Yeni Türk Edebiyatına Giriş 1 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Özyaşamöyküsü, Yaşamöyküsü, Anı
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
“Yaşam yazını” olarak değerlendirilen anı, yaşamöyküsü, özyaşamöyküsü türündeki eserlerin ortak yanı nedir?
Genel olarak “yaşam yazını” olarak değerlendirilen anı, yaşamöyküsü, özyaşamöyküsü türündeki eserlerde ortak yan, “ben”den yola çıkarak yaşamı yazmaktır. Kendi yaşamını, anılarını ya da birinin yaşamını yazan kişi, kendini ya da yaşamını anlattığı kişiyi o kişi yapan ve diğerlerinden ayıran özellikleri ortaya koymayı ister. Buna kendi geçmişinden yola çıkarak bugüne dair tespitlerini ve geleceğe dair önerilerini paylaşma isteği, anlattıklarıyla onu okuyan veya dinleyenlere yararlı olabilme isteği de eklidir aslında. Böylece benden yola çıkarak sana ulaşmak ister yazar. Anı ve özyaşamöyküsü doğrudan ben üzerine kuruluyken yaşamöyküsü diğerinin yaşamını anlatmaya dayanır ama üçünde de amaç değişmez: Geçmişte kalmış anlar ve izlenimlerle bir yaşamı anlatmak.
"Özyaşamöyküsü" nasıl bir yazın türüdür?
Özyaşamöyküsü, bir kişinin kendi yaşamını kendisinin yazılı olarak anlatmasıdır. Bazen kendisine anlatılmış olaylardan yola çıkarak yaşamının hiç bilmediği başlangıcıyla birlikte bazen geriye dönüp anımsayabildiği ilk andan itibaren kendi yaşamını kendisi anlatan kişi, bu anlatıyı yine kendi istediği bir noktaya kadar getirir. Bu nokta kimi kez o kişinin eserini kaleme almaya başladığı/bitirdiği noktadır kimi kez yaşamının evlilik, ayrılık, emeklilik, büyük bir kayıp gibi belirli bir dönemecidir. Kendi yaşamını çoğunlukla “ben” diliyle anlatan kişi; onu bugünkü kişiye dönüştüren ve yaşamında yer tutan birçok olayı, duyguyu, kişiyi ve izleri aktarır.
Philippe Lejeune, özyaşamöyküsünü kuramsal temelde nasıl açıklamıştır?
Türün kuramsal temellendirmesinde çok önemli bir yere sahip olunan Philippe Lejeune, özyaşamöyküsünü “Kendi deneyimleriyle ilgilenen gerçek bir kişi tarafından yazılmış, yazanın- kendi bireysel yaşamına, özellikle kendi kişisel gelişiminin hikâyesine odaklanan geçmişe dönük (retrospektif ) düzyazı anlatı” olarak tanımlamıştır.
Özyaşamöyküsünde anlatım kim tarafından yapılır?
Odak noktaya bireysel yaşamı alan özyaşamöyküsünün anı, portre, günlük, deneme gibi diğer kişisel türlerle bağıntısı vardır ancak özyaşamöyküsünde bir kişiliğin oluşum süreci esastır. Özyaşamöykülerinde daha çok birinci kişi anlatımı (ben anlatı) benimsenir, ikinci (sen) veya üçüncü kişili (o) anlatıma çok az rastlanır. Birinci kişinin anlatımıyla yazılmış özyaşamöykülerindeki “ben”, hem konuşan kişiye hem de bir kimliğe işaret eder. Lejeune özyaşamöyküsünde yazar, anlatıcı ve başkişinin “aynı”lığına dikkat çeker ve “yazar”ın kimliğini ayrıştırmak için ciddi bir çaba sarf eder. Lejeune’e göre yazar, daha önce yayımlanmış metinlerde adı olan bir kişidir ve kitabın üzerindeki bu ad onun gerçekliğine işaret eder. Kapakta adı olan kişi (yazar), kitabın içindeki kurmaca kişi (karakter) ve bu kurmacanın aktarıcısı/tasarlayıcısı olan kişi (anlatıcı) aynıdır.
