrates erdem’i nasıl ele almıştır? Açıklayınız.
Sokrates’in erdemi ele alırken kullandığı çok basit bir formül vardır: ‘Bilgi erdemdir’. Bir geminin kaptanını ya da bir devletin başkanını ele alalım. Bir gemiyi doğru bir biçimde hedefine ulaştırmak ya da bir devleti yönetmek özel bir bilgi türünü gerektirir. Aynı şekilde kişi erdemin ne olduğunu bilmiyorsa, özdenetimin, mertliğin, doğruluğun ve inançlılığın ne anlama geldiğini bilemeyecektir. Tüm bu sıralananların karşıtlarının da anlamını bilemeyecektir. O halde, bilgi erdem için hem bir gereklilik hem de yeterliliktir. Bilgisiz erdem imkân dâhilinde değildir. Bilginin yokluğunda erdemli bir davranışın gerçekleşmesi mümkün değildir. Erdem olan bilgi iyi olmalıdır. Bizi iyi kılmalıdır. Yaşamlarımızı iyi birer yaşam haline getirmelidir. Bu arada hiçbir özel uğraşı alanı zorunlu olarak bunu yapamaz. Bunu akıldan çıkarmamak gerekir. Demek ki, kişiyi mutluluğa eriştirecek tek bilgi iyi ve kötüye ya da neyin iyi ve neyin kötü olduğuna ilişkin bilgidir.
Sokrates’in bilgi ile ahlak teorisi arasındaki ilişkisini açıklayınız.
Sokrates’in bilgi teorisi ile ahlak teorisi arasında kopmaz bir bağ söz konusudur. Öyle ki, aslında ne bilgi teorisi ne de ahlak teorisi birbirinden ayrı bir biçimde ele alınamaz. Sokrates’in düşünceleri içinden birini çekip almak diğerini de hükümsüz kılmak anlamına gelir. Sokrates için bilgi esas itibariyle ahlak alanında mümkündür ve bu erdemin bilgisinden öte bir şey değildir. Sokrates ruhun yetkinleştirilmesini kendisi için temel hedef olarak belirlerken, ahlaki bir zemine yaslanmakta ve bunu da ancak ve ancak bilgi ile erişilebilir bir hedef olarak görmektedir. Sokrates, erdem ile bilgiyi özdeş kılarken, bir yönüyle bilgiye ahlaki bir değer yüklemektedir. Öte yandan ise ahlakı entelektüel bir çerçeve içine oturtmaktadır. Sokrates’in bilgi ve ahlak anlayışlarını kopmazcasına birbirine bağlayışının bir başka işareti eğitim aracılığı ile kötülüklerle mücadele edilebileceğine dair iyimser görüşünde karşımıza çıkar. Bilgi ve erdemi bir kez birbirine iliştirdiğinde, Sokrates için erdem artık öğretilebilir bir bilgi haline gelmiştir.
Sokrates bilgi, erdem ve ahlakı siyasal düşüncelerine nasıl yansıtmıştır?
Sokrates’in bilgi, erdem ve ahlakı kopmaz bir biçimde birbirine bağlayışı siyasal düşüncelerine de ziyadesiyle yansımıştır. Erdem ve ahlakı epistemolojik bir zeminde ele alan Sokrates için bilgi ya da entelektüalizm tartışılmaz bir önemi haizdir. Öyle ki, iş devlet yönetiminde kimlerin yer alacağı-nı konuşmaya geldiğinde, Sokrates, demokrasinin bilgi sahibi olanlar ile olmayanları, sıradan halk ile bilginleri ayırt etmeye izin vermemesi sebebi ile demokrasi yanlısı bir tutum içine girmez. Daha doğrusu Atina demokrasisini çok da makul bir rejim olarak görmez. Çünkü ona göre, düşünceleri ile son derece uyumlu bir biçimde, yönetim işinde sorumluluk üstlenenler de bilge kişiler olmalıdır. Çünkü her sanat ve zanaat gibi siyaset de bilgiye ve uzmanlığa ihtiyaç duyar. Onun için iktidarda bir azınlığın mı yoksa çoğunluğun mu olduğunun bir önemi yoktur. Önemli olan şey, iktidarda kim bulunursa bulunsun gerçekte bilginin, adaletin, erdemin ve doğruluğun hüküm sürmesidir.
