Bankalarda Kredi Yönetimi Dersi 7. Ünite Özet
Sorunlu Krediler Ve Takibi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Sorunlu Krediler ve Kredi Riski
Ülkemizde fon transferi sürecinde en çok tercih edilen finansal aracılar bankalardır. 2005 tarihli 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre düzenlenen bankacılık sistemimizde ağırlıklı pay, mevduat bankalarına aittir. Mevduat bankaları dışında kalan, faizsiz bankacılık yapan katılım bankaları ve ihtisas bankaları olan kalkınma ve yatırım bankaları, görece küçük ölçekli bankalardır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre, bankacılık sistemimizde üç tip banka bulunmaktadır. Bunlar; mevduat bankaları, katılım bankaları ve kalkınma ve yatırım bankalarıdır.
Fon toplayıp, bunları kullandıran kurumlar olan bankalar, birçok ekonomi için fon transferinde önemli bir rol üstlenmektedir. Ülkemiz, fon transferinde, finansal aracı olan bankaların ağırlıklı olarak kullanıldığı bir finansal yapılanmaya sahiptir. Bir banka için kredi riski; kredi müşterisinin, üzerinde anlaşılmış olan şartlara uymaması nedeniyle bankanın mali kayba uğraması veya uğrama riski olarak tanımlanır
Sorunlu krediler: Kredi anlaşması sonucunda belirlenmiş geri ödeme anlaşmasının önemli oranda bozulduğu, anapara ve/veya faiz ödemelerinde gecikmelerin yaşandığı ve dolayısıyla da zarar olasılığının belirdiği kredilerdir.
Sorunlu Kredilerin Neden ve Sonuçları
Sorunlu kredilere yol açan faktörler çeşitli sınıflamalara tabi tutulabilir (Garanti Bankası, Müşterilerin Sorunlu Hale Gelme Nedenleri ). Bankadan kaynaklanan nedenler olarak temel kredilendirme kriterlerinin gözardı edilmesi, kredinin izlenmesinde yaşanan aksaklıklar, aşırı rekabet ortamı, aşırı kar veya aşırı büyüme baskısı, hızlı personel değişimi nedeniyle deneyim eksikliği, yetersiz teminat, dokümantasyon hataları sayılabilir.
Sorunlu kredilere yol açan faktörler genel ekonomiden veya kredi verilen sektörden kaynaklanabilir: Ürünün özellikleri, talep yetersizliği, teknolojik değişimler, hammadde temin ve yer koşullarının olumsuz etkilenmesi, satış yer ve koşullarının olumsuz etkilenmesi, global ekonomik olumsuzlukların dışarıya açık sektörleri etkilemesi, girdi maliyetlerindeki olumsuz gelişmeler, haksız ve yıkıcı rekabet ortamı ve sektöre ilişkin mevzuat değişiklikleri gibi.
Firmadan kaynaklı nedenler de sorunlu kredilere yol açmada önemli bir yer tutmaktadır (Garanti Bankası, age): pazar payı kaybı, tek pazara veya tek müşteriye bağlılık, teknolojik değişimlerin takip edilmemesi ve uygulanamaması, işçi problemleri ve etik kurallara uymama. Firma yönetiminden kaynaklanan nedenler de kendi başına sorunlu kredilerin artmasında veya ortaya çıkmasında etkili olabilir: Tek kişilik yönetim, yönetim beceri ve ilgisi ile değerlendirme yapabilme kabiliyetinde gözlemlenen eksiklikler, ortaklık yapısının değişimi, ortaklar arası problemler ve yönetim kademesindeki iletişim eksiklikleri gibi. Sorunlu kredilerde firmadan kaynaklanan nedenlerin bir kısmı finansal kaynaklıdır. Buna göre, faaliyetlerin finansmanında yapılan hatalar, yatırımların finansmanında yapılan hatalar, çalışılan finans kurumları, kur riski - hedging ürünlerinin kullanılmaması sorunlu kredilerin ortaya çıkmasında veya artmasında etkili olabilmektedir.
