Türk Edebiyatının Mitolojik Kaynakları Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Türk Mitolojisinin Orta Asya Kökenleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Mitlerin kökenleri meselesi neden önemlidir?
Her mit türünün kendi tarihî ve coğrafik ayrım alanı vardır. Mitoloji üzerinde çalışmak bir yönüyle sözlü kültür örneği olan mitlerde, insan hafızasının derinliklerindeki gelişim, değişim ve dönüşümü, ulusal kimliklerin kültürel kökenlerini araştırmaktır. Hatta mitlerle, milletlerin varlığını ortaya koyması ve ulusal kimliğini şekillendirmesi söz konusudur. Bu nedenle mitlerin kökenleri meselesi önemlidir.
Mitolojide bağlam neden önemlidir?
Bugün için neredeyse kökenlerine ve icra bağlamlarına dair çok az bağlamsal (contextual) bilgimiz olan Türk mitleri veya mitolojisinin Orta Asya kökenleri gibi bir konuyu ele almanın bazı güçlükler içerdiği ortadadır. Bununla birlikte, Türk kültürünün ve dolayısıyla Türk mitolojisinin ortaya çıkıp geliştiği coğrafî ve sosyokültürel çevreyi göz önünde bulundurmak konuya yararlı bir başlangıç olacaktır.
Türk mitolojisinin Orta Asya kökenlerine dair veriler hangi faktörler çerçevesinde değerlendirilmelidir?
Herhangi bir mitoloji geleneği gibi, Türk mitolojisinin de doğuşunda yer alan ve son derece önemli rol oynayan coğrafi çevre, insan unsuru ve topluluk/cemiyet gibi üç temel faktörü kısaca gözden geçirmek ve Türk mitolojisinin Orta Asya kökenlerine dair verileri bu çerçevede değerlendirmek daha kolay anlaşılır olacaktır.
Coğrafyanın topluluğun yaşamındaki etkisi nasıldır?
Coğrafya, bir topluluğun hayatında ve kültürünün oluşmasında mevcut şart ve imkanlarının iklim, göller, denizler, akarsular, bitki örtüsü, tarım ürünleri, orman, madenler ve benzerlerinin toplayıcı, asalak, avcı, çobanlık, çiftçilik gibi hayat tarzlarını, yerleşme ve göç hareketlerini, sanayi şekilleri gibi sosyal ve ekonomik faaliyetleri ve dolayısıyla hukukî, dinî ve kültürel davranışları etkileyip büyük bir ölçüde belirler.
Türk mitolojisinin coğrafi mekanları konusunda kesin bir sınır çizebilmek neden zordur?
Türklerin daha ilk zamanlarından beri son derece geniş bir coğrafyaya yayılmış bulunmaları ve zaman içinde de kültürlerini çok daha geniş bir coğrafi alana yayarak günümüzde Türk dünyası olarak adlandırılan coğrafyada Türk kültürü veya uygarlığı adıyla yaşayan kültürel ekolojiyi yaratmalarıdır.
İnsan unsurunun kaç kısmı bulunmaktadır?
Bir mitoloji geleneğinin ve dolayısıyla bir milletin doğuşunda yer alan faktörlerden ikincisi olan insan unsurunun, biri bedenî ve diğeri de ruhî olmak üzere iki kısmı vardır.
Türk soyunun proto-tipi kabul edilen kültür hangisidir?
Orta Asya’da, Kiselev ve Çernikov tarafından yapılan arkeolojik araştırmalar M.Ö. 2000’den daha önceki zamanlara ulaşan, Türk kültürünün ortaya çıkış zeminlerinden olan, Minusinsk bölgesindeki Afanasyevo kültürü (M.Ö. 2500-1700) ile özellikle aynı bölgedeki Adronovo kültürünün (M.Ö. 1700-1200) temsilcileri olan brakisefal savaşçı beyaz ırk Türk soyunun proto-tipi olarak kabul edilmektedir.
Ruhî bölüm neleri kapsamaktadır?
Mitolojinin ve dolayısıyla kültürün doğuşunda yer alan faktörlerden biri olarak insan unsurunun maddi ihtiyaçlarıysa diğer yanını oluşturan ruhî bölüm; şahsi davranış veya ferdî psikolojiyi içine almaktadır.
İnsanın ihtiyaçları önem sırasına göre nelerdir?
İnsanın ihtiyaçları önem sırasına göre, fizyolojik, emniyet, sevgi, itibar ve kendini gerçekleştirme şeklindedir.
Fizyolojik ihtiyacın önemi nedir?
Fizyolojik ihtiyaç, bedenin hayatta kalabilmek için gerekli olan maddelerin tamamından oluşur. insan bedeni bunlardan herhangi birinde eksiklik hissederse hemen o ihtiyacını gidermeye girişir. Aç olan insanın bütün zihnî melekeleri (şuur, idrak, muhakeme) karın doyurma çareleri üzerinde toplanır ve başka bir şey düşünmez hale gelir. Böyle bir insan, yiyeceğe kavuşunca başka hiçbir arzusu olmayacağını zanneder.
Kendini gerçekleştirme ihtiyacı nedir?
