Portföy Yönetimi Dersi 3. Ünite Özet
Geleneksel Portföy Yönetimi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Geleneksel Portföy Yönetimi
Finans literatüründe iki temel portföy yönetimi yaklaşımı yer almaktadır. Bunlardan birincisi, “Geleneksel Portföy Yaklaşımı” olarak adlandırılan ve basit çeşitlendirme esasına dayanan görüş; diğeri ise matematiksel ve istatiksel temellere dayanan “Modern Portföy Yaklaşımı”dır. Geleneksel portföy teorisi basit çeşitlendirme esasına dayanmaktadır. Basit çeşitlendirmede, portföyde yer alan menkul kıymetlerin getirileri arasındaki ilişkilere dikkat edilmeksizin portföydeki menkul kıymet sayısını arttırarak risk faktörünün azaltılacağı öngörülmektedir.
Portföy oluşturmanın esas amacı, riskin dağıtılmasıdır. Portföy oluşturularak riskin azaltılabileceği düşüncesi temel olarak, “portföyü oluşturan menkul kıymetlerin getirileri aynı yönde hareket etmeyeceğinden, portföyün riski tek bir menkul kıymetin riskinden küçük olacaktır” fikrinden doğmuştur. İşte, geleneksel portföy teorisi, bu prensipten hareketle, portföy içindeki menkul kıymet sayısının arttırılması ilkesine dayanır. Bu yaklaşımı, “bütün yumurtaları aynı sepete koymamak” şeklinde tanımlamak da mümkündür.
Bu aşamada unutulmaması gereken nokta; çeşitlendirmenin, yatırımların piyasadaki düşüşlerden etkilenmeyeceği anlamına gelmediği, dalgalanmalar karşısında riskin dengelenmesine yardımcı olacağıdır
Geleneksel Portföy Yönetiminin Aşamaları
Portföy yönetimi çeşitli aşamalardan geçmektedir. Geleneksel portföy yaklaşımında bu süreçler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Yatırımcıya ait bilgilerin toplanması,
- Yatırımcının amacının belirlenmesi
- Yatırım politikaları ve portföye alınacak menkul kıymetlerin seçimi
- Portföy çeşitlendirmesidir.
Yatırımcıya Ait Bilgilerin Toplanması
Geleneksel portföy yaklaşımında yatırımcıya ait bilgilerin analizi, yatırım ölçütlerinin belirlenmesine ve sonuçta kapsamlı bir portföy amacının oluşturulmasında temel teşkil etmektedir.
Yatırım ister bir kişi, isterse bir kuruluş için yapılsın, en önemli ve ilk başta belirlenmesi gereken konu, potansiyel yatırım miktarıdır. Yatırılabilecek varlık toplamı, yatırımın özünü oluşturur ve yatırımın her aşamasında alınacak kararları etkiler.
Portföye ayrılan fonlar, zorunlu bir takım harcamalardan sonra arta kalan tasarruflar olmalıdır. Her ailenin yapacağı harcamalarda kendine özgü ve bir öncelik sıralaması vardır. Bu sıralama Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine benzemektedir. Yatırım ihtiyacı, en son sırada yer almaktadır. Yatırımcının gelir düzeyi, tüketim eğilimi, tasarruf hacmi, hukuki durumu, eğitimi, geleceğe ilişkin bekleyişleri gibi faktörler öncelikle saptanmalıdır. Yatırımcının;
- Yaşı ve sağlık durumu, sağlık masraflarını karşılayan bir kuruluşun olup olmadığı,
- Bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sayısı, yaşı, yakınlık derecesi ve bu ilişkinin tahmini süresi,
- Mesleği, iş güvencesinin olup olmadığı,
- Yaklaşık olarak gelir miktarı, kaynağı ve olası devamlılık süresi (maaş, ikramiye, kira geliri ve alacaklar gibi),
- Diğer gelirleri,
- Miras beklentisi,
- Tasarruf eğilimi ve yatırım için ayırdığı para miktarı,
- Yatırımı ne kadar süre için yapmak istediği ve hangi durumlarda sona erdirmek istediği,
- Gayrimenkul yatırımları ve sigorta durumları,
- Özel vergi problemleri,
- İleriki tarihlerde yapması gereken olağandışı harcama ve ödemesi gereken borçlar,
- Risk alma, risk taşıma derecesi ve süresi,
- Yatırımı yapmak ve izlemek için gerekli bilgi ve beceriye sahip olup olmadığı,
- Yatırımın çeşitli aşamalarında ne gibi durumlarda kendi başına karar vermek istediği, kendisine en az ne sıklıkta, hangi durumlarda haber verilmesini istediği,
- Portföyün amacı
konularında bilgi edinilmesi sonucu, hem yatırımcının gerçek istekleri daha iyi karşılanabilir, hem de potansiyel yatırım miktarı daha iyi bir şekilde belirlenebilir.
