Çocuk Ve Oyun Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Çocuk, Oyun Ve Eğitim
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Oyunun özelliklerini açıklayınız.
Oyunun özellikleri şu şekilde sıralanmaktadır:
1.Oyun gönüllülük esasına dayalıdır. Bir eylemin oyun olarak tanımlanmasının en temel unsurlarından biri çocukların gönüllü bir şekilde oyunda yer almalarıdır. Çocuklar oyunlara kendi istekleri ile katılırlar ve oyunu kendi istekleri ile sürdürürler (Parks, 2015).
2. Oyun içten güdümlüdür. Oyunun başlangıç, süreç ve bitiş aşamalarında çocuk dıştandeğil daha çok içten bir motivasyon ile oyuna katılır ve oyunu sürdürür (Smith ve Vollstedt, 1985).
3. Oyun keyifli bir eylemdir. İçerisinde risk alma, heyecan, tedirginlik gibi farklı duygu durumları bulundurmasına rağmen temelde oynayan kişiye doyum hissi ve keyif verir (Johnson, Christie, Wardle, 2005).
4. Oyun sonuç değil süreç odaklıdır. Oyun baştan hedeflenmiş sonuçlara ulaşmak ya da sonunda ortaya bir ürün çıkarmak amacı taşımaz.
5. Oyun, içerisinde mecazi durumlar barındırır (Rubin, Fein, and Vandenberg, 1983). Oyun oynayan çocuk hayal gücünü kullanıp “–mış gibi” yaparak, oyun içerisinde hayalî durumlar yaratır. Bu hayal ürünü durumlar içerisinde olayları, kişileri, eşyaları gerçek hayatta sahip oldukları anlamlar dışında kullanılır.
6. Oyun doğaçlamalar içerir. Kurallı oyunlar dışında, oyunun önceden belirlenmiş kuralları yoktur. Oyun içerisinde etkinlikler ve diyaloglar doğal bir şekilde, kendiliğinden gelişir.
7. Oyun aktif bir eylemdir (Rubin, Fein ve Vandenberg, 1983). Oyun esnasında çocuk, zihin ve beden birlikteliği içerisinde aktif bir şekilde oyunu başlatır, sürdürür ve şekillendirir.
8. Oyun çocuklara özgürce seçim yapma şansı verir. Oyun esnasında çocuklar istedikleri rollere bürünerek, oyunun senaryosuna ve süresine karar verirler. Eğer bu kararlar çocuk yerine yetişkin bir birey ya da öğretmen tarafından verilirse, o zaman oyun, bir etkinliğe ya da işe dönüşmüş olur (Johnson, Christie, Wardle, 2005).
Oyunun eğitsel yönünü açıklayınız.
Oyunun eğitsel yönünü iki açıdan inceleyebiliriz. Oyun eğitimde hem bir amaç hem de araç olabilir. Çocuklar, oyunun yukarıda bahsettiğimiz özellikleri sayesinde oyundan keyif alırken aynı zamanda pek çok şey öğrenirler. Öte yandan, oyun bir araç olarak kullanılıp oyun yoluyla çocuklara eğitim verilebilir.
Birincisi, oyun doğal bir şekilde çocuklara farklı deneyimler edinme olanakları sağlayarak, onların sosyal, bilişsel, dil ve psiko-motor alanlara ait beceriler kazanmaları için uygun zemin hazırlar. Örneğin, evcilik gibi sembolik oyunlar ve saklambaç gibi kurallı oyunlar çocukların kendilerini tanımalarına, başka çocuklar ve yetişkinler ile sosyal ilişkiler içerisinde bulunmalarına ve dış dünyayı keşfetmelerine olanak sağlar.
İkincisi, oyun çocuğun eğitiminde bir araç olabilir. Çocuklar erken okuma yazma, sanat, matematik, doğa bilimleri, teknoloji alanlarında oyun yoluyla pek çok öğrenme olanakları elde edebilirler.
Örneğin, 4 yaşında bir grup çocuğa “denizde yaşayan canlılar” konusunu uzun süre sözel şekilde bilgi aktarımı yaparak öğretmeniz neredeyse olanaksızdır Bunun yerine doğaçlamalar eşliğinde çocukların denizde yaşayan canlılarmış gibi roller üstlenmesi öğrenme sürecini daha anlamlı hâle getirecektir.
