Çağdaş Türk Romanı Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Postmodern Roman
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Postmodernizm nedir?
Postmodernizm veya postmodern, tarihsel olarak yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren gelişen siyasal ve ekonomik küreselleşmeyi; bireysel ve toplumsal eşitlenmeleri ve bağıntısızlaşmaları; olgudan görüntüye geçişi; kültürlerin iç içe geçişlerini; ideolojilerin dağılmasıyla ortaya çıkan tercihsizliği; gerçekle hayalin birbirine geçişi gibi birçok durumu ve tutumu anlatmak için de kullanılmaktadır.
Postmodernizm neden bir tartışma konusudur?
Postmodernizmin bir dönemin adı mı, bir düşünce sistemi mi, modernizmin içinde bir bakış açısı mı, sadece eleştirel bir duruş mu, ya da siyasaldan sanatsala kadar bütün alanların yeni bir üslubu mu olduğu konusundaki tartışmalar devam etmektedir.
Postmodern kelimesinin kullanım alanları nelerdir?
Akılcı ve aydınlatmacı felsefelerin ışığında gelişen bilim ve teknolojinin, öncekinden faklı bir şekilde imgesel şartlandırmalarla yayılmaya başlaması; her değerin değerlerden bir değer olduğunun çoğulcu bakış açısını oluşturması; deneysel ve olgusal gerçekliğin, bütüncül bir gerçekliği (varsa) ortaya koyamaması; modernizm karşısında yaşanılan inanç kayıpları ile birlikte, geçmişten gelen bütün bilgilere kuşku duyulması; bunun sosyal zihinde boşluklar oluşturması; boşlukların, karmakarışık görüntülerle dolması gibi ifade edilir.
1980’li yıllara postmodern akımda hangi anlatım teknikleri kullanılmıştır?
ne anlatıldığı; nasıl anlatıldığından önemli olmuştur ve aslında modern romanı n kendi geleneği içinde de konudan biçime doğru bir gelişme gösterdi. Romana, romantizm ve realizm sularında dalan romancılarımız, elbette roman teknikleri üzerinde düşünmüşler hatta daha sonraki yıllarda batıdan gelen yeni anlatım tekniklerini kullanmışlardır.
Postmodernizm de kullanılan teknikler hangi merkezdedir?
Bu teknikler ve yaslanılan bakış açıları, her zaman bir şey anlatmak merkezlidir.
1980’li yıllara kadar romanlarımızı inceleyin?
1980’li yıllara kadar romanlarımız üzerine yapılan çalışmalara bakıldığında, Doğu-Batı probleminin, eski ile yeninin, ulusal ile evrenselin, köy ile köylünün, aydın ile halkın, tarih ile şimdinin, ideal ile materyalizmin nasıl işlendiği üzerinde durulduğu görülür. Hatta bilinç akışı ve geriye dönüş tekniklerini uygulayan Tanpınar ve sonraki yıllarda üst kurmaca olarak adlandırılan yeni kurgusuyla postmodern kurguya yol veren Oğuz Atay bile, romanlarındaki aydın insanlar çevresinde değerlendirilirler. Toplumcu gerçekçi veya millî romantik dünya görüşlerine yaslanan eleştirmenlerin başka türlü bakmasını beklemek de tarihsel sürecin şartlarını hesaba katmamak olur.
Hangi romanlar ne anlatmak istediği konusunda kafa karıştırır?
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı, Beyaz Kale’si, Benim Adım Kırmızı’sı; Bilge Karasu’nun Gece’si; Hilmi Yavuz’un Fehmi K.’nın Acayip Serüvenleri; Hasan Ali Toptaş’ın Bir Hüzünlü Haz’ı yayımlanmış ve bu romanların ne anlatmak istediği konusunda kafalar karışmıştır.
Kafa karıştıran romanlarda ne dikkat çeker?
Romanlarda dikkati çeken en önemli özelliğin, anlatılan her şeyin estetik bir bütünlük için kullanılan malzemeler olduğunun fark edilmesi, biçim üzerinde durmayı zorunlu kılar.
Postmodernizm akımı açıklayınız?
