Aile Katılımı ve İşbirliği Dersi 8. Ünite Özet
Engelli Bireylerin Aileleri İle İş Birliği Ve İletişim
- Özet
Aile
İnsanların oluşturduğu birincil sosyolojik grup ailedir.
Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu aileyi “Bir toplumda hukuki temele dayalı evlilik ve akraba bağlılığı oluşmuş, aynı mekânda yaşayan en küçük toplumsal kurum” olarak tanımlamıştır.
Toplumsal yapıya, kültüre, yaşanılan zamana göre ve gelişen ekonomik, siyasi ya da toplumsal değişimler aile tiplerinin farklılaşmasına sebep olmaktadır. Aile sınıflamaları denildiğinde en sık karşılaşılan sınıflamalardan biri çekirdek aile ve geniş aile sınıflamasıdır. Aile; ailedeki çift sayısına, kuşakların genişliğine ve aile baskın karakterin kim olduğuna göre dört temel biçimde belirtilmektedir; çekirdek aile, ataerkil geniş aile, geçici geniş aile, parçalanmış aile. Tüm bunların yanı sıra “Tek ebeveynli aile” olarak bir isimlendirmenin de yapıldığı görülmektedir.
Çekirdek aile: Yalnızca eşlerden veya eşler ve çocuklarından veya yalnız ebeveyn ve en az bir çocuktan oluşan aileler olarak tanımlanmaktadır.
Geniş aile: Anne, baba ve/veya çocuklarla nine, dede, hala, amca, dayı, teyze vb. akrabalardan oluşan, en az iki neslin bir arada yaşadığı kalabalık aile tipine denir. Çekirdek aileye 6 aydan fazla bir süre geçmiş olması şartıyla dede/nine gibi bir akrabanın eklenmesi de geniş aile kapsamındadır.
Ataerkil geniş aile: Ailenin başı ve eşi, evli oğulları, gelinleri veya bir evli oğul ve diğer bekâr çocukları ya da tek bir evli oğul, gelin ve torunların birlikte oturdukları bir aile biçimidir. Geçici geniş aile: Aile başkanının kendi ana ve babası, bekâr kardeşleri, eşinin benzer akrabaları ya da her ikisinin diğer akrabalarının bulunması ile oluşan aile biçimidir.
Parçalanmış aile: Ölüm, boşanma, ayrı yaşama gibi nedenlerle eşlerden birinin veya her ikisinin bulunmadığı ailedir.
Tek ebeveynli aile: Yalnızca çocuklar ve anne veya babanın bulunduğu aileler.
%66,4 ile Türkiye’nin büyük bir çoğunluğunu çekirdek aileler oluşturmaktadır. Geniş aileler ise hane halklarının %16,3’ünü oluşturmaktadır. Tek kişilik hane halklarının oranı %14,9 iken çekirdek aile bulunmayan hane halkları % 2.4’ü temsil etmektedir.
Toplumsal bir kurum olan ailenin en önemli özelliği aile işlevlerini düzenli olarak gerçekleştirmesidir. Aile işlevleri söz konusu olduğunda bilim insanlarının belirli işlevler üzerinde ortak bir görüşe sahip oldukları ifade edilmektedir. Seligman ve Darling ailenin işlevlerini şu şekilde sıralamıştır:
- Ekonomi
- Sağlık ve bakım
- Boş zamanları değerlendirme
- Sosyalleşme
- Kendini tanıma
- Sevgi bağı
- Eğitim
- İş ve din
Turnbull ve arkadaşları da aile işlevlerini benzer şekilde;
- Duygusal yakınlık
- Öz saygı
- Maneviyat Ekonomi
- Günlük bakım
- Sosyalleşme
- Eğlence ve dinlenme etkinlikleri ve
- Eğitim olarak ifade etmişlerdir.
Her iki ifadede de ismi geçen işlevlere bakıldığında birbirleriyle aynı ya da birbirlerine oldukça benzer oldukları görülmektedir. Biraz daha farklı olarak, Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı ailenin işlevlerini dörde ayırmıştır. Bunlar şu şekilde ifade edilmiştir:
- Kolaylaştırıcı
- Arabulucu
- Uyum sağlayıcı
- Birbirinden farklı yetenek ve potansiyele sahip üyeler için korucuyu bir sistem.
Temel işlevlerden biri de bakımdır. Toplumda yaşayan bir bireyin ilk bakım vereni ailesidir. Aile bu noktada çok önemlidir ve engelli bir birey düşünüldüğünde daha da önem kazanmaktadır. Hizmetlerin en iyi şekilde sunulabilmesi aileyle olan iş birliği ve iletişimle doğrudan ilişkili olacaktır.
İş Birliği
Engelli bireyi en iyi tanıyan kişi onun ailesidir. Aile bireyleri kişinin ilk bakım vereni ve aynı zamanda ilk öğretmenleridirler. Bakım hizmetlerinin planlanmasında ve sunumunda ailenin değerli bir kaynak olarak görülmesinin ötesinde, ailenin katılımı sağlanmalı ve aile bu ekibin bir üyesi olarak düşünülmelidir. Katılımı sağlama” ifadesi ailelerle iş birliği içinde çalışmak olarak düşünülebilir.
İş birliği TDK tarafından “Amaç ve çıkarları bir olanların oluşturdukları çalışma ortaklığı” olarak tanımlanmıştır. Aynı zamanda birlikte problem çözmedir ve iş birliği içindeki bireyler arasında eşitlik anlamına da gelir.
Etkili aile uzman iş birliği geliştirme, kısa sürede gerçekleşen bir olay değil, zaman içinde gelişen, iyi niyetli çabalar gerektiren bir süreçtir ve bu süreç dinamiktir. Bununla birlikte iş birliği sürecinin bireylerin birlikte neler yaptıklarının ötesinde nasıl çalıştıklarıyla ilişkili bir anlam taşıdığı ve yalnızca aynı ortamda çalışmanın iş birliği anlamına gelmediği ifade edilmektedir.
İş birliği sürecinin gerçek, samimi ve sadece sözde kalmaması ve bu sürecin olumlu bir şekilde gelişmesi için bazı özelliklerin bilinmesi ve izlenmesi önemlidir. Bu özellikler aşağıda sıralanmaktadır:
Gönüllülük: İş birliği sürecinin başarılı olabilmesi için gönüllü katılımın gerekli olduğu ifade edilmektir. Kişi zorunluluk dolayısıyla bir ekipte bulunsa bile bu kişiyle gönüllü olmadığı sürece bir konuda iş birliği yapmak mümkün değildir. İş birliği sürecine katılım gönüllü bir şekilde sağlandığında, bireylerin kendi seçimlerini kullanmaları dolayısıyla motivasyonun daha yüksek olacağı ve bu durumun iş birliği sürecinin başarısını olumlu etkileyeceği belirtilmektedir. Aileye engelli bireyin bakım sürecinde sağlayacağı iş birliğinin neden gerekli olduğunun ve amacının açıklanması, sağlanacak yararların aile bireylerine anlatılması gönüllülüğün sağlanması konusunda yardımcı olabilir.
