Halk Edebiyatına Giriş 1 Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Halk Edebiyatınd? Anlatmalık Türler: Mitler, Epik Destanlar, Efsaneler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Mitler hangi yapısal özellikleri gösterir?
Mitlerin, yaşadıkları kültürlerde "gerçek hikâye" olduğuna inanılır. Bu tür toplumlarda mitler aşağıdaki yapısal özellikleri gösterir: • Mit, tanrısal ve olağanüstü varlıkların eylemlerinin öyküsüdür. • Mitlerde anlatılan bu öykü, kesinlikle gerçek ve kutsal olarak kabul edilir. • Mit, her zaman için bir "yaratılış" ve "köken"le ilgilidir. Bir şeyin nasıl hayata geçtiği ya da bir davranışın, bir kurumun, bir çalışma biçiminin nasıl yaratılmış olduğunu anlatır. Bu nedenle de mitler, insana özgü her anlamlı eylemin örnek tiplerini oluşturur. • Hem gerçek hem de kutsal kabul edilen bir öykünün anlattıkları, onlara gerçek ve kutsal olarak inananlar tarafından bir model olarak düşünülür. Dahası gerçek ve kutsal olan bu inanış ve davranış biçimleri “sosyal bir ferman” niteliğine bürünerek o sosyal ve toplumsal yapıdaki davranış ve düşünüş biçimlerini etkileyip yönlendirici bir konuma yükselir. • İnsan, miti bilmekle nesnelerin "köken"ini bilir, bu nedenle de, nesnelere egemen olmayı ve onları istediği gibi yönlendirip kullanmayı bu bilgiyle başarabileceğine inanır. Bu bilgi, "dıştan" ve "soyut" bir bilgi değildir. Mitlerde tören havası içinde anlatılması veya kanıtını oluşturduğu törenin (ritüelin) gerçekleştirilmesiyle, tören (rit) biçiminde yaşanan bir bilgi söz konusudur. • İnsan, mitlerin anlattıklarını kanıtlayan ritüeller aracılığıyla, kendisine, yeniden anımsatılan ve yeniden gerçekleşme aşamasına getirilen olayların kutsal, coşku verici gücünün etkisine girmek amacıyla bunları yaşar.
Mitlerde anlatılan kahraman ve kişilerin özellikleri nelerdir?
Mitlerdeki kahramanlar veya kişiler olağanüstü tanrısal varlıklardır. Mitler, onların özellikle "başlangıç" zamanında yaptıkları o olağanüstü şeylerle tanınırlar. Mitler, bu olağanüstü ve tanrısal varlıkların kâinatın başlangıç zamanında yaratıcı etkinliklerini ortaya koyar. Bu tanrısal olağanüstü güçlerin yaptıklarının kutsallığını veya doğaüstü olma özelliğini gözler önüne sererek kâinatın topyekûn bir yokluk veya kaos denilen bir kargaşa hâlinden nasıl bildik ve tanıdık düzenine kavuştuğunu anlatır. Mitler, kutsal ya da olağanüstü olan güç veya güçlerin dünyaya çeşitli zamanlarda yaptıkları heyecan verici akınlarının tasvir edildiği öykülerdir. Dünyayı da gerçek anlamda kuran ve onu bugün içinde yaşadığımız bildik tanıdık yer hâline dönüştüren bu kutsal veya tanrısal güçlerin akını ve bu akınlarda yaptıklarıdır. Kutsalın ve tanrısal olağanüstü güçlerin dünyaya akını sadece dünyayı şekillendirmekle kalmaz onda var olan en başta insan olmak üzere erkeklik, dişilik gibi cinsiyetten milliyetlere kadar bütün temel ve evrensel kavramsallaştırmaları şekillendiren hep onlardır. İnsan, bugünkü durumunu olağanüstü tanrısal varlıkların müdahaleleriyle edinmiştir.
Efsane ve mit arasındaki farklar nelerdir?
Tarihî bir olay dolayısıyla, “tarihsel zaman”la birleştirilmiş olmak efsaneleri, zaman bakımından “başlangıç zamanı” veya kosmostan kâinata dönüşüm sürecinde “ilk yaratılış zamanı”nı konu edinen veya kozmik zamandaki olayları konu edinen “mit” türünden ayırt edici bir özelliktir. Ayrıca efsanelerde kahramanlar, olağanüstü güçlere sahip olmalarına karşın tanrı veya yarı tanrı değildir. Efsaneler bu özellikleriyle, kahramanları genellikle tanrı ve yarı tanrı olan mitlerden ayrılırlar.
Kam (şaman) alkışları nelerdir?
Meşhur Rus Türkologu, W. Radloff’un XIX. yüzyılda, Altay Dağları’nda yaşayan şamanist, Gök Tanrı inancındaki Altay Türklerinden derleyip Proben adlı seri eserinde yer alan kam (şaman) alkışları vardır. Birincil sözlü kültür ortamında sözlü edebiyatın ortaya çıkış sürecinde bu edebiyatın ilk yaratıcıları, küçük gruplar hâlinde ormanlarda yaşayan bu toplulukların Tanrı veya tanrısal güçlerle iletişime geçebildiğine ve topluluklarını kötü güç ve ruhların kötü tesirlerinden koruduğuna ve iyi güç ya da güçlerin destek ve yardımını alabildiğine inanılan bu nedenle kutsal dinî liderler olarak görülen bu kamlardır. Türk kültürünün de erken dönemlerinden (prehistorya/ tarih öncesi) itibaren önce kadınların hâkim olduğu anaerkil bir döneme sahip oldukları ve yaratıcı gücü kadın Umay Tanrıça, (Erkek egemen yapı oluşunca eril nitelikleri olan Gök Tanrı "Kök Tenri"nin yanısıra özellikle kadın ve çocuklara yardım eden kutsal bir güç konumunda "Umay Ana" veya "Ak Ana" da denilirdi) olarak tasavvur etmişlerdir.
Efsaneler tematik olarak ne şekilde sınıflandırılır?
Tematik olarak son derece zengin bir çeşitliliğe sahip olan efsanelerin ihtiva ettikleri konulara göre yapılmış ve genel kabul görmüş sınıflandırması şu şekildedir: • Yaratılış ve Dünyanın Sonu ile İlgili Efsaneler • Tarihî Efsaneler ve Medeniyet Tarihi ile İlgili Efsaneler • Olağanüstü Kişiler, Varlıklar ve Güçlerle İlgili Efsaneler • Dinî Efsaneler
Epik destan nedir, neyi konu alır?
Sözlü edebiyatın en eski türlerinden birisi olan epik destan (epics), toplumlarını çoğunlukla dış düşmanlara ve felaketlere karşı koruyan olağanüstü özelliklere de sahip kahramanların hayatını ve kahramanlıklarını anlatan uzun ve çoğunlukla manzum veya manzum-mensur karışık anlatılardır. Destan kelimesinin dilimize girişinden itibaren birden fazla anlamı ve edebî türü karşılayacak şekilde çeşitli edebî gelenek ve türlerde kullanıldığı bilinmektedir. Bu nedenle biz kahramanlık destanlarını Türk edebiyatında “destan” olarak adlandırılan diğer türlerden ayırmak için “epik destan” ifadesini kullanıyoruz. Türk dünyasında güncel ve tarihsel bağlamlarda, “destan” sözcüğünün yanında, Türk boylarınca “alıptığ nımah”, “comok”, “cır”, “jır”, “batırlar cırı”, “maadırlıg tool”, “kahramandık epos”, “kay çörçök”, “olongho”, “ölöng”, “boy”, “epos”, “epostık jırlar”, “köne epos” hatta “irtegi” veya “batırlık ertegi” gibi pek çok kelime de, “epik destan” terimi karşılığında kullanılmaktadır. Kısacası, kahramanlarının ve başlarından geçtiği anlatılan olayların akışıyla tarihe ait zamanlarda olmuş olayların hikâyesi inancıyla, sözlü kültür ortamında ve yüz yüze bir iletişim bağlamında teatral çizgilere sahip bir biçimde anlatılıp nakledilen, en geniş anlamıyla kahramanlık ana temalı öyküleri “epik destanlar” olarak adlandırılır.
Gezgin efsane, etiyolojik efsane ve menkıbe nedir?
