2. Abdülhamit Dönemi Türk Edebiyatı Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Metin Çözümlemeleri: Şiir
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Tevfik Fikret hangi şiiri varlık karşısında bireyin tavrına istinaden yazmıştır?
Tarih-i Kadim
Parnas okulunun en önemli yabancı şairlerini ve bizdeki ilk ve en önemli temsilcisinin isimlerini yazınız.
• Téophile Gautier • Leconte de Lisle • José Maria de Hérédia • Tevfik Fikret
Organik Şiir nedir ve bizde ne zaman ortaya çıkmıştır açıklayınız.
Organik şiir, bir duygu ve düşünce halini, bir görünüşü, belli bir noktadan alıp, doğal gelişimini bir bütün içinde anlatan, baştan sona birbirini anlam, ses ve söyleyiş bakımlarından tamamlayan birimlerden oluşan şiire verilen addır. Türk Edebiyatı bu tarz şiiri Edebiyat-ı Cedide döneminde tanır.
Tevfik Fikret’in aşağıda bulunan Sahaif’i Hayatımdan Şiirini zihniyet bakımından çözümleyiniz. Sanki her dalga bir lisanla bana Haykırır nâ-şinîde bir mânâ, Sanki leylin zılâl-i hâmûşu Canlanır pîş-i irti’âbımda... Ne mükedder mizâc-ı ahvel ki En mülevven dem-i şebâbımda Görerek boş hayâtı-ı pür-cûşu Beni gâfil yaşattı hilkatten, Tuttu âvâre her saâdetten. Şu hazîn fıtrat-ı garîbemle Ben seyyâha benzerim ki mehîb Çölde şemsin şuâ-ı sûzânı Yakarak gözlerimde elvânı, Görmez artık selâmet imkânı; O zaman her yanında bir boşluk Duyarak, bir edâ-yı mâtemle -Dest-i lerzân-ı pîş-i çeşmindeOturup nîm mürde vü zinde Bir tecelliye muntazır, düşünür; Bu tecelli ki mevt-i hâildir, Ona bir şi’r içinde sarhoşluk Vererek, neşve-i ümîd ile pür Bir cihân gösterir ki muğfildir... Ah ey gaflet, ey serâb-ı nasîb, Seni mümkün mü etmemek ta’kîb!
Bu şiirin merkezinde “ben” vardır. Bu “ben” yaşadığı ruh hâlinin bilincindedir, en azından onu bilinciyle kavramak ve anlatmak ister. Bu metnin zihniyetini bulmak için metindeki bazı söz gruplarından hareket etmek gerekir: Bu ruh hâlinin mahiyetini “Ben hakîkatten ihtiraz ederim”, “Asüman... deniz... gece”, “beni terhîb eder” (Gök, deniz ve gece beni korkutur), “o füshattan sıkılır ruh-ı pür-hazerim” (genişlikten çekingen ruhum sıkılır), “mükedder mizâç-ahvel”, “görerek boş hayat-ı pürcûşu”, “beni gafil yaşattı hilkatten, tuttu âvâre her saadetten”, “Şu hazin fıtrat-ı garibem” söz gruplarının sezdirdiği gibi, kendi hâlini daha canlı anlatmak için verdiği örnek de ortaya koymaktadır. Yani bu metinde, kişi kendi ruh hâlini problem olarak ele almıştır. “Ben”, yaşadıklarından hareketle kendi iç dünyasının bazı özelliklerini şiirin imkânlarıyla ifade etmektedir. Bu demektir ki bu metin, insanın ruh hâlinin problem olarak ele alındığı bir dönemde ve yerde kaleme alınmıştır. Dikkat dışa değil, “ben”in iç dünyasına yöneliktir. “Ben”in de kötümser olduğu sözlerinden anlaşılmakta ve sesten sezilmektedir. Buradaki “ben”in, daha yerinde bir ifadeyle insanın, daha önceki dönemlerde şiirlerde söz edilenden farklılığı zihniyetten kaynaklanmaktadır. Artık yaşayan insanın kişisel problemleri ve dikkatleri üzerinde duran bir zihniyet, varlığını sanat eserinde hissettirmektedir.
