aofsoru.com

Çalışma Ekonomisi 2 Dersi 5. Ünite Özet

Emek Piyasasında Ayrımcılık

Ayrımcılık: Tanımı ve Kapsamı

En genel tanımıyla ayrımcılık, çalışanlar arasında işle ilgisi olmayan özellikler nedeniyle farklılık gözetilmesi olarak ifade edilebilir. Ortodoks geleneğe göre emek piyasasında eşit verimliliğe sahip bireylerin eşit olmayan davranışlara maruz kalması ayrımcılığı ifade eder. Eşit olmayan davranış ırk, etnik köken ya da toplumsal cinsiyet gibi gözlemlenebilir karakterlere dayanır. Burada eşit olmayan davranışlardan kastedilen ise aynı işi yapan, eşit verimliliğe sahip bireylerin farklı ücret veya kazanç sahibi olmalarıdır.

Becker emek piyasasında ayrımcılığı, verimliliğin gerektirdiğinden daha az kazanılması olarak tanımlar ve buna dayanarak da tüm bireyler parasal gelirlerini maksimize ettiğinde ve bütün piyasalar rekabetçi olduğunda bu tip ayrımcılığın söz konusu olmayacağını savunur. Bu argümana göre kar maksimizasyonu yapan işverenler, rekabetçi emek piyasasında, işçilere marjinal verimliliklerine eşit ücret ödeyecektir; işe alma, işe yerleştirme ya da terfi gibi personele ilişkin kararlarında da aynı kriter üzerinden hareket edeceklerdir.

Kurumcu iktisatçılara göre ise ayrımcılık, belirli bir toplumda iktisadi aktörlerden oluşan bir grubun belirgin bir davranışıdır; bunun en tipik örneği de erkeklerin kadınlara karşı olan davranışlarıdır. Bunlara göre ayrımcılık, ücret dağılımında kişisel çaba, emek, eğitim, fırsat gibi faktörler dışındaki, toplumun kolektif eylemine dayanan bariyerlerden doğar.

Ayrımcılık aynı iş için farklı ücret şeklinde görülebildiği gibi eşit verimliliğe sahip bireylerin farklı düzeylerde ücretlendirildikleri farklı işlere sahip olması şeklinde de görülür. İşlerin kadın ve erkek işi diye ayrılması olarak ifade edilen mesleki katmanlaşma, bu ikinci tür ayrımcılığa örnektir.

Feminist ve Kurumcu iktisatçıların ayrımcılığın toplumsal/kurumsal boyutları üzerine yaptıkları ampirik çalışmalar sonucu, cari piyasa ayrımcılığı ve piyasa-öncesi ayrımcılık şeklinde bir sınıflandırma ortaya çıkmıştır. Piyasa-öncesi ayrımcılık ile kastedilen fakirlik, eğitim hizmetlerinden yararlanmada eşitsizlik, toplumsal cinsiyetçi roller vb. faktörlerin çalışma hayatına girmeden önce yarattığı eşitsizliklerdir. Cari piyasa ayrımcılığı ise işçinin kişisel özelliklerinin, verimlilik düzeyinden bağımsız olarak değerlendirilmesini ifade eder. Burada üç önemli husus vardır:

  • Ayrımcılık tanımındaki vurgu, kazanç, ücret, mesleki konum gibi ölçülebilir piyasa göstergeleri üzerinden yapılmaktadır
  • Ayrımcılık sistematik bir davranışı ifade eder, rastlantısal olarak bir araya gelmiş, farklı/eşit olmayan davranışlar olarak algılanmaz
  • Ayrımcılık tanımı, piyasa ve piyasa-öncesi ayrımcılık arasında farklılık gösterir.

Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık
Emek piyasalarında etnik kökene veya ırka bağlı ayrımcılık pratikleri de sıkça görülse de en yaygın ayrımcılık cinsiyete dayalı olandır. Cinsiyete dayalı ayrımcılığın en yaygın hali cinsiyete dayalı mesleki katmanlaşmadır. Mesleki katmanlaşma, yatay ve dikey olmak üzere iki türlüdür. Yatay katmanlaşmada iş veya meslekler kadın ve erkek iş veya mesleği diye ayrışır. Örneğin, hemen hemen tüm ekonomilerde hemşirelik, ilkokul öğretmenliği, sekreterlik kadın mesleği; şoförlük, cerrahlık, inşaat işçiliği, makine mühendisliği ise erkek mesleğidir. Kadın-erkek çalışan oranının %45-50 olduğu meslekler ise entegre-bütünleşmiş ya da cinsiyet açısından karışık mesleklerdir. Dikey katmanlaşmada ise aynı işyerinde kadın ve erkeklerin farklı (yönetici) pozisyonlarda yer alması halidir. Bu durum ilgili literatürde cam tavan olarak adlandırılmaktadır. Cam tavan, sahip oldukları nitelikler ve kazanımlarından bağımsız olarak kadınların ve etnik azınlıkların şirketin kariyer merdivenlerinin üstüne çıkmasına set çeken, görünmeyen ancak aşılamayan engellerdir. Cinsiyete dayalı mesleki katmanlaşmayı İktisat teorisi açısından önemli kılan birtakım hususlar da vardır. Ortodoks iktisatçılara göre mesleki katmanlaşma piyasa katılığına yol açar ve etkin olmayan bir dağılımı işaret eder. Çalışanların çoğunluğunun mesleklerin bir kısmından dışlanması beşeri sermayenin boşa harcanması demektir. Katmanlaşma indeksi ya da ayrışma indeksi mesleki katmanlaşmayı ölçmekte en yaygın kullanılan indeks olup bu indekste, kadın ve erkeklerin belirlenmiş kategori setleri boyunca nasıl bir dağılıma sahip olduklarına bakılır; kadın ve erkeklerin oransal dağılımının özdeş olduğu ideal bir referans değeri vardır. İndeksin değeri, kadın ya da erkek grubunun, diğer cinsiyetin baskın olduğu kategoriye hareket etmiş olsaydı alacağı değere oranı olarak ifade edilir.

Neoklasik Ayrımcılık Teorileri

Beşeri Sermaye Modeli
Beşeri sermaye, fiziksel sermayeye benzer şekilde bireyin kendi beşeri donanımına yatırım kararı ve geleceğe dönük verimlilik ve kazanç beklentisini içerir. Zorunlu eğitim, zorunlu olmayan eğitim, iş arama eylemi, iş aramak için göç etme, sağlık harcamaları gibi faaliyetlere yapılan harcamalar, beşeri sermaye yatırımıdır. Beşeri sermaye yatırım kararı, kişisel tercihler, beklentiler, toplumsal önyargılar, toplumsal roller, bireyin sosyalleşme süreci, ayrımcılık vb. Parasal olmayan faktörlerden büyük ölçüde etkilenir. Beşeri sermaye yatırımının iki temel boyutu vardır: zorunlu eğitim ve işyerinde eğitim. Zorunlu eğitim ve zorunlu olmayan eğitim verimliliği arttırmaktadır. Beşeri sermaye modeli aynı zamanda kadın ve erkeklerin neden farklı meslek ya da sektörlerde yoğunlaştığını da açıklar. Nitekim kadınlar ev içi, çocuk bakımı gibi doğal kabul edilen sorumlulukları nedeniyle verimliliklerini arttırma maksatlı beşeri sermaye yatırımı yapmazlar, bu nedenle çalışma hayatlarına sıkça ara verdiklerinden işyeri eğitimine de yatırım yapmazlar.

Ayrımcılık Tercihleri Yaklaşımı Becker,
işverenin kadınlara karşı olan ön yargısı nedeniyle eşit derecede verimliliğe sahip kadınları, erkeklere ödediği ücretten ayrımcılık katsayısı, yani kadınları istihdam etmenin maliyeti kadar düşük bir ücretle istihdam ettiklerini belirler. Sadece işverenler değil, müşteriler ve iş arkadaşlarının da ayrımcılık yapması söz konusudur.

