Hayat Sigortaları Ve Bireysel Emeklilik Sistemi Dersi 1. Ünite Özet
Sosyal Güvenlik Sisteminin Yapısı Ve Gelişimi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Sosyal Güvenlik Sisteminin Tanımı ve Temel Özellikleri
Sosyal güvenlik, insanların bulundukları toplumlarda insan onuruna yakışır bir şekilde, başka insanlara muhtaç olmadan yaşamalarını ve kişisel özgürlüklerini muhafaza etmelerini sağlamaktadır. Gelir açısından sosyal güvenlik kavramı irdelendiğinde, bireylerin geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini azaltmak ve kişilere sağlıklı ve asgari bir hayat standardını garanti edebilmek olarak tanımlanabilir.
Sosyal güvenlik kavramı zaman içerisinde aşağıda kısaca tanımlanan yeni kavramları da beraberinde getirmiştir.
- Sosyal Güvenlik Politikaları: Sosyal güvenlik politikaları, sosyal korumanın amaç ve hedefini; sosyal güvenlik sistemleri ise, sosyal güvenliğin amaçlarına ulaşmak için oluşturulan özgün hukuksal teknikleri kapsar. Sosyal politikalarla ekonomik politikalar arasında halkın refahının artırılması ortak hedefini destekleyen karşılıklı bir sorumluluk bulunmaktadır ki söz konusu sorumluluklar sosyal güvenlik politikalarını gerekli kılmaktadır.
- Sosyal Güvenlik Hukuku: Bir devletin yurttaşlarının bugününü ve yarısını güvence altına almayı amaçlayan ve birbiri arasında sıkı bir birlik ve uyum içerisinde olan kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Sosyal güvenlik hukuku, sosyal bir devlette sosyal bir toplumun düzenli işleyebilmesi ile yakından ilgilidir.
- Sosyal Devlet: Sosyal devlet, kavramı eskilere dayanan önemli bir kavramdır. Burada devlet, vatandaşlarına insan hak ve onuruna layık bir yaşam düzeyi sağlama görevini üstlenir. Yalnızca kamu düzeninin sarsılması halinde topluma müdahale etmekle yetinen, onun dışındaki toplumsal olaylara gözlemci kalan, topluma hizmet sunarak ve toplumu yönlendirerek ekonomik ve toplumsal düzene adil bir biçim vermekle görevli devlettir.
Bütün bu tanımlamalar ışığında sosyal güvenlik sistemini, bireylerin, istek ve iradeleri dışında gerçekleşebilecek sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlayarak korunması ve zararların giderilmesi amacıyla, devlet tarafından düzenlenen kurum ya da kurumlar topluluğu olarak tanımlamak mümkündür.
Sosyal güvenlik sisteminin temel özelliklerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
- Sosyal Güvenlik Bir Sistemdir: Sosyal güvenlik, sadece bireylerin kişisel ve toplumsal risklerini güvence altına alan bir kurallar bütünü değil; uygulanan sosyal politikanın bir parçası olarak sosyal bir sistemi temsil eder. Sosyal güvenliğin bireyleri kişisel ve toplumsal risklere karşı koruyan bir sistem olması ise, sosyal güvenlik araçlarının “yeniden dağıtım aracı” olarak kullanılması şeklindeki sosyal politika unsurlarını da bünyesinde taşıması ve siyasi otoriteye bu konudaki programını uygulamak için araç olmasını gerektirmektedir.
- Toplumdaki Tüm Bireyleri Kapsama Amacını Güder: Sosyal güvenlik sistemi, genellik ilkesi gereğince hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumdaki bütün bireyleri kapsamalıdır. Bu bağlamda bu sistem, bir ülkede yaşayan varlıklı veya yoksul, vatandaş veya yabancı herkesi ayrım yapılmaksızın içine alan bir sosyal politika amacı güder. Bu ilke, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde temel bir insan hakkı olarak düzenlenmiş ve bildirgenin 22. maddesinde; “Her kişinin, toplumun üyesi olarak, sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu” belirtilmiştir.