Bilim, teknoloji ve ideolojiler ekseninde toplanan modern değerlere şüphe duymaya başlayan posmodernizm, bu rasyonel, Newtoncu kategorizasyona karşı koyacak bir merkez kuvveti olmadığı için değerleri eşitleme yoluna gider. Tarih ile tarih dışı, mekânla mekân dışı, dinsel ile dindışı, olgu ile tasavvur, ahlâk ile ahlâksızlık kısaca her şey, her değer, birbirine karşı üstünlüğünü veya alçaklığını kaybeder ve eşitlenir. Modern ahkâma karşı inanç kaybı noktasında bu nötrleştirme ve eşitleme, insanı konumsuzlaştırır ve kimliksizleştir. Sözünü ettiğimiz okur, bu geniş tabanlı sosyal durumun okurudur.
Postmodern roman eleştrisi nasıl yapılır?
Postmodern roman eleştirisi genel olarak, üst kurmaca, metinler arasılık, çoğulcu bakış açısı gibi bileşenler üzerinde durarak metinsel yapıyı incelemektedir.
Postmodernin de bir gerçeklik anlayışının olduğu gösteren örnek veriniz?
Postmodernin de bir gerçeklik anlayışının olduğu söylenmektedir. Örneğin biyografik, sosyolojik, hatta psikanalitik nedenselliklerin yerini, kurmacanın kendisi almıştır; kurmacanın kendisi bir neden dir.
Postmodern romanlardaki kurgu düzeneği kaç şekildedir?
Bu kurgu düzeneği üç şekilde olabilmektedir: ? Metnin kuruluşunu, yazılış sürecini olgu içine konumlandırma, ayrıca diğer kurmaca metinleri kısmî olarak yerleştirme ? Nesnel gerçeklik ile kurmaca ilişkisini/ çelişkisini belirginleştirme ? Modern romanda kimliği örtükleştirilen anlatıcıyı, etkin bir figür olarak belirginleştirme.
Metinlerarasılık nedir ve nasıl uygulanır?
Metinlerarasılık, bütünüyle postmodern romanın getirdiği bir teknik değildir. Özde iktibas geleneğine dayandırabileceğimiz bu metin dışılığın, hem bilimsel hem de edebiyat metinlerinde yapıla geldiği bilinmektedir. Divan şiirinde telmih edilen veya alıntılanan ayet ve hadislerden, kendini sorumlu aydın olarak gören romancıların bilimsel metinlerden yaptıkları alıntılara kadar çeşitli örneklerini göreceğimiz metinler arasılık, postmodern romanda çok farklı amaçlar ve biçimlerde yapılmaktadır.
Postmodernistin alıntı ve göndermelerin temel amacı nedir?
Postmodernistin alıntı ve göndermelerinin temel amacı, oyunu çok boyutlu ve ilginç kılmak içindir. Bilgi ve değerlerin gelenekselmiş bütünlüğünü bozma amacı güdüldüğüdür.
Üst kurmacanın bir alt kategorisi olarak değerlendirilen metinler arasılık kaç yöntemle uygulanır?
Üst kurmacanın bir alt kategorisi olarak değerlendirilen metinler arasılık, üç yöntemle uygulana bilmektedir: Pastiş, gülünç dönüştürüm ve parodidir.
Pastiş nedir?
Özde taklit ve kopya sayabileceğimiz pastiş yöntemi, Jameson’a göre, modernizmde yabancılaşan bireyin, postmodernizmde parçalanan özneye dönüşmesidir. Buna bağlı olarak kişisel üslup yitmiştir.
Gülünç dönüştürüm nedir?
Gülünç dönüştürüm kendisinden önce yazılmış bir kurmaca metinle kurulan bağ mizahî bir nitelik taşır. Yazar örneksediği metnin biçim ve figüratif özelliklerini, kurgu ve tekniklerini alaya almak ya da okuyucuyu eğlendirmek amacıyla deforme eder.
Parodi nedir?
Parodi, bir kurmaca metnin başka bir kumaca metnin içeriğini örneksemesidir. Yazar kendinden önceki metni ana konu bağlamında dönüştürerek kendi eserine uygulayabileceği gibi; örneksenen metnin içerik parçalarını da kendi eserine uygulayabilir.
Postmodern romanın önemli özelliklerinden biri de entrika ve gizemi öne çıkarması olmasını açıklayınız.
