Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatı 1 Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatında Şiir: I (I. Kuşak)
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Tanzimat edebiyatının öncü şairleri Türk şiiri ile ilişkili olarak neyi amaçlamışlardır?
Tanzimat edebiyatının öncü şairleri Türk şiirinin Doğu edebiyatları geleneği dairesinden çıkarak Batılı bir kimlik kazanması için çaba harcar. Önce zihniyet değişimine ihtiyaç duyulur. Soyut dünya anlayışından daha somut bir dünya anlayışına geçilmek istenir. Sevgilinin vefasızlığından, kayıtsızlığından söz eden şiir, sosyal ve siyasi konulara yer vermeye başlar. Aydın şair, kendisini
ülkenin ve halkın problemleri karşısında sorumlu hisseder. O, yalnızca bireysel acılarını dile getiren şair olmaktan çıkar, halk adına konuşan birine dönüşür ve konuştuğu halka seslenebilmek için dilde sadeleşmeye ve üslupta arınmaya gider.
Tanzimat dönemi Türk şiirinin genel özellikleri nelerdir?
Tanzimat Dönemi Türk şiirinin genel özellikleri şöyle belirlenebilir:
- Dilde ve üslupta ayıklamaya gidilerek sade bir söyleyişe yönelmek istenmiştir. Özellikle İbrahim Şinasi, konuşma diline yakın bir şiir dili ve sade bir üslup kurma çabası içinde olmuştur.
- Divan şiirinin soyut dünya algısının yerine daha somut bir dünya algısı getirilmiştir.
- Divan şiirinin gazel, kaside, murabba, terci-i bent, terkib-i bent gibi nazım şekilleri önemli ölçüde sürdürülmüş, bununla
birlikte az da olsa yeni nazım şekilleri denenmiştir. - Ölçü olarak yine aruz kullanılmış, ara sıra hece ölçüsüyle şiirler de yazılmıştır.
- Şiire hak, hukuk, hürriyet, kanun, vatan, millet, adalet gibi yeni kavramlar girmiştir.
- Divan şiirinde karşılaşılan parça güzelliği yerine bütün güzelliğine değer verilmiştir.
- Divan şiirinin mazmunları çözülmüş, hayal sistemi değişmiştir.
- Şiirde sosyal ve siyasi konular ele alınmaya başlanmıştır.
Tanzimat Dönemi’nde divan ve halk şiiri geleneğinde görmeye başladığımız değişmeler, zayıflamalar ve bunların yanı başında ortaya çıkmaya başlayan yeni bir dünya görüşüne sahip şiirin ortaya çıkışı neyin sonucudur?
Tanzimat Dönemi’nde divan ve halk şiiri geleneğinde görmeye başladığımız değişmeler, zayıflamalar ve bunların yanı başında ortaya çıkmaya başlayan yeni bir dünya görüşüne sahip şiir, dönemin aydın şairlerince toplumu modernleştirme-Batılılaştırma noktasında bir araç olarak kabul edilmiş olmasının bir sonucuydu. Ancak söz konusu yönelim, bağımsız bir edebiyat hareketinin sonucu olmayıp dönemin sosyal ve siyasal hareketleriyle iç içe geçmiş durumdaydı. Hatta bu yönelim, çoğu zaman siyasetçi-devlet adamı şairlerce yazılan şiirlerden oluşmaktaydı. Bundan ötürüdür ki zaman zaman “Tanzimat” sözcüğü sadece bir siyasal, sosyal dönemi değil, tek başına bir edebî hareketi de ifade etmektedir.
"Kaside-i Adem" kimin eseridir?
"Kaside-i Adem" Âkif Paşa'nın eseridir.
Âkif Paşa'nın Âkif Paşa, divan şiiri geleneği dışında tutulan eserleri hangileridir?
