Çalışma İlişkileri Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Çalışma İlişkilerinin Tarihsel Gelişimi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
‘Klâsik Liberalizm Kuramı’ nasıl bir düşünceyi savunmaktaydı?
Sanayi Devrimi ve yeni ekonomik atılımlar liberal bir düşünce ortamı içinde doğmuştur. Klâsik liberalizm kuramı Adam SMITH tarafından oluşturulmuş ve daha sonra aynı düşünceyi paylaşan David RICARDO ve Robert MALTHUS’un katkılarıyla geliştirilmiştir. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” tekerlemesiyle simgelenen, insanların diledikleri gibi hareket etmeleri ve ekonomik faaliyetlerinde tam bir serbestliğe sahip olmalarını esas alan bu düşünceye göre, ekonomik ve toplumsal yaşantıyı yöneten doğal bir düzen ve bu düzenin yasaları bulunmaktadır. Devlet, bu düzene karışmaktan kesin olarak kaçınmalıdır. Çünkü ekonomik ve sosyal yaşam kişisel çıkar ilişkisine göre kendiliğinden ve en ideal şekilde yürümektedir.
Türkiye’nin 1932 yılına kadar Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün dışında kalmasının sebepleri nelerdir?
Türkiye’nin 1932 yılına kadar Örgüt ’ün dışında kalmasını ise başlıca iki nedene bağlamak mümkündür. Birincisi, o tarihlerde henüz bir tarım ülkesi olan ve sanayi yaşamının yarattığı sosyal sorunlarla karşılaşmayan ülkemiz ILO’ya üye olmakta acele etmemiştir. İkinci neden ise siyasaldır. Türkiye 1932 yılına kadar Milletler Cemiyeti’nin dışında kalmış, özel olarak ILO’ya üye olmak için ise istek hissetmemiştir.
Tanzimat ve Meşrutiyet döneminde Osmanlıda sanayinin hızlı bir şekilde ilerlemeyişinin nedenleri nelerdir?
Osmanlıda, Batı Avrupa’dan yaklaşık 100 yıl geri ve güç koşullar altında kurulmaya çalışılan sanayi şu nedenlerden dolayı hızlı ve yaygın bir gelişme gösterememiştir:
- Avrupa mallarının ucuzluğu, çeşitliliği ve bolluğu ile rekabet edilemeyişi
- Sanayileşmiş ülkelere tanınan kapitülasyonlar
- Yerli sanayinin korunup, desteklenmesine yönelik önlemlerin alınamayışı
- Batı’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki ekonomik denetimi
Osmanlı İmparatorluğu’nda, Tanzimat sonrası dönemde çıkarılan ‘Mecellenin amacı’ nedir?
Resmi ve tam adı “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye” (Adli Hükümler Topluluğu) olan Mecelle, toplam 16 kitaptan ve 1851 maddeden oluşmaktadır. İlk kitabı 1869 ta hazırlanan Mecelleye ait son kitap ise 1876 tarihinde kanunlaştırılmıştır. Günümüzün Borçlar Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na karşılık gelmektedir. Mecelle de bu dönemde çalışma ilişkilerini düzenlemek üzere çıkarmış ve 1926 yılına kadar, Osmanlı İmparatorluğu’nda bireysel iş ilişkilerinin hukuksal çerçevesini belirlemiştir. Mecelle Avrupa’da olduğu gibi işçi-işveren ilişkilerini her türlü müdahaleden uzak, bireysel sözleşme serbestisi sistemi içinde düzenlemiş ve bu anlamda ferdiyetçi, liberal bir yasal düzenleme olarak nitelenmiştir.
İşçi sınıfı hareketleri hangi üç alanda kendini göstermiştir?
Bu hareketlerin, mesleki, ekonomik ve siyasal olmak üzere üç ana doğrultusu bulunmaktadır. Bunlardan mesleki hareketler sendikacılık biçiminde ortaya çıkarken, ekonomik hareketler de kooperatifçilik şeklinde belirmiştir. Siyasal hareketler ise, siyasal partiler şeklinde gelişmiştir.