“Küçük Sokratik Okullar” hakkında kısaca bilgi veriniz.
Küçük Sokratik Okullar; Megara Okulu, ElisEretria Okulu, Kinikler Okulu ve Kirene Okulu bu kapsamda üzerinde duracağımız dört temel okulu temsil etmektedir. Sıralanan okullara Küçük Sokratik Okullar denmesinin asıl nedeni, bu okulların kurucularının temel düşünceleri ile Sokrates’inkiler arasındaki bağın görece gevşek olmasıdır. Nitekim bu okullar Sokrates’in düşüncelerinin daha çok ayrıntıda kalan ya da önemsiz addedilebilecek yönlerini benimsemişlerdir. Dahası, kendi aralarında da ortak bir felsefi düşünce zemini oluşturmayı başaramamışlardır. Bunun temel sebebi Sokrates’in öğretisinin dogmatik bir karakter taşımamasıdır. Bu okullar ile ilgili olarak bir diğer önemli nokta ise şudur: Megara Okulu ve Elis-Eretria Okulu diğer iki okula göre daha kısa bir süre etkili olmuşlardır. Kinikler Okulu ve Kirene Okulu ise daha kalıcı bir etki doğurmayı başarmışlardır.
Megara Okulu hakkında kısaca bilgi veriniz.
Megara okulunun kurucusu Eukleides’tir. MÖ 450-374 tarihleri arasında yaşayan Eukleides Megaralıdır. Okul adını Eukleides’in Megaralı oluşundan almaktadır. Rivayet edilir ki, Sokrates baldıran zehri içirilmek suretiyle idam edildiğinde Eukleides de oradadır. Hüküm infaz edildikten sonra Sokrates’in korku içindeki sevenleri ve öğrencileri bir süre Eukleides’in yanına sığınmışlardır. Onun için tek varlık, Tanrı, Akıl ve İdrak ile özdeş olan İyi’dir. Kısaca bu düşüncelerde Eleacı birlik düşüncesinin Sokratesçi bir dile tercümesi ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Düşünce tarihi içinde Megara Okulu esas etkisini eristik sanatını geliştirmesi ile doğurmuştur. Eristik sanatta konuşma ve tartışma bir araç değil amaçtır; diyaloglar zekice fakat hiçbir kıymeti olmayan safsatalar uydurmaktan zevk alan kısır bir didişme içinde sürdürülür.
Elis-Eretria Okulu hakkında kısaca bilgi veriniz.
Elis-Eretria Okulu bir diğer Sokratesçi okuldur. Kurucusu Elisli Phaidon’dur. Phaidon, Sokrates’in en çok sevdiği öğrencileri arasındadır. Sefil bir kölelik hayatından sonra Sokrates tarafından satın alınarak özgürlüğünü elde etmiş birisidir. Diyaloglarından kalan yetersiz fragmanlar felsefeyi ruhsal hastalıklara karşı bir ilaç ve hakiki özgürlük için bir kılavuz olarak gördüğüne işaret etmektedir. Bu okul da Megara Okulu’nunkine benzer bir erdem öğretisi geliştirmiştir. Sokrates’in izinden giden tüm okullar gibi ahlak felsefesini başköşeye yerleştirmiştir. Bu okul, aynı zamanda, Sokrates’in soylu hayatını ve bu hayattan alınacak dersleri ve insan hayatında felsefenin yerini vurgulamak amacı ile kurulmuştur.
Kinikler Okulu hakkında kısaca bilgi veriniz.