Yatırımcının, yatırım danışmanının seçiminde ve yatırım planlaması sürecinde aşağıdaki adımları izlemesi yararlı olacaktır:
- Yatırımcı, yatırım uzmanına amacını ve genel yatırım planını açık şekilde anlatmalıdır.
- Ne kadar para yatırabileceği,
- Yatırımın kısa vadeli mi uzun vadeli mi olacağı,
- Ne kadar finansal risk alınacağı,
- Ne tür vergi yükümlülükleri olduğu gibi bilgiler ışığında kararlar alınması gerekir
- Yatırımcı, hangi hizmetlere ihtiyacı olduğunu belirlemelidir.
- Yatırımcı beklediği finansal hizmeti alabilmesi için, aracı kurum seçiminde dikkatli olması gerekir.
- Yatırımcı finansal hizmeti alacağı aracı kurum hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Yatırımcı çalışacağı aracı kurum seçimine karar vermeden önce aracı kuruma aşağıdaki soruları sormasında fayda vardır:
- Yetki belgeniz var mı?
- Herhangi bir disiplin probleminiz var mı?
- Hangi hizmetleri vermeye yetkilisiniz?
- Yatırım danışmanı olarak lisansınız var mı?
- Benim finansal amacımı ve risk toleransımı anladınız mı?
- Yatırımlarımla ilgili ne tür periyodik belgeler ve raporlar alabileceğim?
- Yatırımımdaki risk nedir?
- Daha fazla bilgiyi nereden alabilirim?
- Yatırımımdan nasıl kazanç elde edeceğim?
- Hangi hizmetten ne kadar ve hangi esaslara göre ücret talep ediyorsunuz?
Portföy Amaçlarının Saptanması
Yatırım, maddi veya manevi (topluluk içinde saygınlık kazanma veya kendini herhangi bir şirketin ortağı hissetme amacıyla yapılan yatırımlar gibi) çıkar, kar, kazanç sağlamak için önceden yapılan harcama olarak tanımlanabilir. Geleneksel portföy yaklaşımına göre söz konusu fayda, kabul edilebilir en yüksek risk düzeyinde menkul kıymet portföyünden en yüksek getiri oranını elde edilerek sağlanabilir. portföy amaçlarının belirlenebilmesi için, sınırlamaların ortaya çıkarılması zorunludur. Bu sınırlamalar geleneksel portföy yönetiminde;
- Cari fiyatlarla gelir elde etme ihtiyacı,
- Sabit fiyatlarla gelir elde etme ihtiyacı,
- Cari fiyatlarla anaparanın korunması ihtiyacı,
- Sabit fiyatlarla anaparanın korunması ihtiyacı,
- Vergiden muafiyet ihtiyacı,
- Yatırımcının risk karşısındaki tutumu
şeklinde belirlenmiştir.
Cari Fiyatlarla Gelir Elde Etme İhtiyacı
Bu tarz yatırımcılar için, şu anda elde edilen gelir (kar payı ödemesi veya faiz gibi) gelecekte kendisine vaat edilen gelirden daha değerlidir. Bu nedenle düzenli kar payı ödeyen şirketlerin pay senetleri veya belirli ödeme periyodları bulunan menkul kıymetler tercih edilecektir.
