Sosyal Politika 2 Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Sosyal Politika Ve Yerel Yönetimler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
I: Özel gelirlere ve bütçelere sahiptir.
II: Karar organları yerel topluluklar tarafından seçilir.
III: Belirli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğa yönelik idari birimlerdir.
Yukarıdaki seçeneklerden hangisi ya da hangileri yerel yönetimlerin özellikleri arasında yer almaktadır?
I, II ve III
I: Yerel yönetimler merkezi yönetimin hiyerarşik denetimi altında değildirler.
II: Yerel yönetimlerin kuruluş ilkeleri, görev ve yetkileri ve gelir sistemleri yasama
organı tarafından belirlenir.
III: Yerel yönetimler ülkenin yönetim sisteminin bütünü içinde yer alırlar.
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri yerel yönetimlerin özellikleri arasında yer almaktadır?
I, II ve III
Kaç farklı yerel yönetim sistemi söz konusudur?
Dört farklı yerel yönetim sistemi mevcuttur, bunlar:
Fransız sistemi, Anglo-Sakson hakim olduğu sistem, Kuzey ve Orta Avrupa ülkelerinde hakim olan sistem, Eski Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinde hakim olan sistemdir.
Yerel yönetim sistemlerin Fransız sistemini açıklayınız?
Bu sistemde yerel yönetimler anayasa ile güvence altına alınmış bir statüye sahiptir. Yerel kamu hizmetlerinin sağlanması açısından, merkezi yönetimin taşra birimlerinin yardım ve desteğine gereksinim duymaktadırlar. Yerel yönetimlerin varlık nedeni işlevsel olmaktan çok siyasidir. Yerel yönetimlerde halkın kendi kendini yönetmesinden çok o yöre ile kimliğini bütünleştirmiş olması önem taşımaktadır. Anayasa tüm yerel yönetimlere eşit statü tanımıştır. Yerel yönetimler, merkezi yönetimi taşrada temsil eden bir valinin gözetim ve denetimi altındadırlar. Sistemin özelliklerinden bir diğeri yerel yönetimlerin; belediye başkanlığı, belediye meclisi, il genel meclisi üyeliği gibi görevlerle milletvekilliğinin bir kişide birleşe- bilmesine olanak tanıyarak, merkezi yönetimler üzerinde, fiilen etkili olabilecek konumda bulunmalarıdır.
Yerel yönetim sistemlerinde Anglo-Sakson geleceğinin hakim olduğu sistemi açıklayınız?
Bu yönetim sisteminde merkezi yönetimin yerel yönetim üzerinde bir denetimi söz konusu değildir.Merkezi yönetim ve federal devlet sistemlerinde federal devlet veya eyalet (federe devlet)yerel yönetimlerden ayrı bir tüzel kişilik olarak kalmaya özen göstermektedir. Yerel yönetimler işlevlerini yerine getirirken geniş bir özerkliğe sahiptirler.
Yerel yönetimlerde Kuzey ve Orta Avrupa ülkelerinde hakim olan sistemi açıklayınız?
Bu sistemde yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasındaki ilişkiler, yerel birimlerin hizmet sunma yetenekleri açısından Anglo-Sakson modeline benzemektedir. Ancak ondan farklı olarak yerel yönetimler kanun ile kendilerine verilen yetkilerin dışında ve üstünde genel yetkilere sahiptir. Bu sistemde yönetim basamakları arasındaki ilişkileri düzenleyen katı kurallar bulunmaktadır. Yerel yönetimler anayasal statüye ve geniş kapsamlı idari ve mali özerkliğe sahiptirler. İsveç, Norveç ve Danimarka bu sistemin en önemli temsilcileridir. Bazı farklılıklara rağmen Avusturya, İsviçre, Almanya, Hollanda ve Japonya bu gruba dâhil edilmektedir.
Tanzimat dönemine kadar ülkemizdeki yerel yönetim sistemini açıklayınız?
Türkiye’de yerel yönetimlerin geçmişi Osmanlı İmparatorluğu dönemine dayanır. Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat’tan önce bir taraftan yerel yönetimlere ve yerinden yönetim ilkesine yer verilmiş, diğer taraftan yetki genişliğine sahip katı bir merkeziyetçi yapıdaki eyalet sistemi korunmuştur. İmparatorluk; geniş topraklara sahip olması, nüfusun fazlalığı ve çeşitliliği nedeniyle yerel yönetim benzeri kuruluşlara gereksinim duymuş, imparatorluğun kuruluşundan itibaren savunma, güvenlik ve adalet merkezi yönetim tarafından yapılırken, bazı hizmetler yerel kuruluşlar ve vakıflar tarafından yerine getirilmiştir. Tanzimat dönemine kadar belediye hizmetleri kadı, muhtesip, mimarbaşı, subaşı, mahalle teşkilatı, vakıflar ve loncalar tarafından yürütülmüştür.
Ülkemizde il teşkilatı hakkında kısaca açıklama yapınız?
