Aile İçi Uyumlu Etkileşim Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Yoksulluk, Şiddet Ve Dışlanma
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
“Benlik “kavramı nedir ve neleri içerir?
Benlik kavramı, bireyin çevresi ile olan ilişkileri,
iletişimi ve yaşantılarının algılanış biçimlerine göre oluşan
ve değişim gösteren bir süreçtir. Bireyin çevresindeki
insanlar tarafından olumlu olarak değerlendirilme ve kabul
görme gereksiniminin karşılanması bireyin kendini
algılama biçimini önemli ölçüde etkiler. Bu konuda
memnun eden veya hayal kırıklığına uğratan yaşantılar
bireyin kendine değer verme duygusunu oluşturur. Bu
duygu zamanla öğrenilerek gelişir.
Benlik kavramı, kişinin güçlü ve zayıf yanlarına, yetenek
ve değerlerine ilşkin kendini algılayışını, kendine dönük
olumlu olumsuz değerlendirmelerini içerir (Köymen,
2000).
“Benlik imgesi” nedir?
Benlik kavramının ögesi olan “benlik imgesi”
bireyin sahip olduğu fiziksel ve zihinsel özelliklerinin
farkında olmasıdır.
Özgüven nedir?
Özgüven, psikolojik yaşamın temel ögelerinden
biridir ve duygusal bir gerekliliktir. Başka bir deyişle,
insanlar kim olduklarını tanımlar ve daha sonra bu kimliği
sevip sevmediklerine ilişkin kararlar verip kendilerine
ilişkin algı oluştururlar (McKay ve Fanning, 2011).
İç özgüven ve dış özgüven arasındaki temel farklar nelerdir?
Lindenfield (2011), özgüveni; iç özgüven ve dış
özgüven olmak üzere iki biçimde betimlemektedir. İç
özgüven, kişinin kendisine ilişkin duyduğu memnuniyet
düzeyini, kendisiyle barışık olma durumunu; dış özgüven
ise kişinin çevreye yansıttığı görüntü ve davranışları
kapsamaktadır.
Özgüven oluşumunda yer alan önemli ögeler nelerdir?
Sevgi, güven, model, destek, ilişkiler, ortam
Özgüven oluşumunda yer alan önemli ögelerden sevgi
ve koşulsuz sevgi nasıl olmalıdır?
Çocukların sürekli ve koşulsuz sevgiye
gereksinimi vardır. Benlik saygılarını kazanabilmeleri için
kendilerini değerli hissetmeye gereksinim duyarlar. Bu
nedenle anne babalar, aile ortamında sevgilerini sözle ve
dokunarak ifade etmelidirler. Aile içinde sevgi silah gibi
kullanılıyorsa koşulludur. Koşulsuz sevgi, yalnızca kabul
etmek, ilgi göstermek anlamına gelmez; aynı zamanda
özgüveni geliştiren davranışları cesaretlendirmek anlamını
da taşır.
Özgüven oluşumunda yer alan önemli ögelerden
ebeveyn rolü model olma nasıl olmalıdır?
Çocukların, özgüvenleri gelişmiş anne baba
modellerine gereksinimleri bulunmaktadır. Anne babalar,
kendi korku ve kaygılarını çocuklarına
yansıtabilmektedirler, bu durum çocuğun da benzer
olaylar karşısında benzer korku ve kaygıları taşımalarına
neden olur.
Özgüven oluşumunda yer alan önemli ögelerden
ebeveyn rolü destek olma nasıl olmalıdır?
Çocukların özgüven geliştirebilmesi için
yönlendirilmeye ve cesaretlendirilmeye gereksinimleri
vardır. Çocuğun başarabildiği yeni şeyleri fark etmek,
bunu ona belirtmek, doğru yaptığını sevinçle karşılamak,
çocuğa destek olmaktır.
Ebeveynler çocuklarına nasıl ortam hazırlamalıdırlar?