- Her Çeşit Sosyal Riski Kapsamaya Yöneliktir: Sosyal güvenlik sistemi, gelişim süreci içinde yoksullukla savaşmak için ortaya çıkmış olmakla birlikte günümüzde, iş kazasından işsizliğe, hastalıktan yaşlılığa, konut yardımından diğer pek çok yardımlara kadar birçok riski karşılamayı amaç edinmiştir.
- Sosyal Güvenlik Sistemini Düzenleyen Devlet’tir: Sosyal güvenlik rejimleri ve sosyal hizmetler, toplumdaki her bireye asgari bir yaşam düzeyinin sağlanmasında önemli bir fonksiyon icra eder. Bu yüzden, bireylerin sosyal güvenlik gereksinimlerinin karşılanması, devlet için çok önemli bir görev niteliğindedir. Bu durum, devletlerin sosyal güvenlik alanındaki sorumluluğunu açık şekilde ortaya konulmaktadır.
Yukarıdaki özellikler geçerli olmakla birlikte sosyal güvenlik faaliyetlerini, diğer emeklilik ve sigorta kuruluşlarının uyguladığı faaliyetlerden farklı kılan ve işlevsel açıdan önem taşıyan birtakım karakteristik özellikler vardır. Bu özellikler;
- Sosyal güvenlik sağlanması kişilerin isteğine bırakılamayacağından zorunludur.
- Sosyal güvenlik sistemleri, ülke halkının tümünün yaşam boyunca karşılaşacağı sosyal risklerin getireceği ekonomik yetersizliği gidermeyi ve onlara refah düzeyini arttırıcı bir yaşam düzeyi sağlamayı amaç edinir.
- Sosyal güvenlik sisteminde korunan birim aile olduğundan, sistemde fertler yükümlülük açısından ele alınırken, garanti olarak sosyal güvence anne, baba, eş ve çocuklar olmak üzere tüm aileye verilir.
- Sosyal güvenlik, uluslararası sözleşmelerde temel insan haklarından biri olarak kabul edilir, bu hakların tüm vatandaşlara sağlanmasında ise devlet sorumludur.
- Devletin bu alanda sorumluluğu, hem sosyal güvenlik sistemini oluşturan kurumlar için ilgili altyapıyı oluşturmak ve devamlılığını sağlamak, hem de bu sistemin finansmanına katkıda bulunmak şeklinde devamlılık arz eden bir sorumluluktur.
- Sosyal güvenlik sisteminin temelinde, sosyal riskleri önleme faaliyetleri bulunduğundan, bireylerin sağlıklı olması ve çalışarak kendi gelirlerini elde etmeleri tercih edilmektedir. Bu amaçla, sosyal güvenlik bir sistem olarak insanlara sağlık hizmetlerinden yararlanabilme olanakları sağlamaktadır.
- Sosyal güvenlik sistemleri, iç denetim ve devlet denetimi gibi yöntemlerle denetlenmektedir.
Sosyal Güvenliğin Tarihsel Gelişimi
Sanayi Devriminin ortaya çıkması ile önceden küçük zanaatkârlardan meydana gelen mesleki yardım sandıklarının yerini, işyeri ve işletme düzeyindeki sandıklar almaya başlamıştır. Sanayi Devrimi’nin ileri aşamalarında devletler konuya el atarak bugünkü sosyal güvenlik sistemlerinin temelleri oluşturulmuştur. Dolayısıyla Sanayi Devrimi’nin bu süreçte bir yol ayrımı oluşturduğunu ve modern anlamda sosyal güvenlik sistemlerinin bu dönemden sonra ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bunda, büyük ölçüde sosyal güvenlik sistemlerinin çıkış nedeni olan risklerin daha çok sanayileşmenin doğurduğu riskler olmasının da etkisi vardır. Sosyal güvenlik bir sistem olarak, risklere karşı alınan önlemlerle temeli atılan ve devletin gönüllü kuruluşların ve sendikaların yaptıkları yardımlardan oluşan yapıdan sıyrılıp, sosyal sigortaların öne çıktığı bir yapı olmaya başlamıştır.