Âkif Paşa, divan şiiri geleneği içerisinde yetişmiş ve eserlerinin büyük kısmını bu şiir anlayışına bağlı kalarak yazmıştır. Fakat onun “Kaside-i Adem” diye bilinen şiiri ile torunu için yazdığı “Mersiye” divan edebiyatının dışında bir anlayışla yazılmıştır. İhtiraslı bir yaratılışa sahip olduğu anlaşılan şair, bunu yer yer şiirlerine de yansıtır. Üst düzey devlet görevlerinde bulunan, kimi zaman devlet görevlerinden uzaklaştırılan Âkif Paşa’nın “Kaside-i Adem”i bir bunalım döneminde yazdığını çıkarmak mümkündür. O, bu
şiirinde divan edebiyatından farklı olarak varlığın karşısında yokluğu yüceltir. Divan edebiyatının mersiyesinden ayrılarak halk edebiyatının ağıtına yaklaşan bir duyarlılıkla yazdığı “Mersiye”de ise ölüm sonrasında insan bedeninin değişimini dile getirmesiyle yenilik yapar.
On dokuzuncu yüzyılda, klasik edebiyatın kendini yenileyememesinin ve güçlü temsilciler yetiştirememesinin sebepleri nelerdir?
On dokuzuncu yüzyıl, klasik edebiyatın kendini yenileyemediği ve güçlü temsilciler yetiştiremediği bir yüzyıl olur. Şüphesiz ki bunda Osmanlı Devleti’nin yaşadığı gerilemeye bağlı olarak estetik ve edebî ortamın yerinde saymasının da etkisi vardır. Ayrıca gündelik hayattan entelektüel hayata; sosyal hayattan siyasal hayata kadar bütün bir toplum ve devlet ruhunu besleyen “öte karakterli merkez”in yavaş yavaş yerini rasyonel bir düşünce biçimini benimsemeye başlayan yeni bir elit zümreye kaptırmasının da payını unutmamak lazımdır.
Âkif Paşa Tanzimat Dönemi'nde hangi eseri ile bilinmektedir?
Klasik edebiyat çerçevesinde eser kaleme alan Âkif Paşa (1787-1845), Tanzimat senelerinde daha çok Tabsıra adlı düzyazı kitabıyla tanınan bir siyaset adamı, yazar ve şair olarak belirir.
"Elest meclisi" nedir?
Elest meclisi (bezm-i elest), sohbet meclisi anlamına gelir. Ruhların yaratılması sırasında Tanrı’yla insanlar arasında yapıldığı kabul edilen sözleşmedir. Tasavvuf literatüründe sıkça kullanılır.
Tanzimat sonrası Türk şiirinde ilk değişme nerede başlar?
Tanzimat sonrası Türk şiirinde ilk değişme içerikte başlar. Batı’yla yüzleşmenin getirmiş olduğu bazı sosyal kavramlar ve bireysel duyuş ve düşünüş biçimleri bu vesileyle şiirimize girer. Bunu şekil, dil ve üsluptaki değişmeler takip eder.
Şiirin içeriğindeki ilk değişimler kimin eserlerinde görülür?
Şiirin içeriğindeki ilk değişiklikler İbrahim Şinasi’nin eserlerinde görülür. O, şiire yeni ve değişik kelimeleri, kavramları ve temaları sokar. “Akıl”, “kanun”, “hak”, “adalet”, “millet”, “devlet”, “medeniyet”, “reis-i cumhur” gibi o güne kadar şiirde pek rastlanmayan kelime ve kavramlar yeni dönemde yer tutmaya başlar.
Yeni Türk edebiyatının oluşumunda ve edebiyatımızın Batılı bir çehre kazanmasında öncü sanatkâr kimdir?
Yeni Türk edebiyatının oluşumunda ve edebiyatımızın Batılı bir çehre kazanmasında öncü sanatkâr İbrahim Şinasi’dir. Her ne kadar güçlü bir sanatkâr kimliğine sahip olmasa da yeni sanatın estetiğini ve ilkelerini kurmasa da yenileşmenin yolunu açması ve planını göstermesi; ilk örneklerini vermesi bakımından Türk edebiyatının modern yapı kazanmasında Şinasi’nin rolü büyüktür. “Şinasi’nin edebî faaliyeti şiir, nesir, tiyatro, tenkit gibi çeşitli sahalara yayılmıştır. Bu faaliyetin, onun fikri faaliyeti ile çok sıkı münasebeti vardır. Şinasi’nin bütün çalışmaları şu hareket noktasına bağlanabilir: İleri bir dünya içinde, eskimiş bir medeniyet malzemesi ile yaşanamaz. Batı medeniyetini örnek tutarak, bir bütün hâlinde, yeniden kurulmak ve teşkilatlanmak için de fertlerin bilgi ile donatılması işi ön planda gelir.”.