Belgesel özyaşamöyküleri ne tür metinlerdir?
Belgesel özyaşamöykülerinde bilgi ve belge aktarma, kendini tanıtma kaygısı öndedir. Bu nedenle daha nesnel sayılabilir. Genellikle siyaset, basın, askerlik dünyasından kişilerin kendilerini başarıya götüren koşulları, olayları anlattıkları, görünenin ardındaki gerçekleri dile getirme ya da tarihin bir anına, bir döneme tanıklık etme, ölmeden bu tanıklıklarını anlatarak bilginin kaybolmasına engel olma isteğinin bir sonucudur. Günlük tutulmuş notların, saklanmış belge ve fotoğrafların, haber metinlerinin desteğinde kaleme alınmıştır. Yazanın anlattıklarıyla sosyal tarih koşut olarak okunabilir. Yazan, anlatan, anımsayan “ben”; kişisel duygu ve izlenimlerinden çok akıp gitmiş zamanın tanığı “ben” konumundadır. Yazanın hesaplaşması; kendinden çok sosyal, siyasal, tarihsel olarak içinden geçtiği dönemle ilgilidir. Belki de bu nedenle içsel “ben”den çok sosyal ve tarihsel bir kimlik olarak “ben” ön plandadır.
Eğitsel özyaşamöyküleri ne tür metinlerdir?
Eğitsel özyaşamöyküleri, yazanın yaşamı boyunca önüne çıkmış fırsatları değerlendirerek karşısında çıkmış engelleri aşarak başardığı büyük işlere odaklanmış metinlerdir. Yazan ben, kendiyle hesaplaşmaktan çok yaşamla hesaplaşma ve zaferini görünür kılma çabasındadır. Bulunduğu noktaya yükselme öyküsünü anlattığı için şu andaki durumundan memnundur. Öğretmenlerin, sanayicilerin, bilim insanlarının, belirli bir ideale baş koymuş kişilerin, engellilerin kaleme aldıkları yaşamöyküleri, başkalarına örnek olmayı, benzer durumdakilere umut vermeyi amaçlar.
Popüler özyaşamöyküleri ne tür metinlerdir?
Popüler özyaşamöyküleri, bir alandaki (sahne, televizyon, sinema, spor vs.) tanınırlığından yola çıkan kişilerce yazılmış özyaşamöyküleridir. Yazanın estetik, toplumsal ya da eğitimsel bir kaygısı yoktur; onu seven ve daha yakından tanımak isteyen hayran kitlesinin beğeni ve beklentilerini karşılamak üzere kaleme alınmış metinlerdir. Yazan, anlatan “ben”, bireysel geçmişini anımsarken bir iç hesaplaşma derdinde değildir. Toplum nezdinde bir şekilde tanınmış, ünlü olmuş kişinin kendi başarı öyküsüne odaklanmış bir yapı taşır. Okunması kolay, göndermeleri açık, anlatanın yaşamına dair magazin haberlerine koşut bir çizgide ilerleyen metinlerdir.
Yazınsal özyaşamöyküleri ne tür metinlerdir?
Yazınsal özyaşamöyküleri ise daha çok yazar/ şair kimliğiyle tanınan kişilerin kaleme aldığı metinlerdir. Sanatçı, sadece kendini anlatmakla yetinmez aynı zamanda estetik bir haz yaratmayı da amaçlar. Yazınsal özyaşamöykülerinin en önemli özelliği, okurun sanatçıyı yakından tanıma imkânı elde ederken aynı zamanda bir sanatsal eser okumanın hazzını duymasıdır. Yani sanatçı özyaşamöyküsü aracılığıyla kendiyle geçmişiyle hesaplaşsa da bir yandan da yazınsal bir eser yaratma çabasındadır. Başka eserlerini (romanlarını, öykülerini, şiirlerini...) yaratırken taşıdığı estetik kaygıları burada da sürdürür. Anlattıklarında “kendi olma” öyküsü ağırlıklıdır. “Ben” olma bilincinin en yüksek olarak hissedildiği, geçmişle ve kendiyle hesaplaşmanın en derin olarak ifade edildiği metinlerdir.