Efsanelerin bazıları pek az değişiklerle bir ülkenin değişik yerlerinde veya değişik ülkelerde, anlatıldıkları yere uygun düşen bir mahallîleşmeye uğrayıp söz konusu coğrafyaya bağlanarak anlatılırlar, bu tür efsanelere “gezgin efsane” (migratory legends) adı verilir. Bazı hayvan ve bitkilerin oluşum ve kökenini anlatan efsanelere de “etiyolojik efsaneler” denilmektedir. Türk kültüründeki büyük sufilerin, evliyaların, hayatlarından, kerametlerinden bahseden efsanelere “menkıbe” ve bu tür menkıbeleri toplayan eserlere de “menakıb-nâme” adı verilir.
Epik destanlar gerçek tarihle birebir örtüşür mü?
Epik destanları pek çok kültürel ortaklığa sahip toplulukların bir kahramanın ve onun öyküsünün etrafında uluslaşmalarının hikâyesi olarak görmek mümkündür. Birincil sözlü kültür ortamında sözlü olarak oluşturulup nakledilen bu edebî metinlere daha sonraki dönemlerde geniş kitleler “gerçek” olarak inanmış ve epik destanlarda anlatılanları sözlü tarihleri olarak algılamışlardır. Oysa gerçek bir tarihî olaydan kaynaklansa bile epik destanlar sözlü kültür ortamında oluşturulup aktarılırlarken pek çok değişime ve dönüşüme uğrarlar. Kahraman adları ve olayların geçtiği yer adları gerçek ve tarihsel olması nedeniyle dinleyiciler üzerinde “gerçek”miş duygusu bırakırlar. Bu nedenle de dinleyiciler onların gerçek olduğuna inanır ve dinlerler. Ancak hiç bir epik destan gerçek tarihle birebir örtüşmez. Örtüştüğündeyse o bir epik destan değil tarihtir.
Mitler toplum için ne gibi bir önem arz eder?
Mitler her ne kadar masal, halk hikâyesi ve epik destan gibi yapısı bakımından kesinleşmiş sayılabilecek bir şekle sahip değillerse de, bir cümlelik bir halk inancından yüzbinlerce mısralık epik destanlara kadar oluşturulan anlatıların dünya görüşünü oluşturmak bakımından son derece önemlidir. Mitleri anlaşılıp çözümlenmemiş bir toplumun masalları, epik destanları, fıkraları ve diğer halk edebiyatı türlerine ait ürünleri ve bu ürünlerin oluşum süreçlerini anlayabilmek mümkün değildir.
Epik destanlar ve bir milletin millî benliği arasında ne gibi bir ilişki kurulabilir?
Epik destanları, bir milletin ruhundan çıkan, millî benliği, değerler sistemini, yaşanan coğrafyayı aksettiren ve bir kahramanın etrafında oluşan uzun manzum eserler olarak tanımlamak mümkündür. Ancak böyle bir tanım esas itibariyle yanlış olmamakla birlikte eksiktir. Epik destanın sadece yazıya geçirilmiş veya yazılı metnine işaret eden bu tanımın yanında, söz konusu metnin (text) içinde yaratılıp teatral bir biçimde veya âdeta tiyatro oynarmışçasına icra edildiği şartlar bütünü anlamında, bağlamına (context) gereken önem verilmelidir. Çünkü bu eserler, bir milletin ruhundan çıktığı kadar söz konusu ruhu oluşturan, işleyip geliştiren entelektüel ve kültürel araç-gereçlerin de başında gelmektedir. Epik destanlar sözlü kültür ortamı ürünü ve bir sözlü edebiyat türüdür. Epik destanların yazılı kültür ortamı anlayışına göre yazılarak oluşturulmuş değişmez, sabit, kuru ve ölü yazılı metinler olmadıklarının bilincinde olunmalıdır. Epik destanların, destancısı ve dinleyicisi arasında kurulan yüz yüze iletişim ortamında, geleneksel icra töresine göre destancı tarafından teatral olarak icra edilen, sözlü kültürde değişmeye ve dönüşmeye açık, canlı verimler ve gösterimler bütünü olması son derece önemlidir. Dahası, bu sıraladığımız vasıflar, bir sözlü edebiyat türü olarak epik destanların, eksiksiz bir tanım için mutlaka dikkat edilmesi gereken tür belirleyici özellikleridir.
Epik destanın kendine has mantığının özellikleri nelerdir?
Epik destan geleneğinin kendine has kurallarının başında olayları yorumlayış anlamında destan mantığı yer alır. Epik destanın kendine has bir mantığı vardır. Destanın bu mantığı her zaman doğal dünyanın mantığı ile ölçülemez ve onunla da hiçbir zaman bire bir örtüşmez. Animizme ve hatta mucize ve büyüye olan eğilim veya “olağanüstü”yle olan iç içelik destanın mantığının temel kuralıdır. Her şeyden önce onun kabul edilmesi büyük ölçüde olay örgüsünün iç tutarlılığına ve epik destan mantığına dayanır. Bu kendine has mantık silsilesi içinde, akla sığabilirlik pek seyrek olarak dış gerçeklikle ölçülür. Epik destanlar bu kendilerine has mantıkları ve olağanüstülükleri kabul edişleri yönüyle mitlerle benzeşirler.
Epik destan ve mit arasındaki farklar nelerdir?
Sözlü edebiyatın türleri arasında kronolojik olarak sıralamada en eski olduğu kabul edilen mitlerden sonra veya daha yakın zamanlar açısından da eş zamanlı olduğu düşünülen epik destanlar gelmektedir. Mitlerin kutsal anlatılar olmasına karşılık epik destanlar kutsal anlatılar değildir. Mitlerin kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve yarı tanrılar gibi tanrısal varlıklar olmasına karşılık epik destanların kahramanları insanlardır. Bu insanlar arasında olağanüstü özelliklere sahip olanlar olsa bile bunlar yine insandırlar. Mitler de zaman dünyanın veya kâinatın yaratılışı gibi kozmik zamanlar olmasına karşılık epik destanlarda zaman tarihsel zamanlardır. Bu sıraladığımız özelliklerle epik destanlar mitlerden ayrılır.
Mitlerde ne anlatılır?
Mit evrenin yaratılışındaki kutsal bir öyküyü, yeryüzünün hatta kâinatın başlangıcını ve kökenini anlatır. Mitlerdeki zaman, tarih olarak adlandırdığımız zamanın da ötesinde kozmik bir başlangıç zamanıdır. Mitler ya bütün kâinatın veya onun yalnızca küçük bir parçası diyelim ki bir kuş veya ağaç cinsinin, bir insan davranışının, bir sosyal kurumun nasıl oluştuğunu ve kökeninin ne olduğunu anlatır. Mitler hemen her zaman bir yaratılışın öyküsüdür. Bir şeyin nasıl yaratıldığını ve nasıl var olmaya başladığını anlatır.
Kahramanın atı tipi destanların özellikleri nelerdir?
Destanlarda en az başkahraman kadar önemli bir tip de, kahramanın atıdır. Hemen hepsi mitolojik göl, ırmak ve denizlerde yaşayan mitolojik bir aygırın aştığı kısraktan doğan gereğince bakıldığında kanatlanıp uçabilen “tulpar” at özelliğine sahiptir. Kahramanla konuşabilirler ve onu kurtarmak için çeşitli yollara ve hilelere başvurabilirler.
Şamanist Altay Türklerine ait "Açları Doyuran Üşümüşleri Isıtan Ateş Anaya Alkış" başlıklı kam alkışında hangi varlıklar sıralanmaktadır?
Kitabımızda yer alan şamanist Altay Türklerine ait bir kam alkışında (duasında) ateşin ruhunun kutsanışı görülmektedir. Türk mitolojisinin yaratılış bağlamında geçirdiği, ormanda toplayıcı-avcı olarak yaşanan dönemin izlerini taşıması bakımından da dikkat çekici olan ateşe edilen bu alkışta, Gök Tanrı ve Umay Ana’nın yanı sıra inanılan diğer olağanüstü varlıklarda sıralanmaktadır. Bunların başında alkışın edildiği ve ayinin düzenlendiği kutsal dağ başı, dağ kültü, kutsal kayın ağacı ağaç kültü ve duanın doğrudan yöneldiği kutsal ateş dolayısıyla od ve ocak kültleri gelmektedir. Kayın ağacına “kayın anam” şeklinde hitap edilmesi hem en eski Türk köken miti olan kutsal kayın ağacından yaratılmayı ve zaman içinde de “ulusun” koruyucu ruhuna dönüşmesini göstermesi bakımından hem de günümüzde “kayınana, kayınata vb.” şekillerde yaşamakta olan akrabalık adlarının kökenini göstermesi bakımından son derece önemli ve dikkat çekicidir.