Sosyal güvenliğin gelişim dönemlerini, kesin olmamak ve ülkeden ülkeye farklılık göstermekle birlikte dört döneme ayırmak mümkündür:
- İlk Dönem: Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkardığı çok ağır şartların olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak üzere; 1850-1880 arasında gönüllü kuruluşların, cemiyetlerin ve sendikaların sosyal dayanışma, işverenlerin bireysel sorumluluk ve devletin de gelir transferleri ile fakirlere yardım ettiği dönem.
- İkinci Dönem: Finansmana katkı ve zorunluluk ilkesi ile faaliyet gösteren, çalışanların kendilerine ve ailelerine çeşitli tehlikelere karşı korunma garantisi sağlayan 1880-1945 arasındaki sosyal sigorta dönemi.
- Üçüncü Dönem: Kamu tarafından yapılan harcamaların, sosyal güvenlik sistemlerinin gelir dağıtımını sağlamayı ve refahını yükseltme fonksiyonunu üstlendiği 1945-1975 arasındaki refah dönemi.
- Dördüncü Dönem: 1975’den günümüze süren bu dönem sosyal güvenlik sistemlerinin kriz içine düştüğü, mevcut sistemlerin değişen toplumsal ihtiyaçlara cevap veremediği, yeniden yapılanma arayışlarının başladığı dönemdir.
Yukarıdaki safhalar incelendiğinde sosyal güvenlik sistemlerinin 1945-1975 tarihleri arasını kapsayan üçüncü dönemin önemli bir geçiş dönemi olduğunu söylemek mümkündür.
Sosyal Güvenliğin Amaçları
Sosyal Güvenliğin Doğrudan Amaçları
Sosyal güvenlik, toplumu oluşturan tüm bireylerin geleceğe ilişkin endişelerini ortadan kaldırmak ve güven duygusunu tesis etmektir. Sosyal güvenlik sistemleri;
- Riskler karşısında risklerin etki ve sonuçları ile kişinin tek başına mücadele etmesini destekler;
- Dayanışmalı bir mücadele ile tehlikelerin sonuçlarının daha kısa zamanda telafi edilmesini sağlar.
- Muhtaçlık riskine karşı kişilere bir emniyet sağlamayı amaç edinir.
Sosyal Güvenliğin Dolaylı Amaçları
Sosyal güvenlik sisteminin yukarıda bahsedilen amaçlarına ulaşabilmesi için üç temel fonksiyonu yerine getirmesi beklenir. Bunlar, “sigorta”, “tasarruf’ ve “gelirin yeniden dağılımı” fonksiyonlarıdır.
- Sigorta fonksiyonu, önceden bilinemeyen veya yeterli tedbir alınamayan durumlar için ortaya çıkabilecek zararları karşılayabilme garantisi sağlama;
- Tasarruf fonksiyonu, gelecekte daha yüksek bir hayat standardı sağlamak üzere, mevcut tüketimden vazgeçerek daha yüksek bir gelir elde etme arzusunu karşılama;
- Gelirin yeniden dağılımı fonksiyonu ise, fakirlik ve muhtaçlık problemini ortadan kaldırmak üzere tehlikeye uğramayandan uğrayana, yüksek gelirlilerden düşük gelirlilere, çalışan ve geliri olanlardan çalışamayanlara doğru bir gelir dağılımı sağlamaya yöneliktir.
Sosyal Güvenlik Sisteminin Araçları
Sosyal güvenlik ulaşılması hedeflenen bir amaç olduğundan, bu amacın gerçekleştirilmesine hizmet eden bazı yöntemlerden söz etmek olasıdır. Çağdaş sosyal güvenlik sistemlerinde söz konusu yöntemler, genellikle üç grup halinde ele alınmaktadır. Buna göre sosyal güvenlik araçları;
- Sosyal sigorta,
- Sosyal yardım,
- Sosyal hizmetlerdir.