Çocuğun kendini ve kendi yeterliliklerini
tanıyabilmesi için zengin yaşantılara gereksinimi vardır.
Bu gereksinim, kitap, oyuncak, müzik aleti, spor alanları
gibi farklı yaşantıların çocuğa sunulmasıyla karşılanabilir.
Bu tür olanaklar çocuğun güçlü yönlerini keşfetmesini ve
zayıf yönlerini de geliştirmesini sağlayacaktır.
Lindenfield’e göre çocukta özgüven gelişimini
desteklemek için anne babaların yapabilecekleri nasıl
sıralanmaktadır?
• Çocuklarına onları sevdiklerini söyleme
• Çocuklarının yaşamlarındaki olumlu etkilerini paylaşma
• Çocukların düzeyine inmeyi bilme
• Çocukların sağlıklı yaşama konusundaki becerilerini destekleme
• Çocukların kendilerini aşağılamalarını engelleme.
• Çocukların güçlü oldukları konularda ailelerine yardım etmelerine fırsat tanıma
• Çocukların yaptıkları işlere müdahale etmeden duyulan güveni belli etme
• Çocukların önemsendiğini görmesini sağlama
• Çocukların benlik saygılarını kazandıracak bir dil kullanma.
Ebeveynler çocuklarda olumlu duygularını onlarla
paylaşmak amacıyla hangi ifadeler tercih edilmelidir?
Seninle oyun oynamaya bayılıyorum.
Sana kitap okuma çok hoşuma gidiyor.
Yaşamıma ne kadar neşe kattığını biliyor musun?
Bugünü seninle geçirmekten çok mutluyum
Ebeveynler çocuklarını takdir ettiklerini göstermek
için hangi ifadeleri kullanabilirler?
Takdir ettiklerini göstermek amacıyla;
Benim için çok önemlisin çünkü...
Ne kadar yaratıcısın, şu yaptığına bak.
Başkalarını incitmemek için çaba harcaman çok güzel.
Senin...e yeteneğin var.
Ebeveynler çocuklarının çaba ve başarılarını takdir
ettiklerini göstermek için hangi ifadeleri kullanabilirler?
Çaba ve başarılarını takdir etmek amacıyla;
Elinden geleni yapmaya çabaladığını gördüm.
Elinden gelenin en iyisini yaptığını biliyorum.
Bu inanılmaz bir başarı, aferin.
Geçen haftadan bu yana çok ilerleme kaydettin.
Ebeveynler çocuklarını koşulsuz kabul ettiklerini
göstermek amacıyla hangi ifadeleri kullanabilirler?
Ebeveynler çocuklarını koşulsuz kabul ettiklerini
göstermek amacıyla;
Kıskanmanı anlayışla karşılıyorum çünkü...
Her zaman kusursuz olamazsın.
Bana kırgın olduğunu biliyorum ama...
Bazen saldırgan davranıyor olabilirsin ama sen aynı
zamanda...iyi yapıyorsun.
Ebeveynler çocuklarına güven duydukların göstermek
amacıyla hangi ifadeleri kullanabilirler?
Ebeveynler güven duydukların göstermek
amacıyla;
Sana her zaman güveneceğimi biliyorum.
Senin fikrini almak istiyorum.
Senin bu konudaki görüşün benim için çok önemli.
Eminim başarırsın.
Ebeveynlerin çocukların benlik saygılarını olumsuz
etkileyecek bazı sözlerden kaçınmları gerekmektedir.
Bunlardan örnekler sıralayınız.
Siz çocuklar...
Ne kadar tembelsin...
Bu sana göre bir iş değil!
Aman sen deneme...
Seni dinlemiyorum.
Ablan hiç böyle davranmazdı.
Şu çocuk o kadar yoksulluk içinde bile...
Ben çocukken...
Sen kim olduğunu zannediyorsun?
Sen zaten her zaman...
Sen hiçbir işi doğru dürüst yapamaz mısın?