Sembolizmi açıklayınız.
Sembolizm, realizmin şiirdeki yansıması olarak görülebilecek Parnasçılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Şiirde bireysel duyarlılığı ön plana alan bir akımdır. Tabiat ve dış dünya olduğu gibi değil; kişinin kendi duygularını nesnelere vermesiyle anlatılır. Bu anlayış, özdeşleyim (einfuhlung) terimi ile ifade edilir. Sembolist şiirde, imgeler ve semboller yardımıyla, kelimelerin geniş bir çağrışım değeri kazanması sağlanır. Sembolist şairler, şiirde musikîye ve ahenge önem verirler. Doğrudan anlatmak yerine; hissettirmek, duyurmak, sezdirmek esastır. Sembolizm kapalı ve örtülü anlatıma yer verir. Sembolist şiirde varlığa sezgiyle yaklaşma sonucu yeni bir sanat dili oluşturulmuştur denilebilir. Sembolist şiir bilinen, alışılmış mısra düzenini serbest nazım lehine bozma eğilimindedir. Onlara göre mısraların düzeni, söyleyişi, ritmi, yapısı bu yeni ahenk endişesine göre şekillenmelidir .
Aynı şiiri tema yönünden çözümleyiniz.
“Sahâif-i Hayatımdan” adlı metnin teması, yukarıdaki birimlerin ortak paydasıdır. İlk birimde konu ortaya konulmuştu: “Ben hakikatten çekinirim”. Burada hakikat kelimesiyle ne ifade edilmek istenmiştir? Bu sorunun cevabı ikinci birimde verilmiştir. Hakikati bu şekilde görmenin sebebi konuşan kişinin mizacıdır. Üçüncü birim bu mizacın özelliklerini dile getirmekle görevlidir. Metinde söyleyici durumundaki ben, kendisini çöldeki bir gezgine benzetir. Bu iki mısra metnin daha önceki kısmı ile sonraki mısraları birbirine bağlar, böylece bir kısımdan diğerine geçişi sağlar. Burası da ayrı bir birim olarak ele alınmalıdır. Beşinci birim, çöldeki gezgini anlatmaya ayrılmıştır. Böylece yukarıda sözü edilen mizaçtaki bir insanın somut hâli gözler önüne serilmiştir. Bu gezgin, çaresizlik içinde ölümü bekler. Ancak o, serabı düşündüren bir ümit sevinciyle aldanır. Metnin sonunda yine söyleyici ben, bu kaderi yaşamaktan insanın kurtulamayacağını ifade eder. Bütün bunların birleştiği husus, insan gerçekliği kendi mizacına göre şekillendirir ve yaşar cümlesiyle veya benzeri ifadelerle dile getirilir. Bu, bireyin mizacı ile kişisel hayatı arasındaki ilişkiyi gözler önüne sermektedir. Artık dikkat, yaşayan, duyan, üzülen ve kendi kendini problem olarak ele alan insan üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Sürdürülen hayat karşısında kederleri, korkuları kısacası türlü ruh hâliyle insan, şiirin dünyasına girer. Kabuller dünyasından yaşayan insana ve duygularına yöneliş, Yenileşme Dönemi şiirinde dikkati çekmeye başlar. Bütün bunlar şiirin ve sanatın, Tanzimat’tan, XIX. yüzyıl sonlarına kadar nasıl değişip yenileştiğini ifade eder.
Bir şiiri çözümlemede dikkate alınacak unsurlar nelerdir?
• Zihniyet • Yapı • Tema • Şiir dili • Ahenk
Tevfik Fikret’in merhamet temalı şiirlerine bir örnek veriniz.
Halûk’un Bayramı
Tevfik Fikret şiirlerinde hangi akım daha ön plandadır?
