İnsan ve Davranış Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Duygular
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Duygular ve heyecanları nasıl tanımlanabilir?
Gecenin bir saatinde karanlık bir sokakta
duyduğunuz tanımlanamayan bir ses adımlarınızın daha da
hızlanmasına yol açabilir. Bazı davranışlarda
bulunduğumuz zaman çoğunlukla bu davranışların
sebeplerinin farkına varamayabiliriz. Kızgın olduğumuz
zaman bir arkadaşımıza bağırdığımızda belki öfkemizin
farkında olamayabilir, herhangi bir duygusal film
izledikten sonra aniden kapıldığımız ağlama nöbetinin
sebebini de anlayamayabiliriz. Tüm bu davranışlarımız ve
benzerlerinin temelinde duygular ve heyecanlar
bulunmaktadır. Yaşanabilecek herhangi bir olumsuz olay,
olayı yaşayan farklı kişiler tarafından farklı şekillerde
algılanabilmekte ve sonuç olarak farklı duyguları ortaya
çıkarabilmektedir. Duygular-heyecanlar davranışların
ortaya çıkmasında etkili karmaşık süreçlerdir. Kısaca
bireyin herhangi bir şey hakkındaki hissettikleri olarak
tanımlanabilecek olan duygular aslında harekete geçmeyi
sağlayan dürtülerdir ve birey olarak insanın yaşamla baş
edebilmesi için acil plan yapabilecek şekilde
programlanmıştır.
Duygu nedir?
Duygu sözcüğü kök itibariyle Latince hareket
etmek anlamına gelen “motere” kelimesinden türemiştir.
Bir başka ifade ile duygu kelimesi anlam olarak
“Emotion” (E-motion) yani hareket halindeki enerjiden
gelmektedir. Genel olarak İngilizceden tercümede dilimize
bazı kaynaklarda duygu bazı kaynaklarda ise heyecan
olarak aktarılmaktadır. Günlük dilde anlık durumlarla
beraber daha uzun süreli hissedilenler için duygu kelimesi
daha çok kullanılmaktadır.
Heyecan nedir?
Heyecan kavramı dilimizde bir anda oluşan, kısa
süreli ve daha yoğun bir şekilde hissedilen, içerisinde
fizyolojik unsurları etkin bir biçimde barındıran durumlar
için kullanılmaktadır.
Çevrenin duygular üzerindeki etkisi nasıl işlemektedir?
Duygular çevresel unsurlar ile davranışsal
sonuçlar arasında bağlayıcı rol üstlenmektedir. Duygular
bu noktada uygun davranış eğilimlerinin tepkilerini
hazırlar ve harekete geçirir. Bu durumla ilişkili olarak
duyguları kendimizle ilgili istekleri sürdürmek adına
karmaşık, şekillenmiş, organizmaya özgü tepkiler olarak
tanımlamak mümkündür. Bir şekilde duygular heyecanlar
bulunulan ortamın algılanmasıyla ortaya çıkan, iç
organları harekete geçirerek beden, davranış ve bilinçte
farklılık oluşturarak kendini hissettiren süreçlerdir.
Duygu yaşantısının vücutta gerçekleştiği düzeyler
nelerdir?
Duygu yaşantısı vücutta farklı düzeylerde
gerçekleşir. Bu düzeylerin oluş sırası farklı kuramlar
açısından farklı şekilde tanımlansa da, bu üç düzey tüm
duygu yaşantılarında tecrübe edilmektedir. Bu üç
düzeyden;
• İlki öznel yaşantı deneyimi her bireyin yaşadığı
öznel bir duygu yaşantısıdır. Tüm bireyler
duyguları kendi edindikleri algılayış çerçevesi
dâhilinde yaşarlar. Bireyin olaylara bakışı,
algılayışı o duyguyu ne ölçüde ve nasıl
yaşayacağını şekillendirir. Diğer bireylerin bu
duyguyu o kişi gibi hissetmesi onun gibi
anlamlandırması mümkün değildir.