Bütün söylediklerim bir kulağından girip öbür kulağından
çıkıyor. Sen kendini zeki mi zannediyorsun?
Ölümüme sen neden olacaksın.
Bana ne yaptırdığını görüyor musun?
Bunu hiçbir zaman başaramayacaksın.
Senin yüzünden başım ağrımaya başladı.
Aile bireylerinin rolleri çok katı ise çocuk gelişimini nasıl etkiler?
Aile çocuğun ilk yaşam alanıdır ve yaşantıları bu
ortamda öğrenir. Bu nedenle aile çocuğun psikososyal
gelişim sürecinin başladığı yerdir. Bu gelişim süreci içinde
çocuk, ailedeki rollerin etkisi altındadır. Eğer aile içinde
roller hiçbir esnekliği olmayan kalıplaşmış katı rollere
dayanıyorsa böyle bir ortam çocuğun özgüven kazanması
ve kişiliğinin gelişmesi açısından uygun bir ortam olamaz.
Çok katı rollerle çerçevelenmiş olan ailelerde yetişen
çocukların doğal eğilimleri serpilemez ve kendine özgü
kişisel özellikleri gelişemez (Göknar, 2010). Böyle bir
ortamda büyüyen çocukların yaratıcılık ve girişimcilik
becerileri de gelişme fırsatı yakalayamaz. Sorunlara çoklu
bakış açılarıyla çözüm üreten, tek boyutlu bir dünya
görüşü olmayan aile modeli çocuğun doğal bir biçimde
gelişmesine olanak tanımaktadır.
Bebekte temel güven duygusunun oluşumunu
engelleyen en önemli etmenlerden biri nedir?
Bebekte temel güven duygusunun oluşumunu
engelleyen en önemli etmenlerden biri kaygılı annedir.
Kaygılı anne aslında yetişkin yaşamın sorumluluklarını
üstlenebilecek güce yeterince sahip olmayan biridir.
Anneliğe gereğince hazır değildir. Çoğu kez kendi annesi
de kaygılı biridir. Çünkü kaygı bulaşıcı bir duygudur. Bir
toplulukta bireylerden biri paniğe kapıldığında kısa bir
süre içinde de olsa benzer bir duyguyu diğer bireyler de
yaşar. Bebek de tek güven kaynağı olan annenin kaygısını
kendi varoluşunun bir parçası durumuna getirir
(Geçtan,1999).
Çocukta temel güven duygusunun oluşumu için anne nelere dikkat etmelidir?
Bebeğin annesinin olumlu ve olumsuz
davranışları, onun üzerinde yaşam boyu kalıcı izler
bırakabilir. Yeni doğmuş bebeğin tüm ilişkisi annesiyledir.
İlk bakışta bebeğin temel gereksinimleri, açlık, üşüme,
altını kirletme gibi bedensel rahatsızlıklarının
giderilmesidir. Annenin, çocuğun gereksinimlerini yerine
getirirken tutarlı davranması, kaygılı olmaması çocuğun
sağlıklı bir özgüven gelişimi için oldukça önemlidir.
Bebekte temel güven duygusunun oluşumunu engelleyen
en önemli etmenlerden biri kaygılı annedir. Kaygılı anne
aslında yetişkin yaşamın sorumluluklarını üstlenebilecek
güce yeterince sahip olmayan biridir. Anneliğe gereğince
hazır değildir. Bebek de tek güven kaynağı olan annenin
kaygısını kendi varoluşunun bir parçası durumuna getirir.
Temel güven duygusunun oluşumunda annenin tutarlılığı
da büyük önem taşımaktadır. Bu, yalnızca bebeğin
bedensel gereksinimlerinin karşılanması değil, bunun
belirli bir düzene sokulmasını da içerir. Beslenme, uyku
gibi gereksinimlerinin aksatılmaması güven
kazanımındaki önemli bir adımıdır. Belirli aralıklarla
annenin kendisiyle ilgileneceğini bilmek çocuğa güven
sağlar. Yaşamın ilk yıllarında bundan yoksun kalan çocuk,
yetişkin döneminde belirsizliklere karşı aşırı duyarlıdır.