1978 yılında Türk-İş ile hükümet arasında imzalanan “Toplumsal Anlaşmanın” hedefleri nelerdi?
Bu anlaşmanın amaçlarını şu şekilde özetleyebiliriz:
- Demokrasiyi ve ekonomiyi güçlendirmek
- Kalkınmayı sağlıklı ve dengeli olarak hızlandırmak
- Refahı toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırmak
- Kamuda çalışma barışını sağlamak
17 Şubat–4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nde işçi temsilcilerinin talepleri neler olmuştur?
İşçi grubunun bu Kongrede ortaya koyduğu talepler şunlardır:
- Amele olarak anılan emek erbabına bundan böyle işçi denilmesi
- Örgütlenme hakkının tanınması
- Günlük çalışma süresinin 8 saatle sınırlandırılması
- Ücretlerin en alt düzeyinin ülkenin geçim durumuyla orantılı olarak her 3 ayda bir belediye meclislerince saptanması
- Minimum çalışma yaşı olarak sanayi kesimi için 12, madencilik kesimi İçin 18 yaş önerisi
- Ara dinlenmelerine, izin günlerine ve sosyal güvenliğe ilişkin başkaca işçi talepleri
2001 ekonomik krizinin ülkemizde yarattığı olumsuz sonuçlar nelerdir?
2001 ekonomik krizi, ekonomik ve sosyal alanda büyük sıkıntılar yaratmıştır. Bu sıkıntıları şöyle özetleyebiliriz:
- Faizler aniden ve rekor düzeyde fırlamıştır
- Uzunca bir dönemdir izlenen sıkı para politikasından vazgeçilerek, “dalgalı kur” politikasına geçilmiştir
- Binlerce işyerinin kapanmış, yüzbinlerce kişi işsiz kalmıştır.
- Krizden çıkış için başlatılan “güçlü ekonomiye geçiş programı” yoksulluğu daha da arttırmış ve derinleştirmiştir.
- Tüm ülkede toplu eylemler gerçekleştirilirken, Türkiye’nin bir sosyal patlamanın eşiğinde olup olmadığı tartışılmaya başlanmıştır.
İşçilerin ‘grev hakkı’ ilk kez ne zaman ve hangi yasa ile kabul edilmiştir?
1963 yılında 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev Lokavt Kanunu kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu düzenlemeler özellikle de grev hakkının nihayet kabul edilmesi nedeniyle işçi hareketinde önemli bir dönüm noktasını olarak kabul edilebilir.
10. ve 15. yüzyıllar arasında geçerli olan ‘Feodal Düzen’ döneminin genel özellikleri nelerdir?
Feodal Dönemde kölelerin yerini senyör, bey, derebeyi gibi adlarla ifade edilen kişilerin mutlak otoritesi altında, tarımsal faaliyetlerde ailece çalışan serfler almıştır. Serfler kölelerden farklı olarak yarı hür insanlardır. Ancak isteseler bile üzerinde yaşadıkları toprakları terk edip ayrılamazlar. Serf toprağın mülkiyetine değil kullanma hakkına sahiptir ve görevi o toprak üzerinde çalışmaktır
‘Liberal düşünce akımına’ göre devletin görevleri nelerdir?
Liberal düzen içinde devletin üç temel görevi bulunmaktadır:
- Milli savunma hizmetlerini üzerine almak
- Bireylerin çalışmalarını adalet içinde yapmalarını sağlamak, bu bakımdan yönetimi üzerine almak
- Karlı olmayan veya bireyler tarafından yapılamayacak işleri yapmak
Osmanlı İmparatorluğunda, Tanzimat öncesi dönemde ‘Âhi teşkilatının’ bir esnaf örgütü olarak fonksiyonları nelerdir?