Türk edebiyatı tarihinde özyaşamöyküsü türünün ilk örneği nedir?
Türk edebiyatı tarihinde özyaşamöyküsü türünün değilse de özyaşamöyküsel anlatımın ilk örneği olarak Orhon Yazıtları’ndan söz edilebilir. Orhon Yazıtları’nda güçlü bir hükümdarın halkına seslenirken öznelliğe sapmadan ana çizgileriyle kendi yaşamını ve yaptıklarını anlattığı görülür. Türk halkının başından geçenlerle kendi başından geçenleri birleştirerek tekil birinci kişi (ben) ifadesiyle anlatan kağan, halkına hem hesap hem öğüt verir. Ancak bu yazıtları gerçek birer özyaşamöyküsü olarak değerlendirmek elbette doğru olmaz. Çünkü öncelikle yazıtlar birer siyasetname örneğidir aslında; kağan halkına “ben” olarak seslenirken bile bir lider ve yönetici olmanın ağırlığını ve yüceliğini taşımaktadır. Ayrıca Kül Tigin Yazıtı’nı Bilge Kağan diktirmiştir. Bilge Kağan Yazıtı’ysa Bilge Kağan’ın ağzından anlatılan olay çizgisine sahiptir; yazıtı aslında kağanın oğlu diktirmiştir. Sadece vezir Tonyukuk, kendi yazıtını kendi diktirmiştir. Demek ki yazıtlarda yer yer özyaşamöyküsel bir anlatımla karşılaşılsa da yazan kişiyle hayatı anlatılan kişi aynı olmadığı için onları özyaşamöyküsü türünün değil, özyaşamöyküsel anlatımın ilk örnekleri saymak daha doğru olur. Yazıtlarda “ben” diliyle siyasal ve tarihsel bir değerlendirme yapılmış olması önemlidir.
Türk halk şiirinde ne tür metinler özyaşamöyküsel metinler sayılabilir?
Türk halk şiirinde “yaş destanı, yaş türküsü, ömür destanı, hayat destanı, vücudname, mahrasname” gibi adlarla da anılan ve destan biçiminde söylenen yaşnameler, bir anlamda özyaşamöyküsel metinler sayılabilir. Yaşnamelerde ozan kendi yaşam çizgisini ana hatlarıyla dile getirir; kaderci bir kabullenmeyle yaşamın zorluklarıyla, dünyayla, çağıyla şiirin olanakları çerçevesinde hesaplaşır. Bu şiirler elbette modern bağlamda birer özyaşamöyküsü sayılmazlar ama şairin kendi hayat çizgisini şiirsel olarak dile getirmesi açısından diğer şiirlerden ayrılır.
Klasik Türk edebiyatında ne tür metinler özyaşamöyküsel metinler sayılabilir?
Klasik Türk edebiyatındaysa yaşantıya dayalı bir tür olarak sergüzeştnameler, bir bölümü kurmaca da olsa sanatçının başından geçen ya da tanık olduğu olayları kendi bakış açısından aktardığı manzum anlatılardır ve hem yazıldıkları döneme dair taşıdıkları ipuçları hem de yansıttıkları sivil tarih bilgisi açısından son derece değerlidir. Yazarının/şairinin kişisel maceraları ve yaşamının aşamaları hakkında bilgiler içerdiği için bu türde verilmiş eserleri Türk edebiyatının klasik dönemdeki özyaşamöyküsü örneği saymak mümkündür. Bunlara firakname, hecrname, hicretname, sefername, esaretname, zindanname, halname gibi türler de eklenebilir.
Türk edebiyatında Batılı anlamda özyaşamöyküsü türünden metinlere ne zaman rastlanır?