• Duygu yaşantısı ile ilgili bir diğer düzeyde
duygusal davranış düzeyidir. Bireyin yaşadığı
duyguyla ilgili ortaya koyduğu davranış bize ya da
diğer insanlara duygu ile ilgili ipucu verir. Kişi
ağlıyorsa ya da gülüyorsa onun üzüldüğünü ya da
sevindiğini söylemek mümkündür. Bireyler kendi
duygularını doğrudan kendi hissettiklerinden,
diğer insanların duygularını ise ancak onların
davranışlarından öğrenebilmektedir.
• Duygusal yaşantı ile ilgili üçüncü düzey ise
vücutta gerçekleşen fizyolojik olaylardır.
Yaşanılan duygu durumuna göre değişkenlik
gösteren, kalp atışında, soluk alış verişinde
hızlanma, mide ve barsak hareketleri gibi
durumlar buna örnek olarak verilebilir.
Bu üç düzey yaşanılan duygu durumu ile ilgili olarak
birbirleriyle ilişkili bir biçimde ortaya çıkar. Bir birey
duygu ile ilgili heyecan durumu yaşar. Sonrasında başkası
tarafından bilinmeyen bu duygu durumu davranışa yansır
ve paralel şekilde bu duruma ilişkin fizyolojik değişimler
ortaya çıkar.
Korku ya da öfke gibi duygu durumlarında sempatik
bölümün tepkisi nasıl olur?
Korku ya da öfke gibi duygu durumlarında
sempatik bölümün tepkileri şöyle sıralanabilir:
• Kalp atışı ve solunum artar.
• Göz bebekleri büyür.
• Salya salgılanması ketlenir.
• Kan acil durum sebebiyle kullanılmak üzere mide
bağırsaklar yerine karar vermede kullanılmak
üzere beyne harekete geçmede kullanılmak üzere
iskelet kaslarına yönelir.
• Kan şekeri enerji sağlama adına kanda daha
yoğun hale gelir.
• Kanın pıhtılaşma hızı artar.
• Deriden kanın çekilmesiyle tüyler ürperme
neticesinde dikleşir.
Duygu ve davranış arasında nasıl bir ilişkisi
kurulabilir?
Psikolojinin ana çalışma alanı insan davranışları
ve ardında yatan süreçler olduğuna göre davranışların
şekillenmesinde önemli bir yere sahip duygular da
psikolojinin doğrudan çalışma alanına girmektedir.
Davranışın oluşmasında duygular da temelde güdüleyici
güçler olarak tanımlanabilirler. Duygular bir davranışı
başlatan, sürdüren ve yönlendiren süreçlerdir. Bu sebeple
duygular da güdüler gibi insan davranışının oluşmasına
öncülük ederler. İnsan davranışını şekillendirmede
güdülerin ve duygu-heyecanların farklılaşması söz
konusudur. Güdülerin genel olarak hangi davranışlarla
sonlanacağını kestirmek daha mümkündür. Fakat yaşanan
duygu ve heyecanlar sonucunda herkeste ortak davranışın
oluşacağı gibi bir çıkarımda bulunmak yanlış olacaktır.
Sonuç olarak duygular davranışı harekete geçirir, fakat bu
süreçte insandan insana farklılaşan davranış şekillerini
görmek mümkündür. Süreç içerisinde bireyin karmaşık
davranışlarını harekete geçiren duygular bireyi her duruma
özgü ve bireyden bireye farklılaşan davranışlara
yönlendirmektedir.
Bireylerin yaşadıkları duygular nasıl açıklanabilir?
Bireylerin yaşadıkları duygular kendi
davranışlarını harekete geçirebildiği gibi aynı zamanda
diğer insanların da davranışlarını harekete
geçirebilmektedir. Bireylerin yaşadıkları duygular
bulundukları ortamın duygusal atmosferini de
değiştirebilmektedir. Öte yandan bireyin duyguları bireyi
harekete geçirdiği gibi belli bir işi gerçekleştirme
aşamasında bireyin performansını da etkilemektedir. Belli
bir işte başarı sağlama adına duygu yoğunluğunun en uygun
seviyede olması gerekir. Yerkes-Dodson Yasası olarak
bilinen yasaya göre herhangi bir işten önce kişideki kaygı
düzeyinin çok yüksek olması bireyin aslında rahatlıkla
gerçekleştirebileceği bir işi yaparken sıkıntı yaşamasına
neden olabilmektedir. Öte yandan çok az duygu yaşamak;
örneğin yapılacak işle ilgili çok az kaygı yaşamak da kişinin
performansına olumsuz şekilde etki edebilmektedir.
