aofsoru.com

Çağdaş Türk Edebiyatları 2 Dersi 1. Ünite Özet

Çağdaş Kazak Edebiyatı-I

Kazak Dili

Kazakistan Cumhuriyeti’nin resmi dili olan Kazak Dili, Kazakistan, Doğu Türkistan, Moğolistan, Kırgızistan ve Özbekistan ile değişik ülkelerde dağınık olarak yaşayan Kazaklar tarafından konuşulan dildir. 20. yüzyılda iki defa alfabe değiştiren Kazak halkı, 1929’a kadar Arap, 1929’dan 1940’a kadar Latin, 1940’tan sonra Kril harflerine dayalı alfabe kullandılar. Günümüzde çoğunluk mevcut alfabeden yana olsa da Latin alfabesine dayalı bir alfabe üzerinde çalışılmaktadır. Kazak edebî dilinin başlangıcı 19. Yüzyılın ortalarına rastlar ve bu edebî dil halkın en çok kullandığı şiveye dayanır.

Kazak Edebiyatı

Kazak Edebiyatının ilk nüshaları bütün Türk halklarında ortaktır ve en eskileri Orhun abideleridir. Orhun abidelerinin ardından Oğuzname ve Dede Korkut Kitabı gelmektedir. 12 hikayeden oluşan Dede Korkut Kitabı , Oğuzların geçmiş devirlerinde meydana gelen olayları tasvir eder. Hikayeler her türlü coğrafya ve mekanda geçer. İslam dininin yayılması sonucunda 10-13. Yüzyıl Kazak edebî eserlerinde Arap edebiyatının etkisi fazla olsa da Dede Korkut hikayelerine tamamen İslâmi dönem ürünü demek doğru olmaz. Arapça ortak eserler veren Türk sanatkârların bazıları şunlardır: Firdevsi, Nizami, Hafız, Sadi, İbni Sina, Farabi, Kaşgari, Balasagunlu Yusuf, Nevai, Biruni ve Uluğbey.

1428 yılında Barak Han öldükten sonra, Kazan Hanlığı’nın kurulmasına bağlı olarak halkın kendine has eski edebiyatı gelişir ve şekillenir. Bu dönemde ozanların çalıp söylediği nazım türü olan “cır” yaygınlaşır. “Cırşı” olarak adlandırılan ozanlar, geçmişteki Türk halklarının ortak edebi eserlerini devam ettirip Kazak halkının eski ve yeni edebiyatının oluşmasına ön ayak olurlar.

Kazak edebiyatı, bugünkü Kazakistan coğrafyasına yerleşen halkın meydana getirdiği zengin ruhanî hazinenin ürünüdür. Yazılı edebiyat ürünleri olarak bilenen şecirelerin varlığı bilinse de bunların çoğu kaybolmuştur. Kadırgalı Celayir’in 1602’de yazdığı Camiü’t-tevarih bu güne kadar kalabilenlerdendir. Şecire, bütün Türk halklarının eski tarihi ile birlikte 14-16. yüzyıllardaki Kazakistan tarihini, onların siyasi durumunu, Kazak yurdunun iç ve dış şartlarını anlatmaktadır.

Halk edebiyatı nazmı sadece halkın başından geçen tarihi olayları, onların arzu ve isteklerini, yaşadıkları zorlukları anlatması bakımından değil, toplumun siyasi ve sosyal yapısını, düşüncesini, dünya görüşünü edebi bir üslupla verebilmesi bakımından da değerlidir.

Göçebe hayatını 20. yüzyılın başlarına kadar devam ettiren Kazak halkının zengin bir halk edebiyatı vardır. Bu edebiyatın bütün türleri gelişmiş ve çoğu canlılığını hâlâ devam ettirmektedir. Halk şarkılarına “cır”, bunları söyleyenlere ise “cırav” veya “cırşı” denilir. “Akınlar” (halk ozanları) da cıravlar gibi dombıra çalarak hikaye, destan anlatırlar, aytıslara katılırlar. Kazak halkının zengin kültür hazinesini meydana getiren en bilinen türleri şunlardır:

  • Anonim anız-ertegiler (rivayet, efsane, masal): Kazak halk tarihi, inancı ve kültürü ile ilgili bilgiler verir. Kazak edebiyatı anız-ertegiler bakımından çok zengindir.
  • Ertegiler: Eski devirleri, asırlardır kalıplaşarak gelen günlük hayatı anlatır. En yaygın olarak bilinenleri “Kırk Vezir”, “Kelile ve Dimne” ve “Tutînâme” gibi hikayelerdir.
  • Cumbaklar: Canlı cansız herşey hakkında yazılır ve halkın dünya görüşü, edebi seviyesi hakkında bilgi verir.
  • Makal-meteller (atasözleri): Sözlü edebiyatın en eski türlerindendir; halkın yaşantısını, gelenek ve göreneklerini, tabiatını gösterir.
  • Şeşendik sözler (kıssalar): Sözlü edebiyatın didaktik türlerindendir. Mazmunu makalmetellere, anız-engimelere ve akın aytıslarına benzer.
  • Turmıs-salt (gelenek-görenek) cırları: Göçebe halkın evlilik, göç gibi gündelik hayatlarını anlatır. Halk hayatının aynası da denilir.
  • Batırlar (kahramanlık) cırı: Nesilden nesile ulaşan kahramanlık şiirleri, manzum destanlardır. Vatan sevgisi, kahramanlık duyguları, ahlaki konular bu destanlarda geniş yer tutar.
  • Gaşıktık cırlar: Kahramanlık şiirleriyle birlikte ortaya çıkmıştır. “Kozı Körpeş” ve “Bayan Suluv” en sevilenleridir.
  • Tarihî cırlar : Kazak halkının başından geçen tarihi olayları anlatır. Tarihin dönüm noktalarında yiğitlik göstermiş, halkın birliği ve dirliği için mücadele etmiş kişiler için söylenmiş cırlardır.
  • Aytıslar : Kazakların doğru sözü, söz yarışı, fikir dalaşı dediği bir yarışmadır. Halkı ilgilendiren her şey akın aytıslarının konusudur. Bu atışmalarda doğaçlama olarak okunan şiirler, halkı belli konularda bilinçlendirir ve akınların nasihatlerini içerir. Bu türün diğerlerinden daha fazla gelişmesinin sebebi, Kazakların 20. yüzyılın başlarına kadar göçer hayat yaşamaları, söze düşkünlükleri, dombıra çalmaktaki belirgin kabiliyetleri olarak gösterilmektedir. Aytısın zeka sanatı olması, dilin akıcı bir şekilde işlenmesi, sosyal meselelere değinmesi ve milliyetçilik fikrinin tartışıldığı bir meydan olması yönüyle üç aşaması vardır. Akınlar aytısı akla ve düşünceye olduğu kadar göze de hitap eder ve pek çok çeşidi vardır.
  • Cumbak aytısı : Dombıra eşliğinde akınlar arasında ve seyirci önünde yapılan bir tür bilmece sorma yarışmasıdır. Cumbak, bilmece veya bulmaca anlamına gelmektedir. Cumbak aytısına katılacak akının, hayat tecrübesinin zenginliği kadar bilgisinin de geniş olması, derin düşünce ve çabuk kavrayabilme, anlayabilme ve anlatabilme yeteneklerine sahip olması gerekir.
  • Balalar folkloru: Çocukların ahlakî talim ve terbiyesini amaç edinen bir halk edebiyatı türüdür.
  • Arnav (kaside-methiye)
  • Tolgav (koçaklama)
  • Ölen (türkü)
  • Aytış (tartışma)

Kazak adıyla bilinen edebiyatın ilk temsilcileri, o zaman bütün Deşt-i Kıpçak’ta adı duyulan Asan Kaygı, Kodan Tayşı ve Kaztugan (Süyinişûlı) cıravlarıdır. Bu cıravların ortak düşüncesi; hayat, dostluk, insanlık, yiğitlik, ar, namus ve adaletle ilgili konularla birlikte vatan, millet, birlik, beraberlik, hürriyet için mücadele etmek ve bu mukaddes değerlere sahip çıkılması gerektiğini anlatmak olmuştur. Cıravlar şiirinin gelişiminde Dosmambet ve Şalkıyız’ın eserleri önemli yer tutar. Asan Kaygı, Dosmambet, Şalkıyız ve Kaztugan Cırav 16. yüzyılın önemli temsilcilerindendir.

Ciyambet cırav ve Margaska cıravları ise 17. yüzyılın öne çıkan akınlarıdır. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemekte, ancak eserlerinde tüm halk şairleri gibi yaşadıkları dönemin güzelliklerini olduğu kadar eksik, aksayan, sorunlu yönlerini de dile getirmişlerdir.

18. yüzyıl, Kazaklar için zor bir dönem olmuştur; zira birçok baskın, işgal ve yağmayla mücadele etmek, yurtlarını tamamen boşaltıp göç etmek zorunda kalmışlardır. Abılay han, başarılı bir siyaset güderek ölene dek ülkesinin bağımsızlığı için çalışmıştır. 18. Yüzyılın ikinci yarısına kadar süren bu zor zamanda Kazak kahramanları, akınları, cıravları, halkı düşmana karşı yüreklendirmeye, cesaretlendirmeye, birlik olmayı sağlamaya çalıştılar. Bu sebeple, bu dönem edebiyatı da bu baskınlara karşı verilen bağımsızlık mücadelelerini anlatır. Bu dönemde yaşanan olaylar, Aktamberdi, Ümbetey ve Tötikara gibi akınların eserlerinde açıkça görülür.