Türk edebiyatında Batılı anlamda özyaşamöyküsü türünden metinlere asıl olarak 19. yüzyıl sonundan itibaren rastlanır. 19. yüzyılda bir yandan Batı’dan gelen örnekler çerçevesinde yeni yazınsal türler hayatımıza katılırken bir yandan da klasik türler değişim geçirmektedir. Seyahatname, sefaretname gibi türlerde çok sayıda eserler karşılaşılmakta, anı türünde sayısal artış gözlenmekte, yazarların günlükleri ya da defterleri arasında kendi yaşamlarına dair uzun metinlerle karşılaşılmaktadır. Muallim Naci’nin çocukluğunu anlattığı Ömer’in Çocukluğu, Yusuf Akçura’nın Ta Kendim yahut Defter-i A’malim, Nigâr Hanım’ın yaşamının ilk yirmi beş yılını anlattığı “Mukadderat” başlıklı yazısı gibi metinler, 19. yüzyılın özyaşamöykülerine örnek sayılabilir.
Türk edebiyatında özyaşamöyküsü türünün çok önemli bir dönüm noktası hangi eserdir?
Türk edebiyatında özyaşamöyküsü türünün çok önemli bir dönüm noktası, Halide Edib’in Mor Salkımlı Ev (1963) adlı eseridir. Halide Edib, İngilizce kaleme aldığı ve Memoirs of Halide Edib adıyla 1926’da Londra’da yayımlanan eserini yıllar sonra Türkçe olarak yeniden yazmıştır. Önceki örneklerle karşılaştırıldığında Halide Edib’in özyaşamöyküsü, kendinin bilincinde bir kadının geçmişine ve bugününe dair bir iç muhasebesini içermesi bakımından türün bugünkü tanımına epey uygundur. Halide Edib çocukluğundan 1918’e kadarki yaşamını, içinde büyüdüğü çevreyi, annesinin erken ölümünü, babasının uzaklığını, kalabalık bir ailede hem geleneksel ve Osmanlı hem modern ve Batılı tarzda yetiştirilmesinin ilerideki yaşamında gözlediği etkilerini, kırklı yaşlarındayken geri dönüşlerle anlatmış ve bir boyutuyla kendiyle hesaplaşmıştır. İngilizce olarak yazılışından neredeyse otuz yıl sonra ilk kez Türkçe yayımlanırken öz olarak aynı bıraksa da eseri kısaltıp değiştirdiğini açıkça söyleyen Halide Edib’in, Mor Salkımlı Ev’in özellikle ilk bölümlerinde gayet içten olduğu söylenebilir. Bu bölümlerde yazarın kendinden “küçük kız” olarak söz etmesi ve o anlatıyı benimsemesi, ilerleyen bölümlerde ben anlatıcı konumuna geçmesi, eserin çok dikkat çekici bir anlatım özelliğidir. Yazar, 1918-1923 arasındaki yaşamının Kurtuluş Savaşı yıllarını da Türk’ün Ateşle İmtihanı adıyla 1962 yılında yayımlamıştır. Mor Salkımlı Ev, her açıdan bir özyaşamöyküsü özelliği taşırken Türk’ün Ateşle İmtihanı, ulusal kurtuluş mücadelemize odaklanmış bir anı kitabı niteliğindedir.
1980'lerden itibaren özyaşamöyküleri nasıl gruplandırılmıştır?
1980’lerden itibaren Türkiye’de sadece yazarların, siyasetçilerin değil; her kesimden insanın yazdığı özyaşamöykülerinde artış fark edilir. Bu bağlamda özyaşamöyküleri, “yazanların niteliğine göre” şöyle gruplandırılabilir:
- Yazar ve şairlerin özyaşamöyküleri
- Öğretim üyelerinin ve öğretmenlerin özyaşamöyküleri
- Sanayici ve işadamlarının özyaşamöyküleri
- Sanatçıların özyaşamöyküleri
- Tiyatro oyuncuları, yönetmenler
- Sinema sanatçıları ve film yönetmenleri
- Ressamlar, heykeltıraşlar, fotoğraf sanatçıları, mimarlar
- Müzisyenler
- Gazetecilerin, milletvekillerinin, siyasetçilerin, bürokratların ve askerlerin özyaşamöyküleri
- Yaşamın her alanından ve çeşitli mesleklerden kişilerin özyaşamöyküleri
Özyaşamöyküsü türü içinde nehir söyleşileri ne tür metinlerdir?