Parnasizm
Aşağıdaki şiiri dili bakımından çözümleyiniz. BAHAR-I MÜNKESİR Müteverrim gibi bu yerde bahar Eriyor pür melâl, bî-hande Hüzn-i vahşetle ağlayan dağlar Müncemid bir figâna benzemede. Bu mulût-ı kesîf içinde bütün Bu hazârat siyah olup gidiyor, Hüzn-i vahşetle ağlayan her gün Ömrümüzdür tebâh olup gidiyor. Ruhlar neşreder havâ-yı bahâr, Feyz ü tâb-ı rebiî ile ezhar İnkisâf eyledikçe mestâne, Mest ü sâkit durur hayat fakat Bu sükût-ı kesîf ile hilkat Beşerin ağlayan sefâletine
Edebiyat-ı Cedide’nin benimsediği zihniyet kendi şiir dilinin oluşmasında da etkilidir. Onlar baharın melâl içinde gülümsemeden eridiğini söyleyebilmek için dil göstergelerini alışılmışın dışında kullanmak zorunda kalırlar. Dağların vahşet hüznüyle ağlaması, dağların donmuş bir figana benzemesi; yoğun bir muhitte var olanların siyah olup gitmesi, hayatın mest ve sessiz durması, hilkatin beşerin sefaletine ağlaması gibi söz gruplarında ifade edilenlerin dönemin diliyle dikkatlere sunulması, alışılmamış bir şiir dilinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu, şiir dilinin gelişmesinde son derece önemli bir aşama olarak düşünülmelidir. Zamanla, sadeleşme yoluyla kelimeler değişse de şiir dilinin oluşmasında önemli rolü ve değeri olan imgeler Türkçenin söz ve söyleyişinde varlığını sürdürür. Bu bakımdan Edebiyat-ı Cedide şiir dili, daha sonraki dönemlerde kullanılacak olan sanat dilini hazırlamıştır demek yerinde olacaktır.
Aynı şiiri ahenk yönüyle çözümleyiniz.
Öncelikle şiirde ahengi oluşturan öğeleri hatırlatmakta yarar var. Bunlar ses, ses benzerlikleri, tekrarlar, söyleyiş, ritim ve söyleyicinin tavrıdır. Bu metnin ses bakımından görünüşünde “e, l, d, i, a, r” seslerinin daha sık kullanıldığı görülmektedir. Bunlardan ilk dördünün kulakta hoş ve yumuşak izlenimler uyandırdığı söylenmelidir. Zaten bu şiir yüksek sesle ve bazı heceleri vurguyla okunacak bir metin değildir. Doğal konuşmaya yakın bir tavırla okunmalıdır. Mısraların düzenlenişinde, konuşma diline özgü söyleyişin hâkimiyeti sezilmektedir. İlk iki birimdeki mısralar yan yana yazıldığında, iki düzyazı cümlesi elde edilir. Böylece, alışılmış şiir sesinden, konuşma dilinin doğal ahengine geçme isteği varlığını hissettirmiş olur. Son birimde de aynı özelliği görmekteyiz. Buna nazmın, nesre yaklaşması yerine; şiire özgü söyleyişte konuşma dilinin doğal ahengine önem verilmiştir demek daha yerinde olur. Fe’ilatün (feilâtün)/ Mefâ’ilün/ Fe’ulun (failün) -.- - (..--) / . - . - / . . - (--) ölçüsünün, Türkçenin konuşma diline özgü söyleyişini seslendirmeye son derece uygun olduğunu da belirtmek gerekir. Metin, doğal görünüşlerle meşgul olmaktan zevk alan, kültürlü; ama biraz kötümser bir kişinin dikkatiyle söylenmiştir. Şiirin ahengi üzerinde böyle bir insanın konuşması esnasında gerçekleşen söyleyiş tarzı ve vurgulamaların rolü hissedilmektedir. Mısra sonlarındaki ses benzerlikleri de ahengin zenginleşmesine hizmet etmiştir.