Oyunun çocuğun bilişsel gelişimine etkilerini açıklayınız.
Oyun doğumdan itibaren insanların beyin gelişimine fizyolojik olarak destek olurken, yaşam boyu zihinsel süreçlerini destekler.
Vygostky (1978) ve Piaget’ye (1962) göre de sosyo-dramatik oyun yoluyla çocuklar –mış gibi yapıp roller üstlenerek, çevrelerini hayal güçleri doğrultusunda düzenleyip materyalleri sahip oldukları amaçlarının dışında kullanmaya başladıkça soyut düşüncenin temelini oluşturan sembolik ve temsilî düşünce süreçlerini deneyimlerler.
Sosyo-dramatik oyunlar sırasında çocuklar bu süreçte olayları ve gerçek hayattaki kişilerin rollerini anımsama, olaylar arasında ve olaylar ve kişiler arasında bağlantı kurma, olayları sırası ile hatırlama ve tekrar canlandırma gibi önemli zihinsel becerileri kazanırlar (Johnson, Christie, Wardle, 2005).
Çocuk oyun sırasında çeşitli problem durumları ve çelişkiler ile karşılaştığı için oyun oynamak çocukların problem çözme ve yaratıcı çözüm geliştirme davranışları geliştirmelerine olanak sağlar.
Oyunun çocuğun dil gelişimine olan etkilerini açıklayınız.
Oyun ve dil gelişimi arasında sıkı bir bağ vardır. Araştırmacılar özellikle çocukların –mış gibi yaparak oynadıkları sosyo-dramatik oyunlar ve dil edinimi süreçleri arasında benzerlik olduğunu söylemektedirler.
Bebeklikten itibaren yetişkinleri taklit ederek anlamlı ya da anlamsız sesler üretme çocuklar için bir oyuna dönüşür. Örneğin, çeşitli dudak ve dil hareketleri eşliğinde değişen ses tonlamalarının ritmik şekilde tekrarlanması erken çocuklukta oynanan keyifli bir oyundur. Çocukların yaşları büyüdükçe dili kullanma yetkinlikleri de gelişir. Çocuklar büyüdükçe, oyunlarına sıklıkla eşlik eden tekerlemeler ve şarkılar da onların dil gelişimini destekleyen pratikler arasında yer alırlar. Vygotsky’ye (1978) göre çocuklarda konuşma gelişimi sosyal konuşma, özel/kendine yönelik konuşma ve içsel konuşma şeklinde gerçekleşir.
Sosyal konuşma yoluyla, çocuklar sözel iletişimin yanı sıra, akranları ile oyun oynarken, iletişimi sözel dil ile sınırlamayıp beden dili hareketlerinin farkına varmaya başlarlar. Özel konuşma ise çocukların oyun sırasında ortaya çıkan problem durumlarını çözme ve duygu çözümlemeleri süreçlerine destek olur.
Oyunun çocuğun sosyal duygusal gelişimine etkisini açıklayınız.
Oyun pek çok zaman çocukların akranları ya da yetişkinler ile iletişim içerisinde olmasını gerektirir. Başka bireyler ile oyun oynayan çocuk sosyal ilişkiler kurma ve sürdürme konusunda sayısız beceriler kazanır.
Bir grup içerisinde oynayan çocuk, o grubun normlarını fark edip sosyal kabul elde etmek için grup normlarına uygun davranışlar geliştirirken öte yandan kendi kişiliğine ait farklı özellik ve davranışlar ile yeni grup normlarının oluşmasına katkı sağlar. Oyun esnasında çocuklar paylaşmayı öğrenirler. Sıra bekleme, oyunları kuralları ile oynama, kendi hakkını ve akranlarının haklarını koruma, haksızlık karşısında tutum geliştirme gibi eşitlikçi ve demokratik tutum ve davranışların temelini oluşturacak beceriler kazanma şansı elde ederler (Johnson, Christie, Wardle, 2005).
Oyun aynı zamanda çocuklara sevinç, üzüntü, kızgınlık, kırgınlık, şefkat, şaşkınlık gibi pek çok farklı duyguyu deneyimleyebilmeleri ve bu duyguları isimlendirebilmeleri için ortam sağlar. Oyun çocuklara kendi duygularını paylaşma, başkalarının duygularını fark etme, bu duygulara karşılık davranış geliştirme ve empati kurma, karar verme ve verdiği kararların sorumluluğunu alma gibi davranışlar geliştirmeleri için de olanak sağlar.