Özyaşamöyküsü türü içinde nehir söyleşilerini de ayrıca anmak gerekir. 2000’lerde başlayan bir eğilim olarak alanında tanınmış, Türkiye’de ve/veya dünyada belirli bir yere ve saygınlığa sahip kişilerle yapılan kitap hacmindeki söyleşiler, o kişinin yaşamını birçok ayrıntısıyla kavramayı sağlar. Söyleşiyi gerçekleştiren bir araştırmacının uzun ön çalışmasına ve söyleşiyi yönlendirmesine dayalı olduğu için diğerlerinden ayrılır. Sorulara yanıt veren kişi, yaşamını kendi ağzından aktarır. Bu yönüyle nehir söyleşiler özyaşamöyküsü türü içinde değerlendirilebilir. Diğerlerinden farklı olarak kişinin kendiyle ve geçmişiyle hesaplaşması amacı ve gerekliliği yoktur. Türkiye’de kendi alanında öne çıkmış, toplumun saygısını ve sevgisini kazanmış sanatçılar, bilim adamları, sanayiciler, doktorlar, düşünürlerle yapılan nehir söyleşiler; son yıllarda kapsamlı birer kitap olarak yayımlanmaktadır.
Ne tür metinlere yaşamöyküsü adı verilir?
Yaşamöyküsü; bilimsel, sanatsal, eğitimsel, ekonomik, toplumsal, siyasal alanlarda başarı göstermiş, önderlik etmiş, ülkesine veya insanlığa hizmet etmiş kişilerin yaşamının anlatıldığı kısa veya uzun metinlere verilen genel addır. Yaşamöyküsü yazılan kişi, belirli bir okur kitlesi tarafından çeşitli özellikleriyle merak edilen bir kişidir. O kişinin yaşamının ve yaptıklarının anlatılması yoluyla hem tanıtılması hem de bilinmeyen yanlarının ortaya konması beklenir. Okur; ilgi ve merak duyduğu kişinin, çeşitli yönlerini keşfetmek, onu daha yakından tanımak, onun yaşamı ve kişisel özellikleri hakkındaki ayrıntıları öğrenmek ister. Birinin yaşamöyküsünü yazan kişi, ailesinden biri, yakını ya da arkadaşı olabileceği gibi, o kişinin yaşamını merak ettiği için araştıran biri de olabilir.
Nesnel bakış açısıyla yazılmış yaşamöykülerinden "ansiklopedik yaşamöyküleri" ne tür metinlerdir?
Nesnel bakış açısıyla yazılmış yaşamöyküleri içinde en kısa, en genel, en açık ve kesin dille yazılanlar ansiklopedik yaşamöyküleridir. Ansiklopedilerde ülkesinde ve dünyada herhangi bir nedenle iz bırakmış, eser vermiş kişilere dair maddeler yer alır. Genel hatlarıyla ve çok kısaca o kişinin yaşamı nesnel olarak ve temel düzeyde aktarılır. Ayrıntılara, özel yaşamına, karakterine girilmeden eserleri ve yaptığı önemli işler belirtilir. Amaç, okurun bilgiye en hızlı, açık ve kesin biçimde ulaşmasıdır. Meydan Larousse, Ana Britannica, İslam Ansiklopedisi, Who is Who, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi gibi basılı başvuru kaynaklarıyla Wikipedi, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü gibi sanal başvuru kaynaklarındaki madde başları hem içerikleri hem de hitap ettikleri okur kitlesinin çeşitliliği açısından çok genel ve geniş kapsamlı örneklerdir. Bir de belirli bir alanla sınırlanmış ansiklopedik kaynaklar vardır ki Türk edebiyatıyla ilgili olarak ilk akla gelen örnekler arasında Aziz Çalışlar’ın Türk ve Dünya Edebiyatçıları Sözlüğü, Behçet Necatigil’in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü sayılabilir.