Edebiyat-ı Cedide hangi döneme denk gelir ve bu dönemde şiir yazan şairler kimlerdir?
Edebiyat-ı Cedide 1895-1901 yılları arasındaki döneme verilen addır. Bu dönemde şiir yazan şairler ise şu şekilde sıralanabilir: • Tevfik Fikret • Cenap Şahabettin • Süleyman Nazif • Ali Ekrem Bolayır • Hüseyin Siret • Celal Sahir Erozan • Faik Ali Ozansoy • Ahmet Reşit Rey
Sembolizmin Fransız şiirindeki öncüleri kimlerdir?
• Paul Verlaine • Paul Valery • Arthur Rimbaud • Stéphane Mallarme • Jean Moréas
Sembolizmin bizdeki en önemli temsilcisi hangi şairimizdir?
Cenap Şahabettin
Cenap Şahabettin’in şiirimize getirdiği en önemli yenilik nedir?
Sembolist şiir zevki
Aynı şiiri yapı bakımından çözümleyiniz.
Metni önce, ses ve anlam kaynaşmasından oluşan birimlere ayıralım. Çünkü şiirde birim, ses ve anlam kaynaşmasından oluşan ve yalnız başına bir anlam değeri ifade eden parçadır. Konunun ortaya konulduğu ilk iki mısra bir birim olarak ele alınmalıdır. Burada “ben hakikatten çekinirim” denilmektedir. Hakikat ve “ben” ilişkisi üçüncü mısradan “ne mükedder” sözüne kadar anlatılmaktadır. Burası da ikinci birim olarak düşünülmelidir. Burada söylenenlerin arkasında “ben”in mizacının bulunduğu belirtilmekte ve bu mizacın ortaya koyduğu ruh hâliyle onun kötümser kişilere özgü bir hayat sürdüğü ifade edilmektedir. Sözü edilen kısım da üçüncü birim durumundadır. “şu hazîn fıtrat-ı garîbemle / Ben seyyâha benzerim ki” sözleri bir geçiş kısmı olarak düşünülecek cinstendir. Bu da ayrı birimdir. “Ben”in cisimleşmiş hâli, seyyahın çöldeki durumunu gözler önüne seren mısralarda ifade edilir; bunlar da, elbette ayrı bir birime vücut verirler. Son iki mısrada “ben”, metnin neticesini dile getirir. Burası da ayrı bir birim olarak düşünülmelidir. Öyleyse metin bir ruh hâlini ifade eden sözlerle başlamakta; bunun nasıl yaşandığı ifade edilmekte; ruh hâlinin sebebi belirtilmekte; böyle bir insanın nasıl ömür sürdüğü bir örnekle somut olarak anlatılmaktadır. Sonra da ben, neticeyi dile getirmektedir. Bu yapı, Divan Şiiri’nden çok farklıdır. Metinde üzerinde durulan duygu hâli, “ben hakîkatten ihtiraz ederim” sözleriyle bildirilmiştir. Sonra “ben”in bunu nasıl yaşadığı, bunun sebebinin ne olduğu ve nereden kaynaklandığı ifade edilmiştir. Bunu daha somut göstermek istediği söylenerek bir tablo tasvirine yer verilmiştir. Sonra da neticeye varılmıştır. Bu birimlerden birini metinden çıkardığımızda, diğer birimlerin anlaşılması ve değerlendirilmesinde eksiklik kendisini hissettirir. Öyleyse birimler arasında aklî ve organik bir ilişki bulunmaktadır. Bu şiire organik bir metin nazarıyla bakmak gerekir. Yenileşme Dönemi şiirimizde temel yeniliklerden biri organik şiir arayışıdır. Bunu da en iyi ve devamlı olarak Tevfik Fikret’in eserlerinde izlemek imkânına sahip olduğumuzu ifade etmek gerekir. Bu metinde, birimlerin oluşumu bakımından da, daha önceki şiir metinlerinden farklı bir yapıyla karşılaşılmaktadır. Beyit, bent ve dörtlük gibi