Çocukta temel güven duygusunun oluşumu için baba nelere dikkat etmelidir?
Baba, bebeğiyle süre olarak daha az zaman
geçirse bile burada önemli olan, anne de olduğu gibi
geçirilen sürenin ne kadar olduğundan çok, nasıl
geçirildiğidir. Etkileşimin kalitesi süreden daha önemlidir.
Babaların özellikle, bebeklerini sallama, havaya fırlatma
şeklindeki oyun etkinliklerine eğimli oldukları görülür.
Her şey iyi gittiğinde, babalar çocuklarına karşı son derece
duyarlı ve tepki vericidirler. Ancak bebek ağlamaya
başladığında, ağlama nedenini belirleyen kişi, baba değil
annedir. Bebek stres durumlarında, babadan çok anneyi
tercih etmektedir. Bütün bunların yanında baba, çocuğu
yoğun yaşanan anne-çocuk bağlılığından koparıp onun dış
dünyaya açılmasını sağlayan kişidir. Bebek için anne,
dünyanın tamamı, kendi bedeninin uzantısıdır. Çocuk
babayı kendinden farklı olarak algılar, anne ise daha çok
kendisine benzeyendir. Baba, çocuk için hem bir sevgi
nesnesi hem de örnek alınacak kişidir. Geleneksel aile
yapısı içinde genellikle biçimsel de olsa otoriteyi baba
temsil eder. Kendisine duyulan saygı, korku ile eşanlam
taşır. Anne, çocuklara daha yakındır ve onlara ilişkin
konularda gerçek karar organıdır. Engelleyici ve
cezalandırıcı nitelikte olan kararların uygulanması ise
babaya bırakılır. Geleneklerin kendisine verdikleri bu rolü
sürdürme durumunda kalan baba, çoğu kez çocuklarıyla
yakın ve sıcak ilişki kurmaktan alıkonmuş olur. Bu
durumda çocuk babasıyla doğal ve dengeli bir ilişki
kuramaz. Babanın otoriter yapısı, çocuğun sağlıklı bir
kişilik geliştirmesine engel olur. Böyle bir ortamda yetişen
çocuk, yetişkin bir birey olduğunda kendi haklarının,
benlik sınırlarının ve sorumluluklarının pek farkında
değildir. Dolayısıyla bu çocuklar özgüvenden yoksun
yetişirler ve genellikle otorite karşısında itirazsız boyun
eğici oldukları halde, otoritenin yokluğunda sorumsuz ve
saygısızca davranabilmektedirler. Bu kişiler, kendileri
otorite durumuna geldiklerinde, otoritenin verdiği gücü
acımasız ve sorumsuzca kullanmaktan çekinmezler.
Çocuk egemen aile nedir?
“Çocuk egemen aile” çok da farkına varılmadan
evin çocuğunun yavaş yavaş evdeki yaşamı, evdeki
kararları yönetmeye başlaması olarak tanımlanabilir. Bu
aile modeli genel olarak çocuklarına değer veren
çocuklarına kişilik kazandırmak isteyen aile ortamlarında oluşur.
Çocuk egemen ailedeki sorunlar nelerdir?
Burada yaşanan sorun, çocuğun ev ortamında
kişilik kazanması istenirken çocuğa sorumluluk vermenin
unutulması, çizilmesi gereken sınırların çizilmemesidir.
Bu da çoğu kez “çocuğun sevgisinin kaybedilme
korkusundan” , “çocuğun engellenmesinin onda gerileme
yaratacağı kaygısından” ya da “ev ortamında anne baba ya
da anneanne-babaanne-dede arasındaki davranış
çelişkisinden” ileri gelmektedir. Böylece yavaş yavaş pek
de farkına varılmadan “çocuk egemen” durumuna gelen
aile oluşmaktadır.