Oyunun fiziksel gelişim alanına etkilerini açıklayınız.
Oyun çocukların fiziksel gelişimleri üzerinde de olumlu pek çok etkiye sahiptir. Son yıllarda yapılan dikkat çekici araştırmalar, çocukların vücutlarını kullanmalarının ve fiziksel olarak aktif olmalarının onların diğer gelişim alanlarına da etki ettiğini, göstermiştir. Bu sebeple, beden ve zihin bir bütün olarak kabul edilmeli ve çocukların fiziksel olarak özgür ve aktif olduğu ortamların onların hem fiziksel sağlıklarına hem de tüm gelişim alanlarına katkı sağlayacak bir potansiyele sahip olduğu fikri benimsenmelidir.
Motor hareketlerin yoğun olarak yer aldığı oyunlar esnasında çocuklar beş duyu organlarını kullanarak dış dünya ile direkt ya da çeşitli materyaller yoluyla etkileşim içerisine girerler ve bu deneyimler çocukların çevrelerini manipüle etme, el göz koordinasyonu sağlama, vücutlarını kontrol etme oanağı sağlarlar.
Çocukların çevrelerini manipüle etme, el göz koordinasyonu sağlama, vücutlarını kontrol etme gibi psiko-motor beceriler eşliğinde büyük kas ve küçük kas gelişimlerini destekler. Dış mekânda serbest oyun esnasında çocuklar atlama, yürüme, tırmanma, yakalama, sallanma, koşma, sekme, denge sağlama gibi fiziksel gelişimlerini destekleyen önemli beceriler edinirler (Van Hoorn ve diğ. 2011). Fiziksel olarak aktif bu tür oyunlar yoluyla çocuklar zihinsel olarak da aktif olurlar.
Tarihin ilk dönemlerinde oyunla ilgili görüşleri açıklayınız.
Tarihin ilk dönemlerinde oyun yetişkinlerden ziyade, sadece çocuklara atıf edilen bir eylem olarak konumlandırılmıştır. Sonraki yıllardaise çocukluğun sadece yetişkinliğe hazırlık yapılması gereken bir dönem olduğu düşüncesi yaygınlaşmış ve oyunun önemi göz ardı edilmiştir.
Aydınlanma döneminden itibaren ise çocukların varlığı yetişkinlerden bağımsız bireyler olarak kabul edilmeye başlanmış ve çocukluğun sadece yetişkinliğe hazırlık dönemi olarak değil kendi içerisinde de değerli bir dönem olduğu fikri yaygınlaşmıştır. Oyun oynamanın çocuklar için bir “hak” olarak tanımlanması ve yapılan bilimsel araştırmalarında oyunun insan gelişimi ve eğitimi üzerindeki önemini göstermesi ile birlikte oyuna verilen değer artmıştır
Jean-Jacques Rousseau'ya göre oyunun çocuk için önemi nedir?
Rousseau’ya göre oyun oynamak çocuğun sağlıklı vücut ve sağlıklı zihin gelişimi için önemlidir. Oyun yoluyla çocuklar çevrelerini gözlemler; mantık ve akıl yürütme becerileri kazanarak dış dünyayı deneyimlerler ve problem çözme yetileri kazanırlar (Morrison, 2004).
Friedrich Wilhelm Froebel'in oyunun önemini nasıl açıklamaktadır?
Froebel oyunu eğitimde bir araç olarak görür. Oyun oynamayı doğal bir çocuk ihtiyacı olarak tanımlayan Froebel’e göre çocuklara oyun yoluyla yaşama dair her şey öğretilebilir. Oyun çocuğu aktif kılarken onun düşünmesini ve öğrenmesini sağlar (Roopnarine ve Johnson, 2012).
Froebel oyun tabanlı pedagojik yaklaşımın çocuğu özgürleştirdiğini ve bu durumunmutlu bireylerin oluşturduğu bilinçli ve sağlıklı bir toplum için temel olduğunu söyler.
Açık havada, doğa ile içiçe oynanan oyunların çocukların sadece fiziksel gelişimlerine değil tüm gelişim alanlarına katkısı olduğunu söylemiştir. Dış mekânlarda, oyun ve şarkı eşliğinde, çocukların kendi çabalarıyla eşsiz öğrenme deneyimleri elde edeceğini ve bu yolla öğrenip gelişeceklerini söyler (Johnson, Christie, Wardle, 2005).