ölçüsü önceden belirlenmiş bir birim bulunmamaktadır. Ölçüyü, sanki söylenecek husus ve söyleyiş tarzı birlikte tayin etmektedir. İlk birimde dile getirilmek istenilen iki mısrada tamamlanmaktadır. İkinci birim, dokuz mısradan oluşur. Bu dokuz mısrada söylenenleri anlam ve söyleyiş bakımından birbirinden ayırmak doğru olmaz, metin bozulur. Bunu da okuyucu, eksik bir cümlenin kusurlu yönünü, alışkanlıkları, bilgisi ve kulağına gelen sesle nasıl sezer ve belirler ise, aynı dikkat ve duyarlılıkla, metnin de eksik bırakıldığını hisseder ve anlar. Çünkü bir metinde, dil göstergelerini birbirine bağlayan ve metne bütünlük kazandıran öğeler bellidir. Bunları kısaca şöyle sıralamak mümkün: Dil bilgisi kuralları, ses, söyleyiş ve anlam ilişkileri. Metinlerde birimlerin oluşmasında bu unsurlar iç içe girerek kendi içinde ses ve anlam değeri olan bir parçaya vücut verirler. Fikret’in metninde bu parçaların oluşması daha önceki metinlerden farklıdır. Burada önceden belirlenmiş bir birim ölçüsünden söz edilemeyeceği; bunu, söylenmek istenilen hususa göre ses ve anlam kaynaşmasının belirleyeceği ifade edilmişti. Zaten birimleri belirlerken de bu ses ve anlam kaynaşması hâli hiç gözden uzak tutulmadı. İkinci birim, ilk birimdeki hakikat sözüne bağlanan ve onu açıklayan âsüman, deniz ve gece kelimeleriyle ifade edilen varlık ve görünüşlerle ben ilişkisi üzerine kurulmuştur. Üçüncü birim, bu benin özelliklerini dikkatlere sunar. Dördüncü birim bir benzetme edatı işlevi yüklenmiştir. Beşinci birim benseyyah arasında kurulan benzerlik ilişkisinin ifadesine ayrılmıştır. Son birimde yukarıda da söylediğimiz gibi ben, kendisi hakkında bir sonuca ulaşır ve bunu ifade eder. Bütün bunlar metnin anlam ve ses ilişkisiyle örüldüğünü, her birimin bir diğeriyle ilişkilendirilerek bir yapıyı birlikte oluşturduklarını, bunlardan biri çıkarıldığında da diğerlerinde çözülme ve bozulma olacağını gösterir.
Cenap Şehabettin’in Temaşa-yı Hazan şiiri hangi akımın etkisi altında yazılmıştır?
Sembolizm
Cenap Şahabettin’in şiirlerini ele alacak olursak anlatım bakımından amacı nedir?
Dış Dünyanın üzerinde bıraktığı izlenimleri tabiatın ruhu varmışçasına dile getirmek.
Tevfik Fikret’in şiirimize getirdiği en önemli yenilik nedir?
Organik Şiir Keyfi
Tevfik Fikret’in 1895-1901 yılları arasında yazdığı şiirlerin en önemli özelliği nedir?
Bireysel Duyarlılıklar
Edebî metinleri çözümlemek, çalışmalara ihtiyaç gösterir?
Edebî metinleri çözümlemek, onu meydana getiren birimler arasındaki ilişki ağını tespit etmek; metinden hareketle, onun yazılmasına sebebiyet veren zihniyeti belirlemek; metnin yapısını meydana getiren unsurları çözümleyerek temayı bulmak; dil, anlatım ve ahenk unsurlarını ortaya koymak gibi çalışmalara ihtiyaç gösterir.
Tanzimat Dönemi’nin başından itibaren, gerek devlet işlerinin düzenlenmesinde gerekse de kültür ve sanat faaliyetlerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun örnek aldığı ülke neresidir?