Polisiye roman denilen modern popüler romanlarla, fantastik öğeleri, postmodern popüler kültür ortamında yeniden üretmek gibi görünen bu yeniliğin, karma bir zevke hitap ettiğini söylemek mümkündür. Avam ile elit arasındaki sınırın, medyaların oluşturduğu imgelerle, yakınlaşmış olması; bu karma durumu besleyen en önemli etkendir. Polisiye durum genel olarak postmodern romanda üst kurmaca bir düzlemde belirlenir; Bir Cinayet Romanı, Tehlikeli Masallar, Benim Adım Kırmızı gibi romanlar, yazma edimini, estetik meseleleri sorunsal edinerek aksiyonel ve figüratif durumları bunun çevresinde oluşturur.
Tarihe yönelme amacı ve tarihi işlemedeki farklılık için örneklendiriniz.
Namık Kemal’in Cezmi’sindeki, Kemal Tahir’in Devlet Ana’sındaki, Tarık Buğra’nın Osmancık’ındaki tarih, Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’sindeki tarihten oldukça farklıdır. Öncekilerdeki aydınlatmacı tutumdan, siyasal bakış açısından uzaklaşmıştır Beyaz Kale. Öncelikle, postmodern roman, bakışını, tarihin dönem noktalarından, kahramanlarından, daha alt sevideki kişilere ve olaylara kaydırır. Bu tutumun altında yatan temel etken, tarihî bir ders verici öge olmaktan çıkarma düşüncesidir. En azından, postmoderniste göre, kimliği ve kültürü etkileyen, idealleştirilmiş kişi veya olaylar değil, hayatın kendisidir.
Türk romanı postmodern yöntem ve eğilimler açısından inceleyen romanlar hangileridir?
Türk romanında Postmodern yöntemler ve eğilimler açısından incelenebilecek bazı romanlar şunlardır: ? Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar; ? Ahmet Altan, Tehlikeli Masallar; ? Pınar Kür, Bir Cinayet Romanı; ? Orhan Pamuk, Kara Kitap, Benim Adım Kırmızı, Beyaz Kale; ? Latife Tekin, Sevgili Arsız Ölüm; ? İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası; ? Süreyya Evren, Postmodern Bir Kız Sevdim; ? Nedim Gürsel, Boğaskesen, ? Hasan Ali Toptaş, Bin Hüzünlü Haz; ? Metin Kaçan, Fındık Sekiz.
Bilinçlilik nasıl bir tarzdır?
On dokuzuncu yüzyıl boyunca ve yirminci yüzyılın yarısına kadar roman, akılcı ve aydınlatmacı felsefelerin oluşturduğu bir bilinçlilik düzlemi üzerinde yürür. İdeolojik, dinsel veya mistik sapaklar olsa da bunların kesiştiği kavşak, tarihsel, olgusal ve deneysel bilginin kurduğu bilinç kavşağıdır. Romandaki anlatıcıların ve kişilerin bakış açıları, bunların olaylar ve ilişkiler ağı içindeki tavırları, diyalektik, epistemolojik ve ideolojik bir arka plana ve ortama sıkı sıkıya bağlıdır. Romanlardaki her türlü olay hatta kurgu, bilinç düzleminde var olan bir nedensellik bağı ile bağlıdır.
Bilinçaltı nedir?
Bilinçaltı, insanın derin ve örtülü gerçekliğinin nedensellik kaynağı olarak; bilinç akışı ise, bilinçaltı labirentlerinin simgesel uyaranlarla dolu yollarında kişiselve toplumsal varlığın bağlantılarını öyküleştirme tekniği olarak yaşamaya devam etmektedir. Başka bir deyişle hâlâ romanımız önemli ölçüde bilinçle ve bilinçaltıyla ampirik dünyaya bir şekilde bağlıdır.
Gerçeksizlik krizi nedir?
Eşitleme, göreceli gerçeklik kuramını da aşarak, gerçeksizlik krizine ulaşır. Tarih ile tarih dışı, mekânla mekân dışı, dinsel ile dindışı, olgu ile tasavvur, ahlâk ile ahlâksızlık kısaca her şey, her değer birbirine karşı üstünlüğünü veya alçaklığını kaybederek eşitlenir.
Orhan Pamuk’un Kara kitap adlı romanı ne zaman yayımlandı?
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı 1990’da yayımlanır.
En önemli özelliği nedir?
Kara Kitap üzerine yazılan irili ufaklı yazıların ve incelemelerin sayısı yüzlerle ifade edilmektedir. Öyle ki belki ilk defa bir kitap üzerine yazılanları toplayan bir kitabın yayımlanmasına sebep olmuştur.