Fizyolojik, emniyet, sevgi ve itibar ihtiyaçlarının tatmin edilmiş olmasına rağmen, psikolojik arzularını yerine getiremediği, kişisel kabiliyetlerinin gereklerini ortaya koyamadığı durumlarda, insanın, yine memnun olmadığı ve ihtiyaç içinde olduğu görülür. Bu durum kişinin kabiliyetlerine bağlıdır; edebî yeteneği veya müzik, resim, heykel ve benzeri yetenekleri var veya teknik yahut zihnî kapasiteye sahipse bunları sanat, ilim, teknik ve felsefe şeklinde dışa vurabilmelidir. Bu dışa vurum gerçekleşmediği zaman bu ihtiyaçlar doğal olarak onda sıkıntı ve tatminsizlik yahut memnuniyetsizlik yaratacaktır. işte, bireyin kendini gerçekleştirme ihtiyacı kısaca budur.
İhtiyaçlar ve kültür ilişkisi nasıldır?
Kendini gerçekleştirme ihtiyacının giderilmesinde bir kişinin, gayesinin şart ve imkanlarına sahip bulunup bulunmaması önemli değildir. Maslow’un tespitlerine göre, insan hedefine varmak için kendini devamlı bilme ve anlama gayretleriyle takviye etmek istidadındadır. İşte bu, yüksek kültüre yöneliş ve ilerleyiştir. İhtiyaçlardan her birini yüzde yüz tatminin şart olmadığı, bir ihtiyacın yarıdan fazlasının giderilince sonrakinin hissedilmeye başladığı ortaya çıkmıştır. Hangi şart altında ve nerede olursa olsun, yukarıda sıralanan ihtiyaçları karşılayabilen herhangi bir fert kültür yaratma iktidarındadır.
Toplumun, kültürlerin ve mitlerin doğup gelişmesindeki etkisi nasıldır?
Toplum unsurunun, her bir kültür elementinin ancak bir topluluk içinde ortaklaşa değer vasfını kazanabilen ürün ve davranışları kapsadığı göz önünde bulundurulduğunda ne derece hayati bir öneme sahip olduğu daha iyi anlaşılabilir. Bir başka ifadeyle, fertlerin ortaya koyduğu kültürel unsurların toplum tarafından kabul edilmesi ve ortak değerler repertuarına kaydedilip kullanılması gereklidir. Bu yönüyle kolektif bir varlık olarak toplumun; kültürlerin ve mitlerin doğup gelişmesindeki etkisi açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
Türk mitolojisini ortaya çıkarak sosyo-kültürel toplumsal yapılanış hangi dönemlerden geçmiştir?
Türk mitolojisini ortaya çıkaran sosyo-kültürel toplumsal yapılanış; Toplayıcı-Avcı, Avcı-Çoban ve Çoban-Tarımcı dönemlerinden geçmiştir. Bir başka ifadeyle, Taş Devri’nin anaerkil karakterli bahçe tarımı ve yerleşiklik yaşantısının ortaya çıkmasından sonra Tunç Devri’nde ataerkilliğe boy veya klan düzenine yöneliş olmuş ve bunu demir çağıyla birlikte kağanlık ve ataerkil askerî bir demokrasi ile göçer evli hayat tarzının oluşumu izlemiştir.
Türk mitolojisinin en erken dönemi nasıl bir modele sahiptir?
Türk mitolojisinin en erken dönemi bitki kökenli mitolojik bir modele sahiptir ve ağaç-orman kültü nü oluşturmuştur.
Animizm nedir?
Toplayıcının korunma ihtiyacı onu kendi klanı (biz) dışındakilere (onlar) karşı, yalvarıcı/duacı kılar. Dua edilip yalvarılacak muhatap ise neredeyse kendi dışındaki her şeydir. Doğa ortasında yapayalnız derleyip topladığı ile geçinmeye çalışan, doğada canlı-cansız her şeyi kendisine benzer bir biliş haline sahip olarak düşünmekte yani onlara ruh izafe etmektedir. Bilimsel literatürde yaygın olarak animizm şeklinde adlandırılan bu oluş halinin başlangıcı sıra ve nitelik itibariyle böyle olmalıdır.
Ağaçtan yaratılma miti neden Türk köken mitleri arasında en eski mit olarak kabul edilmektedir?
ağaçtan yaratılma mitini, Türk köken mitleri arasında en eski yaratılış miti olarak kabul ediyoruz. Bu kabulümüzün temelini de Türklerin tarih sahnesine çıkmazdan önceki devirlerde yaşadıkları kabul edilen bölgenin orman oluşu başta olmak üzere ele alındığı şekilde, diğer kültler ve kültürel olgularla ilişkilerindeki sistematik tamamlanış oluşturmaktadır. İnsanların topraktan yaratılmanın evrensel olarak yaygınlığına karşılık Türk mitolojisinde neredeyse yokluğu ve buna karşılık ağaçtan yaratılma mitine dair izlerin çokluğu da, söz konusu kabulümüzün nedenleri arasındadır. Yaygın olarak bilindiği gibi, günümüzde bile, Türk kültür ekolojisi içinde tarihî-kültürel sürekliliğini göreceli olarak en homojen biçimde sürdüren Türk boylarının başında gelen, Yakutlar arasında, ilk insanın, kozmik ağacın içinde, belinden yukarısı çıplak bir kadın tarafından beslendiğine inanılması önemli bir delildir. Tarih boyunca, bunca din değiştirmeye rağmen günümüzde dahi Anadolu Türkleri arasında kesilen bazı ağaçların içinden çıplak bir kadının çıktığı inancı, efsane ve memoratlarının yaşaması bir başka önemli delildir.
Ağaç Hakan motifi hangi metinde geçmektedir?