Eşitlik: İş birliği ekibinin her üyesinin sorumlulukları ve katılımları birbirine eşit olmalıdır. Bireylerin sorumluluklarının ve katılımlarının eşit olmasının yanında her bireyin sağladığı katkının önemli olduğunun farkında olmaları anlamına da gelmektedir. Engelli bireyin bakımı sürecinde uzman rolünde bulunacak kişi ailelere karşı üstten bir tutum takınmaksızın iletişim kurmalı, aile bireylerine, onların bilgilerine ve fikirlerine değer verdiğini, aile bireylerini iş birliği sürecinde değerli ortaklar olarak gördüklerini aktarmalıdırlar.
Ortak bir amaç: İş birliği sürecinde en güç kısımlardan birinin ortak bir amaç belirlemek olduğu belirtilmektedir. Ekip içerisindeki herkesin amaç için karar alma sürecinde etkin olmasına, herkesin amaç konusunda bilgisinin bulunmasına ve amacı benimsemesine dikkat edilmelidir. Engelli bireyin bakımını planlarken amaç belirleme noktasında aile ve uzman birlikte hareket edilmeli ve fikir ayrılıkları oluştuğunda ekip olarak her bir amacın gerekliği ve önceliği tartışılarak karar alınmalıdır. Böylece hem herkesin katılımı sağlanacaktır hem de alınan kararın ortak bir amaç olarak benimsenmesi kolaylaşacaktır.
Kararlar için ortak sorumluluk: İş birliği sürecinde bireylerin birtakım kararlar alıp, düzenlemeler yapabilmeleri için öncesinde sorumluluk alanlarının ifade edilmesi gerekmektedir. Alınan kararlar için sorumlulukların paylaşılmasının ekip üyelerinin eşit olmalarını destekleyecek ve güçlendirecek, önem taşıyan bir özellik olduğu belirtilmektedir. Ekip içerisinde eşit söz hakkı ve eşit sorumluluğa sahip bireylerin ortak aldıkları kararlarda da eşit sorumlulukları vardır. Alınan kararlar sonucunda elde edilen sonuçlar olumlu da olumsuz da olsa hem ailenin hem de uzmanların birlikte çalışmasının bir sonucu olduğu unutulmamalıdır. Mutluluklar da hayal kırıklıkları da tüm ekip için ortaktır.
Kararların sorumluluğunu almanın yanı sıra bireylerin sorumlu olacakları alanların belirlenmesinin, bireylerin sürecin başından sonuna gerek zaman gerek kaynak açısından kendilerini ayarlamalarına ve planlamalar yapmalarına imkân verir. Karar alma sürecinde ailenin kendini ekip içinde eşit ve değerli hissetmesi, kendi katkılarıyla ortak kararlar alındığını görmesi kararlar için sorumluluk almasını kolaylaştıracaktır.
Ortak Kaynaklar: Her bir ekip üyesi kendi sahip olduğu bilgi donanımı doğrultusunda sürece katkı sağlar. Ekip olarak alınan kararlar ya da belirlenen amaçlar doğrultusunda kaynaklara gereksinim duyulabilir. Temel kaynaklar zaman, çalışma alanı, uzmanlık, bilgi kaynakları, ekipman şeklinde sıralanmaktadır. İş birliğinin gerçekleşmesi için her katılımcı sağlayabileceği kaynaklarla iş birliği sürecine katkıda bulunmalıdır. Aile bireyleri engelli çocuğu ya da bireyi en iyi tanıyan dolayısıyla gereksinimlerini ve özelliklerini en iyi bilen kişilerdir. Dolayısıyla bakım sürecinde aile bireylerinin sunacakları bilgiler kıymetli kaynaklar olarak görülebilir. Süreç içerisindeki herkes hizmet sunulacak birey için önem arz etmesi sebebiyle o ekipte bulunmaktadır, bu sebeple ekipteki her üyenin bu süreç için kaynaklarını ayırması önemlidir.
İş birliği sürecinde karşılaşılabilecek durumlar ya da problemlerle başa çıkabilmek için işleyişin belirlenmesi ve izlenmesi önemlidir. İş birliği sürecinde izlenebilecek işleyiş için iki farklı modelin varlığı görülebilir. Bunlardan ilki genellikle beş adımdan oluşmuş ve şu şekilde ifade edilmiştir:
- Başlatan ve kolaylaştıran: Ekip olarak çalışırken bir ekip üyesinin karşılaştığı probleme ya da duruma yönelik çözümler geliştirilmeye çalışılabilir. Problemle veya durumla karşı karşıya kalan kişi başlatan kişi olarak ifade edilmektedir. Karşılaşılan problem ya da durumu aşmaya yönelik yardım sunan kişiye de kolaylaştıran kişi denilmektedir. Kolaylaştıran rolünde bulunan kişi aşılmaya çalışılan problem ya da duruma ilişkin süreçte rehber olarak görev yapmaktadır. Başlatan ya da kolaylaştıran birden fazla kişi olabilir.
- Açıklayıcı sorular: Başlatan kişi ya da kişiler karşılaşılan problemi ya da durumu anlatır ve açıklarlar. Kolaylaştıran kişi ya da kişiler de sorular sorarak problemin ya da durumun daha açık ve anlaşılır olması için çaba gösterirler.
- Özetleme: İş birliği içinde çalışan ekip probleme ya da duruma özgü özellikleri, bilgileri, görüşleri, örüntüleri bir araya getirerek karşılan açmazı ya da durumu özetlemeye çalışır.
- Müdahaleler ve tahminler: İş birliği içinde çalışan ekip karşılaşılan problemi ya da durumu aşmaya hizmet edebilecek en az üç farklı plan geliştirir. Ekip geliştirilen bu planların olası sonuçlarını da tartışır.
- Değerlendirme: Ekip uygulanacak planı ve bireydeki değişimi izlemeye yönelik strateji de içeren bir değerlendirme planı hazırlar. Ekip sürecin ilerleyişine göre planın uygulanma süresince ihtiyaç olabilecek değişiklikleri değerlendirmek üzere toplantılar gerçekleştirir.
- İşleyiş Modeli: Oluşan durumlar ya da problemler karşısında izlenebilecek diğer işleyiş modeli de altı basamak olarak şu şekilde ifade edilmiştir:
- Problem çözmeye yönelik ortam oluşturulması: İş birliği içinde çalışmalarını yürüten ekip üyelerinin karşılaştıkları durumu ya da problemi aşmaya yönelik tutum sergilemeleri ve buna inanmaları önemlidir. Yapılacak çalışmanın işe yaramayacağını düşünerek başlandığında aile bu durum için çaba harcamak istemeyebilir.
- Problemin belirlenmesi : Bu kolay bir aşama gibi görünse de sanıldığından daha zor olabilir. İş birliği sürecine katılan ekip üyeleri problemi kendi bakış açılarıyla sunacaklardır. Bu aşamada aile ile birlikte problem herkesin aynı şekilde anlayabileceği ifadeler kullanılarak açıklanmalıdır. Hangi durumla ilişkili olarak ortaya çıktığının, ne zaman arttığı ya da azaldığının, özelliklerinin ne olduğunun bilinmesi ilerleyen aşamalar için katkı sağlayacaktır.
