Anne Baba Eğitimi Ve Danışmanlık Hizmetleri Dersi 6. Ünite Özet
Aile Sisteminde Yaşanan Sorunlar
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Aile Sistemi ve Yaşam Döngüsü
Değişen toplumsal yapı içinde aile kavramını ele alan ve farklı bakış açıları içinde ailenin gelişimini, özelliklerini inceleyen çeşitli kuramlar bulunmaktadır. Aileyi bir sistem olarak ele alan, ailenin yapısı, etkileşimi, işlevleri, özellikleri ve yaşam döngüsü içinde değişimini ortaya koyan kuramlardan biri de Aile Sistemleri Kuramıdır. Bu kurama göre ailenin özellikleri ve yaşam döngüsü aşağıda verilmiştir.
Ailenin Özellikleri
Aile, paylaşılan geçmişi ve ortak bir geleceği olan insanlardan oluşan bir yapıdır. Kan, yasal veya tarihi bağlarla bir araya getirilen en az üç ve çoğunlukla dört ya da beş kuşağın bütün duygusal sistemini kapsar.Aile, insan davranışlarını biçimlendiren ve yönlendiren en yaygın sosyal gruplardan biridir. Ailenin bütün parçaları birbirleriyle etkileşim içinde olmakla birlikte bütün üyelerin birbirleriyle olan ilişkileri kendine has özellikler taşımaktadır. Aile sistemleri kuramının aileye ilişkin bazı temel varsayımları şunlardır (Özabacı ve Erkan, 2013):
- Her aile tek olmakla birlikte içinde sonsuz sayıda kişisel, kültürel ve ideolojik özellikleri barındırabilen bir çeşitliliğe sahiptir.
- Aile, kendini oluşturan unsurlarla etkileşimde bulunmanın yanında sınırlarını koruyan ve değişime farklı biçimlerde tepki veren bir yapıdır.
- Aile, her üyesinin gelişip kendi gereksinimlerini karşılayabileceği işlevleri olan bir yapıdır.
- Aile bütün üyelerini etkileyen değişim süreçlerinden geçer. Ancak her üyenin değişimin getirdiği gerilimden etkilenme düzeyi farklıdır.
Aileleri anlayabilmek için her ailenin taşıdığı belirgin özelliklere bakmak gereklidir. Aile sisteminin beş temel karakteristik özelliği şunlardır (Özabacı ve Erkan, 2013):
Aile kuralları: Aile üyeleri birlikte nasıl yaşayacakları konusunda kurallar geliştirerek, ailenin sabit duruşunu korurlar. Kimi kurallar açık ve kesinken kimileri de açık olmayabilir. Aileler kuralları tartışarak nasıl değiştireceklerini ya da güçlendireceklerini bulabilirler.
Ailede rollerin düzenlenmesi: Aile içinde rollerin dağılımında kültür, geçmiş yaşantılar, ailenin büyüklüğü, deneyimleri, yaşam tarzı, etnik köken gibi etmenler belirleyicidir. Ailenin işlevselliğini korumak için roller konusunda açık davranmak ve hem fikir olmak önemlidir.
Dışsal ve içsel aile sınırları: Bütün aileyi okul, dini kurumlar, diğer aileler ve dışarıdaki insanlar gibi başka sistemlerden ayıran çizgiler dışsal sınırlardır.
Aile üyeleri arasındaki güç dağılımı: Aileler karar alma ve çatışmaları çözme konusunda kendilerine özgü yollar kullanabilirler. Güç dağılımı ailenin yapısına ve üyelerin gereksinimlerine göre değişebilir.
İletişim süreci: Bir ailede rollerin, kuralların düzenlenmesi ve diğer tüm etkinlikler iletişim yoluyla gerçekleşir. İletişim örüntüleri aile içindeki ilişkilerin nasıl gittiğini gösterir. İletişim biçimlerinde en önemli nokta ailenin istek ve gereksinimlerini karşılaması ve üyelerin birbirlerinin varlığına gösterdiği saygıdır.