Yakut Türkleri arasında Er Sogotoh Destanı adıyla bilinen metinde, yer alan yaratılış mitinde, Er Sogotoh yaratılmış ilk insandır ve yeryüzüne indirilir. Eşi olmadığı için çok zahmetler çeker. Burada, çok büyük ve her şeyin anası olan, bütün varlığın kendisine bağlı olduğu, yerle göğü birbirine bağlayan Ağaç Hakan motifi vardır. Her şeyin anası olarak nitelendirilme, orman-ağaç kültünün en eski şekillerinden birinin izlerini barındırmaktadır.
Türk mitolojisinde ağaç kültüne bağlılığı Kaşgarlı Mahmut nasıl ifade etmektedir?
Kaşgarlı Mahmut’un Divanu Lügat it Türk’ te verdiği Türkler büyük bir ağaç gibi göze büyük görünen her şeye ‘Tengri’ (tanrı) adını verirler şeklindeki bilgi, Türk mitolojisinin ağaç kültüne bağlı oluşum ve gelişimini son derece açık bir biçimde ortaya koyar.
Ağa ana ile kuş ata kültürü zamanla nasıl kabullenilmiştir?
Türk mitolojisinindeki en eski köken mitlerinden birisi olan ağaç ana zaman içinde totemleşip bir kandaş topluluğun veya klanın totemini veya kollektif üst kimliği anlamında biz ini oluşturmuştur. Zaman içinde de avcılıkla ilgili uygulamalar, kuş ata kültünü ortaya çıkardığında ikisinin sentezinden meydana gelen bir dünya görüşünün dışavurumu olarak kişilerin mensubiyeti büyük bir ihtimalle ağaç-ana nın temsil ettiği anne soyu ile babanın veya erkeğin temsil edildiği kuş-atanın adlarının kimlik belirleyici unsurlar olarak kullanılmasının zaman içinde aldığı şekil olarak yorumlanabilir.
Od-ana kültünü açıklayan tarihi özellikler nelerdir?
Türk kültürünün bu erken döneminde kadının veya ananın çocuklarıyla birlikte, ocak ateşinin kutsallığının yanı sıra sosyal ve kültürel bir kurumu, aile ocağını oluşturduğu ve erkeğin ikincil bir konumda olduğu görülür. Bu durumun mahiyetini ele verir mitolojik bir inanışın izleri günümüz Altay ve Hakas Türkleri arasında yaşamakta olan ocak ateşinin kadınlar eliyle sürdürülmesi ritüelinde açıkça görülebilir. Altay Türklerinde ateş ruhunun dişi olması ve bu ruhun ot (odateş) ene ismini taşıması hem ateşin kökeni hem de ruhunun niteliğini ortaya koyar. Aynı şekilde, Kırgızlarda ve Uygur Türklerinde, evin ocağında yaşadığına inanılan periye verilen isim Od ana dır.
Kamlık dini veya Şamanlık inanç sisteminin kökenleri nelerdir?
Kamlık Dini veya şamanlık inanç sistemi, kökeni ve temel özellikleriyle, tek tek kandaş topluluklar bakımından ve hayat tarzı olarak kandaş toplum açısından arkaik bir temele dayanır; dünya gelişimi yönüyle tarih öncesi ne aittir; yeryüzünde hiçbir uygarlığın (medeniyet, hazâret) mevcut olmadığı dönemin ürünüdür. Dahası, kamlık inanç sisteminin (şamanlığın) oluşum serüveni, takvimsel zaman bakımından, uygarlığın doğuşundan (Mezapotamya-Sümer) en az 20 000 ilâ 25 000 yıl öncesinden başlar.
Orta Asya şamanlığı nasıl bir inanç sistemidir?
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı ‘teknik’ler itibarıyla Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yönlerine yayılmış ilkel klan topluluklarındaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla kökleşmiş; gelişimi itibarıyla avcılığın manevî mirasını devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir parçası halinde olmuş; kandaşlığın toplu eylemini simgeleştirerek bir tarih gücü haline getirmiş temel inanç sistemidir.
Mitolojide en kuvvetli kamlar hangi cinsiyettendir?
En kuvvetli kamlar kadın kamlardır. Bundan daha başka pek çok delil de yine kamlığın esas itibariyle oluşum veya kökeninde kadınların bulunduğunu göstermektedir. Günümüzde kamlık dinine inanan Yakutlarda, erkek kamlar, özel cübbeleri bulunmadığı zaman, kadın entarisi ile âyin yaparlar. Ayrıca, özel kam cübbesinin göğsünde kadın memelerini temsil eden yuvarlak madenî unsurlar bulunur. Genellikle kamlar ve onların Müslümanlaşmış halleri olarak kabul edilen baksı lar uzun saç bırakırlar. Kırgız-Kazakların şeriate uymayan âdetlerini tenkit eden Molla Gazi’nin Kımız içkeç kızın giyer külâhını/Ateşe yağ döküp tapar imdi şeklindeki bir beytinden, ateş ruhuna yağ atan (saçı yapan) erkeklerin, kızların giydikleri külâhı başlarına geçirerek bu işi yaptıkları anlaşılmaktadır.
Türk mitolojisinde geçen beş aslî unsurun önemi nedir?