Sabit Fiyatlarla Gelir Elde Etme İhtiyacı
Yatırımcı arzu edilen gelir düzeyini beklenen enflasyon oranlarına göre düzelterek belirleyecektir. Aynı zamanda enflasyondan daha az etkilenen yatırım araçları veya enflasyona endeksli tahviller portföye dâhil edilerek sabit fiyatlarla gelir elde etme ihtiyacı karşılanabilecektir.
Cari Fiyatlarla Anaparanın Korunması İhtiyacı
Likidite, döviz, menkul kıymet, gayrimenkul gibi herhangi bir aktifin kısa sürede ve sorunsuz bir şekilde (değer kaybına uğramadan) nakde çevrilebilen, kullanılmaya hazır satın alım gücünü ifade eder. Yatırım yapılan menkul kıymet istenildiği an paraya çevrilemiyorsa düşük bir likiditeye sahip demektir.
Sabit Fiyatlarla Anaparanın Korunması İhtiyacı
Bu aşamada önemli olan konu başlangıçta yatırılan tutarın değil; söz konusu tutarın satın alma gücünün korunmaya çalışılmasıdır. Bunun sağlanabilmesi için, yapılan yatırımdan elde edilecek getirinin enflasyon oranından yüksek olması gerekmektedir.
Yatırımcının Risk Karşısındaki Tutumu
Portföyün amacını etkileyen unsurları;
- Gelir ihtiyacı,
- Anaparanın korunması ihtiyacı,
- Yatırımcıların riskleri kabullenme isteği, olmak üzere üç ana grupta toplamak mümkündür.
Anaparanın korunmasına ilişkin ihtiyacın saptanmasında üç önemli konu bulunmaktadır.
- Elde Tutma Süresi,
- Rehin Değeri,
- Enflasyon Etkisi.
Bazı kişiler ise, riskten kaçarlar, korunmaya önem verirler ve para kaybetmeyi göze alamazlar. Bu açıdan yatırımcı tipleri üçe ayrılabilir:
- Riskten Kaçan Yatırımcı (İhtiyatlı)
- Riske Karşı Kayıtsız Yatırımcı (Dengeli)
- Riski Seven Yatırımcı (Agresif)
Portföyünün büyük bir bölümü tahvil veya hazine bonosu gibi nispeten düşük riskli varlıklardan oluşan yatırımcılar ihtiyatlı olarak nitelendirilmektedir. Portföyünde hemen hemen eşit oranda pay senedi ile tahvil ve hazine bonosu bulunduran yatırımcılar ise dengeli yatırımcı olarak tanımlanmaktadır. Agresif yatırımcıların portföylerinin ise büyük bir bölümünü pay senetleri oluşturmaktadır.
Menkul Kıymetlerin Seçilmesi
Portföy amaçlarının saptanmasından sonraki aşama, portföye dâhil edilecek menkul kıymetlerin seçilmesidir. Böyle bir seçimin yapılmasının nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Büyük, tanınan ve bilinen firmaların, daha az bilinen veya tanınan firmalara göre, daha başarılı ve daha az riskli oldukları yönünde güçlü bir algılama söz konusudur.
- Büyük firmaların menkul kıymetlerinin istenildiği anda alınıp satılabilme gibi likit özellikleri ile büyük miktarlarda ticaretinin yapılabilmesi tercih sebebi olabilmektedir.
- Geleneksel portföy yönetiminde kurumsal yatırımcılar başarılı ve tanınan firmaların menkul kıymetlerine yatırım yapmayı tercih ederler. Çünkü kurumsal yatırımcılar oluşturdukları bu portföyleri müşterilerine pazarlarken ikna etmeleri daha kolay olabilmektedir.