Âhi teşkilatı, Âhi tarikatına bağlıdır ve bu anlamda teşkilata dini bir disiplin, dini ve milli bir hiyerarşi hâkimdir. Ancak II. Murat ve Fatih dönemlerinden itibaren askeri fonksiyonlarını yitirerek gerçek anlamda bir esnaf örgütüne dönüşmüş, geleneklerini ve eğitimlerini bu kesimde devam ettirmişlerdir. Bir esnaf örgütü olarak bu yapının en önemli fonksiyonu ise, ekonomik yaşamın gündelik faaliyetlerinin, mümkün olduğu kadar az ihtilaf oluşturacak şekilde, sosyal dayanışma ve ahenk içerisinde gerçekleşmesini sağlamaktı. Bu nedenle, rekabete değil, işbirliği, karşılıklı kontrol ve tahsis ilkelerine bağlı olarak çalışmışlar, başta mensupları olmak üzere, insanlar arasında dayanışmayı ve yardımlaşmayı oluşturmayı amaçlamışlardır
Sanayi Devriminde ‘demir ve çelik endüstrisinin gelişmesi’ ne tür olumlu sonuçları doğurmuştur?
Demir ve çelik sanayiinde hızlı bir teknolojik gelişme başlaması, modern çelikhanelerin kurulmasına yol açmıştır. Büyük ve çağdaş bir sanayi haline dönüşen demir-çelik üretimi aynı zamanda maden üretimini uyarmış ve sonuçta maden ocaklarında pek çok yeni teknik ve yöntem uygulamaya konulmuştu. Artık; ağaç direklerin yerini demir direkler, keten halatların yerini çelik teller alıyor, ocaklarda demir kaplar, taşıyıcılar, tekerlekli arabalar kullanılmaya başlanıyordu. Daha sonraki dönemlerde, buharlı lokomotifler üzerindeki çalışmalar sonucu, 1830’dan itibaren ilk trenler işlemeye başlamıştır. Böylece demiryolları, köprüler, tüneller, gemiler, limanlar inşa edilmiştir. Ulaşımın hızlanıp, kolaylaşması ile de, hammaddeler dünyanın her köşesinden gelişmiş sanayi merkezlerine taşınıyor ve yapılan üretim dünyanın her yöresindeki pazarlara kolayca ulaştırılabiliyordu.
Sanayi devriminin ilk yıllarında işçi sınıfının çalışma şartları nasıldı?
İşçi sınıfının doğumuna yol açan sanayileşmenin ilk yılları, sanayileşmenin yaşandığı tüm toplumlarda, uzun çalışma saatleri, çok yetersiz ücretler, sağlık ve iş güvenliğine aykırı çalışma koşulları gibi son derece olumsuz bir çalışma yaşamı ve iş ilişkileri sistemini doğurmuştur. Bu yıllarda 16–20 saat çalışmak, sefalet ücreti denilebilecek ücretler almak ve çok sayıda iş arayanın bulunduğu bir ortamda her an işten atılma tehlikesini yaşamak, her çalışanı bekleyen ortak çalışma koşulları olmuştur. Fabrikalardaki olumsuz koşullarla birlikte, fabrikaları çevreleyen kentler de sağlıksız ve elverişsiz koşulların sergilendiği yerleşim merkezlerine dönüşmüşlerdir.
İnsanlık tarihinin en çok ve en hızlı değişiminin yaşanıldığı dönem olarak tanımlanan ‘Sanayi Devrimini’ başlatan olay nedir?
İngiltere’de Watt ilk kez buhar gücünü dokuma endüstrisinde kullandı ve bu enerjinin kullanımı hızla yayılarak, önce buhar gücüyle çalışan iplik eğirme makineleri ve dokuma tezgâhlarının, sonra buharlı lokomotiflerin ve gemilerin devreye girmesini sağladı. Böylelikle küçük zanaat, tezgâh ve atölye üretiminin yerine yeni buluşların getirdiği yeni teknik ve makinelerle donatılmış fabrika üretimi geçmiş, yeni bir enerji kaynağı olan buhar gücü, insan, rüzgâr, su, hayvan gibi eski enerji kaynaklarının yerini almıştır.
10. yüzyıla kadar süren ‘Aile Ekonomisi ve Kölelik Düzeni’ döneminin genel özellikleri nelerdir?