Modern ve postmodern açıdan değerlendiriniz.
Modern roman ile postmodern arasında sayılan romanı, hem modern hem de postmodern açılardan değerlendiren eleştirmenler olmuştur. Modern açılardan bakanlar, sözü estetik ve ideolojik yozlaşmaya yontarken; postmodern açılardan bakanlar, kitaptaki çoğulcu yapı, üst kurmaca, simgesel boyut gibi özellikler üzerinde dururlar.
Kitap üzerine yapılan eleştiriler nelerdir?
Romanın çoğulcu yapısının farklı okumaları mümkün kılmasıyla ilgili olmalıdır. Romanın mutlaka bir değeri işlemesi gerektiği şeklindeki alışkanlık, yazarın bu değeri çok dağıtarak görünmez kıldığını düşünerek, tarihten, romanın olay zamanına kadarki simgelere yüklenirler; tebdil-i kıyafetler, hazineler, mevsimler, şifreli yazılar, yüz okumaları içinde bu değeri ararlar. Romanın toplumsal gerçekliklerin sanatsal formu olduğunu düşünenler, romanın hiçbir düşünceyi, hiçbir duyguyu işlemediği sonucuna varırlar. Bu yüzden de roman, toplumsal örgüsünü ve nedenselliğini kaybeden, çeşitli yapıların montajından oluşan uyduruk bir kitap olmuştur. Romana, getirdiği yenilikler açısından bakanlar, Orhan Pamuk’un, çağdaş roman teknikleri içinde kendine yeni yollar aradığını ve bulduğunu tespit ederler.
Kitabın özeti nasıldır?
Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya’yı karlı bir kış günü İstanbul’da aramaya başlar. Okur, bu gizemli âlemin işaretleriyle dolu İstanbul’da, Galip’in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikâyelerle tamamlayan köşe yazarı Celâl’in satırlarıyla karşılaşır. Bu araştırma Galip’i hem Rüya’ya hem de, sanki hayatın içine gömülen kayıp esrara doğru çekecektir.
Hasan Ali Toptaş’ın Bin Hüzünlü Haz adlı romanı ne zaman yayımlandı?
Hasan Ali Toptaş’ın Bin Hüzünlü Haz’ı 1999’da yayımlanır.
Yazarın kitap hakkındaki yorumu nedir?
Toptaş, bu romanının, daha çok kendini, bir anlamda roman sanatını sorguladığını; anlatı tarihinde gezintilere çıktığını söyler. Bu gezinti, Doğu masallarından, Batı masallarına, çağdaş romanlara, içinde bulunduğu çağın kaosuna, birçok kavrama ve mekâna yapılan bir gezintidir. Olabilirlikleri yoklaya yoklaya, belirsizliğin bilgeliğine soyunmuş bir romandır. Zamanlar, mekânlar, nesneler yığını gibi görünse de, hiçbir şey rastgele değildir. Amacı, gerçek dünyayı yansıtmakda değildir bu romanın; kelimelerle yeni bir dünya kurmaktır.
Dış gerçekliği yansıtmanın tersine roman ile dış gerçeklik arasına duvar örmesinin göstergesi nedir?
Romandaki önemli tek kişisi Allaaddin karakterinin gerçeksi bir kişi değil, bir simge olmasıdır.
Romandaki Alladdin nasıl bir karakterdir?
Romanın önemli tek kişisi Allaaddin gerçeksi bir kişi değil, bir simgedir. Fakat bu simgenin belli bir gösterilerini yoktur; bu simge her şeyi göstermek üzere kurulmuş, değişmesi de her an muhtemel olan bir yüzergezer bir simgedir. Alaaddin her şey aslında. Hem hayallerimiz hem geçmişimiz hem geleceğimiz hem de kendimiz. Hatta sevgilimiz Alaaddin. Annemiz, henüz ulaşamadığımız duygular, tadılmamış şeyler... Kocaman bir simge açıkçası. Ulaşmak istediğimiz, aradığımız her şey , bilinçli olarak kesinliği yıkmakta, kesin olmayan her şeyi Alaaddin’de birleşmektedir. Bu mekânsız veya çok mekânlı, çevresiz veya bütün çevrelerin içindeki kişinin, bütünlüklü bir yaşamı da yoktur. O, modern şehrin bölük börçük insanıdır. Bu hâliyle, şiddetin, simülasyonun, terk ediliş ve kayboluşların eleştirisi gibi görünen roman, bir taraftan da kahramansız roman kurmak gibi biçimsel bir arayışın ürünüdür.
İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanının içeriği nedir?
Tarihsel bilgi ile efsanenin, modern zihinle mistik zihnin, dinle felsefenin, Nevton fiziği ile kuantum fiziğinin, gerçek ile muhayyelin, sözün verili anlamı ile öznel çoğulluğunun iç içe girdiği bir romandır. Belirli bir anlamı sürekli kaybettirerek; herhangi bir gerçekliği temsil etmek yerine, istenildiği kadar gerçeklik kurulabileceğini göstererek var olan bir anlatıdır.
Bakış açısı nedir?
Tarihin dönem noktalarından, kahramanlarından, daha alt seviyedeki kişilere ve olaylara kaydırır. Bu tutumun altında yatan temel etken, tarihî ders verici, aydınlatıcı bir öğe olmaktan çıkarma; onu inşa edilmiş daha doğrusu istenildiği biçimde yeniden inşa edilebilecek bir kurguya dönüştürmektir.
Romanın bir kâhinin deyişiyle bitmesinin anlamı nedir?
Evren ve insan hakkında hiçbir kesin bilgi yoktur, her bilgi, bir yerde durup bakan zihnin inşasıdır. Mademki böyledir, öyleyse her şeyi yeniden, sınırsızca bağlantısızca yıkıp kurabiliriz. Böylece aslında gerçek dediğimiz şey yalnızca bu yıkıp kurduğumuz şey yani anlatı nın kendisi olur.
Postmodernizm (postmodern) tarihsel olarak hangi dönemi kapsamaktadır?
Postmodernizm veya postmodern, tarihsel olarak yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren gelişen siyasal ve ekonomik küreselleşmeyi; bireysel ve toplumsal eşitlenmeleri ve bağıntısızlaşmaları; olgudan görüntüye geçişi; kültürlerin iç içe geçişlerini; ideolojilerin dağılmasıyla ortaya çıkan tercihsizliği; gerçekle hayalin birbirine geçişi gibi birçok durumu ve tutumu anlatmak için de kullanılmaktadır.
1980’li yıllara kadar romanlarımızda hangi konular üzerinde durulduğu görülür?
1980’li yıllara kadar romanlarımız üzerine yapılan çalışmalara bakıldığında, Doğu-Batı probleminin, eski ile yeninin, ulusal ile evrenselin, köy ile köylünün, aydın ile halkın, tarih ile şimdinin, ideal ile materyalizmin nasıl işlendiği üzerinde durulduğu görülür. Hatta bilinç akışı ve geriye dönüş tekniklerini uygulayan Tanpınar ve sonraki yıllarda üst kurmaca olarak adlandırılan yeni kurgusuyla postmodern kurguya yol veren Oğuz Atay bile, romanlarındaki aydın insanlar çevresinde değerlendirilirler. Toplumcu gerçekçi veya millî romantik dünya görüşlerine yaslanan eleştirmenlerin başka türlü bakmasını beklemek de tarihsel sürecin şartlarını hesaba katmamak olur.
Türk romanı üzerinde tamamen biçime yönelik tartışmalar hangi yazarın romanlarının yayımlanmaya başlamasıyla kendini gösterir?