Kinikler Okulu’nun kurucusu Atinalı Antisthenes’tir. MÖ 444-368 tarihleri arasında yaşamış olan Antisthenes’in annesi Trakyalı bir köledir. Babası ise yoksul bir Atinalıdır. Antisthenes önce Sofist Gorgias’ın öğrencisi olmuştur. Daha sonra ise Sokrates’in dostluğunu kazanmıştır. Tıpkı bir köpek gibi çevrelerindeki insanlara karşı hırçın ve saldırgan bir tutum içinde olmaları sebebi ile bu okulun temsilcilerine Kinikler denilmiştir. Dahası, Kinikler hiçbir töreye, hiçbir nezaket ve edep kuralına saygılı değillerdir. Mümkün mertebe yoksul bir hayat sürmeyi tercih ederler. Bütün uygarlık değerlerine saldırırlar. Neticede sıralanan bu tipik özellikleri ile bir köpeği andırıyor olmaları, onlara Kinikler denilmesine yol açmıştır. Kiniklerin Sokrates’in düşüncelerinden daha çok hayat tarzından etkilendikleri açıktır. Yine de düşüncelerinin temelinde Sokrates’in erdem anlayışının yattığını söyleyebiliriz. Onlar için hayatın doğru sayılabilecek yegâne anlam ve amacı erdemdir. Erdem ise, Kiniklere göre, insanın içten içe tam bağımsızlığına, kendini belirlemede mutlak surette özgür olmasına; yani her türlü gereksinime bağımlılıktan azade olmaya karşılık gelir. Tıpkı Sokrates gibi, aslında Kinikler de, insanın mutluluğa nasıl ulaşabileceği meselesi ile ilgilidirler. Hayatın hedefi, Antisthenes için mutluluktur ve mutluluğa ancak erdem yoluyla erişilebilir. Erdem onun için bir bilgidir. Bilge kişi, Kiniklere göre, aşırı istek ve içgüdülerine tam bir biçimde hâkim olması, gerek zevk gerek ise acı ve kaygı karşısında tam bir kayıtsızlık içinde bulunabilmesi sebebi ile mutludur.
Kinikler nasıl bir hayat sürer?
Bir bakıma, her türlü toplumsal kuralın dışında tabii bir hayat sürer. Kendi asli saflığı ve gücü ile birlikte yaşayan bir tabiat adamıdır. Bir başka biçimde söylenirse, hiçbir dünya nimetine gereğinden fazla önem vermez. Ne güzel giyinmeyi önemser ne de çocuk sahibi olmayı. Bir Kinik, ailesiz, akrabasız, çocuksuz; yani bir başına yaşar. Elindekileri de, eğer varsa, dağıtmak esastır. Onun için bütün insanlar sınıf, din, cinsiyet farkı gözetmeksizin eşittir. Kinik, bu açıdan bir dünya vatandaşıdır. İdeal devlet anlayışı ise, bütün insanların bir sürü gibi bir arada yaşadıkları tabii bir yaşamdı. Yani Kinikler için bir tür komünal hayat esastır denilebilir. Onlar, davranışları ile geleneğe ve toplum tarafından saygı gösterilen şeylere aldırmazlardı. Halkın kanaatlerine karşı kayıtsızlık göstermişlerdir. Bir doğal utanç hissine hiçbir biçimde sahip değillerdir. Dahası, tapınaklar, dualar, kurbanlar, yeminler ve kehanetler onlar için sorgusuz sualsiz mahkûm edilmesi gereken sıradan insanlara ait unsurlardı.
Kinikler Sokrates’den başka kimin etkisinde kalmışlardır?
Erdem, bilgi ve mutluluk arasında kurdukları bağ Kiniklerde derin bir Sokrates etkisi tespit edilmesini mümkün kılmaktadır. Kinikler, Antisthenes’in ilk öğretmeni Gorgias’ın da etkisi altında kalmışlardır. Gorgias’ın birlik öğretisi, yani “var olan birdir” anlayışının bir benzeri Antisthenes’te de karşımıza çıkar. Antisthenes, “ilk varlık”; yani arkhe için bir tanım olamayacağını iddia eder. İlk varlık dışındaki tüm diğer varlıklar hep bileşik şeylerdir. Her ne kadar bu bileşik şeylerin bir tanımı yapılabilse de, bu tanımlar ancak parçaların sayılmasından ibaret olacaktır. Bunun da pek bir değeri yoktur. Bir başka deyişle, ilk varlık dışındakilerin sadece adını söyleyebiliriz. Bu durumda, Antisthenes için gerçek bilgi, artık kendi içinde daha fazla parçalanamayan nesneler hakkındaki bilgidir. Birçok parçadan meydana gelmiş olan ve bu parçaların kendi aralarında ne ölçüde birleşmiş oldukları hakkında hiçbir şey bilmediğimiz nesneler hakkında kesin bir bilgi elde etmek mümkün değildir.