- Alternatifler oluşturma: Bu aşamada aile ile birlikte problemin çözümüne yönelik alternatiflerin oluşturulması beklenir. Bu aşamada herkesin çözüme dair fikirlerini ortaya koyabileceği, saygı çerçevesinin korunduğu bir atmosfer oluşturulması önem taşımaktadır.
- Olası çözümlerin değerlendirilmesi: Bir önceki aşamada oluşturulan çözüm önerileri olumlu ve olumsuz yönleri ya da uygulama açısından kolaylık sağlayan ve güçlük oluşturan özellikleri açısından değerlendirilerek uygulanacak çözümün hangisi olacağına karar verilir.
- Çözüm önerisinin uygulanması: Belirlenen çözüm önerisinin uygulamaya koyulduğu aşamadır. Bu aşamada yapılan uygulamayla birlikte notlar alınarak kayıt tutulması değişimin görülmesine yardımcı olacaktır.
- Uygulama sonucunu değerlendirilmesi: Bu aşamada yapılan uygulamayla elde edilen sonuçlar değerlendirilir. Yapılan değerlendirmeye göre uygulamaya devam edilebilir, uygulama sonlandırılıp başka bir çözüm yolu aranabilir.
Uzman ve ailenin sağlıklı bir iş birliği süreci geliştirmesini ya da süreç içinde bir problemle karşılaştığında etkili çözümler geliştirmelerini etkileyebilecek çeşitli etmenler bulunmaktadır. Bunlara kısaca değinmek gerekirse:
Zaman: İş birliği içerisinde çalışma gerçekleştirilmesine yönelik bir adım atıldığında, öncelikle bunun bir süreç olduğu, zaman aldığı ve çaba gerektirdiği akılda tutulmalıdır. İş birliğini etkileyebilecek en önemli kaynağın zaman olduğu belirtilmektedir. İş birliği sürecinde ekibe zaman ayırmanın zorunluluğu bildirilmekte ve bunun sağlanmaması durumunda iş birliğine gönüllü olarak katılamayacakları ifade edilmektedir. Dolayısıyla iş birliği süreci için engelli bireyin ailesi ve uzmanların zaman ayırması ve birlikte çalışmak için ortak zamanların belirlenmesi önemli noktalardan biridir.
Kişisel İnanışlar ve Bakış Açıları: İş birliği sürecinde ekibin üyesi olacak kişilerin kişisel inanışlarını ve bakış açılarını gözden geçirmeleri çok önemlidir. Çünkü kişilerin kişisel inanışlarının ve perspektiflerinin sürecin başarısı ve devamlılığı için büyük önem taşıdığı ifade edilmektedir. Kişi birlikte çalışmayı mı sever yoksa yalnız çalışmayı mı sevdiğine karar vermelidir. Birey kendi bakış açılarını sorgulamaya, diğer bireylerin inanç ve bakış açılarını kabullenmeye odaklanmalıdır. Yapılan iş birliğinin ve çalışmanın yararına inanılması, kişilerin sürece olan katılımlarını ve sürecin çıktılarını olumlu etkileyecektir.
Güven: İş birliği sürecinde ortak bir amaç doğrultusunda ortak bir çalışma gerçekleştirebilmek için aile bireylerinin ve uzmanların birbirine güvenmemeleri sürecin gidişatını olumsuz etkileyebilir. Güven ilişkisini geliştirmek adına iş birliğinin amacından ve iş birliği yaparak elde edilmesi planlanan gelişmelerden aileye açık bir şekilde bahsetmek güven için bir basamak oluşturabilir.
Beceri: İş birliği sürecine katılanların belirli yeterlilikleri ve becerileri bulunmaktadır. Sürece katılan kişiler kendi yeterlilikleri ve becerileri doğrultusunda görev paylaşımına katılmalı ve birbirlerinin becerilerine, yapabileceklerine, yeterliliklerine karşı yargılayan tutumlardan kaçınmalıdırlar. Bu süreçte herkesin yapabildikleri ölçüsünde katkıda bulunarak ortak amacı gerçekleştirme yönünde katkıda bulunacağı hatırlanmalıdır.
Saygı: Etkili bir iş birliği süreci için uzman ve aile arasındaki etkileşimin saygı sınırları içerisinde olması şarttır. Gerek uzman gerek aile birbirlerinin kültürel özelliklerine, inanışlarına, görüşlerine, yaşam biçimlerine ve kişisel özelliklerine karşı saygılı olmalı ve kabullenici bir tutum sergilemelidir. İş birliği içerisinde yürütülecek olan çalışmada önemli olan ortak bir amaç doğrultusunda birlikte çalışabilmektedir.
Etkili İletişim Becerileri: İş birliği sürecinde bireylerin etkili iletişim becerilerine sahip olmaları başarılı bir iş birliği sürecinin en önemli ön koşulları arasında yer aldığı ifade edilmektedir. Etkili bir iletişimle aktif dinleme, ortak amaçların kararlaştırılması ve bu amaçlara ulaşmak için süreci izleme gibi önemli etmenlerin başarılı olarak gerçekleştirilebileceği ifade edilmektedir. İletişim iş birliğinin ön koşulu olmanın yanında daha önce de ifade edildiği gibi iş birliği sürecinin tamamında, iş birliği sürecine ilişkin özelliklerin karşılanması büyük önem taşıyan çok önemli bir kavramdır. Dolayısıyla başarılı ve istendik bir iş birliği süreci ile amaçlara ulaşabilmek için iletişimin doğru ve etkili bir şekilde kurulması büyük önem taşımaktadır.
İletişim
Bir kavram olarak iletişim sosyoloji, psikoloji, yönetim bilimleri, dil bilim, sibernetik vb. pek çok disiplinin ilgi duyduğu, inceleme alanına aldığı bir kavramdır.
Kişiler arası iletişimde bazı benzerliklere ulaşılabileceği ifade edilmektedir:
- Kişiler arası iletişimde en az iki birey bulunur.
- Kişiler arası iletişim bir süreçtir ve bu süreç karşılıklıdır, tek yönlü değildir.
- Kişiler arası iletişim sürecinde bilgi, duygu, düşünce ve yaşantılar karşılıklı olarak aktarılır.
İletişim süreci belli ögelerden oluşmaktadır. İletişimin temel ögelerini bilmek ve aileye aktarmak gereklidir. Bu ögeler; kaynak, mesaj, kanal, alıcı ve dönüt olarak sıralanabilir:
Kaynak: Kaynak mesajı göndererek iletişimi başlatan kişidir. Kaynak bir kişi ya da örgüt olabilir. Kaynak duygu, düşünce ya da bilgilerini başka bir kişiye ya da gruba aktarmak amacıyla araçları/ kanalı kullanarak iletişimi başlatır.
İleti: Kaynak duygu, düşünce ya da bilgilerini ileti oluşturarak aktarır. Kaynağın gönderdiği mesaj iletidir. Kaynak ve hedef arasındaki ilişkiyi sağlayan temel ögedir.