Aile Yaşam Döngüsü
Aile yaşam döngüsü; bireyin yaşam sürecinin tüm boyutlarını içeren aynı zamanda ailenin bir bütün olarak vurgulanmasını sağlayan ve ailenin zaman içinde gelişimini açıklayan bir modeldir (Gladding, 2002). Aile zaman içinde değişmekte ve gelişmektedir. Aile yaşam döngüsü, bu değişimi ve gelişimi açıklayan ve sistem kavramları ile bütünleşen iyi bir modeldir. Aile yaşam döngüsü, ailenin yaşam süresini gösteren zaman çizgisi boyunca farklı değerler taşıdığını vurgulamaktadır. Aile üyelerinin sayısının azalıp çoğalmasına bağlı olarak aile içi ilişkiler örgüsü, roller ve konumlar uygun olarak değişiklik göstermektedir. Bu nedenle konuyla ilgilenen sosyal bilimciler tarafından daha farklı döngüler de dile getirilmiş ve buna bağlı olarak farklı gruplamalar yapılmıştır. 1931 yılından günümüze kadar yapılan çalışmalarda farklı evre ve özellikleri içeren “Aile yaşam döngüsü” modelleri ortaya konmuştur. İlk çalışmalardan itibaren yaşam döngüsünde 4 ile 10 arasında evre tespit edilmiştir. Farklı çalışmalarda farklı ölçütlere dayalı olarak evreler belirlenmiştir (Özdemir, Torlak ve Vatandaş 2013).
Aile yaşam döngüsü, ailenin oluşumu, gelişimi ve çocukların değişimlerine göre ailenin yapısında görülen değişiklikleri çekirdek ya da tipik aile yaşam basamaklarına göre ortaya koyar. Aile değişen sınırları, kuralları, rolleri, güç dağılımı ve iletişim özellikleri tanımlanan yaşam dönemlerinden geçmektedir. Her basamak aileye bir görev yüklediği gibi bir basamaktan diğerine geçiş sürecinde değişimler yaşanır. Bu geçişler, kimi zaman normal kabul edilirken, kimi zamanda oldukça gergin ve çatışmalı durumlar ortaya çıkabilir. Yaşanan gerginlik ya da kabul durumu farklı etmenlere bağlı olarak aileden aileye değişmektedir (Özabacı ve Erkan, 2013).
Sorun Yaşayan Ailelerin Genel Özellikleri
Aile oluşumundan itibaren iç ve dış etkilerle sürekli bir değişim içindedir. Aile yaşam döngüsü içinde bir çocuğun dünyaya gelmesi, ev değişikliği, okula başlama, çocukların özel gereksinimlerini karşılama, işten ayrılma, hastalık, kayıp, evden ayrılma, boşanma gibi pek çok etmen aile atmosferini ve koşulları etkiler. Her evrede ailenin karşısına çıkan yeni durum, olay ve değişikliklerle baş edebilmesi için yeni yollar, beceriler geliştirmesi gerekir. Aile içinde ya da dışında karşılaşılan yeni durumlarla ilgili çeşitli sorunlar, krizler yaşanabilmektedir. Bir ailede hiç sorun yaşanmaması mümkün değildir. Her ailede farklı dönemlerde yaşanan sorunlar vardır. Ancak, önemli olan ailede tüm üyelerin gereksinimlerinin gözetilerek sorunları çözme çabası gösterilmesidir. Aile yaşadığı çeşitli zorluklar ve değişimler nedeniyle kimi zaman sorunlarla baş etme ve yeniden uyum sağlama becerilerini etkili biçimde kullanamaz. Sorunlarla baş edememenin yansıra görmezden gelme ya da durumu gerçekçi biçimde değerlendirememe nedeniyle sorunlar büyüyüp kalıcı hale gelebilmektedir. Böyle durumlarda ailenin işlevlerini yerine getirmesi oldukça zordur.
Aile İçi Dinamikler
Aile dinamiklerinin temel ilkesi sistemler anlayışına dayanmaktadır. Bir üyenin davranışı doğrudan ya da dolaylı olarak diğerlerini etkiler. Ailede sorun yaşayan bireyin davranışları diğer üyelerin davranışlarını, tepkilerini ve davranışı değiştirmeye yönelik çabalarını etkilemektedir (Başak, 1997). Aile üyeleri sürekli birbiriyle etkileşimde bulundukları için bağlılık ve uyum özellikleri gelişmektedir. Ailede eşler arasındaki ilişki temeldir. Eşler karşılıklı insan ilişkilerinde model olarak çocuğun aile içinde eğitilmesini sağlar. Farklılıkların tartışılması, gereksinimlerin karşılanması, birlikte karar alma, çatışmaları yönetme, bağlılık gereksinimlerinin giderilmesi, ileriye dönük konularda bir eşin diğerine karşı davranışları tüm aile üyeleri arasındaki iletişimi etkiler. Ayrıca, çocuk bakımı, beslenmesi, rehberliği ve disiplininde esas sorumluluğu olan kişiler ebeveynlerdir. Ebeveynlerle etkileşim çocuklara otorite ve gücü elinde tutan kişilerle ilişki konusunda deneyim sağlar. Ebeveynlik tutumları ile ilgili yaşanan sorunlar ciddi kişilerarası çatışmalara ve çocuklarda aile düzenini reddetme ve evden kaçmaya neden olabilmektedir. Kardeşler arasındaki ilişkiler ise, çocuklarda tartışma kalıplarını geliştirme, işbirliği yapma, karşılıklı destek verme gibi konularda becerilerin kazanılmasını sağlar.