Kiniklerin önde gelen isimlerinden Diogenes’i ve yaşam felsefesini kısaca açıklayınız.
Kiniklerin, Antisthenes dışında bir başka önde gelen ismi daha vardır: Diogenes. Bir banker çocuğu ve ülkesini terk etmek zorunda kalmış bir sürgün olarak hayatının çoğunu Atina’da geçirmiştir. Diogenes, kendisini bir “köpek” olarak adlandırmıştır. Geçerli tüm toplumsal değerleri aşındırmayı kendisine asli ilke edinmiş bir köpek. Diogenes, hayvanların hayatını insanlara örnek göstermeye çok düşkündür. Diogenes’in asıl etkisi düşüncelerinden çok hayat tarzından kaynaklanmaktadır. Bir fıçı ya da küp içinde sürdürdüğü hayatıyla, karşılaştığı Büyük İskender’e “gölge etme başka ihsan etmem” deyişiyle, “hey insanlar” diye bağırdığında yanına yaklaşanlara “ben insanları çağırdım pislikleri değil” diye mukabelede bulunuşu ile Diogenes hayat tarzını ve eylemlerini insanlara bir örnek olarak sunmuştur. Çileci bir hayatı vardır. Bir dünya vatandaşıdır. Toplumsal değer ve kurallar ile uyumsuzdur.
Kirene Okulu hakkında kısaca bilgi veriniz.
Kirene Okulu, Aristippos tarafından kurulmuştur. Aristippos, MÖ 435-335 tarihleri arasında yaşamış ve kimi Sofistlerden ders aldıktan sonra Sokrates’in çevresindeki yerini almıştır. Kiniklerin öncüsü Antisthenes gibi Aristippos da, bilginin değerini salt pratik kullanışlılığı esasında değerlendirmiştir. Onun için neyin yararlı neyin zararlı olduğunu söylemediğinden ötürü matematik işe yarayan bir uğraşı değildir. Benzer bir biçimde fizik ile iştigal etmek de amaçsız ya da değersizdir. Aristippos’u sadece etik sistemin inşa edeceği bir temel sundukları nispette epistemolojik meseleler ilgilendirmiştir. Aristippos’a göre, her türlü duyum devinim yani hareketten ibarettir; bu devinim nazik ve zarif bir şey ise bir haz hissi doğurur, kaba yahut şiddetli ise acı duyarız, lakin algılanamaz veya hiçbir devinim meydana getirmemiş ise ne haz ne de acı duyarız. Aristippos için insan iradesinin ulaşmak istediği biricik hedef hazdır. Bu durumda, haz, ona göre iyinin bizatihi kendisidir. Hazzı sağlayan şey iyidir. Öte yandan acı veren şey ise kötüdür. Bu ikisi dışında kalan hiçbir şeye aldırmamak gerekir.
Aristippos haz ile iyiyi nasıl özdeşleştirmektedir?
İyi ile hazzı aynı şey olarak belirlemekle, Aristippos, hedonizmin ya da hazcılığın kurucusu olmuştur. Onun için yaşamın asli hedefi hazzın peşinde koşarak mutluluğa erişmektir. Aristippos hocası Sokrates’in mutluluğu nihai hedef olarak belirleyen görüşü ile uyumlu bir bakış açısına sahipse de, son kertede hazzı mutluluğun yegâne ve asli kaynağı olarak kabul etmesi itibariyle ondan farklılaşacaktır. Sokrates için mutluluk ruhun esenliği ve sağlığıdır. Oysa Aristippos haz deyince, belli bir sürekliliğe sahip bir ruhsal durumu ima etmez. Onun için haz anlıktır. Hazzın nereden geldiğinin ve türünün bir önemi yoktur. Bütün hazlar, Aristippos’a göre, haz olmaları bakımından eşit değerdedir.