İl şeklinde örgütlenme Fransız sistemi model alınarak, 1864 tarihli Teşkil-i Vilayet Nizamnamesi ile başlamış, bu nizamname ile eyalet yönetiminden vilayet (il) yönetimi- ne geçilmiş, ülke vilayet, sancak, kaza ve köylere ayrılmıştır. Bu düzenleme ile vilayet-ler için iki çeşit meclis kurulmuştur. Bunlardan Vilayet Umumi Meclisi günümüzdeki İl Genel Meclisi’nin kaynağını oluşturmaktadır. Vali ise her iki meclisin başı olmuştur.Danışma niteliğindeki bu meclisler 1870 yılında kabul edilen İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi’nden sonra 1913 yılında çıkarılan İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanun-uMuvakkati’ne kadar yürürlükte kalmışlardır. Bu kanun vilayet yönetimini, vilayet genel yönetimi ve vilayet özel yönetimi olarak iki bölüme ayırmıştır
TC anayasında tanımlanan yönetim birimleri nelerdir?
TC Anayasa’ya göre; üç temel yönetim birimi İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy bulunmaktadır.
TC anayasasına göre il özel idaresinin tanımı nedir?
İl Özel İdaresi, il sınırları içindeki halkın müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşıla- mak üzere kurulan ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan idari vemali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir.
İl özel idaresinin yardımcı organları nelerdir?
İl Özel İdaresi’nin organları İl Genel Meclisi, İlEncümeni ve Vali’dir.
TC anayasına göre Belediye'nin tanımı nedir?
Kanuna göre belediye belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir. Kanuna göre nüfusu 5.000 ve üzerinde olan yerleşim birimlerinde belediye kurulabilmektedir.
Anayasaya göre belediyelerin yardımcı organları nelerdir?
Belediyenin organları Belediye Meclisi, Belediye Encümeni ve Belediye Başkanı’dır.
Büyükşehir belediyesinin tanımı anayasamızda nedir?
Kanuna göre, büyükşehir belediyesi ile büyükşehir sınırları içindeki belediyeleri kapsamaktadır. Kanuna göre büyükşehir belediyesi sınırları il mülki sınırı olan ve sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri arasında koordinasyon sağlayan, idari ve özerkliğe sahip olarak kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan, karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisidir.
Büyükşehir belediyesinin organları nelerdir?
Büyükşehir belediyesi organları, Büyükşehir Belediye Meclisi, Büyükşehir BelediyeEncümeni ve Büyükşehir Belediye Başkanı oluşturmaktadır.
Sanayii Devrimi öncesinde Avrupa'da yerel yönetim yapısını açıklayınız?
Sanayi Devrimi öncesi dönemde Avrupa’da yerel yönetimler bağımsız kent yönetimle- ri şeklinde ortaya çıkmış, su, yol, atık sistemi, çöp toplama gibi kentsel hizmetlerin yanın- da sosyal hizmetler de gerçekleştirmişlerdir. Birçok kent bir prense bağlı olarak, sınırları içinde bağımsız bir yönetim ve özerk bir bölge haline gelmiştir. Bazı kentlerde halk, meclis üyelerini ve kent görevlilerini seçme hakkına sahip olmuştur. Burjuvazinin gelişmesi ile birlikte kent yönetimleri üzerinde önemli dönüşümlere yol açan ekonomik, sosyo-kültürel değişiklikler ortaya çıkmış, daha sonra kent yönetimleri belli ailelerin eline geçmiştir. Bu dönemde kent haklarının sözleşmelerle düzenlenmesine bağlı olarak bağımsız kent yönetimleri güçlü monarşiler karşısında güçsüz kalmışlardır. 14. yüzyıldan itibaren monarşik yönetimler kent yönetimlerinin hak ve yetkilerini sona erdirmeye başlamışlardır.Monarşik yönetimler altında merkezi yönetimin güçlenmesi ve 17 ve 18. yüzyıldan iti- baren ulus devlet anlayışının doğuşu ile birlikte özerk bölgelerin imtiyazları kaldırılarak, yerel yönetimlere, merkezi yönetimin alt birimlerinden biri olma statüsü verilmiştir. Bu dönemde yerel yönetimler 1300’lü yılların ortalarından, 1800’lü yılların ortalarına kadar İngiltere ve ABD kolonilerinde Yoksulluk Yasaları’nın uygulanmasında önemli rol oynamışlardır (Ersöz, 2011: 66-68; Ersöz, 2007).
Günümüz gelişimin ülkelerinin yerel yönetim yapısının özellikleri genel olarak nasıldır?
