Çalışma Ekonomisi 2 Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
İşsizlik
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Okun yasasına göre işsizlik ve GSMH arasında nasıl bir ilişki vardır?
İşsizliğin artması makroekonomik dengelerin bozulmasına da sebep olur. Artan işsizlik sonucu ekonomide satın alma gücünün ve dolayısıyla da harcama düzeyinin düşmesi, üretim kaybına neden olmaktadır. Amerikalı iktisatçı Arthur Okun tarafından ileri sürülen işsizlik ve üretim kaybı arasındaki bu ilişki, “Okun Yasası” olarak bilinmektedir. Buna göre, işsizlik oranındaki her %1’lik artış GSMH’nın yaklaşık olarak %2.5 oranında düşmesine yol açmaktadır.
William Beveridge’e göre işsizliğin yarattığı en büyük olumsuzluk nedir?
William Beveridge, “Full Employment in a Free Society” isimli ünlü eserinde, işsizliğin yarattığı en büyük olumsuzluğun kaybedilen maddi refah ve fiziksel etkileri değil, doğurduğu kin ve korku ortamı olduğunu söylemektedir. Beveridge’e göre, “işsizlik, işsiz bireyde faydasız, işe yaramayan bir insan olduğu hissini yaratır. Aynı zamanda işsizlik, insan hayatına korkuyu getirir ve korkudan da nefret doğar”. İşsiz kalarak ailesinin tüm gelir kaynağı kesilen bireyler, çoğu zaman yasal olmayan yollara başvurmakta ve bu da toplumdaki suç oranlarını yükseltmektedir. Nitekim yapılan bir araştırmaya göre, ABD’de 1980-1990 yılları arasında işsizlik ve suç işleme eğilimi arasında pozitif bir korelasyon tespit edilmiştir.
İşsizlik kavramını tanımlayınız.
İşsizlik, iktisatçılar tarafından genellikle, çalışma istek ve yeteneğinde olduğu hâlde cari ücret haddinden iş bulamama durumu olarak tanımlanır. Buna göre, kişi açısından işsizlik durumunun varlığı için, öncelikle kişinin çalışma isteğinde, yani iş arıyor olması gereklidir. İkinci olarak, çalışma yeteneğine sahip olması, yani bedensel ya da zihinsel olarak çalışmasını engelleyecek bir sakatlığının bulunmaması gereklidir. Son olarak da piyasada yeteneğine uygun bir ücret getiren bir iş bulamaması söz konusu olmalıdır.
Türkiye İstatistik Kurumunun işsizlik ölçümünde kullandığı kriterler nelerdir?
TÜİK’nin işsizlik ölçümünde kullandığı 3 kriter bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
İşi yok: Bu kriter, referans dönemi içinde istihdam edilmemiş olanları kapsar. Dolayısıyla bu dönem içerisinde, düzensiz de olsa bir işte çalışmış olan kişi, yeni bir iş arıyor olsa bile işsiz sayılmaz.
İş arıyor: Son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış olmayı gerektirir. Bu kanallardan bazıları: İş kurumuna başvurmak, doğrudan işverenlere iş başvurusu yapmak, bu konuda akraba ve arkadaşlarının yardımına başvurmak ya da kendi işyerini kurmaya yönelik girişimlerde bulunmayı kapsamaktadır.
İşe başlamaya hazır: İki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olmayı gerektirir. Bu kritere göre, bu kişiye bir iş teklif edildiğinde bu işi kabul edeceği öngörülmektedir. Bu üç kritere de aynı anda uyan kişi, TÜİK tanımına göre “işsiz” olarak kabul edilmektedir.
İşsizlik oranı nedir?
Bir ülkedeki işsiz sayısı, o ülkedeki işsizliğin şiddetinin bir göstergesi olarak, tek başına fazlaca bir anlam taşımayabilir. Çünkü işgücüne dahil olan nüfus ne kadar büyükse işsiz sayısı da o oranda yüksek olabilir. Bu nedenle belli zaman dilimlerindeki ve ülkeler arasındaki işsizliği karşılaştırabilmek için, genellikle işsiz sayısının toplam işgücü içerisindeki oranını bilmemiz gerekir. Buna işsizlik oranı denir.
Doğal işsizlik nedir?
Ekonomi tam istihdam düzeyinde olsa bile, emek piyasasında kaçınılmaz olarak belli bir oranda işsizlik olacaktır. “Doğal işsizlik” olarak adlandırılan bu işsizlik, emek piyasasında emek arz ve talep fazlasının olmadığı durumda, yani piyasa dengede iken var olan işsizlik oranıdır. Bir başka tanıma göre, enflasyon oranında bir artış yaratmadan sürdürülebilen en düşük işsizlik oranına doğal işsizlik denir. Bu oran uzun dönemde beklenen ve gerçekleşen işsizlik oranının birbirine eşit olduğu durumdaki işsizliği ifade etmektedir.