Tanzimat Dönemi’nin başından itibaren, gerek devlet işlerinin düzenlenmesinde gerekse de kültür ve sanat faaliyetlerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun örnek aldığı ülke Fransa'dır.
Parnas okulunun önemli şairleri kimlerdir?
Parnas okulunun önemli şairleri şunlardır: Théophile Gautier (1811-1872), Le?conte de Lisle (1818-1894), José Maria de Hérédia (1842-1905).
Bizde Parnas okulunun ilk ve önemli temsilcisi kimdir?
Bizde bu okulun ilk ve önemli temsilcisi Tevfik Fikret'tir.
Sembolizmin Fransız şiirindeki önemli temsilcileri kimlerdir?
Fransız şiirinde Paul Verlaine (1844-1896), Arthur Rimbaud (1854-1891), Stephane Mallarme (1842-1898) Jean Moréas (1856-1910) ve Paul Valery (1871-1945) gibi öncü temsilcileri vardır.
Organik şiir nedir?
Organik şiir, bir duygu ve düşünce halini, bir görünüşü, belli bir noktadan alıp, doğal gelişimini bir bütün içinde anlatan, baştan sona birbirini anlam, ses ve söyleyiş bakımlarından tamamlayan birimlerden oluşan şiire verilen addır.
Edebiyat-ı Cedide dönemi hangi yıllar arasındadır?
Edebiyat-ı Cedide 1895-1901 yılları arasındaki döneme verilen addır.
Bir metinde, dil göstergelerini birbirine bağlayan ve metne bütünlük kazandıran öğeler nelerdir?
Bir metinde, dil göstergelerini birbirine bağlayan ve metne bütünlük kazandıran öğeler bellidir. Bunları kısaca
şöyle sıralamak mümkün: Dil bilgisi kuralları, ses, söyleyiş ve anlam ilişkileri.
Tevfik Fikret'in “Sahâif-i Hayatımdan” adlı şiirinin teması nedir?
İnsan gerçekliği kendi mizacına göre şekillendirir ve yaşar cümlesiyle veya benzeri ifadelerle dile getirilir. Bu, bireyin mizacı ile kişisel hayatı arasındaki ilişkyi gözler önüne sermektedir. Artık dikkat, yaşayan, duyan, üzülen ve kendi kendini problem olarak ele alan insan üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Sürdürülen hayat karşısında kederleri, korkuları kısacası türlü ruh hâliyle insan, şirin dünyasına girer.
Kabuller dünyasından yaşayan insana ve duygularına yöneliş hangi dönemde başlar?
Kabuller dünyasından yaşayan insana ve duygularına yöneliş Yenileşme Dönemi şiirinde dikkati çekmeye başlar.
Mecazi ifadenin ortaya çıkmasının asıl sebebi nedir?
İlişkilendirerek anlatma mecazi ifadenin ortaya çıkmasının asıl sebebidir.
“Halûk’un Bayramı” şiirinin zihniyetini açıklayınız.
“Halûk’un Bayramı”, bir bayram şiiri değil, babasız, ümitsiz çocuklara karşı duyulan merhameti ifade eden bir metindir. Burada kendi çocuğuyla kimsesiz bir çocuğun bayramdaki hâlini gözlemleyen ve karşılaştıran merhametli bir babanın duygusu ve düşüncesi şiir dili ve söyleyişi ile dikkatlere sunulmaktadır. Öyleyse bu metnin yazıldığı zaman diliminde, gündelik hayatın akışı içinde gözlemlenen ve yaşanan olay ve görünüşler sanat eserlerinde ele alınmakta ve değerlendirilmekte?dir. Ancak amaç sosyal hayatı anlatmak değil, kişinin gördükleri ve yaşadıkları
hakkında duygularını, izlenimlerini sanatsanatın dili, zevki ve sesiyle ifade etmektir. Bu, sanatta dünyevi olana yönelik bir duyarlılığın belirtisi olarak düşünülmelidir.