Nesnel bakış açısıyla yazılmış yaşamöykülerinden "belgesel yaşamöyküleri" ne tür metinlerdir?
Belgesel yaşamöyküleri, bir kişinin yaşamı ve eserleri üzerine üniversitelerdeki araştırmacılar, gazeteci yazarlar ve diğer araştırmacılar tarafından hazırlanan kapsamlı çalışmalardır. Bunlarda nesnel ve mesafeli bir yaklaşımla birinin yaşamının belgelere, kaynaklara dayanarak bütün yönleriyle ve ayrıntılarıyla nesnel olarak ortaya konması amaçlanır. Kenan Akyüz’ün Tevfik Fikret, Niyazi Akı’nın Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Bilge Ercilasun’un Ahmet İhsan Tokgöz, Şerif Aktaş’ın Refik Halit Karay, Nazan Bekiroğlu’nun Şair Nigâr Hanım adlı çalışmalarını üniversitelerdeki araştırmacılar tarafından hazırlanmış belgesel yaşamöykülerine örnek verebiliriz. Bu ve benzeri çalışmalar, o konuyla ilgili araştırma yapacak kişiler için temel kaynak durumundadır. Asım Bezirci’nin, Muzaffer Uyguner’in, Memet Fuat’ın Türk şair ve yazarları hakkında hazırladıkları çalışmalar, bu kişilerle ilgili olarak araştırma yapan, ansiklopedik bilgiden biraz daha fazlasına erişmek isteyen her düzeyden okura yardımcı eserlerdir.
"Monografi" nedir?
Bir sanatçının yaşamı, sanatı, eserleri bağlamındaki çalışmalara “monografi” denmesi Türkiye’de yaygın bir alışkanlıktır. Monografiler bir sanatçının eserlerinde belirli bir konunun araştırılmasını ya da bir konunun/sorunun çeşitli sanatçıların eserlerinde incelenmesini de içerebilir.
"Fotobiyografi" nedir?
Bir sanatçının/siyasetçinin/bilim adamının yaşamöyküsünün sadece fotoğraflarla anlatıldığı “fotobiyografi” denilen çalışmalar da bulunmaktadır. Bu türden çalışmalarda yazınsal nitelikten söz edilemezse de bir kişinin yaşamının fotoğraflardan takip edilerek belgelenmesi açısından değerlidirler.
Nesnel bakış açısıyla yazılmış yaşamöykülerinden "Yazar/şair sözlükleri" ne tür metinlerdir?
Yazar/şair sözlükleri, Türk edebiyatında şimdiye dek görülen örneklerine bakarak belli bir ölçüde yaşamöyküsel eserler sayılabilir. Yazar/şair sözlüklerinin bir kısmı sanatçının eserlerinde kullandığı sözcük evrenini betimleyen çalışmalardır. Bir kısmıysa sanatçının yaşamında önem taşıyan ayrıntıları, kişileri, yerleri, eserleri alfabetik sırayla aktarmaya yöneliktir. Bu türden yazar/şair sözlükleri, sanatçının yaşamöyküsünü zaman dizinsel olarak aktarmadıkları için ilk anda yaşamöyküsü gibi değerlendirilmezler ancak sanatçının yaşamındaki önemli noktaları kısaca açıkladıkları için bir çeşit yaşamöyküsü saymak gerekir. A’dan Z’ye İlhan Berk, A’dan Z’ye Cemal Süreya, A’dan Z’ye Edib Cansever gibi kitapçıklarda, Türk edebiyatının önemli kişilerinin yaşamına dair alfabetik ve zamandizinsel oluşturulmuş bilgiye ve eserlerinden kısa alıntılara erişilebilir. Yazar/şair sözlüklerinin daha kapsamlı ve yaşamöyküsel bilgiyi geniş ölçüde içeren örnekleri de vardır: Beşir Ayvazoğlu’nun Yahya Kemal Sözlüğü, Memet Fuat’ın Nazım Hikmet Sözlüğü gibi. Bu çalışmalarda sözlüğü hazırlayanların, sanatçının eserlerini de kapsayacak şekilde geniş ölçekli bir araştırma ortaya koydukları, yaşamöyküsel bilgide epey ayrıntıya girdikleri görülür.
