Tüketim Bilinci ve Bilinçli Tüketici Dersi 7. Ünite Özet
Çevre Sorunları Ve Çevre Sorunları Karşısında Tüketici
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Çevre ve Çevre Sorunları
Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dış öğelerin bütünlüğü olarak tanımlanan çevre; doğada canlıların yaşamlarında karşılıklı etkileşimde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlardaki dış ve iç ortamdır.
Çevre sorunları, sınırlı olan doğal kaynaklara karşın, insanların giderek artan ve çeşitlenen mal ve hizmet taleplerini karşılamak için yapılan ekonomik faaliyetlerin yarattığı baskıya ve doğanın kendini yenileyebilme kapasitesini aşan miktarlarda doğaya bırakılan her türlü atığın yarattığı kirlenmeye bağlı gelişmektedir.
Çevre Sorunlarının Ortaya Çıkışı ve Çevre Sorunlarının Nedenleri
1970’li yıllardan sonra, doğal kaynakların hızla tükenmesi ile birlikte çevre sorunlarının da hızla artması, tüm canlılar üzerinde olumsuz koşullar yaratmış ve bu yıllardan itibaren tüm dünyada çevre kirliliği sorun olarak görülmeye başlamıştır.
İnsanla çevre arasındaki ilişkide insanın “hükmetme” kabiliyetine bağlı olarak, insanın etken, çevrenin edilgen hale gelmesi, çevre sorunlarının temelini oluşturur. Çevre sorunları, daha önceleri, sadece belirli bir yer ya da bölge ile sınırlı olarak düşünülürken, günümüzde küresel bir nitelik kazanmıştır.
Toplumların çevre üzerindeki baskılarının nedenleri ve düzeyleri ülkeden ülkeye, toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. Gelişmiş ülkelerin sosyal ve ekonomik düzeyleri ile çevre sorunlarının ortaya çıkma süreci arasında bir paralellik ve doğrudan ilişki bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, çevre sorunları “bolluk kirliliği” olarak adlandırılan, daha çok sanayileşme ve kentleşmeye paralel olarak gelişen üretim ve tüketim faaliyetlerinin artışlarından kaynaklanmaktadır.
Çevre sorunlarının temelde iki farklı biçimde ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Birincisi, doğal kaynakların üretim/tüketim etkinlikleri çerçevesinde aşırı kullanımı, ikincisi ekosistemin giderme/ özümseme kapasitesini aşan miktarlarda atığın doğaya bırakılmasıdır. Çevre sorunlarının oluşmasındaki temel nedenler arasında düzensiz sanayileşme, çarpık kentleşme ve nüfus oranındaki artış ifade edilmektedir.
Sanayileşme
Çevresel etkilerin göz önünde bulundurulmadığı, kaynakların sınırsız ve sorumsuz biçimde kullanıldığı, kısa vadeli kalkınmanın amaçlandığı sanayi politikalarının ardından son 20–30 yıl içinde özellikle iklim değişikliğinin etkilerinin gün geçtikçe daha da hissedilmeye başlamasıyla sanayilerde çevresel faydamaliyet analizleri yapılmakta, çevre, gerçekleştirilecek faaliyetlerde bir boyut olarak değerlendirilmektedir.
Kentleşme
Kentleşmenin özelliklerini şu şekilde sıralanabilir (İspir, 1986:7–8);
- Kentleşme bir değişim sürecidir. Devletin yüklendiği hizmetler açısından faaliyetlerde bulunmasını gerektiren ekonomik, sosyal, fiziki ve nüfus alanlarındaki değişikliklerdir.
- Kentler gelişirken ortaya koydukları değişmeler çok yönlüdür ve ülkenin ekonomik ve sosyopolitik yapısını etkileme gücüne sahiptir. Bu nedenle kentleşme ve bununla ilgili hukuki düzenlemeler devlet tarafından yapılmalıdır.