Maria Montessori’nin oyuna ilişkin görüşünü açıklayınız.
Montessori çocuğun bu yapılandırılmış ortam içerisinde özgür seçimler yaparak ve öz disiplin geliştirerek zaman geçirmesi gerektiğini söyler (Roopnarine ve Johnson, 2012). Montessori’nin bu yaklaşımında oyunun çocuğun yaşamındaki yerine ait fikirler ön plana çıkmamıştır. Montessori oyunu “çocuğun işi” olarak tanımlar.
Elkind oyunun çocuğun gelişimine katkılarını nasıl açıklamaktadır?
Elkind’e göre oyun erken çocukluk döneminin en önemli eylemidir. Elkind erken çocukluk döneminde, çocukların yaşam tecrübelerinin oyun etrafında kurgulanması gerektiğini savunur. Çünkü
Oyun oynamanın çocuğun tüm gelişim alanlarına katkı sağladığını söyleyen Elkind (2007), eleştirel bir bakış açısıyla günümüzde oyuna çocuk yaşamında ayrılan zamanın azalmasının çocukların gelişim sürecine zarar verdiğini söyler.
Elkind (2007) günümüzde çocukların oyun saatlerinin kısıtlanmasına, onun yerine çocukların Piaget’nin tanımladığı gelişim seviyelerinde sahip olduğu becerilere uygun olmayan akademik etkinlikler ile zamanlarının büyük bölümünü harcıyor olmalarını eleştirir.
Huizinga göre oyunun, toplumların kültüründeki önemini açıklayınız.
Huizinga (1955) oyunun, toplumların kültüründe önemli bir yere sahip olduğunu belirtmiştir. Çocuk oyunlarının kültürel değerlerden etkilendiğini fakat bunun da ötesinde oyunların toplumsal kültürün oluşumuna katkı sağladığını söylemektedir. İnsanların günlük birtakım davranışları, iletişim kurma biçimleri, ritüelleri ve inanışları toplumdan topluma farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar çocukların oyunlarına da yansımaktadır.
Çocukların oyun oynamaları için sunulan imkânları şekillendiren faktörleri açıklayınız.
Çocuğun etrafında bulunan yetişkinlerin oyuna verdiği değer kültürden kültüre değişiklik göstermektedir. Oyuna verilen değer ve çocuğun oyun oynaması için zaman yaratmak ve oyun oynamasına destek olmak için oyuncaklar ya da çeşitli materyaller sağlamak ile yakından ilişkilidir. Bu noktada, ailelerin ekonomik durumlarının da çocuklarına oyun oynamaları için sunabildikleri imkânları şekillendirdiğini düşünebiliriz.
İklim ve çevresel koşulların dahi çocukların oyunlarını etkilediğini düşünebiliriz. Nehir kenarında yaşayan çocuğun oynadığı oyun, oyun oynarken çevresi ile etkileşimi, büyük bir şehirde alışveriş merkezlerinde zaman geçiren ya da teknolojik oyuncaklara sahip olan çocuğun oyunlarından farklılık gösterebilmektedir.
Okulöncesi dönemde çocukların eğitiminde oyunun yerini açıklayınız.
Okul öncesi dönemdeki çocukların eğitimi oyun merkezli bir pedagojik yaklaşım üzerine kuruludur. Oyun, küçük çocukların eğitiminde en etkili yöntem olarak bilinmektedir. Erken çocukluk eğitimi kuralları ve disiplin düzeyi yüksek eğitim ortamlarında, yapılandırılmış, çocuğun pasif olduğu ve bir yetişkinin bilgi aktardığı geleneksel bir eğitim anlayışından uzaktır.Bunun yerine, okul öncesi eğitimi çocuğun aktif olduğu, özgürce seçimler yapabildiği, gerek bireysel gerek sosyal ilişkiler içerisinde bulunarak keyif ile öğrenme eylemine katıldığı bir eğitim anlayışına dayanmaktadır.
Platon'un oyun hakkındaki görüşleri nelerdir?
Platon’un vurguladığı, oyun ve çocukların öğrenmeleri arasında bir ilişki olduğu fikri antik çağlara dayanır. Tarihin ilk dönemlerinde oyun yetişkinlerden ziyade, sadece çocuklara atıf edilen bir eylem olarak konumlandırılmıştır. Sonraki yıllarda ise çocukluğun sadece yetişkinliğe hazırlık yapılması gereken bir dönem olduğu düşüncesi yaygınlaşmış ve oyunun önemi göz ardı edilmiştir.