İşverenin ayrımcılığı; kadınların erkeklerle aynı üretken kapasiteye sahip olduğu kabul edilir, buna bağlı olarak da piyasa ayrımcılığı söz konusudur. Eğer işverenler yüksek ücretli işlere kadınlar yerine erkekleri almayı tercih ediyorlarsa kadınlar erkeklerden daha az verimliymiş gibi davranacaklardır. İşverenin bu tutumu ise kadınlara karşı olan ön yargısına dayanmaktadır. Ayrımcılık yapan firmada kadın istihdamının dengesine ilişkin formül ve grafiklere Çalışma Ekonomisi-II kitabı, sayfa 114-115’den erişilebilir.

Müşterilerin ayrımcılığı; bazı durumlarda müşterilerin kadınların değil erkeklerin hizmet etmesini tercih etmesi durumunu ifade eder. Erkeklere yönelik tercihler bazı mesleklere yönelikse ve kadınların daha az sorumluluk gerektiren işlerde çalışması gerektiğine inanılıyorsa, kadınların aleyhine mesleki katmanlaşma söz konusu olacaktır.

İş arkadaşlarının ayrımcılığı; kadınlara karşı önyargılı olduklarından erkek işçilerin kadınlarla çalışacakları işlerden sakınma yoluna gitmelerini ifade eder. Örneğin, kadın kısmından emir alınmaz, saçı uzun aklı kısa vb. yaklaşımları benimsemiş erkek çalışanlar kadınların çaycı, kat hizmetlisi gibi daha düşük statülü işlere verilmediği işyerlerinde çalışmak istemezler.

Monopol Gücü Modelleri
Neoklasik ayrımcılık modellerinden biri de tam rekabetçi piyasaları temel almayan ayrımcı monopol modelleridir. Bu modellerin temel önermesi şunu ifade eder: emek piyasasında ayrımcılık yapılmaktadır çünkü ayrımcılık yapmak karlıdır.

Hücum modeli, monopol gücü modellerin içinde Bergman tarafından geliştirilmiş ve mesleki katmanlaşmaya merkezi önem veren bir analizdir. Bu modele göre, işgücü talebi kadın işlerinde bu işe girmek isteyen kadın işgücü arzından fazla ise bir tür hücum olacaktır. Ücretlerin kadın işlerinde erkek işlerine göre daha düşük olduğu çıkarımına da uygun şekilde bu model, kadın işlerinde çalışan erkeklerin de düşük ücret aldığını söyler. Hücum modelinin grafiksel gösterimi için Çalışma Ekonomisi-II kitabı, sayfa 117’yi inceleyiniz.

Kurumcu İktisat ve Ayrımcılık

Kurumcu iktisatçıların ayrımcılığa ilişkin analizleri tabakalı işgücü piyasaları (SLM) modellerine dayanır. Kurumcu iktisat, kimin işe alınacağına, kimin işten atılacağına ve kimin ne kadar ücret alacağına karar veren kurumların sendika ya da büyük ölçekli işletmeler gibi kurumlar olduğunu söyler. Ayrıca, emek piyasasının çeşitli şekillerde tabakalaştığını, her bir tabakada emek piyasasının Neo-klasik teoriye göre işlediğini fakat çalışanın bir tabakadan diğerine geçmesinin zor olduğu kabul edilir. Ayrıca kurumcular, işgücü arzının özgür ve rasyonel seçim sonucu oluşmadığını, emek piyasasında olup biten her şeyin toplumun geri kalanını soyutlayarak anlaşılamayacağını savunurlar. Buna bağlı olarak da kadınların az sayıda kadın mesleğinde buluşmasını da istatistiki ayrımcılıkla açıklarlar. Buna göre, işçiler bir kez emek piyasasının belirli bir tabakasında iş bulunca, o işle ilgili becerilerle donanırlar, nihayetinde de mesleki katmanlaşmanın kalıplarını güçlendirmiş olurlar.