Devlet tarafından öğrenim için Batı’ya gönderilen ilk sivil öğrenci kimdir?
İstanbul’un Tophane semtinin Boğazkesen Mahallesi’nde 1826’da doğan İbrahim Şinasi, iki yaşlarında iken topçu yüzbaşısı olan babası Bolulu İbrahim Ağa’yı Türk - Rus Savaşı’nda (1828-1829) Şumnu’da kaybeder. Annesi tarafından büyütülen Şinasi, mahalle mektebinden sonra Tophane’deki Fevziye Mektebinde okur. Ardından daha 13-14 yaşlarında iken bir nevi resmî yazışmaların yürütüldüğü daire olan Tophane Mektûbî Kalemine girer. Orada İbrahim Efendi’den Arapça ve İslami bilimler, Bursalı Şeyh Zaik’ten Farsça dersleri alır. Asıl adı Chateauneuf iken Müslüman olarak Reşat adını alan bir Fransız’dan da Fransızca dersleri alır. Devlet dairesinde kısa sürede yükselmeyi başaran Şinasi, devletin Avrupa’ya öğrenci gönderme kararını öğrenince Tophane müşiri Ahmet Fethi Paşa ile Mustafa Reşit Paşa’ya giderek Avrupa’ya gönderilmesi için yardımlarını ister. Bunun üzerine beş yıl kalacağı Fransa’ya gönderilmesine karar verilir. Hasta ve yaşlı annesine de maaş bağlanır. Böylece devlet tarafından öğrenim için Batı’ya gönderilen ilk sivil öğrenci olan Şinasi, Paris (1849-1854)’te Fransızcasını ilerlettikten sonra, Reşit Paşa’nın tavsiyesi üzerine maliye öğrenimine başlar. Bir yandan da matematik ve tabiat bilimleriyle uğraşır. Paris’te müsteşrik (Doğu bilimcisi) De Sacy ailesi ve onların aracılığı ile de Ernest Renan ve A. Lamartine ve dil bilimci Littré ile tanışır. Lamartine’in toplantılarını takip eder. 1851’de Société Asiatique’e üye seçilir. Doğu Dilleri Okulunun faaliyetlerine katılır. Aynı dönemde Doğu kültürleri üzerinde araştırmalar yapan Pavet de Courteille’yle tanışır ve bazı çalışmalarına yardımda bulunur. La Bibliothéque
Impériale’de eski metinler üzerinde çalışmalar yapar.
Société Asiatique, Asya Toplumları Araştırmaları anlamına gelen kuruma üye seçilen ilk Türk kimdir?
Société Asiatique, Asya Toplumları Araştırmaları anlamına gelen bir kurumdur. İbrahim Şinasi, bu kuruma Kemal Efendi’den sonra üye seçilen ikinci Türk olmuştur.
Şinasi’nin yeni anlayışın ilk örneklerinden biri olan “Münacat”ı, klasik tevhitlerden ayıran farklar nelerdir?