Mitler ve bir milletin ulusal kimliğini şekillendirmesi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Mitler içerdikleri simgeler nedeniyle, içinde yaratıldıkları kültürün ideolojisini oluşturan ilkel din ve bilimin ifadesidir. Her kültür sahibi topluluk veya millet kendi varlığı da dâhil içinde yaşadığı yakın çevreyi ve yaşam sonrası hayatının devam edeceği tasavvurî (sanal) çevreyi anlamlandırıp oluşturduğunda, kültürel ideolojisi veya dünya görüşü anlamında mitlerini ve bunların toplam ifadesi olarak da mitolojisini meydana getiriyordu. Buna göre, bir toplum için mitlerin ve mitolojinin en önemli yanlarından birisinin epistemolojik olarak onun mümkün olduğunca az "ithal" veya dünyayı "istila" eden mahiyetinin günümüzle göreceli olarak daha sınırlı olduğu bir toplumsal çevrenin ürünü olarak görülebilmesidir. Bir başka ifadeyle bir toplumun kâinat ve hayat karşısında aldığı olabildiğince yalın ve "kendi"ne ait düşüncelerini mitler içerir denilebilir. Mitlerle bir milletin varlık sahnesine çıkması ve ulusal kimliğini şekillendirmesi arasındaki ilişki bu bağlamda daha rahatça görülebilir.
Memorat nedir?
Memorat, olağanüstü varlıklarla görme, dokunma, hissetme ve konuşma yollarından biriyle kurulan iletişime dair kişisel hatıralara verilen isimdir.
Şamanist Altay Türklerine ait "Açları Doyuran Üşümüşleri Isıtan Ateş Anaya Alkış" başlıklı kam alkışıyla Anadolu Türkleri arasında ne gibi bir bağlantı kurulabilir?
Şamanist Altay Türklerine ait "Açları Doyuran Üşümüşleri Isıtan Ateş Anaya Alkış" başlıklı alkış metni Türk kültür tarihi için son derece önemli ve derin anlamlar taşımaktadır. Bu Altay kam alkışına göre ateş ana, -Türkçe ateş “od” ve “al” kelimeleriyle ifade edilirdi- geceleri al bir kısrağın üzerine binerek gezdiğine inanılması “Sen karanlık gecelerde, genç kızlar gibi saçlarını dalgalandırarak oynuyorsun, kırmızı ipekli kumaşlar sallayarak genç al kısrak üzerinde geziyorsun” şeklinde ifade edilmektedir. Bugün Anadolu dahil bütün Türk dünyasında hangi dine inanırsa inansın Türk boylarının tamamında “al karısı” veya “albastı” olarak adlandırılan inanışla ilişkilidir. Cümle içinde yer alan “kırmızı ipekli kumaşlar sallayarak” gezme, yine Türk dünyasının hemen her yerinde rastlanılan “al karısı” efsane ve memoratlarında alkarısının al ya da kırmızı renkli elbisesine ve düşkünlüğüne işaret etmektedir. Nitekim bu kutsal ruhu memnun etmek için yine adak olarak getirilip muhtemelen kutsal kayın ağacına bağlanarak adanan kırmızı ve beyaz (ak ve al) renkli bezlerin dokuz kat göğü de sembolize edecek şekilde “Dokuz parça kırmızı beyaz şeritler, paçavralar seni süslüyor.” Al ruhunu memnun etmek için sunulduğu anlaşılıyor.
Animizm nedir?
Animizm; dağ, taş, su ağaç gibi her türlü doğal varlığın canlı ve bir ruhu olduğuna inanma anlamına gelmektedir.
Halk Edebiyatı nasıl bir iletişim biçimidir ve teatral ne anlama gelir?
Halk Edebiyatı, sözlü kültür ortamında yüz yüze bir ilişki içinde birisi konuşan, söyleyen veya anlatan kişi diğeri de dinleyici veya dinleyiciler konumunda olan iki tarafın geleneksel anlatılar yoluyla kurduğu bir iletişim biçimidir. Bu iletişim esnasında anlatıcı/söyleyici ve konuşan âdeta bir tiyatro oyununda oynarmışçasına geleneksel Halk Edebiyatı türlerine ait geleneksel konuları yine geleneksel ifade ediş yolu olan, teatral bir biçimde ortaya koyup sergiler. Teatral, tiyatro özelliği taşıyan anlamındadır.
Efsane ve masal arasındaki en belirgin fark nedir?
Efsanede anlatıcı ve dinleyicileri tarafından efsanelerin gerçek olduklarına inanılır. Bu gerçek ölçülebilen objektif bir gerçek olmaktan ziyade anlatan ve dinleyene bağlı göreceli bir gerçektir ve geleneksel icra bağlamlarında benzer olayları güncel örneklerle nakleden bir başka sözlü edebiyat türü olan memoratlardan kaynaklanan nedenlerle “mutlak” bir gerçek olarak kabul görür ve inanılır. Bu özellikleriyle de efsanelerin en önemli işlevi bir toplumdaki yaygın halk inançlarını kökleştirmek, bir veya birkaç cümleyle ifade edilebilecek bir inanç çekirdeğini (ritini) birçok “tarihî” veya “tarihîleştirilmiş” olaya bağlayarak törensel hâle getirmek (ritüelleştirmek) ve bu törensel kutlamalarla geniş bir gelenek çevresi meydana getirmek veya mevcut gelenek çevresinin devamını sağlamaktır. Nakledilenlerin gerçek olduğuna inanış efsaneleri bir başka sözlü edebiyat türü olan ve esasen içeriğinin gerçek olduğuna inanılmaması veya “yalan” yahut “kurgu” olarak düşünülen masal türünden ayırır. Efsanelerde, tabiatüstü “aşkın” güç veya güçlerin tecelli ettiği olayların bağlı olduğu gizli ve esrarengiz bir âlem vardır. Bu âlemin sırlarına hiçbir zaman tam olarak erişilemez. Bu bağlamda, yukarıda işaret edildiği gibi gerçeklik unsurunun yanında olağanüstülük ve kutsallık da efsanenin sahip olduğu unsurlardandır. Bir başka ifadeyle, bir efsanenin temelinde inanç unsuru mutlaka bulunurken, diğer özelliklerden bir veya birkaçı mevcuttur. Yapı bakımından masal gibi sabit veya yarı sabit bir forma sahip olmayan efsaneler icra edildikleri konuşma durumuna uygun bir biçim alarak hacimleri ilk, ikinci defa veya daha fazla anlatılmakta olduklarına bağlı olarak değişebilen konuşmalık türlerin (conversional genres) özelliklerini gösterirler. Ancak kendi başlarına bağımsız bir anlatı olarak anlatıldıkları için anlatmalık türler arasında yer alırlar. Efsaneler genel olarak bir veya birkaç motif içeren kısa bir anlatım türüdür.
Anlatım tekniği bakımından epik destanların özellikleri nelerdir?