Neo Klasik yaklaşımın işsizliğe bakış açısını açıklayınız.
İşsizliği tamamen gönüllü bir sorun olarak gören Neoklasik Teori’ye göre, tam rekabet varsayımı altında işgücü piyasasında arz ve talebin karşı karşıya gelmesiyle denge ücret düzeyi belirlenecektir. Bu denge ücret düzeyinde, işgücü arzı işgücü talebine eşit olacağından, geçici ve gönüllü işsizlik dışında bir işsizlikten söz edilemeyecektir. Denge ücret düzeyinde iş arayan herkes iş bulabilecektir. Ancak bu ücret düzeyinin üzerinde iş arayanlar işsiz kalacaklardır ki bunlar gönüllü işsizlerdir. Sonuç olarak, Neoklasik İstihdam Teorisi, bir tam istihdam teorisidir.
J. M. Keynes’in istihdam teorilerine getirdiği yenilikler nelerdir?
1936 yılında İngiliz iktisatçı J. M. Keynes tarafından yayınlanan “Keynes’in Genel Teorisi”, işsizlik sorununa bakış açısını değiştirmiştir. Keynes’in Genel Teorisi ile istihdam teorisine getirdiği en önemli yenilik, Neoklasiklerden farklı olarak, eksik rekabet koşullarını vurgulaması ve gönülsüz işsizlik sorununa dikkat çekmesidir. Keynes’in işsizlik konusundaki temel görüşlerinden birisi de işsizliğin toplam talep yetersizliğinden kaynaklandığıdır. Bu noktada toplam talebin arttırılması gerekmektedir. Keynesçi iktisatçılar işsizliğin giderilmesi için hükûmetlerin kamu harcamalarını ve yatırımları arttırarak, mali ve parasal araçlarını kullanmak suretiyle ekonomiye müdahale etmeleri gerektiğini savunmaktadırlar.
İş arama teorisinin işsizliğe bakış açısını açıklayınız.
Neoklasik iktisat görüşünün bir uzantısı olarak kabul edilen iş arama teorisi, emek piyasasındaki bilgi aksaklıkları üzerinde durmaktadır. Emek piyasasında bilgi kişilere bedelsiz olarak sağlanmamakta, bu nedenle işsiz bireylerin bilgi toplamak için zaman ve kaynak ayırması gerekmektedir. Bu teoriye göre işsizlik, işlere ilişkin bilgi toplama, yani iş arama sürecinin bir sonucudur. O hâlde bu yaklaşımın işsizlik yorumu, “daha iyi bir iş arama çalışmasıdır”.
Rezervasyon ücreti nedir?
Kişinin piyasada çalışmaya razı olacağı en düşük ücrete rezervasyon ücreti adı verilir.
İçerdekiler-Dışardakiler Teorisine göre ücretlerin işsizlerin rezervasyon ücretinin üstüne çıkmasının en temel nedeni nedir?
Bu teorideki “içerdekiler” terimi, çalışmakta olan işçileri, “dışarıdakiler” terimi ise iş aramakta olan kişileri tanımlamaktadır. Piyasada işsizlik olmasına rağmen yüksek ücret oranlarının gerçekleşmesi içerdekiler yüzündendir. İçerdekilerin sahip olduğu güç, içerdekilerin yerine dışarıdakileri işe almanın maliyetinin yüksekliğinden kaynaklanmaktadır. İşe alma ve eğitim maliyetleri sebebiyle içerdekileri dışarıdakilerle değiştirmek firmalar için pahalıdır. Bu bakımdan, firmalar çalışmakta olanlarla bir ücret pazarlığına girmeyi tercih etmektedirler. Bu da ücretlerin daha da yükselmesine neden olmaktadır. İçerdekilerin ücretleri işsizlerin rezervasyon ücretlerini aşsa da firmalar dışarıdakileri istihdam etmek istemeyeceklerdir.
Gizli işsizlik nedir?
Üretim teknolojisinin sabit kalması koşuluyla herhangi bir üretim aşamasında bulunan işgücünün, üretim dışına alınması durumunda, üretim hacminde bir azalma söz konusu olmuyorsa gizli işsizlikten bahsedilebilir. Bu durumda, söz konusu yerde çalışan kişiler buradan alınıp başka bir yerde çalıştırılsalar bile önceki çalıştıkları yerde üretimde hiçbir azalma olmamaktadır. Başka bir deyişle bu kişilerin marjinal verimlilikleri sıfır ya da sıfıra çok yakındır. Gizli işsizliğin bulunduğu ekonomilerde bir ya da birkaç kişinin yapabileceği işin, çok daha fazla kişiyle yapıldığı görülmektedir.