Duyguların sınıflandırılması konusundaki görüşler
nasıldır?
Davranışların oluşmasında duyguları sınıflama
konusunda araştırmacıların üzerinde uzlaştığı ortak temel
bir nokta bulunmamaktadır. Bazı araştırmacılar duyguları;
• Olumlu ve
• Olumsuz duygular şeklinde sınıflarken
bazı araştırmacılar da;
• Duyguların hoşa giden ve
• Hoşa gitmeyen duygular olarak ikiye
ayrıldıklarını ifade etmektedirler.
Duyguları sınıflandırma ile ilgili önemli çalışmalar.
Robert Plutchik’e göre çevreye uyumu sağlayan
duygular nelerdir?
Duyguları sınıflandırma ile ilgili önemli
çabalardan biri Robert Plutchik tarafından ortaya
konulmuştur. Plutchik (1980) bireylerin uyum sağlayıcı
davranışlarını güdüleyen duyguları sekiz temel kategoriye
ayırmıştır. Çevreye uyumu sağlayan bu duygular:
• Korku,
• Sevinç/Neşe,
Öfke/ Kızgınlık,
• Üzüntü/Hüzün,
• Tiksinti/İğrenme,
• Umut/Beklenti,
• Kabul Etme/Edilme,
• Hayret/Şaşkınlık/Sürprizdir.
Belirtilen tüm duyguların çevreye uyum sağlama adına bir
işlevi olduğu düşünülmektedir.
Robert Plutchik‘e göre duyguların sınıflandırılması
nasıldır?
Plutchik duyguları belirli bir sıralamaya göre
dizerek bir duygu çemberi/tekerleği oluşturmuştur. Bu
çemberde birbirleriyle komşu olan duygular karşılarında
veya onlara daha uzak olan duygulara kıyasla birbirlerine
daha çok benzemektedirler. Çemberde karşılıklı olarak yer
alan duygular birbirlerinin tersi bir duruma işaret ederler.
Örneğin;
• Neşe-Üzüntü,
• Kabullenme-İğrenme,
• Korku-Öfke,
• Sürpriz-Beklenti karşıt durumları ifa eder.
Robert Plutchik’in duygu çemberindeki farklı duygular
birleşerek ne tür duygular elde edilebilir?
Bunun yanında duygu çemberinde farklı duygular
birleşerek daha farklı ve geniş çapta duygular elde
edilebilmektedir. Örneğin;
• Neşe ve beklenti bir araya gelerek iyimserliği,
• Kabul etme ve korku bir araya gelerek teslim
olmayı,
• Sürpriz ve üzüntü bir araya gelerek hayal
kırıklığını,
• Öfke ve iğrenme bir araya gelerek hor görmeyi,
• Neşe ve kabul etme bir araya gelerek
aşkı/sevgiyi,
• Beklenti ve öfke bir araya gelerek
hırçınlığı/saldırganlığı,
• Korku ve sürpriz/şaşkınlık bir araya gelerek
dehşeti,
• İğrenme ve üzüntü bir araya gelerek pişmanlığı
meydana getirmektedir.
Duygu kuramı nedir ve nelerdir?
Duyguların meydana geliş şekli ve vücuttaki
fizyolojik değişimlerle ilgisi üzerine farklı kuramlar
bulunmaktadır. İnsanlar dış dünyada gerçekleşen olaylara
ne şekilde tepkiler verir? Bu tepkilerin oluş sırası nasıldır?