Şinasi’nin yeni anlayışın ilk örneklerinden biri olan “Münacat”ı, klasik tevhitlerden çok ciddi farklarla ayrılmaktaydı. Klasik şairler,
“Tanrı’nın kudretini göstermek için teferruata inerler, hemen bütün mahlukları sayarlardı: Öküz, vaşak, yılan, örümcek, ipekböceği, kuşlar, bitkiler, buğday, ağaçlar ve çiçekler, çimen; kıymetli taşlar; inci, misk, şeker ve bal... Sonra peygamberlerin
mucize ve hayatlarından: İsa, Musa, İbrahim, İsmail, Süleyman, Zekeriya! Bu varlıklardan her biri eski şairler için bir ‘mazmûn’ yapma vesilesi idi.”. Böyle olunca da Tanrı fikri teferruatın arasında boğulup gidiyordu. Şinasi’ye gelince o, “her şeyden önce, eski münacatları dolduran malzeme yığınını ayıklıyor. Tanrı fikrini yeryüzüne ait teferruatla değil, kâinatın bütünlüğü içinde ortaya koyuyor. Gayesi, sanat göstermekten ziyade Tanrı ile kâinat arasındaki münasebeti anlatmaktır. Bundan dolayı fikri örten ve dağıtan kelime oyunlarını da bırakıyor. Minyatüre çok benzeyen eski münacatların karşısında Şinasi’nin ‘Münacat’ı sade çizgilerle yapılmış bir desene benzer.”. Fakat Şinasi’yi “Münacat”ında eskilerden ayıran en önemli tarafı, modernleşmenin beraberinde getirdiği akılcı ve şüpheci bakış açısı idi.
"Terceme-i Manzume" (1859) ve "Müntehabât-ı Eş’âr" (1862) şiir kitapları kimindir?
Şiiri, Batı’dan gelen sosyal ve siyasi fikirlere açan Şinasi’nin üzerinde durduğu yeni kavramlar arasında kanun, hak ve adalet de önemli bir yer tutar. Şiirlerinde bu kavramları yücelterek öngördüğü ileri toplum modelinin âdeta programını yapmak ister. Birincisi çeviri (tercüme) olmak üzere Terceme-i Manzume (1859) ve Müntehabât-ı Eş’âr (1862) adlı iki küçük kitapta toplanan şiir tecrübeleri sanat yönüyle değilse de yarattığı etki ve yerleştirmeye çalıştığı düşünce ile yenileşme yolunda önemli birer adım olur.
Şinasi’nin Türk şiirinde yaptığı yenilikler nelerdir?
• Şinasi kendinden öncekiTürk şiirinden ayrı bir şiir vücuda getirmiştir.
• Bu şiir, muhteva bakımından eskilerden ayrıdır. Şinasi münâcaat ve kasidenin “madde”lerinde bir tasfiye yapmış, yeni fikir temleri kullanmıştır.
• Şinasi’nin ön plana aldığı fikirler ve diğer “madde”ler, içinde yaşadığı devrin ileri hâkim fikirleridir: Modern kâinat görüşü,
demokrasi, akılcılık gibi.
• Şinasi’nin şiirleri üslup bakımından da yenidir:
a. Şinasi divan mazmunlarını büyük çapta terk etmiştir.
b. Çıplak bir ifade tarzı yaratmağa çalışmıştır.
c. Yeni imajlar bulma yolunu açmıştır.
d. Arapça, Farsça tamlamaları çözmeye gayret etmiş, bilhassa halkın kullandığı kelime ve ifade tarzlarına kıymet vermiştir.
e. Canlı, hareketli, konuşma sentaksına yakın bir mısra yapısı kurmayı denemiştir.
Şinasi’nin Türk şiiri açısından yerini belirlemek istediğimizde öz olarak şunu söylemek mümkündür. O, Türk şiirinin Doğu edebiyatları geleneği içinden çıkarak Batı tarzı bir yapı kazanmasında yol açıcı olmuştur. Yeni konu ve temaları şiire sokmuş, aklı ve düşünmeyi öne almıştır. Şiir dilini sadeleştirerek konuşma diline yaklaştırmıştır. Klasik şiirin klişe söz varlığından uzaklaşmış, şiiri mazmunlardan çözerek yaşanan hayatın gerçekliğine yaklaştırmıştır.
Yeni Osmanlılar Cemiyeti nedir?
Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Genç Osmanlılar tarafından 1865’te kurulmuş gizli bir cemiyettir. Bu cemiyet ülkenin içinde bulunduğu güç durumdan kurtulmasını, meşrutiyetin ilan edilmesini isteyen gençlerden oluşur.