Kredi verildikten sonra, firmanın mutlaka çeşitli bakımlardan izlenmesi gerekir. Bu yolla, firma ödeme güçlüğüne düşmeden, bankanın gerekli tedbirleri zamanında alması mümkün olabilecektir (Garanti Bankası, age). Firma ziyaretleri; firma faaliyetlerinin izlenmesi, sektörün izlenmesi; firmanın, ortaklarının mal varlığının izlenmesi; teminatların izlenmesi; firmaların ara bilançolarının değerlendirilmesi; kredi vadelerinin izlenmesi; limit aşımlarının izlenmesi; faiz ve komisyon tahsilatının izlenmesi; firmanın mevduat düzeyinin izlenmesi; protesto, haciz, iflas, konkordato, icra takibi, karşılıksız çek, iade edilen ihracat, iptal edilen teşvik belgelerinin izlenmesi; düzenli olarak memzuç kayıtlarının izlenmesi ve nihayet firmayı temsil eden kişilerin yetki düzeylerinin izlenmesi.
Sorunlu Kredilerin Çözümü
Sorunlu kredilerin banka ve ekonomiye olumsuz etkileri düşünüldüğünde, kıt kaynakların etkin kullanımı adına istenmeyen sorunlar olduğu açıktır. Bu sorunları minimize etmek için yasalar ile bazı düzenlemeler getirilmiştir.
Kredilere İlişkin Yasal Sınırlılıklar
19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu”, bankaların çalışma düzenlerini belirleyerek, kredilere ilişkin sınırlamalar ortaya koymaktadır. Bu kanuna göre bankaların verdikleri kredilere ilişkin bazı oranları aşmaları mümkün değildir. Bu sınırlamalarla amaç, bankaların sağlıklı bir yapıda çalışmalarını garanti altına almaktır.
Teminatlara İlişkin Yasal Sınırlılıklar
5411 sayılı “Bankacılık Kanunu”, bankaları krediler ve diğer alacaklarla ilgili olarak garanti ve teminatları almaya ve bunların değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesi için gerekli yapıyı oluşturmaya zorunlu tutmaktadır.
Bankaların sorunlu kredilerin yönetiminde iki geleneksel metottan birine başvurdukları görülmektedir. Bu metotlar
- Çözümü ilgili kredi yetkilisine bırakmak ve
- Çözümün bağımsız ve uzman bir birime bırakılmasıdır.
İki metodunda kendine göre avantaj ve dezavantajları olmakla birlikte, sorunlu kredilerin yönetimi üzerine ayrı bir birimin düzenlenmesi, daha tercih edilen bir durumdur. Bu birimin yapılanmasında dikkat edilmesi gereken bazı gereklilikler vardır. Sorunlu krediler bölümü, icradan bağımsız olmalı ve en üst düzey kredi yetkilisine rapor etmelidir. Bankanın büyüklüğüne, problemlerin çeşitliliğine ve karmaşıklığına bağlı olarak, bölümde uzmanlık alanları geliştirilmelidir. Bu birim direk olarak en yüksek kredi karar yetkilisine rapor vererek yönetimin dikkatini, kredi karar etkinliğindeki gelişmelere çeker.
Bir banka, sorunlu kredinin çözümünde müşteri karakterini dikkate almaktadır. Bankalar, sorunlu kredilerin çözümü için yaptığı incelemeler sonucunda, çözüm için beş karardan birini alacaktır. Bu alternatif kararlar şunlardır (Yazıcı, 2011, 152-154);
- Mevcut ilişkinin devam ettirilmesi
- Kredinin yapılandırılmas
- Yakın İzleme
- Tasfiye
- Kanuni Takip
Türk Bankacılık Sisteminde Sorunlu Krediler
Türk bankacılık sektöründe toplam alacaklar içinde takibe düşmüş sorunlu alacakların düzeyi 2005 yılından itibaren sürekli bir artış eğilimine girmiş ve 2009 yılında dünyadaki finansal krize paralel olarak büyük bir patlama yapmıştır. 2004 yılında takipteki kredi tutarı 6,2 milyar iken, 2009 yılında bu rakam 21,6 milyar’a ulaşmıştır. Diğer bir ifadeyle, takipteki alacakların toplam alacaklar içindeki oranı 2004 yılında yüzde 6 iken, kriz yılı olan 2009’da bu oran yüzde 5,4 olmuştur.