Bu tepkiler ne şekilde düzenlenir? gibi sorulara verilecek
cevaplar farklı duygu yaklaşımlarının da temelini
oluşturmaktadır. Bu kuramlar;
• James-Lange kuramı,
• Cannon-Bard kuramı,
• Bilişsel kuram ve
• Sosyobiyolojik kuramdır.
James-Lange kuramı nedir?
William James ve Carl Lange tarafından ortaya
konulan kurama göre beden çevrede gerçekleşen belirli
özelliklere göre tepkide bulunur ve bu tepkinin farkına
varıldığında fizyolojik değişmelerle birlikte duygu durumu
meydana gelir. Vücutta gözlerin büyümesi, tüylerin diken
diken olması beraberinde duyguları oluşturmaktadır.
James-Lange kuramına göre duyguların gerçekleşme
süreci nasıldır?
James-Lange kuramına göre duyguların
gerçekleşme süreci şöyle sıralanabilir: Uyaran →
Algı/Yorum → Fizyolojik Değişim/Otonom Uyarılma →
Duruma Özel Duygunun Hissedilmesi.
James-Lange kuramına yöneltilen eleştiriler nelerdir?
James-Lange kuramına yöneltilen eleştiriler şöyle
sıralanabilir:
• İç organlar diğer organlara kıyasla sinirsel yapı
ile fazlaca desteklenmedikleri için içsel olarak
yaşanan değişiklikler yavaş gerçekleşir. Bu
sebeple iç organları heyecana ilişkin
hissedilenlerin kaynağı olarak görmek çok da
mümkün değildir.
• Duygu ile ilgili vücutta oluşabilecek fiziksel
değişiklikleri yapay olarak herhangi bir ilaç
yardımıyla da elde etmek mümkündür. Örneğin
bir ilaç ya da yapay bir madde alındığında benzer
fizyolojik durumları oluşturur fakat bu duygunun
yaşanacağı ya da aynı yoğunlukta yaşanacağı
anlamına gelmez.
• Bireyler aynı duygu durumu için farklı tepkiler
verebilirler. Örneğin korku kimilerinde ağlama,
kimilerinde titreme gibi farklı davranış
süreçlerini başlatmaktadır. James-Lange kuramı
bu durumu açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
• Otonom sistem duygusal durumlar karşısında
birbirinden çok farklı tepkiler üretmeyebilir.
Öfke ya da sevilen biri ile karşılaşma benzer
şekilde kalbin daha hızlı atması gibi ortak
tepkileri üretebilir. Bu noktada her duygu için
farklı bir fizyolojik deneyim oluşmasını
beklemek mümkün olmamaktadır.
Cannon-Bard kuramı nedir?
James-Lange kuramının eksiklerini gidermeyi
amaçlayan bu kuramda duygular ve bedensel davranışlar
aynı anda ortaya çıkmaktadır. Çevrede birey için herhangi
bir uyarıcı durum olduğunda talamus devreye girer.
Fizyolojik değişimleri yapmak için sinir sistemini
uyarılırken beyin kabuğuna da sinyal yollanarak duygu ile
ilgili yaşantının farkına varılması ile ilgili süreç
gerçekleştirir.
Bu kuramı ortaya atan Walter Cannon ve Philip Bard’a
göre herhangi bir olay sonucunda eyleme geçmeden önce
uyarı durumuna ilişkin uyanık olma durumu gibi vücutsal
tepkileri ortaya konulurken öte yandan aynı anda duygu
ile ilgili tecrübe durumu oluşturulur. Durumu başlatacak
bir olay algılandığında ve bir şekilde beyin tarafından
süreç başlatıldığında, beyin otonom sistemi ile kasları ve
duygu ile ilgili geçmiş deneyimleri barındıran bilişsel
aktiviteyi harekete geçirir. Böylece Cannon-Bard
kuramında James-Lange kuramındaki vücuttaki fizyolojik
değişimleri duyguların oluşturduğu savından farklı olarak,
duygular vücut tepkileri ile aynı zamanda onlara eşlik
ederler.
Cannon-Bard’a kuramına göre duygular nasıl ortaya
çıkarlar?