Genç Namık Kemal’i eski hayat anlayışı ile klasik şiirin estetik dünyasından çıkararak modern Batı düşüncesinin dünyasına, aynı zamanda yeni şiir anlayışına getiren nedir?
Şiire çok küçük yaşta başlayan Namık Kemal, Şinasi’yle karşılaşıncaya kadar klasik anlayış doğrultusunda eserler verir. Sahaflardan aldığı Şinasi’nin “Münacat”ını okuduktan sonra daha önce düzyazılarını görüp beğenmediği Şinasi’yle görüşmek için 1862’de onun çıkarmakta olduğu Tasvir-i Efkâr gazetesine giderek tanışır ve onunla birlikte çalışmaya başlar. Genç Namık Kemal’i eski hayat anlayışı ile klasik şiirin estetik dünyasından çıkararak modern Batı düşüncesinin dünyasına, aynı zamanda yeni şiir anlayışına taşıyan hadise Şinasi’nin yazdığı “Münacat” şiiri ve bu tanışma olur. Şinasi ile tanışmasından sonra Namık Kemal,
düzyazıda ve şiirde değişik bir anlayış benimser. Artık klasik edebiyatın söz oyunlarından, külfetli dilinden ve marifet göstermeye dayanan düzyazı geleneğinden uzaklaşmaya başlar. Şiirin şeklinde pek değişikliğe gitmemekle birlikte klişelerinden ve hayal sisteminden uzaklaşmaya başlar. “Kelime oyunlarının yerine fikir ve hayallerin doğrudan doğruya ifadesi ve kuvvetli bir benlik duygusu bu şiirlerin başlıca vasıflarındandır.”. Klasik edebiyatın temalarının yerini sosyal ve siyasi konular almaya başlar.
“Hürriyet Kasidesi”, “Vatan Şarkısı”, “Vatan Türküsü”, “Murabba”, “Vaveylâ” eserleri kimindir?
“Hürriyet Kasidesi”, “Vatan Şarkısı”, “Vatan Türküsü”, “Murabba” ve “Vaveylâ” Namık Kemal'in eserleridir.
“Terci-i Bent” kimin eseridir?
“Terci-i Bent” Ziya Paşa'nındır. Ziya Paşa, edebî şöhretini sağlayan “Terci-i Bent”i 1859’da yazmıştır.
Bağdatlı Rûhî kimdir?
Bağdatlı Rûhî, 16. yüzyıl divan edebiyatı şairidir. Daha çok “Terkib-i Bend”iyle tanınan şair, sosyal konuları ele almış, döneminin çarpıklıklarını yansıtan hicivler yazmıştır.
Âkif Paşa'dan itibaren gelen huzursuz insan tipinin asıl temsilcisini bulduğu, Tanzimat Dönemi Türk edebiyatının düalitesini (ikiliğini) geniş olarak kişiliğinde yaşayan ve bu kültürel trajediyi eserlerinde de çok derin kırılmalarla yansıtan kişi kimdir?
Şinasi ile Namık Kemal’in yanında fakat onlardan biraz farklı olarak klasik edebiyat anlayışını önemli bir tarafıyla sürdüren ve eski ile yeni arasında gidip gelen zevkiyle Abdülhamit Ziya Paşa (1825-1880), dikkate değer diğer bir Tanzimat Dönemi şairidir. Teknik
şartlar bakımından eskiye geniş ölçüde bağlı kalırken içerik yönünden şiirini yeni fikirlere ve temalara açar. Onda eski bilgiyle modern astronomi, rindane tavırla felsefi düşünce, inanmış insanın rahatlığıyla huzursuz insanın bunalımı ve arayışı birlikte görünürlük kazanır. Duygularıyla daha çok klasik zevkin dairesinde yer alan, aklıyla Batılı fikirlere gitme çabası içinde olan şair, Yenileşme Dönemi Türk edebiyatında gönlüyle aklı arasındaki çelişkiyi ve buna bağlı olarak çatışmayı derinliğine yaşayanlardandır. Onun iç dünyasında ortaya çıkan bu çelişki ve çatışma, sanatında da geniş olarak yansıma alanı bulur, eserinin ikili şekilde yürümesine yol açar. Bu yönüyle denebilir ki Ziya Paşa, Tanzimat Dönemi Türk edebiyatının düalitesini (ikiliğini) geniş olarak kişiliğinde yaşayan ve bu kültürel trajediyi eserlerinde de çok derin kırılmalarla yansıtan bir sanatkârdır.