Çocuk egemen ailede çocuğa karşı nasıl bir tutum gelişmektedir?
Çocuğun her istediği yapılmaya başlanır.
İstedikleri alınır, alınamazsa ona haksızlık yapıldığı
duygusu gelişir. Aile, onu hiçbir zorlukla karşılaşmaması
gereken en değerli varlıkları olarak kabul eder. Her türlü
güçlüğe karşı korur, onu mutsuz edecek olan her şeyden
uzak tutar. Böylece çocuk hiçbir güçlükle karşılaşmadan
yaşamaya alışır.
Aile giderek her türlü kararlarında onun görüşünü ve
onayını almaya çalışır. Çocuğun yemek için seçimleri,
gidilecek yerler, çocuğun gideceği okul, hangi saate
yatacağı, nerede uyuyacağı, nasıl uyuyacağı, büyüklerin
neler yapmasının onun için uygun ya da uygunsuz olduğu,
eve alınacak şeylerdeki düşüncesi, hatta kimlere gidilip
kimlere gidilmeyeceği vb. her konuda çocuğun onayı
alınır.
Böyle yetişen çocuğun ergenlik döneminde de kendine
ilişkin bütün kararları kendisinin verdiği görülür. Bu
kararlara doğru ya da yanlış olsun hiç kimsenin
karışmasını istemez, böyle bir durumda sert ve saygısız
tepkiler vermekten çekinmez. Kendi yaşamını tehlikeye
atan durumlarda bile kimsenin karışmasına izin vermez.
Çocukta özgüven gelişimini desteklemek için anne ve
babaların görevleri nelerdir?
Çocukta özgüven gelişimini desteklemek için
anne ve babaların görevleri: Çocuklarına onları
sevdiklerini söyleme. Çocuklarının yaşamlarındaki olumlu
etkilerini paylaşma. Çocukların düzeyine inmeyi bilme.
Çocukların sağlıklı yaşama konusundaki becerilerini
destekleme. Çocukların kendilerini aşağılamalarını
engelleme. Çocukların güçlü oldukları konularda
ailelerine yardım etmelerine fırsat tanıma. Çocukların
yaptıkları işlere müdahale etmeden duyulan güveni belli
etme. Çocukların önemsendiğini görmesini sağlama
Çocukların benlik saygılarını kazandıracak bir dil
kullanma biçiminde sıralanabilir.
Geleneksel aile yapısı içinde anne ve baba rolleri nasıl bilinmektedir?
Geleneksel aile yapısı içinde genellikle biçimsel
de olsa otoriteyi baba temsil eder. Kendisine duyulan
saygı, korku ile eşanlam taşır. Anne, çocuklara daha
yakındır ve onlara ilişkin konularda gerçek karar
organıdır. Engelleyici ve cezalandırıcı nitelikte olan
kararların uygulanması ise babaya bırakılır. Geleneklerin
kendisine verdikleri bu rolü sürdürme durumunda kalan
baba, çoğu kez çocuklarıyla yakın ve sıcak ilişki
kurmaktan alıkonmuş olur (Geçtan, 1999).
Geleneksel aile yapısı içinde otoriter anne ve baba
rolleri ne tür problemlere yol açmaktadır?
Bu durumda çocuk babasıyla doğal ve dengeli bir
ilişki kuramaz. Babanın otoriter yapısı, çocuğun sağlıklı
bir kişilik geliştirmesine engel olur. Böyle bir ortamda
yetişen çocuk, yetişkin bir birey olduğunda kendi
haklarının, benlik sınırlarının ve sorumluluklarının pek
farkında değildir. Çocukluğunda sindirilmiş olan bu kişiler
kendilerinin güçsüz olduklarına o kadar inanırlar ki
kendilerinden başka herkesi güçlü ve haklı görürler. Aynı
zamanda, kendilerine ait bir görüş ve düşünceleri de
yoktur. Dolayısıyla bu çocuklar özgüvenden yoksun
yetişirler ve genellikle otorite karşısında itirazsız boyun
eğici oldukları halde, otoritenin yokluğunda sorumsuz ve
saygısızca davranabilmektedirler. Bu kişiler, kendileri
otorite durumuna geldiklerinde, otoritenin verdiği gücü
acımasız ve sorumsuzca kullanmaktan çekinmezler
(Göknar, 2004).