Sosyal Güvenliğin İlkeleri
Sosyal sigortaları, sosyal güvenliğin sağlanmasındaki saf sigortacılık ile devletçe bakılma ve sosyal yardım yöntemlerinin karışımından oluşan karma bir yöntem olarak nitelemek de mümkündür.
Buna göre sosyal güvenliğin ilkelerini şöyle sıralayabiliriz:
- Finansmana Dışarıdan Katkı İlkesi: Bu ilke uyarınca hem işverenler hem gerektiğinde devlet, sosyal sigortaların finansmanına katkıda bulunmaktadır.
- Sigortalılar Arası Yeniden Gelir Dağılımı ya da Sosyal Denge İlkesi: Bu ilke gereğince yüksek gelire sahip sigortalılardan diğer sigortalılara kıyasla daha yüksek prim alınmaktadır. Uygulamada bu ilke sigortalılardan bireysel rizikolara bakılmaksızın gelirleri üzerinden prim alınması, fakat sağlanan sosyal gelirlerde ödenen primlerin her zaman göz önünde bulundurulmaması yoluyla gerçekleştirilmektedir.
- Kendi Kendine Yardım İlkesi: Bir sigortalı topluluğu çerçevesinde düşünülmüş olan bu ilkeye göre her sigortalının kendi primini ödemesi gerekmektedir. Bu ilkenin uygulamaya yönelik örneklerini işçi primlerinde görmek mümkündür.
- Sigortacılık İlkesi: Bu ilkeye göre sigorta tekniğinden yararlanılarak sigortalılar arasında riziko eşitlenmesi sağlanmaktadır.
- Zorunluluk İlkesi: Bu ilkeye göre sosyal sigortaya katılmak zorunludur.
Sosyal Güvenliğin Boyutları ve Finansmanı
Sosyal Güvenliğin Boyutları
Sosyal güvenlik kuruluşlarının görevi, elde ettikleri gelirlerle sigortalılara yardım etme ve hizmet sağlama görevlerini en iyi biçimde yerine getirmek olduğundan, kuruluşların finansman politikasının, ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarına en uygun yöntemle düzenlenmesi ve gelir-gider arasında sağlam bir denge kurulması zorunludur.
Sosyal Güvenliğin Finansmanı
Sistemin finansmanı söz konusu olduğu zaman ele alınması gereken konular ve bu konularla ilgili temel problemleri kısaca aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür:
Kaynak tahsisi bakımından: Sosyal güvenlik sistemi için tahsis edilen kaynakların hacmi ne olacaktır? Fertler ve toplumlar, toplam gelirlerinden ne kadarını sosyal güvenlik garantisi sağlamak üzere tahsis edeceklerdir? Sosyal güvenlik için tahsis edilen kaynakları artırma imkânı var mıdır?
Finansman metodu bakımından: Sosyal sigorta kurumlarının işleyişinde hangi finansman metodu benimsenecektir? Nesiller arası gelir dağılımını esas alan dağıtım (yılı yılına finansman) metodu mu, yoksa her neslin kendi sosyal güvenlik garantisini kendisinin karşılaması esasına göre işleyen fon metodu mu benimsenecektir? Fon esasına göre işleyen kurumların fonları, nasıl ve hangi alanlarda değerlendirilecektir?
Finansman kaynakları bakımından: Sosyal güvenlik kurumlarının finansman kaynaklarını primler mi yoksa vergi gelirleri mi oluşturacaktır? Kim, ne için, ne oranda prim ödeyecektir? Bu primler ise hangi oranda, ne tür vergilerle finanse edilecek ve kimler ödeyecektir?
Devletin finansmana katılımı bakımından: Devlet sosyal güvenliğin finansmanına katılacak mıdır? Hangi toplum kesimleri için ve hangi şekilde finansmana katılmalıdır?
Makroekonomik etkileri bakımından: Sosyal güvenlik kurumlarının finansmanında tercih edilen finansman metodunun temel ekonomik değişkenler üzerindeki yansımaları ne olacaktır? Sosyal güvenlik kurumlarının finansman açıklarının olumsuz ekonomik etkileri ortadan kaldırılabilir mi?
