Halk Masalları Dersi 4. Ünite Özet
Masal Ve Araştırmalarının Tarihi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Masalların Kaynakları Hakkında Tartışmalar
Masalların Kaynakları Hakkında Dünyadaki Tartışmalar
Masalların kaynakları konusunda Dünyadaki çeşitli tartışmalar genellikle masalların kökeniyle alakalı teoriler küçük değişikliklerle birbirini tekrarlar özelliktedir. Bundan dolayı masalların kaynakları hakkında bilgi alacağımız dünyada ve Türkiye’de bu konuda hakkındaki düşünceler özetle aktarıldığı zaman.
Dünyada masalları ilk olarak sistemli bir şekilde inceleyen ve masal çalışmalarını belli bir disipline dönüştüren Alman folklor araştırmacıları Jacob ve Wilhelm Grimm olmuştur. Günümüzde her ne kadar çalışmaları çok fazla eleştiri alsa da Grimm Kardeşler masalların kaynakları ile ilgili ilk ciddi çalışmaları sayılabilecek Kinder und Hausmarchen (Çocuk ve Ev Masalları) adlı kitaplarının önsözünde masalların kaynağı konusunda iki görüş ortaya atmıştır:
- Hint-Avrupa Teorisi: Hint-Avrupa dil dairesine giren milletlerin masalları, bilinmeyen bir zamandan Hint-Avrupa medeniyetinin mirasıdır.
- Parçalanan Mitler Teorisi: Masallar, eski mitlerin parçalanmış hâlleridir. Bunlar ancak içinden çıktıkları mitlerin kesin olarak açıklanmasıyla anlaşılır. Grimm Kardeşlerin dünyadaki masal araştırmacıları tarafından eleştirilen görüşleri geliştirilmiş ve onların açtığı masal araştırmaları yolundan ilerlenmiştir.
Masal ve Araştırmalarının Tarihi 64 Halk Masalları Genel olarak bu iki görüş kabul görse de kimi araştırmacılar bu görüşe ekler yapmış ya da farklı bir bakış açısı getirmişlerdir. Örneğin, masal araştırmacısı Laura F. Kready’nin 1916 yılında yayımlanan A Study of Fairy Tales adlı kitabı erken dönem masal araştırmaları ve masal türünün çocuk edebiyatındaki yeri ile ilgili önemli bir çalışma olarak kabul edilir. Ancak bu kitabın önemli özelliklerinden biri de masalların kaynakları hakkında yazdıklarıdır. Kready kitabının dördüncü bölümünde masalların tarihi hakkında kapsamlı bilgiler verir. Kready kitabında masalların kökeninin temel olarak dört farklı kola ayrıldığı bilgisini aktarır:
- Masallar mit döküntüleridir; tanrı ve kahramanlardan arta kalanlardır: Bu teoriye göre masallar mitlerden arta kalan sözler ve hikâyelerdir. Yazar bu görüşe karşıdır. Bunu ‘‘bu teoriye karşı şu söylenebilir; popüler masallar epik Yunan mitlerine benzer hadiseler içeriyorlarsa bu masallar mit döküntüleri değildir ancak her ikisi de kaynak olarak daha antik bir masala dayanırlar’’ diyerek anlatır. Ayrıca Kready’e göre Rigveda’lar Şehnâme, Homeros destanları gibi eserler, edebî sanatlarla zenginleştirilmiştir. Bu edebî sanatlar ve kalıp sözün gücü bu anlatıları günümüze kadar getirmiştir. Grimm Kardeşler de masallardaki çok erken dönemlere ait, yaratılışın gizemli hikâyelerini oldukça belirgin ve ifade gücü yüksek biçimde var olduğunu fark ettiler. Kready’nin aktardığına göre masalların kökü, ilkel insanın hayallerinde yatmaktadır; arta kalanlar ise köylülerin masallarıdır ve bunlar açık biçimde märchen olarak anılır; destanlara doğru değişen yapı ise edebî sanatçılar tarafından gerçekleştirilmişti. Dolayısıyla tek ve aynı masal, Perrault’un Uyuyan Güzel adlı masalının kaynağı olabileceği gibi aynı zamanda bir Yunan mitinin ve okuma yazma bilmeyen köylülerin eski bir masalının kaynağı da olabilir. Kready “hikâyelerin kökleri için bulutlara değil yeryüzüne; doğanın çeşitli hâllerine değil gündelik olay ve ortamlara, yabanıl hayatın güncel görüş ve fikirlerine bakmamız gerektiğini söyleyen” Lang’ın fikrini doğru bulur. Bugünün yabanıl masalındaki yan köylü masalı olarak tanımlanan Marchen fikir ve hadiseler, vahşilerin akli alışkanlık ve inançlarının kaçınılmaz sonucudur.