Kurumcular, Beşeri Sermaye Teoremini de eleştirirler; zorunlu eğitim ve işyerinde eğitimin kazanç ve mesleki konumda çok etkili olmadığını savunurlar. Bu yaklaşımı izleyerek de eğitimle verimlilik arasındaki pozitif ilişkiyi sorgular ve beşeri sermaye birikiminin bireysel değil, toplumsal bir süreç olduğunu, insanların bilgi edinme, öğrenme süreçlerinde belirli bir kültürün bakış açısını benimseyerek bilgi aldıklarını savunurlar. Yine kurumcular, eğitim ile kazanç arasındaki pozitif ilişkiyi açıklayan, eğitimin sinyal fonksiyonu olduğunu savunurlar. Ayrıca Beşeri Sermaye modeline karşı geliştirdikleri argümanlara göre kadınların işgücüne katılma oranlarının gittikçe yükseldiğini ve toplumsal ve teknolojik değişim ve gelişimlerin yön vermesiyle kadınların hayatlarını kazanmak için artık sürekli işlere ihtiyaç duyduklarını söylemektedirler.

Kurumcuların, Neo-klasik yöntemi kullandıkları ancak Kurumcu mantığa sadık kalan İstatistiksel Ayrımcılık Modeli, ayrımcılığın bir başka kaynağını analiz konusu yapar. İşverenlerin işe alma süreçlerinde işçiyle ilgili bilgi kaynaklarının çeşidi ve kalitesi önem kazanır. Nitekim işverenler, işe başvuran adayların potansiyel verimliliklerini tahmin etmek zorundadırlar ve bu süreçte adayın eğitimi, iş tecrübesi, yaşı, sınav sonuçları gibi bilgiler potansiyel verimlilik kestiriminde mevcut göstergeler olsa da yetersiz kalabilir. Bu noktada da sübjektif değerlendirmeye başvurur. Zira işveren, ırk, cinsiyet gibi faktörleri bir filtre olarak görür, adayların bu faktörler açısından farklılık taşıdığını düşünebilir. Irk ve cinsiyete dayalı bu algılamalar aynı zamanda bir grup bilgisi olarak da görülür.

Feminist Teoriler ve Ayrımcılık

Kadınların ev-içi üretim olarak adlandırılan, ev işleri, yemek pişirme, alışveriş, çocuk ve yaşlı bakımı gibi faaliyetlere yönelik karşılıksız emeklerin iktisadi analize ilk dahil oluşu 1960’lardaki feminist teorilerle olmuştur. Kadının sayılan bu faaliyetleri karşılıksız emektir ve bunun çalışma olarak kabul edilmemesi ise tüm toplumlarda bu faaliyetlerin kadınların doğal görev ve sorumlulukları olduğuna dair yaygın ve yerleşik ön kabuldür. Kadınların gerek toplum gerekse ekonomideki ikincil konumlarıyla mücadele eden feministler, emek  piyasasında var olan cinsiyete dayalı eşitsizlikleri de kadınların görünmeyen emeklerinin uzantısı olarak görürler, karşılıksız kadın emeğinin her iki cinsin toplum ve ekonomideki yerini belirlediğini vurgulayarak erkeklerin üstünlüğünün, erkek egemenliğinin tüm toplumlarda cinsiyetten arınarak nasıl doğallaştırıldığını analiz ederler. Ancak feminist araştırmaların ayırt edici özelliği, toplumsal cinsiyetçi bakış açısıdır. Feminist teori/toplumsal cinsiyet teorisi, emek piyasasına ait olmayan değişkenleri analizde merkez görür. Cinsiyet erkeklerle kadınlar arasındaki biyolojik farklılıklara karşı gelirken toplumsal cinsiyet cinsel kimliğin toplumsal yapılanmasına işaret eder ve bu yapılanma kişilere cinsiyetlerine bağlı farklı roller, farklı haklar, farklı sorumluluklar ve farklı fırsatlar atfeder.

Ayrımcılıkla ilgili olarak ise feminist teori kadının emek piyasasındaki dezavantajlı konumunu, ataerkil sisteme ve kadının toplum ve ailedeki ikincil konumuna atfeder. Ataerkil-erkek egemen sistem, sistematik olarak erkeğe ayrıcalık tanıyan ve erkeği güçlendiren sistemdir. Kız ve erkek çocuklarının sosyalleşme süreçlerinin tüm aşamalarında cinsiyetçi değerler iş başındadır, dolayısıyla cinsiyetlendirilmiş olan değerler, meslekler ve davranışlar, bir zaman sonra artık doğal ve cinsiyetsiz görünür.