Kanal: Oluşturulan iletinin kaynaktan alıcıya gitmesini sağlayan yola kanal denir. İleti aktaran fiziksel ortam olarak da ifade edilebilirler. Örneğin duyu organlarına göre farklı kanallar mevcuttur; mimikler, jestler başka bir ifadeyle sözsüz iletişim bileşenleri düşünüldüğünde görsel kanalın işin içine gireceği söylenebilir. Biriyle telefonda konuşulduğunda işitme kanalı kullanılır.
Alıcı: Kaynağın kanal ya da kanallar yoluyla iletiyi ulaştırmayı amaçladığı kişi ya da kişilere alıcı denir. İletinin hedefidir. Alıcı yollanan iletiyi algılayan, anlamlandıran ve anladığını gösteren kişidir.
Dönüt: Kaynak tarafından gönderilen iletiye yönelik olarak alıcının geliştirdiği tepkidir. Bireyler iletişim kurarken pek çok farklı kanalı birlikte ya da ayrı ayrı kullanarak bu kanallara uygun olarak oluşturdukları iletileri göndermektedirler. İletişime ilişkin bu sürece bakıldığında iki model görülebilir; bunlardan biri doğrusal iletişim modeli diğeri de etkileşimsel iletişim modelidir. Doğrusal iletişim modelinde kaynak mesajı gönderir ve alıcı da alır ancak aralarında etkileşim söz konusu değildir. Doğrusal iletişim modeli süreci şu şekilde ifade edilebilir:
- İletiyi yollayan, belirli bir hedefe ulaşmak üzere iletisinin nasıl olacağına ve iletisini hangi kanalla hangi araçla göndereceğine karar verir.
- Birey deneyimlerinden yararlanarak amacını gerçekleştirmek için ulaştırmak istediği anlamı taşıyacak iletisini kodlayarak oluşturur.
- Kaynak aktarmak adına iletiyi sözel ya da sözel olmayan formlara çevirir.
- Alıcı, kendisine gönderilen iletiyi anlamaya çalışır.
- Alıcı iletiyi kendi yaşam deneyimleri doğrultusunda anlamlandırmaya çalışarak, kendisine en doğru gelen sonucu elde edene dek yorum geliştirir.
Etkileşimsel modelde bireyler hem ileti gönderen hem de ileti alan olabilirler. Bu modelin özellikleri şu şekilde karşımıza çıkmaktadır:
- İletiler hem kaynak hem de alıcı tarafından kodlanır ve çözümlenir. • İletişimde her iki taraf da kaynak ve alıcı olarak yer alırlar, karşılıklılık söz konusudur dolayısıyla her iki taraf da dönütler verir.
- İletişim bireylerin daha önceki deneyimlerinden etkilenir. Bireyler farklı zamanlarda oluşan durumlarda ifade ettiklerinden etkilenerek tepki verirler.
- Etkileşimin meydana geldiği fiziksel çevre iletişimi etkiler. Bireyler bağlamlara uygun olarak ifadelerini seçerler. İş arkadaşlarının kendi aralarında konuşurlarken farklı, müşterileri yanlarındayken farklı kelimeler kullanması.
- Önceki ilişkiler bireylerin kuracakları iletişimi etkiler.
- İletişim yer aldığı sosyokültürel durumdan etkilenir. Bireylerin ifadeleri genellikle iş etkinliği, ebeveynlik, bayramlar ve tatiller gibi davranışsal kurallar bulunduran sosyal durumlardan etkilenir.
Doğrusal ve etkileşimsel iletişim modeline benzer şekilde uzmanlar ve aileler arasında da iki tür iletişim modelinin varlığından söz edilebilir. Bu modeller yazılı ve sözlü iletişim karşımıza çıkmaktadır. Hem yazılı iletişim hem de sözlü iletişim tek yönlü diğer bir ifadeyle doğrusal olabileceği gibi, iki yönlü başka bir ifadeyle etkileşimli olabilmektedir.
Yazılı iletişim doğrusal iletişim modeliyle ilgili verilen süreçlere ve özelliklere benzerdir. Yazılı iletişim modelleri kullanılarak genel bilgiler, kurallar, varsa yapılan değerlendirmeler, görüşler ya da aileden yapması beklenen davranışlar/kurallar iletilebilir. Bu modelde uzman bunlar ve benzeri konulara ilişkin iletmek istediklerini aileye bildirir. Bu model doğrusal iletişim modelinde bahsedildiği gibi; yazılı olarak gönderilerin ileti aile tarafından doğru olarak anlaşılması/uygulanması temeline dayanmaktadır. Bu doğrultuda yararlanılabilecek çeşitli iletişim araçları mevcuttur.
Mektuplar, notlar, iletişim defterleri: Mektuplar, notlar ya da iletişim defterleri aile ve uzman arasında bilgi değişimini sağlayan yöntemlerdendir. Ailelere göre yazılı iletişim bireye ilişkin sağladığı bilgiler açısından oldukça kullanışlıdır. Bazı uzmanlar ve aileler mektup ya da notlar yerine iletişim defterlerini tercih edebilmektedirler çünkü notlar ve mektuplar düşünüldüğünde iletişim defterlerinin kaybolma ihtimali daha düşüktür. Bunun yanı sıra iletişim defterleri hem önceki diyalogların görülmesine imkân tanır hem de uzun vadede iletişimin kaydının tutulmasına hizmet eder. Yazılı iletişimde ne sıklıkla yazılacağına, ne tür bilgilerin paylaşılacağına, kimin yazacağına ve yazılanları kimlerin okuyabileceğine uzman ve aile birlikte karar vermelidir. Yazılı iletişim yüz yüze iletişim ya da telefon görüşmeleri için uygun ortak zaman bulmakta güçlük çeken uzman ve aileler için kolaylık sağlayabilir.
Uzmanlar mektup, not ya da iletişim defterleri aracılıyla iletişime geçtiklerinde olumlu mesajlar oluşturma konusunda özen göstermelidirler. Önemli, hassasiyet ya da mahremiyet gerektiren ya da yanlış anlaşılmaya mahal verebilecek mesajların yüz yüze iletilmesi daha doğru olacaktır.
El kitapları ya da Rehberler: El kitapları ya da rehberler aracılığıyla sağlanacak bakım hizmetlerine ilişkin en temel bilgiler, kurallar ya da ilkeler sunulabilir. El kitapları/rehberler aracılığıyla gerekli genel bilgiler, ailenin olası sorularına yanıt olabilecek bilgiler ya da aileler için hizmetler dâhilinde kaynaklara dair bilgilendirmeler sunulabilir. Bu araçlar tüm ailelere aynı vakit kaybetmeksizin bilgi sunumunda etkili bir araç olarak kullanılabilir. El kitaplarının ya da rehberlerin biçimsel özellikleri okunmaları açısından önem taşımaktadır. El kitaplarının kısa, açık ve kolay anlaşılabilir ilgi çekici bir yazım tarzıyla oluşturulması onları okumak için daha çekici kılmaktadır.