Anlatım tekniği bakımından epik destanların özellikleri şöyle sıralanabilir: • Epik destan birden bire başlamaz ve birden bire bitmez. Bu ilke giriş (açılış) ve bitiriş (kapanış) kuralıdır. Destan anlatımı durgunluktan coşkunluğa doğru giderek başlar ve çoğu zaman başlıca kişilerden birinin başına gelen bir felâketi içeren sonuç olayından sonra coşkunluktan durgunluğa giderek biter. Destanın bitirilişi, çoğu zaman konunun o yöreye özgü bir devamı biçimini alır. Bu bağlamda, Türk epik destan geleneğinde Manas, Semetey, Seytek örneğinde görüldüğü gibi babadan oğula geçen destan daireleri oluşur. Anlatımı günler hatta aylar süren uzun destanlarda bu gibi birçok durak noktaları gereklidir. Kısa bir destan anlatısı için sadece bir durak noktası yeterlidir. • Destanın icrasında takip edilen anlatım tutumu bir olay çizgisini bir başka olay çizgisiyle karıştırmaz. Destan anlatımları her zaman tek çizgilidir. Bu anlatımda eksik kalan kısımları tamamlamak için anlatıcı geriye dönüş yapmaz. Eğer daha önceki olaylar hakkında bilgi vermek gerekiyorsa; bu bir diyalog veya konuşma içinde verilir. • Epik destan anlatım geleneğinin en büyük kuralı dikkati başkahraman üzerine toplamadır. Destanda gerçek veya tarihsel olaylar da anlatılıyorsa dikkat başkahramanın üzerinde toplanır. Öte yandan destan anlatım geleneğinin bir başka kuralı olan “destanda iki kahraman belirdiği zaman da dikkat başkahramanın üzerindedir. İki kahraman da olsa sadece bir tanesi her zaman gerçek başkahramandır. Destan da devamlı olarak onun hikâyesiyle başlar ve bütün dış görünüşüyle o, en önemli karakter olan kahramanın hikâyesiyle devam edip biter. • Destan geleneğinde aynı çeşitten iki insan veya durum, elverdiği ölçüde değişik değil, mümkün olduğu ölçüde kalıplaşmış olarak birbirine benzerdir. Hayatın böyle katı üsluplaştırılmasmın ve kalplaştırılmasının kendine özgü bir estetik değeri vardır. Gereksiz olan her şey atılmış ve sadece gerekli olanlar göze çarpıcı bir durumda ortaya çıkarılmıştır. • Destan anlatıları, kelimenin tam anlamıyla ayrıntıya inme tekniğinden yoksundurlar. Geleneksel sözlü anlatımında yalnız bir seçenek vardır; yineleme. Anlatımda ne zaman çarpıcı bir sahne ortaya çıksa durum olayın akışını kesmeyecek şekilde uygunsa, sahne yinelenir. Bu sadece gerilimi sağlamak için değil, aynı zamanda anlatının boşluklarını doldurmak için de geçerlidir. Yineleme bazen gerilimi arttırıcı şekilde yoğun bazen basittir. Ama önemli olan destan anlatımının yineleme olmadan tam olarak kendi biçimini kazanamayacağıdır. Yineleme hemen hemen her zaman üç sayısına bağlıdır. Üç sayısı da kendi başına bir kuraldır. Ancak, bütün destan anlatıları üçleme kuralına uymaz. • Destan anlatımı boyunca sadece iki kişinin aynı sahnede ortaya çıkması “bir sahnede iki kuralı”olarak bilinir. İki aynı zamanda ortaya çıkan en yüksek kişi sayısıdır. Aynı anda sahneye çıkan üç kişiden her birinin kendi kişilikleriyle rol alması geleneğin bozulması demektir. • Kompozisyon bakımından destan anlatımında her zaman kutuplaşma vardır. Bu temel zıtlık, epik yapısının önemli bir kuralıdır. Zıtlık kuralı, destanın başkahramanından, özellikleri ve eylemleriyle diğer bireylerin farklı oluşudur. • Destan icrasında anlatım, anlatılan bütün kahramanların yan yana geldiği bu sahnelerde doruğa erişir. Bu sahnelerde anlatının kahramanları yan yana gelirler. Başkahraman ile atı ve onun mücadele ettiği karşı kahraman veya ejderha. Büyük tablo sahneleri bir geçicilik duygusu değil bir çeşit zaman içinde süreklilik niteliği taşımakta ve tek başına dinleyen kişinin kafasına bir resim olarak işlenmektedir. Büyük tablo özelliğiyle destanlar, toplulukları etrafında birleştiren ve onlara biz duygusunu hissettiren bir güç taşımaktadır. • Olay örgüsünde, entrikanın birliği destan anlatımı için bir ölçüdür. Bu entrika birliği olay örgüsünde birbiriyle gevşek ilişkilerle bağlanmış ve belirsiz hareketlerin olmayışını sağlar. Destandaki bütün anlatı öğeleri, en baştan beri ortaya çıkma ihtimali görülen ve artık gözden uzak tutulamayan olayları yaratması şeklinde gerçekleşmektedir. Destan icrasındaki birçok anlatı öğeleri, kişiler arasındaki ilişkileri en iyi şekilde aydınlatmak için bir araya gelirler. Bu, destancının anlatı öğelerini seçimi veya ayıklamasında yeri ve rolü onun geleneği taşımadaki ustalığıyla birleşir. Destancı dinleyicisiyle destan vasıtasıyla kurduğu iletişimle bağlamsal şartlara göre destanını icra edip şekillendirir. • Destan vakasını çok nadir hâller dışında bir tek olaydan ziyade pek çok olay oluşturur. Bu nedenle de destanlardaki olayların sıralanıp sunuluş şekli gerçek hayatta olduğu gibi değil, vakadaki çatışmanın/düğümün çözümüne uygun olan bir biçimde düzenlenip verilir. Destan kahramanın hâl ve hareketleri, onun “başka ülkeye sefere/yolculuğa çıkması”, kendi memleketini düşmandan kurtarması gibi olayların tamamı bir tek kişinin, kahramanın karakteri etrafında birleştirilir. • Destan, çoğu kez, çeşitli zaman dilimlerinde meydana gelmiş bazen birbiri ile hiçbir ilişkisi olmayan olayları bile bir araya toplayıp hepsini başkahraman etrafında gerçekleşen olaylar olarak kurgular ve sunar.
Türk epik destan sayısı diğer milletlerin epik destanlarıyla karşılaştırıldığında ne durumdadır?
Derlenmiş yazıya geçirilmiş destanların sayısı, geleneğin eskiliği, yaygınlığı ve hâlâ yaşamakta oluşu bakımlarından dünyanın en zengin epik destan geleneği Türk epik destan geleneğidir. Bugüne kadar Türk milletini oluşturan Türk boylarından yüzlerce epik destan derlenmiş ve bunların çok büyük bir kısmı son yıllarda Türkiye Türkçesine aktarılmıştır. Yeryüzündeki milletlerin çok büyük bir kısmının epik destanı yoktur. Epik destanı var olanlarınsa bir ya da iki tanedir. Dahası epik destanı olan milletlerin destanları yüzlerce hatta binlerce yıl önce yazıya geçirilmiştir ve sözlü kültür ortamında epik destan geleneği yaşayan birkaç tane millet vardır. Bu bağlamda Türk dünyası epik destan geleneği dünyanın en zengin ve hâlâ yaşayan en güçlü sözlü edebiyat geleneğidir.
Türk destanlarında yer alan binlerce motiften bazıları nelerdir?
Türk destanlarında binlerce motif yer alır. Bunlar arasından göreceli olarak çok karşılaştığımız motifleri şu şekilde sınıflandırmak mümkündür: Bozkurt (Gökbörü) motifi, kutsal ışık motifi, kutsal dağ motifi, düş motifi, düğün motifi, düğüne son anda yetişme motifi, kırklar motifi, kutsal su motifi, kutsal ağaç motifi, at motifi, okyay motifi, mağara motifi, pir motifi, sihir-büyü motifi, canlı kılıç motifi, demir ve demircilik motifi.
Halk Edebiyatında anlatıcı ve dinleyici arasında ne tür bir ilişki vardır?
Dinleyici konumunda olanlar, geleneksel davranış, jest ve mimikler eşliğinde anlatılan geleneksel anlatıyı anlamlandırarak dinler ve kendine göre bir değerlendirmeye tabi tutar. Anlatıcı, geleneksel anlatıyı çok güzel anlatmışsa ve dinleyen bunu beğenmişse anlatıcıya geleneğin uygun gördüğü yollarla bu durumu söyleyebilir; eğer anlatıcı profesyonel bir anlatıcıysa dinleyici bu beğenisini para, bahşiş ve benzeri yollarla pekiştirebilir. Eğer dinleyici, anlatıcının anlatımını beğenmemişse yine bu durumu geleneksel yollardan biriyle ifade eder. Sözlü edebiyat geleneğinin sosyal ve sözlü eleştiri başta olmak üzere son derece güçlü bir sözlü tenkit kurumsallaşması vardır.
Yeni Türk Destanlarından olan tarihî destanların özellikleri nelerdir?
Konu ve kahramanlarını tarihî şahsiyetler ve tarihî olayların oluşturduğu kahramanlık destanlarına tarihî destanlar adı verilir. Tarihî destanlara, Battal Gazi Destanı, Danişmend Gazi Destanı, Sarı Saltuk Destanı, Edigey Destanı, Karasay Kazi Destanı, Orak Mamay Destanı, Nözüğüm Destanı, Abdurrahman Han Destanı, Timur Destanı, Osman Batır Destanı ve Genç Osman Destanı örnek olarak verilebilir.
Destan anlatımı neden dilin ve kültürün özümsenmesini sağlayan bir kültürleşme faaliyeti olarak değerlendirilmelidir?