Türk kültüründe beş aslî unsur vardı. Türk mitolojisine göre kâinatı oluşturan bu beş aslî unsur; su, ateş, ağaç, maden ve toprak tan ibaretti. Yeryüzündeki canlı ve cansız varlıkların tamamı bu beş unsurdan birine mensup addediliyor ve gök cisimlerinden biri ile ilişkilendiriliyordu. Türkler bu beş aslî unsuru ve bunların gökte ilişkilendirildikleri semavî cisimleri kök sayıyordu. Bunlara kök, ruh veya Türkçe töz, oguş veyahut da kut gibi isimler veriyordu. Özellikle kut kavramı hayatın özünü oluşturmak ve başarılı olup yaşayabilmek için mutlaka elde edilmesi ve ondan sonra da kaybetmemek için sahip olunması gereken erdem lerle ilişkilendirilmişti ve toplumsal yansıması olan töre ile yapısal ve işlevsel süreklilikler içermekteydi. Kâinatın, gökyüzü, yeryüzü ve yeraltı olarak üçe taksim ve tasnif edildiği daha sonraki dönemlerde de, yeryüzünde olup biten ile gökyüzünün ilişkili olduğu ve birbiriyle sürekli iletişim içinde olduğuna inanılmaktaydı. Kağan da bu ilişki ve iletişimi gerçekleştiren en yüksek dini şahsiyet olarak kabul edilirdi.
Türk mitolojisinde, orman, dağ, ırmak, göllerin adları neden önemlidir?
Türk mitolojisinde, orman, dağ, ırmak, göllerin adları yalnızca coğrafi isimler değillerdir. Bu adlar o yerlerin sahiplerini, koruyucularını gösterir. Belirli bir dağ veya tepe, ırmak, göl, pınar, ağaç hatta kaya, yer-su olarak kabul edilir. Dağlar, göller, ırmaklar (yer-su) hep canlı nesnelerdir. Takdis ettikleri Alaş, Tannau, Hangay, Altay dağları, Abakan, Kem (Yenisey), Katun, Bey, Sütgöl ırmak ve göller şamanistler için konuşan, duyan, evlenen, çoluk, çocuk sahibi varlıklardır. Bir şamanistin dağlardan ve ırmaklardan bahsettiğini dinlerken bunun gözle görülen dağlardan mı, yoksa bu coğrafi isimleri taşıyan insanoğullarından mı bahsettiğini fark etmek güçtür; ruh bizzat dağdır, dağ bizzat ruhtur. Şamanistlerin bu inanmalarında çok eski ve ilkel animizm devrinin hatıraları yaşamaktadır.
Erkek egemen veya ataerkil yapının oluşması sürecinin başlangıcında ne vardır?
Bu sürecin başlangıcında bir erkek kültü olan dağ kültü vardır. Bilindiği gibi, dağlar da, Türk mitolojisinde özel bir yere sahip varlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Dağların Türk mitolojisi içinde, yaratılış ve köken mitine sahip olmalarının yanı sıra, kutsal kozmik dağ, tanrıya ulaşılan özel bir mekân ve taş veya kayadan yaratılmayla birlikte taşların üst üste yığılmasıyla oluşturulan oba inancıyla birlikte geniş bir kült meydana getirdiği görülmektedir.
Demirin ve demirciliğin mitolojideki önemi nedir?
Ateşe söz geçirebilmesi ve özellikle madenler üzerindeki sihirli güçleri olduğu inancı yüzünden, demirciler her yerde korkulan ve çekinilen büyücüler olarak tanınmışlardır. Bir başka ifadeyle ateş kültünden güç alan zamanla başlı başına ayrı bir demir kültüne dönüşecek olan demir ve onu üreten demircileri sıradışı veya olağanüstü özelliklere sahip insanlar konumuna yükseltmiştir. Türk mitolojisindeki durumun da farklı olmadığı görülmektedir. Nitekim Yakutlar arasındaki anlayış Demircilik uğraşı önem bakımından şamanlık meslek ve görevinden hemen sonra gelir. şeklindedir. Bu durumun muhtemelen bir başka nedeni de, Türk kültür ekolojisinde son derece geniş kullanım alanına ve gelenek çevresine sahip olarak yaşamakta olan kurşun dökme ile ilgili kadın derneğinin veya ocağının kökenlerinin, erkeklerin bakır ve demiri eritmeyi başarmalarından çok daha önce, kadın kamlar tarafından bir büyü ve fal yöntemi olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Bu ilk örnekten hareket eden erkekler zaman içinde demir ve demirci kültünün oluşumunu gerçekleştirmiş olmalıdırlar.
Asena/Aşina Hanedanı nasıl ortaya çıkmıştır?
Anaerkil yapıdan ataerkil yapıya dönüşen toplumsal hayat içinde ana ocağı nın, ataocağı etrafında toplanışı sürecinin birden bire gerçekleştiği düşünülmemelidir. Bu bağlamda, avcı-çobanlığa geçenlerin oluşturdukları ve gittikçe genişleyen bu yüzden de ortaya çıkan otlak kavgaları ve sınır çatışmalarının zorunlu kıldığı soy esasına bağlı boy bütünleşmelerinin idarecisi olan kağanlık ve devlet bu ihtiyaçlardan doğmuştur. Kimin veya kimlerin meşru kağan olabileceği arayışı ortaya dişi bir bozkurttan türediğine inanılan Asena/Aşina Hanedanı çıkarmıştır. Bir başka ifadeyle, kağanlık özellikle erken dönemlerinde anaerkil yapının henüz tamamen gücünü ve önemini yitirmediği bir döneminde ana soyunu sıradan bir kadına bağlamak yerine olağanüstü ve kozmik bir biçimde yeni toteme bozkurt a bağlayarak izah edilmek zorundaydı. Bu zorlamalar ve ihtiyaçlar da beraberinde, bozkurt-ana yahut yaygın olarak bilinen adıyla Asena/Aşina hanedanı nı getirmiştir.