El ilanları ya da bildiriler: El ilanları ya da bildiriler belirli konulara yönelik olarak geliştirilen materyallerdir. Ailelere yönelik pek çok konuya ilişkin el ilanı ya da bildiri geliştirilebilir.
El ilanları ya da bildirileri hazırlamadan önce ailelerin gereksinimleri ve istekleri belirlenerek bu doğrultuda hazırlıklar yapılabilir. Bu araçlarda önemli görülen noktalar renk, işaret ya da sembol gibi ayırt edici ögeleri kullanarak vurgulanabilir. Bunun yanı sıra bir el ilanı ya da bildiride bahsedilen konuya ilişkin uzmanlara ya da daha detaylı bilgilere nasıl ulaşılabileceğine dair bilgilerin de ailelere sunulması önemlidir.
İnternet kullanarak yazılı iletişim kurma: Günümüzde internet geleneksel yazılı iletişim araçlarına kıyasla daha hızlı ve etkili bir iletişim aracı haline gelmiştir. İnternet ailelerle iletişim kurabilmek adına önemli bir araç olmakla birlikte bu konuda pek çok yol da sağlamaktadır. Bu noktada; uzmanın ve ailenin internete erişebilecekleri, bilgisayar, telefon, tablet gibi bir araca sahip olup olmadıkları eğer internet erişimi olan bir araçları varsa bu araçları ve interneti kullanma becerilerinin ve alışkanlıklarının düzeyi önemli belirleyicilerdir. Eğer bu şartları karşılayan bir ekip varsa internet üzerinden iletişim sağlamak oldukça pratik olabilir. Bu yolla iletişim sağlama araçlarından bir elektronik postalar olabilir. Her konunun kayıtlı kalması açısından da pratik olan bu yolla notlarla, mektuplarla ya da iletişim defterleriyle iletilmesi amaçlanan bilgiler iletilebilir. Ailede hem baba hem annenin aynı konuyu size e-posta atması, e-postanın atıldığı saatte okunmasının mümkün olmaması gibi sebeplerle oluşabilecek anlaşmazlıkları çözmek adına iletişim yolu olarak seçildiği zaman gerekli kuralların belirlenmesi işleri kolaylaştırabilir. Bazı bilgileri sunumunda ya da bazı konularda daha detaylı bilgiler elde edilmesi gerektiğin ilgili internet sayfalarının kullanımı sağlanabilir. Bunların yanı sıra akıllı telefonlar aracılığıyla da yazılı iletişim sağlanabilir. Akıllı telefonlardaki çeşitli mesajlaşma uygulamaları da internet yoluyla yazılı iletişim açısından değerlendirilebilir.
Sözlü ya da yüz yüze iletişim modeli etkileşimsel iletişim modeliyle paralel özellikler sergilemektedir. Sözlü ya da yüz yüze iletişimde iletişimin katılımcısı olan tarafların her ikisi de hem alıcı hem de kaynaktırlar. Her iki taraf da anında geri bildirimde bulunabilir. Sözlü ve yüz yüze iletişim yollarının yazılı iletişime kıyasla daha etkili oldukları ifade edilebilir. Yüz yüze iletişimin ise aileuzman iletişiminde en etkili ve sık kullanılan yol olduğu ifade edilmektedir. Sözlü iletişim kurulduğunda gönderilen iletinin alıcı tarafından ne derece anlaşıldığı belirlenebilir, alıcı gereksinim duyduğunda daha açık ve net anlamasına hizmet edecek açıklamaları ve ek bilgileri talep edebilir. Ses tonu tüm süreç boyunca iletişimin daha sağlıklı yürütülebilmesi adına ipuçları sağlayabilir. Bunların yanı sıra yüz yüze iletişim sağlandığında vücut dili, jest ve mimikler gibi diğer etmenler de sürece dahil olarak iletilmek istenen mesajın etkisini güçlendirebilmektedir. Sözlü ve yüz yüze iletişim tekniklerini şu şekilde ele alabiliriz:
Telefon Görüşmeleri: Telefon görüşmeleri bilgi ve düşünce paylaşımı için etkili olarak kullanılabilirler. Aile ve uzmanlar arasındaki telefon görüşmeleri genel bir kural olarak belirlenen konu üzerine odaklanarak kısa bir sürede gerçekleştirilmelidir. Daha fazla bilgi vermek ya da farklı konular görüşülmek istendiğinde yüz yüze iletişim tercih edilmesinin daha etkili olduğu ifade edilmektedir.
Telefon görüşmelerinde sınırlılık olarak ele alınabilecek en önemli durum mimikleri ya da jestleri gibi sözel olmayan iletişim araçlarının gözlemlenememesidir.
GSM alanındaki gelişmeler görüntülü görüşmeleri mümkün kılmaktadır ancak her ailenin bu imkâna sahip olmayabileceği ya da bunu tercih etmeyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenlerle telefon görüşmeleri esnasında karşıdaki aile üyesine dikkatin yöneltilmesi ve söylediklerinin doğru anlaşılıp anlaşılmadığını teyit etmek adına arada özetlemeler yapılması, sorular sorulması önemlidir. Bunların yanı sıra yapılacak telefon görüşmeleri için öncesinde ailelerle uygun günlerin ve zamanların belirlenmesi, ailelerin arayabilecekleri günler ve saatler belirtilmelidir. Telefon görüşmesinin kiminle gerçekleştirileceği, hangi telefonun aranacağının kararlaştırılması gerekmektedir. Telefon görüşmelerinin etkili yürütülebilmesi adına bazı bilgiler şu şekilde sunulmuştur:
- Her görüşmenin önemli olduğu unutulmamalıdır.
- Telefon görüşmesinin başında önce kendinizi tanıtın, aradığınız zamanın uygun bir zaman olup olmadığını sorun eğer uygun bir zaman değilse ne zaman arayabileceğinizi kararlaştırarak görüşmeyi sonlandırın.
- Telefonu eleştirileri sunma aracı olarak kullanmayın, eleştirilerinizi yüz yüze olduğunuz bir görüşmede uygun bir dil kullanarak ifade edin.
- Arama yapmadan önce görüşmenin gündemi konusunda notlarınızı hazırlayın.
- Görüşme esnasında bekletmek durumunda kalırsanız aileye bunun nedenini açıklayarak beklemesini rica edin ancak uzun bir süre beklemek durumundaysanız nedenini açıklayarak konuşmayı uygun şekilde sonlandırın ve en kısa sürede tekrar arayın.
- Telefon görüşmesi esnasında anlaşılır, net ve olumlu ifadeler kullanmaya özen gösterin, aile bireylerinin size soru sormasına olanak tanıyın.
- Tüm aramaları zamanında gerçekleştirme ve zamanında yanıtlama konusunda özen göstermeye çalışın.
- Görüşmeyi sonlandırırken karşınızdaki aile bireyine teşekkür ederek sonlandırmaya dikkat edin.
Bire bir yüz yüze görüşme: Yüz yüze iletişimin aileuzman iletişiminde en etkili ve sık kullanıla yol olduğunu belirtilmektedir. Düzenli olarak gerçekleştirilen aile görüşmelerinin ailelerle kurulan iş birliği ve iletişimin güçlendirerek devamının gelmesine katkıda bulunabileceği ifade edilmektedir.