Bir an için durup bozkırda doğru düzgün kimseyi görmeden aylarca çobanlık yapan bir çocuğu düşünelim. Bir gün, ailesi dışında bir bireyin, bir ozanın veya destancının obalarına gelerek keçeden yapılmış yurt adı verilen çadırlarında geceler boyunca bir kahramanın hayatını âdeta bir tiyatro havasında dramatize ederek aktardığı anlatıların veya destanların onun hayatında nasıl bir önem taşıyabilir? Öncelikle bu bir sosyalleşme vesilesidir. Dahası ve belki de en önemlisi, destancının anlattığı destan anlatıları aracılığıyla, içine doğulan kültürün temel sosyal ve ahlaki değerleri aktarılmakta ve öğretilmektedir. Üstelik bu öğretim ve eğitim bir kahramanın başından geçen olayları dinleyerek, eğlenerek gerçekleştirilen bir eğitim ve öğretim biçimindedir. Bu destan dinleme olayı, aynı zamanda onun kelime hazinesini ve düşünce dünyasını da zenginleştirmektedir. Dahası, destanda kahramanın başından geçen örnek olaylarla, yiğit kimdir? Kahraman kimdir? Düşman kimdir? İdeal eş veya kadın nasıl olmalıdıra kadar pek çok konuda ona rol modellik oluşturmaktadır. İnsanlar gerçek olduğuna inanarak dinledikleri bu kahramanların öykü ve ölçüleriyle hayatlarını karşılaştırarak kendilerine bir yol çizmekte ve çevrelerindekileri değerlendirmeye girişmektedirler. Kısacası, destan anlatımı, dilin ve onunla taşman kültürün bütün yön ve değerleriyle özümsenmesini sağlayan bir kültürleşme (acculturation) hadisesidir. Toprağa yerleşik kültürlerde olduğu gibi okulu, yaygın yazısı, kitabı, ansiklopedisi, interneti, gazetesi, radyosu, televizyonu olmayan bir sosyo-kültürel yapı olan bozkırdaki göçerevli Türk boylarının bütün bu ihtiyaçlarını karşılayan en önemli kültürel araç ve gereç epik destan geleneğidir.
Epizot nedir?
Epizot, Halk Edebiyatı anlatılarında ana olaya bağlı yan olay anlamındadır.
Alperen tipi destanların özellikleri nelerdir?
Destanlardaki başkahraman son derece güçlü yenilmez bir alp yiğit olmasının yanı sıra, davası ve toplumu için kendisini feda edecek kadar da bireyselliği aşmış, toplumcu bir dünya görüşüne sahip, eren özellikleri de gösteren bir alperendir. Onun düşmanlarıysa en az onun kadar fizik gücüne sahip olmakla birlikte, kişisel menfaatlerini ön planda tutan, bu yönleriyle de eksik ve zayıf olup yenilen “karşı kahraman”lardır.
Kadın tipleri destanlarının özellikleri nelerdir?
Altın Arığ Destanı başta olmak üzere birkaç Türk destanının başkahramanı kadındır. Bunu anaerkil yapının uzantıları olarak görmek mümkündür. Bunların dışındaki kadın tipleri kahramanın sevgilisi ideal kadın tipini yansıtır. Bunlar dışında, âşık olup fedakârlık yapanlarla, dedikoducu, tembel beceriksiz entrikacı olumsuz kadın tipleri de yer almaktadır.
Mitin ilkel toplumlarda ne gibi bir işlevi vardır?
Mitin ilkel kültürlerde vazgeçilmez bir işlevi vardır. O da, inancın ifadesidir, onu derinleştirir ve erginler. Ahlakı korur ona güç verir. Ayinin üretkenliğine mitler kefil olur. İnsanoğlu için örnek olacak pratik kuralları içerir. Buna göre, mit insan uygarlığının bir parçasıdır. O değersiz bir anlatı değil, zor elde edilen aktif bir güçtür. Mitler, entelektüel bir açıklama veya sanatsal bir canlandırmada olmayıp ilkel inancın ve ahlaki bilgeliğin bir bildirgesi ve toplumsal yaşamın bir yönergesidir.
"Anlatmalık Türler" (narrative genres) nelerdir?
Halk Edebiyatının çoğunlukla bir ya da birkaç kahramanın başından geçen bir olayı geleneksel tavır ve tarzda hikâye etmeye dayalı olarak icra eden türlerine, "anlatmalık türler" (narrative genres) adı verilir. Türk Halk Edebiyatında anlatmalık türlerin icracıları "destancı", "hikâyeci âşık" ve "masalcı" olarak uzmanlaşmıştır ve çoğunlukla da profesyonel veya yarı profesyonel geleneksel sanatçı kimliğine sahiptirler. Bu tür geleneksel sanatçılar gelenek içinde ve usta-çırak ilişkisine göre yetişirler ve sanatlarını geleneksel icra bağlamlarında icra ederler.
Bilge devlet adamı tipi destanların özellikleri nelerdir?
Türk destanlarında bağımsız düşünür tipi yoktur. Türk destanlarında bilge devlet adamı vardır ve bilgisini uzmanlığını devletin geleceği için kullanır.
Halk Edebiyatının sözlü edebiyat türlerinden en yaygın olarak bilinenleri hangileridir?
Halk Edebiyatının anonim türleri arasında anlatma eylemine dayalı olarak oluşturulan sözlü edebiyat türlerinden mitler, epik destanlar, efsaneler, masallar, halk hikâyeleri ve fıkralar en yaygın olarak bilinen ve yaşayanlarıdır.
Türk mitolojisinin kaynakları nelerdir?
Türk mitolojisinin en önemli kaynağı, kültüre özel duygu, düşünce ve tecrübelerin taşıyıcısı olan bizzat Türk dilinin kendisidir. Bu yüzden Türk mitlerine ait pek çok inanç ve kalıplaşmış davranışların izlerini ve niteliklerinin pek çoğunu dilimize ait tarihsel ve güncel malzemeden takip etmek mümkündür. Türkçeden başka, başta Çin kronikleri gibi komşularının Türkler ve Türk kültürü hakkmdaki kayıtları ve daha sonraki dönemler için gezginlerin seyahatnameleri de Türk mit-lerinin yazılı kaynakları arasındadır. Türk sözlü kültüründe yer alan destanlar, efsaneler, masallar, atasözleri, deyimler, alkışlar, kargışlar, bilmeceler, töreler, gelenekler, görenekler ve halk inançları gibi sözlü kaynaklarda da Türk mitleriyle ilgili son derece zengin bilgiler yer almaktadır. Buna bir de Türk uygarlığına ait arkeolojik buluntular ve maddi kültürel unsurlar eklendiğinde Türk mitolojisiyle ilgili bilgilerin binlerce kaynağa yayılmış olarak yer aldığı ortaya çıkmaktadır. Bugüne kadar bunların tamamını bir araya derleme işlemi bitirilememiştir. Bu amaçla, Türk mitolojisiyle ilgili yapılmış en önemli çalışmalardan birisi Bahaeddin Ögel’in Türk Mitolojisi adlı 2 ciltlik (1971, 1994) eseridir.
Mit ile inanç arasındaki bağlantı nedir?
Mitler yaşadıkları toplumlarda yer alan ve gerçek olduklarına inanılan inançlardır. Öteden beri, mitler dinî bir sistemin parçası olarak ritüelin hareketle anlattığı şeyleri kelimelerle anlatır. Mit, anlatıldığı toplumda inanca uygundur, inancı oluşturan ve yönlendirendir. O, inanılmak üzere anlatılır. Mit, inançsızların, bilgisizlerin ve şüphe etmeye karşı cevaplarıyla birlikte kendini ortaya koyar. Mitler dogmanın temelidir ve çoğunlukla kutsal ve törenlerle ilgilidir.
Mitler hangi yönüyle ilmî düşüncenin ilk belirtileri sayılabilir?
Mitler, ilkel İlmî düşüncenin ilk belirtileridir. Bugün mitolojinin çalışma sahası içinde yer alan anlatılar, insanlık tarihinde gerçek veya gerçeküstü olgu ve olayları kavramlaştırmanın ve kendi içinde bir mantığa sahip kuramsal bir yapıya oturtmanın yanı sıra, sözün çeşitli maddi kayıt teknolojileriyle kaydedilip saklanmasının henüz bilinmediği dönemlerden başlayarak sözlü kültür ortamında, söz konusu kavramlaştırmaları derleyip, koruyarak yeni kuşaklara aktaran sözel bir ansiklopedi işlevi görmüşlerdir.
Mit nedir?
İnsan davranışları için model teşkil eden, hayata anlam ve önem kazandıran, dolayısıyla insanın kendini anlamlandırmasını sağlayan ve her zaman için bir yaratılışın öyküsünü anlatan kutsal kabul edilen metinlere "mit" (myth) adı verilir.
Dogma nedir?
Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas.