Cannon-Bard’a kuramına göre duygular
fizyolojik durumlara tepki olarak ortaya çıkmazlar.
Organizma duygularla birlikte aynı zamanda fiziksel
tepkiyi de oluşturur. Bir bakıma duygular ve fizyolojik
tepkiler aynı anda gerçekleşir.
Cannon-Bard kuramına göre duygusal yaşantının
gerçekleşme süreci nasıldır?
Cannon-Bard kuramına göre duyguların
gerçekleşme süreci şöyle sıralanabilir: Başlatan Olay →
Beyinde Talamusun Harekete Geçmesi → Otonom
Sistemin Uyarılması ya da Bilinçli Duygu (Korku)
Cannon-Bard kuramına yöneltilen en büyük eleştiri
nedir?
Cannon-Bard kuramına en büyük eleştiri,
vücudun tepkileri ile duyguların aynı zamanda uyarıma
geçtiklerine ilişkin kısmınadır. Örneğin acı/ağrı veya
tehlike algısı ile ilgili uyarım biz korku ve kaygıyı daha
yaşamadan o ana ilişkin fizyolojik uyarım durumunu
arttırabilir. Bazı zamanlarda duygu durumunu bile
hissetmeye vakit bulamadan vücudun anlık tehlike
durumlarından kaçışla ilgili vücutsal durumları uyarıma
geçmesi gerekebilir. Örneğin; anlık refleksle olası bir
tehlike durumundan kaçtığınızı düşünün. Bu durumda
vücut olası tepkiler için kaslara ve diğer bölgelere
uyarımlarda bulunur. O kısa süre zarfında duygu ile ilgili
tecrübenin yaşanması olayın gerçekleşmesinden hemen
sonra oluşur. Bu noktada Cannon-Bard kuramının dışsal
olayla ilgili bağlantı kurma ardından gelen fizyolojik
değişimler ve bilişsel aktiviteler arasında daha sağlam
ilişki kurması gerekmektedir.
Bilişsel kuram kısaca nasıl açıklanabilir?
Bilişsel kuramlarda bedendeki fizyolojik
değişikliklerin şekillenmesinde bilişsel unsurlar olarak
tanımlanan algı, anlayış, edinilen bilgi ve tecrübelerin
kodlanma ve geri çağrılma şekilleri, düşünme şekilleri gibi
zihinsel süreçler etkilidir. Bu noktada öne çıkan Stanley
Schachter ve Jerome E. Singer kuramına göre duyguların
oluşumunda bilişle ilgili faktörler önemli bir yer teşkil
etmektedir. Schachter ve Singer fizyolojik temelli
kuramlardan farklı olarak her bir duygu durumuna ilişkin
fizyolojik temel bulmanın çok zor olduğunu ileri
sürmektedirler. Aslında duyguları farklılaştıran unsurlar,
onlara atfettiğimiz bilişsel değer yargılarımızdır. Olayları
hatırlama, algılayış ve işleme biçimlerimiz, düşünce
yapılarımız gibi zihinsel süreçleri barındıran bilişsel
faktörler duyguların oluşmasında etkilidir. Duygularımızın
farklılaşmasında ve bireylere özgü değişimler
göstermesinde bilişsel faktörler önemli bir rol
oynamaktadır.
Bilişsel kuram, fizyolojik uyarımlara nasıl yanıt verir?
Bu kuram fizyolojik uyarımlara yanıt olarak
bilişsel etiketler oluşturmaya dayalı bir deneyim sunar. Bu
kurama göre duygusal bir durum ya da uyarımı duyu
organları tarafından hissedilir... Bu algılamayı otonom
sistemdeki uyarılma durumu takip eder. Bu sempatik
uyarılma durumuna belirgin bir bilişsel etiketleme durumu
eşlik eder. Bu etiketleme durumu kişinin içinde bulunduğu
ortam, bağlam, geçmiş deneyimleri ve beklentileri
tarafından şekillenir. Bu noktada bu kuramda farklı olarak
bir geri bildirim mekanizması bulunmaktadır. Bu yolla
birey karşılaştığı durumları geçmiş deneyimleri
doğrultusunda değerlendirmektedir. Daha önce girdiği bir
sokakta köpeğin saldırısına uğrayan birey, yine girdiği
aynı yolda duyduğu bir çıtırtıyı aynı köpek sanarak aynı
duygu durumunu gerek fizyolojik gerekse düşünce
bazında benzer şekilde yaşayabilecektir.