Aktamberdi akın, epik tarzın akını olarak bilinir. Yaşadığı devrin gençlerine daima kahramanlığı, cihangirliği, yiğitliği ve düşmana boyun eğmemeyi öğütleyen şiirler söylemiştir.

Ümbetey akın, özellikle “ağıt” tarzında eserler vermiştir. Özellikle hanların ve yöneticilerin hatalarını dile getirdiği “hiciv” tarzındaki eserleri Nef’i’nin şiirlerini anımsatır. Bögembay’ın ölümünü Abılay Han’a hatırlatmak için söylediği şiiri epik özellikler taşır. Eserlerinde Kazak dilinde “şeşendik sözler” adı verilen veciz sözlere sıkça rastlanmaktadır.

Tetikara, Abılay Han’a yakın olup zaman zaman yaptıklarını eleştiren bir başka akındır. Dönemin diğer akınları gibi yiğitçe savaşmış, Abılay Han’a danışmanlık yapmış, hatalarından dolayı eleştirmiştir de.

18. yüzyıl Kazak edebiyatının en büyük temsilcisi Buhar cıravdır. Adını muhtemelen doğduğu Buhara şehrinden almıştır. Yazdığı siyasi-hicvi şiirleri ile Kazak halkının en değerli akınlarından biri olmuştur. Eserlerinde Çin ve Rus tehlikesine dikkat çekmiş ve halkını uyanık olmaları yönünde uyarmıştır.

Köteş ve Şal akınlar, 18 yüzyıl edebiyatının diğer temsilcileridir. Köteş, eserlerinde zenginlik-fakirlik ve kaderin adaletsizliğine dair şiiirler yazmıştır. Abılay Han’a karşı gelen Meyram boyunun şairi olduğundan, onu eleştiren şiirler de yazmıştır. Şal akın ise, din ve ahlak konularının yanı sıra zenginlik, fakirlik, bu dünya ile ahiret üzerine felsefi didaktik eserler vermiştir.

18. yüzyılın sonunda Kazakistan’ın büyük bölümünün Rusya’nın eline geçmesiyle Kazak bozkırında yeni bir dönem başladı. Rus idarecileri, Kazak yurdunun idaresini ele geçirmek amacıyla Kazak hanlığı sistemini kaldırıp, yerine seçimle iş başına gelen idare sistemi getirmeyi düşünüyordu. Seçimle iş başına gelmiş görünen bu idareciler Rusların onayını almak zorundaydı. Bu şekilde göreve gelen Kazak idarecilerle eski sistemi devam ettiren boylar arasında çatışmalar çıktı. Rus Çarının ordularının tuzaklarına düşen isyancılar ve isyanı yönetenler ya öldüler ya da Rusların eline esir düştüler.

Bu Rus işgali ve Kenesarı’nın başlattığı isyanda çekilen sıkıntılar, Kazak edebiyatına da yansıdı. Akınlar, halkı bu baskı ve işgale karşı mücadeleye davet eden şiirler yazdılar. Eserlerinde bu isyanın tarihi anlamını ve onun idarecilerinin yiğitlikleri ve bilgeliklerini işlediler. Pek çok halk ozanı, “Kenesarı” destanı yazdı.

19. yüzyılın ilk yarısında yaşayan yetenekli akınların başında Muhammet Ötemisulı gelir. İç Orda’nın hanına çok yakındı ve Cihangir Han’a karşı isyan eden İsetay Taymanulı’ya katılmış ve isyan sorasında öldürülmüştür. Şiirlerinde bu isyanın safhalarını anlatmıştır.

Kurumsaulı Akın Sarı da Rusların Kazakistan’daki yayılmalarına karşı şiirler yazmış ve Muhammediye adlı eseri Kazak lehçesine aktarmıştır.

Dulat Babatayulı, Kazak halkının bütün Türkî halkların eski seciresinden haberdar, eski akın ve cıravların mirasını iyi tanıyan, onun özelliklerinden ilham alan bir akındı. Medrese eğitimi almış dindar biriydi. Rus işgalcilerinin baskıcı siyasetini yiğitçe ortaya koymuş, ülkenin işgal ediliş sebeplerini ve sonuçlarını şiirlerinde dile getirmiştir. Dulat akının üzerinde durduğu en önemli meselelerden biri de eğitim, ilim ve sanattır. Aldığı eğitim sayesinde cahilliğe, eğitimsizliğe, ahlaksızlığa karşı çıkmış, ilimbilim sahibi insanları her aman ayrı ve yukarıda tutmuştur. Okumuş, ilim-bilim sahibi insanların memleketi yönetmesi için uğraşmış, yurtta zulüm ve baskının ancak bu durumda ortadan kalkacağına inanıyordu.

Şortanbay Kanaev ve Murat Monkeev akınlar da, Dulat gibi, Rus kültürünün Kazak halkı arasında yayılmasına karşıydılar ve Kazak kültürünün korunması taraftarıydılar.


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email