Günümüzde gelişmiş ülkelerde yerel yönetimler, ülkelere göre değişmekle birlikte ka- nunların yasaklanmadığı her alanda sosyal politikalar oluşturmaktadırlar. Gelişmiş ülke- lerde yerel yönetimlerin sosyal politika uygulamaları arasında; yaşlı ve engellilere yönelik hizmetler (evde bakım, günlük bakım, geçici sürelerle bakım, barınma ve sağlık destek sistemlerinin kurulması, konut koşullarının düzenlenmesi, bakıcılık ve koruyuculuk ya- panlara yönelik hizmetler), çocuk ve aile koruma ile göçmenlere yönelik hizmetler, yerel ekonomik kalkınmayı sağlamaya yönelik eğitim hizmetleri, tıbbi yönlendirme birimi kurulması, aile içi şiddetin ve suçun önlenmesi, toplum güvenliği, yardımlar (engelli konut- larının onarımı, kitap, giyim, gıda dağıtımı), ulaşım, temizlik, aydınlatma ile ilgili öneri, bilgilendirme ve danışmanlık hizmetleri (halk danışma bürolarının kurulması, istihdam, aile, konut, sağlık gibi konularda vatandaşların bilgilendirilmesi), çeşitli konularda hukuki tavsiyelerde bulunma, uyuşturucu, ilaç ve alkol birimlerinin oluşturulması, eğitim psikolojisi ile rehberlik hizmetleri verilmesi sayılabilir (Özgökçeler, 2010: 483). Yerel yönetimlerin güçlü olduğu İngiltere’de Yerel Yönetimler Derneği’nin üzerinde çalıştığı pro- jeler arasında fuhuşla mücadele, göçmen ve sığınmacıların konut sorunu, yoksul çocuklar, toplumsal birlik ve kentlilik bilinci, müşteri odaklı performans yönetimi, aile içi şiddetin azaltılması ve mağdurların desteklenmesi, e-belediye, ruh ve beden sağlığı, yerel demok- rasinin güçlendirilmesi, kırsal hizmetler, sürdürülebilir enerji ve iklim değişiklikleri yer almaktadır (Uçaktürk-Uçaktürk-Özkan, 2011).
1923-1946 yılları arasındaki dönemde yerel yönetimler kentsel hizmetlerin sağlanmasında ve sosyal politikalar oluşturulmasında etkili olamamışlardır. Bunun nedeni nedir?
Osmanlı İmparatorluğu döneminde yerel yönetimlerin ülkenin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle Cumhuriyet Dönemine başarılı bir deneyim bırakmamış olması, Kurtuluş Savaşı sonrası ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, II. Dünya Savaşı’nın koşulları ile tek parti yönetiminin merkeziyetçi tavrı, nüfus artışı ve kentleşme hızının düşük olması önemli rol oynamıştır. Bu dönemde belediyeler; 1921 Anayasa’nın yerel yönetimlere ve yerinden yönetim ilkesine ağırlık veren dönemin ilerisindeki düzenlemelerine, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda belediyelere tanınan ve II. Dünya Savaşı sırasında da giderek artan yetkilerine; iletişimin ve ulaşımın yetersizliği nedeniyle hizmetlerin yerel düzeyde yapılması zorunluluğu gibi belediyeler açısından olumlu koşulların varlığına rağmen temel kentsel hizmetleri yerine getirmekte bile zorlanmışlardır.
12 Eylül darbesinin yerel yönetimler üzerindeki etkisini açıklayınız?
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Türkiye’de yeni bir dönemi başlatmış, darbeden yerel yönetimler de etkilenmişlerdir. Darbe sonrası belediye başkanlarının görevlerine son verilmiş, yerel meclisler kapatılmış, belediyeler atanmış başkanlar tarafından yönetilmiştir. 1981 yılında yapılan düzenleme ile de yerel yönetimlerin gelirleri arttırılmıştır. 1980-1983 ara döneminden sonra belediyelerin imar ve planlama yetkileri arttırılmış, emlak vergisi belediyelere devredilmiş, 1984-1994 döneminde belediyenin gelir kaynaklarına yönelik hukuki düzenlemeler yapılmıştır. 1984 yılında 3030 sayılı Kanun ile büyükşehir belediyeleri kurularak ikili yönetim sistemine geçilmiş, büyük projelerin büyükşehir tarafından gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir.
Yerelleşme anlayışının yerel yönetimler üzerindeki etkisini açıklayınız?
Decentralization (yerelleşme) anlayışının etkisiyle yerel yönetimler özellikle 1994 yılından sonra yerel kalkınmadan, istihdam ve yoksullukla mücadeleye kadar geniş bir alanda insiyatif kullanmaya, yerel kalkınma projelerini harekete geçirmeye başlamışlardır. Özellikle büyükşehir belediyeleri bu konuda önemli adımlar atmışlar- dır. Bu gelişmede hukuki düzenleme ve belediye gelirlerinde meydana gelen büyük artışlardan çok 1994 yılındaki yerel seçimlerinden sonra yönetime gelen belediye başkanlarının kişisel hizmet anlayışları etkili olmuştur. 1994 seçimlerinde başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok belediyede Refah Partili adaylar yönetime gelmişlerdir. Bu başkanlardan Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının başlattıkları sosyal ve kültürel içerikli hizmetler daha sonra diğer belediye başkanları tarafından da benimsenmeye ve uygulanmaya başlanmıştır. Belediyeler bir taraftan eğitim düzeyi yükselen, kentsel ve sosyal hizmet talebi artan ve çeşitlenen nüfusun, diğer taraftan göçle kente gelen ve sürekli yoksullaşan kitlelerin gereksinimlerini karşılamak amacıyla işlevlerinde artan şekilde sosyal politika uygulamalarına yer vermeye başlamışlardır.