Aristippos bilgi ile iyiyi nasıl özdeşleştirmektedir?
Aristippos’a göre bilgi iyidir; çünkü bilgi insanı önyargılardan, dinsel boş inançlardan, gereksiz korkulardan kurtarır. İnsana hayatın nimetlerinden rasyonel bir biçimde yararlanmayı öğretir. Bilgi sahibi kişinin çevresine ve ilişkilerine hâkim olmasını mümkün kılar. Ayrıca bilgi, insanın rasyonel bir biçimde hesap yapmasını, fiillerini ölçüp biçmesini, neyin haz ve neyin acı vereceğini belirleyebilmesini, en nihayetinde de acıyı değil hazzı tercih edebilmesini sağlar. Bu türden bir bilgi öyle umut edilir ki, bireyi bağımsız ve kendine yeter kılacaktır.
Hegesias’ta gelişen aşırı hazcılığın doğurabileceği kötü sonuçlar nedir?
Kirene Okulu’na mensup olan Hegesias hazcılıktan yola çıkarak son derece kötümser bir dünya görüşü geliştirmiş ve öğrencilerine intihar etmelerini önermiştir. Bu türden bir öneriyi dile getirirken çıkış noktası ise şu şekildedir: Haz en yüksek iyidir. Fakat insanların çoğu yoksulluk, hastalık ve çeşitli hayat meşakkatleri sebebi ile hazza erişemezler. Yani mutlu olamazlar. Bu durumda hayatın yegâne gayesine ulaşamayan insan için en makul seçenek, Hegesias için intihardır. Aslında Hegesias’ta bulduğumuz bu düşünceler aşırı bir hazcılığın ne türden kötü sonuçlar üretebileceğini göstermesi bakımından önemlidir.
Düşünceleri ve ölümü ile Antik Yunan düşüncesini radikal bir biçimde dönüştüren Sokrates'ın kurduğu okulun adı ve verdiği eserlerinden bazılarının adları nelerdir?
Düşünceleri ve ölümü ile Antik Yunan düşüncesini radikal bir biçimde dönüştüren Sokrates hayatı boyunca ne bir okul kurmuş ne de yazılı bir eser bırakmıştır.
Sokrates’in kişiliğine dair ayrıntıları ve düşüncelerini öğrenebileceğimiz Platon tarafından yazılmış başlıca kaynaklar hangileridir?
Platon’un Apologia, Kriton, Küçük Hippias, İon, Lakhes, Euthyphron, Kharmides, Protagoras ve Devlet’in birinci kitabı ile Trasymakhos gibi Sokratik diyalogların yer aldığı eserleri Sokrates’in kişiliğine dair ayrıntıları ve düşüncelerini öğrenebileceğimiz başlıca kaynaklar arasındadır.
Dolaşmak ve konuşmak neden Sokrates için önemlidir?
Dolaşmak ve konuşmak onun için önemlidir. Çünkü Sokrates’in bir gayesi vardır: insanları düşüncesizlikten uyandırmak ve onları hayatın anlamı ile kendileri için en iyi olan üzerine düşünmeye sevk etmek (Zeller, 2008, s. 166).
“İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Her şeyin ölçüsünün insan olması demek, herkes için geçerliliği olan genel bir hakikatin mevcut olmaması demektir (Birand, 1958, s. 31). Sokrates için ise böylesi bir yaklaşımın neden tehlikeli olduğu nasıl açıklanır?
“İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Her şeyin ölçüsünün insan olması demek, herkes için geçerliliği olan genel bir hakikatin mevcut olmaması demektir (Birand, 1958, s. 31). Sokrates için ise böylesi bir yaklaşım tehlikelidir. İnsanlar arasında düşünce farklılıkları olduğunu reddetmez Sokrates. Fakat ona göre bizim görevimiz fikirlerin çarpışmasıyla temel uzlaşma noktalarının bulunup bulunmadığını araştırmaktır. Sokrates şunu sorar: Her şeyde var olan bazı ilkelerle ortak bir zemin tesis etmek mümkün müdür? (Thilly, 2000, s. 89). Bu soruyu sormakla Sokrates aslında evrensel yargılara ulaşmak ister. Dahası evrensel bir bilginin peşinde koşar.