Denilebilir ki Türk romanı üzerinde tamamen biçime yönelik tartışmalar Orhan Pamuk’un romanlarının yayımlanmaya başlamasıyla kendini gösterir. Postmodernist romanın “üst kurmaca”sı, “metinler arasılık”ı bağlamında Oğuz Atay’a, hatta geleneksel fantastik hikâyemize uzanmak gibi çalışmalar da bu tarihten sonradır. Bunun böyle olması da doğal bir gelişmedir. Çünkü örneğin; Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı, Beyaz Kale’si, Benim Adım Kırmızı’sı; Bilge Karasu’nun Gece’si; Hasan Ali Toptaş’ın Bir Hüzünlü Haz’ı yayımlanmış ve bu romanların “ne anlatmak” istediği konusunda kafalar karışmıştır. Anlaşılır ki bu romanlar çok şey anlatıyorlar ama ne yazar, ne anlatıcı ne de roman kişileri, özellikle “bir şey” anlatmanın veya önermenin hatta eleştirmenin peşinde değiller. Romanlarda dikkati çeken en önemli özelliğin, anlatılan her şeyin estetik bir bütünlük için kullanılan malzemeler olduğunun fark edilmesi, biçim üzerinde durmayı zorunlu kılar. Ve sanki artık küresel simülasyonun oluşturduğu imajlarla hayatını sürdüren okur da çoğalmıştır ve romanın “bir şey” anlatmasını değil, her şeyden söz etmesini ve hoşça vakit geçirmesini istemektedir. Bilim, teknoloji ve ideolojiler ekseninde toplanan modern değerlere şüphe duymaya başlayan posmodernizm bu rasyonel, Newtoncu kategorizasyona karşı koyacak bir merkez kuvveti olmadığı için değerleri eşitleme yoluna gider. Tarih ile tarih dışı, mekânla mekân dışı, dinsel ile dindışı, olgu ile tasavvur, ahlak ile ahlaksızlık kısaca her şey, her değer, birbirine karşı üstünlüğünü veya alçaklığını kaybeder ve eşitlenir. Modern ahkâma karşı inanç kaybı noktasında bu nötrleştirme ve eşitleme, insanı konumsuzlaştır ve kimliksizleştir. Sözünü ettiğimiz okur, bu geniş tabanlı sosyal durumun okurudur.
Postmodern romanların kurgu düzeneği ne şekilde olabilmektedir?
Postmodern romanların tarihe yöneldiği, kurguda, entrika ve gizemi öne çıkardığı da bilinmektedir. Üst kurmaca çok genel anlamıyla romandaki evrenin, kurmaca olduğunun, metinsel bir gerçeklik olduğunun açıkça vurgulanmasıdır. Bu kurgu düzeneği üç şekilde olabilmektedir (Sazyek, 2002: 494-497):
1. “Metnin kuruluşunu, yazılış sürecini olgu içine konumlandırma, ayrıca diğer kurmaca metinleri kısmi olarak yerleştirme”
2. Nesnel gerçeklik ile kurmaca ilişkisini/ çelişkisini belirginleştirme”
3. Modern romanda kimliği örtükleştirilen anlatıcıyı, etkin bir figür olarak belirginleştirme”
Postmodernistin alıntı ve göndermelerinin temel amacı nedir?
Postmodernistin alıntı ve göndermelerinin temel amacı, oyunu çok boyutlu ve ilginç kılmak içindir. Bilgi ve değerlerin gelenekselmiş bütünlüğünü bozma amacı güdüldüğünü de söyleyebiliriz.
Üst kurmacanın bir alt kategorisi olarak değerlendirilen metinler arasılık, hangi yöntemlerle uygulanabilmektedir?
Üst kurmacanın bir alt kategorisi olarak değerlendirilen metinler arasılık, üç yöntemle uygulanabilmektedir: “Pastiş, gülünç dönüştürüm ve parodi.
Pastiş yöntemi nedir?
Özde taklit ve kopya sayabileceğimiz pastiş yöntemi, Jameson’a göre, modernizmde yabancılaşan bireyin, postmodernizmde parçalanan özneye dönüşmesidir.
"Gülünç dönüştürüm" nedir?
‘Gülünç dönüştürüm’de kendisinden önce yazılmış bir kurmaca metinle kurulan bağ mizahi bir nitelik taşır. Yazar örneksediği metnin biçim ve figüratif özelliklerini, kurgu ve tekniklerini alaya almak ya da okuyucuyu eğlendirmek amacıyla deforme eder.
Parodi nedir?
Parodi, bir kurmaca metnin başka bir kumaca metnin içeriğini örneksemesidir. Yazar kendinden önceki metni ana konu bağlamında dönüştürerek kendi eserine uygulayabileceği gibi; örneksenen metnin içerik parçalarını da kendi eserine uygulayabilir.
Postmodern romanın tarihe yönelme amacı nedir?