Boyların barışına ve birleşikliğine dayanan il in yani devlet’ in ortaya çıkışı nasıl açıklanabilir?
Avcı-çobanlığın ortaya çıkışıyla boy esasına dayalı yapılanışın bozkırda belli bir sistematik üzerinde hayvancılık yapmanın, kendilerini, hayvanlarını ve otlaklarını korumaya dayalı bir dayatmanın veya zorunluluğun sonucu olarak ortaya çıkışı açıktır. Ancak bu bağlamda en önemli husus, adeta bir anayasa işlev konumlu töre ye bağlı olarak boyların barışına ve birleşikliğine dayanan il in yani devlet’ in ortaya çıkışıdır. Tarihte, birdenbire evrensel bir imparatorluk olarak ortaya çıkan Hunların, bizim basite indirgeyerek birkaç çizgiyle ana hatlarını özetlediğimiz yüz binlerce yıllık geçmişlerinde yatan arka plan bu şekilde bir yapıya sahiptir.
Türk mitolojisindeki at miti nasıl oluşmuştur?
Avcı-çobanlık veya göçerevli çobanların ve avcı- toplayıcıların oldukça sık ve nispeten uzak mekânlar arasında yer değiştirmesi ve bunda da atın evcilleştirilmesinin sağladığı imkanlar her şeyin üstündedir ve mitolojik dönemden başlayarak günümüze kadar at ın Türk kültür ekolojisi içindeki adeta kutsanan yerinin ve öneminin kökenini oluşturur. Dahası, Türk dünya görüşünün veya geleneksel anonim halk felsefesinin indirgenebileceği en temel kavram olan hareketin -ki, zamanla veya takvimle ilgili köken mitinin de temelini oluşturduğu rahatlıkla söylenebilirkaynağını da yine attan aldığı ve bu nedenle de olağanüstü kökene sahip at miti ni oluşmuştur.
Çobanlık ve töre arasındaki ilişki nasıldır?
Çoban için dua yeterlidir. O yiyecek kaynaklarını evcilleştirdiği hayvanlar sayesinde büyük ölçüde garanti altına almıştır. Kuraklık ve yaygın bulaşıcı hastalıklar dışında doğal afet korkusu azdır. Bunlar ve türevlerinin gerçekleşmemesi için dua etmek, onun hayatını idame ettirmeye yeterlidir. O artık yarı yarıya (hayvansal yiyecek/içecek hatta giyecek ve barınak kaynakları düşünüldüğünde) doğa üzerinde modern anlamda hakim duruma geçtiği söylenemese de, o içinde yer aldığı doğanın gerçek veya hayali; neredeyse her unsuruna karşı tapınan, çaresizliğini yenmiş, kendisi dışındaki nesnelerle arasını en azından eşitlemiştir. Statükonun oluşması ve devamı en büyük dileğidir. Yazla-kış, yaylakla-kışlak arasında yeri, zamanı, sınırları ve sosyo-kültürel konum ve rolleri belirlenmiş -töresi tutulup düzenlenivermiş- göç toplumsal hayatın en büyük ritüeli mahiyetindedir. Töre de, esasen bu ihtiyaçtan doğmuş ve şekillenmiş olmalıdır.
Gök kubbe anlayışının Türk mitolojisindeki yeri nasıldır?
Evreni bu algılayış biçimi, kendi içinde sistematik bir anlayışa ve yorumlayışa sahiptir. Buna göre, Samanyolu çadırın dikiş yeri, yıldızlar da ışık gelsin diye açılmış deliklerdir. Saha (Yakut) Türklerine göre yıldızlar dünyanın pencereleri dir. Göğün çeşitli katlarının (genellikle 9, fakat kimi yerlerde 12, 5, 7 kat) havalandırılması için açılmış deliklerdir. Zaman zaman tanrılar çadırın bir yerini açıp içine bakarlar; göktaşları, akanyıldızlar (meteorlar) bunun belirtisidir. Gök kubbe ayrıca bir kapak gibi de tasarlanır; bazen bu kapağın kenarlarının dünyanın kenarına tam oturmadığı olur; o zaman aralıklarından içeri şiddetli rüzgârlar girer. Aynı şekilde kahramanlar ve kam olarak adlandırılan kimi ayrıcalıklı insanlar da bu dar aralıktan süzülüp göğe girebilirler.
Türk kültürünün hayvanları evcilleştirme süreci mitolojide nasıl yer almaktadır?
Türk kültürünün henüz bir cenin halindeki bu erken döneminde avcıların hayvanları evcilleştirmeye başlamasıyla toplum yapısında meydana gelen değişikliğin mitleri ve onlara kaynaklık eden dünya görüşünü etkilememesi düşünülemez. Avcıların, kuşlar ve köpekle başlayan evcilleştirmeleri, bu nedenle olsa gerek Türk mitolojisinde ve komşu Moğol mitolojisinde oldukça geniş ve etkili kuş ve köpek kültlerinin oluşmasına neden olmuştur. Köpeği takip eden evcilleştirmeler içinde yer alan keçi, koyun, ren geyiği ve sığır gibi hayvanların ve nihayet atın evcilleştirilmesiyle yeni oluşum neredeyse tamamlanır ve ormandan bozkıra yönelinir.
Orta Asya olarak belirtilen bölge nereleri içine almaktadır?
Orta Asya: Orta Asya ifadesini, Güney, Batı, Doğu ve Sibirya ile Moğolistan’ı içine alacak şekilde Kuzey Türkistan’dan müteşekkil “Ulu Türkistan” olarak düşünüyor ve kullanıyoruz.