Baba ve çocuk arasında iletişim ve etkileşimin zayıf
olması, babanın çocuğa karşı ilgisiz bir tutum sergilemesi,
çocuğun temel gereksinimlerinin karşılanmamsı anlamına
gelir. Bu durum çocukta özgüven gelişimini olumsuz
etkiler. Babanın çocuğa karşı ilgisiz bir tutum
sergilemesinin altında kendi yaşamındaki sıkıntıları, çok
çalışmak zorunda kalması, çalışma saatlerinin çocukla
birlikte olmaya uygun olmaması, yorgunluk gibi nedenler
bulunabilir. Bazen baba kendi yaşamındaki sorunları
çözmeye çalışırken çocuklarıyla birlikte olmak ve onlara
yardımcı olmak için gerekli enerji ve gücü bulamaz.
Bunun sonucunda çocuk, babasından ilgisiz bir tutum
görürür. Oysa çocuğun anneyle birlikte olmak kadar
babayla birlikte olmaya da gereksinimi bulunmaktadır.
Babası tarafından yeterli ilgi gören çocuk, sevildiğini
önemsendiğini hisseder. Bu duygu kendini değerli
hissetmesine, kendisi için olumlu görüş geliştirmesine ve
benlik saygısı kazanmasına destek olur.
Ebeveynler çocuklarına nasıl destek olmalıdır?
Çocukların özgüven geliştirebilmesi için
yönlendirilmeye ve cesaretlendirilmeye gereksinim- leri
vardır. Çocuğun başarabildiği yeni şeyleri fark etmek,
bunu ona belirtmek, doğru yaptığını sevinçle karşılamak,
çocuğa destek olmaktır.
Yoksulluk nedir?
Yoksulluk insanların yaşamını devam ettirebilmesinin olmazsa olmaz koşulu olan beslenme, barınma, ve giyinme gibi temel ihtiyaçların karşılanmaması durumudur. Kısacası yoksulluk, yaşamın içinde olan olanaklardan, maddi ve kültürel kaynaklardan kişinin toplumsallaşma yetisini sınırlayacak derecede yoksun kalma durumudur.
Yoksulluğun toplumsal boyutunu yazınız.
Yoksulluk bir sosyo-ekonomik sorun olmanın ötesinde, her şeyden önce insani ve toplumsal bir sorundur ve çok boyutlu bir kavramdır.
- Kişi başına düşen milli gelirin azlığı
- Ortalama ömür
- Okuma yazma oranı
- Dayanışma
- Beslenme
- Sağlık hizmetlerinden yararlanma
- Temiz içme suyundan mahrum olma gibi birçok olgunun etkili olduğu bir toplumsal sorundur.
Yoksulluğun türleri nelerdir?
Mutlak yoksulluk ve göreli yoksulluk
Mutlak yoksulluk neye denmektedir?
Mutlak yoksulluk herhangi bir bireyin varlığını sürdürebilmesi için en temel gereksinimleri olan beslenme, barınma ve giyim ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için gerekli gelir düzeyine sahip olmaması demektir. Bu kişilerin miktarı genellikle belirli bir minimum gelir düzeyinin altında yaşayan insanların sayısı ile hesap edilmektedir
Göreli yoksulluk nedir?