Postmodernin tarihe yönelme amacı ve tarihî işlemedeki mantığı oldukça farklıdır. Örneğin; Namık Kemal’in Cezmi’sindeki, Kemal Tahir’in Devlet Ana’sındaki, Tarık Buğra’nın Osmancık’ındaki tarih, Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’sindeki tarihten oldukça farklıdır. Öncekilerdeki aydınlatmacı tutumdan, siyasal bakış açısından uzaklaşmıştır Beyaz Kale. Öncelikle, postmodern roman, bakışını, tarihin dönem noktalarından, kahramanlarından, daha alt sevideki kişilere ve olaylara kaydırır. Bu tutumun altında yatan temel etken, tarihî bir ders verici öge olmaktan çıkarma düşüncesidir. En azından, postmoderniste göre, kimliği ve kültürü etkileyen, idealleştirilmiş kişi veya olaylar değil, hayatın kendisidir. Bütün modern verilerin doğruluğunu sarsmak isteyen postmodernizm, tarihî bilgilerin doğruluğunu da karıştırmak ister. Artık postmodern romanın “tarihî figürleri sıradan askerler (Puslu Kıtalar Atlası), küçük buluşlar peşinde koşan mucitler (Kitabü’l Hiyel), ev kadınları, çocuklar, nakkaşlar (Benim Adım Kırmızı), Fetih sırasında top dökümüyle uğraşan frenk mühendisler (Kara Büyülü Uyku) gibi sıradan insanlardır.”
Postmodern roman, bakışını tarihin dönem noktalarından, kahramanlarından, daha alt sevideki kişilere ve olaylara kaydırır. Bu tutumun altında yatan temel etken nedir?
Postmodern roman, bakışını, tarihin dönem noktalarından, kahramanlarından, daha alt sevideki kişilere ve olaylara kaydırır. Bu tutumun altında yatan temel etken, tarihî bir ders verici öge olmaktan çıkarma düşüncesidir. En azından, postmoderniste göre, kimliği ve kültürü etkileyen, idealleştirilmiş kişi veya olaylar değil, hayatın kendisidir.
On dokuzuncu yüzyıl boyunca ve yirminci yüzyılın yarısına kadar roman nasıl bir tutum izler?
On dokuzuncu yüzyıl boyunca ve yirminci yüzyılın yarısına kadar roman, akılcı ve aydınlatmacı felsefelerin oluşturduğu bir “bilinçlilik” düzlemi üzerinde yürür. İdeolojik, dinsel veya mistik sapaklar olsa da bunların kesiştiği kavşak, tarihsel, olgusal ve deneysel bilginin kurduğu “bilinç” kavşağıdır. Romandaki anlatıcıların ve kişilerin bakış açıları, bunların olaylar ve ilişkiler ağı içindeki tavırları, diyalektik, epistemolojik ve ideolojik bir arka plana ve ortama sıkı sıkıya bağlıdır. Romanlardaki her türlü olay hatta kurgu, bilinç düzleminde var olan bir nedensellik bağı ile bağlıdır.
Jung, Freud ve Proust’un izinde, mistik birikimi ve rüyayı da işin içine katarak, gerçek ile gerçeküstü arasındaki köprüyü kurmaya çalışarak yeni bir hafıza yapmak isteyen yazar kimdir?
Jung, Freud ve Proust’un izinde Tanpınar, mistik birikimi ve rüyayı da işin içine katarak, gerçek ile gerçeküstü arasındaki köprüyü kurmaya çalışarak yeni bir hafıza yapmak ister.
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı hem modern hem de postmodern açılardan nasıl değerlendirilir?
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı 1990’da yayımlanır. Modern roman ile postmodern arasında sayılan romanı, hem modern hem de postmodern açılardan değerlendiren eleştirmenler olmuştur. Modern açılardan bakanlar, sözü estetik ve ideolojik yozlaşmaya yontarken; postmodern açılardan bakanlar, kitaptaki çoğulcu yapı, üst kurmaca, simgesel boyut gibi özellikler üzerinde dururlar.
Kara Kitap’ın bir olay örgüsü var mıdır?
Romanın başından sonuna kadar değişmeyen baş kişileri olduğuna göre, bu kişiler, ana düğüm olan “arayış” etrafında birleştiğine göre bir çerçeve olay var demektir.
ilk defa bir kitap üzerine yazılanları toplayan bir kitabın yayımlanmasına sebep olmuş kitap ve yazarı kimdir?
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ı 1990’da yayımlanır. Kara Kitap üzerine yazılan irili ufaklı yazıların ve incelemelerin sayısı yüzlerle ifade edilmektedir. Öyle ki belki ilk defa bir kitap üzerine yazılanları toplayan bir kitabın yayımlanmasına sebep olmuştur.