Coğrafya Unsuru mitoloji geleceğini nasıl etkiler?
Bir mitoloji geleneğinin doğuşunda yer alan faktörlerden birincisi “coğrafya”dır. Coğrafya, bir topluluğun hayatında ve kültürünün oluşmasında mevcut şart ve imkanlarının iklim, göller, denizler, akarsular, bitki örtüsü, tarım ürünleri, orman, madenler ve benzerlerinin toplayıcı, asalak, avcı, çobanlık, çiftçilik gibi hayat tarzlarını, yerleşme ve göç hareketlerini, sanayi şekilleri gibi sosyal ve ekonomik faaliyetleri ve dolayısıyla hukukî, dinî ve kültürel davranışları etkileyip büyük bir ölçüde belirler
Kültürel ekoloji terimi ne anlama gelmektedir?
Kültürel ekoloji: Bir kültürün doğal çevreyle ilgili değişimleri ve diğer kültürlerle etkileşimleriyle birlikte oluşturduğu sistematik
İnsan Unsuru'nun bedeni kısmının içinden türeyen 'ırk'ın mitoloji geleneğindeki etkisi ve önemi nedir?
insanın biyolojik varlığının veya bedeninin içinde yer aldığı “ırk” kavramının geçen yüzyıldaki bütün ideolojik iddialara rağmen kültür yaratma ve kültür değerlerini benimsemede “etkin bir rol oynadığı” veya “son derece önemli olduğu” gibi görüşler bugün hiçbir bilimsel değer taşımamaktadır. Bu bağlamda, “üstün ırk, geri ırk ve kabiliyetsiz ırk” gibi bir tasnifin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, ırk kavramıyla ilgili bu ideolojik yaklaşımların geçersizliğini ortaya koyan söz konusu tespitler, bazı soy özelliklerinin babadan evlada geçtiği ve soylar arası karışmalarda, toplulukların karakter değişikliğine uğradığı bilimsel gerçeğini de değiştirmemiştir.
Mitolojinin ve dolayısıyla kültürün doğuşunda yer alan faktörlerden biri olarak insan unsurunun diğer yanını oluşturan “ruhî” bölümün etkisi ve önemi nedir?
“ruhî” bölüm; şahsi davranış veya ferdî psikolojiyi içine almaktadır. Sosyal hayatın oluş ve gidişinde çevredeki “biyolojik” tesirler rol oynar. Fakat asıl faktör insanın duyguları ve iç-tepkileridir. Kültürün gelişmesinde zekanın son derece faal bir durumu vardır. Sosyal olaylar arzu, istek ve eğilimlere dayanan kişisel psikolojik faaliyetlerin karşılıklı etkileşimlerinin neticesidir. Ancak kültürün doğuşundaki ruhsal faktörlerin en önemlisi, insanın birtakım ihtiyaçların tesirinde olduğunu ve bu “ihtiyaç” ların insanı harekete, faaliyete sevk eden “iticilik” (motivasyon) gücü taşımasıdır.
Mitolojinin ve kültürün doğuşunda yer alan faktörlerden üçüncüsü olan “toplum unsuru"nun mitolojide önemi ve etkisi nedir?
Toplum unsurunun, her bir kültür elementinin ancak bir topluluk içinde ortaklaşa değer vasfını kazanabilen ürün ve davranışları kapsadığı göz önünde bulundurulduğunda ne derece hayati bir öneme sahip olduğu daha iyi anlaşılabilir. Bir başka ifadeyle, fertlerin ortaya koyduğu kültürel unsurların toplum tarafından kabul edilmesi ve ortak değerler repertuarına kaydedilip kullanılması gereklidir. Bu yönüyle kollektif bir varlık olarak toplumun; kültürlerin ve mitlerin doğup gelişmesindeki etkisi açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
Mevcut verilerden hareketle Türk mitolojisini ortaya çıkaran sosyo-kültürel toplumsal yapılanış nasıl şekillenmiştir?
Mevcut verilerden hareketle Türk mitolojisini ortaya çıkaran sosyo-kültürel toplumsal yapılanış; Toplayıcı-Avcı, Avcı-Çoban ve Çoban-Tarımcı dönemlerinden geçmiştir. Bir başka ifadeyle, Taş Devri’nin anaerkil karakterli bahçe tarımı ve yerleşiklik yaşantısının ortaya çıkmasından sonra Tunç Devri’nde ataerkilliğe boy veya klan düzenine yöneliş olmuş ve bunu demir çağıyla birlikte “kağanlık” ve ataerkil askerî bir demokrasi ile göçerevli hayat tarzının oluşumu izlemiştir.
Türk mitolojisinin en erken dönemi olan “Ağaç-orman kültü” nasıl ortaya çıkmıştır?
“ilkel sürü” den sosyal topluluk statüsüne geçişin yaşandığı dönem olan “toplayıcı-avcılık” hayat tarzının Türk mitolojisinin kökenlerinden birisini oluşturmuştur. Buna göre aşağıda ele alacağımız gibi, “biz” kavramının teşekkülü orman içinde etrafında barınılan ve gölgesinde “kutsal” ın yaşanması dolayısıyla en ilkel şekliyle de olsa ilk “tapınağın” oluştuğu “ağaç” (gölgeli kaba ağaç), bir toplanma, barınma ve kutsalı yaşama mekanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse Türk mitolojisinin en erken dönemi bitki kökenli mitolojik bir modele sahiptir ve “ağaç-orman kültü” nü oluşturmuştur.
Totem nedir?