Rekabet gücü açısından: Primlerin veya vergilerin, üretim maliyetleri vasıtasıyla ülke ekonomisinin ve işletmelerin özellikle uluslararası rekabet gücünü azaltmayacak bir finansman sistemi nasıl oluşturulacaktır?
Gelir dağılımı açısından: Sosyal güvenlik sistemi, hangi sosyal gruplar arasında nasıl bir gelir dağılımı sağlayacaktır? Sistemin gelir dağılımı fonksiyonu ile finansman kaynakları arasındaki ilişki nasıl kurulacaktır?
Finansman açıkları bakımından: Özellikle primle finanse edilen ve aktüer yal hesap dengesine dayanan bir işleyiş mekanizmasına sahip sosyal sigorta kurumlarının gelir gider dengesi nasıl sağlanacaktır?
Finansman Kaynakları
Bir sosyal güvenlik sisteminin başvurabileceği, başlıca üç finansman kaynağından söz edilebilir. Bunlar, “primler”, “vergiler” ve “diğer kamu gelirleri”.
Finansman Yöntemleri
Dağıtım (Pay-As-You-Go) Yöntemi : Sosyal güvenliğin finansmanında dağıtım modeli, her bir dönem içerisinde elde edilen gelirlerin aynı dönem içerisindeki giderlerde kullanılması esasına dayanmaktadır. Mevcut üyelerden doğrudan ya da dolaylı olarak toplanan gelirin, sistemden aylık alan pasif üyelere transfer edildiği bu sistem, yüksek gelir gruplarından düşük gelir gruplarına kaynak transferi yapılmasına imkân sağlamaktadır.
Fonlama (Kapitalizasyon) Yöntemi : Fonlama yöntemi, her neslin kendi sosyal güvenlik giderini karşılamak üzere tasarruf yapmasına dayanan bir sosyal güvenlik mekanizmasıdır. Yaşlılık, malullük ve ölüm gibi uzun vadeli riskler açısından daha uygun olduğu belirtilen bu yöntem, risklere yönelik gelecekte yapılacak ödemeler için önceden ödenen primlerin bir fonda toplanmasına dayanır.
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sisteminin Yapısı ve Gelişimi
Tarihsel süreç içerisinde Türk sosyal güvenlik sisteminin, Osmanlı Devleti uygulamalarından bu yana farklı aşamalarından geçtiği söylenebilir. Kısmi bir örgütlülük taşıyan sosyal güvenlik sisteminin organize bir nitelikte, sistemli ve kurumsal olarak fayda sunması son 50 yıl içerisinde gelişmiştir.
Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin tarihsel gelişimine damga vuran düzenleme 1961 anayasasıdır. 1961 Anayasası’nın sosyal güvenlikle ilgili 48 inci maddesine benzer hükme, yürürlükteki 1982 Anayasası’nın “sosyal güvenlik” başlıklı 60. maddesinde de yer verilmiştir. Söz konusu maddede “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denilmek suretiyle, sosyal güvenlik alanında Devlete önemli görevler yüklenmiştir.
Sigortalıların özel yararları ve durumları göz önünde bulundurulmak şartı ile sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesi fikrine ilk kez Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1963-1967) yer verilmiş ve devletin sosyal politikası olarak kamuoyuna açıklanmıştır.
Sosyal Güvenlik Sistemindeki Değişim
Ülkemizdeki sosyal güvenliğin genel yapısı sosyal devlet anlayışıyla birlikte sigortacılık esaslarına dayanmaktadır. Sigortalılara verilecek sigorta yardımlarının hangi hallerde ve miktarda verileceği önceden belirlenmiş olup, uzun ve kısa vadeli sigorta kollarında hizmet sunulmaktadır.