Görüşme öncesinde yapılması gereken düzenlemeler;
- Görüşme hakkında bilgilendirmede bulunma,
- Görüşme gündemini planlama ve
- Çevresel düzenlemeleri gerçekleştirme olarak sıralanabilir.
Ailelerle yapılacak görüşmenin nedenine dair bilgi verilmeli, görüşme esnasında uzman ve aile dışında kimlerin katılacağı konusunda aile bilgilendirilmelidir. Görüşmenin amacı ailelere açıklanırken açık olunmalı ve ailede kaygı oluşturacak tutumlardan kaçınılmalıdır. Aileyle yapılacak düzenli görüşmelerin günlerinin ve zamanlarının belirlenmesi iş birliğinin düzenli olması açısından etkili bir yol olabilir. Aileler görüşme söz konusu olduğunda kendilerini suçlu hissetmelerine sebep olacak olumsuz duygulanımlar içine girebilirler, bunun önüne geçmek adına ailelerin görüşmenin amacını anlamaları için gerekli açıklamaları sunmak önemlidir.
Aile ile görüşme öncesinde gündemin belirlenmiş olması önemli bilgilerin gözden kaçmasının önüne geçecektir. Ailenin önceden gündemi bilmesi, ailenin de hazırlanmasına imkân tanıyacaktır. Ayrıca toplantı gündemi ailelerin de önemli gördüğü maddeleri ya da konuları kapsama açısında belirli bir esneklikte olmalıdır.
Görüşmenin nerede yapılacağının belirlenmesi gerekmektedir. Belirlenen ortamda o zaman dilimi esnasında rahatsız edilmeme konusunda gerekli önlemlerin alınması yararlı olabilir. Ev ziyaretleri yaşadıkları ortamın tanınması ve fikir elde etmesi, aile ile iş birliği ve iletişim geliştirilmesi için önemli bilgi kaynaklarıdır.
Görüşme esnasında aile ile uyumlu ve içten bir ilişki geliştirmeye, bireye ilişkin bilgi elde etmeye ve bilgi sunmaya, konuşmayı özetleyerek bir sonraki görüşmeyi planlamaya dikkat edilmelidir. Aileyle görüşme esnasında aileyi olduğu gibi kabullenildiği mesajının verilmesi, karşılıklı anlayış ve saygı içerisinde empatiye dayanan bir ilişkinin geliştirilmesi sağlıklı bir ilişkinin kurulmasına yardımcı olacaktır.
Görüşme esnasında aileden bilgi toplanabilecek sözel ifadelerin yanı sıra tutumlar, jestler ve mimikler, duygular, ses tonlamaları ve davranışlar da önemli bilgi kaynakları olarak değerlendirilmelidir. Ailenin hassasiyetlerine ve kültürel özellikleri dikkate alınarak ailenin gündem doğrultusunda teşvik edici bir tutum sergilenmelidir. Açık uçlu sorular hem bilgi alma açısından daha fazla ihtimal sunabilir hem de ailenin konuşması açısından teşvik edici olabilir. Görüşme esnasında ailelerin ne demek istediklerini anlamakta güçlük çekildiğinde açıklamalar ya da örneklerin istenmesiyle ifadelerle neyin kastedildiği daha açık bir şekilde ortaya koyulmaya çalışılmalıdır. Ailelerin kurdukları cümleler özetlenerek geri bildirimlerle sunularak yanlış anlaşılmaların önüne geçilebileceği gibi aileye de anlaşıldıklarına dair geri bildirim sunulabilir. Ailelerle konuşurken uzman kendi alanına ilişkin terimler yerine ailenin anlayabileceği kavramları kullanmaya özen göstermelidir, bu konuşmanın anlaşılırlığını artırabilir. Bunun yanı sıra aile ile görüşme esnasında olumlu gelişmeler ve durumlarla iletişime başlanmalıdır. Diğer gündem maddelerine daha sonra geçilmelidir. Aileye somut örnekler verilmeli ve aile huzursuz ya da kafası karışmış göründüğünde ailenin soru sorabilmesi ya da yorumda bulunması için fırsat oluşturulmalıdır. Görüşme sonunda görüşme boyunca ele alınan gündem maddeleri kısaca özetlenmeli ve alınan kararlar tekrarlanarak açık ve net hâle getirilmelidir. Gerekli görev dağılımları ve eğer yapılacaksa bir sonraki görüşme tarihi, zamanı ve olası gündem maddeleri kararlaştırılmalıdır. Görüşme sonunda olumlu ifadeler kullanılmalı ve aileye katılımı için teşekkür edilmelidir.
Görüşme sonrasında eğer uygunsa uzman görüşmeyi bireyle birlikte ele alarak alınan kararları ve sonuçları varsa diğer uzmanlarla da paylaşmalı, görüşmeye ilişkin tutanakları kaydetmelidir. Engeli bulunan birey görüşmeye katılmadıysa ailesi de uygun gördüğü takdirde görüşmede ele alınan konuları ve kararları paylaşmak uygun olabilir. Bu kararların ne anlama geldiği de açıklanarak anlaşılır hâlde sunulmalıdır ve engelli bireye soru sorması ve yorumlar yapması için fırsat sağlanmalıdır. Görüşmede alınan kararlar ve amaçlar unutulmadan kaydedilerek dosyalanmalıdır. Uzman bir sonraki toplantının tarihini ve yerini not etmeyi unutmamalıdır.
Planlanmamış Görüşmeler: Uzman beklenmedik bir zamanda aile ziyaretiyle ya da aile telefonuyla karşı karşıya kalabilir. Bu durumda öncelikle uzmanın o sırada planlanmamış bu görüşmeyi yapabilecek zamanının, olup olmadığına karar vermesi gerekmektedir. Uygun olunmadığı takdirde aileye açıklama yapılmasıyla daha uygun bir zamanda görüşülebileceğini ifade edilerek görüşme ertelenebilir. Aileyle en başta nasıl bir iletişim geliştirileceğinin kararlaştırılması acil durumlar dışında gelebilecek sürpriz aramaların önlenmesinde yardımcı olabilir. Aile ile yapılacak bu karar alma sürecinde uzman seçilen ya da tartışılan iletişim yollarına ilişkin gerekçelerini sunduğu takdirde olası yanlış anlaşılmaların önüne geçilebilir.
Bunların ötesinde uzman bireyle ilişkili kayıtları dosyasında bulundurmalı ve gerekli verileri düzenli olarak kaydetmelidir. Bu sayede diğer uzmanlara ve aile bireylerine sağlıklı bilgi aktarımı kolaylaşacaktır. Ayrıca uzman çocukla ilişkili uzmanların, aile bireylerinin, kurum ve kuruluşlarının isimlerini, adreslerini ve telefon numaralarını elinde bulundurabilir. Böylece gerekli olduğunda ya da acil bir durumda panik ortamı oluşmaksızın gerekli aramalar gerçekleştirilebilir.