- Masallar güneş, şafak, gök gürültüsü, yağmur gibi doğa olaylarının anlatıldığı mitlerdir: Bu bazen Güneş-Mit Teorisi veya Aryan Teorisi olarak adlandırılmaktadır ve Max Muller ve Grimm Kardeşler tarafından desteklenen teori de budur. Masallar, ilkel insanın doğa ile kendi kişiliği arasında bir ayrım yapamadığı ve kişisel yaşamda ilkel insanın doğa karşısındaki deneyimlerini yansıtmaktaydı. Onlar ışık ile karanlığın, bulut ile yağmurun, gece ile gündüzün şiirsel hayal dünyasıydı ve fantastik anlamları barındırıyorlardı. Bunlar zaman içinde farklı ülkelerde koşulların değişmesi ve anlatıcıların hayal dünyalarıyla birlikte dönüştüler ve böylece güneyde güneşli ve çok renkli; kuzeyde daha acımasız ve vahşi; batıda ise daha rahat bir hâl aldılar.
- Masalların hepsi Hindistan’da ortaya çıkmıştır: Kready’nin aktardığına göre masallar ortak Aryan mirasının parçasıdır ve dillerindeki kalıntılardan hareketle izlenebileceklerdir. Masallar ilk olarak Vedalarda, Budizm’in Sanskritçe kitaplarında yazılmıştır. Bu teori Güneş-Mit teorisine bir miktar bağlıdır ve Max Muller ile Sir George Cox tarafından benimsenmiştir. Masalların kökeninin Hindistan’daki ortak bir kaynağa dayandığını ileri süren bu teori masalların kökenini açıklamak için yeterli olmaz çünkü Aryan olmayan ülkelerde birçok benzer masal var olmuştur. M.Ö. 2000’de Mısır’da eski masallar yaygındır ve Haçlılar, Moğol misyonerler, Yahudiler ve Çingeneler tarafından oradan taşınmışlardır. Bin bir Gece Masalları Canterbury Masalları ve Decameron’da görüldüğü gibi birbiriyle ilişkisiz birtakım hikâyeleri birbirine bağlama fikri, Buda’yı Hindistan halk edebiyatında Rigveda: Hinduizm’in kutsal metinleri olan Vedalar’ın ilk bölümü. Şehname: Firdevsi’nin eski İran efsaneleri üzerine kurulu manzum destanıdır. Homeros: Antik çağda yaşamış İyonyalı ozan. Batı edebiyatının ilk büyük eserleri kabul edilen İlyada ve Odysseia destanlarının yazarı veya derleyicisi olduğu kabul edilir. Hindistan halk edebiyatında merkezî figür hâline getirme düşüncesine kadar uzanır. Jacobs Grimm, Avrupalı çocuklar arasında yaygın olan hikâyelerin en az üçte birinin açık farkla çoğunluğunun kaynağını Hindistan’dan aldığını söyler. O ayrıca genel olarak, hadiselerin harikulade ve gerçek peri benzeri karakteri derecesinde Hindistan’ın olası kaynak olduğunu çünkü orada sürekli olarak animizmin ve dönüşümün canlılık arz ettiğini ifade eder.
- Masallar kökenlerini erken dönemdeki hayal dünyasına borçludur: İnsan birey olarak bile belli şeyler üzerinde düşündükten sonra, daha önce hiç görmediği bir kitapta kendi düşünce dizisinin tam tamına aynısıyla karşılaştığında şaşırır. Dolayısıyla dünyanın uzak köşelerindeki ilkeller benzer durumlar karşısındaki tecrübelerini masallarda benzer motiflerle ifade edecektir
Sözlü kültürdeki masalların bulundukları noktada daima iki ihtimalle karşılaşılır:
- Antik klasik, günümüzdeki sözlü biçimlerin kendisinden ödünç alındıkları özgün yapıttır.
- Antik klasikteki hikâye çoktandır, mevcut olan yaygın bir sözlü masalın sadece bir versiyonudur.
Masalların dört ana koldan yayıldığı görüşü bazı araştırmacılar tarafından benimsenmiştir. Masalların kaynağı olarak Antik Mısır, Babil ve Asur, Antik Yunan ve Latin kökenlerini göstermek önemli bir hususa dönüşmüştür. Bu durum 19. ve 20. yüzyıl halk bilimi bakış açısına göre değerlendirildiğinde anlaşılabilir bir durumdur.