Sokrates’in yönteminde bilgiye ulaşmaya kapı aralayacak başlangıç eşiği nedir?
Sokrates’in yönteminde bilgiye ulaşmaya kapı aralayacak başlangıç eşiği “bilgisizlik bilinci”dir. “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” derken, Sokrates, bilgisizlik bilincini bilgiye ulaşmanın ilk eşiği olarak belirler.
Sokrates'in yöntemindeki üç aşama nedir ve nasıl açıklanır?
İlkin bilgilerin doğruluğunu sorgulayıcı sorular sorar. Aslında herkesten daha iyi bildiği durumlarda bile konuyu anlamadığını öne sürerek bir tür kafa karışıklığı yaratmaya çalışır. Sokrates’in yöntemindeki bu ilk aşama “ironi” olarak adlandırılır. Onun yönteminin ikinci aşaması ise “ebelik” ya da “doğurtma”dır. Bir tür tümevarımsal akıl yürütme ile bu aşamada Sokrates tikel tanımlardan genel bir tanıma ulaşmaya çalışır.
Sokratesin temel önem verdiği şey nedir, neden sabit anlamların peşinde değildir?
Sabit anlamların peşinde değildir. Önem verdiği şey daha önce de vurgulandığı üzere insanın kendisi hakkında düşünmesine katkı sağlamak ve kendisi için iyi olan bilgiye kendi çabaları ile ulaşmasını mümkün kılacak bir yöntemi
öğretebilmektir.
Doğa ile ilgilenmeyi Sokrates hangi temel sebeple reddetmiştir?
Doğa ile ilgilenmeyi Sokrates iki temel sebeple reddetmiştir. Bunlardan ilki doğa üzerine yürütülen spekülasyonların dogmatik olmalarıdır. İkinci gerekçesi ise söz konusu felsefelerin yararsız olmalarıdır. Burada yararsızlık insan hayatı için, insanın gelecekteki yaşamı için doğa felsefelerinin hiçbir öneri sunmamaları ile ilgilidir.
Sokrates nasıl bir ahlakçıdır?
Sokrates tümüyle bir ahlakçıdır. Amacı, insanları ruhlarına özen göstermeleri hususunda uyarmak ve onları ahlaki bakımdan yetkin, erdemli kılmak olan (Ağaoğulları, 1994, s. 132) bir ahlakçıdır.
Sokrates'e göre insanın nedir?
Ona göre insanın ereği mutluluktur.
Sokrates'in bilgi ile ahlak felsefesi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Sokrates’in bilgi teorisi ile ahlak teorisi arasında kopmaz bir bağ söz konusudur. Öyle ki, aslında ne bilgi teorisi ne de ahlak teorisi birbirinden ayrı bir biçimde ele alınamaz. Sokrates’in düşünceleri içinden birini çekip almak diğerini de hükümsüz kılmak anlamına gelir. Şöyle de söylenebilir: Sokrates için bilgi esas itibariyle ahlak alanında mümkündür ve bu erdemin bilgisinden öte bir şey değildir (Küçükalp ve Cevizci, 2010, s. 50). Demek ki, Sokrates ruhun yetkinleştirilmesini kendisi için temel hedef olarak belirlerken, ahlaki bir zemine yaslanmakta ve bunu da ancak ve ancak bilgi ile erişilebilir bir hedef olarak görmektedir.
Öğretmek, Sokrates için ahlaki açıdan nasıl bir anlam taşımaktadır?
Öğretmek, Sokrates için kişinin aklını kullanmasına yardımcı olarak erdemli olmasına kapı aralamak anlamı taşır.
Sokrates demokrasi konusunda nasıl bir görüşe sahiptir?