Geleneksel portföy analizinde menkul kıymet seçim ilkeleri şunlardır:
- Pay senetlerine yatırım yapılırken, daha çok sayıda ve farklı endüstrilere ait pay senetlerinin seçilmesi.
- Tahvil yatırımlarında ise, değişik sektörlerden seçilmiş vadeleri aynı menkul kıymet sayısının 10-15’e çıkarılması ilkesi benimsenmiştir.
Yalın ve Endüstrilere Göre Çeşitlendirme
Çeşitlendirme, riski yayma ve azaltma çalışmalarını içerir. Geleneksel anlamda çeşitlendirme, farklı endüstri kollarından, farklı menkul kıymetlerin portföye alınmasıdır. Çeşitlendirmeye gidilirken, bazı menkul kıymetlerden çok iyi, bazılarından orta, bazılarından ise kötü sonuçlar alınacağı peşin olarak kabul edilmektedir.
Yatırımcının, hangi menkul kıymetleri portföye dâhil edeceği, üstünlük ilkesine göre sonuçlandırılır. Üstünlük ilkesine göre, verilen herhangi bir risk sınıfı için, yatırım araçlarından beklenen getirisi en büyük olan en iyisidir.
Yalın çeşitlendirme, riski dağıtmak için kullanılır. Buna göre, örneğin, 200 farklı menkul kıymetten oluşan bir portföy, 20 farklı menkul kıymetten oluşan bir portföye göre 10 kez daha iyi çeşitlendirilmiş kabul edilir. Bu nedenle, 200 farklı menkul kıymetten oluşan portföyün riski daha azdır. Yalın çeşitlendirmeye göre, menkul kıymetlerin getirilerinin arasındaki ilişki dikkate alınmaz.
Bazı portföy yöneticileri, portföye alınacak menkul kıymetlerin farklı endüstrilerden seçilmesi gerektiği görüşündedirler. Bunun nedeni, portföye girecek menkul kıymetleri tek bir endüstriden seçmek yerine, farklı endüstrilerden seçmek daha iyi sonuçlar verebilir. Çeşitlendirme yapılırken aşağıdaki stratejiler izlenebilir:
- Farklı endüstrilerdeki işletmelerin pay senetleri alınabilir,
- Farklı işletmelerin pay senetleri alınabilir,
- Farklı bölge ve ülkelerdeki işletmelerin pay senetleri alınabilir,
- Hisse senedi ve tahvil gibi farklı yatırım araçları portföye dâhil edilebilir,
- Yatırım ortaklığı, yatırım fonu ve holding gibi işletmelerin menkul kıymetleri satın alınabilir,
- Çeşitli ürünleri olan işletmelerin pay senetleri alınabilir,
- Geçmişte fiyatları birlikte ve aynı yönde hareket etmeyen işletmelerin pay senetleri alınabilir
Geleneksel portföy yaklaşımında aşırı çeşitlendirmenin faydalı olacağına ilişkin görüşe rağmen, bazı sakıncaları olduğunu da belirtmek gerekir. Söz konusu sakıncalar şunlardır:
- Satın alınacak menkul kıymetler araştırılırken, taşıdığı riske bakılmaksızın, gerekli getiriyi sağlamayan menkul kıymetlerin de satın alınması söz konusu olabilir.
- Çok sayıda menkul kıymeti kapsayan portföyün yönetimi güçtür.
- Portföyde menkul kıymet sayısı fazla olduğu zaman, yapılması gereken analiz artar ve araştırma maliyetleri de yükselir.
- Küçük miktarlardaki menkul kıymetlerin sık sık satın alınması, büyük miktarlarda daha seyrek satın alınmasına göre daha fazla komisyon ödenmesini gerektirir
Geleneksel portföy teorisi, 1950’li yıllara kadar, hem teoride hem uygulamada yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Söz konusu yöntem, bilimsel dayanağının olmaması nedeniyle eleştirilmektedir. Ancak, uygulama kolaylığı nedeniyle, hâlâ birçok yatırımcı tarafından kullanılmaktadır.