Totem: Bir kişinin ya da bir topluluğun gizemsel ve büyüsel duygularla bağlı bulunduğu bitki, hayvan veya cansız nesne.
Kutsal ağaç Türk mitolojisinde karşımıza nasıl kavramsallaştırmalarla çıkmaktadır?
Kutsal ağaç Türk mitolojisinde, yaratılış veya köken miti olarak “ana-ata”, kozmik “hayat ağacı” na dayalı evren imajı ve evrenin ekseni (axis mundi), “beslenme”, “barınma” ve tapınma mekanı “tapınak”, ruhları bulunduran ve bu nedenle de kurban kesilen “sunak” ve bütün bu formların en gelişmiş hali olan tanrı veya tanrısal ruhlarla iletişim kanalı olmak gibi son derece önemli işlevlere ve kavramsallaştırmalara sahip olarak karşımıza çıkmaktadır
Türk mitolojisinde bitki toplayıcılığının ağır bastığı dönem ve kadının ilişkisi nasıl bir şekilde bağlantılıdır?
Bitki toplayıcılığının ağır bastığı ve zamanla sebze ve diğer bitkileri toplamak kadar onları yetiştirmenin de mümkün olduğunun keşfi kadınları daha da üstün duruma getirir. Artık yalnız çocukları yapan veya doğuran değil yiyeceği üreten de onlardır. Bu durum ekonomik ve toplumsal güç ve prestijin kadınlarda toplanarak anaerkil yapının oluşmasını sağlamıştır. Türk kültüründe ateşin kullanılışının da, kadınlar eliyle gerçekleşmesinin ve buna dayalı olarak oluşumu hızlanan ve pekişen anaerkil yapının pek çok izi, Türk mitolojisinin pek çok verisinde yaşamaktadır. Türk kültür tarihinde, söz konusu toprağa ilk bağlanmanın ateşle birlikte yaşanabilir ve korunabilir kılınan mağaralara yerleşme ve buna bağlı olarak gezici veya yarı göçebe toplayıcılık ön plandadır. Bunlar ağırlıklı olarak kadın etkinlikleri olarak karşımıza çıkmakta ve onun hakimiyetini pekiştirmektedir. Dahası bu etkinlikler erkeklerin kadın kamların gözetimi olmaksızın yapabildiği tek etkinlik olan avcılığı ikinci plana iten özelliklere sahiptir.
Orta Asya şamanlığı özellikleri nelerdir?
Orta Asya şamanlığı, bütün ilkel toplulukların inançlarıyla aynı temellere dayanan; uyguladığı ‘teknik’ler itibarıyla Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya ve dünyanın bütün yönlerine yayılmış ilkel klan topluluklarındaki pratiklerle örtüşen; özel olarak coğrafya üretici gücü doğrultusunda oluşmuş bulunan; avcılığın geçim tarzıyla kökleşmiş; gelişimi itibarıyla avcılığın manevî mirasını devralmış olan Asya göçebeliğinin ayrılmaz bir parçası halinde olmuş; kandaşlığın toplu eylemini simgeleştirerek bir tarih gücü haline getirmiş temel inanç sistemidir.
Türk mitolojisinde “rüya” olgusu ve “kamlık” olgusu nasıl bir ilişki içermektedir?
“rüya” olgusu ve onun “kamlık” la ilişkisi önemlidir. Günümüz geleneksel Türk kültüründe bile “uykunun kimi zaman ‘geçici’ ölüm sayılması ve de rüyanın ruhun serseri şekilde dolaşması veya başka bir ruhun ziyareti şeklinde kabul edilmesi dolayısıyla, rüya tabiri veya düş yorumunun özünde” kamlık dininin oluşumuyla yakından ilgili olduğu daha iyi anlaşılabilir. Nitekim, Manas Destanı’nda rüya ile geleceği keşfedenlerin çoğu kadınlardır. Bu destanda zikredilen iki kamdan birisi kadındır. Erkek kam (kara bakşı) ancak loğusaya yapılan bir törende görüldüğü halde, kadın kam bütün ülkede cereyan edecek ve eden olayları bilmektedir. Adı Karasaç olan bu kadın kam Müslüman kızıdır ve esir düştüğü “pis kokulu kâfir” lerin koynunda yatmamak için periye (ruhlara) dua eder ve kurtarılmasını diler. Duası kabul olunca bir doğan kuşu donuna girer ve dünyayı dolaşır. Kamlık dininin gelenekleri takip edenler arasında geleceği bildiren rüyaları daha çok kadınların gördükleri dikkati çekmektedir. Bütün bunlar kadınların Türk mitolojisinin oluşum döneminden kalan özel güçlerinin devam edegelen tesirleri olarak düşünülebilir
Erken dönem Türk kültüründeki beş aslî unsur nedir?
Erken dönem Türk kültüründe beş aslî unsur vardır. Türk mitolojisine göre kâinatı oluşturan bu beş aslî unsur; “su, ateş, ağaç, maden ve toprak” tan ibarettir
Türk kozmolojisini gösteren ve kuvvetle muhtemelen her biri değişik efsanelere sahip, dört kozmik pusula nedir?
1. Gök Ejder “Kök-luu” denilen yıldız grubu ve Ağaç Yıldızı “Igaç Yulduz” ile “Karakuş” denilen Müşteri Yıldızı ve Kuş Yıldız’ları, Doğu yönünü temsil ediyorlar ve Ağaç unsuru ile ilişkilendiriliyorlardı. Doğu önceleri yeşil sonra mavi daha sonraları sarı renk ile sembolize ediliyordu.