Feministlerin emek piyasasında ayrımcılık konusunda bir diğer önemli katkıları da cinsiyete dayalı tabakalaşmanın kadın işlerinin belirgin özellikleriyle kadınların toplumsal kimlikleri arasındaki örtüşmeye yaptıkları vurgudur. Kadınlara atfedilen karakterler, cinsiyete dayalı mesleki katmanlaşmaya etkisi açısından incelenmiş ve olumlu, olumsuz ve diğer olmak üzere üç grup özellik ortaya konmuştur. Beş olumlu kadınsı özellik, bakım, yetiştirme konusunda doğal yetenek (çocuk ve yaşlı), ev işlerine benzer işlerde beceri ve tecrübe, daha yetkin el mahareti, daha yüksek duygu yönetimi ve sabırlı olma, monoton işlere yatkınlık ve daha çekici fiziksel görünüş ve daha fazla duygusal kontrol. Bu niteliklere dayanarak kadınlara uygun görülen meslekler hemşirelik, çocuk doktorluğu, ilkokul/lise öğretmeni, sekreter, temizlikçi, ebe, hostes vb. Beş olumsuz kadınsı nitelik ise başkasının yönlendirmesine açık olma, yumuşak başlı olma, daha az fiziksel güce sahip olma, bilim ve matematikte daha az yetenekli olma, seyahat etmeye daha az istekli olma, fiziksel tehlikeye maruz kalma ve fiziksel güç kullanma konularında daha az gönüllü olma. Bu niteliklerin tersi ise erkeksidir. Dolayısıyla bu niteliklere göre kadınlara uygun bulunmayıp erkeklere uygun bulunan meslekler yöneticilik, danışmanlık, matematikçilik, pilotluk, polislik vb.

Cam Tavan
Cam tavan, sahip oldukları nitelikler ve kazanımlarından bağımsız olarak kadınların ve etnik azınlıkların şirketin kariyer merdivenlerinin üstüne çıkmasına set çeken, görünmeyen ancak aşılamayan engellerdir. Kadınların şirketlerde üst düzey yönetici pozisyonlarına gelmesini engelleyen ve görünmeyen faktörler cam tavan olarak kavramsallaştırılmaktadır; tavanın cam olması görünmezliği ile ilgilidir. Cam tavan ayrımcılığı, üst düzey yönetici konumundaki toplumsal eşitsizliğin, alt düzey yönetici konumundakilere göre daha büyük olduğunu vurgular.

Cam tavanla ilgili araştırmalar kadınların üst düzey yönetici konumuna tırmanmasını engelleyen nedenleri 2 kategoride sınıflandırmaktadır:

  • Şirket politikaları (işe alınma, terfi, işyerinde eğitim, doğum, annelik izni vb. işyeri pratikleri, kadınların üst düzey yönetici pozisyonuna gelmesinin önündeki en önemli engeller olarak ortaya çıkmaktadır.).
  • Kültürel ve davranışsal nedenler (Kadın yöneticilerin işyerinde ilerlemelerini sınırlandıran en önemli engel olarak gördükleri davranış kalıbı, iki arada bir derede kaldıkları-çifte açmaz durumlardır. Çifte açmaz hâli, davranış, konuşma biçimi ve kılık kıyafete kadar uzanan geniş bir yelpazede kadınları bıçak sırtında bırakır. Yönetici konumdaki kadınlar ciddiye alınmak için bir erkek gibi sert ve otoriter davranmak zorundadır ama fazla sert davranırlarsa ‘cadaloz’ olarak damgalanırlar. Yönetici kadınların, iddialı ve kendinden emin bir şekilde konuşmaları beklenir ama çok iddialı değil ya da kadın gibi giyinmeleri önemsenir ancak çok fazla seksi değil, zira erkeklerin ilgisi kayabilir vb.)

Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email