Bu dönemde ekonomik hayat, tarım ve hayvancılığa dayanmakta, üretim sürecinde köleler önemli bir yer tutmaktadır. Aile reisi, bu dönemde egemenliği altındaki aile üyeleri ile kölelerin iş ilişkilerini, aile içerisindeki tüm ilişkilerde olduğu gibi mutlak egemenlik haklarına dayanarak dilediği gibi düzenlemektedir. Bu ilişkilerde, ne bir işin ücret karşılığı görülmesini konu eden bir iş sözleşmesinden, ne de hukuki anlamda bir ücret ödenmesi yükümlülüğünden söz edilemez.
1945 yılında kurulan İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun temel görevleri nedir?
Kurumun kuruluş Kanunu’nun 84. Maddesi, Kurumun görevlerini ayrıntılı olarak belirlemiştir. Bu maddeye göre, İş ve İşçi Bulma Kurumu her çeşit ekonomik işletmelerle serbest sanat niteliğinde olan diğer işler için bilgi toplamak, işçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanması yolunda gerekli çalışmaları yapmak ve işçi ücretlerinin iniş çıkışlarını izleyip sosyal sıkıntıların önüne geçmek için bütün yurtta ya da bir bölgede veya belediye çevresinde alınması gereken önlemleri saptamak ve bunların uygulanmasına yardım etmek, mesleğe yöneltmek, nitelikli işçi yetiştirilmesine katkıda bulunmak ve iş kâğıtlarının yapılmasına aracılık etmek ödevlerini bir ücret karşılığı olmaksızın yapmakla yükümlüdür.
‘Sosyal sorun’ kavramını nasıl tanımlayabiliriz?
Sosyal sorun, toplumsal sınıfların gerek birbirleriyle, gerekse tüm toplumla ilişkilerinde ortaya çıkan ya da toplumdaki değişmelerden ileri gelen uyuşmazlık, gerginlik ve çatışmalardır. Bu sorun çok sayıda insanı etkiliyorsa ve toplumda ortada bir sorun olduğu, bu sorunun çözülmesi için bir şeyler yapılması gerektiği hakkında bir fikir birliği bulunuyorsa, o sorun sosyal bir sorundur. Başka bir tanımlamaya göre ise sosyal sorun çocuk suçluluğu, alkolizm, işsizlik, yoksulluk gibi nedenleri temel toplumsal ve ekonomik yapıda yatan sorunlardır.
‘Sosyal Refah Devleti’ anlayışı hangi nedenden ortaya çıkmış ve ne gibi rolleri üstlenmiştir?
Kapitalist ekonomilerde sanayileşme ile ortaya çıkan sorunlar, artan eşitsizlik ve güvensizlik karşısında siyasal hakların da gelişmesiyle devletin sosyal sorunlara seyirci kalamayacağı düşüncesi Sosyal Refah Devleti anlayışı doğuyordu. Bu yeni anlamı içinde devlet, toplumsal refahın kaynağı olan ekonomik gelişmeyi hızlandırma ve refahı tüm toplum sınıfları arasında dengeli, yaygın ve adil biçimde dağıtma işlevini yükleniyordu. Bu bağlamda, sosyal refah devleti, liberal devletin geleneksel, adalet, asayiş ve savunma hizmetlerinin dışına çıkarak, eğitim, sağlık, sosyal konut, sosyal güvenlik, sosyal yardım vb. gibi toplumun geniş kesimlerinin refahını ilgilendiren kamusal hizmetleri de üstlenmek durumundaydı.
1992 yılından 2012 yılına kadar yürürlükte olan ‘Yeşil Kart’ uygulamasının amacı neydi?
Yeşil Kart uygulaması artan sosyal huzursuzlukları bastırmak üzere 1992 yılında uygulamaya geçirilmiştir. Genel sağlık sigortasına geçişte bir ilk adım olarak görülen bu uygulama, düşünce olarak hak temelli ve çağdaş bir uygulama olarak nitelendirilebilir. Yeşil Kart uygulamasından, hiçbir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında olmayan yoksullar yararlanmış, tetkik ve ilaç giderleri ile ayakta veya yataklı tedavileri Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde ve bu hastanelerin sevk etmesi durumunda üniversite hastanelerinde ücretsiz olarak yapılmıştır.