Bilişsel kurama göre uyarılan birey bu durumu nasıl
yanıt verir?
Bu kurama göre uyarılan birey bu durumu
çevredeki ipuçları eşliğinde yorumlar. Birey bu uyarılmayı
ve duygu durumunu nasıl tanımlayacağını belirler. Bazı
psikolojik rahatsızlıklarda ilaç yerine kullanılan aynı ilaç
görünümündeki fakat hiçbir işlevi olmayan haplar, plasebo
etkisiyle hastaların düşünce olarak kendilerini iyi
hissetmelerini ve buna ilişkin olumlu duygular
yaşamalarını sağlamaktadır. Burada hiçbir fizyolojik etkisi
olmamasına, rağmen iyi geleceğine inanılan haplar
içildikten sonra duygusal anlamda bir rahatlama
sağlanmaktadır.
Plasebo etkisi nedir?
Plasebo etkisi; kişilerin gerçek bir tedavi
olmaksızın, aslında hiçbir fizyolojik etkisi olmayan ve ilaç
sanılarak içilen haplar yoluyla tedavi gördükleri inancıyla
iyileşme göstermelerini anlatan kavramdır.
Sosyobiyolojik kuram nedir?
Toplumsal bir varlık olan insan toplumsal
davranışlar gösterir. Bu davranışlar doğal bir süreçten
geçerek bugünkü haline gelmiştir. Bazı davranışlar
ortadan kalkarken bazı yeni davranışlar kazanılmıştır.
Duygular içinde benzer bir süreç işlemiş ve bazı duygular
ortadan kalkmış bazıları varlıklarını sürdürebilmişlerdir.
Bu duygular insanın çevreye uyum sürecini sağlamaktadır.
Örneğin çevreye uyum sürecinde kızgınlık duygusu
aslında diğer insanların saldırganlıklarına karşı insanları
korurken, neşe ve mutluluk gibi duygular insanların
yakınlaşmasını sağlamaktadır. Bu kuram duyguların
fizyolojik temellerini açıklama konusunda sınırlılıklar
içermektedir.
Sözel ifadeler dışında insanların duyguları ifade
etmek için kullandığı yöntemler nelerdir?
Sözel olarak kullanılan duygu ile ilgili ifadelerin
yanında bireyler herhangi bir söz söylemeden, yazmadan
iletişim kurulabilmekte; mekân, beden, duruş ve göz
hareketleri ile mesajın gönderilmesi ve alınması
sağlanabilmektedir. Tüm bu konular sözsüz iletişimin
temelini oluşturmaktadır. Aynı zamanda duyguların bir
yansıması olarak, kişilerle yüz yüze iletişimde önemli bir
yere sahip sözsüz iletişimde beden dili, jest ve mimiklerle
gerçekleşmektedir. Jest ve mimikler isteyerek ya da
istemsiz bir şekilde ortaya konunla davranışlar şeklinde
ortaya çıkabilmektedirler. Duygu ve düşünceleri
destekleyerek onları gözle görülür somut hale getiren
hareketler olan jest ve mimikler iletişimin etkinliğinde
önemli rol oynamaktadırlar. Jest ve mimikler bazen
istendik bazen de istenmedik hareketler şeklinde ortaya
çıkabilmektedirler.
Jest ve mimik nedir?
Duygu ve düşünceleri destekleyerek gözle
görülür somut hale gelmelerine katkıda bulunan
hareketlerdir. Beden dilinde jest ve mimiklerin
sınıflandırılması;
• Esas ve
• İkincil olmak üzere iki ana başlık altında
sınıflandırılmaktadır.