Edebiyat alanında yaptıklarından ziyade, zihniyet değişiminin temsilcilerinden biri olarak dönemi içinde işlev üstlenen devlet adamı kimdir?
Türk edebiyatının yenileşmesinden çok, zihniyet değişiminde rol oynayan kişilerden biri olan Sadullah Paşa, bir devlet adamıdır. Batı’nın gelişmişliğini ve ileriliğini elçilik görevi vesilesiyle görmüş, Osmanlı’da da değişimin ve gelişmenin gerekliliğine inanmıştır. “On Dokuzuncu Asır” manzumesiyle döneminin aydınlarının bağlandığı yeni dünya görüşünü önemli ölçüde yansıtır. Bu manzumede o, Orta Çağ’ın bilgi birikiminin karşısına Batı’da pozitif bilimlerin ürettiği bilgiyi çıkarır. Böylece Doğu-Batı karşılaşmasında Batı’nın üstünlüğü ortaya konarak girilmesi istenen Batı medeniyetinin bilim ve teknoloji alanındaki cazip yönleri gösterilmiştir. Eserlerinin çoğu bugün elimizde bulunmayan Sadullah Paşa, Tanzimat Dönemi’nin yenilikçi fikirlerine açık, Batı’nın müspet bilimlerine inanmış bir devlet adamıdır. Edebiyat alanında yaptıklarından ziyade, zihniyet değişiminin temsilcilerinden biri olarak dönemi içinde işlev üstlenir.
Alphonse de Lamartine kimdir?
Alphonse de Lamartine, 19. yüzyıl Fransız romantik şair ve yazarıdır.
Alphonse de Lamartine’den “Göl” (Le Lac) şiirini kim çevirmiştir?
Tanzimat Dönemi’ndeki yenileşme çabaları içerisinde Sadullah Paşa (1838-1891)’nın da gayretleri unutulmamalıdır. Eserlerinin çoğu bugün elimizde bulunmayan Sadullah Paşa, Tanzimat Dönemi’nin yenilikçi fikirlerine açık, Batı’nın müspet bilimlerine inanmış bir devlet adamıdır. Edebiyat alanında yaptıklarından ziyade, zihniyet değişiminin temsilcilerinden biri olarak dönemi içinde işlev üstlenir. Batı edebiyatıyla da yakından ilgilenen Sadullah Paşa, Alphonse de Lamartine’den “Göl” (Le Lac) şiirini
çevirmiştir.
Osmanlı’da da değişimin ve gelişmenin gerekliliğine inanan Sadullah Paşa hangi eseriyle döneminin aydınlarının bağlandığı yeni dünya görüşünü önemli ölçüde yansıtır?
Türk edebiyatının yenileşmesinden çok, zihniyet değişiminde rol oynayan kişilerden biri olan Sadullah Paşa, bir devlet adamıdır. Batı’nın gelişmişliğini ve ileriliğini elçilik görevi vesilesiyle görmüş, Osmanlı’da da değişimin ve gelişmenin gerekliliğine inanmıştır. “On Dokuzuncu Asır” manzumesiyle döneminin aydınlarının bağlandığı yeni dünya görüşünü önemli ölçüde yansıtır. Bu manzumede o, Orta Çağ’ın bilgi birikiminin karşısına Batı’da pozitif bilimlerin ürettiği bilgiyi çıkarır. Böylece Doğu-Batı karşılaşmasında Batı’nın üstünlüğü ortaya konarak girilmesi istenen Batı medeniyetinin bilim ve teknoloji alanındaki cazip yönleri gösterilmiştir.