- Devlet kentleşme nedeniyle karmaşık ve teknik nitelik taşıyan sorun ve görevlerle karşılaşır. Taşımacılık, mesken, salgın hastalıkların önlenmesi ve denetimi, çevre kirliliğinin önlenmesi, enerji, altyapı, eğitim-kültür ve sosyal hizmetleri yürütme durumunda kalır. Ancak bu hizmetler kentleşmeden dolayı giderek karmaşık bir hal alacağından, çeşitli kaynakların koordinasyonu ve planlanması zorunlu olur ve teknik donanımı gerektirir.
Nüfus Artışı
Çevre sorunları ve çevre kirliliği üzerinde dünya nüfus artışının dolaylı bir etkisi vardır. Nüfus artışının çevrede meydana getirdiği olumsuz etki; tüketim alışkanlıklarıyla birlikte, daha fazla ürün ve enerji kullanımına yönelik değişmelerdir.
Çevre Sorunları ve Çevre Değerleri
Çağdaş dünya, çevrede yaratılan kirlilik ile atık ürünler ve yenilenebilir kaynakların azalması gibi pek çok küresel çevre sorunu ile karşı karşıyadır. Sanayileşme, kentleşme ve artan nüfusa yetemeyen sınırlı kaynaklar insanların çözüm bulmak zorunda olduğu önemli sorunlar haline gelmiştir. Bunlar;
- Hava Kirliliği
- Su Kirliliği
- Gürültü Kirliliği
- Katı Atık
Hava kirliliği çeşitleri temelde üç sınıfta incelenmektedir:
- Isınma kaynaklı hava kirliliği
- Ulaşım kaynaklı hava kirliliği
- Endüstri kaynaklı hava kirliliği
Gürültünün insanlar üzerindeki olumsuz etkilerine bakıldığında; işitme sistemine etkileri (fiziksel etki), fizyolojik etki, psikolojik etki ve performans etki olmak üzere temel dört etki üzerinde durulmaktadır.
Gürültü kaynakları çeşitleri trafik gürültüsü, endüstri gürültüsü, inşaat gürültüsü, yerleşim alanlarında oluşan gürültü ve demir yolları-hava alanında oluşan gürültü olmak üzere beş sınıfta incelenmektedir.
Katı atık, hammaddelerin çıkarılması, işlenerek ürüne dönüştürülmesi ve tüketilmesi sonucunda oluşan maddelerdir. Artan tüketimin en açık göstergelerinden biri, dünya çapında üretilen, gitgide artan evsel atık miktarıdır.
Sanayileşmiş ülkelerde atık toplama hizmetleri neredeyse her yerde yapılmaktadır ancak çok büyük miktarlardaki çöpü elden çıkarma alanları tükenmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde ise evsel atıkla ilgili en büyük sorun, çöp toplama hizmetlerinin yokluğudur.
Türkiye’de katı atık sorununa çözüm olarak en sık başvurulan yöntem, çöplerin uygun görülen bir alana yığılmasıdır. Düzenli depolama, kompostlaştırma, açık alanda yakma, dereye ya da göle dökme, toprağa gömme ya da geri kazanma yöntemleri çok yaygın değildir.
Doğal Kaynakların Azaltılması
Canlı hayatının devamı için gerekli olan kaynaklar su, toprak, hava ve ormanlardır. Bu kaynakların tümü, zaman içinde kendini yenileyebilme özelliğine sahiptir. Ancak bu kaynakların tüketiminde dengesizlik ya da aşırılık olursa bu kaynakların “tümden tükenme” tehlikesi oluşur.
Toprak, tüm canlıların varlığını sürdürülebilmeleri için hava ve su gibi vazgeçilemez, doğal bir kaynaktır. Toprak insan için, ekonomik ve toplumsal işlevlere sahiptir. Beslenme, barınma, yerleşme ve yayılma gibi bütün temel sorunları çözebilme işlevleri sayesinde toprak, insan yaşamında en önemli kaynaklardandır.
Dünya’da nüfusun hızla artması, küresel ekonominin sürekli genişlemesi doğal kaynaklar üzerindeki baskıları gün geçtikçe artmakta ve aşırı tüketim hırsı sonucunda, temel çevre göstergeleri giderek daha çok bozulmaktadır. Dünyada her yıl milyonlarca hektar orman yok olmaktadır. Son yıllarda etkili olan iklim değişikliği, orman yangınları böcek afetlerinde artışa yol açmak suretiyle orman varlığını tehdit etmektedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkilerini önlemede ormanların korunması, iyileştirilmesi ve genişletilmesi büyük önem taşımaktadır.