Esas jest ve mimikler nasıl açıklanabilir?
Duygu ve düşünceleri destekleyen onları somut
hale getiren hareketler olarak tanımlanmaktadırlar. Bunları
da üç grupta ele almak mümkündür:
• Anlatım jest ve mimikleri: Yüz ifadelerinde
ortaya çıkan biyopsikolojik kökenli temel
duyguları dile getiren hareketler olarak
tanımlanabilir. Mutluluk, öfke, şaşkınlık, üzüntü
tiksinti, gibi bu duygular evrensel olarak tüm
insanlarda ortak olarak görülmektedir.
• Toplumsal jest ve mimikler: Bireyin toplumsal
rolü gereği ortaya koymak zorunda olduğu
hareketlerdir.
• Şematik jest ve mimikler: Tiyatro oyuncularının,
pandomim sanatçılarının yaptıkları taklit
hareketleri bu grupta açıklanabilir. İşle ilgili belli
bir mesleği yürütenlerin örneğin, borsada
çalışanların sergilemek zorunda oldukları
hareketler de bu grupta ele alınmaktadır.
İkincil jest ve mimikler nasıl açıklanabilir?
Bedenin gereksinimleri ile ilgili olarak toplumsal
nitelikli olmayan esneme hapşırma öksürme gibi bedensel
hareketleri içerir. Bunlar kaynak hakkında bilgi verici
olabilmektedir. Sürekli esnemek, yapılan konuşma ile
ilgili düşünce ve duyguları da yansıtabileceği için
önemlidir.
Davranışların ortaya çıkmasında etkili karmaşık süreç olarak adlandırılan kavram nedir?
Davranışların ortaya çıkmasında etkili karmaşık süreç olarak adlandırılan kavram, duygular ve heyecanlardır.
Kişinin ağlaması, gülmesi, üzülmesi, sevinmesi hangi davranış düzeyiyle ilgilidir?
Kişinin ağlaması, gülmesi, üzülmesi, sevinmesi duygusal davranış düzeyiyle ilgilidir.
Neşeli ve mutlu bir şekilde derse giren öğretmenin bu duygu durumunun diğer öğrencileri de etkilemesi hangi konuya örnek olarak gösterilebilir?
Neşeli ve mutlu bir şekilde derse giren öğretmenin bu duygu durumunun diğer öğrencileri de etkilemesi duygu-davranış ilişkisine örnek olarak gösterilebilir.
Herhangi bir işten önce kişideki kaygı düzeyinin çok yüksek olması bireyin aslında rahatlıkla gerçekleştirebileceği bir işi yaparken sıkıntı yaşamasına neden olmaktadır. Bu durum hangi yasayı açıklamaktadır?
Herhangi bir işten önce kişideki kaygı düzeyinin çok yüksek olması bireyin aslında rahatlıkla gerçekleştirebileceği bir işi yaparken sıkıntı yaşamasına neden olmaktadır. Bu durum Yerkes-Dodson Yasası olarak bilinmektedir.
Duyguların ifadesi beyinde neyle kontrol edilmektedir?
Duyguların ifadesi beyinde limbik sistem ve otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilmektedir.
Çevreye uyumu sağlayan duygular nelerdir?
Çevreye uyumu sağlayan duygular korku, sevinç/neşe, öfke/kızgınlık, üzüntü/hüzün, tiksinti/iğrenme, umut/beklenti, kabul etme/edilme, hayret/şaşkınlık /sürpriz’dir.
Plutchik’in duygu çemberine göre neşe ve beklenti bir araya gelerek hangi duyguyu oluşturmaktadır?
Plutchik’in duygu çemberine göre neşe ve beklenti bir araya gelerek iyimserlik duygusunu oluşturmaktadır.
James-Lange Kuramında duyguların gerçekleşme süreci nasıl oluşmaktadır?
James-Lange Kuramında Duyguların gerçekleşme süreci uyaran, algı-yorum, fizyolojik değişim/otonom uyarılma, duruma özel duygunun hissedilmesi şeklinde oluşmaktadır.