Ailelerle grup olarak gerçekleştirilen görüşmeler: Birden fazla aile ile birlikte görüşmek genel bilgilerin sunulması açısından zaman kazandırabilir. Bu tür görüşmelerde tüm aileleri ilgilendiren ortak konular ele alınmalıdır. Bu görüşmeler temel konulara ilişkin aile eğitimleri sunmak için de birer fırsat olabilirler. Tıpkı bire bir görüşmelerde olduğu gibi bu görüşmelerin de öncesinde çeşitli hazırlıklar gerçekleştirilmelidir. Ailelerin bireysel durumları ya da bireysel soruları, ailelerle ile gerçekleştirilen bire bir görüşmelerde ele alınmalıdır.
İnternet yoluyla gerçekleştirilen görüşmeler: Bu tür görüşmeler internet yoluyla çeşitli bilgisayar programları ya da akıllı telefon uygulamaları üzerinden gerçekleştirilebilir. Ancak bu noktada önemli olan ailenin böyle bir teknolojiye ulaşma imkânının, bu teknolojiyi kullanma becerisinin bu teknolojiyi kullanma isteğinin göz önüne alınması gerektiğidir. Aile herhangi bir sebeple bu yolu tercih etmediğinde başka bir iletişim yolu düşünülmelidir. Ailelerle görüşmelerin hangi gün ve saatlerde, ne sıklıkla gerçekleştirileceği, hangi uygulamanın kullanılacağı önceden belirlenmelidir. Diğer hazırlıklar ise tıpkı bire bir görüşme sürecinde olduğu gibi yürütülmelidir. Burada özellikle dikkat edilecek noktalardan biri yüz yüze görüşme esnasında başka herhangi bir programlaya da etmenle ilgilenmeksizin dikkati aileye yöneltmektir.
Ailelerle etkili iletişimin sağlanabilmesi için sözel olmayan iletişim becerilerini, sözel iletişim becerilerini ve iletişim engellerini bilmek önem taşımaktadır.
Sözel olmayan iletişim becerileri konuşma ya da yazılı sözcükler haricindeki tüm iletişimi kapsamaktadır. Mimikler, jestler, yüz ifadeleri, duruş, ses tonu ve kelime vurguları yoluyla sözel olmayan iletişimler geliştirmektedir. Genellikle sözsüz olarak karşıya aktardığımız ipuçlarının farkında olmayız. Aileyle ve diğer uzmanlarla kuracağımız iletişimi ve etkileşimi geliştirmek adına bu becerilere ilişkin farkındalığın arttırılması gerekmektedir. Bu beceriler iki başlık altında ele alınmaktadır; fiziksel hazır bulunmak ve dinleme.
- Fiziksel hazır bulunuşluk: Fiziksel hazır bulunuşluk denildiğinde göz kontağı ve fiziksel temas, yüz ifadeleri ve jestler akla gelmelidir. Aile bireyleriyle olan fiziksel yakınlığımız onları rahatsız etmeyecek kadar yakın ve ilgisiz bir tutum sergilediğimizi hissettirmeyecek kadar uzak olmalıdır. Bireylerin kişisel alanlarına fazla yakın durmak da fazla uzak durmak da olumsuz mesajlar verilmesine sebep olabilir. İnsanların konuşurken dinlerken olduğundan daha fazla göz kontağı kurdukları ifade edilmektedir. Konuşurken sürekli başka yerlere bakmak ya da sürekli gözünün içine bakmak da rahatsız edici duygular uyandırabilir. Uzmanlar yüz ifadelerini ve jestlerini karşılarındaki kişinin kültürel ve manevi özelliklerini de gözeterek kontrol etmelidirler. Karşıdaki bireyi yargılayıcı ya da hoşnutsuzluk yansıtıcı ifadeler kullanımından kaçınılmalıdır. Olumlu etki sağlayacak yüz ifadelerinin duruma göre çeşitlenebilen ve canlı olan donuk olmayan, zaman zaman oluşan gülümseme ile sıcaklığı ve empatiyi yansıtan ifadeler olduğu belirtilmiştir. Bu ifadeler de görüşmenin gidişatına göre bağlama uygun olarak oluşması beklenen ifadelerdir.
- Dinleme: Etkili iletişimin en temel bileşeni dinlemedir. Ancak etkili dinleme nadiren kendiliğinden gelişir. Samimi ve dikkatin dağılmadığı bir dinleme özen, sabır, pratik ve diğer dinleme türlerine karşı farkındalık gerektirmektedir.
- Kişiler kimi zaman dikkatini tamamen karşısındaki bireye yönlendirmeden dinleyebilirler.
- Kimi zaman dinliyor gibi gözükürken tamamen farklı şeyleri düşünüyor olabilirler.
- Kimi zaman ilgileri, enerjileri, duyguları ya da zamanları doğrultusunda belirli bölümleri dinleyerek seçici dinleme gerçekleştirebilirler.
- Kimi zaman dikkatli pasif dinleme gerçekleştirerek jest ve mimikleriyle, sessizlikleri ya da cesaretlendirmeleri kullanmaksızın karşısındakinin konuşmaya devam etmesine ilişkin ya da konuşmasında ne söylediğine ilişkin tepkide bulunulmayan dinleme gerçekleştirebilirler.
- • Kişiler kimi zaman aktif bir dinleme gerçekleştirirler, konuşmaya daha fazla dâhil olarak canlı bir şekilde, yorumlar yapıp sorular sorarak, kendi kişisel deneyimlerini paylaşarak iletişim kurarlar.
- Kimi zaman ise kişiler kendilerini karşılarındaki kişinin yerine koyarak, onun deneyimlerini ve anlattıklarını kendileri yaşamışçasına düşünerek empatik bir dinleme gerçekleştirirler.
Sözel İletişim Becerileri ailelerle iletişim kurarken sözel olmayan iletişim becerileri iletişimin etkililiği ve anlamı için önemli temel becerilerdir. Bunun yanında sözel tepkiler de iletişimi sağlamak için temel teşkil eden becerilerdendir. Sözel tepkiler şu şekilde sıralanabilirler; cevabı genişletme, yeniden ifade etme, duygulara karşı tepkide bulunma, soru sorma ve özetleme.
- Cevabı genişletme: Cevabı genişletme iki yolla gerçekleştirilebilir. Bunlardan biri minimal düzeyde cesaretlendirmelerin yapıldığı “Aa?”, “Anladım.”, “Hıhı.”, “Sonra” gibi sözel ifadelerin kullanıldığı ya da baş sallama, mimikler ya da jestlerin kullanıldığı dinleyerek ve anlayarak iletişim kurmadır. Diğer yol sözel izlemedir. Sözel izleme ana noktaların kişinin kendi cümleleriyle yeniden ifade edilmesi, bir sözcüğün vurgulanması ya da aile üyesinin söylediğini uygun kelime ya da cümlelerle ailenin konuşma tarzıyla yeniden ifade edilmesi yoluyla gerçekleştirilebilir. Sözel izleme aileyi konuşmak için cesaretlendirmenin yanında, anlamların teyidinin yapılmasıyla uzmana da kendi dinlemesinin doğru olup olmadığı konusunda geri bildirim sunar.