Öznel bakış açısıyla yazılmış yaşamöyküleri ne tür metinlerdir?
Araştırma ve belgelerden çok, birinci derece tanıklıklara dayanarak yazılan “anı yaşamöyküleri” vardır ki bunlar bir yanıyla anı sayılabilirler. Baba-kız, anne-kız, anne-oğul, baba-oğul ilişkisi- ne dayanarak yazılan bu tür yaşamöykülerinin ilki Fatma Aliye Hanım’ın Ahmet Cevdet Paşa ve Zamanı adlı eseridir. Cumhuriyet döneminde Meral Ataç’ın Babam Nurullah Ataç, Gülsün Bilgehan’ın Mevhibe, Ayşe Sarısayın’ın Çok Şey Yarım Hâlâ: Ayşe Sarısayın Babası Behçet Necatigil’i Anlatıyor, Gündüz Vassaf ’ın Annem Belkıs gibi eserleri örnek gösterilebilir. Bu eserlerde Türk siyasetinde, edebiyatında, biliminde önemli yere sahip olan kişilerin yaşamöyküleri, tanıklıklara dayanarak ve zaman dizinsel anlatılırken anı, gözlem ve izlenimlere yer verilir. Yazarlık konusunda herhangi bir iddiası olmayan ama anne babalarının yaşamının bilinmeyen yanlarını yazarak başkalarına aktarmayı amaçlayan kişiler tarafından kaleme alınmış bu tür yaşamöykülerinin değeri, belgelere değil birinci derece gözlemlere dayalı olmasındadır. Bundan dolayı tam anlamıyla nesnel bir yaklaşımla yazılmamışlardır. Fakat kurgusal da değildirler.
"Nekroloji" nedir?
Birinin ölümünden hemen sonra ya da ölümünün yıl dönümlerinde gazete ve dergilerde yayımlanan ve biyografik bilgiler nekroloji olarak bilinir. Bu tür yazılardan kişinin yaşamöyküsünün tamamı değil ayrıntıları hakkında bilgi edinilebilir. Türkiye’de özellikle kültür, sanat, basın ve edebiyat alanlarında tanınmış kişilerin ölümünün hemen ardından gazete ve dergilerde anma sayfaları ayrılması, çeşitli köşe yazarlarının yazılar yazması geleneği yaygındır.
“Yazınsal yaşamöyküleri” ne tür metinlerdir?
“Yazınsal yaşamöyküleri”, ünlü bir kişinin (yazar, sanatçı, devlet adamı, lider, pop şarkıcısı, bilim adamı, sinema yıldızı, model...) yaşamının edebî bir değer taşıyacak şekilde kurmaca olarak kaleme alınmasıdır.
“Yaşamöyküsel roman” ne tür bir metindir?
Roman şeklinde kaleme alınan yaşamöykülerine “yaşamöyküsel roman” (biyografik roman) adı verilir. Burada yazarın araştırmacı kimliğiyle yaratıcı kimliği birleşir. Belge ve bilgiler kurmacaya dönüşür, bu da okuru metne bağlar. İnsanların bir özelliği nedeniyle gözlerinde yücelttikleri, hayranlık duydukları, yaşamını merak ettikleri kişilerin gerçek yaşamını, duygusal dünyasını yazar, gerçeklere bağlı kalarak ve öyküleyerek anlatır. Bazen de yazar, pek tanınmamış bir kişinin yaşamını, başarılarını gözler önüne sererek o kişinin hak ettiği saygının oluşmasını sağlamak, onun erdemlerini örnek göstermek amacındadır. Yazar, yaşamını anlattığı kişiyi kurmacanın olanakları çerçevesinde ele almakla birlikte, kurmacadan farklı olarak o kişiyle ilgili topladığı bilgi ve belgelere dayanarak eserini yazar. Bir yandan elindeki verilere sadık kalırken bir yandan da kendi sanatsal kimliğini ortaya koyma çabasındadır.