Türkiye’de bankaların kullandırdıkları tüketici kredileri, son yıllarda önemli bir artış göstermiştir. Buna paralel olarak, takibe düşen tüketici kredilerinde de artış gözlenmektedir. Takipteki tüketici kredileri 2004 yılında sadece 94 milyon iken, 2009 yılında bu rakam 3,9 milyar’a yükselmiştir. Diğer bir ifadeyle, tüketici kredilerinde takibe düşme oranı, 2004 yılında %0,7 iken, 2009 yılında %4,2 olmuştur.
Türkiye’de son 10-15 yılda kredi kartı kullanımında adeta patlama yaşanmıştır. Tüketicilerin kullandıkları kartlar bireysel kredi kartı olarak tanımlanırken, firmaların ve diğer kurumların kullandıkları kurumsal kredi kartı olarak kabul edilmektedir. Takibe düşmüş bireysel kredi kartlarına ilişkin rakam 2004 yılında 631 milyon iken, 2009 yılında 4,3 milyar’ın üzerine çıkmıştır. Diğer bir ifadeyle, toplam kredi kartlarına ilişkin alacaklar içinde takipteki bireysel kredi kartı oranı 2004 yılında %4,6 iken, 2009 yılında %12,1 olmuştur. Görüldüğü gibi Türkiye’de nihai tüketici veya hanehalkının bankalar bakımından kullandığı kredilerin sorunlu olma derecesi giderek artmıştır.
Türkiye’de bankalara ilişkin veriler birkaç kurum ve kuruluş tarafından tutulmaktadır. Bunların başında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Merkez Bankası (TCMB) gibi kamu kurumları ile bütün bankaların üyesi olduğu bir meslek birliği olan Türkiye Bankalar Birliği (TBB) gelmektedir.
Türkiye Bankalar Birliği, mevduat bankalarına yönelik bir meslek birliği statüsünde iken, faizsiz bankacılık yapmakta olan katılım bankalarına yönelik benzer meslek birliğinin adı Türkiye Katılım Bankaları Birliğidir.
Merkez Bankası da doğrudan bankaların bildirimlerinden yola çıkarak bireysel krediler ve kredi kartlarına ilişkin takip rakamlarını ilan etmektedir. Çeşitli tanım farklarından ötürü, BDDK ve TCMB’nin rakamları birbirini tutmasa da aralarında ciddi bir paralellik sözkonusudur. TCMB verilerine göre 2004 yılında kredi borcunu ödememiş fertlerin sayısı 4 binin altındayken, 2009 yılında bu rakam 306 bine yaklaşmıştır. Kredi kartı borcunu ödememiş kişilerin sayısı 2004 yılında 23 bin iken, 2009 yılında bu rakam 472 bine ulaşmıştır.
Merkez Bankasının, kendisine intikal eden bildirimleri derleyerek bankalara duyurduğu karşılıksız çek ve protestolu senet bilgileri de bankaların sorunlu kredilerinin gidişatı ve mevcut durumu hakkında önemli ipuçları vermektedir. Neticede, firmaların çek ve senede bağlanmış borçlarını ödeyememeleri, sözkonusu firmaların bankalara olan yükümlülükleri için de bir gösterge olacaktır. Bankalar, firmaların ödenmemiş çek ve senet bilgilerini kullanarak, firmalar hakkında erken uyarı sistemleri geliştirebilmektedirler. Türkiye’de Merkez Bankasının duyurduğu karşılıksız çek sayısı 2003 yılında 831 bin iken, bu sayı 2009 yılında 1 milyon 911 bine ulaşmıştır. Yine Merkez Bankasının duyurduğu ödenmediği için protesto edilmiş senetlerin sayısı 2003 yılında 590 bin iken, bu sayı 2009 yılında 1 milyon 600 bine ulaşmıştır. Dolayısıyla, büyüyen Türkiye ekonomisiyle birlikte, mutlak rakam olarak takipteki alacaklarda da artış olmaktadır.