Sosyal güvenlik sistemi, sosyal devletin gereği, özel sigortacılıktan farklı olarak birebir fayda/maliyet dengesi gözetilmeden oluşturulmuştur. Bu durum sosyoekonomik ve demografik değişimlerin neden olduğu tüm risklerin sistem tarafından taşınmasına neden olmaktadır ( www.sgk.gov.tr ). 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile yapılan reformla, uzun yıllardır problemlerle gündeme gelen sosyal güvenlik sistemimiz yeniden düzenlenerek, sistemin katılımcı, eşit ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması amaçlanmıştır. Dünya sosyal güvenlik tarihinin en önemli ve büyük reformlarından biri olan “Sosyal Güvenlik Reformu” gerçekleştirilerek 2006 yılında farklı norm ve standartlara göre hizmet sunan SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı tek çatı altında birleştirilmiştir ( www.sgk.gov.tr ).
Sosyal Sigortalar Kurumu
Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), özel sektörde çalışan işçiler, kamu işçileri ve tarım işçileri ve isteğe bağlı sigortalılara hizmet veren bir sosyal güvenlik kurumudur.
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü
T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, 08.06.1949 tarihinde kabul edilen ve 01.01.1950 tarihinde yürürlüğe giren 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile kamu kesiminde çalışan memurlarla askeri personelin emekliliklerinde ve maluliyetlerinde kendilerinin, ölümleri halinde ise dul ve yetimlerinin sosyal güvenliklerini sağlamak amacıyla kurulmuştur.
BAĞ-KUR Genel Müdürlüğü
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (BAĞ-KUR), 2 Eylül 1971'de 1479 Sayılı Kanun’la sosyal güvenlik hükümlerini uygulamak üzere kurulmuş, tüm yurtta 01.10.1972 tarihinden itibaren uygulamaya başlanılmıştır. BAĞ-KUR, esnaf ve sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar ile çiftçiler ve isteğe bağlı sigortalıları (ev hanımları ve muhtarlar) kapsamaktadır.
Sosyal Güvenlikte Tamamlayıcı Kuruluşlar
Türk Sosyal Güvenlik Sistemi içerisinde yer alan tamamlayıcı (ek) sosyal güvenlik kuruluşları;
Kanunla kurulan ve katılımın zorunlu olduğu kuruluşlar olabildiği (OYAK, İLKSAN) gibi tamamen gönüllülük esasına dayanan ve bireysel gelir ve tasarruflarla finanse edilen ticari kuruluşlar (Bireysel Emeklilik Şirketleri, Özel Şahıs Sigorta Şirketleri) ile özel hukuk hükümlerine göre ve “yardımlaşma, biriktirme" adlarıyla kurulan özel sandıklar da olabilmektedir.
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sistemine İlişkin Yeniden Yapılandırma ve Yasal Düzenlemeler
Ülkemizde sosyal güvenlik alanında yeniden yapılanma gereksinimi ortaya çıkaran belli başlı sorunlar şöyle sıralanabilir:
- Konu ile ilgili mevcut yasaların eski olmasından kaynaklanan yasal nedenler,
- Fonların yetersizliği, tek elde toplanmaması, bunların verimli alanlarda kullanılmaması ve sosyal güvenlik harcamalarının yetersizliği açısından ekonomik nedenler,
- Teknik bilgi ve beceriye sahip uzman azlığı nedenleri,
- Yapılan hizmetlerin dağınıklığı, hizmetler arası eş güdümünün bulunmaması ve örgütlerdeki kadro sorunları.
2018 yılında Başkanlık sisteminin yürürlüğe girmesi paralelinde Sosyal Hizmetler alanında faaliyette bulunan pek çok kurum, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi altında yapılandırılmış ve bunlara bağlı olarak teşkilatlara ait alt politika kurulları hayata geçirilmiştir. Buna göre; önceden faaliyette bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına Bağlı, İlgili ve İlişkili Kuruluşlar yeni düzenlemeyle “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi” , “Mesleki yeterlilik Kurumu”, “Sosyal Güvenlik Kurumu” ve “Türkiye İş Kurumu” olarak düzenlenmiştir.