Yıldız Ecevit, Türk Romanında Postmodernist Açılımlar (Ecevit, 2001) adlı kitabında, romanlarımızdaki postmodern açılımları nasıl sistematize etmiştir?
Yıldız Ecevit, Türk Romanında Postmodernist Açılımlar (Ecevit, 2001) adlı kitabında; Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar’ı, Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı’sı, Hasan Ali Toptaş’ın Bin Hüzünlü Haz’ı, Metin Kaçan’ın Fındık Sekiz’i üzerinde durarak, Türk romanındaki Postmodernist açılımları geniş bir şekilde değerlendirir. Ecevit, bu çalışmasında romanlarımızdaki postmodern açılımları sistematize etmenin zor olduğunu hatırlatarak iki ana eğilim tespit eder. Birinci eğilim, öncü biçim denemeleri yapan, üst kurmacayı kurgu ilkesi olarak benimseyen bir yanıyla modernist/seçkinci eğilimdir. İkinci eğilim, polisiyeye, tensel duygulara fazlaca yaslanan popülist/trivial eğilimdir.
Hasan Ali Toptaş Bin Hüzünlü Haz adlı eseri ile ne anlatma çabası içinde olduğunu söyler ?
Hasan Ali Toptaş’ın Bin Hüzünlü Haz’ı 1999’da yayımlanır. Toptaş, bu romanının, daha çok kendini, bir anlamda roman sanatını sorguladığını; anlatı tarihinde gezintilere çıktığını söyler. Bu gezinti, Doğu masallarından, Batı masallarına, çağdaş romanlara, içinde bulunduğu çağın kaosuna, birçok kavrama ve mekâna yapılan bir gezintidir. Toptaş’a göre yazdığı bu roman, olabilirlikleri yoklaya yoklaya belirsizliğin bilgeliğine soyunmuş bir romandır. Zamanlar, mekânlar, nesneler yığını gibi görünse de hiçbir şey rastgele değildir. Amacı, gerçek dünyayı yansıtmak da değildir bu romanın; kelimelerle yeni bir dünya kurmaktır. Okurun da bunu fark etmesi gerekir belki (Toptaş, 2000).
İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanı nasıl bir anlatıya sahiptir?
İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanı da tarihsel bilgi ile efsanenin, modern zihinle mistik zihnin, dinle felsefenin, Nevton fiziği ile kuantum fiziğinin, gerçek ile muhayyelin, sözün verili anlamı ile öznel çoğulluğunun iç içe girdiği bir romandır. Puslu Kıtalar Atlası, belirli bir anlamı sürekli kaybettirerek; herhangi bir gerçekliği temsil etmek yerine, istenildiği kadar gerçeklik kurulabileceğini göstererek var olan bir “anlatı”dır. Bu tür anlatılar, Jale Parla’nın dediği gibi, okuru ve yazarı yeni bir konumda düşünmeyi gerektirir. Okur ve yazar, dil denizinde sözcüklerin anlamlarının dalgalar gibi birbirini izlediği bir devinim içinde yüzerken, metinler, benlikler, kimlikler ve yorumlar da yeni göstergelere dönüşürler. Bu epistemolojiye göre, belirleyebileceğimiz yazar, okur ve metin yoktur; yalnızca o metin aracılığıyla oluşan söylemler vardır (Parla, 2000: 180).
İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı romanı hangi tarihsel kesitten ve zaman diliminden bahseder?
“Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kâinattan 7070 yıl, İsa Mesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostantiniye derler tarrakası meşhur bir kent vardı.” (Anar, 2008, 13) konumlandırmasıyla başlayan Puslu Kıtalar Atlası, belirli bir tarihsel kesitten ve bu zaman dilimi içindeki mekân ve insandan söz edeceğini işaret eder gibidir. Gerçekten de yan öykücüklerin mekânları değişebilse de çerçeve mekân İstanbul; tarihsel zaman ise on yedinci yüzyılın son çeyreğidir. Puslu Kıtalar Atlası, bu yüzyılın İstanbul’unun denizcilerini, dilencilerini, bilginlerini, kumarbazlarını ve istihbarat teşkilatlarını anlatıyor görünse bile modern anlamda bir “tarihî roman” değildir. Modern roman, olgusalın ve ideolojik olanın temeli olan tarihe yönelmiştir.