Antik Mısır
Antik Mısır’dan kalan, papirüste muhafaza edilmiş masal koleksiyonları bugüne ulaşmıştır. Bunlar birçok açıdan günümüz Avrupa ve Batı Asya sözlü edebiyatında bulunan masallara benzer. Bu da oldukça belirgin bir geleneksel zeminin olduğunu gösterir. Bunların çoğu büyük ihtimalle papazların eserleridir ve masallar o dönemin anlatısına dair net içerik ve tarzın kanıtlarını yansıtmada yetersiz kalmaktadır. Masallar yalnızca Mısır’ın bilinen tarihi ve coğrafyasıyla değil, aynı zamanda dinî düşünce ve pratikleriyle de bağlantılıdır. Diğer taraftan, bu masallar Mısır dışındaki halk geleneğiyle de yakından ilişkilidir çünkü bunlar sözlü motiflerimizin birçoğunun ve hatta eksiksiz masal türlerinin eskiliğinin önemli göstergeleridir.
Babilliler ve Asurlular
Dicle ve Fırat vadilerinden gelen tarihi kayıtlar Nil vadisindekiler kadar geriye gitmezler ancak yine de bizi beş bin yıl öncesine taşırlar. Kayıtların antik dönemden itibaren Akadlar, Sümerler, Keldaniler, Asurlular ve Babilliler ile etkileşimi neticesinde, birçoğu dönemin sonlarına ait olmak üzere çiviyazısı tablet bolluğu vardı. Metinler büyük ölçüde yasal dokümanları, ticari raporları ve dinî yazıları içermektedir. Akla uygun şekilde, okuma yazma bilmeyen kitlelerin bu asırlar boyunca ve çok daha önceleri hikâyeleri keyifle anlattığından emin olsak da bu sözlü masallar arkalarında iz bırakmamıştır. Ancak anlaşılan o ki bütün bunlara rağmen, bu eski folklorun bazı yansımaları bize kadar ulaşan mitolojik metinlerde bulunmakta.
Antik Yunan
Antik Yunan’dan neredeyse her türe ait çok miktarda edebî kayıt bulunur ancak sıradan Yunanların bildiği ve anlattığı şekliyle bir otantik masalı korumaya yönelik tek bir girişim bulunmamaktadır. İncil geleneğinde de durum hemen hemen aynıdır. En iyi bilinen masal motiflerinin pek çoğunun varlığına dair fazlaca kanıt ve bazen de daha detaylı anlatıların pek çoğunun modern folklorda aşina olduğumuz biçimler olarak tanındığına ilişkin göstergeler vardır. Yunan edebiyatının geneline dağılan sıradan referanslardan hareketle, modern Avrupa’daki köylüler arasında bilinen ve masala çok yakın olan bir şeyin, yalnızca çocukların değil aynı zamanda yetişkinlerin de eğlence kaynaklarından biri olduğu konusunda emin olabiliriz. Onlardan genellikle “koca karı masalları” diye bahsedilir ve onlar her türden mucizeyle doludur; ürkütücü hayvanları ve gulyabanileri de içeren geniş bir diziyi barındırır. Antik Yunan masallarının gerçek doğası hakkında çok daha fazla bilgi edinmek için Yunan edebiyatının onları ele alış tarzı takip edilebilir.
Latin
Yunanların bu eski hikâyelerinin, modern dünya tarafından en iyi şekilde tanınması Ovidius’un Metamorfoz adlı eseri aracılığıyla mümkün olmuştur. Hristiyanlığın ilk ve bir önceki inanç sisteminin son yıllarında yaşamış bu yetenekli yazar, eski mitolojinin içinden zengin çeşitlilik arz eden hikâyeleri bir araya getirmiştir. Bunların çoğu benzer halk masalı motiflerine sahiptir ve bunların tamamı bir çeşit olağanüstülük içermektedir. Onun hikâye seçimine yön veren genel ilke, hayvan ve insanların yaşamlarındaki modern koşullara açıklama getiren birtakım dönüşümlerin mevcudiyetidir. Yine de halk inancına duyulan bu yakınlıkla birlikte, Ovidius kendi öyküleme tekniği açısından geleneksel halk masalından oldukça uzaktır. O, kendileri belki de daha eski döneme ait folklorun karmaşık biçimde yeniden işlenmiş biçimi olan eski mitleri almış ve onları, bir zamanlar olmaları gerekenden çok daha uzaklaşmış biçimde yeni bir dünyevi atmosferde geri getirmiştir. Orta Çağ’ın kültürlü insanları arasındaki anlatı faaliyetlerinin çoğu, yazılı masal derlemelerinin çeşitli türlerindeki içerikler vasıtasıyla yeterince keşfedilebilir. Bunların bir kısmı (Panchatantra, Yedi Bilge, Bin bir Gece Masalları’ndan bildiğimiz bazı malzemelerin çeşitli türevleri gibi) Doğu’ya yönelirler.