“Halûk’un Bayramı” şiirindeki birimleri şema olarak gösteriniz.
1. Birim: - Baban diyor ki:
2. Birim: - “Meserret çocukların yalnız
Çocukların payıdır!”
3. Birim: - Neler düşündürüyorsun, bilir misin?...Babasız,
Ümidsiz ne kadar yavrucakların şimdi
Siyâh-ı mâteme benzer terâne-i ıydi!
4. Birim: Çıkar o süsleri artık yetişir:
Çıkar, biraz da şu öksüz giyinsin eğlensin;
Biraz güzellensin
5. Birim: fiu rûy-ı zerdi sefalet.
Evet meserrettir
Çocukların payı, lakin senin sevincinle
Sevinmiyor, şu yetîm, ağlıyor dinle.
Cenab Şahabbeddin'in Temaşa-yı Hazan şiirinde ne anlatılmaktadır?
Metinde sonbaharda görülen ve yaşananların doğanın ruhu olduğuna inanan bir insanda uyandırdığı izlenimler anlatılmaktadır.
Edebiyat-ı Cedide topluluğunda Cenap Şahabettin’in hangi şiirlerinde sembolist şiire özgü tema ve dil arayışlarıyla karşılaşırız?
Edebiyat-ı Cedide topluluğunda Cenap Şahabettin’in Temâflâ-yı Hazân”, “Te?mâflâ-yı Leyâl”, “Elhan-“Elhan-ı fiitâ”, “Yakazât-ı Leylîye” gibi şiirleriyle sembolist şiire özgü tema ve dil arayışlarıyla karşılaşmaktayız.
Edebiyatımıza sembolist şiire özgü ahengi ve ifade tarzını getirmeye gayret gösterenlerin başında kim gelmektedir?
Edebiyatımıza sembolist şiire özgü ahengi ve ifade tarzını getirmeye gayret gösterenlerin başında Cenap Şahabettin gelmektedir.
“Müteverrim gibi bu yerde bahar”, “Eriyor pür-melâl”, “bî-hande”, “Hüzn-i vahfletle ağlayan dağlar”, “Müncemid bir figâna benzemede”, “Hüzn-i vahfletle ağlayan her gün”, “Ömrümüzdür tebâh olup gidiyor.” gibi söz gruplarının ortak özelliği nedir?
“Müteverrim gibi bu yerde bahar”, “Eriyor pür-melâl”, “bî-hande”, “Hüzn-i vahfletle ağlayan dağlar”, “Müncemid bir figâna benzemede”, “Hüzn-i vahfletle ağlayan her gün”, “Ömrümüzdür tebâh olup gidiyor.” gibi söz gruplarının ortak özelliği doğal varlık ve görünüşlere insan hâli verilmesi, onlarda insana özgü hâl ve davranışların ifade edilmesidir.
Neden Edebiyat-ı Cedide şiir dili için, daha sonraki dönemlerde kullanılacak olan sanat dilini hazırlamıştır diyebiliyoruz?
Zamanla, sadeleşme yoluyla kelimeler değişse de şiir dilinin oluşmasında önemli rolü ve değeri olan imgeler Türkçenin söz ve söyleyişinde varlığını sürdürür. Bu bakımdan Edebiyat-ı Cedide şiir dili, daha sonraki dönemlerde kullanılacak olan sanat dilini hazırlamıştır demek yerinde olacaktır.
Şiirde ahengi oluşturan öğeler nelerdir?
Şiirde ahengi oluşturan öğeler ses, ses benzerlikleri, tekrarlar, söyleyiş, ritim ve söyleyicinin tavrıdır.
Bahar-ı Münkesir şiirini ses bakımından incelersek hangi seslerin daha sık kullanıldığını görürüz?
Bahar-ı Münkesir şiirini ses bakımından incelersek “e, l, d, i, a, r” seslerinin daha sık kullanıldığını görürüz.