Devlet yönetiminde kimlerin yer alacağını konuşmaya geldiğinde, Sokrates, demokrasinin bilgi sahibi olanlar ile olmayanları, sıradan halk ile bilginleri ayırt etmeye izin vermemesi sebebi ile, demokrasi yanlısı bir tutum içine girmez.
Sokrates'in en önemli öğrencileri hangileridir?
Sokrates’in dostları ve öğrencileri arasında en önemlilerinden dördü Atinalıdır. Bunlar Antisthenes, Aeschines, Platon ve Ksenophon’dur. Buna karşılık Euclides Megaralıdır, Aristippos Kirenelidir. Phaidon ise Elis’dendir.
Bu okullardan Platon ve Aristoteles’in kurdukları okullar nasıl adlandırılır?
Bu okullardan Platon ve Aristoteles’in kurdukları, Büyük Sokratik Okullar olarak adlandırılır.
Megara Okulu, Elis-Eretria Okulu, Kinikler Okulu ve Kirene Okulu bu kapsamda üzerinde duracağımız dört temel okula Küçük Sokratik Okullar denmesinin asıl nedeni nedir?
Megara Okulu, Elis-Eretria Okulu, Kinikler Okulu ve Kirene Okulu bu kapsamda üzerinde duracağımız dört temel okuldur. Bunlara Küçük Sokratik Okullar denmesinin asıl nedeni, bu okulların kurucularının temel düşünceleri ile Sokrates’inkiler arasındaki bağın görece gevşek olmasıdır. Nitekim bu okullar Sokrates’in düşüncelerinin daha çok ayrıntıda kalan ya da önemsiz addedilebilecek yönlerini benimsemişlerdir (Güçlü vd., 2003, s. 1325).
Eleacı okul nasıl bir temel düşünceye sahiptir?
Eleacı okulun birlik düşüncesine sahip çıkmaktadır. ‘Bir olan iyidir’ biçiminde özetleyebileceğimiz bu düşüncede erdeme de birlik nazarı ile bakılmaktadır. Onun için tek varlık, Tanrı, Akıl ve İdrak ile özdeş olan İyi’dir (Zeller, 2008, 177).
Kinikler Okulu’nun kurucusu kimdir ve daha önce kimin öğrencisi olmuştur?
Kinikler Okulu’nun kurucusu Atinalı Antisthenes’tir. MÖ 444-368 tarihleri arasında yaşamış olan Antisthenes’in annesi Trakyalı bir köledir. Babası ise yoksul bir Atinalıdır. Antisthenes önce Sofist Gorgias’ın öğrencisi olmuştur.
Kinik adı, eski Yunanca’daki kyondan, Türkçe karşılığı ile köpekten gelmektedir. Bunun gerekçesi nedir?
Kinik adı, eski Yunanca’daki kyondan, Türkçe karşılığı ile köpekten gelmektedir. Bunun gerekçesi ise okulun önde gelenlerinin, özellikle Diogenes’in köpekçe bir yaşam sürmesidir. Tıpkı bir köpek gibi çevrelerindeki insanlara karşı hırçın ve saldırgan bir tutum içinde olmaları sebebi ile bu okulun temsilcilerine Kinikler denilmiştir.
Kinikler nasıl bir ahlak anlayışı içindedirler?
Onlar için hayatın doğru sayılabilecek yegâne anlam ve amacı erdemdir. Erdem ise, Kiniklere göre, insanın içten içe tam
bağımsızlığına, kendini belirlemede mutlak surette özgür olmasına; yani her türlü gereksinime bağımlılıktan azade olmaya karşılık gelir. Elbette, bu idealler karşılığını vaktiyle Sokrates’in hayatında fazlası ile bulmuştu (Gökberk, 1993, s. 53).
Kirene okulu kurucusu Aristippos’a göre iyi nasıl açıklanır?
Aristippos’a göre haz, iyinin bizatihi kendisidir. Hazzı sağlayan şey iyidir. Öte yandan acı veren şey ise kötüdür. Bu ikisi dışında kalan hiçbir şeye aldırmamak gerekir.