Dünyada çocukların oynadığı oyunların farklılık göstermesinin nedenlerini açıklayınız.
Dünyadaki tüm çocuklar konuştukları dil, sahip oldukları kültür, cinsiyetleri, içerisinde bulundukları sosyo-ekonomik koşullar ve yaşadıkları coğrafyalar fark etmeksizin oyun oynarlar. Oyun bu özelliği ile insanoğlunun doğal ve ortak bir davranışı olarak nitelendirilebilir. Bununla birlikte, farklı yaşta olan, farklı dil konuşan, farklı sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik koşullara sahip çocukların oynadıkları oyunlar birbirlerinden büyük farklılıklar gösterirler
Çocuklarda erken dönemden başlayarak oynanan oyunlar nasıl çeşitlenmektedir?
Bebeklerin 4-5 aylıkken keyif ile oynadıkları “ce-eee” oyunu, bebeklik döneminde oynanan oyunlara verilecek en güzel örneklerden biridir. Zamanla oynanan oyunlar karmaşıklaşır, çeşitlenir, süreleri uzar, oyuna dâhil olan birey sayısı artar ve oyun erken çocukluk döneminin en önemli ögesi olarak karşımıza çıkar (Singer, 2013).
Piaget’nin (1962) oyun kuramına dayanarak söyleyebiliriz ki, çocuklar yaklaşık 2 yaşına kadar yoğun olarak kendi vücutlarını ve dış dünyayı keşfetme dönemindedirler. Bu dönemde oynanan oyunlar dokunma, el sallama, el çırpma, ses çıkarma, ayaklarını sallama, dönme, salınma gibi temel fiziksel hareketlerin ritmik sayılabilecek bir şekilde tekrarlanması üzerine kuruludur. Bu hareketlere oyuncaklar ya da çocukların yakın çevrelerinde bulunan farklı materyaller de eşlik eder.
Çocuğun yaşı büyüdükçe, bilişsel yetileri de gelişir ve oynanan oyunlar karmaşıklaşmaya başlar. Hayal gücünü kullanan çocuk, oyunlarında farklı roller üstlenerek “-mış gibi” yapmaya ve materyalleri sahip oldukları amaçlarının dışında kullanmaya başlar. Örneğin, dışarıda oynayan bir çocuk yerde bulduğu dal parçasını kullanıp ata biniyor-muş gibi yaparak bir oyun sürdürebilir. Bir süre sonra aynı dal parçasını, ucunda uçurtma olduğunu hayal ettiği bir uçurtma ipi gibi kullanarak koşmaya başlayabilir. Yaklaşık 7 yaşından sonra ise oyunlar yoğun olarak, daha fazla sayıda çocuğun katılımcısı olduğu, yapılandırılmış, kuralları olan bir hâl alır.
Özetle, çocukların gelişim özellikleri ile bağlantılı olarak, yaşları ilerledikçe, oyunları ve oyunlara katılım biçimleri de başkalaşır. Bununla birlikte, benzer yaş grubunda olan çocukların oyunları da birbirinden farklılık gösterir. Bu noktada ise sosyokültürel ve sosyoekonomik yapıların çocukların oyunları üzerindeki etkisinden ve oyunları şekillendirme gücünden bahsedebilir.
Serbest oyun nedir? Açıklayınız.
Serbest oyun kurallarının çocuk tarafından konulduğu, süreçte çocuğun istediği, uygun gördüğü şekilde kurallarının, konusunun, odak noktasının değiştiği, çocuk istediği zaman başlayan ve istediği zaman ve şekilde sonlanan oyundur (Tassoni & Hucker, 2005).
Okul öncesi Eğitim Programı'nda oyun çeşitlerini kısaca açıklayınız.
Oyunu serbest oyun, öğretmen rehberlikli oyun ve öğretmen yönetiminde oyun olarak 3 farklı şekilde düşünebiliriz (Van-Hoorn, Nourot, Scales, Rodriguez-Alward, 2011). Bu oyun türlerinden sadece serbest oyun, oyunun yukarıda bahsettiğimiz özelliklerinin tümünü taşır. Serbest oyun esnasında öğretmenler yalnızca çocuklara oynamaları için oyun ortamı ve materyal sağlarlar ve çocukların oyunlarını gözlemler, çocukların ihtiyacı durumunda destekte bulunurlar. Çocuklar özgür bir şekilde ve hayal güçlerini kullanarak tek başlarına ya da arkadaşları ile birlikte oynarlar.