Küresel ısınma, atmosferin kimyasal bileşimindeki değişimlerden ötürü yeryüzünün ortalama sıcaklığındaki aşamalı yükselişle ilgilidir. Buna büyük ölçüde insanların neden olduğuna inanılmaktadır. Çünkü yeryüzünün atmosferini değiştirecek ölçüde oluşan gazlar, insan etkinlikleriyle büyük miktarlarda üretilen gazlardır.
Küresel ısınmanın küresel çaptaki olası etkileri şu şekilde sıralanabilir:
- Yükselen deniz seviyesi
- Çölleşme
- Hastalıkların yayılması
- Kötü hasat
- Değişen iklim örtüleri
- Jeopolitik istikrarsızlık
Çevre Sorunları Karşısında Tüketici
Dünyada önemli sayıda ülkede büyük bir ekonomik bunalım dönemi yaşanmaktadır. Küresel ısınma, enerji bunalımı, ürün ve çeşit bolluğuna karşın, dünyanın bazı yerlerinde yaşanan kıtlık, ürünlerin fiyatlarının artması gibi birçok etken tüketicilerin alışkanlıklarının ve hayat standartlarının değişmesine neden olmaktadır.
Tüketimin artırılmaya çalışılması dolaylı olarak çevre sorunlarının da artmasına neden olmakta; tüketim arttıkça doğal kaynaklar aşırı ve dikkatsiz kullanım nedeniyle bozulmaktadır. Çevresindeki kaynakları tüketen insan, birey olarak çevreyi olumlu ya da olumsuz yönde etkileme gücüne sahiptir.
Yeşil Tüketici
Tüketiciler için çevrecilik 1960’lı yıllarda bir “uyanma zamanı”, 1970’lerde “harekete geçme dönemi”, 1980’lerde “hesaplı olma zamanı” ve 1990’larda “pazardaki güç” olarak tanımlanmıştır. Özellikle bu son dönemde tüketiciler, doğal kaynakları kullanmanın sınırları olduğunun ve düşünülenden çok daha hassas gerçeklerin bulunduğunun farkına varmışlardır. Tüketicilerin artan çevre bilinç düzeyi, pazarlama yönetiminde bölümlendirme stratejileri yapılırken “yeşil tüketici”nin hedeflenmesini ve “yeşil tüketiciler”in tanımlanmasını getirmektedir.
Yeşil tüketiciler, özellikle gelişmiş ülkelerde kanunları etkileyen ve oluşturan çok sayıda sivil toplum kuruluşuna ve hatta siyasi partilere sahiptir. Tüm dünya medyası ile birlikte Türkiye’de de çevre sorunlarına yönelik kamu spotları, haber programları, belgeseller ve tematik programlar görsel, işitsel ve yazılı medyada yerini almaktadır.
Yeşil Tüketicilerin sınıflandırılması şu şekildedir;
- Gerçek Mavi Yeşiller
- Yeşil Yeşilciler
- Yeşerenler
- Umursamayanlar
- Klasik kahverengiler
Çevreye duyarlılığın toplumsal olarak yerleşebilmesi ve çevreye yönelik tutumların kültürel, geleneksel, sosyoekonomik öğelerce biçimlendirilmesi çok önemlidir. Birey olarak tüketicilerin, çevre ve çevre ile ilgili konulara daha fazla duyarlılık göstermeleri beklenmektedir.
- Ambalaj atıkları çöp değildir: Ambalaj atıkları geri dönüşüm özelliğine sahiptir.
- Bitkisel atık yağların geri dönüşümü olanaklıdır: Türkiye’de her yıl yaklaşık bir buçuk milyon ton bitkisel yağ gıda amaçlı olarak tüketilmektedir.
- Atık yağların geri dönüşümü olanaklıdır: Atık yağlar, motorlu araçların yağ değişim işlemlerinden ve sanayi kuruluşlarının faaliyetlerinden kaynaklanabilir. Atık yağlar; kanserojen etkiye sahip maddeleri içerir. Çevre ve insan sağlığı açısından yüksek derecede tehlikelidir.