Aile sisteminin en önemli karakteristik özellikleri aile kuralları, aile rollerinin düzenlenmesi, dışsal ve içsel aile sınırları, aile üyeleri arasında güç dağılımı ve iletişim sürecidir. Ailenin bu özellikleri aynı zamanda denge ve uyumun sağlanmasında önemli aile içi dinamiklerdir. Aileyi diğer sistemlerden ayıran dışsal sınırların, çocuk ve aileyi en az stres içeren ortamlarda bir araya getirmesi önemlidir. Ailenin hem bütünlüğü koruma hem de dış sistemler arasında bilgi akışına izin veren bir anlayış izlemesi ailede sağlıklı ortamların oluşmasına, işlevlerin yerine getirilmesine ve sorunların çözümüne katkı sağlamaktadır.
Sosyo-Psikolojik Özellikler
Ailede bütünlüğün korunması, denge ve uyumun sağlanmasında ailenin sahip olduğu sosyopsikolojik özellikler büyük önem taşımaktadır. Ailenin sosyal özelikleri; aile yapısı, sosyoekonomik durumu, eğitim düzeyi, yaşanılan ortam ve özellikleri, eşlerin çalışma durumu ve koşulları, aile çevresindeki maddi ve manevi destek kaynakları gibi pek çok unsuru kapsamaktadır. Psikolojik özellikler ise, ailenin amaçları, inançları, değerleri, tutumları, çocuk yetiştirme anlayışları, iletişim özellikleri ve aile ilişkileri başta olmak üzere diğer bazı unsurlardan oluşmaktadır. Bu özellikler, ailenin zorluklara karşı dayanıklılığını, değişimlere uyumunu ve sorunlara yaklaşımını etkilemektedir.
Aile yaşam döngüsü içinde sürekli yeni durumlarla, değişikliklerle karşılaştığı için her değişim bir zorlanma ve sorunun kaynağı olabilir. Aile ortamında baskı, çatışma, kontrolünü yitirme ve belirsizlik durumlarının yaşanması sorunların ortaya çıkmasına neden olur. Aslında çatışma, gerginlik ve sorunlar da yaşamın bir parçasıdır. Ailede ekonomik güçlükler, çocuklar, yaşlanma, hastalık, ölüm gibi ortaya çıkan bazı durumlar aile üyelerinde hayal kırıklıkları, travmalar, incinmişlik, öfke ve depresyon oluşturabilir.
Çocukların Rolleri
Aile yaşamında bir çocuğu dünyaya getirme, ebeveyn olma çok önemli ve sorumluluk getiren bir karardır. Aile üyeleri bu kararı almadan önce çocuk için fiziksel, ruhsal koşullar ve zamanın uygunluğu, kendilerinin ebeveyn olmaya hazır olup olmadıklarını bilinçli bir biçimde sorgulamalıdırlar. Dünyaya gelen çocuk kendini karakteristik özelliklere ve yapıya sahip bir ailenin içinde bulur. Çocuğun sağlıklı bir yapı içinde olumlu yaşantılarla yetiştirilmesinde diğer sosyal grup ve etmenlere göre aile birinci önceliği taşımaktadır. Çocuğun gereksinimlerinin karşılanması, sevgi, ilgi ve güven veren bir aile ortamında bulunması onun tüm gelişim özelliklerini, kişiliğini ve yaşama bakışını etkiler. Aileler her zaman çocuğun dünyaya gelişine hazır olmayabilir. Ebeveynlerin yaşamlarının bazı dönemlerinde karşılaştığı zorluklar, eşler arası uyumsuzluk, iletişim bozuklukları aile ortamında karmaşa ve dengesizlik yaratır. Çocuğun böyle zamanlarda dünyaya gelmesi hem ebeveynler hem de çocuk bakımından zorlayıcı koşulları da beraberinde getirmektedir.
Sağlıklı bir aile ortamında çocuk kendine özgü gelişim özellikleri, bireysel farklılıkları, gereksinimleri, becerileri, eğilimleri olan bakım, korunma ve desteğe ihtiyaç duyan bir varlıktır. Çocuğun öncelikle çocukluğunu yaşayabileceği ve aynı zamanda gelecekteki rollerine hazırlanabileceği, bir insan olarak kendini inşa edebileceği bir anlayışa ihtiyacı vardır. Çocuklar için her zaman bu ortamı ve anlayışı oluşturmak mümkün olamamaktadır. Kimi zaman çocuk ekonomik bir kaynak, işgücü, gelecek güvencesi, cinsiyeti ile var olan, çalışan, kardeşlerine bakan, ev işleri yapan, itaatkâr ya da tam tersi karar veren biri olarak ailede varlığını sürdürebilmektedir.