2. Kızıl Saksagan “Kızıl Sakızgan” denilen yıldız grubu ve Ateş Yıldızı “Oot Yultuz” denen Merih Yıldızı ve Sin Yıldızları, Güney yönünü temsil ediyorlar ve Ateş unsuru ile irtibatlandırılıyorlardı. Güney kırmızı renk ile sembolize ediliyordu.
3. Ak Pars “Ak Bars” denen yıldız grubu ile “Erklig” denilen Zühre Yıldızı ile Kara Alp Yıldız’ları, Batı yönünü temsil ediyorlar ve Maden unsuru ile ilişkilendiriliyorlardı. Batı ak (beyaz) renk ile sembolize ediliyordu.
4. Kara Yılan yıldız grubu ise Kuzey yönünü temsil ediyor ve Su unsuru ile ilişkili kabul ediliyordu. Kuzey kara renk ile sembolize ediliyordu.
Türk mitolojisinde ana erkil dönemin en önemli tanrıçası kimdir
“Umay ana” veya kısaca “Umay” olarak adlandırılan tanrıça
“Umay ana” veya kısaca “Umay” olarak adlandırılan tanrıça Türk mitolojisinde ana erkil dönemin en önemli tanrıçasıdır. Bir başka ifadeyle, erkek egemen toplum yapısı ve onun son derece üst düzey bir soyutlamaya uğramış olmasına rağmen, “eril” karakterden kurtulamamış “Gök Tanrı” sı oluşmazdan önce, yaratıcı, doğurucu ve yaşatıcı vasıflara sahip olduğuna inanılan “büyük dişi tanrıça” Umay’ dır. Ancak zamanla, toplumsal yapı ve hayat tarzı değiştikçe “Umay” ın da, hem panteondaki hiyerarşik yeri ve önemi azalır gelenek çevresi daralırken, etrafında oluşan kült, gizli kadın derneklerine veya “ocak” larına dönüşmüş olmalıdır. Nitekim, Türk dünyasında günümüzde de yaygın olan “sarılık ocağı”, “temriye ocağı”, “arpacık ocağı”, “yılancık ocağı” gibi “kadın ocaklarını” nın, “Umay ana” kültünün “Fatma ana” kültüyle örtüşerek yüzeysel olarak İslâmileşmek ve “el vermek” suretiyle devam ettikleri görülmektedir
“Albastı” kültü nedir?
“Albastı” avcı-çoban toplum yapılanmasına direnen orman içi bölgelerin anaerkil kandaş soy topluluklarının kadın kamlarıyla özdeşleşen ve onları, ataerkil avcı-çoban kandaş boy topluluklarında yaşayan ve doğuran kadınların düşmanı olarak gösteren bir dönüşümün sonucudur.
Türk mitolojisinde “dağ kültü” neye karşılık gelmektedir?
Sürecin başlangıcında bir erkek kültü olan “dağ kültü” vardır. Bilindiği gibi, dağlar da, Türk mitolojisinde özel bir yere sahip varlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Dağların Türk mitolojisi içinde, yaratılış ve köken mitine sahip olmalarının yanı sıra, kutsal kozmik dağ, tanrıya ulaşılan özel bir mekân ve taş veya kayadan yaratılmayla birlikte taşların üst üste yığılmasıyla oluşturulan “oba” inancıyla birlikte geniş bir kült meydana getirdiği görülmektedir.
Avcı-Çobanlar döneminde erkeklerin Kam olması nasıl bir süreçte gerçekleşmiştir?
Avcı-Çobanlar döneminde kadınların “ateşi” kültür unsuru haline getirmeleri veya evcilleştirip mağaraları onun sayesinde “ana ocağı” na çevirmesine karşılık ateşte bakır, kalay ve demiri işleyerek yapılan silahlar sayesinde vahşi hayvanlara karşı kazanılan bir başka kalıcı zafer de, “demirci” nin şahsında kutsanmış erkeklerin de “kam” olabilme hakkını elde etmesidir.
Avcı-çobanlıkta “at miti” nasıl oluşmuştur?
Avcı-çobanlık veya göçerevli çobanların ve avcı-toplayıcıların oldukça sık ve nispeten uzak mekânlar arasında yer değiştirmesi ve bunda da atın evcilleştirilmesinin sağladığı imkanlar her şeyin üstündedir ve mitolojik dönemden başlayarak günümüze kadar “at” ın Türk kültür ekolojisi içindeki adeta kutsanan yerinin ve öneminin kökenini oluşturur. Dahası, Türk dünya görüşünün veya geleneksel anonim halk felsefesinin indirgenebileceği en temel kavram olan “hareket” in -ki, zamanla veya takvimle ilgili köken mitinin de temelini oluşturduğu rahatlıkla söylenebilir-kaynağını da yine attan aldığı ve bu nedenle de olağanüstü kökene sahip “at miti” ni oluşmuştur.
Türk mitolojisinde “tulpar at” kültü nedir?
Türk mitolojisindeki olağanüstü özelliklere sahip at miti, ataları göl, deniz gibi suların derinliklerinde yaşayan mitolojik bir aygırdır. Bu aygırla çiftleşen kısrakların tayları gerektiği gibi bakılıp yetiştirilirse, “kanatlı at” yani “tulpar at” olurlar. En ünlü örneğini Köroğlu’nun Kırat’ında gördüğümüz mitolojik “tulpar at” tipi, hemen hemen Türk dünyasındaki bütün epik destan kahramanlarının atı olarak karşımıza çıkar