Göreli yoksulluk, bireyin toplum tarafından kabul edilen asgari bir yaşam düzeyine sahip olup olmadığı ile ilgilenmektedir. Bu açıdan göreli yoksulluk mutlak yoksulluktan farklı olarak, bireyin başkaları ile kıyaslandığında ortaya çıkan yoksulluktur. Toplumun genel düzeyine göre belli bir sınırın altında gelir ve harcamaya sahip olan birey veya hane halkı göreli anlamda yoksul olarak tanımlanır.
Yoksulluktan etkilenen kimselere beş örnek veriniz.
- Hastalar
- Engelliler
- Kadınlar
- Göçmenler
- Dul ve yetimler
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2014 verilerine göre yoksulluk oranı kaçtır?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2014 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması verilerine göre, Türkiye’de yoksulluk oranı %15’dir. Kırsal yerlerde yaşayanların yoksulluk riski kentsel yerlerde yaşayanlardan fazladır. Hanede yaşayan kişilerin sayısı arttıkça yoksulluk riski artmaktadır. Kişilerin çalışma durumlarına göre yoksulluk riski de değişmektedir. Eğitim durumu yükseldikçe yoksul olma riski azalmaktadır. Okur-yazar olmayanların yüzde 27,7’si, üniversite mezunlarının ise yüzde 1,3’ü yoksul olarak belirlenmiştir.
Kadın yoksulluğunu kimlerden oluşmaktadır?
Kadın yoksulluğu denildiğinde; Tek ebeveynli ailelerdeki kadınlardan, Kırsal alanda yaşayan kadınlardan, Kadın mültecilerden ve sığınmacılardan, Etnik kökenli azınlık kadınlardan ve Engelli ve yaşlı kadınlardan söz etmek gerekmektedir.
Cinsiyet ayrımcılığı nedir?
Cinsiyet ayırımcılığı, genel anlamda bireylerin cinsiyetlerinden dolayı insan haklarından tümüyle yararlanmasını engelleyen sosyal açıdan yapılandırılmış cinsiyet rolleri ve normlarına dayalı olarak herhangi bir ayırıma, dışlanma ya da kısıtlamaya maruz kalmasıdır.
Uzun çalışma saatlerinin çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri nelerdir?
Uzun çalışma saatleri çocukların gelişimine zarar verdiği gibi, fiziksel, duygusal, cinsel istismar riskinin artması, eğitim hayatının aksaması gibi birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Çocukların çalışması şu anki yoksulluğun bir sonucu olduğu gibi gelecekteki yoksulluğun da nedenini oluşturmaktadır. Uzun dönemde ortaya çıkan asıl maliyet çocuklar tarafından ödenmiş olmaktadır.
Yoksulluğun çocuk eğitiminde engel görülen yanları nelerdir?
Göç, parçalanmış aileler, eğitim düzeyi düşük anneler, önyargılar, geleneksel aile yapısı nedeniyle kızların okutulmaması çocukların eğitiminin önünde engel olarak bulunmaktadır. Genellikle eğitimsiz yoksul kesim kız çocuklarını okutmamaktan yana taraf olabilmektedir. Okuyamayan kızlar yoksul çocuklar yetiştirmeye devam ederek yoksulluk döngüsü devam etmektedir.
Şiddet nedir?
Şiddet, güç veya baskı uygulayarak, bir bireye ya da bir gruba kendi isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırtmak olarak tanımlanmaktadır. Belirli türden bir güç kullanımıdır; fiziksel güç kullanımının sonucu, maruz kalanın rahatsız olması, alıkonması, sertçe müdahaleye uğraması, dokunulmazlığının bozulması, onurunun kırılması, aşağılanması ya da kirletilmesidir.
Şiddetin türleri nelerdir?