Mitlerin toplumsal yaşama etkisi nedir ve mitoloji neyi ifade eder?
Mitler, insanların toplumsal yaşamlarını belirleyen temel öğelerden biri, bu insanların içinde yaşadıkları toplumu ve dünyayı algılama şekilleridir. Bu bağlamda, her insan kendi toplumunun içindeki diğer kişilerle ve özellikle yakın olduğu gruplarla bir "toplum haritası" paylaşır. Bu toplum içindeki insanlar böyle bir temel haritadan hareket ettikleri için anlaşabilirler ve içinde yaşadıkları toplumun gereklerini yerine getirebilirler. Fakat belleğimizde taşıdığımız bu "toplum haritası" gerçek bir harita gibi kesin çizgilerle çizilmemiştir. Bu nedenle de, "harita"nın taşıdığı anlamlar esnektir ve bu anlamalar, "değişime" az veya çok açık bir "simge dağarcığı" yoluyla toplumdan insana, kuşaktan kuşağa geçer. En genel anlamda "kültür" denilen bu simge sisteminin çalışmasına yukarıda çizdiğimiz toplum profili ve mitler açısından bakıldığında, mitler veya topyekûn özellikleriyle birlikte ifade anlamında mitoloji bir toplumun en eski veya daha doğru bir ifadeyle bilinebilen en eski geleneksel toplumsal haritaları; insana, hayata ve tabiata dair asırlar ve nesiller boyunca işlenmiş kültürel kodlarıdır. Kısacası mitoloji; bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan, Latin, uygarlığına ait mitlerin, efsanelerin bütünüdür.
Determinist kişinin özellikleri nelerdir?
Determinist, belirlenimci, her olayın başka olayların gerekli ve kaçınılmaz bir sonucu olduğu öğretisini kabul eden kişidir.
Türk destanlarında sosyo-kültürel yapı nasıldır?
Türk destanlarında içinde yaşanılan toplum ve toplum yapısı olduğu gibi aksettirilmiştir. Bir han veya bey liderliğindeki boy yapılanışı boylar üstü daha yüksek bir lider etrafında oluşmuş bir konfederasyon şeklindedir. Kararlar beylerin oluşturduğu bir kurultayda topluca alınır ve uygulanır. Bu askerî demokrasi de sınıf farklılıkları yoktur. Toplum topyekûn bir biçimde hareket eder. Bey ve hangi rütbede olursa olsun idareciler de töre adı verilen anayasa ve yasalara göre hareket etmek mecburiyetindedirler.
Yeni Türk Destanlarından olan kahramanlık destanlarının özellikleri nelerdir?
Kahramanın yerini, yurdunu düşmanlara karşı koruduğu ve âşık olduğu kızı elde ederek evlendiği çoğunlukla çok epizotlu bu destanlar asıl kahramanlık destanları olarak bilinir. Türk epik destan geleneğinde en yaygın olan bu tür destanlardır. Kahramanlık destanlarına, Manas Destanı, Köroğlu Destanı, Alpamış Destanı, Kambar Batır Destanı, Bozoğlan Destanı, Kobılandı Batır Destanı, Kurmanbek Destanı, Çora Batır Destanı gibi örnekler verilebilir.
Yeni Türk Destanlarından olan arkaik destanların özellikleri nelerdir?
Daha ziyade Altay, Hakas, Tıva, Saha (Yakut), Teleüt, fior gibi îslâmiyeti kabul etmemiş ve ağırlıklı olarak Şamanist dünya görüşüne sahip Sibirya’da yaşayan Türk boyları arasından derlenmiş, içerisinde yaygın olarak mitolojik motifler yer alan tematik destanlar bu gruba girmektedir. Bu destanlar, içlerinde birçok eski veya arkaik temalar ve motifler nedeniyle arkaik destanlar olarak adlandırılmaktadır. Bu tür destanlara, Altm Anğ Destanı, Alıp Manaş Destanı, Maaday Kara Destanı, Ural Batır, Er Töştük, Yaratılış Destanı, Ucocoş Destanı, Olonhoy Destanı, Altın Cüs Destanı, Kula Mergen Destanı, Abat Destanı, Koğutay Destanı, Duha Kocaoğlu Deli Dumrul Destanı, Basat ve Tepegöz Destanı, Ay Manıs Destanı, Akbuzat Destanı, Altm Taycı Destanı, Er Samır Destanı ve Oğol Han Destanı örnek olarak verilebilir.
Motif nedir?
Motif, geleneksel halk anlatılarının anlamlı olarak bölünebildiği en küçük birime denir.
Eski Türk Destanları nelerdir?
Bu destanlar arasında Alp Er Tunga Destanı, Şu Destanı, Atilla Destanı, Bozkurt Destanı, Göç Destanı, Ergenekon Destanı, Mani Dininin Kabulü Destanı, Türeyiş Destanı ve Oğuz Kağan Destanı yer almaktadır. Bu destanların en yenisi bile bin yıldan daha eskidir. Bu destanlardan elimize küçük parçalar veya haklarında bilgi veren küçük kayıtlar geçmiştir. Bu destanlar arasında Oğuz Kağan Destanı, Türk destan geleneğinin dili, yapısı ve temaları hakkında bilgi edinmemizi ve Türk destan geleneğini daha iyi anlamamızı sağlayan önemli bir destandır.
Yeni Türk Destanları çeşitleri nelerdir?
Son yüzyıllarda sözlü kaynaklardan derlenerek yazıya geçirilmiş bu destanlar, sahip oldukları tematik ve yapısal özellikler bakımından kendi aralarında arkaik, kahramanlık ve tarihî destanlar olarak üçe ayrılırlar.
Efsane kelimesinin diğer dillerdeki karşılıkları nelerdir?
Evrensel olarak yeryüzündeki bütün Halk Edebiyatı geleneklerinde yer alan türlerden birisi de efsane (legend) türüdür. Efsane terimi, dilimize Farsçadan girmiştir. Efsane kavramı İslâm medeniyeti dairesine girmezden önce Eski Türkçede “sab”, “saw”, “kep” ve “irtegi” kelimeleriyle ifade edilmiştir. Batı dillerinde Latince “legendus” kökünden kaynaklanan “legend”, “legenda”, “leggenda”, “leyenda” gibi kelimeler efsane karşılığı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, Almanca “sage”, Rusça “predaniya” ve “skaz” Yunanca “mythe” veya “mythos” kelimeleri de efsanenin karşılığı olarak kullanılır. Türkiye Türkçesinde efsanenin yanı sıra Arapça menşeli “ustûre”, “menkabe” ve “esatir”le, “mitoloji” kelimelerinin de kullanımı yaygındır. Türk lehçe ve şivelerinde ise, Azerilerde “esâtir”, “mif”, “efsane”; Özbeklerde “efsane”, “rivayat”; Ka-rakalpaklarda “epsane”, “legenda”, Kazaklarda “anız”, “epsanehikayet”; Başkurt-larda “rivayat”, “legenda”; Kırım Tatarlarında “efsane”; Kazan Tatarlarında “riva yat”, “legenda”, “ekiyet”, “beyt”; Altay Türklerinde “kuuçın”, “legenda-kuuçın”; Tı-va Türklerinde “toolçugaa”, “töögü çuga”, “toolçurgu bolgaş”; Karaçaylarda “ay-tıv”, “tavruh”; Uygurlarda “rivayet”, “epsene”; Yakutlarda “kepseen”, “sehen”, “kepsel”; Kırgızlarda “ulamış”, “mif”, “ılakap”, “comok” gibi terimler efsane karşılığında kullanılmaktadır.
Efsanenin tanımı nedir?
Sözlü kültür ortamında yaratılan ve sözlü edebiyat geleneğinin bir türü olan efsanenin en yaygın olarak kabul gören tanımı “gerçek veya hayalî muayyen şahıs, hâdise veya yer hakkında gerçek olduğuna inanılarak anlatılan hikâye” şeklindedir. Bu kısa ve özlü tanımında yer alan üç ana unsurdan hareketle sistematik bir biçimde tanımlanışı şu şekildedir: • Efsane, anlatıcının tarihî zaman kavramı içinde uygundur. Efsane, muayyen bir tarihî (gerçek veya hayalî) bir hadise ile birleştirilmiştir. Efsane, muayyen bir şahısla, yani, bir ad verilen tarihî (gerçek veya hayalî) bir şahsiyet ile birleştirilmiştir. • Efsane, anlatanın coğrafî alan kavramına uygundur; yani, o, belirli bir yerle birleştirilmiştir. • Efsane gerçek olduğuna inanılan bir hikâyedir. Gerçi o, tabiatüstü hâdiselerle iş görür, ama anlatıcıları tarafından onun gerçek olduğuna inanılır. Onu anlatanın ve dinleyenin yaşadığı dünyasına aitmiş gibi itibar edilir. Bu unsurlar içinde yer alan belirli “tarihî” bir olay ve kişi ile birleştirilmesi ile “belirli coğrafî” bir yerle birleştirilmesi hususları efsanelerin en temel özellikleri arasındadır
Halk Edebiyatı bir iletişim biçimi olarak nasıl tanımlanabilir?