- Yeniden ifade etme: Yeniden ifade etme kendi sözcüklerini kullanarak diğer kişinin mesajını açık bir anlam ifade edecek biçimde özetlemektir. Yeniden ifade etme sırasında olabildiğince ailenin kullandığı dile yakın bir dil kullanımı önemlidir. Yeniden ifade etme sırasında söylenenlerin hem açık hem de gizli anlamları ele alınır. Bu mekanik bir işlem olarak gerçekleştirilmez. Yeniden ifade etme içeriğin açık hâle getirilmesinde oldukça etkilidir daha da önemlisi ilgili bir şekilde iletişim kurulmasında ve aile üyelerinin söylediklerinin empatik bir şekilde anlaşılmasında da çok etkilidir.
- Duygulara karşı tepkide bulunma: Duygulara karşı tepkide bulunabilmek için ilk olarak karşıdaki kişinin gözlenebilen ve altta yatan duygularını doğru bir şekilde algılayabilmek gereklidir. Bununla birlikte kişinin o anki deneyimleriyle uyumlu bir şekilde ifade ettiği duyguları anlayarak iletişim kurmak gereklidir. Bu durumda karşıdakinin ne söylediğiyle birlikte nasıl söylediğine de dikkat etmek gereklidir. Bu tekniği kullanırken aile üyesinin duygularını ve tutumlarını sözel olarak ifade etmeyi deneyin. Bu tekniğin amacı aile üyelerinin kendi hissetleri duyguları ve tutumları anlamalarına yardımcı olmaktır. Bununla birlikte uzman da aile üyelerinin duygularına karşı doğru bir bakış açısı geliştirebilir.
- Soru sorma: Soru sorma açık uçlu sorularla ya da kapalı uçlu sorularla gerçekleştirilebilir. Kapalı uçlu sorular cevabı sınırlı olan sorulardır. Sürekli kapalı uçlu sorular sorulması konuşmayı sınırlayabilir ve sınırlı bilgi elde edilmesine yol açabilir. Kapalı uçlu sorular öğrenilmek üzere belirlenmiş bilgileri almak ya da bazı bilgileri teyit etmek adına kullanılabilir. Açık uçlu sorular sorulduğunda aileler daha çok paylaşımda bulunurlar.
- Özetleme: Özetleme en dikkat çeken düşünceleri ve duygularını vurgulanarak diğer kişinin söylediklerinin yeniden ifade edilmesidir. Yeniden ifade etmeyle benzer olsa da özetleme daha uzundur. Özetleme önceki görüşmenin önemli noktalarını hatırlatmada, kafa karıştırıcı ve ayrıntılı konuların toparlanmasında kullanılabilir.
İletişim engelleri iletişimin sağlıklı olarak başlatılmasında, geliştirilmesinde ve sürdürülmesinde olumsuz etkilere sebep olabilirler. İletişim engellerinin ailelerden, uzmanlardan ve sistemden kaynaklanan engeller olarak sınıflandıkları görülmektedir. Aileden kaynaklanan iletişim engelleri bilgi eksikliği, kaynaklardaki yetersizlikler ve duygular olarak ele alınmaktadır. Engelli bireylerin aileleri engelli bireyin gereksinimleri ve bu gereksinimlerin karşılanması noktasında yeterli bilgiye sahip olmayabilirler. Bu durum iletişimde önemli bir engel olabilmektedir. Bu durumda aile engelli bireyin tanısının ne olduğu ve ona nasıl bakmaları gerektiği konusunda eğitim almalıdır. Bu gereksinim hâlinde aileler yararlanabilecekleri kaynaklara yönlendirilmeli ve uygun olduğu takdirde şartlar mümkün kılıyorsa uzmanlar bu destekleri sağlamalıdırlar.
Bazen aileler para ve zaman açısından kaynak yetersizliği yaşayabilirler, bu durum uzman aile ilişkisi önündeki engellerden biridir. Bakım hizmetlerinin sunulması için gerekli ortam düzenlemeleri ya da araçlar temin edilemiyor olabilir. Aile utanç ve suçluluk duygusuyla bu durumu uzmanlara açıklamakta güçlük çekebilir. Uzmanlar da önerilerinin aileler tarafından yerine getirilmediğini gördüklerinde hayal kırıklığı ya da engellenme duygusu yaşayabilirler. Bu durum iletişimi olumsuz etkiler.
Uzman ve ailelerin iletişiminde duygular da zarar verici hâle gelebilirler. Yeni tanı almış bir ailenin hissettiği yoğun üzüntü nedeniyle iletişim engellenebilir. Yoğun duygusal değişimlerin ve yoğun duygusal tepkilerin bulunduğu dönemlerde sağlıklı iletişim kurulması güçleşebilir. Bu durumda uzmanların empatik yaklaşarak ailelerin duygularını anlamaya çalışmaları, sabırlı davranarak ihtiyaç duydukları bilgiyi ve destekleri olumlu bir tutum sergileyerek karşılamaya çalışmaları önemlidir.
Uzmanlardan kaynaklı olarak ortaya çıkan engeller; ailelerle çalışmaya ilişkin tecrübe eksiklikleri, tutumlar ve iletişim farklılıkları olarak ele alınmaktadırlar. Ailelerle çalışma konusunda yeterli tecrübeye sahip olmayan uzmanlar aileleri anlama, onlarla sağlıklı iş birliği ve iletişim geliştirme konusunda zorlanabilirler. Bu durumu önlemek adına uzmanların uygulamalı eğitimlerle donanım kazanmalarının sağlanması önemlidir.
Bazı uzmanlar aileyi bir engel olarak görebilmektedirler, dolayısıyla böyle bir tutum sergilenmesi iletişimin sağlıklı olmasını engelleyecektir. Uzmanlar ailelerin engelli bireyi en iyi tanıyan kişiler ve çoğunlukla bireyin ilk ve birincil bakım vereni olduklarını unutmamalıdırlar. Her ailenin güçlü ve zayıf olduğu alanlar farklılık gösterebilir.
Aileler ve uzmanlar farklı eğitim düzeylerine sahip olabilirler, farklı kültürel ve manevi özelliklere sahip olabilirler. Bu etmenler iletişimde farklılıklara sebep olabilir. Uzman ailenin kültürüne, manevi değerlerine, sosyoekonomik özelliklerine ve iletişim kurma biçimlerine dair bir değerlendirmede bulunarak ailelerle iletişim kurmaya çalışmalıdır. İletişimde ortak paydayı yakalayana dek uğraşmak ve istekli olmak önemlidir.
Sistemden kaynaklanan iletişim engelleri sistemin ailelerle iletişime ilişkin politikalarının ve uygulamalarının yetersiz olması ya da sistemin kaynaklarının yetersiz olmasından ortaya çıkmaktadırlar. Ailelerin hak ve sorumlulukları ve uzmanların görev tanımlarının açık olmaması, kimlerin ailelerle iletişime geçmesi gerektiğinin, bunun için hangi koşulların gerekli olduğunun tanımlanmaması sorun olabilmektedir.