Şiddet söz konusu olduğunda toplumsal şiddet, aile içi şiddet, kadına yönelik şiddet, eşler arası şiddet, çocuğa yönelik şiddet, yaşlıya yönelik şiddetten söz edebiliriz. Bireylerin maruz kaldığı şiddet; fiziksel şiddet, duygusal şiddet, ve cinsel şiddet olmak üzere 3 ana başlık altında incelenmektedir. Ayrıca şiddetin uygulandığı kişiye göre şiddet türleri farklılık göstermektedir. Ekonomik şiddet, hak istismarı, terk etme ve ihmal de şiddet türleri arasındadır.
Aile içi şiddet nedir?
Aile içi şiddet bireyin yaşamını pek çok açıdan olumsuz yönde etkileyebilecek istismarın yaygın bir biçimidir ve aile içindeki bireylerin yaralanmasına, sindirilmesine, öfkelendirilmesine, duygusal baskı altına alınmasına, hatta ölüme kadar uzanan farklı durumların ortaya çıkmasına yol açan fiziksel veya herhangi bir şekilde hareket, davranım veya eylem olarak tanımlanabilir.
Aile içi şiddetin kadın üzerindeki etkisi nasıl olmaktadır?
Kadına yönelik aile içi şiddet, kadınların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını olumsuz etkilemekte, özgürlüklerini kısıtlamakta ve toplumsal yaşamda yer almalarını engelleyerek kadınları güçsüzleştiren, yaygın bir toplumsal sorun olarak yaşanmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin türleri nelerdir?
Kadına yönelik şiddet türleri farklı şekillerde dikkati çekmektedir: Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet ve ekonomik şiddet olarak ele alınmaktadır.
Çocuk ihmali nedir?
Çocuk ihmali, çocuğa bakmakla yükümlü kimsenin çocuğun gelişimi için gerekli ihtiyaçları karşılamaması veya bu ihtiyaçları dikkate almaması ve çocuğa karşı en temel sorumlulukların yerine getirmemesidir.
Çocuk ihmali çeşitleri nelerdir?
İhmal çeşitleri; fiziksel ihmal, duygusal ihmal, eğitim ihmali ve tıbbi ihmal olarak ele alınmaktadır.
Fiziksel istismarı tanımlayınız?
Çocuğun fiziksel istismarı, “bir çocuğa karşı kasıtlı olarak kullanılan fiziksel güç sonucunda, çocuğun beden ve ruh sağlığı, yaşamı, biyopsikososyal gelişimi veya onuru açısından zararlı durumların ortaya çıkması veya çıkabilecek olması” olarak tanımlanmaktadır.
Bir kardeşin diğer kardeşine kasıtlı olarak ya da istemeden alay edici ve rahatsız edici davranışlarda bulunması hangi istismar türüne girmektedir?
Kardeşe yönelik duygusal istismar türüdür.
Yaşlı ihmal ve istismar çeşitleri nelerdir?
Yaşlı istismarı ve ihmali 6 şekilde ortaya çıkmaktadır. Fiziksel istismar, duygusal/psikolojik istismar, cinsel istismar, ekonomik ve hak istismarı, terk edilme ve ihmal.
Dışlanmış gruplar kimler olarak nitelendirilmektedir?
Zihinsel ve fiziksel engelliler, Suç işleyenler, Hasta ve bakıma muhtaç yaşlılar, İstismar edilen çocuklar, Uyuşturucu madde bağımlıları, İntihara eğilimli insanlar, Yalnız ebeveynler, Problemli aileler, Marjinal ve asosyal insanlar, ve Diğer sosyal uyumsuzluk içindeki insanlar olarak nitelendirmiştir.
İhtiyaçlara ait hiyerarşi basamaklarını yazınız.
Fizyolojik İhtiyaçlar: Açlık, susuzluk, oksijen, uyku ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar.
Güvenlik İhtiyacı: Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma,emniyette, güvende hissetme.
Sosyal İhtiyaçlar: Aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam gibi ihtiyaçlar.
Değer Verilme/Saygınlık İhtiyacı: Statü, başarı, itibar, tanınma ihtiyacı.
Kendini Gerçekleştirme: Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık, potansiyellerini ortaya koyabilme.