Halk Edebiyatı, sözlü kültür ortamında yüz yüze bir ilişki içinde birisi konuşan, söyleyen veya anlatan kişi diğeri de dinleyici veya dinleyiciler konumunda olan iki tarafın geleneksel anlatılar yoluyla kurduğu bir iletişim biçimidir. Bu iletişim esnasında anlatıcı/söyleyici ve konuşan âdeta bir tiyatro oyununda oynarmışcasına geleneksel Halk Edebiyatı türlerine ait geleneksel konuları yine geleneksel ifade ediş yolu olan, teatral bir biçimde ortaya koyup sergiler.
Türk Halk Edebiyatında anlatmalık türlerin icracılara nasıl seslenilmiştir?
Halk Edebiyatının çoğunlukla bir ya da birkaç kahramanın başından geçen bir olayı geleneksel tavır ve tarzda hikâye etmeye dayalı olarak icra eden türlerine, “anlatmalık türler” (narrative genres) ad› verilir. Türk Halk Edebiyatında anlatmalık türlerin icracıları “destancı”, “hikâyeci âşık” ve “masalcı” gibi uzmanlaşmıştır ve çoğunlukla da profesyonel veya yarı profesyonel geleneksel sanatçı kimliğine sa- hiptirler. Bu tür geleneksel sanatçılar gelenek içinde ve usta-çırak ilişkisine göre yetişirler ve sanatlarını geleneksel icra bağlamlarında icra ederler.
Mit nedir?
İnsan davranışları için model teşkil eden, hayata anlam ve önem kazandıran, dolayısıyla insanın kendini anlamlandırmasını sağlayan ve her zaman için bir yaratılışın öyküsünü anlatan kutsal kabul edilen metinlere “mit” (myht) ad› verilir. Mit evrenin yaratılışındaki kutsal bir öyküyü, yeryüzünün hatta kâinatın başlangıcını ve kökenini anlatır.
Dogma nedir?
Dogma: Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas.
Mit ve dogma arasındaki ilişki nasıldır?
Mitler dogmanın temelidir ve çoğunlukla kutsal ve törenlerle ilgilidir. Mitlerin temel karakterleri daha önce de işaret ettiğimiz gibi insanoğlu değildir ancak mitleri gerçeklştiren tanrısal, olağanüstü karakterler, insan tavır ve davranışlarını sergilerler. Mitler, dünyanın, insanın, diğer varlıkların, coğrafi şartların oluşumunu, kaynağını ve niteliklerini, dinsel törenleri, törensel araçların ayrıntılarını ya da tabuların neden incelenmesi gerektiğini açıklarlar.
Toplum haritası neden gerçek bir harita gibi kesin çizgilerle çizilmemiştir?
Her insan kendi toplumunun içindeki diğer kişilerle ve özellikle yakın olduğu gruplarla bir “toplum haritas›” paylaşır. Bu toplum içindeki insanlar böyle bir temel haritadan hareket ettikleri için anlaşabilirler ve içinde yaşadıkları toplumun gereklerini yerine getirebilirler. Fakat belleğimizde taşıdığımız bu “toplum haritası” gerçek bir harita gibi kesin çizgilerle çizilmemiştir. Bu nedenle de, “harita”nın taşıdığı anlamlar esnektir ve bu anlamalar, “değişime” az veya çok açık bir “simge dağarcığı” yoluyla toplumdan insana, kuşlaktan kuşağa geçer.
Türk mitleri dünyanın en zengin mitolojik geleneklerinden olmasının sebpleri nelerdir?
Türk mitleri dünyanın en zengin mitolojik geleneklerinden birisidir. Bu mitler, Türklerin tarih öncesi ve tarihsel devirlerde yaşadıkları coğrafyanın büyüklüğü ve Türk boylarının farklı coğrafyalarda bazen birbirleriyle ilişkisiz olarak değişik dinlere mensup olmaları ve farklı kültürel gelişme çizgileri takip etmeleri nedeniyle çalışılması kolay olmayan bir Türk sözlü edebiyat alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk mitolojisinin en önemli kaynağı, kültüre özel duygu, düşünce ve tecrübelerin taşflıyıcısı olan bizzat Türk dilinin kendisidir. Bu yüzden Türk mitlerine ait pek çok inanç ve kalıplaşmış davranışların izlerini ve niteliklerinin pek çoğunu dilimize ait tarihsel ve güncel malzemeden takip etmek mümkündür.
Altay Türklerine ait olan bir kam alkışında (duasında) ateşin kutsanmasının Türk mitolejisindeki önemi nasıl açıklanabilir?
Altay Türklerine ait bir kam alkışında (duasında) ateşin ruhunun kutsanışı görülmektedir. Türk mitolojisinin yaratılış bağlamında geçirdiği, ormanda toplayıcı-avcı olarak yaşanan dönemin izlerini taşıması bakımından da dikkat çekici olan ateşe edilen bu alk›flta, Gök Tanr› ve Umay Ana’n›n yan›s›ra inanılan diğer olağanüstü varlıklarda sıralanmaktadır. Bunların başında alkışın edildiği ve ayinin düzenlendiği kutsal dağ başı, dağ kültü, kutsal kayın ağacı ağaç kültü ve duanın doğrudan yöneldiği kutsal ateş dolayısıyla od ve ocak kültleri gelmektedir.
Memorat nedir?
Geleneğe göre al karısı erkeğin bulunduğu yere giremez. Ayrıca, al karısının lohusa kadını basarak eziyet etmeye başladığına hükmedildiği zaman silah atma vasıtasıyla da hastanın korunacağına olan inanç yaygındır. Al karısının lohusa kadnlardan başka ah›rlardaki atlara da musallat olarak onların yelelerini ve kuyruklarını ördüğü, atları sabahlara kadar koşturarak yorduğuna inanılır.
Bu inanışlar bin yıllık müslümanlığımıza rağmen halk arasında çok yaygındır. Halkbiliminde bu tür olağanüstü güçlerle olan iletişim ve ilişkiye dair anlatılan kişisel hatıralar “memorat” olarak adlandırılır.
Mitler ve Epik destanların temalarındaki ana farklar nelerdir?
Mitlerin kutsal anlatılar olmasına karşılık epik destanlar kutsal anlatılar değildir. Mitlerin kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve yarı tanrılar gibi tanrısal varlıklar olmasına karşılık epik destanların kahramanları insanlardır. Bu insanlar arasında olağanüstü özelliklere sahip olanlar olsa bile bunlar yine insandırlar. Mitler de zaman dünyanın veya kâinatın yaratılışı gibi kozmik zamanlar olmasına karşılık epik destanlarda zaman tarihsel zamanlardır. Bu sıraladığımız özelliklerle epik destanlar mitlerden ayrılır.
Epik destanların temaları hangi hikayeleri anlatmaktadır?
Epik destanlar bir yönüyle aile, soy, boy gibi kültürel süreklilik veya benzerliklere sahip toplulukların üstünde onları ortak bir kader, tasa, sevinç, kıvanç, ülkü, ilke ve yasa etrafında birleştiren kahramanların başarılarının veya hayatlarının hikâyesidir. Epik destanları pek çok kültürel ortaklığa sahip toplulukların bir kahramanın ve onun öyküsünün etrafında uluslaşmalarının hikâyesi olarak görmek mümkündür. Birincil sözlü kültür ortamında sözlü olarak oluşturulup nakledilen bu edebî metinlere daha sonraki dönemlerde geniş kitleler “gerçek” olarak inanmış ve epik destanlarda anlatılanları sözlü tarihleri olarak algılamışlardır. Oysa, gerçek bir tarihî olaydan kaynaklansa bile epik destanlar sözlü kültür ortamında oluşturulup aktarılırlarken pek çok değişime ve dönüşüme uğrarlar. Kahraman adları ve olayların geçtiği yer adları gerçek ve tarihsel olması nedeniyle dinleyiciler üzerinde “gerçek”miş duygusu bırakırlar. Bu nedenle de dinleyiciler onların gerçek olduğuna inanır ve dinlerler. Ancak hiç bir epik destan gerçek tarihle birebir örtüşmez. Örtüştüğündeyse o bir epik destan değil tarihtir.