- Ömrünü tamamlamış lastikler: Bu tür lastikler, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ücretsiz olarak toplama noktalarına ya da lastik değişimi yapılan servis noktalarına iade edilebilir. Bunlar, hayvan barınağı olmaması, yangın gibi tehlikeler oluşturmaması ve estetik sorunlar yaratmaması açısından uygun biçimde depolanmalıdır.
- Atık piller: Türkiye’de yılda yaklaşık altı-yedi bin ton pil piyasaya sürülmektedir. Cep telefonundan saate, oyuncaktan T.V. kumandasına kadar hayatımızı kolaylaştıran birçok alanda kullanılmaktadır. Bu tür pillerin geri kazanımından nikel, kobalt ve kadmiyum elde edilmektedir. Dünyada rezervleri oldukça azalan kobaltın atık pillerden geri kazanım yoluyla elde edildiği bilinmektedir.
- Atık akümülatörler (aküler): Atık akümülatörler kullanım alanlarına göre starter akü (otomobil aküleri), stasyoner akü ve traksiyoner akü (telekom aküleri, enerji santral aküleri, forklift aküler, kesintisiz güç kaynakları aküleri) olarak sınıflandırılmaktadır. Atık akülerin, gelişi güzel atılması veya yasal olmayan bir biçimde depolanması, zamanla bozulan ve kırılan akülerden; çevreye kurşun veya kurşunla kirlenmiş sülfürik asitin saçılmasına neden olmaktadır. Bu olay toprak kirliliğinin yanı sıra göller, akarsular, nehirler ve yeraltı suları gibi içme suyu kaynaklarının da kirlenmesine yol açmaktadır.
- Atık elektrikli ve elektronik eşyalar: Piyasaya sürülen elektrikli ve elektronik eşyalarda kurşun, cıva, artı altı değerlikli krom, polibromürlü bifeniller ve polibromürlü difenil eterler ile kadmiyumun bulunması yasaktır. Bu zararlı maddeleri elektrikli ve elektronik eşyalarda engellemenin yolu, elektrikli ve elektronik eşyalar üretilirken bu zararlı maddelerin yerine güvenli alternatif maddelerin kullanılmasıdır.
- Su tasarrufu: Günlük hayatta alınabilecek basit tedbirlerle su savurganlığının önüne geçilebilir. Hem birey hem de ülke olarak ekonomik kazanca büyük katkılar sağlanabilir
- Elektrik tasarrufu: Elektrik tasarrufu yapılarak ekonomik ve gelecek kaygıları bertaraf edilebilir.
- Fırın ve ocakların kullanımında tasarruf: Yiyecekler düz tabanlı tencerelerde ve tepsilerde pişirilmelidir. Tencere, tava ve çaydanlık tabanını aşan her alev, enerji savurganlığıdır.
- Aydınlatma ve ısıtıcılar: Kompakt floresan lambalar, normal lambalardan beş kat daha az enerji tüketir ve 10 kat daha uzun ömürlüdür. Standart lambaların ömrü 750-900 saat iken kompakt floresan lambaların ömrü 10 bin saattir
- Bulaşık ve çamaşır makineleri: Bulaşıklar makineye konulmadan önce soğuk suda çalkalanmalıdır. Makine yarı dolu veya aşırı dolu şekilde kesinlikle çalıştırılmamalıdır. Yaz aylarında, ısı ve nemi azaltmak için sabah veya akşam saatlerinde yıkama yapılmalıdır.
- Buzdolabı ve derin dondurucular: Evde enerjinin yüzde 15’i, buzdolabının çalışması için tüketilmektedir. Bu tip soğutucular soba, radyatör, bulaşık makinesi ve ocak gibi ısıtıcı kaynaklarda uzak yere yerleştirilmelidir. Böylece enerji tüketimi azaltılabilir. Buzdolabının sıcaklığını +5 derecede, derin dondurucunun sıcaklığının ise -18 derecede tutmak gereklidir. Daha düşük sıcaklık enerji israfıdır.