Farklı Aile Tiplerinde Yaşanabilecek Sorunlar
Toplumsal, sosyokültürel ve ekonomik yapının geçmişten günümüze kadar değişimiyle birlikte aile yapısı, işlevleri ve yaşanan sorunlar da değişime uğramıştır. Temel olarak çekirdek ve geleneksel geniş aile tipi olmakla birlikte aile dinamik bir yapıya sahip olduğu için koşulların değişmesiyle birlikte farklı aile tipleri de ortaya çıkmıştır. Bu bölümde farklı aile tiplerinde ortaya çıkabilecek sorunlara yer verilmiştir.
Çekirdek Ailelerde Yaşanabilecek Sorunlar
Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan çekirdek aileyi geleneksel geniş aileden ayıran en önemli özellik aile üye sayısının ve işlevlerinin azalmasıdır. Çekirdek aile geniş akraba bağlarından yoksun olduğu için akrabaların aile üzerindeki denetimi azalmıştır. Eşler karar verme ve seçme sürecinde daha bağımsız hareket ederler. Çekirdek aile yapısı ve işleyişi cinsiyet ayrımı yapmadan her iki eşinde çalışmasına fırsat verir. Çekirdek ailenin toplum içindeki en önemli işlevlerinden biri, çocuk yapma ve çocuğun çok küçük yaşta sosyalleşmesini sağlamaktır. İkincisi ise, eşler arasındaki psikolojik uyum ve dengenin kurulmasıdır. Bu olumlu yanlarına rağmen, çekirdek aile kırılgan bir yapıya sahip olup geniş ailede olan dayanışma ve destekten yoksundur (Uçar, 2003; Zeybekoğlu Dündar, 2012). Çekirdek aileye özgü bazı özellikler bulunmakla birlikte her aile bu özellikleri tümüyle taşımaz.
Çekirdek ailede yaşanan sorunlar karsısında bir çocuk gelişimci, öncelikle çocuğun gelişimini, gereksinimlerini, güvenliğini, ruh sağlığını, haklarını ve ilişkilerdeki etik kuralları dikkate alarak çocuğun önceliğini ve üstün yararını gözetmelidir. Çocuk aile ile bir bütündür ve eşler arasındaki çatışmalar, duygusal yapı, etkileşim biçimi, ebeveyn tutumları, ailenin koşulları çocuğu doğrudan etkiler. Bu yüzden, ailenin kendi durumunu anlamasına, çocuğun gelişimi ve eğitimi konusunda bilgi ve deneyim sahibi olmasına, iletişim, problem çözme, ebeveynlik becerilerini geliştirmeye yönelik planlamalar ve uygulamalar yapmak çok yararlı olacaktır.
Koruyucu veya Evlat Edinmiş Ailelerde Yaşanabilecek Sorunlar
Koruyucu aile hizmetleri; öz ailesi bulunan ancak öz ailesince bir süre için bakılamayan, çeşitli nedenlerle evlat edindirilme şansını tümüyle yitirmiş olan çocukların, bakım ve yetiştirilme sorumluluğunu devlet ile paylaşan kişi ya da ailelerin sunduğu, özel nitelikler gerektiren bir hizmettir. Bu hizmet, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu kapsamında 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamesi gereğince yürütülmektedir. Koruyucu aileler, sosyal çalışmacılar tarafından ayrıntılı sosyal inceleme ve değerlendirmelerle seçilen geçici anne babalardır.
Ailelerde Sık Karşılaşılan Sorunlar
Ailenin oluşumundan itibaren aile yapısı, üyelerin özellikleri ve çevre koşulları nedeniyle aileler sürekli bir değişim içindedir. Aileyi oluşturan kişilerin bir araya gelmesiyle birlikte çatışmalar, uyum sorunları, işsizlik, yoksulluk, şiddet, alkol ve madde bağımlığı, aileden birinin kaybı gibi pek çok sorunla karşı karşıya gelebilirler. Aile üyeleri arasında etkili iletişim, sağlıklı ilişkiler ve bağlılık oluşmuşsa bu sorunların üstesinden gelip sağlam bir şekilde yola devam etmek mümkündür. Ancak, ailede olumsuz iletişim, sorunları görmezden gelme, problem çözme becerilerinin yetersizliği, baskı, güç dağılımında dengesizlikler gibi durumlar varsa sorunları çözmek oldukça zordur. Sorunların çözümsüz kalması ailenin parçalanmasına, dağılmasına neden olabilir.