Masalların Kaynakları Hakkında Türkiye’deki Tartışmalar
Dünyada yapılan köken tartışmaları Türkiye’de de araştırmacılar tarafından ilgi çekici bir konu olarak görülmüştür. Türkiye’de masalların kaynakları ve kökenleri hakkında Pertev Naili Boratav, Umay Günay ve Saim Sakaoğlu, Bilge Seyidoğlu gibi araştırmacılar inceleme yapmışlardır. Pertev Naili Boratav, Arnold Van Gennep’in 1924’te yayımlanan ‘‘Le Folklore’’ adlı eserinden yararlanarak masalların kaynakları hakkındaki düşüncelerini şu şekilde aktarır. Mitoloji Okulu, halk masallarını eski mitlerin parçaları olarak görüyordu. Bu okulun natüralist denilen bir şubesi, masallarda güneş, bulut, yağmur gibi doğa olaylarını açıklayan mitlerin bulunduğunu söylüyorlardı. Antropoloji okulu ise modern insana ait masalların aynılarını vahşi olarak tanımlanan insanlar arasında da buluyordu. Edebiyat okulu ise halk masallarının kaynağını Hint’te aramıştı. Bazı İngiliz araştırmacıların temsil ettiği ritüelist ekol de halk masallarını bugün terk edilmiş birtakım mitlerin son izleri ve alametleri olarak görmeyi tercih etmiştir.
Farklı birçok anlatma türüyle yakın ilişkisi olan masalın kaynakları konusu ile ilgili olarak farklı görüşler ortaya konulsa da masal incelemelerinin çoğunda karşımıza üç dönem çıkar:
- Tarih Öncesi Görüş/Mitoloji Okulu
- Tarihî Görüş/Hindoloji Okulu
- Etnografik Görüş/Antropoloji Okulu
Hindoloji Okulu’na göre masalların kaynağı Pançatantra’dır. Ezop fablları dışındaki bütün masalların kaynağı bu görüşle Pançatantra’ya bağlanır. Hindistan kaynaklı masallar batıya üç yolla göç etmiştir:
- Masalların bir kısmı onuncu yüzyıldan önce sözlü gelenekle batıya gelmiş,
- Bir kısım masallar onuncu yüzyıldan sonra İslamiyet’in etkisiyle Bizans, İtalya ve İspanya yoluyla Avrupa’ya taşınmış,
- Budist malzeme ise Çin ve Tibet’ten Moğollar yoluyla Avrupa’ya aktarılmıştır. İranlıların Tutiname’si, Arap ve Yahudilerin yazmaları bu yolla geçenler arasındadır.
Atropoloji Okulu: Antropoloji Okulu’nun temsilcileri Edward Taylor, Andrew Lang ve M. Lennan gibi araştırmacılardan oluşmaktadır. Bu görüş, ayrı kültür seviyesindeki insanların ortak inanç ve adetlere sahip olduğunu, kültürün paralel olarak gelişmesi sonunda benzer masalların ortaya çıktığını savunur. Sakaoğlu, masalların kaynakları ile ilgili olarak şunları söyler: “Masalların kaynağı olarak hiçbir coğrafyayı, kültürü ve dini temel olarak ele almamak gerekir. Masalların bir bütün olarak değil de tek tek ele alınması hâlinde belki bazılarını belirli coğrafyaya, kültüre veya dine bağlayabiliriz. Örneklerde görülen değişme ne kadar büyük boyutta olursa olsun her masalda aslından gelen bir iz, bir kalıntı mutlaka bulunacak”
Masalların Sınıflandırılması
Günümüz döneminde en geçerli gibi görünen sınıflandırma, Miller’in yaptığı olağanüstü masallar, konusu günlük hayattan alınan masallar ve hayvanları konu alan masallar şeklindeki sınıflamadır. Propp’a göre Miller tarafından teklif edilen bu sınıflandırma kimi soruları beraberinde getirir. Örneğin, hayvanları konu alan masallarda da olağanüstü unsurlar ön planda olabilir ya da olağanüstü masallarda hayvanlar önemli roller oynayabilir.