Açık işsizlik nedir, türleri nelerdir?
Açık işsizlik, konunun başında tanımladığımız işsizliktir. Yani, çalışma istek ve yeteneğinde olduğu hâlde, niteliklerine uygun cari ücret düzeyinde çalışmaya razı olma ancak iş bulamama durumudur. Açık işsizliği nedenlerine göre; geçici, yapısal, konjonktürel ve mevsimlik işsizlik olmak üzere 4 başlık altında ele almak mümkündür.
Geçici işsizlik nedir?
Bir ekonomide emek arz ve talebi arasında genel bir denge olduğu zaman bile, işçilerin kısa süreli yer ve iş değiştirmesi sonucu ortaya çıkan işsizlik türüdür. Geçici işsizlik, aynı zamanda “friksiyonel” ya da “arızi” işsizlik olarak da adlandırılır. Geçici işsizliğin nedeni ya yeni bir işe geçiş sürecidir ya da piyasadaki açık işler konusundaki bilgi eksikliğidir. Bu nedenle geçici işsizliğe bazen “geçiş işsizliği” veya “arama işsizliği” de denilir.
Yapısal işsizlik nedir?
Geçici işsizliğin aksine yapısal işsizlik kısa süreli bir durum değildir. İşsizlik türleri arasında çözümü en güç işsizlik türü olan yapısal işsizlik, “bünyevi” ya da “strüktürel işsizlik” adlarıyla da anılır. Yapısal işsizlik, bir piyasada talep edilen ve arz edilen beceriler arasında bir uyumsuzluk olması durumunda ortaya çıkan bir işsizlik türüdür.
Yapısal işsizliğin nedenleri nelerdir?
Yapısal işsizliğin nedenleri; mesleki ve coğrafi dengesizlikler, teknolojik gelişmeler, okul eğitiminin yetersiz oluşu ya da kamu politikaları olabilir (Ehrenberg, 2000:57).
Konjonktürel işsizlik nedir?
Ekonomik faaliyetlerdeki dönemsel dalgalanmaların yarattığı bir işsizlik türüdür.
Mevsimlik işsizlik nedir?
Mevsim koşulları ve değişmeleri sonucu bazı mal ve hizmetlerin üretiminin azalması ya da bazı mal ve hizmetlerin talebinde meydana gelen düşüşler neticesinde ortaya çıkan işsizlik türüdür.
Türkiye’deki işsizliğin özellikleri nelerdir?
- İşsizlik genel olarak kentsel alanlarda, kırsal bölgelere göre daha yüksektir.
- Kentlerdeki işsizlikten daha çok kadın işgücü etkilenirken, kırsal alanlarda işsizliğin daha çok erkek işgücünü etkilediği görülmektedir.
- Genç nüfus olarak kabul edilen 15-24 yaş grubundaki işgücü, işsizlikten en çok etkilenen yaş grubu olarak karşımıza çıkmaktadır.
- İşsizlerin büyük çoğunluğu ilkokul düzeyinde eğitime sahip kişilerdir. Ancak son yıllarda eğitimli gençler arasında işsizliğin hızla arttığı gözlenmektedir.
- İşsizlerin dikkate değer bir kısmı, 1 yıl ve daha uzun süreli işsizlerden (uzun dönemli) oluşmaktadır.
- İşsizlerin önemli bir bölümünü “ilk kez iş arayanlar” oluşturmaktadır.
Philps modelinin en temel argümanı nedir?
Parasal ücretlerle işsizlik oranı arasındaki ilişki, 1958 yılında Avustralyalı iktisatçı A.W. Philips tarafından incelenmiştir. İngiltere’de 1861-1957 döneminde işsizlik ile parasal ücretlerdeki değişmeler arasındaki ilişkiyi araştıran Philips, bu iki değişken arasında ters yönlü bir ilişkinin bulunduğu, işsizlik oranı %5.5 olunca enflasyon oranının sıfır olduğu sonucuna ulaşmıştır. Philips eğrisi olarak ifade edilen negatif eğimli eğri, işsizlik oranı ile enflasyon oranı arasında bir değiş-tokuş olduğunu ve dolayısıyla da daha yüksek bir enflasyon oranı karşılığında işsizliği azaltmak ya da tam tersini yapmanın mümkün olduğunu ifade etmektedir.