Dağ, taş, su, ağaç gibi her türlü doğal varlığın canlı ve bir ruhu olduğuna inanma Animizmdir.
Kahramanlık destanlarında yer-su, dağ-taş, yurt-mekân adları gerçek olmasa, halk anlatılanların tamamının gerçekliğinden şüpheye düşer. Bu nedenle de gerçeğimsileştirilme sürecinde destan gerçek yer adlandırmalarından (toponomik) oluşur. Böylece inandırıcılık sağlanmakta ve konu geleneğin kendine has kuralları içerisinde işlenmektedir.
Epik destan geleneğinin kendine has kurallarının başında olayları yorumlayış anlamında destan mantığı yer alır. Epik destanın kendine has bir mantığı vardır. Destanın bu mantığı her zaman doğal dünyanın mantığı ile ölçülemez ve onunla da hiçbir zaman bire bir örtüşmez. Animizme ve hatta mucize ve büyüye olan eğilim veya “olağanüstü”yle olan iç içelik destanın mantığının temel kuralıdır. Her şeyden önce onun kabul edilmesi büyük ölçüde olay örgüsünün iç tutarlılığına ve epik destan mantığına dayanır. Bu kendine has mantık silsilesi içinde, akla sığabilirlik pek seyrek olarak dış gerçeklikle ölçülür. Epik destanlar bu kendilerine has mantıkları ve olağanüstülükleri kabul edişleri yönüyle mitlerle benzeşirler.
Epik destan anlatım gelene¤inin en büyük kuralı nedir?
Epik destan anlatım geleneğinin en büyük kuralı dikkati baş kahraman üzerine toplamadır. Destanda gerçek veya tarihsel olaylar da anlatılıyorsa dikkat baş kahramanın üzerinde toplanır. Öte yandan destan anlatım geleneğinin bir başka kuralı olan “destanda iki kahraman belirdiği zaman da dikkat baş kahramanın üzerindedir. İki kahraman da olsa sadece bir tanesi her zaman gerçek baş kahramandır. Destan da devamlı olarak onun hikâyesiyle başlar ve bütün dış görünüşüyle o, en önemli karakter olan kahramanın hikâyesiyle devam edip biter.
Epik destan anlatımının kültürleşme açısından önemi nedir?
Destan anlatımı, dilin ve onunla taşınan kültürün bütün yön ve değerleriyle özümsenmesini sağlayan bir kültürleşme (acculturation) hadisesidir. Toprağa yerleşik kültürlerde olduğu gibi okulu, yaygın yazısı, kitabı, ansiklopedisi, interneti, gazetesi, radyosu, televizyonu olmayan bir sosyo-kültürel yapı olan bozkırdaki göçerevli Türk boylarının bütün bu ihtiyaçlarını karşılayan en önemli kültürel araç ve gereç epiik destan geleneğidir. Epik destan geleneği bu özellikleri ve işlevleriyle anlaşılmadıkça, Türklerin binlerce yıl boyunca 20 milyon kilometre karelik bir alanda dillerini ve kültürlerini yaşatarak günümüze ulaşabilme mucizesini anlayabilmek mümkün değildir.
Eski Türk Destanları hangileridir?
Alp Er Tunga Destanı, Şu Destanı, Atilla Destanı, Bozkurt Destanı, Göç Destanı, Ergenekon Destanı, Mani Dininin Kabulü Destanı, Türeyiş Destanı ve Oğuz Kağan Destanı yer almaktadır. Bu destanların en yenisi bile bin yıldan daha eskidir. Bu destanlardan elimize küçük parçalar veya haklarında bilgi veren küçük kayıtlar geçmiştir. Bu destanlar arasında Oğuz Kağan Destanı, Türk destan geleneğinin dili, yapısı ve temaları hakkında bilgi edinmemizi ve Türk destan geleneğini daha iyi anlamamızı sağlayan önemli bir destandır.
Arkaik Destanlar hangileridir?
Altay, Hakas, Tıva, Saha (Yakut), Teleüt, Şor gibi İslâmiyeti kabul etmemiş ve ağırlıklı olarak şamanist dünya görüşüne sahip Sibirya’da yaşayan Türk boyları arasından derlenmiş, içerisinde yaygın olarak mitolojik motişer yer alan tematik destanlar bu gruba girmektedir. Bu destanlar, içlerinde birçok eski veya arkaik temalar ve motişer nedeniyle arkaik destanlar olarak adlandırılmaktadır. Bu tür destanlara, Altın Arığ Destanı, Alıp Manaş Destanı, Maaday Kara Destanı, Ural Batır, Er Töş- tük, Yaratılış Destanı, Ucocoş Destanı, Olonhoy Destanı, Altın Cüs Destanı, Kula Mergen Destanı, Abat Destanı, Koğutay Destanı, Duha Kocaoğlu Deli Dumrul Destanı, Basat ve Tepegöz Destanı, Ay Manıs Destanı, Akbuzat Destanı, Altın Taycı Destanı, Er Samır Destanı ve Oğol Han Destanı örnek olarak verilebilir.
Tarihi destanlar hangileridir?
Konu ve kahramanlarını tarihî şahsiyetler ve tarihî olayların oluşturduğu kahramalık destanlarına tarihî destanlar adı verilir. Tarihî destanlara, Battal Gazi Destanı, Danişmend Gazi Destanı, Sarı Saltuk Destanı, Edigey Destanı, Karasay Kazi Destanı, Orak Mamay Destanı, Nözüğüm Destanı, Abdurrahman Han Destanı, Timur Destanı, Osman Batır Destanı ve Genç Osman Destanı örnek olarak verilebilir.
Alperen tipi destanların içeriğini oluşturan kahramanın özellikleri nelerdir?
Destanlardaki baş kahraman son derece güçlü yenilmez bir alp yiğit olmasının yanı sıra, davası ve toplumu için kendisini feda edecek kadar da bireyselliği aşmış, toplumcu bir dünya görüşüne sahip, eren özellikleri de gösteren bir alperendir. Onun düşmanlarıysa en az onun kadar fizik gücüne sahip olmakla birlikte, kişisel menfaatlerini ön planda tutan, bu yönleriyle de eksik ve zayıf olup yenilen “karşı kahraman”lardır.
Epik destanlardaki en önemli karakterlerden bir diğeri ise kahramanın atıdır. kahramanın atının özellikleri nelerdir?
Destanlarda en az başkahraman kadar önemli bir tip de, kahramanın atıdır. Hemen hepsi mitolojik göl, ırmak ve denizlerde yaşayan mitolojik bir aygırın aştığı kısraktan doğan gereğince bakıldığında kanatlanıp uçabilen “tulpar” at özelliğine sahiptir. Kahramanla konuşabilirler ve onu kurtarmak için çeşitli yollara ve hilelere baş vurabilirler.
Efsane kavramının sistematik olarak tanımı hangi anlamları içermektedir?
Sözlü kültür ortamında yaratılan ve sözlü edebiyat geleneğinin bir türü olan efsanenin en yaygın olarak kabul gören tanımı “gerçek veya hayalî muayyen şahıs, hâdise veya yer hakkında gerçek olduğuna inanılarak anlatılan hikâye” şeklindedir. Bu kısa ve özlü tanımında yer alan üç ana unsurdan hareketle sistematik bir biçimde tanımlanışı şu şekildedir:
1) Efsane, anlatıcının tarihî zaman kavramı içinde uygundur.?a) Efsane, muayyen bir tarihî (gerçek veya hayalî) bir hadise ile birleştirilmiştir.?b) Efsane, muayyen bir şahısla, yani, bir ad verilen tarihî (gerçek veya ha- ?yalî) bir şahsiyet ile birleştirilmiştir.
2) Efsane, anlatanın coğrafî alan kavramına uygundur; yani, o, belirli biryerle ?birleştirilmiştir;
3) Efsane gerçek olduğuna inanılan bir hikâyedir. Gerçi o, tabiatüstü hâdiselerle iş görür, ama anlatıcıları tarafından onun gerçek olduğuna inanılır. Onu anlatanın ve dinleyenin yaşadığı dünyasına aitmiş gibi itibar edilir. Bu unsurlar içinde yer alan belirli “tarihî” bir olay ve kişi ile birleştirilmesi ile “belirli coğrafî” bir yerle birleştirilmesi hususları efsanelerin en temel özellikleri arasındadır.