Cannon Bard Kuramı nedir?
James-Lange kuramının eksiklerini gidermeyi amaçlayan bu kuramda duygular ve bedensel davranışlar anda ortaya çıkmaktadır. Çevrede birey için herhangi bir uyarıcı durum olduğunda talamus devreye girer. Fizyolojik değişimleri yapmak için sinir sistemini uyarılırken beyin kabuğuna da sinyal yollanarak duygu ile ilgili yaşantının farkına varılması ile ilgili süreç gerçekleştirir.
Cannon-Bard kuramına göre duygusal yaşantının gerçekleşme süreci nasıl olmaktadır?
Cannon-Bard’a kuramına göre duygular fizyolojik durumlara tepki olarak ortaya çıkmazlar. Organizma duygularla birlikte aynı zamanda fiziksel tepkiyi de oluşturur. Bir bakıma duygular ve fizyolojik tepkiler aynı anda gerçekleşir.
Plasebo etkisi ne demektir?
Plasebo etkisi, kişilerin gerçek bir tedavi etkisi olmaksızın aslında hiçbir fizyolojik etkisi olmayan ve ilaç sanılarak içilen haplar yoluyla tedavi gördükleri inancıyla iyileşme göstermelerini anlatan kavramdır.
Bir yabancının sizi izlemesi durumunda olay veya durumdan kaynaklanan duygunun algılaması Schachter-Singer Kuramına göre nasıl gerçekleşmektedir?
Genel fizyolojik uyarılmanın harekete geçmesi, çevresel ipuçlarının gözlenmesi, duygusal tecrübeyi tanımlama,uyarıcıyı
uygun bir biçimde yerleştirmek için adlandırma şeklinde gerçekleşmektedir.
Jest ve mimikler nasıl tanımlanmaktadır?
Jest ve mimikler, duygu ve düşünceleri destekleyerek gözle görülür somut hale gelmelerine katkıda bulunan hareketlerdir.
Jest ve mimikler kaç grupta ele alınmaktadır?
Jest ve mimikler, 3 grupta ele alınmaktadır. Bunlar; Anlatım jest mimikleri, toplumsal jest mimikler, şematik jest ve mimiklerdir.
İkincil jest mimikler ne demektir?
Bedenin gereksinimleri ile ilgili olarak toplumsal nitelikli olmayan esneme, hapşırma, öksürme gibi bedensel hareketleri içeren hareketlerdir.
Hangi duyguları yüz ifadesi olarak yansıtmak daha zordur?
İğrenme, acı çekme, küçümseme ile ilgili duyguların inandırıcı bir biçimde duygusal ifadesini ortaya koymak daha zorlayıcıdır.
İletişimde duygu ile ilgili mesajın aktarılmasında önem teşkil eden kavram nedir?
İletişimde duygu ile ilgili mesajın aktarılmasında önem teşkil eden kavram beden dili'dir.
Bireyin toplumsal rolü gereği ortaya koymak zorunda olduğu hareketler hangi jest ve mimikler kapsamında değerlendirilebilir?
Bireyin toplumsal rolü gereği ortaya koymak zorunda olduğu hareketler toplumsal jest ve mimiklerdir.
Söz söylemeden, yazmadan iletişim kurulan, mekan, beden, duruş ve göz hareketleri ile mesajın gönderilmesi ve alınmasının sağlandığı iletişim şekli nedir?
Söz söylemeden, yazmadan iletişim kurulan, mekan, beden, duruş ve göz hareketleri ile mesajın gönderilmesi ve alınmasının sağlandığı iletişim şekli sözsüz iletişimdir.
"Kızgınlık ve sonucunda saldırganlık canlıları diğer canlıların saldırılarından korumak için etkilidir." ifadesi hangi kuram çerçevesinde değerlendirilebilir?
"Kızgınlık ve sonucunda saldırganlık canlıları diğer canlıların saldırılarından korumak için etkilidir." ifadesi Sosyo biyolojik kuram çerçevesinde değerlendirilebilir.