Propp’un aktardığına göre Wundt, masalları kategorilerine göre yediye ayrılır:
- Konularını mitolojiden alan masal ve fabllar
- Konuları tamamen olağanüstü olan masallar
- Biyoloji ile ilgili masal ve fabllar
- Konuları tamamen hayvanlarla ilgili masallar
- Konuları “menşei” ile ilgili masallar
- Güldürü masalları ve fablları
- Eğitim amaçlı fabllar Propp,
Bu sınıflamayı da yeterli bulmaz, hayvanlarla ilgili fabllarla eğitim amaçlı fabllar arasında bir fark olmadığı düşüncesindedir.
Masal Araştırmaları Tarihi
Dünyada Masal Çalışmaları Tarihi
Masallar çok erken dönemlerden beri edebiyat, sanat, felsefe, psikoloji gibi alanların ilgisini çeken bir tür olmuştur. Dünyada masal çalışmaları 19. yüzyılda sitemli bir hâle gelmiştir. O günden bugüne de masallar akademik alanda ilgi gören bir konu olmuştur. Boratav, masallar üzerine yapılan ilk sistemli araştırmaları ise şöyle özetler: ‘‘Batıda masallar üzerine ilk sistemli araştırmalar 19. yüzyılda başlamıştır. Masalların kökenini ilk araştıran da Wilhelm Grimm’dir. Grimm’in öncüsü olduğu Mitolojik Okul sonradan Max Müller gibi araştırmacılarca geliştirilmiştir. Bazı başka araştırmacılar, Avrupa masallarının kökenini Hindistan’da aramışlardır. Bu görüşün dünyaya yayıldığını, Hindistan’ın da bu merkezlerden biri olabileceğini ileri sürmüştür. Masalların kökenini toplulukların ayin ve törenlerinde arayan araştırmacılar da vardır.
Türk Masal Araştırmaları Tarihi
18. yüzyılın sonlarında Türk masalları, Batılı araştırmacıların ilgisini çekmeye başlamıştır. Türk masalları üzerine yayınlanmış en eski derleme, Fransa Kralı XVL Louis’nin çevirmen ve yazmanı M. Diegon’a aittir. Nouveaux Contes Turc et Arabes adlı bu yapıtının ikinci cildinde, üç Türk masalı yer alır. V. Radlof ’un, Türk Halk Edebiyatından yaptığı derlemeleri içeren 10 ciltlik Proben der Volksliteratur der Türkischen Stamme adlı yapıtıyla, Macar Türkolog I. Kùnos’un 1887- 1907 arasında beş cilt olarak yayımlanan masal kitaplarında da, Anadolu ve Rumeli’den derlenmiş çok sayıda masal bulunur. Türk masallarını derleme, yayınlama ve inceleme çalışmaları, Cumhuriyet Dönemi’nde yoğunlaşmış, Ziya Gökalp, Eflatun Cem Güney, Tahir Alangu ve Naki Tezel derledikleri masalları, edebî bir biçim vererek yayınlamışlardır. Başta Pertev Naili Boratav olmak üzere Mehmet Tuğrul, Warren Walker, Barbara Walker gibi yazar ve araştırmacılar da Türk masalları üzerine derlemeler ve incelemeler yapmışlardır. Boratav, W. Eberhard’la birlikte hazırladığı Typen Türkischer Volksmärchen (1953, Türk Halk Masallarının Tipleri) adlı çalışmada, 2500 Türk masalını inceleyerek, 378 masal tipine yer verir. Milletlerarası Masal Kataloğu’nda masallar şu ana çeşitlere ayrılmış:
- Hayvan Masalları,
- Asıl Masallar; Olağanüstü Masallar, Gerçekçi Masallar,
- Güldürücü Hikâyeler, Nükteli Fıkralar, Yalanlamalar,
- Zincirlemeli Masallar,
Türkiye’de masal araştırmaları tarihi çoğunlukla sözlü bir tür olarak kabul görmüş ve yazılı bir türe dönüştürülmesi fikri üzerinde çok da fazla durulmamıştır. Elbette Ziya Gökalp, Nihal Atsız, Eflatun Cem Güney gibi isimlerin bu konuda çalışmaları olmuştur. Ne var ki bu çabalar cılız kalmış, ötelenmiş ya da sonradan sürdürülmemiş.