Öğretmen rehberlikli oyun esnasında ise öğretmenler kısa bir süre oyuna girip bir rol alarak çocuklar ile oynarlar ya da matematik, fen, erken okuma yazma, sanat, müzik gibi etkinlikler uygularken oyunu eğitimde bir yöntem olarak kullanırlar.
Öğretmen yönetiminde oyunda ise, öğretmenler oyuna dahil olup oyunu tümüyle yöneterek, oyunda çocuktan daha aktif bir rol alırlar. Bu yaklaşım çocukları kısıtlayacağından ve oyun esnasında çocuğu pasif duruma getireceğinden tavsiye edilen bir yaklaşım değildir (Van-Hoorn ve diğ. 2011).
Oyun ve dil ilişkisini açıklayınız.
Oyun ve dil gelişimi arasında sıkı bir bağ vardır. Araştırmacılar özellikle çocukların –mış gibi yaparak oynadıkları sosyo-dramatik oyunlar ve dil edinimi süreçleri arasında benzerlik olduğunu söylemektedirler. Küçük çocukta dil edinimi, çevresinde gördüğü nesne, kişi ve durumları sembolik olarak nitelendirebileceğimiz dil ögeleri ile, örneğin ses ile, eşleştirme sürecidir. Sembolik oyunda da benzer bir şekilde çocuk, nesneleri amacı dışında kullanıp kendisi de olduğundan farklı rollere bürünerek hayal gücü ile nesneler ve durumlar arasında sembolik eşleştirme yapar. Diğer bir deyişle, dil ediniminin bilişselsüreci ile sosyo-dramatik oyunun bilişsel süreci, soyut temsil barındırdığı için temelde benzerlik taşımaktadır.
Bebeklikten itibaren yetişkinleri taklit ederek anlamlı ya da anlamsız sesler üretme çocuklar için bir oyuna dönüşür. Örneğin, çeşitli dudak ve dil hareketleri eşliğinde değişen ses tonlamalarının ritmik şekilde tekrarlanması erken çocuklukta oynanan keyifli bir oyundur. Çocukların yaşları büyüdükçe dili kullanma yetkinlikleri de gelişir. Dilin kurallarını öğrenen çocukların zamanla dil ile oynamaya başladığını, örneğin kelimeleri bilinçli olarak yanlış kullanıp ya da hatalı eklemeler yaparak kelimeler üzerinden esprili bir dil ürettiklerini gözlemleyebiliriz. Çocuklar büyüdükçe, oyunlarına sıklıkla eşlik eden tekerlemeler ve şarkılar da onların dil gelişimini destekleyen pratikler arasında yer alırlar.
Vgotsky'e göre çocukta konuşma gelişimi nasıl gerçekleşmektedir?
Vygotsky (1978) dili bir zihin aracı olarak tanımlar ve insanların konuştukça düşündüğünü söyler. Vygotsky’ye (1978) göre çocuklarda konuşma gelişimi sosyal konuşma, özel/kendine yönelik konuşma ve içsel konuşma şeklinde gerçekleşir. Bu konuşma türlerini çocukların oyunları sürecinde net bir şekilde gözlemleyebiliriz. Sosyal konuşma çocuğun doğduğu andan itibaren çevresi ile kurduğu sosyal ilişkiden doğan diyaloglara işaret ederken, özel konuşma çocuğun sesli bir şekilde başkaları ile anlamlı bir diyalog içerisinde olmadan kendi kendine konuşmasıdır. İçsel konuşma ise çocuğun sesli konuşmaktan ziyade içinde sürdürdüğü ve düşünme sürecine eşlik eden konuşma türüdür
Sosyal konuşma yoluyla, çocuklar sözel iletişimin yanı sıra, akranları ile oyun oynarken, iletişimi sözel dil ile sınırlamayıp beden dili hareketlerinin farkına varmaya başlarlar. Özel konuşma ise çocukların oyun sırasında ortaya çıkan problem durumlarını çözme ve duygu çözümlemeleri süreçlerine destek olur.